Netflix’te şu sıralar popüler olan Zamana Karşı adlı bilimkurgu filmde, gen teknolojisi sayesinde herkesin “biyolojik saatinin 25 yaşında durdurulabildiği”, ama “zamanın paranın yerine geçtiği” distopik bir dünyada sınıf mücadelesi anlatılıyor.
“Sonsuz gençlik” tarihin ilk çağlarından beri bir özlem. Gen teknolojisindeki ilerlemeler bunu artık bir gerçek haline getirebilir.
The Economist’in bilim ve teknoloji editörü Geoffrey Carr, yaşlanmayı geciktirme çalışmalarını inceledi.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“”Bir an daha yaşamak için tüm mal varlığımı veririm!” Bunun döneminin en zengin kadınlarından biri olan İngiltere kraliçesi I. Elizabeth’in son sözleri olduğu söylenir. Yaşam iksiri arayan simyacıları himaye eden I. Elizabeth’in bu sözlerin sahibi olduğu düşünülebilir. Ama nafile: Mart 1603’te öldü.
I. Elizabeth’in hükümdarlığından bu yana işler oldukça iyiye gitti. Zengin ülkelerdeki insanlar, artık 70 yaşından uzun yaşayabileceklerini varsayabiliyorlar. Yoksul ülkelerdekiler ise bu süreyi yakalama çabasında. 1950’den bu yana dünya genelinde ortalama yaşam süresi her yıl 18 hafta uzadı.
Ancak iki sorun var. Birincisi, artışların bir sınırı var gibi görünüyor. Bir asrı devirmiş yaşlıların sayısı artıyor ve daha da artacak.
Pew Araştırma Merkezi, 2050 yılına kadar dünya genelinde 100 yaşını geçmiş 3,7 milyon kişi olacağını tahmin ediyor. Bu sayı 2015’teki nüfusun üç katı. Ancak bunların sadece 1.000’de biri 110 yaşını aşıyor ve tarihte hiç kimsenin 120 yaşını geçtiği güvenilir bir şekilde kanıtlanamadı. Diğer bir sorun da, sağlıklı ve hayat dolu yılların sayısı olan “sağlıklı yaşam süresinin” otomatik olarak yaşam süresine ayak uyduramaması…
Teknoloji devleri araştırmalara para döküyor
Daha uzun ve sağlıklı bir yaşam umuduyla, bedensel yaşlanmayı ve ona eşlik eden hastalıkları anlamaya, yavaşlatmaya ve mümkünse tersine çevirmeye çalışan tıp ve biyoteknoloji sihirbazlarına para dökülüyor.
PayPal’ın kurucu ortaklarından Peter Thiel, Google’ın kurucu ortakları Larry Page ve Sergey Brin ile Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, yaşam süresini ve sağlığı uzatmaya çalışan firmalara yatırım yaptıkları gibi çoğu zaman bu firmaların kurulmasında etkili oldular. Mart ayında OpenAI’nin başkanı Sam Altman, iki yıl önce sağlıklı insan ömrüne on yıl eklemek amacıyla kurulan bir Silikon Vadisi firması olan Retro Biosciences’a 180 milyon dolar yatırım yaptığını açıkladı.
Teknoloji devleri tarafından desteklenen firmalar, yaşlanmanın bazı yönlerini yavaşlatabilecek veya durdurabilecek ilaçlar üzerinde çalışıyor. Diyet, egzersiz ve erken yatma gibi geleneksel yöntemlerle yaşam süresini ve sağlığı uzatma fikri giderek daha da yaygınlaşıyor.
Ana akım bilim ve tıptaki pek çok kişi tüm bunlara biraz kuşkuyla bakıyor. Bu anlaşılabilir bir durum. Bu, daha iyi niyetli olanların yanı sıra dolandırıcıları ve şarlatanları da cezbeden bir alan. Tarih, az ya da çok hiçbir yere varmayan “buluşlarla” doludur. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi “yaşlılığı” bir hastalık durumu olarak kabul etmiyor ve dolayısıyla yapılan araştırmaları desteklemiyor. Yine de bu tür araştırmaların sunabileceği bir şeyler olabileceğine dair kanıtlar artıyor.
Mevcut ilaçlardan bazılarının, en azından farelerde, yaşam süresini gerçekten uzattığı görüldü. Genlerin düzenlenmesinin her geçen gün daha da kolaylaşması, büyük miktarlarda gen dizisi verisine erişim gibi bu tür araştırmalara yardımcı oluyor. Sonsuza kadar genç kalan kişiselleştirilmiş kök hücrelerin üretilebilmesi yeni tedavi seçeneklerinin önünü açıyor. Ayrıca yeni tanı araçları artık bilim insanlarına vücutların ve organların “biyolojik yaşlarını” hesaplama ve bunları gerçek takvim yaşlarıyla karşılaştırma imkânı sunuyor. Prensipte bu, uzun ömürlülük çalışmalarının bir ömürden daha kısa sürede ikna edici sonuçlar elde etmesini sağlıyor.
Beden denilen makine neden durur?
Yaşlanma oldukça basit görünüyor. Bedenler birer makinedir ve makineler yıpranır. Ancak çoğu makinenin aksine, bedenler hem kendilerini üretirler hem de kendilerini onarırlar. Peki, neden bunu mükemmel bir şekilde yapmıyorlar?
