Belirsizliklerle dolu bir gelecekte kendinizi hayal etmek oldukça zor olabilir. Gazeteci Shayla Love ise, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında tüm bilinmezliklerine rağmen bunun mümkün olabileceğini ve gelecekteki benlik ile kurulacak bağların bugünkü kararlarımızı etkileyebileceğini, psikologlar ve araştırmalardan alıntılarla anlatıyor.
Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“1969’un Şubat ayının bir sabahı, saat 10 sularında, genç Jorge Luis Borges, Cambridge- Massachusetts’teki Charles Nehri kıyısındaki bir banka, yaşlı Jorge Luis Borges’in yanına oturur.
Ya da Borges’in ‘Öteki’ adlı kısa öyküsünde böyle olur. İki Borges, yazmak, aile ve tarih hakkında konuşurken geçmişteki benliğin gelecekteki benlikle nasıl yüzleştiğine de kafa yorar. Bir noktada genç Borges, yaşlı olana sorar: ‘Hafızanız nasıl?’
Borges, ‘Henüz 20’sine gelmemiş bir çocuk için, 70 küsur yaşında bir adamın aslında bir ceset olduğunu fark ettim’ diye yazar.
Kurmaca edebiyat bir yana, geçmiş ve gelecekteki benliklerimiz birbiriyle bu kadar doğrudan karşılaşmaz. Bu benliklerin arasına zaman girer ve gelecekteki versiyonunuz uzak bir yabancı gibi görünebilir. Öte yandan gelecekteki benliğinizle ilişkiniz, bugün vereceğiniz kararlar üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir.
Faydanıza olacak en uygun kararları almak için güvenebileceğiniz tek kişinin kendiniz olduğunu düşünebilirsiniz. Yine de insanlar, kısmen geleceğin çok uzakta olduğunu düşündüklerinden, daha sonra sıkıntı çekecekleri seçimler yaparlar. (…) Emeklilik için yeterince para biriktirmemek; egzersiz yapmak, dinlenmek, iyi beslenmek veya ilişkileri geliştirmek için yeterli zaman ayırmamak gibi seçimler olabilir bunlar.
Gelecekteki benliklerimizi yabancılara benzetebiliriz
Daha yakından bakıldığında, gelecekteki benliğinizden kopmuş hissetmeniz mümkündür. Hayatınızın ve fiziksel benliğinizin birçok yönü zamanla değişebilir. Yaşadığınız yer, vakit geçirdiğiniz insanlar, işiniz, saç renginiz ve hatta vücudunuzdaki hücreler yıllar geçtikçe değişir.
UCLA Anderson School of Management’tan psikolog ve bu yıl yayımlanan Your Future Self: How to Make Tomorrow Better Today (Gelecekteki Benliğiniz: Yarını Bugünden Daha İyi Hale Nasıl Getirebiliriz?) kitabının yazarı Hal Hershfield, ‘Gelecekteki benliklerimize yabancılaşıyor olabiliriz. Bu da, bugüne neden gelecekten daha fazla öncelik verdiğimizi açıklayabilir’ diyor.
Çoğumuz aslında gelecekteki benliğimize diğer insanlara baktığımız gibi bakarız. Bu deneysel olarak da kanıtlanmıştır: Uzak bir gelecekte kendi doğum günlerini hayal etmeleri istenenler, bunu üçüncü kişi bakış açısıyla yaparlar. Gelecekte doğum günü mumlarınızı üflediğinizi düşünün, kendinizi muhtemelen kendi gözlerinizden görmek yerine filmdeki bir karakter gibi hayal edeceksiniz. (…) Araştırmalara göre, bazı insanların beyinlerinin bazı bölümleri, gelecekteki benliği düşünürken diğer insanları düşünürken yaptıklarına benzer şekilde harekete geçiyor. Bu da, gelecekte daha büyük ödüller beklemek yerine şu anda daha küçük ödülleri seçmekle ilişkilendiriliyor.
Hershfield, kitabında, ‘Gelecekteki benliklerimizi sanki başka insanlarmış gibi düşünürsek, onlara bazen neden bu kadar kötü davrandığımızı anlarız’ diyor. ‘Uzaktaki yabancılar için diyet yapmamak, tasarruf etmemek veya egzersiz yapmamak, özellikle de aç ve tembel olan ve gerçekten o yeni akıllı telefonu satın almak isteyen capcanlı şimdiki halimiz varken, anlaşılabilir.’
Gelecekteki benliğinizin bugün olduğunuz kişiden epey farklı olacağını düşünüyorsanız, uzun vadeli ihtiyaçlar yerine kısa vadeli arzuları onurlandıran seçimler yapma olasılığınız daha yüksektir. Ne de olsa, gelecekteki benliğinizle şu anki arasındaki bağ zayıfsa, ona ne borçlu olabilirsiniz ki? Öte yandan, gelecekteki benliğiniz hakkındaki düşüncelerinizi daha iyi anlamak ve onunla bağınızı güçlendirmek, gelecekteki sağlığınız, iyilik haliniz ve banka hesabınız için faydalı olabilir. Bu yazının devamında, insanların gelecekteki benlikleriyle nasıl ilişki kurduğunu inceleyen psikologlardan alıntılarla, kendinizin gelecekteki versiyonlarıyla daha uyumlu hale gelmeye ve sonuçta daha iyi seçimler yapmaya yönelik bazı pratik yaklaşımları paylaşacağım.
