Herkesi memnun etmeye çalışan kadınlar İyi Kız Sendromun’dan nasıl kurtulur?

Kendini yok sayarak başkalarını memnun etmeye çalışmak tanıdık olsa gerek. Peki, sürekli gülümseyen, “hayır” diyemeyen, her şeyi mükemmel yapmaya çalışan kadınlar aslında neyi bastırıyor? İyi Kız Sendromu’nun kökenleri, görünmeyen yükleri, ilişkilere etkileri ve bu kalıptan kurtulmanın yolları ne? Prof. Dr. Aslıhan Dönmez yazdı.

SoundCloud Widget

Birçok kadına, hayatı boyunca “iyi kız” olması, yani çevresindeki insanların beklentilerini karşılaması, çatışmalardan kaçınması ve onay almak için kendini geri plana atması öğretilir. Veya birçok kadın içinde yetiştiği toplum ve kültür vasıtasıyla “iyi kız” olması gerektiğini öğrenir. Ancak bu tutum, çoğu zaman kadınların ruhunda bir yük, sınırlarını zorlayan bir kısıtlama haline gelir. Psikolojide “İyi Kız Sendromu” olarak adlandırılan bu durum, kişinin kendi istek ve ihtiyaçlarını göz ardı ederek sürekli başkalarını memnun etme çabası, onay alma ihtiyacı ve çatışmadan kaçınmaya aşırı odaklanma durumunu ifade eder.

İyi Kız Sendromu’nun belirtileri

Bu durumun en belirgin ve önde gelen belirtisi kişinin kendi istek ve ihtiyaçlarını görmezden gelerek başkalarının beklentilerini karşılamaya odaklı seçimler yapma eğilimidir. Kişinin en önemli önceliği başkalarının beğenisini ve onayını kazanmaktır. Başkalarının onun hakkında düşündüklerini aşırı önemser ve bu nedenle kararlarını başkalarının ne düşüneceğine göre verirler. Eleştirilmekten, beğenilmemekten aşırı korkarlar.

Genel olarak uyumlu biri olmak bu kişiler için her şeyden önemlidir. Bu nedenle çatışma ve anlaşmazlıktan kaçınırlar. Uyumlu görünmek adına kendi istek ve fikirlerinden feragat ederler. Başkalarının isteklerine “hayır” demekte ve sınır koymakta zorlanırlar. Kendi sınırlarını koruyamazlar. Hatta başkalarının sorunlarını kendi sorunları gibi yüklenir, fazla sorumluluk alırlar. Burada da amaç başkalarının onay ve beğenisini kazanmaktır. Bu zor görevi başarabilmek için kendi duygularını görmezden gelmek zorundadırlar. Dışarıya “her şey yolunda” izlenimi vermek için iç dünyalarında yaşadıkları duygusal çalkantıları ve zorlukları içlerine gömerler, dışa vuramazlar. Başkalarına karşı hep güçlü ve kontrollü görünmeye çalışırlar. Öfke, kırgınlık, üzüntü, hayal kırıklığı, yorgunluk gibi olumsuz duyguları dile getirmekten kaçınırlar. Ne olursa olsun, onlar için “Şov devam etmelidir” (show must go on).

Bu zor görevleri gerçekleştirmek için kendilerine geliştirdikleri strateji mükemmeliyetçiliktir. Kendilerine yüksek standartlar koyarlar ve özgüven ile özdeğerleri bu yüksek standartları tutturmaya endekslidir. Ancak bu yüksek hedefleri tuttururlarsa kendilerini iyi hissederler. Bu iyilik hali de sadece kısa bir süre için geçerlidir çünkü çabucak kendilerine yeni yüksek hedefler koyup bu sefer de onu gerçekleştirmeye çalışırlar. Hedeflerini tutturamadıklarında, örneğin çevredekilerin onay ve takdirini alamadıklarında özgüven ve özdeğerleri çabucak yıkılır. Çünkü özdeğer ve özgüvenleri dışarıdan gelecek onaya bağlıdır. Bu onay sağlanmadığında kendilerini acımasızca eleştirirler. Yaptıkları hataları gözlerinde büyütür ve kendilerini kusursuz olmak baskısı altına sokarlar.

