Ritüel suçlar: Neden artıyorlar, ne yapılmalı?

Son zamanlarda daha çok tanık olduğumuz ritüel cinayetler nedir? Failler suçlarından önce çektikleri videolarda neyi, niçin anlatıyorlar? Neyle karşı karşıyayız ve ne yapmalıyız? Prof. Dr. Hilmi Demir yazdı.

Türkiye’de son zamanlarda hiç görmediğimiz biçimde vahşi cinayetler işleniyor. En son Semih Ç.’nin İstanbul Fatih’de önceden tanıdığı iki genç kadını katleden cinayeti bunlardan sadece birisi.

Bu cinayetlerinin faili Semih Ç.’nin göze çarpan bazı özellikleri var.

Bunlardan ilki, babasının beyanına göre; 16 yaşından önce namaz kılan babasına da “Sen de kıl yoksa cehennemde yanacaksın” diyecek kadar dindar bir gençken 3 yıl içinde büyük bir değişim geçirmesi. İkincisi, evinde bulunan sürrealist, vücut bütünlüğü bozulmuş bir kadın çizimine göre cinayeti işlemiş olması. Üçüncüsü, yine evinde odasında bulunan dinî veya spiritüel objeler. Tüm bu parçalar bize, Semih Ç.’nin işlediği cinayetlerin daha çok ritüel cinayetlere benzer bir yönünün olduğunu düşündürüyor.

Peki nedir ritüel cinayetler?

Ritüel cinayetler mesaj bırakır

İsterseniz ritüel kelimesinden başlayalım.

Ritüel, en geniş anlamıyla belirli bir toplum, kültür veya din tarafından benimsenmiş, tekrarlayan ve sembolik anlam taşıyan davranışlar veya eylemler olarak tanımlanır. Dinî anlamı olmakla birlikte söz gelimi her sabah kahve içme alışkanlığı gibi seküler, kültürel ritüeller de vardır. Dolayısıyla ritüeli sadece dinî ibadet olarak anlamak doğru değil.

Burada ritüeli kullanmamızın nedeni; eylemin sembolik anlamlar taşıması, eylemi gerçekleştirenlerin ruhsal tatmin veya grup aidiyeti duymalarına yardımcı olması, eyleme ait inanç ve sembolleri başkalarına aktarmayı sağlamasından dolayı tercih ediyoruz. Buna göre ritüel cinayet; birey ya da bir grubun sembolik, kültürel veya inançlarla (Paganist, satanist, okült, ezoterik vb) örülmüş bir anlatıya bağlı kalarak mağdurunu kurbanlaştırdığı, arkasından kendine ait güçlü bir mesaj bırakmayı amaçladığı vahşi eylemler olarak tanımlanabilir.

Batı’da da ritüel cinayetler, doğaüstü veya ruhsal fenomenlerle ilişkilendirilen bilgi sistemi olarak kabul edilen okült ideolojilerin kurbanlarını veya kedi, köpek gibi diğer canlıları ritüeller uygulayarak öldüren seri katillere atfedilen bir tanım olarak kullanılmıştır.[1]

Okült gruplara atfedilen suçlar arasında mezar kazma, mezar soyma ve insan cesetleri ya da iskeletleriyle oynama, hayvan kurban etme, hayvanları parçalama, kız çocuklarına cinsel saldırılarda bulunma, kurbanının gözlerini oyma, vücut bütünlüğünü parçalama, birlikte intihar ve tüm bunları bazı inanç ve sembollerle bir hikaye içinde tekrarlama eylemlerini içerir. Tüm bunlarla birlikte bu eylemlere genelde kilise, cami, İncil, Kur’an gibi kurumsal dinleri ve onların kutsallarını aşağılama, onlara karşı nefret söyleminde bulunma gibi bazı eylemler de eşlik eder.

