Göçmenler hakkındaki gerçekler

Göç, yalnızca sınırları değil, hayatları ve ekonomileri de dönüştürüyor. Oxford Üniversitesi’nden Prof. Ian Goldin, göçün hem göç alan hem de göç veren ülkelere olan derin etkilerini ve artan göçmen karşıtı politikaların yarattığı tehditleri çarpıcı gerçeklerle gözler önüne seriyor. Yanlış bilinenleri bir kenara bırakıp gerçeklerle yüzleşmeye hazır mısınız?

Günümüzün zengin ülkeleri başarılarının büyük bir kısmını göçmen işçilerin katkılarına borçlu. Ancak yükselen göçmen karşıtı görüşler göçü kısıtlama tehdidi yaratarak yabancı işgücüne bağımlı olan ev sahibi ülkeleri ve ekonomik kalkınmayı sağlamak için göçmen işçilerin ülkelerine gönderdiği paraya bel bağlayan gelişmekte olan ekonomileri tehlikeye atıyor.

Oxford Üniversitesi’nde Küreselleşme ve Kalkınma Profesörü olan Ian Goldin, Project Synidcate için kaleme aldığı yazısında göçün hem göç alan hem de göç veren ülkelere olan etkisinin arkasındaki gerçekleri ele alıyor.

Yazının öne çıkan bazı kısımlarını paylaşıyoruz:

Mali bir zaruret

“Göçmen karşıtı politikacılar genellikle göçmenlerin kamu üzerinde bir yük teşkil ettiğini öne sürüyor. Aslında, yabancı işçiler aldıkları yardımlara nazaran vergi yoluyla daha fazla katkıda bulunuyorlar. Bu da, göçmenlerin önemli bir kısmının daha genç olmasından, yerli nüfusa kıyasla daha uzun saatler çalışmasından ve eğitim, emeklilik, sağlık ve yaşlı bakımı gibi devlet hizmetlerine daha az ihtiyaç duymasından kaynaklanıyor.

Kayıt dışı göçmen işçiler bile kamu maliyesine önemli katkılarda bulunuyor. Kayıt dışı göçmen işçilerin ABD’de ücretli bir işte çalışma olasılıkları yerli işçilerden ya da kayıtlı göçmenlerden daha yüksek. Statülerini açıklamaktan korktukları için sosyal yardımlardan nadiren faydalanırlar ve bu da kamu bütçesine önemli bir net katkı sağlar. Çoğu kayıt dışı göçmen olan ve yardımlarını talep edemeyen bireylerin Sosyal Güvenlik katkılarını temsil eden “askıdaki dosyalarda” tahmini 2.3 trilyon dolar birikti. Bu sahipsiz fonlar eninde sonunda başka harcamalar için tahsis ediliyor.

Göçmenlerin ekonomik olarak önemi göz önüne alındığında göçün kısıtlanması kaçınılmaz olarak ekonominin büyümesini engelleyecek ve istihdam kayıplarına yol açacaktır. Sadece 2022 yılında, ABD’ye göç edenler mal ve hizmetler için yaklaşık 1,6 trilyon dolar harcadı ve federal hükümet göçmen işçilerin önümüzdeki on yıl içinde ABD GSYİH’sine 7 trilyon dolar katkıda bulunacağını öngörüyor.

Mülteciler, ekonomik sebepler ile gelen göçmenlerin aksine, bazen sosyal güvenlik sistemleri üzerinde bir yük haline gelebiliyor. Ancak bu durum büyük ölçüde, sığınmacıların istihdam edilmesinin yasak olduğu ve sosyal güvenlik hizmetlerine bel bağlamak zorunda bırakıldığı Birleşik Krallık gibi ülkelerdeki kısıtlayıcı göç politikalarından kaynaklanıyor.

Artan göç aynı zamanda demografik açıdan faydalar da sağlıyor. Çoğu gelişmiş ekonominin yanı sıra Çin de dahil olmak üzere birçok gelişmekte olan ülkede doğum oranları artık nüfusun kendini yenileme seviyesinin altında seyrediyor ve bu durum ortalama insan ömrünün artmasıyla nüfusun yaşlanmasına sebep oluyor. 2050 yılına kadar dünya genelinde 60 yaş ve üzeri insan sayısının iki katına çıkarak iki milyarı aşması bekleniyor. Çalışanların sosyal güvenlik sistemlerini ayakta tutan vergileri ödemesi ve yaşlı bakımı, kişisel hizmetler ve konuk ağırlama gibi otomasyonun mümkün olmadığı veya uzaktan yapılamayan giderek artan işleri yapması gerekecek.