“İyi Kız Sendromu” tuzağına düşmüş kişileri dışarıdan kolaylıkla tanıyabilirsiniz. Çevresinde özellikle de görüşlerini değerli buldukları kişileri memnun etmeye odaklı, herhangi bir olumsuz durumun ortaya çıkmaması için canla başla çalışan, sorun daha çıkmadan kokusunu önceden alıp herkesi yumuşatmaya odaklanmış kişilerdir bunlar. Sıklıkla gereksiz yere özür dilerler. Yanlış anlaşılmamak için kendilerini sürekli ve tekrar tekrar açıklamak zorunda hissederler. Çok zor bir durumda oldukları aşikâr olsa bile yüzlerinden gülümseme eksik olmaz. Oysa içerisi darmadumandır.

İyi Kız Sendromu’nun olumsuz etkileri

İyi Kız Sendromu’nun kişinin hem kendisine hem de ilişkilerine zarar verebileceğini söylemek mümkündür. Kişiye verdiği en büyük zararlar özgüvenini zedelemesi ve yarattığı tükenmişliktir. Özgüvenleri kendilerine koydukları yüksek standartları tutturmaya ve başkalarından gelecek onay ve beğeniye endeksli olduğu için bu şartlar sağlanmadığı durumlarda özgüven kolaylıkla çöker. Kendilerine yönelik aşırı eleştirel tutumları ve hatalarını affetmemeleri de özgüvenin çabuk zedelenmesine uygun bir ruhsal zemin hazırlar. Kendi duygu, istek ve ihtiyaçlarını yok saydıkları ve tüm ruhsal ve fiziksel enerjilerini başkalarını memnun etmeye harcadıkları için sıklıkla tükenmişlik belirtileri gösterirler. Fakat “şov devam etmeli” mottoları nedeniyle gerekli öz bakımı yapmadıklarından dolayı bu tükenmişlik belirtileri zamanla depresyona dönüşebilir.

Bu sendrom kişinin ilişkilerine de zarar verebilir. Genel olarak ilişkilerinde aşırı fedakâr ve karşı tarafın isteklerini karşılamaya yönelik bir tavır içinde oldukları için bir müddet sonra karşıyla sınır problemleri yaşamaya başlarlar. Eğer karşıdaki kişi insan sömürmeye ve manipüle etmeye müsait bir kişilik yapısına sahipse, “iyi kızı” kullanmaya başlayacaktır. Eğer böyle biri değilse de bir müddet sonra ilişkide hep alan ve hiç veremeyen bir konumda tutuluyor olmak kişiyi rahatsız edecektir. Çünkü sağlıklı bir birey için doyum veren ilişki alma-verme dengesinin iyi kurulduğu bir ilişkidir. Kişi bu dengenin sağlanamamasından şikâyet edip ilişkiyi sonlandırabilir.

Bu sendromun kişiye belki de en büyük zararı kişinin kendi gerçek, otantik benliğini bir süre sonra yitirmesidir. Bu durumu terapiye aldığım “iyi kızlar” çoğunlukla şu şekilde ifade ederler: “O kadar uzun zamandır başkaları için yaşıyorum ki, gerçekte ben kimim, nasıl biriyim ne isterim ne severim ne sevmem, bilemiyorum, kestiremiyorum. Sanki var değil de yokum, bir hiç gibiyim”. Bu hiçlik algısı, kişinin öz benliğine ne kadar yabancılaştığının dramatik bir ifadesidir.