Neyin aynı kalacağına odaklanın
Gelecekteki benliğinizi; beş, 10 veya 20 yıl sonra yaşayacak olan ‘siz’i düşünün. Ne kadar tanıdık geliyor? Araştırmalar, kendilerinin gelecekteki benliklerine daha çok benzediğini düşünenlerin, daha fazla tasarruf etmek gibi geleceğe yönelik kararlar aldıklarını ortaya koyuyor. Chicago Üniversitesi’nden Daniel Bartels ve Oleg Urminsky, üniversite öğrencilerine mezun olduktan sonra da aynı kişi olacakları söylendiğinde, finansal bir ödül almayı bekleme olasılıklarının daha yüksek olduğunu keşfetmiş.
Ancak, şimdi kim olduğunuz ve kim olacağınız arasında bir süreklilik varmış gibi hissetmek için ille de gelecekteki benliğinizin şimdikiyle neredeyse aynı olacağını düşünmek zorunda değilsiniz. Bunun yerine, şimdiki benliğiniz ile gelecekteki arasındaki bazı benzerliklere odaklanmaya çalışın.
Hepimiz becerilerimizi geliştirerek, yeni hobiler edinerek veya yeni ilişkiler kurarak değişmeyi bekler ve umarız. Bununla birlikte, sahip olduğunuz belirli bir yetenek veya en değer verdiğiniz kişisel özellikleriniz gibi, benlik duygunuz için daha temel olduğunu düşündüğünüz belli başlı özellikler olabilir. İnsanların ‘gerçek benlikleri’ olarak düşündükleri üzerine yapılan araştırmalar, kişinin ahlakının tipik olarak benliğin temel bir bileşeni olarak görüldüğünü ileri sürüyor.
İnsanlar aynı zamanda ‘nedensel olarak merkezi’ kabul ettikleri, yani yaşamlarındaki diğer olayların, ilişkilerin veya durumların altında yatan bazı özelliklere de sahiptir. Örneğin, Jack ve Mack’in çocukken çok az arkadaşı vardır ve zamanlarının çoğunu yalnız geçirmişlerdir. Jack, bu deneyimin onun utangaç bir yetişkin olmasına yol açtığını, Mack ise utangaç olduğu için çok az arkadaşı olduğunu düşünebilir. Bartels’a göre ‘utangaçlık, Mack’in benlik kavramında Jack’inkinden daha belirleyici olabilir, çünkü hem tercihleriyle hem de anılarıyla nedensel olarak bağlantılıdır.’”
Yazar, tüm bunları akılda tutarak, benliğimizin hangi unsurlarının hayatımızın diğer yönleri, örneğin işimiz, ilişkilerimiz veya hobilerimiz üzerinde etkili olduğunu düşünmemizi salık veriyor: “Ahlaki olarak en temel özellikleriniz neler? Temel değerleriniz neler? En temel özelliklerinizin ve değerlerinizin bundan yıllar, hatta on yıllar sonra yaşamınızda nasıl devam edeceğini ve kendini göstereceğini düşünün. Kimliğinizin anahtarı gibi görünen bu yönlerinizi belirlemek, bu nitelikleri paylaşan gelecekteki benliğinizle bağlantıyı sürdürmeye yardımcı olabilir. Borges, ‘Öteki’de, genç benliğinin aynı kalan ve hayatında belirleyici olan tutkuyu fark eder: ‘Hiç değişmemişiz diye düşündüm. Her zaman kitaplara atıfta bulunuyoruz.’
Gelecekteki kendinize mektup yazın
Kendinize hatırlatma notu yazarak veya düşüncelerinizi bir günlüğe aktararak aslında gelecekteki kendinize yazıyorsunuzdur. Ancak gelecekte var olacak bir benliğe ayrıntılı bir mesaj yazmanın, onunla daha fazla bağ kurmaya imkân tanıdığı belirtiliyor.
Hershfield’in araştırmasına katılanlardan on yıllar sonra yaşayacak benliklerine bir mektup yazmaları istenmiş: ‘Bundan 20 yıl sonra kim olacağınızı düşünün ve şu an kim olduğunuzu, hangi konuların sizin için önemli ve değerli olduğunu ve hayatınızı nasıl gördüğünüzü yazın.’ Bunu yapan katılımcıların, gelecekteki benlikleriyle bağlantı duygularını geliştirdiği görülmüş. (…)
Kanada’daki Wilfrid Laurier Üniversitesi’nden psikolog Anne Wilson ve meslektaşlarının çalışması ise, COVID-19 salgını sırasında, bir yıl sonraki kendilerine mektup yazanların olumsuz duygularında bir azalma olduğunu ortaya koymuş. (…) Wilson ayrıca katılımcılara, şimdiki benliklerine yanıt olarak gelecekteki benliklerinden de bir mektup yazdırmış. Wilson, ‘Gelecekteki benliğin bakış açısı hakkında düşünmek aslında onu tek bir bakış açısından düşünmekten daha etkiliydi’ diyor. Gelecek ve bugün arasındaki diyalog, ilişkiyi daha da güçlendirmişti. (…)
Bugünkü bir fotoğrafınızı bir ‘yaşlandırma’ uygulamasına yükleyebilir veya sizi daha yaşlı gösteren bir filtre kullanabilirsiniz. Ancak kendinizi daha yaşlı olarak hayal etmeniz, zamanla aynı kalabilecek yüz hatlarını gözünüzde canlandırmanız ve daha da önemlisi, gelecekteki benliğinizin, Hershfield’in dediği gibi, ‘hâlihazırdaki benliğin seçimlerine bağımlı, yaşayan, nefes alan bir birey’ olduğunu aklınızda tutmanız yeterli olabilir.