Ayrıca göçmenler, dinamik bir ekonominin iki temel bileşenini, yüksek eğitimli çalışanlardan oluşan büyük bir istihdam havuzu ve yenilikçiliği ve girişimciliği teşvik eden çok çeşitli bir işgücü sağlıyor.

Söylemler ve gerçekler

Elbette göçmenlerin hepsi müstesna veya yasalara saygılı kişiler değil. Buna rağmen, göçmenler arasındaki suç oranları genellikle yerli doğumlu vatandaşlardan daha düşük. Bu durum kısmen göç etmenin doğasında var olan zorluklarla bağlantılı olabilir. Zira hayatlarını bir kenara bırakıp başka bir ülkeye taşınmaya karar veren insanlar daha hırslı, yaratıcı, becerikli ve kararlı olmak eğilimindedir.

Peki göçmenler bu kadar açık bir şekilde fayda sağlıyorsa, neden bu kadar çok insan ve politikacı buna karşı çıkıyor?

Ekonomik gerçeklikler ile siyasi söylemler arasındaki kopukluk, insanların ülkelerindeki göçmen nüfusunun büyüklüğünü abartma eğiliminde olduğunu gösteren anketlere ve siyasi yelpazedeki partilerin göçmen karşıtı söylemlerine de yansıyor. Politikacılar, genellikle izleyiciye aç medyanın da yardımıyla, yabancıların ülkelerine “akın ettiği” ya da “yığıldığı” şeklindeki sansasyonel imgelerin istihdam sıkıntısı, kamu hizmetlerinin aksaması ya da konut pahalılığı ile karşı karşıya olan insanları cezbettiğini gördüler. Göçmenler ve onların soyundan gelenler dahi bu tür söylemlerin etkisinde kalabiliyor.

Duvarlar ve tel örgüler uzun zamandır göçmen karşıtı politikaların tercih ettiği bir araç oldu. Bu tür araçlar güçlü egemenlik sembolleri olarak hizmet etseler de fiziksel engeller genellikle ters etki yaratır.  Sınır duvarları, göçmenleri caydırmak yerine, insanları dışarıda tuttuğu kadar bir ülkenin sınırları içinde hapseder ve en çaresiz göçmenleri sınırı geçmek için hayatlarını riske atmaya zorlar.

Kendi ayağına sıkmak

ABD’de göçmen karşıtı söylemler 2024 başkanlık seçimleri sırasında en üst seviyeye ulaştı. Tıpkı 2016 kampanyası sırasında yaptığı gibi, Trump Latinleri ve diğer göçmenleri defalarca suçlu olarak karaladı ve 11-21 milyon kişiyi sınır dışı etmeyi taahhüt ederken girişlerini kısıtlama sözü verdi.

Halihazırda ABD’de 13 milyondan fazla kayıt dışı işçi bulunuyor ve bunların birçoğu onlarca yıldır ülkede. Bu kişilerin topluca sınır dışı edilmesi ekonomiyi baltalayacak ve bu süreçte ABD’li işçilere zarar verecektir. İnşaat, tarım ve et işleme gibi kayıt dışı işçilerin işgücünün önemli bir bölümünü oluşturduğu sektörler özellikle ağır darbe alacaktır. Bunun sonucunda konut ve gıda fiyatlarının yanı sıra yaşlı ve bebek bakımı, otelcilik ve diğer hizmetlerin maliyetlerinde keskin artışlar yaşanacaktır.

Ayrıca, kitlesel bir sınır dışı etme programının uygulanması, üstesinden gelinmesi muhtemelen yıllar alacak muazzam yasal, lojistik ve ekonomik engellerle karşılaşacaktır. Amerikan Göçmenlik Konseyi’ne göre, sadece doğrudan maliyetler 315 milyar doları aşabilir. ABD ekonomisine uzun vadede vereceği zarar ise çok daha büyük olacaktır.