İyi Kız Sendromu’nun nedenleri

Bu sendromun gelişmesinde kişinin büyüdüğü ve yetiştiği çevrenin büyük etkisi vardır. Bu çevreye hem bakım veren kişilerin yani ailesinin bazı özellikleri ve bakım verme şekilleri, hem de kişinin içinde bulunduğu toplumun bazı sosyal ve kültürel özellikleri dahil edilebilir.

Önce “İyi Kız Sendromu” gelişmesine katkıda bulunan, zemin hazırlayan ailesel özelliklere bir bakalım. Aşırı eleştirel ve mükemmeliyetçi ebeveynler tarafından büyütülen çocuklar kendi değerlerini başarı ve başkalarının verdiği onaylar üzerinden ölçme eğiliminde olurlar. Sevginin koşullu verildiği bir ortamda büyüyen çocuk ise sevgi görmek için sürekli uyum sağlama ve kendi ihtiyaçlarını geri plana atma alışkanlığı geliştirir. Çocuğun duygularının, istek ve ihtiyaçlarının ebeveynler tarafından görülmemesi veya önemsenmemesi de çocuğun kendini ifade etme becerilerinin güdük kalmasıyla sonuçlanır. Ailede, örneğin anne baba arasında sık çatışma varsa, çocuk “iyi kız” olarak aileyi yatıştıran, sakinleştiren bir role bürünmek zorunda kalabilir.

Özellikle kurban psikolojisi içerisindeki anneler “İyi Kız Sendromu”ndan mustarip kız çocukları yetiştirebilirler.  Kurban psikolojisi, kişinin kendisini sürekli mağdur, çaresiz veya kontrolsüz hissettiği bir ruh hali olarak tanımlanabilir. Bu durumda olan anneler, genellikle kendi yaşadıkları zorluklar, hayal kırıklıkları ve duygusal yaralarla baş etmeye çalışırken, çocuklarına karşı aşırı koruyucu, kontrolcü veya duygusal olarak bağımlı tutumlar geliştirebilirler. Bu anneler, kendi acılarını ve hayal kırıklıklarını görünmez kılmak için çocuklarından “iyi çocuk” olmalarını beklerler. Çünkü “iyi kız” rolü, annenin duygusal yükünü hafifletir ve aile içinde barışı sağlamaya yönelik bir araç haline gelir. Çocuk, annenin beklentilerini karşılayarak onun kırılgan duygusal dengesini korumaya çalışır; böylece kendi ihtiyaçlarını bastırmak zorunda kalır.

“İyi Kız Sendromu” sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel yapılar tarafından şekillendirilen bir olgudur. Kültürler, özellikle de geleneksel ve ataerkil toplumlar, kadınlardan uyumlu, itaatkâr, nazik ve fedakâr olmalarını bekler. Bu beklentiler, kız çocuklarının küçüklüğünden itibaren nasıl davranmaları gerektiğine dair güçlü mesajlar verir.

Örneğin, Türkiye gibi birçok toplumda kız çocuklarına “sessiz olmalı”, “başkalarını kırmamalı”, “aileyi bir arada tutmalı” gibi öğretiler verilir. Bu mesajlar, “iyi kız” olmanın toplum tarafından onaylanan davranış biçimi olduğunu pekiştirir. Medya, popüler kültür ve hatta eğitim sistemi de bu rolleri tekrarlar, kadınları belli kalıplara hapseder. Ayrıca, modern dünyada kadınların hem “iyi kız” rolleriyle uyumlu olması hem de bağımsız, güçlü bireyler olarak var olmaları beklenir. Bu çelişki, “İyi Kız Sendromu”nu daha da karmaşık hale getirir ve kadınların kendi kimlikleriyle çatışmalarını derinleştirir.

Sonuç olarak, “İyi Kız Sendromu” bireysel bir problem olmaktan çıkarak, toplumsal cinsiyet rolleri, kültürel normlar ve hatta güç dengeleriyle ilgili geniş bir mesele haline gelir. Bu nedenle, bu sendromla başa çıkmak sadece bireysel farkındalıkla değil, aynı zamanda toplumda kadınların rollerine dair farkındalık ve dönüşümle mümkün olabilir.

