Emojiler: Dijital çağın yeni yüzleri

Hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen emojiler aslında ne anlatıyor? Neden giderek onları daha çok kullanıyoruz? Emojilerdeki kuşak çatışması ne? Hayatımıza ne katıp ne götürüyorlar?

İnsanın doğduğu ilk günden başlayan iletişim kurma ihtiyacı, onun ilk önce beden dilini kullanması ile gerçekleşiyor. Mesela henüz yeni doğmuş bir bebeğin annesiyle iletişim kurmak için tercih ettiği yol ya da konuşma ve işitme engeli olan bir kişinin kendini ifade etmeye çalışması yine beden dili sayesinde.

Bilinçli veya bilinçsiz olarak duyguların aktarımında kullanılan bu dil, sanal ortamlarda dijital bir beden dilinin oluşumunu sağladı. Son yıllarda dijital iletişimin, yüz yüze iletişimden daha güçlü veya daha fazla kullanılır olması, iletişim kurma yollarını da çeşitlendirdi. Bunlardan biri olan ancak yeni olmayan emoji kullanımı da iletişimin hem görsel hem de duygusal boyutunu eğlenceli bir hale getirdi.

Evrensel köyün işaretleri

Sessiz duyguların aktarımı olan emojiler, özellikle sanal ortamlarda iletişim halindeyken ya da yüz yüze iletişimdeki sözlü ifadeyi daha güçlendiren jestler, mimikler gibi beden dilini ikame etme amacıyla tercih ediliyor.

Emojiler bir bakıma iletişimin daha güçlü olmasına katkı sağlarken, öte yandan yazı dilinde ortaya çıkması muhtemel yanlış anlamaların ve iletişim kazalarının önüne geçmek için alınan bir önlem olarak da düşünülebilir.

İlk bakışta çocuksu görülen ancak ortak bir dil oluşumuna destek olan bu karikatürler, bir bakıma aynı dili kullanan “evrensel köy” ün üyeleri gibi aradaki engelleri ortadan kaldıran bir beden dilinin gelişimini de bu sayede sağlıyorlar.

Neden emoji kullanıyoruz?

Geçmişi mağara duvarlarına çizilen resimler veya farklı medeniyetlerdeki alfabe çalışmalarına kadar dayandırılan emojiler, son dönemlerde görselliğin iyice artmasına bağlı olarak kendine özgü bir dil ortaya çıkardı.

İnsanların kendilerini daha kısa ve hızlı şekilde ifade etmeleri için sıklıkla kullandıkları görselin ağırlıklı olduğu bu dil, onları eğlendirmenin yanı sıra kendilerini daha iyi ifade ettikleri düşüncesiyle de tercih ediliyor.

Emojilerin resmî bir iletişim biçimini içermeyen yapısı nedeniyle insanlar daha yakın hissettikleri kişilerle bu tarz bir iletişimi samimiyet düşüncesine dayanarak gerçekleştiriyor. Yani bir yönüyle günlük yaşamda iş, okul gibi ciddiyet gerektiren veya gayri resmî iletişimin mümkün olamayacağı ortamların ciddiyetinden bir kaçış olarak da kullanılabilen bu görseller, insanların rahat bir iletişim ortamında özgürlük hissi yaşamaları düşüncesini pekiştiriyor ve bu sebeple insanlara daha cazip geliyor.

Elektronik devrimle başlayan ve gelişen süreç sonunda görselliğin daha ön plana çıkması, emojilerin gücünü artıran önemli etkenlerden. Bunun yanı sıra hem kolay hem anlaşılır olması, göze hitap ederek yazılı ve sözlü iletişime göre daha dikkat çekici ve akılda kalıcılığı ile görselin gücü kullanılarak duyguların aktarımı kolaylaşıyor.

Emojilerden memojilere

Yeni iletişim teknolojilerinin sunmuş olduğu imkanlarla insanlar, dijital dünyadaki çeşitli uygulamaları kullanarak emoji üretip, sosyal medya ortamlarında paylaşıyorlar.

Hatta saç, şapka gibi aksesuar, cilt tonu, saç şekli vs. içeren özellikler popüler emojilere uygulanıyor.

Memoji olarak adlandırılan bu kişisel emojilerin üretimi sayesinde dijital iletişimi kişiselleştirebilme imkânı da doğmuş oluyor.