Trump’ın göçmenleri sınır dışı etme planları sadece ABD ekonomisi için değil aynı zamanda Meksika için de feci sonuçlar doğuracaktır. Milyonlarca işçinin aniden ülkeye akın etmesi ve ABD vatandaşı olmayanların ülkelerine geri gönderilmesinin getireceği maliyetler, Meksika’nın kaynaklarına büyük bir yük getirecektir. Bu yük, 2023 yılında 60 milyar dolardan fazla olan ve doğrudan yabancı yatırımın neredeyse iki katına ulaşan göçmenlerin ülkelerinde gönderdiği paranın kaybıyla daha da artacaktır.

Orta Amerika ve Karayip ülkeleri bu durumdan daha da fazla etkilenecektir. El Salvador, Haiti, Honduras, Nikaragua ve Jamaika’da göçmen işçilerin evlerine geri gönderdiği para, milli gelirin %20’sinden fazlasını oluşturuyor. Bu para öncelikle gıda ve ilaç gibi temel ihtiyaçlara harcanıyor, geri kalanı ise eğitim ve konuta yatırılıyor.

Beyin göçü vermek ve almak

Göçmenler ile ilgili olan tartışmaların büyük bir kısmı onları kabul eden ülkeler üzerindeki etkilerine odaklanıyor, ancak işçilerin geldikleri ülkelere gönderdiği havalelere bakıldığında, göçmenlerin ayrıldıkları ülkeler üzerindeki etkileri de önemli ve bu etkiler her zaman olumlu olmayabilir.

Hindistan, Çin ve Filipinler en fazla sayıda eğitimli göçmen yetiştiren ülkeler olurken, Sahra Altı Afrika, Karayipler ve Orta Amerika gibi bölgeler üniversite mezunlarının çok daha büyük bir kısmını kaybediyor. Sahra Altı ülkelerinden mezun olanların yaklaşık %20’si yurtdışında yaşıyor ve bir dizi Karayip ve Orta Amerika ülkesinden üniversite mezunlarının yarısından fazlası ülkelerini terk ediyor.

Göçmenlerin eğitimli işgücünün küçük bir bölümünü oluşturduğu Hindistan gibi daha kalabalık ülkelerde göçün etkisi nispeten sınırlıdır. Buna karşın, nüfusun sadece %9,4’ünün yükseköğrenim gördüğü Sahra Altı Afrika’da, vasıflı meslek sahiplerinin ülkeyi terk etmesi ekonomik kalkınmayı sekteye uğratabilir ve bu da göç alan ülkelerin onları eğiten ülkelere tazminat ödemesi gerektiği yönünde güçlü bir gerekçe teşkil edebilir.

Ancak yüksek vasıflı işçilerin göç etmesinin beklenmedik olumlu etkileri de olabilir. Birçok göçmen adayı, yurtdışında iş bulma şanslarını artırmak için yüksek öğrenim görüyorlar. Gidenlerin başarısı genellikle kalanları kendi eğitimlerine yatırım yapmaya motive ederken, göçmenlerin eve gönderdiği para ise eğitim, sağlık ve altyapı yatırımlarının artması için gereken kaynakları sağlıyor. Bu da yoksulluğun azalmasına ve daha fazla mezun göç etse bile öğrenci ve vasıflı işçi sayısının artmasına yol açabilir.

Benzer şekilde, göçmenler beceri kazandıkça ve gelir elde ettikçe, bu kaynakları genellikle kendi ülkelerine geri yönlendirerek hem uzmanlık hem de ekonomik kalkınmayı teşvik eden yatırımlar getirirler. Birçok gelişmekte olan ekonomide, yurtdışındaki göçmenler tarafından gönderilen para, yardım ve yatırımların toplamından daha fazla. Göçmenler tarafından gönderilen paralar Lübnan’da GSYH’nin %28’ini, Tacikistan, Tonga ve Samoa’da ise GSYH’nin %32 ila %48’in arasındaki bir kısmını oluşturuyor. Bu kaynaklar eğitim, sağlık, barınma ve tohum, traktör ve dikiş makinesi gibi üretken varlıklara yapılan yatırımları destekleyerek dönüştürücü bir etkiye sahip.