Son 15 yılda artış

Türkiye’de okült ve paganist inançların son 15 yılda daha hızla yayıldığını gözlemliyoruz, dolayısıyla bu tür cinayetlere de henüz yeni yeni rastlamaya başlıyoruz. İnsanlar kurumsal dinlerin öğretilerinden, cami, kilise, havra gibi kurumsal yapılardan kaçarak daha bireysel inançlara sığınıyorlar. New age türü spiritüel inanışlar, okült ve paganist inanışlar her yerde diziler, filmler etkisiyle de yeniden yükseliyor. Kamusal dinden bunalan, dinî yozlaşmadan kaçan ya da suça, şiddete eğilimli gençler, paganizme ve okült inançlara ilgi duyuyor.

İnsanlar hazza, şehvete ve de şiddete yönlendiren inançlara karşı daha eğilimliler. Kendilerini dinlerin sorumluluğu altına sokmadan, dünyanın zevklerini ve hazlarını sınırsızca yaşayacakları, dijital ortamda, oyunlarda, filmlerde izledikleri doğa üstü varlıkları taklit edecekleri bir dünyaya kolayca bırakıveriyorlar.

1990 yılında, Trinity College’dan akademisyenler, Amerikalı vatandaşlarının kaçının bir tür pagan dinini uyguladığını öğrenmeye çalıştılar. Rakamlar şaşırtıcı olmayan bir şekilde küçüktü, yaklaşık sekiz bin kadardı. Ancak araştırmacılar 2008’de aynı soruları tekrar sordular ve bu sefer 340 bin Amerikalı paganizme evet dedi. 2001 yılında Birleşik Krallık’ta paganların sayısı 44 binin üzerindeyken 2011’de 85 binin üzerine çıktığını, 2022’nin sonlarında ise bu sayının 2-3 kata çıktığı söyleniyor. Kökenleri eski pagan festivallerine dayanan yaşam ve ölüm arasındaki sınırların inceldiği, ruhların dünyaya geri dönebildiği bir dönem olarak kabul edilen 31 Ekim’de hayalet kostümleri ve ölüler temasıyla cadılar bayramı kutlanır. Bugün Cadılar Bayramı bile düne göre Avrupa’dan Suudi Arabistan’a kadar hızla daha güçlü ve yaygın biçimde kutlanır olmuştur.

Daha önce burada yazdığım Eskişehir’deki Arda K. radikalleşmesine bu sefer Semih Ç.’de rastlıyoruz. Semih Ç. de odasına kapanıp son üç yılda büyük bir değişim yaşamış. Her ikisinde de cinayet ve saldırılarına eşlik eden sembolik anlatılar buluyoruz.

Keşke, “Bu saldırılar son bulur” diyebilseydim ama maalesef bu saldırıların benzerlerinin tekrarlanma olasılığı daha fazla.

Cinayeti haber veren eylemlerin videolarındaki anlatımlar

Katillerin eylemden önce ne yapacaklarını kayda almaları veya eylemi yerine getirirken haber vermeleri, yayınlamaları bile sembolik anlam taşıyor.  Bu, eylemlerin asla spontane gerçekleşmediğini, genellikle bir hazırlık gerektirdiğini gösteriyor. Planlama sürecinde failler neredeyse her zaman hedeflerini ve ne yapacaklarını açıklarlar. Semih Ç de açıkça işleyeceği cinayetleri söylemiş. Çektiği videoda geçen “Kalbini çıkarmak, gözlerini… biliyorsun zaten” ifadeleri bile ritüel cinayetlerde çok fazla görülen sembolik saldırılar olarak karşımıza çıkıyor. Hz. İsa’nın çarmıhta gözleri oyulmuştu. Kurbanın gözlerini çıkarmak aslında onu öldürürken duyulan mahcubiyetin bir ifadesidir. Çünkü insan ancak başkalarının gözlerinde utanabilir. Kalbi çıkarmak ise kurbanın kendisinden başkasına ait olmasını asla kabullenememe fikrinden kaynaklanır.

Peki tüm bunları kayda almanın anlamı nedir?

