Avrupa’da elektrik krizi: Yeşil Mutabakat karanlık mı getirdi?

Avrupa’daki elektrik kesintileri teknik arızaların mı, yoksa yanlış enerji politikalarının kaçınılmaz sonucu mu? Yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde nerede hata yapılıyor? Bu dönüşüm, neden Rusya’nın işine yarıyor?

Nisan ayında İspanya genelinde yaşanan ve milyonları etkileyen elektrik kesintisi, Avrupa kamuoyunda derin endişelere yol açtı. İlk bakışta teknik bir arıza gibi görünen olayın, yenilenebilir enerji kaynaklarından kaynaklanan voltaj dalgalanmalarıyla ilişkili olabileceğine dair bulgular, Avrupa Birliği’nin enerji politikalarını yeniden tartışmaya açtı. Özellikle yeşil enerjiye geçişin plansız, ideolojik ve dayatmacı şekilde yürütüldüğü yönündeki eleştiriler, enerji dönüşümünün sürdürülebilirliği kadar güvenliğini de sorgulatan bir noktaya ulaştı.

İspanyol gazeteci ve AB politikaları uzmanı Javier Villamor, European Conservative sitesi için kaleme aldığı çarpıcı analizde, yaşanan kesintinin münferit bir teknik sorun değil; Brüksel merkezli enerji stratejisinin yapısal zafiyetlerini açığa çıkaran bir semptom olduğunu savunuyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

Avrupa’nın enerji çıkmazı

“İspanya’nın önde gelen enerji şirketleri Iberdrola, Endesa ve EDP hâlâ şaşkın. 28 Nisan’da ülke genelinde yaşanan elektrik kesintisinin ardından hükümet ne net bir açıklama yaptı ne de teknik sorumluluğu üstlendi. Şirketler, resmî soruşturmada ortaya çıkan “şaşırtıcı ihmalleri” kınadı. Ayrıca, çöküşten önceki günlerde kaydedilen aşırı voltaj artışlarının analiz sürecine dahil edilmesini talep ettiler. Avrupa elektrik operatörleri ağı ENTSO-E’nin ön raporu da eleştirildi. Raporda, arızadan sadece saniyeler önce “sistemin normal çalıştığı” ifade ediliyordu. Oysa aynı anda güvenlik sınırlarını aşan ciddi voltaj dalgalanmaları kaydedildi. Bu dalgalanmalar, yüksek voltajlı trafo merkezlerinin ve bazı önemli rafinerilerin otomatik kapanmasına yol açtı.

Yaşanan olay, münferit bir arıza olmanın ötesinde, Avrupa Birliği’nin istikrarsızlaşan enerji politikasının bir göstergesidir. Brüksel, iklim değişikliği adına teknik ve ekonomik gerçekliklerden ziyade siyasi ve bürokratik elitlerin dayattığı ideolojik bir gündemle enerji modelinde köklü bir dönüşüme girişti. Yenilenebilir enerjiye geçiş, başlangıçta yumuşak bir dönüşüm olarak sunulmuştu. Ancak zamanla, uygulanabilir alternatifler önermeyen, hem rekabet gücü hem de sistem istikrarı gibi temel unsurları ihmal eden zorlama bir yeşil gündeme dönüştü.

Kabaran faturalar sanayiciyi kaçırıyor

Bu savrulmanın temelinde, Ukrayna’daki savaş sonrası Avrupa’yı Rus enerjisinden “tamamen ayırma” hedefiyle başlatılan REPowerEU planı yer alıyor. Başlangıçta haklı bir jeopolitik tedbir olarak görülen bu plan, Avrupa Komisyonu’nun elinde yenilenebilir enerjiyi ne pahasına olursa olsun hayata geçirmek için bir bahaneye dönüştü. Sonuç ise aceleye getirilmiş, dengesiz bir geçiş süreci oldu. Faturasını da hem vatandaşlar hem de işletmeler ödedi.

Bu geçiş, tarım, ulaşım ve sanayi gibi kilit sektörlerde dengesizliklere yol açtı. Sektörler, gerçek teknolojik iyileştirmeler sağlanmadan artan maliyetleri karşılamak zorunda kaldı. Almanya gibi ülkeler, siyasi nedenlerle nükleer santrallerini kapatırken, çelişkili bir şekilde kömür santrallerini yeniden devreye almak zorunda kaldılar. Öte yandan, yeşil enerjinin kendi kendine yeterliliğini öne çıkaran resmî söylemler sürerken, haneler rekor düzeyde elektrik faturalarıyla karşı karşıya kalıyor. Şirketler ise küresel rekabet güçlerini yitiriyor.