Göçmenlerin kendileri için ise durum daha karmaşık. Araştırmalar göçmenlerin isteklerinin en azından bir kısmını gerçekleştirme eğiliminde olduklarını gösterse de, birçoğu varış noktalarına ulaştıktan sonra bile istismar ve tehlikeyle karşı karşıya kalıyor, sosyal ve ekonomik dışlanmaya, yabancı düşmanlığına, yalnızlığa ve şiddete katlanıyor.

Dahası, göçmenler genellikle mezbahalarda vardiyalı çalışma gibi yerel işçilerin kaçındığı tehlikeli işleri üstleniyor. COVID-19 salgını sırasında, güvencesiz çalışma koşulları göçmen işçiler arasında orantısız bir şekilde yüksek ölüm oranlarına yol açtı. Özellikle göçmen kadınlar sıklıkla genellikle temel güvenlik önlemlerinden yoksun, izole ve güvensiz işler olan temizlikçilik, aşçılık, bakıcılık gibi işlerde istihdam ediliyorlar.

Daha iyi göç politikalar

Açık sınırlar fikri bugünlerde siyasi açıdan intihar gibi görünse de yirminci yüzyıla kadar büyük ölçüde normdu. Avrupa Birliği’nin üye ülkeler arasında serbest dolaşıma izin veren Schengen bölgesi, bu tür sistemlerin nasıl etkili bir şekilde çalışabileceğini gösteriyor.

Ticaretin serbestleştirilmesinde olduğu gibi, göçün maliyetleri genellikle ani, gözle görülür bir şekilde az sayıda toplulukta yoğunlaşırken, faydaları geniş bir alana yayılma, daha az somut ve daha yavaş gerçekleşme eğiliminde. Göçün ekonomik potansiyelini tam olarak ortaya çıkarmak için hükümetler, göçten doğrudan etkilenen toplulukların karşılaştığı yükleri hafifletecek adımlar atmalıdır. Bu, nüfus artışının yaşandığı bölgelerde daha uygun fiyatlı konutlar inşa etmeyi veya artan talebi karşılamak için toplu taşıma ve altyapıya yatırım yapmayı içerebilir.

ABD ve diğer pek çok ülkeyi kasıp kavuran göçmen karşıtlığı, ekonomistler arasında sınır ötesi göçün doğru yönetildiğinde hem ev sahibi hem de kaynak ülkelere fayda sağlayabileceğinin giderek daha fazla kabul görmesiyle tezat oluşturuyor. Şimdiye kadar ekonomistler görmezden gelindi. Gelişmekte olan ekonomilerden gelen göçmenleri hedef alan ve giderek artan kısıtlayıcı politikalar, yoksulluk, çatışma ve sefaletten kaçmak isteyenler için önemli bir umut kapısını riske atarken, onlara kapılarını kapatan ekonomilere de zarar veriyor.

Maliyetleri azaltırken fırsatları azami düzeye çıkaran daha insani ve açık bir göç sistemi oluşturmak, politikacıların karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olmaya devam ediyor. Muhtemel bir çözüm ise, göçmenler için güvenli geçiş sağlayan, asgari ücret ve işyeri güvenliği standartlarını uygulayan ve ülkelerine dönenlere taşınabilir emeklilik ve sosyal güvenlik hakları sağlayan net bir politika çerçevesi geliştirmek. Aynı zamanda, göçmenlerin gerekli belgeleri almaları, vergi ödemeleri ve ev sahibi ülkelerin yasalarına uymaları gerekecektir.

Ancak öncelikle seçmenlerin ve siyasi liderlerin göçün her zaman hayatın bir gerçeği olduğunu kabul etmeleri gerekiyor. Göçün tarihi derin kayıplar ve üzüntülerin yanı sıra yeni fırsatlar ve olağanüstü inkişafların da tarihidir. Göç, insanlığın ilerlemesine defalarca yön vermiştir. Doğru politikalarla bunu sağlamaya devam edecektir.”

Bu yazı ilk kez 23 Ocak 2025’te yayımlanmıştır.