Bugün ile gelecek arasındaki sınırı silin ya da yeniden çizin
Amerikalı psikolog William James, ‘şu an’ diye bir şeyin olmadığını savunarak şimdiki zamanı ‘yanıltıcı şimdiki zaman’ olarak adlandırıyor. Peki, şimdiki zaman ne zaman sona erecek? Bu, Hershfield ve meslektaşı Sam J. Maglio’nun çalışma katılımcılarına sorduğu bir soru. Beş yıl, muhtemelen ‘gelecek’ gibi görünecek kadar uzak; peki ya bundan beş saniye sonrası? Beş dakika? Beş gün?”
Yazar, insanların düşüncelerinin, bugünün ne zaman sona erdiği ve geleceğin ne zaman başladığı konusunda farklılaştığını belirtiyor: “Hershfield’e göre, geleceğin daha erken başlayacağına inananların geleceğe yönelik seçimler yapma olasılığı daha yüksektir. İnsanlar şimdiki zamanın daha uzun sürdüğüne inandıklarında, gelecek hakkındaki hisleri azalır. Ancak gelecek veya geleceğin başlangıcının daha yakın görünmesi, şimdi/gelecek sınırının diğer tarafındaki benlikle ilgilenme yönünde daha fazla motive edebilir. (…)
Gelecekteki benliğinizi sevdiğiniz biri olarak düşünün
L.A Paul, 2014 tarihli Transformative Experience (Dönüştüren Deneyim) adlı kitabında, belirli anları yaşamanın nasıl bir şey olduğunu onları deneyimlemeden bilemeyeceğimizi savunuyor. Bir çocuk sahibi olmanın ya da yeni bir yerde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu hayal ya da tahmin etmeye çalışabilirsiniz. Ancak bir dönüşümden geçip bu durumları gerçekten yaşamadan erişemeyeceğiniz bir bilgi havuzu da söz konusudur.
Wilson, ‘Kendimizi geleceğe yansıtarak hayal etmek gerçekten zor olabilir: Gelecekteki benlik için verilecek doğru karar nedir?’ diyor ve ekliyor: ‘Gelecek, tanımı gereği varsayımsaldır. Gelecekteki benliğinizle daha fazla bağ kurmaya çalışmalısınız.’ Ama aynı zamanda, gelecekteki benliğinizin, siz ona ulaşana kadar her zaman bilinemeyecek yanları da olabilir.
Bu bilinmeyenleri önceden düşünmenize yardımcı olması için, gelecekteki benliğinizi çocuğunuz, eşiniz veya ebeveyniniz gibi yakın bir sevdiğiniz gibi görmeye çalışabilirsiniz. Onlar hakkında her şeyi bilemezsiniz ve zaman içinde kontrol edemeyeceğiniz şekillerde değişmelerini beklersiniz, ancak yine de o kişiyle aranızda bir bağ vardır. Size en yakın kişileri önemsediğiniz gibi, gelecekteki benliğinizi de önemseyebilir, ona sorumluluk ve görev bilinciyle yaklaşabilirsiniz.
Hershfield, “Gerçek şu ki, onlar da biz de zamanla değişiyoruz. Ve en iyi ilişkilerde aramızdaki bağları muhafaza ederiz. Gelecekteki benliğimizi asla gerçekten bilemeyeceğimiz gerçeğine sahip çıkmalıyız ancak bazı durumlarda plan yapmamak mantıksız olacaktır” diyor.
Neticede gelecekteki benliğimize dönüşüyoruz, bu da onunla aramızdaki ilişkiyi diğerlerinden farklı kılıyor. Bir gün uyanacak ve gelecekteki kendiniz olacaksınız. Bir anlamda, bunu her gün yapıyorsunuz, yani dünün bakış açısıyla yarınki kendiniz oluyorsunuz. Bu sürekli oluş hali, onu, geliştirmeniz gereken en yakın ilişki haline getirebilir. Borges eski benliğiyle karşılaşması hakkında şöyle yazmıştı: ‘Hiç baba olmamış ben, benim için kendi canımdan ve kanımdan bir çocuktan daha değerli olan o zavallı genç adama sevgi duydum’.”
Bu yazı ilk kez 25 Ağustos 2023’te yayımlanmıştır.