İletişim kazasına da yol açabilir

Bir alfabe çalışması olarak görülebilecek emojilerin üretimi noktasında yaratıcı bir zekâ ve düşünen bir beyinden bahsetmek gerek.

Duygu durumu aktarılırken karşıdaki kişiyi etkilemek için seçilen kelimelerin görsel temsili olan emojiler, bu duyguları sözün ve yazının yardımı olmaksızın ortaya çıkarıyor ve amaçlanan ifadenin net bir resmi olduğunda başarıya ulaşıyor ama tersi durumlarda, yani anlamı ve bağlamından kopuk, rastgele oluşturulmuş bir emoji, iletişim sürecini güçlendirmekten ziyade sekteye uğratıyor.

Göz, söze galebe çalınca

Eğlenceli bir ifade tarzı olan emojilerin kullanımı artık her yerde. Hatta, Moby Dick kitabı emoji ile yeniden yazılarak Emoji Dick olarak tüketici için vitrine çıkarıldı.

Ama yine de emojilerin söz ve yazıdaki kadar net bir ifade ortaya koyması şu an mümkün değil.  Bu durum 21. yüzyıldaki dijital devrimle birlikte sözlü kültürdeki hikâye anlatıcısının yerini “görsel hikâye anlatıcısı” ile kısmen de olsa değiştirdiğini ve gözün söze galebe çaldığına tanıklık ettiğimizi söyleyebiliriz.

İnsanların anlatılanı dinleme özelliğinin yerine anlatılanı görme özelliğinin öne çıkarılması önceleniyor artık.

Elbette burada önemli olan, “bakma” ile “görme” arasındaki farkı göz önünde tutarak bu iletişim sürecine dahil olmayı başarmak.

Burada “görsele bağlı kalınarak, iletilen mesajların içeriği olduğu gibi yani görselde temsil edildiği, mesajı oluşturan kaynağın istediği egemen bir okuma ile mi zihne alınıyor yoksa bir süzgeçten geçirilerek mi bir anlama kavuşuyor?” sorusunu sormak gerekiyor. Çünkü günümüzde görselin baskın olduğu her türlü medya mesajı, bizim zihin dünyamıza seslenirken tutumlara, davranışlara, karar alma süreçlerine ve nihayetinde o mesajı tüketme eylemine etki ediyor.

Emojilerde kuşak farkı

Farklı bir açıdan bakıldığında emojilerle konuşup ve bu dili anlayan kişilerin kendilerini “bir zamana” ait hissetmeleri veya kendilerini diğerlerinden ayıran önemli bir araç veya bir kimliğin temsili olarak kullanmalarını da göz ardı etmemek gerek.

Mesela yaygın olarak kullanılan gülme emojisi , yaşı ilerlemiş insan grubuna ait gibi nitelendirilerek daha genç yaş gurubunda daha farklı emojiler kullanılmaya başlandı.

Sadece emojilerin yoğun şekilde kullanımı değil, yaşayan veya ölmüş kişiler için “çevrimiçi” ve “çevrimdışı” ifadelerin kullanılıyor olması bu aidiyetin kanıtı şeklinde düşünülebilir.

Hangi kuşak hangi iletişim biçimini tercih ediyor?

1980 ve öncesi kuşak sözlü ve yazılı iletişim biçimini daha çok kullanıyor.

1990 ve özellikle 2000 sonrası kuşaksa dijital iletişim ortamlarını tercih ediyor. Bu nedenle de görsel iletişim biçimine daha fazla başvuruyor.

Yine aynı kuşaklar üzerinden devam ederek örnek verilecek olursa sokak oyunlarında dilin kullanım biçimi ile dijital ortam oyuncularının kullandığı dil biçimi arasında mutlaka bir farklılık göze çarpıyor.

Buna bağlı olarak toplumda aynı dili konuşamayan insanların ortak paydada buluşması zorlaşıyor.

Emojiler dile zarar veriyor mu?

Özellikle içinde yaşadığımız görsel olarak nitelendirilen bu toplumda emojiler, özellikle sanal ortamlardaki yazılı dili kuvvetlendiren bir öğe olarak sıklıkla başvurulan görsel bir dil haline gelmek üzere. Bu yönüyle emojilerin her ne kadar yazılı anlatımı güçlendiren göstergeler olarak görülse de sürekli ve sık kullanımı ile dili zayıflatabileceğini de hesaba katmak gerek.