Ian Goldin’in Project Syndicate web sitesinde yayınlanan “The Truth About Migration” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.project-syndicate.org/onpoint/migration-facts-versus-myths-by-ian-goldin-2025-01

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Göçmenler hakkındaki gerçekler

Göç, yalnızca sınırları değil, hayatları ve ekonomileri de dönüştürüyor. Oxford Üniversitesi’nden Prof. Ian Goldin, göçün hem göç alan hem de göç veren ülkelere olan derin etkilerini ve artan göçmen karşıtı politikaların yarattığı tehditleri çarpıcı gerçeklerle gözler önüne seriyor. Yanlış bilinenleri bir kenara bırakıp gerçeklerle yüzleşmeye hazır mısınız?

Günümüzün zengin ülkeleri başarılarının büyük bir kısmını göçmen işçilerin katkılarına borçlu. Ancak yükselen göçmen karşıtı görüşler göçü kısıtlama tehdidi yaratarak yabancı işgücüne bağımlı olan ev sahibi ülkeleri ve ekonomik kalkınmayı sağlamak için göçmen işçilerin ülkelerine gönderdiği paraya bel bağlayan gelişmekte olan ekonomileri tehlikeye atıyor.

Oxford Üniversitesi’nde Küreselleşme ve Kalkınma Profesörü olan Ian Goldin, Project Synidcate için kaleme aldığı yazısında göçün hem göç alan hem de göç veren ülkelere olan etkisinin arkasındaki gerçekleri ele alıyor.

Yazının öne çıkan bazı kısımlarını paylaşıyoruz:

Mali bir zaruret

“Göçmen karşıtı politikacılar genellikle göçmenlerin kamu üzerinde bir yük teşkil ettiğini öne sürüyor. Aslında, yabancı işçiler aldıkları yardımlara nazaran vergi yoluyla daha fazla katkıda bulunuyorlar. Bu da, göçmenlerin önemli bir kısmının daha genç olmasından, yerli nüfusa kıyasla daha uzun saatler çalışmasından ve eğitim, emeklilik, sağlık ve yaşlı bakımı gibi devlet hizmetlerine daha az ihtiyaç duymasından kaynaklanıyor.

Kayıt dışı göçmen işçiler bile kamu maliyesine önemli katkılarda bulunuyor. Kayıt dışı göçmen işçilerin ABD’de ücretli bir işte çalışma olasılıkları yerli işçilerden ya da kayıtlı göçmenlerden daha yüksek. Statülerini açıklamaktan korktukları için sosyal yardımlardan nadiren faydalanırlar ve bu da kamu bütçesine önemli bir net katkı sağlar. Çoğu kayıt dışı göçmen olan ve yardımlarını talep edemeyen bireylerin Sosyal Güvenlik katkılarını temsil eden “askıdaki dosyalarda” tahmini 2.3 trilyon dolar birikti. Bu sahipsiz fonlar eninde sonunda başka harcamalar için tahsis ediliyor.

Göçmenlerin ekonomik olarak önemi göz önüne alındığında göçün kısıtlanması kaçınılmaz olarak ekonominin büyümesini engelleyecek ve istihdam kayıplarına yol açacaktır. Sadece 2022 yılında, ABD’ye göç edenler mal ve hizmetler için yaklaşık 1,6 trilyon dolar harcadı ve federal hükümet göçmen işçilerin önümüzdeki on yıl içinde ABD GSYİH’sine 7 trilyon dolar katkıda bulunacağını öngörüyor.

Mülteciler, ekonomik sebepler ile gelen göçmenlerin aksine, bazen sosyal güvenlik sistemleri üzerinde bir yük haline gelebiliyor. Ancak bu durum büyük ölçüde, sığınmacıların istihdam edilmesinin yasak olduğu ve sosyal güvenlik hizmetlerine bel bağlamak zorunda bırakıldığı Birleşik Krallık gibi ülkelerdeki kısıtlayıcı göç politikalarından kaynaklanıyor.

Artan göç aynı zamanda demografik açıdan faydalar da sağlıyor. Çoğu gelişmiş ekonominin yanı sıra Çin de dahil olmak üzere birçok gelişmekte olan ülkede doğum oranları artık nüfusun kendini yenileme seviyesinin altında seyrediyor ve bu durum ortalama insan ömrünün artmasıyla nüfusun yaşlanmasına sebep oluyor. 2050 yılına kadar dünya genelinde 60 yaş ve üzeri insan sayısının iki katına çıkarak iki milyarı aşması bekleniyor. Çalışanların sosyal güvenlik sistemlerini ayakta tutan vergileri ödemesi ve yaşlı bakımı, kişisel hizmetler ve konuk ağırlama gibi otomasyonun mümkün olmadığı veya uzaktan yapılamayan giderek artan işleri yapması gerekecek.