Aslında sosyal medyadaki tehditler, intihar mektupları, videolar veya manifestolar, internet ve özellikle YouTube üzerinden kasıtlı olarak yayınlanır. Ritüel suçlarda bunlar aslında katilin imzası olarak görülmelidir. Fail, hatırlanmak ister, eylemini ve amaçlarını kendisinden sonra gelenlere aktarmanın ve kendini yüceltmenin bir yoludur bu. Kendi ölümlerinin zamanını, yerini ve koşullarını seçmenin yanı sıra kimin yaşayıp kimin öleceğini seçmek bir tür tanrısallık iddiasıdır, egonun yüceltilmesidir.  Yaptıkları eylemin medyada önemli ölçüde yer alacağını ve en azından kurbanlarının aileleri ve arkadaşları için kendilerini ölümsüz kılacağını biliyorlar.

Bazı aşırı şiddet vakalarında, kurban edilen kişinin bedeninin parçalanması, kafa kesme ise mağdurun kurbanlaştırılması, bir vecit halinde adak olarak sunulması, bir tür eylemin ayinleştirilmesi anlamını taşır. Dolayısıyla bizim narsist, psikopat kişiliğin durdurulamaz vahşeti olarak gördüğümüz eylem aslında görünenden daha fazla şey ifade ediyor olabilir.

Neyle karşı karşıyayız?

Özellikle pandemi sonrası, odalarından çıkmayan gençlerin uzun süre dijital mecralarda zaman geçirdikleri kadın düşmanı (Incel) sanal gruplar, izolasyon, okült inançlar ve bilgisayar oyunları onları hızla radikalleştiriyor ve üstüne eklenen bireysel travmalarla ritüel suçlara kanalize edebiliyor.

Buradaki en temel sorun, neyle karşı karşıya kaldığımızı anlayacak ve bu gençlere yardım edebilecek kanalların olmayışıdır.

Maalesef Türkiye’de gençlerle temas eden kurumlar, kolluk, psikiyatrist ve psikologlarımız suç ve şiddete doğru bireyi kanalize eden radikalleşme ve ritüel suçlar konusunda çok fazla bilgiye ve tecrübeye sahip değiller. Bunun en büyük nedeni şiddet ve radikalleşme psikolojisine yönelik disiplinler arası bir çalışma biçiminin olmaması hatta akademik çalışmalarda bile böyle bir kaygının yer almamasıdır.

FBI Akademisi’nde Davranış Bilimleri Birimi ve suç araştırmaları bundan 40 yıl önce ülkedeki kült, okült yapıların suç ve şiddete yönelik oynadıkları rolleri anlamayı ve araştırmayı bünyesine katmıştı. Biz ise maalesef radikal kült bir cemaatin 15 Temmuz gibi bir darbeye teşebbüs etmesine rağmen bu konuda hâlâ bilimsel çalışma yapmayı görmezden gelmeye devam ediyoruz.

Terörle mücadele birimlerinde geçirdiğim uzun tecrübeler bana özellikle bu alanda FBI’in çalışmalarını gözden geçirme fırsatı sundu. FBI’ın “sembolik analiz” olarak adlandırdığı suçlu profillemelerinde kullanılan yöntem, suçun nedenini, işleniş yöntemini, kurban bilimini ve adli bilimleri belirlemede en önemli faktörün failin sahip olduğu kutsal, sembolik anlam dünyası olduğu önermesine dayanır.

Bilgisizliğin yol açtığı sorun yumağı

Her ne kadar olay yeri ve elde ettiğimiz ilk bulgular cinayetlerin cinsel, kişisel ya da patolojik nedenlerden kaynaklandığı izlenimi verse de sembolik analizde birincil neden failin kutsal algısını ritüel olarak ifade etme ihtiyacıdır. Bu suç tipolojisinde, ritüelistik motifler katilin değer ve anlam dünyasını yansıtırken, cinayeti işleme biçimi yani operasyon yöntemi suçun kartviziti olarak kabul edilir. Diğer bir ifadeyle kartvizit, failin olağandışı davranışlarını anlamamıza yardımcı olur. Dolayısıyla suçu araştıran kolluktan iddianameyi yazan savcıya bir soruşturmacı alternatif okült inançların, paganist sembollerin ve uygulamaların farkındaysa, suçlunun ritüel eylemlerinin anlamını kavraması çok olasıdır. Bunların farkında değilse genelde suç bireysel bir narsist sevgilinin intikam eylemi olarak tozlu raflara kaldırılacaktır.

