Küreselleşme 2020’de kalp krizi geçirdi. Çünkü pandemi tedbirleri uluslararası yük ve yolcu akışının damarlarına ot tıkadı. Uçaklar havalanamadı, yolcu gemileri, trenler, otobüslerin sınır ötesi seyahatleri yapılamadı. Yolcu taşımacılığı yapılamayınca 2019’da 1,5 trilyon dolar gelire ulaşan seyahat ve turizm sektörü büyük kayıp yaşadı. Dünya genelinde yüz milyonlarca çalışanın işi tehlikede…. Üstelik uluslararası kuruluşlara göre sektör yıllarca toparlanamayabilir. Sektör liderleri tıkanmayı aşabilmek için çareler arıyor. The Economist’ten Simon Wright, derginin internet sitesinde iki bölümde yayınlanan hazırladığı özel dosyada sektörün dijital uygulamalar sayesinde karantina tedbirlerini hafifletip uluslararası seyahatin önünü açabileceğini, hatta bu seyahatlerin daha hızlı, güvenli ve makul maliyetli olabileceğini vurguluyor.
Wright ilk yazısında yurtdışı seyahatlerin keşifler çağından beri geçirdiği evrimi özetledikten sonra “çekçekli bavul çağının” büyük bir sektör haline geldiğini anlatıyor:
“Çekçekli bavulların yükselişi düşen maliyetleri ve uzun mesafeli yolculukların artan hızını yansıtıyor. Daha ucuz havayolu ücretleri, gelir ve boş vakitlerin artması, yurtdışı gezilerini sıradan ve zengin dünyada günlük stresten kurtulmak isteyen pek çok kişi için erişilebilir hale getirdi. Seyahat yeni deneyimler ve anılar (ya da Instagram’da yayınlanabilecek anlar) getirdi. Seyahat her zihni açmasa bile mutlaka az sayıda kişinin fikirlerinin tersine bir dünya sunmuştur. Mark Twain’in söylediği gibi, “Seyahatler önyargı, bağnazlık ve dar görüşleri öldürür.”
Seyahatin kolaylaşması sadece turizmi artırmadı. Şirketler dünyanın dört bir yanına yayılırken çalışanları da yayıldı. İş seyahatleri çokuluslu şirketler ve tedarik zincirlerinin bağlarını sürdürmesini sağladı. Ayrıca uzaklaşma kabiliyeti insanların çalışmak, öğrenmek veya sadece çevrelerindeki manzarayı değiştirmek için dünyaya yayılma fırsatı verdi. Aileler oraya buraya yayıldıkça temasta kalma veya yabancı ülkelerdeki düğün ve doğum günü partilerine katılma ihtiyacını beraberinde getirdi. (…)
Uluslararası seyahatte büyük yükseliş uçuşlarla başladı. Trans-Sibirya güzergahında Pekin’den Moskova’ya ulaşmak beş gün sürüyor. Aynı güzergâhta uçuşlar ise yaklaşık sadece 7 saat. Yine de oyunun kurallarını ucuz tarifeler değiştirdi. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) 1950’de sadece 25 milyon kişinin yurtdışına çıktığını söylüyor. 2019’a gelindiğinde yolculuk sayısı 1,5 milyara yükseldi ki buna göçmenler, sığınmacılar ve bir yılın üzerindeki ziyaretler dahil değil. (…)
Uluslararası yolcular oteller, restoranlar, araç kiralama şirketleri ve tur operatörlerinin kasalarını doldurdular. 2019’da harcamaları 1,5 trilyon doları buldu. Seyahat sektörü COVID-19 öncesi zenginler kulübü OECD’nin GSYİH’sinin yüzde 4,4’üne, istihdamının yüzde 6,9’una katkı sağlıyordu. Dünya Ticaret Örgütü’ne göre uluslararası seyahat 2019’da küresel ihracatının yüzde 6,5’ini oluşturuyordu. Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi’nin (WTC) iddiasına göre seyahat ve turizm sektörü dünya genelinde 330 milyon kişiye iş sağlıyor.
Sektörün geliri 1 trilyonun üzerinde azaldı
COVID-19 insanların hareket özgürlüğüne dayanan bir sektörü mahvetti. Mart-Mayıs 2020 döneminde ülkelerin beşte dördü sınırlarını kapatınca uluslararası seyahat neredeyse tamamen durdu. Dışarı çıkması yasaklanınca veya çıkma imkanı kalmayınca seyyahlar oldukları yere mıhlandı. UNWTO tahminlerine göre uluslararası seyahat 2020’de yüzde 70-75 azaldı. 1 milyar kişi yolculuğa çıkamayınca seyahat gelirleri 1,1 milyar dolar azaldı. Bu azalma mali krizin ardından 2009’daki azalmanın 10 katı.