Ayrıca göçmenler, dinamik bir ekonominin iki temel bileşenini, yüksek eğitimli çalışanlardan oluşan büyük bir istihdam havuzu ve yenilikçiliği ve girişimciliği teşvik eden çok çeşitli bir işgücü sağlıyor.

Söylemler ve gerçekler

Elbette göçmenlerin hepsi müstesna veya yasalara saygılı kişiler değil. Buna rağmen, göçmenler arasındaki suç oranları genellikle yerli doğumlu vatandaşlardan daha düşük. Bu durum kısmen göç etmenin doğasında var olan zorluklarla bağlantılı olabilir. Zira hayatlarını bir kenara bırakıp başka bir ülkeye taşınmaya karar veren insanlar daha hırslı, yaratıcı, becerikli ve kararlı olmak eğilimindedir.

Peki göçmenler bu kadar açık bir şekilde fayda sağlıyorsa, neden bu kadar çok insan ve politikacı buna karşı çıkıyor?

Ekonomik gerçeklikler ile siyasi söylemler arasındaki kopukluk, insanların ülkelerindeki göçmen nüfusunun büyüklüğünü abartma eğiliminde olduğunu gösteren anketlere ve siyasi yelpazedeki partilerin göçmen karşıtı söylemlerine de yansıyor. Politikacılar, genellikle izleyiciye aç medyanın da yardımıyla, yabancıların ülkelerine “akın ettiği” ya da “yığıldığı” şeklindeki sansasyonel imgelerin istihdam sıkıntısı, kamu hizmetlerinin aksaması ya da konut pahalılığı ile karşı karşıya olan insanları cezbettiğini gördüler. Göçmenler ve onların soyundan gelenler dahi bu tür söylemlerin etkisinde kalabiliyor.

Duvarlar ve tel örgüler uzun zamandır göçmen karşıtı politikaların tercih ettiği bir araç oldu. Bu tür araçlar güçlü egemenlik sembolleri olarak hizmet etseler de fiziksel engeller genellikle ters etki yaratır.  Sınır duvarları, göçmenleri caydırmak yerine, insanları dışarıda tuttuğu kadar bir ülkenin sınırları içinde hapseder ve en çaresiz göçmenleri sınırı geçmek için hayatlarını riske atmaya zorlar.

Kendi ayağına sıkmak

ABD’de göçmen karşıtı söylemler 2024 başkanlık seçimleri sırasında en üst seviyeye ulaştı. Tıpkı 2016 kampanyası sırasında yaptığı gibi, Trump Latinleri ve diğer göçmenleri defalarca suçlu olarak karaladı ve 11-21 milyon kişiyi sınır dışı etmeyi taahhüt ederken girişlerini kısıtlama sözü verdi.

Halihazırda ABD’de 13 milyondan fazla kayıt dışı işçi bulunuyor ve bunların birçoğu onlarca yıldır ülkede. Bu kişilerin topluca sınır dışı edilmesi ekonomiyi baltalayacak ve bu süreçte ABD’li işçilere zarar verecektir. İnşaat, tarım ve et işleme gibi kayıt dışı işçilerin işgücünün önemli bir bölümünü oluşturduğu sektörler özellikle ağır darbe alacaktır. Bunun sonucunda konut ve gıda fiyatlarının yanı sıra yaşlı ve bebek bakımı, otelcilik ve diğer hizmetlerin maliyetlerinde keskin artışlar yaşanacaktır.

Ayrıca, kitlesel bir sınır dışı etme programının uygulanması, üstesinden gelinmesi muhtemelen yıllar alacak muazzam yasal, lojistik ve ekonomik engellerle karşılaşacaktır. Amerikan Göçmenlik Konseyi’ne göre, sadece doğrudan maliyetler 315 milyar doları aşabilir. ABD ekonomisine uzun vadede vereceği zarar ise çok daha büyük olacaktır.