Emojiler ile küresel bir dil oluşurken yerelin kendine özgü yapısının korunmasına da dikkat etmekte fayda var.  Çünkü her toplumun ve onu oluşturan bireyin kendi kişisel ve kültürel tecrübeleri, dilin gelişimini veya gerilemesini doğrudan etkiliyor.

Dil, kültürler aktarımını nesiller boyunca sağlayan önemli bir unsur olduğu için özellikle dijital çağla birlikte teknoloji ve onun dilini kullanma kabiliyetine bağlı olarak ortaya çıkan değişimlere ayak uydurmak, bir zorunluluk ortaya çıkıyor. Ancak sadece görsele indirgenmiş bir dil kullanımı kültürel aktarımı sağlayamayacağı için bu durumda toplumun görme ve düşünme biçimleri üzerinde de olumsuz bir etkiye neden olma potansiyeli var. Bu nedenle emojiler, hızlı ve etkili bir iletişimin gerçekleşmesine katkı sağlarken dilin estetik yönünü kapsayan, zengin anlatım sağlayan atasözleri ve deyimler gibi sanatsal anlatım gücünden de yoksun kalmamalı.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 31 Temmuz 2024’te yayımlanmıştır.

Şeyma Bilginer Erdoğan
Şeyma Bilginer Erdoğan
Doç. Dr. Şeyma Bilginer Erdoğan - 2002’de Atatürk Üniversitesi’nde önlisans eğtimi ile akademik serüvenine başladı, lisans ve lisansüstü eğitimini aynı üniversitenin İletişim Fakültesi bünyesinde Radyo, Tv ve Sinema Bölümü’nde tamamladı, halen görevini sürdürüyor. Erdoğan’ın iletişim başlığı altında toplumsal bellek ve medya, görsel iletişim, haber okuryazarlığı, medyatik varoluş gibi çeşitli çalışmaları da bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Notify of
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Emojiler: Dijital çağın yeni yüzleri

Hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen emojiler aslında ne anlatıyor? Neden giderek onları daha çok kullanıyoruz? Emojilerdeki kuşak çatışması ne? Hayatımıza ne katıp ne götürüyorlar?

İnsanın doğduğu ilk günden başlayan iletişim kurma ihtiyacı, onun ilk önce beden dilini kullanması ile gerçekleşiyor. Mesela henüz yeni doğmuş bir bebeğin annesiyle iletişim kurmak için tercih ettiği yol ya da konuşma ve işitme engeli olan bir kişinin kendini ifade etmeye çalışması yine beden dili sayesinde.

Bilinçli veya bilinçsiz olarak duyguların aktarımında kullanılan bu dil, sanal ortamlarda dijital bir beden dilinin oluşumunu sağladı. Son yıllarda dijital iletişimin, yüz yüze iletişimden daha güçlü veya daha fazla kullanılır olması, iletişim kurma yollarını da çeşitlendirdi. Bunlardan biri olan ancak yeni olmayan emoji kullanımı da iletişimin hem görsel hem de duygusal boyutunu eğlenceli bir hale getirdi.

Evrensel köyün işaretleri

Sessiz duyguların aktarımı olan emojiler, özellikle sanal ortamlarda iletişim halindeyken ya da yüz yüze iletişimdeki sözlü ifadeyi daha güçlendiren jestler, mimikler gibi beden dilini ikame etme amacıyla tercih ediliyor.

Emojiler bir bakıma iletişimin daha güçlü olmasına katkı sağlarken, öte yandan yazı dilinde ortaya çıkması muhtemel yanlış anlamaların ve iletişim kazalarının önüne geçmek için alınan bir önlem olarak da düşünülebilir.

İlk bakışta çocuksu görülen ancak ortak bir dil oluşumuna destek olan bu karikatürler, bir bakıma aynı dili kullanan “evrensel köy” ün üyeleri gibi aradaki engelleri ortadan kaldıran bir beden dilinin gelişimini de bu sayede sağlıyorlar.

Neden emoji kullanıyoruz?