Cevaplardan biri, makinelerin tasarımcısı olan evrimin uzun ömürlülükle değil üremeyle ilgilenmesidir. Yaşam genler ve çevre meselesidir. Çoğu canlıyı öldüren şey çevresel nedenler, yani kazalar, avcılar ve hastalıklardır. Sadece çevrenin izin verdiğinden daha uzun bir yaşamda faydaları ortaya çıkan genlerin, başka faydalar sağlamadıkları sürece başarılı olmaları muhtemel değildir. Başarılı ve doğurgan bir gençlik sunan genler galip gelir.
Aslında, evrim yaşlanmaya karşı etkin bir şekilde plan yapıyor olabilir. Eğer bir gen bir hayvanın gençken üremesine yardımcı oluyor, ama yaşlandığında onu tehlikeye atıyorsa, bu genin yayılma ihtimali yüksektir. Nitekim Alzheimer hastalığında rol oynayan belirli bir genin bir varyantının genç insanlara üreme avantajları sağladığına dair bazı kanıtlar mevcut.
Vücudun onarım mekanizmalarını en iyi durumda tutmak, ancak bir sonraki nesle daha fazla gen aktarılmasını sağlıyorsa faydalıdır. Bu kaynakların diğer kullanımları işi daha iyi yaparsa, onarım kaybedecektir. Bu “tek kullanımlık beden” yaklaşımında birey, artık işe yaramadığında terk edilen bir araçtır.
Bu tür bir bakış açısı, Alzheimer ve Parkinson hastalıkları, retina dejenerasyonu, tip-2 diyabet ve çeşitli kanserler gibi yaşamın erken dönemlerinde nadir görülen, ancak yaşlılıkta oldukça yaygın olan birçok durumun nedenini açıklıyor. Aynı zamanda gidişatın böyle olmak zorunda olmadığını da gösteriyor. Evrimin onarım sistemlerini devam ettirmekle ilgilenmemesi, bunun mümkün olamayacağı anlamına gelmez, sadece biraz kurnazlık gerekebilir.
Çoğu genin “allel1” olarak bilinen varyantları vardır, bunların hepsi bir şekilde işlev görür, ancak biraz farklı etkilere sahip olabilirler. Laboratuvar organizmalarının genetik manipülasyonu ve 100 yaşını geride bırakmış insanların genleri üzerinde yapılan çalışmalar, ilkinde deneysel olarak yaşam süresini artırdığı kanıtlanan ve ikincisinde daha uzun yaşamla ilişkilendirilen belirli genlerin alellerini tespit etmiş durumda.
Bu tür çalışmalar, bedensel yaşlanmanın ardındaki süreçlerin aydınlatılmasına yardımcı oluyor. Örneğin, 2014 yılında King’s College London’daki araştırmacılar tarafından yayınlanan bir çalışma, bir asrı geride bırakmış insanların kanser veya kalp hastalığından ölme olasılığının 80’li yaşlardaki insanlara göre daha düşük olduğunu gösterdi. Sonuçlar, oldukça uzun süre yaşayan insanların, daha genç yaşlıları öldüren hastalıklara karşı nispeten nadir görülen bir koruma biçimine sahip olduklarını düşündürüyor. Bu çok iyi bir haber olabilir.
Yine de bir şeyler onları öldürmeye devam ediyor. King’s College araştırması, 100 yaş üstünün genel halsizlik ve “yaşlı adamın dostu” zatürreye karşı nispeten daha savunmasız olduğunu ortaya koydu.
Yaşlanmanın sırları aydınlanıyor
Evrimin acımasızlığı karşısında umutlanmak için bir başka neden ise yaşlanmanın fizyolojik ayrıntılarının giderek netleşiyor olması… Özellikle bu konuda araştırma yapanlar, sorunu bir dereceye kadar bireysel olarak ele alınabilecek küçük parçalara bölmeyi başardılar. Çoğu zaman hâlâ oldukça önemli olsalar da, bu daha önemsiz sorunlardan bazıları kendi başlarına müdahale için cazip hedeflerdir. Örneğin kronik iltihaplanma ya da Alzheimer hastalığında görülen anormal proteinlerin birikimi bunlardan biridir.
Biyoteknoloji konusunda uzman Harvard Üniversitesi’nden George Church, bu yaklaşımın daha fazlasını sunabileceğini düşünüyor: Bileşenlerin her birini ayrı ayrı tanımlayıp ele aldığınızda, sorunu bütünüyle çözmüş olduğunuzu görebilirsiniz.
Çeşitli gruplar bu tür parçaların listelerini derledi. En çok başvurulan listelerden biri İspanya’daki Oviedo Üniversitesi’nden Carlos López-Otín ve meslektaşları tarafından geliştirildi. Bu ekip, yaşlanmanın 12 ayırt edici özelliğini, genellikle yaşla birlikte kötüleşen, uyarıldıklarında yaşlanmayı tetikleyen ve tedavi edildiklerinde yaşlanmayı yavaşlatan unsurlar olmaları esasına göre seçti. Bu on unsurun üstesinden gelirseniz yaşamınızı süresiz ve sağlıklı bir şekilde uzatabilirsiniz.
12 ayırt edici özelliğe dair ortaya çıkan tablo, istenildiği kadar derli toplu değil. Biyoloji karmaşık, ağlarla örülü bir olgu ve yaşlanmanın birçok özelliği birbiriyle örtüşüyor. Bu da bazen bir müdahalenin birden fazla alanda işe yarayabileceği anlamına geliyor. Diğer zamanlarda ise dengeler değişebilir. Ancak listenin bir kısmıyla ilgilenmek bile insanlara daha iyi yaşamlar getirecektir. Hepsini hallederseniz… Kim bilir?”
Bu yazı ilk kez 6 Ekim 2023’te yayımlanmıştır.