Trump’ın göçmenleri sınır dışı etme planları sadece ABD ekonomisi için değil aynı zamanda Meksika için de feci sonuçlar doğuracaktır. Milyonlarca işçinin aniden ülkeye akın etmesi ve ABD vatandaşı olmayanların ülkelerine geri gönderilmesinin getireceği maliyetler, Meksika’nın kaynaklarına büyük bir yük getirecektir. Bu yük, 2023 yılında 60 milyar dolardan fazla olan ve doğrudan yabancı yatırımın neredeyse iki katına ulaşan göçmenlerin ülkelerinde gönderdiği paranın kaybıyla daha da artacaktır.

Orta Amerika ve Karayip ülkeleri bu durumdan daha da fazla etkilenecektir. El Salvador, Haiti, Honduras, Nikaragua ve Jamaika’da göçmen işçilerin evlerine geri gönderdiği para, milli gelirin %20’sinden fazlasını oluşturuyor. Bu para öncelikle gıda ve ilaç gibi temel ihtiyaçlara harcanıyor, geri kalanı ise eğitim ve konuta yatırılıyor.

Beyin göçü vermek ve almak

Göçmenler ile ilgili olan tartışmaların büyük bir kısmı onları kabul eden ülkeler üzerindeki etkilerine odaklanıyor, ancak işçilerin geldikleri ülkelere gönderdiği havalelere bakıldığında, göçmenlerin ayrıldıkları ülkeler üzerindeki etkileri de önemli ve bu etkiler her zaman olumlu olmayabilir.

Hindistan, Çin ve Filipinler en fazla sayıda eğitimli göçmen yetiştiren ülkeler olurken, Sahra Altı Afrika, Karayipler ve Orta Amerika gibi bölgeler üniversite mezunlarının çok daha büyük bir kısmını kaybediyor. Sahra Altı ülkelerinden mezun olanların yaklaşık %20’si yurtdışında yaşıyor ve bir dizi Karayip ve Orta Amerika ülkesinden üniversite mezunlarının yarısından fazlası ülkelerini terk ediyor.

Göçmenlerin eğitimli işgücünün küçük bir bölümünü oluşturduğu Hindistan gibi daha kalabalık ülkelerde göçün etkisi nispeten sınırlıdır. Buna karşın, nüfusun sadece %9,4’ünün yükseköğrenim gördüğü Sahra Altı Afrika’da, vasıflı meslek sahiplerinin ülkeyi terk etmesi ekonomik kalkınmayı sekteye uğratabilir ve bu da göç alan ülkelerin onları eğiten ülkelere tazminat ödemesi gerektiği yönünde güçlü bir gerekçe teşkil edebilir.

Ancak yüksek vasıflı işçilerin göç etmesinin beklenmedik olumlu etkileri de olabilir. Birçok göçmen adayı, yurtdışında iş bulma şanslarını artırmak için yüksek öğrenim görüyorlar. Gidenlerin başarısı genellikle kalanları kendi eğitimlerine yatırım yapmaya motive ederken, göçmenlerin eve gönderdiği para ise eğitim, sağlık ve altyapı yatırımlarının artması için gereken kaynakları sağlıyor. Bu da yoksulluğun azalmasına ve daha fazla mezun göç etse bile öğrenci ve vasıflı işçi sayısının artmasına yol açabilir.

Benzer şekilde, göçmenler beceri kazandıkça ve gelir elde ettikçe, bu kaynakları genellikle kendi ülkelerine geri yönlendirerek hem uzmanlık hem de ekonomik kalkınmayı teşvik eden yatırımlar getirirler. Birçok gelişmekte olan ekonomide, yurtdışındaki göçmenler tarafından gönderilen para, yardım ve yatırımların toplamından daha fazla. Göçmenler tarafından gönderilen paralar Lübnan’da GSYH’nin %28’ini, Tacikistan, Tonga ve Samoa’da ise GSYH’nin %32 ila %48’in arasındaki bir kısmını oluşturuyor. Bu kaynaklar eğitim, sağlık, barınma ve tohum, traktör ve dikiş makinesi gibi üretken varlıklara yapılan yatırımları destekleyerek dönüştürücü bir etkiye sahip.