Geçmişi mağara duvarlarına çizilen resimler veya farklı medeniyetlerdeki alfabe çalışmalarına kadar dayandırılan emojiler, son dönemlerde görselliğin iyice artmasına bağlı olarak kendine özgü bir dil ortaya çıkardı.

İnsanların kendilerini daha kısa ve hızlı şekilde ifade etmeleri için sıklıkla kullandıkları görselin ağırlıklı olduğu bu dil, onları eğlendirmenin yanı sıra kendilerini daha iyi ifade ettikleri düşüncesiyle de tercih ediliyor.

Emojilerin resmî bir iletişim biçimini içermeyen yapısı nedeniyle insanlar daha yakın hissettikleri kişilerle bu tarz bir iletişimi samimiyet düşüncesine dayanarak gerçekleştiriyor. Yani bir yönüyle günlük yaşamda iş, okul gibi ciddiyet gerektiren veya gayri resmî iletişimin mümkün olamayacağı ortamların ciddiyetinden bir kaçış olarak da kullanılabilen bu görseller, insanların rahat bir iletişim ortamında özgürlük hissi yaşamaları düşüncesini pekiştiriyor ve bu sebeple insanlara daha cazip geliyor.

Elektronik devrimle başlayan ve gelişen süreç sonunda görselliğin daha ön plana çıkması, emojilerin gücünü artıran önemli etkenlerden. Bunun yanı sıra hem kolay hem anlaşılır olması, göze hitap ederek yazılı ve sözlü iletişime göre daha dikkat çekici ve akılda kalıcılığı ile görselin gücü kullanılarak duyguların aktarımı kolaylaşıyor.

Emojilerden memojilere

Yeni iletişim teknolojilerinin sunmuş olduğu imkanlarla insanlar, dijital dünyadaki çeşitli uygulamaları kullanarak emoji üretip, sosyal medya ortamlarında paylaşıyorlar.

Hatta saç, şapka gibi aksesuar, cilt tonu, saç şekli vs. içeren özellikler popüler emojilere uygulanıyor.

Memoji olarak adlandırılan bu kişisel emojilerin üretimi sayesinde dijital iletişimi kişiselleştirebilme imkânı da doğmuş oluyor.

İletişim kazasına da yol açabilir

Bir alfabe çalışması olarak görülebilecek emojilerin üretimi noktasında yaratıcı bir zekâ ve düşünen bir beyinden bahsetmek gerek.

Duygu durumu aktarılırken karşıdaki kişiyi etkilemek için seçilen kelimelerin görsel temsili olan emojiler, bu duyguları sözün ve yazının yardımı olmaksızın ortaya çıkarıyor ve amaçlanan ifadenin net bir resmi olduğunda başarıya ulaşıyor ama tersi durumlarda, yani anlamı ve bağlamından kopuk, rastgele oluşturulmuş bir emoji, iletişim sürecini güçlendirmekten ziyade sekteye uğratıyor.

Göz, söze galebe çalınca

Eğlenceli bir ifade tarzı olan emojilerin kullanımı artık her yerde. Hatta, Moby Dick kitabı emoji ile yeniden yazılarak Emoji Dick olarak tüketici için vitrine çıkarıldı.

Ama yine de emojilerin söz ve yazıdaki kadar net bir ifade ortaya koyması şu an mümkün değil.  Bu durum 21. yüzyıldaki dijital devrimle birlikte sözlü kültürdeki hikâye anlatıcısının yerini “görsel hikâye anlatıcısı” ile kısmen de olsa değiştirdiğini ve gözün söze galebe çaldığına tanıklık ettiğimizi söyleyebiliriz.

İnsanların anlatılanı dinleme özelliğinin yerine anlatılanı görme özelliğinin öne çıkarılması önceleniyor artık.

Elbette burada önemli olan, “bakma” ile “görme” arasındaki farkı göz önünde tutarak bu iletişim sürecine dahil olmayı başarmak.

Burada “görsele bağlı kalınarak, iletilen mesajların içeriği olduğu gibi yani görselde temsil edildiği, mesajı oluşturan kaynağın istediği egemen bir okuma ile mi zihne alınıyor yoksa bir süzgeçten geçirilerek mi bir anlama kavuşuyor?” sorusunu sormak gerekiyor. Çünkü günümüzde görselin baskın olduğu her türlü medya mesajı, bizim zihin dünyamıza seslenirken tutumlara, davranışlara, karar alma süreçlerine ve nihayetinde o mesajı tüketme eylemine etki ediyor.