Belki de buradaki en temel sorun, bu kişiye çok önceden yardım etmesi gereken aile, psikolog, polis gibi gençlerle temas eden sorumluların bu konudaki bilgisizliğinin yol açacağı devasa sorunlar yumağıdır. Çünkü ritüel cinayetlere yol açabilecek radikalleşme süreçleri konusundaki bilgisizlik öncelemeyi de yetersiz kılar. Zaten bu tür sorunlu gençlere yardım etmede kıt olan kaynaklarımız, bilgisizlikle birlikte daha büyük sorunlara dönüşür.

Semih Ç, için “Kızınızı oğlumuzdan koruyun”dan başka çare bulamayan aile aslında bu konudaki çaresizliğin bir başka ifadesi olarak kabul edilmelidir. Zira karakola şikâyet edilseydi uzaklaştırma kararından başka ne yapılabilirdi ki?  Peki uzaklaştırma kararları cinayetlere engel oluyor mu? Elbette hayır. O zaman demek ki bildiğimiz klasik önlemler bu tür cinayetleri engellemede oldukça yetersiz kalıyor ama en önemlisi sanırım neyle karşı karşıya kaldığımızı doğru anlayamamak. İnsan bilmediği düşmanı yenemez.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 14 Ekim 2024’te yayımlanmıştır.

[1] Crimes_Dawn Perlmutter, Investigating Religious Terrorism and Ritualistic Crimes, New York, 2003.

Hilmi Demir
Hilmi Demir
Prof. Dr. Hilmi Demir, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Orta Asya ve Orta Doğu Araştırma Enstitüsü Direktörü, Radikalleşme, Selefilik, İslami Hareketler Uzmanı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Ritüel suçlar: Neden artıyorlar, ne yapılmalı?

Son zamanlarda daha çok tanık olduğumuz ritüel cinayetler nedir? Failler suçlarından önce çektikleri videolarda neyi, niçin anlatıyorlar? Neyle karşı karşıyayız ve ne yapmalıyız? Prof. Dr. Hilmi Demir yazdı.

Türkiye’de son zamanlarda hiç görmediğimiz biçimde vahşi cinayetler işleniyor. En son Semih Ç.’nin İstanbul Fatih’de önceden tanıdığı iki genç kadını katleden cinayeti bunlardan sadece birisi.

Bu cinayetlerinin faili Semih Ç.’nin göze çarpan bazı özellikleri var.

Bunlardan ilki, babasının beyanına göre; 16 yaşından önce namaz kılan babasına da “Sen de kıl yoksa cehennemde yanacaksın” diyecek kadar dindar bir gençken 3 yıl içinde büyük bir değişim geçirmesi. İkincisi, evinde bulunan sürrealist, vücut bütünlüğü bozulmuş bir kadın çizimine göre cinayeti işlemiş olması. Üçüncüsü, yine evinde odasında bulunan dinî veya spiritüel objeler. Tüm bu parçalar bize, Semih Ç.’nin işlediği cinayetlerin daha çok ritüel cinayetlere benzer bir yönünün olduğunu düşündürüyor.

Peki nedir ritüel cinayetler?

Ritüel cinayetler mesaj bırakır

İsterseniz ritüel kelimesinden başlayalım.

Ritüel, en geniş anlamıyla belirli bir toplum, kültür veya din tarafından benimsenmiş, tekrarlayan ve sembolik anlam taşıyan davranışlar veya eylemler olarak tanımlanır. Dinî anlamı olmakla birlikte söz gelimi her sabah kahve içme alışkanlığı gibi seküler, kültürel ritüeller de vardır. Dolayısıyla ritüeli sadece dinî ibadet olarak anlamak doğru değil.