İyi Kız Sendromu’ndan kurtulmanın yolları

Bu sendromdan kurtulmanın ilk adımı kişinin kendinde bu sendrom olduğunu fark etmesi ve değişmek istemesidir. Çünkü bu sendromdan kurtulmak için kişinin kararlı olması ve bu yolda aktif bir çaba göstermesi gerekmektedir. Kişinin yapacağı ilk değişim sınırlarını tekrar tanımlamak ve sınır koymaya başlamaktır. Sağlıklı sınırlar nedir ve kişisel sınırlar nasıl korunur konusundaki bilgileri daha önce Fikir Turu sitesinde yayınlanan “Kişisel Sınırlarımız: Nerede Başlayıp Nerede Bitiyoruz?” başlıklı yazımda1 ve bu yazının sonunda verdiğim okuma önerilerimin içinde2 bulabilirsiniz.Kişisel sınırlarınızı koymayı ve korumayı başarmaya başladığınızda gereksiz harcadığınız enerjiler boşa çıkacaktır. Bu boşa çıkan ruhsal enerjinizi kendi istek ve ihtiyaçlarınızı fark etmek ve karşılamak için harcamanızı öneririm. “Ben gerçekte kimim, nelerden hoşlanırım?” gibi soruları kendinize sorup derinlerden gelen o cılız sesin isteklerini karşılamaya başlayın. Eğer o sesi hiç duymuyorsanız başlangıçta bedene iyi bakmakla başlayabilirsiniz. Onu güzel beslemeye, hareketlendirmeye, ona özenmeye ve bakmaya başlayın. Bedenin ihtiyaçlarını karşıladığınız zaman ruhunuz da ihtiyaçlarını dile getirmeye başlayacaktır. Özellikle öz şefkate ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Hatalarınız için kendinizi affedin. Kendinizle yumuşak ve anlayışlı bir iç diyalog geliştirmeye çalışın. Onay ve kabulü sadece dışarıdan beklemeyin; kendi iç dünyanızda da kendinizi olduğunuz gibi onaylamaya ve kabul etmeye çalışın.

Duygularınızı bastırmak yerine onları kabul edin ve uygun iletişim teknikleriyle çevrenizdekilere duygularınızı ifade etmeye başlayın. Duyguların rehberliğine izin vermek ve duyguları uygun şekilde ifade etmekle ilgili önerilerimi yine Fikir Turu için yazdığım “Neden Duygusal Okuryazar Olmalısınız” başlıklı yazımda bulabilirsiniz3.

Kendinizle ilgili tüm bu değişimleri yapmak başta size zor gelebilir. Değişimin hemen ve hızlı bir şekilde gerçekleşemeyeceğini baştan kabul etmekte fayda var. Fakat değişim için atacağınız her küçük adımın, özgürlüğünüze ve gerçek benliğinize kavuşmak için atılan önemli bir adım olduğunu unutmayın ve kararlılıkla yolunuza devam edin. “İyi Kız Sendromu” gibi toplumsal beklentilerle kendi içsel gücünü kaybetmiş kadınlar için güzel bir rehber olduğunu düşündüğüm Clarissa Pinkola Estes’in Kurtlarla Koşan Kadınlar4 kitabında bahsettiği gibi: “Kadın, kendi vahşi doğasıyla barıştığında, hayatın gerçek anlamını ve kendi özündeki gücü keşfeder.”

Kaynaklar ve okuma önerileri

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 11 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

Aslıhan Dönmez
Aslıhan Dönmez
Prof. Dr. Aslıhan Dönmez - Psikiyatri uzmanı ve nörobilim doktoru. Çalışma alanları kaygı bozuklukları, depresyon ve yeme bozuklukları. Uzmanlık alanı Bilişsel Davranışçı Terapi. Halen Boğaziçi Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak dersler veriyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Herkesi memnun etmeye çalışan kadınlar İyi Kız Sendromun’dan nasıl kurtulur?