Avrupa elektrik şebekesindeki yapısal sorunlar giderek daha görünür hale geliyor. Kıta şebekesi, hidroelektrik, gaz ve nükleer gibi istikrarlı kaynaklara göre tasarlanmıştı. Oysa rüzgâr ve güneş gibi kesintili kaynakların yaygın şekilde devreye alınması, şebeke dengesini bozuyor. Rüzgâr ve güneş olmadığında üretim düşüyor; üretim fazlası olduğunda ise sistem aşırı yükleniyor.

28 Nisan’da İber Yarımadası bu dengesizliğin etkilerini doğrudan yaşadı. Gün boyunca birçok trafo merkezinde anormal voltaj seviyeleri tespit edildi. “Voltaj salınımı”, şebeke voltajında ani ve büyük dalgalanmaları ifade eder. Bu tür dalgalanmalar ekipmana zarar verebilir, otomatik bağlantı kesilmelerine neden olabilir veya aşırı durumlarda geniş çaplı kesintilere yol açabilir. Bu yaşananlar ne tesadüfi bir arıza ne de yapısal bir kırılganlıktı.

Enerji dönüşümünün gizli maliyeti

Teknik ve siyasi sorunların ötesinde, enerji dönüşümünün insanlara yansıyan bir bedeli var. Haneler elektriğe daha fazla ödeme yapıyor. Özellikle orta ve düşük gelirli aileler bu yükü taşımakta zorlanıyor. Şarj altyapısının yeterince gelişmemiş olması, elektrikli ulaşım araçlarını teşvik eden politikaların mobilite maliyetini artırıyor. Çiftçiler ve kamyoncular ise ağır iklim düzenlemeleri nedeniyle zaten zorlanırken, karşılayamayacakları yatırımlar yapmak zorunda kalıyor.

Elektrik kesintileri yalnızca geçici aksaklıklar değildir. Etkileri, milyonlarca avroluk endüstriyel kayıplardan hastane, okul ve ulaşım sistemlerinin felç olmasına kadar uzanıyor. İspanya’daki kesinti, beş kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Güvenilir tedarik sağlayamayan bir enerji sistemi hem ekonomi hem de kamu güvenliği açısından büyük bir tehdit oluşturur.

Avrupa sanayisi, özellikle orta ve güney bölgelerde, bu yükü hissetmeye başladı. Amerikan ve Asya enerji maliyetleriyle rekabet edemeyen birçok şirket üretimini başka ülkelere taşıyor veya faaliyetini durduruyor. Çelişkili bir şekilde, yeşil dönüşümle teşvik edilen elektrikli araç sektörleri bile zorlanıyor. Almanya ve Fransa gibi ülkelerdeki köklü otomotiv firmaları, giderek sertleşen küresel rekabet ortamında ayakta kalmaya çalışıyor. Avrupa, ideolojik standartlar dayatırken; Çin daha fazlasını, daha kaliteli ve daha ucuz şekilde üretiyor. Sanayisizleşme artık ne bir tehdit ne de yaşanan bir gerçeklik. Hatta bazı sol çevreler, “ekonomik küçülmeyi” arzu edilen bir hedef olarak görüyor.

Yeşil Mutabakat sorgulanıyor

Daha da kötüsü, tüm bu fedakârlıklara rağmen Avrupa hâlâ üçüncü ülkeler aracılığıyla Rusya’dan enerji ithal etmeye devam ediyor. Bu durum, kıtayı jeopolitik baskılara karşı savunmasız kılıyor. Enerji bağımsızlığı vaadi ise çoğu zaman gerçeğe dönüşmüyor.

Yeşil Anlaşma, başlangıçta bir modernleşme vaadiydi. Ancak zamanla, çelişkileriyle yüzleşmeyi reddeden, gerçeklikten kopuk siyasi bir efsaneye dönüştü. Gerçek maliyetlerin farkına varan halklar, geri adım atmaya başladı.