Burada ritüeli kullanmamızın nedeni; eylemin sembolik anlamlar taşıması, eylemi gerçekleştirenlerin ruhsal tatmin veya grup aidiyeti duymalarına yardımcı olması, eyleme ait inanç ve sembolleri başkalarına aktarmayı sağlamasından dolayı tercih ediyoruz. Buna göre ritüel cinayet; birey ya da bir grubun sembolik, kültürel veya inançlarla (Paganist, satanist, okült, ezoterik vb) örülmüş bir anlatıya bağlı kalarak mağdurunu kurbanlaştırdığı, arkasından kendine ait güçlü bir mesaj bırakmayı amaçladığı vahşi eylemler olarak tanımlanabilir.

Batı’da da ritüel cinayetler, doğaüstü veya ruhsal fenomenlerle ilişkilendirilen bilgi sistemi olarak kabul edilen okült ideolojilerin kurbanlarını veya kedi, köpek gibi diğer canlıları ritüeller uygulayarak öldüren seri katillere atfedilen bir tanım olarak kullanılmıştır.[1]

Okült gruplara atfedilen suçlar arasında mezar kazma, mezar soyma ve insan cesetleri ya da iskeletleriyle oynama, hayvan kurban etme, hayvanları parçalama, kız çocuklarına cinsel saldırılarda bulunma, kurbanının gözlerini oyma, vücut bütünlüğünü parçalama, birlikte intihar ve tüm bunları bazı inanç ve sembollerle bir hikaye içinde tekrarlama eylemlerini içerir. Tüm bunlarla birlikte bu eylemlere genelde kilise, cami, İncil, Kur’an gibi kurumsal dinleri ve onların kutsallarını aşağılama, onlara karşı nefret söyleminde bulunma gibi bazı eylemler de eşlik eder.

Son 15 yılda artış

Türkiye’de okült ve paganist inançların son 15 yılda daha hızla yayıldığını gözlemliyoruz, dolayısıyla bu tür cinayetlere de henüz yeni yeni rastlamaya başlıyoruz. İnsanlar kurumsal dinlerin öğretilerinden, cami, kilise, havra gibi kurumsal yapılardan kaçarak daha bireysel inançlara sığınıyorlar. New age türü spiritüel inanışlar, okült ve paganist inanışlar her yerde diziler, filmler etkisiyle de yeniden yükseliyor. Kamusal dinden bunalan, dinî yozlaşmadan kaçan ya da suça, şiddete eğilimli gençler, paganizme ve okült inançlara ilgi duyuyor.

İnsanlar hazza, şehvete ve de şiddete yönlendiren inançlara karşı daha eğilimliler. Kendilerini dinlerin sorumluluğu altına sokmadan, dünyanın zevklerini ve hazlarını sınırsızca yaşayacakları, dijital ortamda, oyunlarda, filmlerde izledikleri doğa üstü varlıkları taklit edecekleri bir dünyaya kolayca bırakıveriyorlar.

1990 yılında, Trinity College’dan akademisyenler, Amerikalı vatandaşlarının kaçının bir tür pagan dinini uyguladığını öğrenmeye çalıştılar. Rakamlar şaşırtıcı olmayan bir şekilde küçüktü, yaklaşık sekiz bin kadardı. Ancak araştırmacılar 2008’de aynı soruları tekrar sordular ve bu sefer 340 bin Amerikalı paganizme evet dedi. 2001 yılında Birleşik Krallık’ta paganların sayısı 44 binin üzerindeyken 2011’de 85 binin üzerine çıktığını, 2022’nin sonlarında ise bu sayının 2-3 kata çıktığı söyleniyor. Kökenleri eski pagan festivallerine dayanan yaşam ve ölüm arasındaki sınırların inceldiği, ruhların dünyaya geri dönebildiği bir dönem olarak kabul edilen 31 Ekim’de hayalet kostümleri ve ölüler temasıyla cadılar bayramı kutlanır. Bugün Cadılar Bayramı bile düne göre Avrupa’dan Suudi Arabistan’a kadar hızla daha güçlü ve yaygın biçimde kutlanır olmuştur.