Ayrıca etkili aşılarla bile iyileşme çok uzak görünüyor. OECO, turizmin “ekonominin kaybedilen talebi karşılayan son sektörlerinden biri olacağını” öngörüyor. Ancak her şey olumsuz gelişmedi. Ticari jetlerden kaynaklanan sera gazı emisyonları 2020’de düştü ve bu kirliliğin kalıcı olarak nasıl azaltılacağına dair tartışmaları yoğunlaştırdı. Aşırı turizmin zarar verdiği soluk aldı. İyimserler, uzun vadede artan refah ile seyahat etme dürtüsü arasındaki bağın bozulmayacağın düşünüyorlar. Tüm yüksek kısa vadeli maliyetlerine rağmen pandemi, eninde sonunda seyahati hem daha kolay hem de daha az zarar verici hale getirecek eğilimleri hızlandırabilir. Seyahat sektörü darbe almış olabilir, ancak ortaya çıkan yeni sektör her zamankinden daha iyi olabilir.”
Katı kurallar uçuşları daha güvenli kılıyor
Simon Wright özel dosyasının ikinci bölümünde, havayolu şirketlerinin, yurtdışı uçuşları güvenli, hızlı ve makul maliyetli hale getirmek için geliştirdikleri projelere eğiliyor:
“Uluslararası seyahatin yeniden ayağa kalkması, insanlara yolculukların güvenli olduğu güvencesinin verilmesine ve yolcuların uçmasına izin verecek sağlık yetkililerinin kabul edebileceği yolların bulmasına bağlı. (…) İnsanları yeniden uçaklara bindirmeye ikna etmek zor olmayabilir. Nitekim UBS’in Temmuz 2020’de sonuçlarını yayınladığı bir ankete göre tatil amaçlı seyahat eden Avrupalıların yalnızca yüzde 10’unun ve iş insanlarının yüzde 9’unun yakın gelecekte uçmaya yanaşmayacağını ortaya koydu.
Ekim ayında IATA tarafından toplanan veriler, 2020’nin başından bu yana 1,2 milyar yolcudan yalnızca 44’üne bir uçakta COVID-19 bulaştığının bilindiğini veya düşündüğünü ortaya çıkardı. Uluslararası Hava Taşıyıcıları Birliği IATA’nın tıp danışmanlarına göre, vakaların yüzde 90’ı bildirilmemiş olsa bile, bunun 2,7 milyon yolcudan sadece bir enfeksiyon kaptığı anlamına geliyor. Yolcu uçakları, ameliyathanelerde bulunan türden hava filtrelerine sahip. Kabindeki hava saatte 20-30 kez değiştiriliyor. Koltukların düzeni de yardımcı oluyor. Boeing, arka arkaya sıralanmış uçak koltuklarında yan yana oturmanın yerde herhangi bir mekanda 2 metre aralıkla oturmayla eş değer olduğunu ileri sürüyor.
Yeni önlemler uçmayı daha da güvenli hale getiriyor. Bazı havayolları ekonomi sınıfındaki orta koltukları boş tutuyor. Hijyen uygulamaları, koridorda çöpleri toplayan kabin ekibinin çok ötesine geçiyor. Bazı uçuşlarda tuvalet için sıraya girme yasaklandı. Havayolları, sosyal mesafeyi korumak için uçaklara iniş ve binişlerinde yolcuları taviz vermeden sırayla alıyorlar. Ayrıca uçaklar uçuşlar arasında iyice dezenfekte ediliyor.”
Asıl sorun sürekli değişen karantina tedbirleri
Hızlı bir toparlanmanın önündeki başlıca engeller ve COVID-19 dalgaları sürerken açılıp kapanan sınırlar ve sürekli değişen giriş düzenlemeleri… (…) 220 ülkeden 50’si hava yolculuğuna kapalı durumda ve geri kalanının çoğunda birtakım kısıtlamalar var. Etkili aşılar umut veriyor, ancak WTTC’ye göre (…) mevcut kısıtlamalar yaza kadar devam ederse 198 milyon kişi işini yitirebilir. (…)
Birçok ülke, giriş koşulu olarak test sonucu istiyor. Buna genellikle varışta kontroller ve bazen yolcunun masrafını karşılamak zorunda kaldığı bir otelde geçirilen karantina dönemi eşlik ediyor. Genellikle seyahate çıkmadan önce bir testte ısrar eden ülkelerin talep ettiği bir PCR testi 50-150 dolara mal olabiliyor.