Kendini yok sayarak başkalarını memnun etmeye çalışmak tanıdık olsa gerek. Peki, sürekli gülümseyen, “hayır” diyemeyen, her şeyi mükemmel yapmaya çalışan kadınlar aslında neyi bastırıyor? İyi Kız Sendromu’nun kökenleri, görünmeyen yükleri, ilişkilere etkileri ve bu kalıptan kurtulmanın yolları ne? Prof. Dr. Aslıhan Dönmez yazdı.

SoundCloud Widget

Birçok kadına, hayatı boyunca “iyi kız” olması, yani çevresindeki insanların beklentilerini karşılaması, çatışmalardan kaçınması ve onay almak için kendini geri plana atması öğretilir. Veya birçok kadın içinde yetiştiği toplum ve kültür vasıtasıyla “iyi kız” olması gerektiğini öğrenir. Ancak bu tutum, çoğu zaman kadınların ruhunda bir yük, sınırlarını zorlayan bir kısıtlama haline gelir. Psikolojide “İyi Kız Sendromu” olarak adlandırılan bu durum, kişinin kendi istek ve ihtiyaçlarını göz ardı ederek sürekli başkalarını memnun etme çabası, onay alma ihtiyacı ve çatışmadan kaçınmaya aşırı odaklanma durumunu ifade eder.

İyi Kız Sendromu’nun belirtileri

Bu durumun en belirgin ve önde gelen belirtisi kişinin kendi istek ve ihtiyaçlarını görmezden gelerek başkalarının beklentilerini karşılamaya odaklı seçimler yapma eğilimidir. Kişinin en önemli önceliği başkalarının beğenisini ve onayını kazanmaktır. Başkalarının onun hakkında düşündüklerini aşırı önemser ve bu nedenle kararlarını başkalarının ne düşüneceğine göre verirler. Eleştirilmekten, beğenilmemekten aşırı korkarlar.

Genel olarak uyumlu biri olmak bu kişiler için her şeyden önemlidir. Bu nedenle çatışma ve anlaşmazlıktan kaçınırlar. Uyumlu görünmek adına kendi istek ve fikirlerinden feragat ederler. Başkalarının isteklerine “hayır” demekte ve sınır koymakta zorlanırlar. Kendi sınırlarını koruyamazlar. Hatta başkalarının sorunlarını kendi sorunları gibi yüklenir, fazla sorumluluk alırlar. Burada da amaç başkalarının onay ve beğenisini kazanmaktır. Bu zor görevi başarabilmek için kendi duygularını görmezden gelmek zorundadırlar. Dışarıya “her şey yolunda” izlenimi vermek için iç dünyalarında yaşadıkları duygusal çalkantıları ve zorlukları içlerine gömerler, dışa vuramazlar. Başkalarına karşı hep güçlü ve kontrollü görünmeye çalışırlar. Öfke, kırgınlık, üzüntü, hayal kırıklığı, yorgunluk gibi olumsuz duyguları dile getirmekten kaçınırlar. Ne olursa olsun, onlar için “Şov devam etmelidir” (show must go on).

Bu zor görevleri gerçekleştirmek için kendilerine geliştirdikleri strateji mükemmeliyetçiliktir. Kendilerine yüksek standartlar koyarlar ve özgüven ile özdeğerleri bu yüksek standartları tutturmaya endekslidir. Ancak bu yüksek hedefleri tuttururlarsa kendilerini iyi hissederler. Bu iyilik hali de sadece kısa bir süre için geçerlidir çünkü çabucak kendilerine yeni yüksek hedefler koyup bu sefer de onu gerçekleştirmeye çalışırlar. Hedeflerini tutturamadıklarında, örneğin çevredekilerin onay ve takdirini alamadıklarında özgüven ve özdeğerleri çabucak yıkılır. Çünkü özdeğer ve özgüvenleri dışarıdan gelecek onaya bağlıdır. Bu onay sağlanmadığında kendilerini acımasızca eleştirirler. Yaptıkları hataları gözlerinde büyütür ve kendilerini kusursuz olmak baskısı altına sokarlar.