Örneğin Hollanda’da çiftçilerin direnişi, bugün iktidar koalisyonunun parçası olan yeni bir siyasi hareketin doğmasına yol açtı. Diğer ülkelerde de hem protestolar artıyor hem de memnuniyetsizlik büyüyor. Bu daha sadece başlangıç. Çiftçiler, üzerlerindeki politik baskıyı protesto etmek için yeniden Brüksel’e döndü.

Enerji politikasında sağduyu zamanı

Enerji dönüşümü özünde zararlı değildir. Ancak dogmatik şekilde dayatılamaz. Hem gerçekçilik, hem teknolojik çoğulculuk, hem kademeli uygulama hem de işe yarayan çözümleri benimseme kararlılığı gerektirir. Nükleer, hidroelektrik ve doğal gaz gibi kaynaklar, yeşil teknolojiler olgunlaşana kadar enerji karışımının parçası olmalıdır. Sürdürülebilirlik; fizik kurallarını göz ardı ederek ve vatandaşı cezalandırarak değil, uzun vadeli bir vizyonla ve tüm kaynakları entegre ederek sağlanabilir.

İspanya’daki olay ne bir kaza ne de bir işaret fişeğidir. Avrupa’nın mevcut enerji modeli, Brüksel’in dayattığı koşullar altında işleyemez. Enerji politikası, ideolojik değil; mühendislik, ekonomi ve sağduyu temelinde yeniden ele alınmalıdır. Dönüşüm süreci ilerleyecekse, dikkatli, teknolojik olarak kapsayıcı ve sistemin sınırlarına saygılı bir şekilde sürdürülmelidir.

Avrupa, yeşil ışık adına karanlıkta yürümeyi göze alamaz. Çünkü yol hâlâ tam anlamıyla aydınlatılabilmiş değil.”

Bu yazı ilk kez 27 Mayıs 2025’te yayımlanmıştır.

Javier Villamor’un European Conservative’de yayımlanan “Lights Out, Europe: The Cost of Brussels’ Energy Fantasy” başlıklı yazsısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişilebilir. https://europeanconservative.com/articles/commentary/spain-blackout-green-deal-failure/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Avrupa’da elektrik krizi: Yeşil Mutabakat karanlık mı getirdi?

Avrupa’daki elektrik kesintileri teknik arızaların mı, yoksa yanlış enerji politikalarının kaçınılmaz sonucu mu? Yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde nerede hata yapılıyor? Bu dönüşüm, neden Rusya’nın işine yarıyor?

Nisan ayında İspanya genelinde yaşanan ve milyonları etkileyen elektrik kesintisi, Avrupa kamuoyunda derin endişelere yol açtı. İlk bakışta teknik bir arıza gibi görünen olayın, yenilenebilir enerji kaynaklarından kaynaklanan voltaj dalgalanmalarıyla ilişkili olabileceğine dair bulgular, Avrupa Birliği’nin enerji politikalarını yeniden tartışmaya açtı. Özellikle yeşil enerjiye geçişin plansız, ideolojik ve dayatmacı şekilde yürütüldüğü yönündeki eleştiriler, enerji dönüşümünün sürdürülebilirliği kadar güvenliğini de sorgulatan bir noktaya ulaştı.

İspanyol gazeteci ve AB politikaları uzmanı Javier Villamor, European Conservative sitesi için kaleme aldığı çarpıcı analizde, yaşanan kesintinin münferit bir teknik sorun değil; Brüksel merkezli enerji stratejisinin yapısal zafiyetlerini açığa çıkaran bir semptom olduğunu savunuyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

Avrupa’nın enerji çıkmazı

“İspanya’nın önde gelen enerji şirketleri Iberdrola, Endesa ve EDP hâlâ şaşkın. 28 Nisan’da ülke genelinde yaşanan elektrik kesintisinin ardından hükümet ne net bir açıklama yaptı ne de teknik sorumluluğu üstlendi. Şirketler, resmî soruşturmada ortaya çıkan “şaşırtıcı ihmalleri” kınadı. Ayrıca, çöküşten önceki günlerde kaydedilen aşırı voltaj artışlarının analiz sürecine dahil edilmesini talep ettiler. Avrupa elektrik operatörleri ağı ENTSO-E’nin ön raporu da eleştirildi. Raporda, arızadan sadece saniyeler önce “sistemin normal çalıştığı” ifade ediliyordu. Oysa aynı anda güvenlik sınırlarını aşan ciddi voltaj dalgalanmaları kaydedildi. Bu dalgalanmalar, yüksek voltajlı trafo merkezlerinin ve bazı önemli rafinerilerin otomatik kapanmasına yol açtı.