Hızlı, hassas ve ucuz testler kullanıma hazır hale getirilir veya aşılamalar yaygınlaşır ve yolculuk öncesi standart bir rejim uygulanırsa uluslararası seyahatler yeniden başlayabilir. (…) IATA ve Küresel Havaalanları Birliği ACI World, karantina tedbirlerinin yerine geçecek uluslararası alanda kabul görmüş uçuş öncesi test rejiminin geliştirilmesi çağrısında bulundu. (…) Qantas’ın patronu Alan Joyce, seyahat öncesi geçerli bir “aşı pasaportu” sahibi olunması şartı getirilebileceğini düşünüyor. Bu düşünce, dijital sağlık pasaportu sistemi geliştirme çabalarına hız verdi. IATA, hükümetlerin tanınmış bir laboratuvar tarafından yayınlanan bir sonucu sunan yolcuların testlerini ve kimliklerini doğrulamasına olanak tanıyan bir dijital sağlık uygulaması olan Travel Pass’ı teşvik ediyor. Yolcular için ücretsiz olan uygulamaya havayolları küçük bir ücret ödeyecekler. Microsoft ve Oracle gibi teknoloji devleri de benzer bir amaçla yeni bir aşılama kimlik bilgisi girişimini destekliyor.
Dünyanın en büyük seyahat güvenliği şirketi International SOS’tan Arnaud Vaissié de bu tür bir teknolojinin yaygınlaşacağını düşünüyor. Blokzincir teknolojisini kullanan şirketin dijital sağlık pasaportu AOKPASSS, güvenli ve kolaylıkla okunabiliyor. (…) Sağlık bilgileri, uluslararası seyahat için bugün bir pasaport kadar hayati önem taşıyacak. (…)
Ancak farklı sağlık sistemlerini birbirleriyle ve havayollarının yolcu bilgi sistemleriyle birlikte çalışabilir hale getirmenin önündeki teknik engeller bulunuyor. Dünyanın en büyük havayolu ittifakı olan Star Alliance’ın patronu Jeffrey Goh, endüstrinin birden fazla pasaportla yaşamayı kabullendiğini söylüyor. Kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması da gerekecek. Ancak sistemlerin aynı zamanda hangi sağlık verilerinin nerede gerekli olduğunu bilecek kadar esnek olması da gerekecek. (…) Ayrıca aşı uygulanamayan yolculara karşı ayrımcılık yapmamak için bir yol bulmak gerekecek.
Kişisel seyahat deneyimi iyileşebilir
Seyahat endüstrisinin uzun zamandır yolculukları daha kusursuz hale getirmek için yaptığı çalışmalar yaşanan krizi aşmada yardımcı olabilir. Dijital sağlık kartı üzerinde çalışan bir başka şirket olan IBM’den Steve Peterson, bu tür sistemlerin daha fazla veri depolamanın “omurgası” olabileceğini ve seyahatte yeni bir kişiselleştirmeye olanak tanıdığını söylüyor. Peterson, Londra’dan New York’a bir uçak bileti, otel ve varışta ulaşımı içeren bir yolculuk yapan bir yolcunun örneğini aktarıyor. Uçuşun gecikmesi gibi bir değişiklik olursa, kişisel tercihlerle yüklenen bir uygulama tüm bu unsurların rezervasyonunu otomatik olarak yenileyebilir. (…)
Havalanlarında geçişler de kolaylaşabilir. Portekizli otomatik sınır kontrolleri işletmesi Vision-Box’tan Jeff Lennon, “Biyometrik veriler bunu sağlayabilir… Yüz çok önemli” diyor. Bir uygulama bir kişinin kimlik bilgilerini saklayabilir, kameralar yolcuyu güvenlikten tanıyabilir ve biniş kapıları otomatik olarak açılır. Böylece seyahat kişiselleştirilmiş bir deneyim haline gelebilir, örneğin iş seyahati yapan müşterilerin isimleriyle karşılanabilir ve hatta en sevdikleri içki servis edilebilir. ACI World’den Nina Brooks, 50 kadar havalimanının biyometrik uygulamaları test ettiğini bildirdi. İdeal sonuç, günümüzün zorluklarının çoğu olmadan seyahat etmeye devam etmek olacaktır.”
Bu yazı ilk kez 18 Şubat 2021’de yayımlanmıştır.