“İyi Kız Sendromu” tuzağına düşmüş kişileri dışarıdan kolaylıkla tanıyabilirsiniz. Çevresinde özellikle de görüşlerini değerli buldukları kişileri memnun etmeye odaklı, herhangi bir olumsuz durumun ortaya çıkmaması için canla başla çalışan, sorun daha çıkmadan kokusunu önceden alıp herkesi yumuşatmaya odaklanmış kişilerdir bunlar. Sıklıkla gereksiz yere özür dilerler. Yanlış anlaşılmamak için kendilerini sürekli ve tekrar tekrar açıklamak zorunda hissederler. Çok zor bir durumda oldukları aşikâr olsa bile yüzlerinden gülümseme eksik olmaz. Oysa içerisi darmadumandır.

İyi Kız Sendromu’nun olumsuz etkileri

İyi Kız Sendromu’nun kişinin hem kendisine hem de ilişkilerine zarar verebileceğini söylemek mümkündür. Kişiye verdiği en büyük zararlar özgüvenini zedelemesi ve yarattığı tükenmişliktir. Özgüvenleri kendilerine koydukları yüksek standartları tutturmaya ve başkalarından gelecek onay ve beğeniye endeksli olduğu için bu şartlar sağlanmadığı durumlarda özgüven kolaylıkla çöker. Kendilerine yönelik aşırı eleştirel tutumları ve hatalarını affetmemeleri de özgüvenin çabuk zedelenmesine uygun bir ruhsal zemin hazırlar. Kendi duygu, istek ve ihtiyaçlarını yok saydıkları ve tüm ruhsal ve fiziksel enerjilerini başkalarını memnun etmeye harcadıkları için sıklıkla tükenmişlik belirtileri gösterirler. Fakat “şov devam etmeli” mottoları nedeniyle gerekli öz bakımı yapmadıklarından dolayı bu tükenmişlik belirtileri zamanla depresyona dönüşebilir.

Bu sendrom kişinin ilişkilerine de zarar verebilir. Genel olarak ilişkilerinde aşırı fedakâr ve karşı tarafın isteklerini karşılamaya yönelik bir tavır içinde oldukları için bir müddet sonra karşıyla sınır problemleri yaşamaya başlarlar. Eğer karşıdaki kişi insan sömürmeye ve manipüle etmeye müsait bir kişilik yapısına sahipse, “iyi kızı” kullanmaya başlayacaktır. Eğer böyle biri değilse de bir müddet sonra ilişkide hep alan ve hiç veremeyen bir konumda tutuluyor olmak kişiyi rahatsız edecektir. Çünkü sağlıklı bir birey için doyum veren ilişki alma-verme dengesinin iyi kurulduğu bir ilişkidir. Kişi bu dengenin sağlanamamasından şikâyet edip ilişkiyi sonlandırabilir.

Bu sendromun kişiye belki de en büyük zararı kişinin kendi gerçek, otantik benliğini bir süre sonra yitirmesidir. Bu durumu terapiye aldığım “iyi kızlar” çoğunlukla şu şekilde ifade ederler: “O kadar uzun zamandır başkaları için yaşıyorum ki, gerçekte ben kimim, nasıl biriyim ne isterim ne severim ne sevmem, bilemiyorum, kestiremiyorum. Sanki var değil de yokum, bir hiç gibiyim”. Bu hiçlik algısı, kişinin öz benliğine ne kadar yabancılaştığının dramatik bir ifadesidir.