Yaşanan olay, münferit bir arıza olmanın ötesinde, Avrupa Birliği’nin istikrarsızlaşan enerji politikasının bir göstergesidir. Brüksel, iklim değişikliği adına teknik ve ekonomik gerçekliklerden ziyade siyasi ve bürokratik elitlerin dayattığı ideolojik bir gündemle enerji modelinde köklü bir dönüşüme girişti. Yenilenebilir enerjiye geçiş, başlangıçta yumuşak bir dönüşüm olarak sunulmuştu. Ancak zamanla, uygulanabilir alternatifler önermeyen, hem rekabet gücü hem de sistem istikrarı gibi temel unsurları ihmal eden zorlama bir yeşil gündeme dönüştü.

Kabaran faturalar sanayiciyi kaçırıyor

Bu savrulmanın temelinde, Ukrayna’daki savaş sonrası Avrupa’yı Rus enerjisinden “tamamen ayırma” hedefiyle başlatılan REPowerEU planı yer alıyor. Başlangıçta haklı bir jeopolitik tedbir olarak görülen bu plan, Avrupa Komisyonu’nun elinde yenilenebilir enerjiyi ne pahasına olursa olsun hayata geçirmek için bir bahaneye dönüştü. Sonuç ise aceleye getirilmiş, dengesiz bir geçiş süreci oldu. Faturasını da hem vatandaşlar hem de işletmeler ödedi.

Bu geçiş, tarım, ulaşım ve sanayi gibi kilit sektörlerde dengesizliklere yol açtı. Sektörler, gerçek teknolojik iyileştirmeler sağlanmadan artan maliyetleri karşılamak zorunda kaldı. Almanya gibi ülkeler, siyasi nedenlerle nükleer santrallerini kapatırken, çelişkili bir şekilde kömür santrallerini yeniden devreye almak zorunda kaldılar. Öte yandan, yeşil enerjinin kendi kendine yeterliliğini öne çıkaran resmî söylemler sürerken, haneler rekor düzeyde elektrik faturalarıyla karşı karşıya kalıyor. Şirketler ise küresel rekabet güçlerini yitiriyor.

Avrupa elektrik şebekesindeki yapısal sorunlar giderek daha görünür hale geliyor. Kıta şebekesi, hidroelektrik, gaz ve nükleer gibi istikrarlı kaynaklara göre tasarlanmıştı. Oysa rüzgâr ve güneş gibi kesintili kaynakların yaygın şekilde devreye alınması, şebeke dengesini bozuyor. Rüzgâr ve güneş olmadığında üretim düşüyor; üretim fazlası olduğunda ise sistem aşırı yükleniyor.

28 Nisan’da İber Yarımadası bu dengesizliğin etkilerini doğrudan yaşadı. Gün boyunca birçok trafo merkezinde anormal voltaj seviyeleri tespit edildi. “Voltaj salınımı”, şebeke voltajında ani ve büyük dalgalanmaları ifade eder. Bu tür dalgalanmalar ekipmana zarar verebilir, otomatik bağlantı kesilmelerine neden olabilir veya aşırı durumlarda geniş çaplı kesintilere yol açabilir. Bu yaşananlar ne tesadüfi bir arıza ne de yapısal bir kırılganlıktı.

Enerji dönüşümünün gizli maliyeti

Teknik ve siyasi sorunların ötesinde, enerji dönüşümünün insanlara yansıyan bir bedeli var. Haneler elektriğe daha fazla ödeme yapıyor. Özellikle orta ve düşük gelirli aileler bu yükü taşımakta zorlanıyor. Şarj altyapısının yeterince gelişmemiş olması, elektrikli ulaşım araçlarını teşvik eden politikaların mobilite maliyetini artırıyor. Çiftçiler ve kamyoncular ise ağır iklim düzenlemeleri nedeniyle zaten zorlanırken, karşılayamayacakları yatırımlar yapmak zorunda kalıyor.

