Hepimiz bu dünyada kendimize bir yer bulmak çabasındayız. Bunun için özellikle de modern zamanda bunca dış uyaran varken, bireyler öncelikle kendiyle iş birliği içinde olmalı. Kendimize duyduğumuz güven, yaşamımızdaki önemli bir itici güçtür. Kendine güveni yüksek insanlar yaşamlarının gidişatını belirleyebilirler.
Kendine güven denilince üstünde durulması gereken kavram, ‘benlik saygısı’dır ve bu, kişinin kendine yönelik değer yargılarını ifade eder. Yüksek benlik saygısına sahip kişiler daha atılgan ve girişkendirler. Çevresindekilerle kolayca iletişim kurabilirler. Çevresindekilerin tavsiyelerine göre hareket etmez, kendi tercihlerini uygularlar. Düşük benlik saygısına sahip bireyler ise kendilerine güven duymamakta, yeteneklerini önemsememekte, çoğunlukla başarılarını inkâr etmekte, kolayca umutsuzluğa kapılmakta, kendilerine saygı duymamaktadırlar. Benlik saygısının azlığı ya da çokluğu hayat içinde ne kadar aktif olabileceğimizle ilişkilidir.
Sadece özgüven sahibi olmak yeterli mi?
Her birimiz dünyaya bazı özelliklerle geliyoruz; bu özelliklerimiz duygu ve davranışlarımızı etkiliyor. Mizaç dediğimiz bu kavram, yaşamın ilk evrelerinde kendini gösterir, doğuştan gelen bireysel farklılıktır ve yaşam boyu farklı ortamlarda nispeten tutarlı davranmamızı sağlar.
Bunun yanında bir de doğup büyüdüğümüz çevre vardır. Bireyler, kişilerarası etkileşimlerinin temelini kök ailelerinde atarlar. Örneğin, kök ailemizden problemle başa çıkma yöntemini doğrudan öğrenebiliriz ya da çözüm yolumuz biz fark etmeden kök ailemizden gelen kalıplardan etkilenebilir.
Doğuştan getirdiğimiz ve çevreden aldığımız her şey bizi nispeten şekillendirse de bazı noktalarda ipler bizim elimizdedir. Kişiler sahip oldukları içsel kaynakları fark ederek güçlü ve zayıf yanlarını irdeleyebilir. Dolayısıyla psikolojik rahatsızlığa yol açabilecek durumların önüne geçilebilir.
Peki, bu durumlar nelerdir?
Tükenmişlik
Hayat mücadelesi ve koşturmacasında bazen dışarıdan iyi görünsek de içeride işler yolunda gitmeyebilir. Aniden psikolojik sorunları beliren insanların çevresindekiler onlar için sık sık, “Hiçbir şeyi yoktu, çok iyi görünüyordu.” derken duyulur. Peki, birçok psikolojik rahatsızlığa neden olabilen tükenmişlik halinin sizde var olup olmadığını hangi ipuçları ile anlayabiliriz:
- Sabah uyandığınızda o gün yapacağınız işlerin size heyecan vermemesi. Bu bedeninizi hareket ettirecek yakıtın bitmesine benzer. Tükenmişlik yaşayan kişinin güne başlama motivasyonu azalmış olabilir.
- Uyku saatinin aynı olmasına rağmen dinlenmişlik hissinde azalma yaşanması uyku esnasında işlerin yolunda gitmediğinin ve zihnimizin gün içerisinde görmezden gelinen sorunlarla uykuda baş etmeye çalıştığının göstergesi olabilir.
- Tükenmişlik arttıkça sorun çözme becerisi azalır ve sorun çözme becerisi azaldıkça sorunlar görmezden gelinmeye başlar. Durup dururken gelen ağlama nöbetleri, nedenini anlayamadığınız mutsuzluk hisleri birçok zaman bu görmezden gelinen sorunlardan kaynaklanabilir.
- Amaç ve hedeflerin anlamsızlaşması: Eğer kendinize benim yaşamdan beklentim ne diye sorduğunuzda aklınıza bir cevap gelmiyorsa tükenmişlikle ilgili bir şüphe olabilir.
- Hayır diyememek: Çevremizden gün boyu çok talep gelir. İnsanları kırmamak ya da olumsuz hava oluşturmamak için yapmak istemediklerimize de tamam dersek bu zamanla tükenmemize yol açar.
- Umutsuzluk: Umut yaşam olaylarının olumlu şeyler olacağına olan inançtır. Umudun azalması isteksizlik, tükenmişlik, hayattan elini ayağını çekme dolayısıyla psikolojik sorunlara yol açabilir.
- Uzun süreli stres: Günümüzde iş veya sosyal çevrenin yarattığı uzun süreli stres faktörü, fiziksel sağlığı olumsuz etkilerken baş etme mekanizmalarında da yetersizliğe zemin hazırlar.
Tükenmişliğin en sık rastlanan şekli iş yeri (profesyonel yaşam) tükenmişliğidir. Bu tür tükenmişliğe şu faktörler sebep olabilir:
- İşverenin yüksek beklentileri
- Mobbing uygulayan meslektaşlar
- Değerlerinize uygun olmayan şirket anlayışı
- Fazla iş yükü
- Adil olmayan düşük ödül sistemi
- Yetersiz bilgi ve beceri ile zor bir işi yapmanız
Yalnızlık
Yalnızlık psikolojik problemlere en çok davet çıkaran koşullardandır. Yalnızlaştıkça içe kapanır, içe kapandıkça insanı besleyen en önemli kaynaklardan biri olan sosyal destek sisteminden mahrum kalırsın. İnsanın özerkliğe ne kadar ihtiyacı varsa aidiyet hissetme ve sevilmeye de o denli ihtiyacı vardır. Yalnızlıkla ilgili ipuçlarının ilkini de bu sevilme ihtiyacına ayırabiliriz:
- Sevilme ihtiyacı: Sevilme ihtiyacı insanın esenlik halini sürdürebilmesi için gerekli ihtiyaçlardandır. Özellikle iyi hissetmediğimiz zamanlarda sevilmediğimizi, sevgiye layık olmadığımızı düşünebiliriz. Özellikle hassas bir yapıya sahip olmanız ve hatalı düşünceleriniz nedeniyle yalnız kalıyorsanız bu önemli bir risk faktörüdür.