İyi Kız Sendromu’nun nedenleri

Bu sendromun gelişmesinde kişinin büyüdüğü ve yetiştiği çevrenin büyük etkisi vardır. Bu çevreye hem bakım veren kişilerin yani ailesinin bazı özellikleri ve bakım verme şekilleri, hem de kişinin içinde bulunduğu toplumun bazı sosyal ve kültürel özellikleri dahil edilebilir.

Önce “İyi Kız Sendromu” gelişmesine katkıda bulunan, zemin hazırlayan ailesel özelliklere bir bakalım. Aşırı eleştirel ve mükemmeliyetçi ebeveynler tarafından büyütülen çocuklar kendi değerlerini başarı ve başkalarının verdiği onaylar üzerinden ölçme eğiliminde olurlar. Sevginin koşullu verildiği bir ortamda büyüyen çocuk ise sevgi görmek için sürekli uyum sağlama ve kendi ihtiyaçlarını geri plana atma alışkanlığı geliştirir. Çocuğun duygularının, istek ve ihtiyaçlarının ebeveynler tarafından görülmemesi veya önemsenmemesi de çocuğun kendini ifade etme becerilerinin güdük kalmasıyla sonuçlanır. Ailede, örneğin anne baba arasında sık çatışma varsa, çocuk “iyi kız” olarak aileyi yatıştıran, sakinleştiren bir role bürünmek zorunda kalabilir.

Özellikle kurban psikolojisi içerisindeki anneler “İyi Kız Sendromu”ndan mustarip kız çocukları yetiştirebilirler.  Kurban psikolojisi, kişinin kendisini sürekli mağdur, çaresiz veya kontrolsüz hissettiği bir ruh hali olarak tanımlanabilir. Bu durumda olan anneler, genellikle kendi yaşadıkları zorluklar, hayal kırıklıkları ve duygusal yaralarla baş etmeye çalışırken, çocuklarına karşı aşırı koruyucu, kontrolcü veya duygusal olarak bağımlı tutumlar geliştirebilirler. Bu anneler, kendi acılarını ve hayal kırıklıklarını görünmez kılmak için çocuklarından “iyi çocuk” olmalarını beklerler. Çünkü “iyi kız” rolü, annenin duygusal yükünü hafifletir ve aile içinde barışı sağlamaya yönelik bir araç haline gelir. Çocuk, annenin beklentilerini karşılayarak onun kırılgan duygusal dengesini korumaya çalışır; böylece kendi ihtiyaçlarını bastırmak zorunda kalır.

“İyi Kız Sendromu” sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel yapılar tarafından şekillendirilen bir olgudur. Kültürler, özellikle de geleneksel ve ataerkil toplumlar, kadınlardan uyumlu, itaatkâr, nazik ve fedakâr olmalarını bekler. Bu beklentiler, kız çocuklarının küçüklüğünden itibaren nasıl davranmaları gerektiğine dair güçlü mesajlar verir.

Örneğin, Türkiye gibi birçok toplumda kız çocuklarına “sessiz olmalı”, “başkalarını kırmamalı”, “aileyi bir arada tutmalı” gibi öğretiler verilir. Bu mesajlar, “iyi kız” olmanın toplum tarafından onaylanan davranış biçimi olduğunu pekiştirir. Medya, popüler kültür ve hatta eğitim sistemi de bu rolleri tekrarlar, kadınları belli kalıplara hapseder. Ayrıca, modern dünyada kadınların hem “iyi kız” rolleriyle uyumlu olması hem de bağımsız, güçlü bireyler olarak var olmaları beklenir. Bu çelişki, “İyi Kız Sendromu”nu daha da karmaşık hale getirir ve kadınların kendi kimlikleriyle çatışmalarını derinleştirir.

Sonuç olarak, “İyi Kız Sendromu” bireysel bir problem olmaktan çıkarak, toplumsal cinsiyet rolleri, kültürel normlar ve hatta güç dengeleriyle ilgili geniş bir mesele haline gelir. Bu nedenle, bu sendromla başa çıkmak sadece bireysel farkındalıkla değil, aynı zamanda toplumda kadınların rollerine dair farkındalık ve dönüşümle mümkün olabilir.