Emojilerde kuşak farkı

Farklı bir açıdan bakıldığında emojilerle konuşup ve bu dili anlayan kişilerin kendilerini “bir zamana” ait hissetmeleri veya kendilerini diğerlerinden ayıran önemli bir araç veya bir kimliğin temsili olarak kullanmalarını da göz ardı etmemek gerek.

Mesela yaygın olarak kullanılan gülme emojisi , yaşı ilerlemiş insan grubuna ait gibi nitelendirilerek daha genç yaş gurubunda daha farklı emojiler kullanılmaya başlandı.

Sadece emojilerin yoğun şekilde kullanımı değil, yaşayan veya ölmüş kişiler için “çevrimiçi” ve “çevrimdışı” ifadelerin kullanılıyor olması bu aidiyetin kanıtı şeklinde düşünülebilir.

Hangi kuşak hangi iletişim biçimini tercih ediyor?

1980 ve öncesi kuşak sözlü ve yazılı iletişim biçimini daha çok kullanıyor.

1990 ve özellikle 2000 sonrası kuşaksa dijital iletişim ortamlarını tercih ediyor. Bu nedenle de görsel iletişim biçimine daha fazla başvuruyor.

Yine aynı kuşaklar üzerinden devam ederek örnek verilecek olursa sokak oyunlarında dilin kullanım biçimi ile dijital ortam oyuncularının kullandığı dil biçimi arasında mutlaka bir farklılık göze çarpıyor.

Buna bağlı olarak toplumda aynı dili konuşamayan insanların ortak paydada buluşması zorlaşıyor.

Emojiler dile zarar veriyor mu?

Özellikle içinde yaşadığımız görsel olarak nitelendirilen bu toplumda emojiler, özellikle sanal ortamlardaki yazılı dili kuvvetlendiren bir öğe olarak sıklıkla başvurulan görsel bir dil haline gelmek üzere. Bu yönüyle emojilerin her ne kadar yazılı anlatımı güçlendiren göstergeler olarak görülse de sürekli ve sık kullanımı ile dili zayıflatabileceğini de hesaba katmak gerek.

Emojiler ile küresel bir dil oluşurken yerelin kendine özgü yapısının korunmasına da dikkat etmekte fayda var.  Çünkü her toplumun ve onu oluşturan bireyin kendi kişisel ve kültürel tecrübeleri, dilin gelişimini veya gerilemesini doğrudan etkiliyor.

Dil, kültürler aktarımını nesiller boyunca sağlayan önemli bir unsur olduğu için özellikle dijital çağla birlikte teknoloji ve onun dilini kullanma kabiliyetine bağlı olarak ortaya çıkan değişimlere ayak uydurmak, bir zorunluluk ortaya çıkıyor. Ancak sadece görsele indirgenmiş bir dil kullanımı kültürel aktarımı sağlayamayacağı için bu durumda toplumun görme ve düşünme biçimleri üzerinde de olumsuz bir etkiye neden olma potansiyeli var. Bu nedenle emojiler, hızlı ve etkili bir iletişimin gerçekleşmesine katkı sağlarken dilin estetik yönünü kapsayan, zengin anlatım sağlayan atasözleri ve deyimler gibi sanatsal anlatım gücünden de yoksun kalmamalı.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 31 Temmuz 2024’te yayımlanmıştır.

Şeyma Bilginer Erdoğan
Şeyma Bilginer Erdoğan
Doç. Dr. Şeyma Bilginer Erdoğan - 2002’de Atatürk Üniversitesi’nde önlisans eğtimi ile akademik serüvenine başladı, lisans ve lisansüstü eğitimini aynı üniversitenin İletişim Fakültesi bünyesinde Radyo, Tv ve Sinema Bölümü’nde tamamladı, halen görevini sürdürüyor. Erdoğan’ın iletişim başlığı altında toplumsal bellek ve medya, görsel iletişim, haber okuryazarlığı, medyatik varoluş gibi çeşitli çalışmaları da bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Notify of
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x
()
x