- Yas ve kayıp: Her acı yaşanır ve belli bir süre sonra sona erer. Kayıpta 2 aylık bir yas süreci normal karşılanır. Bu süreçte geri çekilme, insanlarla etkileşimde azalma, sosyal etkinliklere katılma konusunda isteksizlik beklenirken sürenin uzaması ve normal hayata dönüşte zorlanmalar sorunludur.
Hassas ve alıngan olmak
Hassasiyet ne yazık ki bir psikopatoloji kolaylaştırıcısı olabilir. Bunun iki temel nedeni var. Birincisi medyadaki kötü haberlerden fazla etkilenip gün boyu mutsuz gezenler. İkincisi diğer insanlara karşı fazlasıyla verici olduğu için kendilerini ihmal edenler. Bu kişiler genelde biriktirirler ve bir anda patlarlar.
Hassasiyet ve alınganlık sorunu olanların sık kullandıkları cümleler:
- Olumsuz olaylar yaşadığımda etkisi bende diğer insanlardan fazla oluyor.
- Filmlerdeki şiddet içerikli ve duygusal sahnelerden çok etkilenirim.
- Sık sık ağlarım.
- Sırf çevremdekiler üzülmesin diye söylemek istediklerimi içime atarım.
- İmkânım olsa tüm paramı ihtiyaç sahibi insanlar için harcardım.
- Empati becerim çok yüksektir.
Problem çözme becerisi
Psikolojik sağlamlığı konu alan çalışmalarda, insanların psikolojik sağlamlık düzeyi arttıkça stresli yaşam olayları ile daha başarılı şekilde mücadele ettikleri ortaya konmuştur. Problem çözme becerisi kişinin bir engelle karşılaştığında, onu aşmak için kullandığı stratejiler, fikirler, deneyimler ve bunlara bağlı ortaya çıkan çözüm davranışlarıdır. Kişinin hayatına esenlik ve huzurla devam etmesi az sorunla karşılaşmasından ziyade sorunlarını çözme becerisine bağlıdır.
Kendinizi kabul edebilirsiniz
Hiç kimse mükemmel olmadığı gibi herkesin eksi(k) yönleri, kendinde memnun olmadığı özellikleri vardır. Sağlıklı olan, olumsuz tarafın farkına varıp bunu kabul edebiliyor olmaktan geçer. Değiştirilmesi, geliştirilmesi gereken tarafınızla da barışık olmak huzurlu bir yaşamın kapısını aralar.
- Bu kendini kabul süreci ile özsaygınızın artması sizi daha girişken kılacaktır.
- Bendeki olumlu ve olumsuzun farkında olmak sınırlarınızı bilmenize ve yaratıcılığınızı doğru yönlendirmenize yardımcı olacaktır.
- Kendinizi kabul ettiğiniz nokta da başkalarını da önyargısız, eleştirisiz belki daha esnek değerlendirebilirsiniz.
Affedin
Kırılmak, üzülmek, alınmak, kızmak gibi durumlar da olumlu duygular kadar hayatın içinde vardır. Bu duygusal yükleri affetmeyi öğrenerek üzerimizden atıp yola devam etmemiz daha sağlıklı olabilir:
- Kırgın olup üzülmek, kızıp intikam almaya çalışmak yerine affetme yolunu seçmek bazen daha büyük rahatlama sağlayabilir.
- Affetme fikri empati yapmaya sevk eder. Bu durum ilişkileri daha uzun soluklu kılar.
- Affettiğiniz kişiyi tekrar hayatınıza sokmak zorunda değilsiniz, buradaki temel amaç düşmanlığın yol açtığı olumsuz hislerden arınmaktır.
- Kendimize kızdığımız, pişmanlık yaşadığımız durumlarda kendimizi affetmekte en iyi çözüm yolu olabilir.
Referanslar
Doğan, T., & Eryılmaz, A. (2013). İki boyutlu benlik saygısı ve öznel iyi oluş arasındaki ilişkilerin incelenmesi. Pamukkale University Journal of Education, 33(1), 107-117.
Hovardaoğlu, S. (1997). Stres belirtileri ile durumsal ve sürekli kaygının yordanması. Kriz dergisi, 5(2), 127-134.
Kaya, N. & Tastan, N. (2020). Özgüven üzerine bir derleme. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10 (2), 297-312. https://dergipark.org.tr/en/pub/kusbd/issue/56190/728746
Maslach, C. (1982). Burnout-the cost of caring. englewood cliffs. NJ: Prentice Hall.
Maslach, C. ve Jackson, S.E. (1981). The measurement of experienced burnout. Journal of Occupational Behavior, 2, 99-113.
Maslach, C. ve Leiter, M.P. (1997). The truth about burnout: How organizations cause personal stress and what to do about it. San Francisco: Jossey Bass.
Maslach, C., Schaufeli, W.B., ve Leiter, M.P. (2001). Job burnout. Annual Reviews of Psychology, 52, 397-422.
Mazur, P. J. ve Lynch, M. D. (1989). Differential impact of administrative, organizational and personality factors on teacher burnout. Teaching and Teacher Education, 5(4), 337-353.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 30 Kasım 2021’de yayımlanmıştır.