Göçmenlerin kendileri için ise durum daha karmaşık. Araştırmalar göçmenlerin isteklerinin en azından bir kısmını gerçekleştirme eğiliminde olduklarını gösterse de, birçoğu varış noktalarına ulaştıktan sonra bile istismar ve tehlikeyle karşı karşıya kalıyor, sosyal ve ekonomik dışlanmaya, yabancı düşmanlığına, yalnızlığa ve şiddete katlanıyor.

Dahası, göçmenler genellikle mezbahalarda vardiyalı çalışma gibi yerel işçilerin kaçındığı tehlikeli işleri üstleniyor. COVID-19 salgını sırasında, güvencesiz çalışma koşulları göçmen işçiler arasında orantısız bir şekilde yüksek ölüm oranlarına yol açtı. Özellikle göçmen kadınlar sıklıkla genellikle temel güvenlik önlemlerinden yoksun, izole ve güvensiz işler olan temizlikçilik, aşçılık, bakıcılık gibi işlerde istihdam ediliyorlar.

Daha iyi göç politikalar

Açık sınırlar fikri bugünlerde siyasi açıdan intihar gibi görünse de yirminci yüzyıla kadar büyük ölçüde normdu. Avrupa Birliği’nin üye ülkeler arasında serbest dolaşıma izin veren Schengen bölgesi, bu tür sistemlerin nasıl etkili bir şekilde çalışabileceğini gösteriyor.

Ticaretin serbestleştirilmesinde olduğu gibi, göçün maliyetleri genellikle ani, gözle görülür bir şekilde az sayıda toplulukta yoğunlaşırken, faydaları geniş bir alana yayılma, daha az somut ve daha yavaş gerçekleşme eğiliminde. Göçün ekonomik potansiyelini tam olarak ortaya çıkarmak için hükümetler, göçten doğrudan etkilenen toplulukların karşılaştığı yükleri hafifletecek adımlar atmalıdır. Bu, nüfus artışının yaşandığı bölgelerde daha uygun fiyatlı konutlar inşa etmeyi veya artan talebi karşılamak için toplu taşıma ve altyapıya yatırım yapmayı içerebilir.

ABD ve diğer pek çok ülkeyi kasıp kavuran göçmen karşıtlığı, ekonomistler arasında sınır ötesi göçün doğru yönetildiğinde hem ev sahibi hem de kaynak ülkelere fayda sağlayabileceğinin giderek daha fazla kabul görmesiyle tezat oluşturuyor. Şimdiye kadar ekonomistler görmezden gelindi. Gelişmekte olan ekonomilerden gelen göçmenleri hedef alan ve giderek artan kısıtlayıcı politikalar, yoksulluk, çatışma ve sefaletten kaçmak isteyenler için önemli bir umut kapısını riske atarken, onlara kapılarını kapatan ekonomilere de zarar veriyor.

Maliyetleri azaltırken fırsatları azami düzeye çıkaran daha insani ve açık bir göç sistemi oluşturmak, politikacıların karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olmaya devam ediyor. Muhtemel bir çözüm ise, göçmenler için güvenli geçiş sağlayan, asgari ücret ve işyeri güvenliği standartlarını uygulayan ve ülkelerine dönenlere taşınabilir emeklilik ve sosyal güvenlik hakları sağlayan net bir politika çerçevesi geliştirmek. Aynı zamanda, göçmenlerin gerekli belgeleri almaları, vergi ödemeleri ve ev sahibi ülkelerin yasalarına uymaları gerekecektir.

Ancak öncelikle seçmenlerin ve siyasi liderlerin göçün her zaman hayatın bir gerçeği olduğunu kabul etmeleri gerekiyor. Göçün tarihi derin kayıplar ve üzüntülerin yanı sıra yeni fırsatlar ve olağanüstü inkişafların da tarihidir. Göç, insanlığın ilerlemesine defalarca yön vermiştir. Doğru politikalarla bunu sağlamaya devam edecektir.”

Bu yazı ilk kez 23 Ocak 2025’te yayımlanmıştır.

Ian Goldin’in Project Syndicate web sitesinde yayınlanan “The Truth About Migration” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.project-syndicate.org/onpoint/migration-facts-versus-myths-by-ian-goldin-2025-01

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x