Elektrik kesintileri yalnızca geçici aksaklıklar değildir. Etkileri, milyonlarca avroluk endüstriyel kayıplardan hastane, okul ve ulaşım sistemlerinin felç olmasına kadar uzanıyor. İspanya’daki kesinti, beş kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Güvenilir tedarik sağlayamayan bir enerji sistemi hem ekonomi hem de kamu güvenliği açısından büyük bir tehdit oluşturur.

Avrupa sanayisi, özellikle orta ve güney bölgelerde, bu yükü hissetmeye başladı. Amerikan ve Asya enerji maliyetleriyle rekabet edemeyen birçok şirket üretimini başka ülkelere taşıyor veya faaliyetini durduruyor. Çelişkili bir şekilde, yeşil dönüşümle teşvik edilen elektrikli araç sektörleri bile zorlanıyor. Almanya ve Fransa gibi ülkelerdeki köklü otomotiv firmaları, giderek sertleşen küresel rekabet ortamında ayakta kalmaya çalışıyor. Avrupa, ideolojik standartlar dayatırken; Çin daha fazlasını, daha kaliteli ve daha ucuz şekilde üretiyor. Sanayisizleşme artık ne bir tehdit ne de yaşanan bir gerçeklik. Hatta bazı sol çevreler, “ekonomik küçülmeyi” arzu edilen bir hedef olarak görüyor.

Yeşil Mutabakat sorgulanıyor

Daha da kötüsü, tüm bu fedakârlıklara rağmen Avrupa hâlâ üçüncü ülkeler aracılığıyla Rusya’dan enerji ithal etmeye devam ediyor. Bu durum, kıtayı jeopolitik baskılara karşı savunmasız kılıyor. Enerji bağımsızlığı vaadi ise çoğu zaman gerçeğe dönüşmüyor.

Yeşil Anlaşma, başlangıçta bir modernleşme vaadiydi. Ancak zamanla, çelişkileriyle yüzleşmeyi reddeden, gerçeklikten kopuk siyasi bir efsaneye dönüştü. Gerçek maliyetlerin farkına varan halklar, geri adım atmaya başladı.

Örneğin Hollanda’da çiftçilerin direnişi, bugün iktidar koalisyonunun parçası olan yeni bir siyasi hareketin doğmasına yol açtı. Diğer ülkelerde de hem protestolar artıyor hem de memnuniyetsizlik büyüyor. Bu daha sadece başlangıç. Çiftçiler, üzerlerindeki politik baskıyı protesto etmek için yeniden Brüksel’e döndü.

Enerji politikasında sağduyu zamanı

Enerji dönüşümü özünde zararlı değildir. Ancak dogmatik şekilde dayatılamaz. Hem gerçekçilik, hem teknolojik çoğulculuk, hem kademeli uygulama hem de işe yarayan çözümleri benimseme kararlılığı gerektirir. Nükleer, hidroelektrik ve doğal gaz gibi kaynaklar, yeşil teknolojiler olgunlaşana kadar enerji karışımının parçası olmalıdır. Sürdürülebilirlik; fizik kurallarını göz ardı ederek ve vatandaşı cezalandırarak değil, uzun vadeli bir vizyonla ve tüm kaynakları entegre ederek sağlanabilir.

İspanya’daki olay ne bir kaza ne de bir işaret fişeğidir. Avrupa’nın mevcut enerji modeli, Brüksel’in dayattığı koşullar altında işleyemez. Enerji politikası, ideolojik değil; mühendislik, ekonomi ve sağduyu temelinde yeniden ele alınmalıdır. Dönüşüm süreci ilerleyecekse, dikkatli, teknolojik olarak kapsayıcı ve sistemin sınırlarına saygılı bir şekilde sürdürülmelidir.

Avrupa, yeşil ışık adına karanlıkta yürümeyi göze alamaz. Çünkü yol hâlâ tam anlamıyla aydınlatılabilmiş değil.”

Bu yazı ilk kez 27 Mayıs 2025’te yayımlanmıştır.

Javier Villamor’un European Conservative’de yayımlanan “Lights Out, Europe: The Cost of Brussels’ Energy Fantasy” başlıklı yazsısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişilebilir. https://europeanconservative.com/articles/commentary/spain-blackout-green-deal-failure/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x