İyi Kız Sendromu’ndan kurtulmanın yolları

Bu sendromdan kurtulmanın ilk adımı kişinin kendinde bu sendrom olduğunu fark etmesi ve değişmek istemesidir. Çünkü bu sendromdan kurtulmak için kişinin kararlı olması ve bu yolda aktif bir çaba göstermesi gerekmektedir. Kişinin yapacağı ilk değişim sınırlarını tekrar tanımlamak ve sınır koymaya başlamaktır. Sağlıklı sınırlar nedir ve kişisel sınırlar nasıl korunur konusundaki bilgileri daha önce Fikir Turu sitesinde yayınlanan “Kişisel Sınırlarımız: Nerede Başlayıp Nerede Bitiyoruz?” başlıklı yazımda1 ve bu yazının sonunda verdiğim okuma önerilerimin içinde2 bulabilirsiniz.Kişisel sınırlarınızı koymayı ve korumayı başarmaya başladığınızda gereksiz harcadığınız enerjiler boşa çıkacaktır. Bu boşa çıkan ruhsal enerjinizi kendi istek ve ihtiyaçlarınızı fark etmek ve karşılamak için harcamanızı öneririm. “Ben gerçekte kimim, nelerden hoşlanırım?” gibi soruları kendinize sorup derinlerden gelen o cılız sesin isteklerini karşılamaya başlayın. Eğer o sesi hiç duymuyorsanız başlangıçta bedene iyi bakmakla başlayabilirsiniz. Onu güzel beslemeye, hareketlendirmeye, ona özenmeye ve bakmaya başlayın. Bedenin ihtiyaçlarını karşıladığınız zaman ruhunuz da ihtiyaçlarını dile getirmeye başlayacaktır. Özellikle öz şefkate ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Hatalarınız için kendinizi affedin. Kendinizle yumuşak ve anlayışlı bir iç diyalog geliştirmeye çalışın. Onay ve kabulü sadece dışarıdan beklemeyin; kendi iç dünyanızda da kendinizi olduğunuz gibi onaylamaya ve kabul etmeye çalışın.

Duygularınızı bastırmak yerine onları kabul edin ve uygun iletişim teknikleriyle çevrenizdekilere duygularınızı ifade etmeye başlayın. Duyguların rehberliğine izin vermek ve duyguları uygun şekilde ifade etmekle ilgili önerilerimi yine Fikir Turu için yazdığım “Neden Duygusal Okuryazar Olmalısınız” başlıklı yazımda bulabilirsiniz3.

Kendinizle ilgili tüm bu değişimleri yapmak başta size zor gelebilir. Değişimin hemen ve hızlı bir şekilde gerçekleşemeyeceğini baştan kabul etmekte fayda var. Fakat değişim için atacağınız her küçük adımın, özgürlüğünüze ve gerçek benliğinize kavuşmak için atılan önemli bir adım olduğunu unutmayın ve kararlılıkla yolunuza devam edin. “İyi Kız Sendromu” gibi toplumsal beklentilerle kendi içsel gücünü kaybetmiş kadınlar için güzel bir rehber olduğunu düşündüğüm Clarissa Pinkola Estes’in Kurtlarla Koşan Kadınlar4 kitabında bahsettiği gibi: “Kadın, kendi vahşi doğasıyla barıştığında, hayatın gerçek anlamını ve kendi özündeki gücü keşfeder.”

Kaynaklar ve okuma önerileri

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 11 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

Aslıhan Dönmez
Aslıhan Dönmez
Prof. Dr. Aslıhan Dönmez - Psikiyatri uzmanı ve nörobilim doktoru. Çalışma alanları kaygı bozuklukları, depresyon ve yeme bozuklukları. Uzmanlık alanı Bilişsel Davranışçı Terapi. Halen Boğaziçi Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak dersler veriyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x