Daha önce burada yazdığım Eskişehir’deki Arda K. radikalleşmesine bu sefer Semih Ç.’de rastlıyoruz. Semih Ç. de odasına kapanıp son üç yılda büyük bir değişim yaşamış. Her ikisinde de cinayet ve saldırılarına eşlik eden sembolik anlatılar buluyoruz.

Keşke, “Bu saldırılar son bulur” diyebilseydim ama maalesef bu saldırıların benzerlerinin tekrarlanma olasılığı daha fazla.

Cinayeti haber veren eylemlerin videolarındaki anlatımlar

Katillerin eylemden önce ne yapacaklarını kayda almaları veya eylemi yerine getirirken haber vermeleri, yayınlamaları bile sembolik anlam taşıyor.  Bu, eylemlerin asla spontane gerçekleşmediğini, genellikle bir hazırlık gerektirdiğini gösteriyor. Planlama sürecinde failler neredeyse her zaman hedeflerini ve ne yapacaklarını açıklarlar. Semih Ç de açıkça işleyeceği cinayetleri söylemiş. Çektiği videoda geçen “Kalbini çıkarmak, gözlerini… biliyorsun zaten” ifadeleri bile ritüel cinayetlerde çok fazla görülen sembolik saldırılar olarak karşımıza çıkıyor. Hz. İsa’nın çarmıhta gözleri oyulmuştu. Kurbanın gözlerini çıkarmak aslında onu öldürürken duyulan mahcubiyetin bir ifadesidir. Çünkü insan ancak başkalarının gözlerinde utanabilir. Kalbi çıkarmak ise kurbanın kendisinden başkasına ait olmasını asla kabullenememe fikrinden kaynaklanır.

Peki tüm bunları kayda almanın anlamı nedir?

Aslında sosyal medyadaki tehditler, intihar mektupları, videolar veya manifestolar, internet ve özellikle YouTube üzerinden kasıtlı olarak yayınlanır. Ritüel suçlarda bunlar aslında katilin imzası olarak görülmelidir. Fail, hatırlanmak ister, eylemini ve amaçlarını kendisinden sonra gelenlere aktarmanın ve kendini yüceltmenin bir yoludur bu. Kendi ölümlerinin zamanını, yerini ve koşullarını seçmenin yanı sıra kimin yaşayıp kimin öleceğini seçmek bir tür tanrısallık iddiasıdır, egonun yüceltilmesidir.  Yaptıkları eylemin medyada önemli ölçüde yer alacağını ve en azından kurbanlarının aileleri ve arkadaşları için kendilerini ölümsüz kılacağını biliyorlar.

Bazı aşırı şiddet vakalarında, kurban edilen kişinin bedeninin parçalanması, kafa kesme ise mağdurun kurbanlaştırılması, bir vecit halinde adak olarak sunulması, bir tür eylemin ayinleştirilmesi anlamını taşır. Dolayısıyla bizim narsist, psikopat kişiliğin durdurulamaz vahşeti olarak gördüğümüz eylem aslında görünenden daha fazla şey ifade ediyor olabilir.

Neyle karşı karşıyayız?

Özellikle pandemi sonrası, odalarından çıkmayan gençlerin uzun süre dijital mecralarda zaman geçirdikleri kadın düşmanı (Incel) sanal gruplar, izolasyon, okült inançlar ve bilgisayar oyunları onları hızla radikalleştiriyor ve üstüne eklenen bireysel travmalarla ritüel suçlara kanalize edebiliyor.

Buradaki en temel sorun, neyle karşı karşıya kaldığımızı anlayacak ve bu gençlere yardım edebilecek kanalların olmayışıdır.

Maalesef Türkiye’de gençlerle temas eden kurumlar, kolluk, psikiyatrist ve psikologlarımız suç ve şiddete doğru bireyi kanalize eden radikalleşme ve ritüel suçlar konusunda çok fazla bilgiye ve tecrübeye sahip değiller. Bunun en büyük nedeni şiddet ve radikalleşme psikolojisine yönelik disiplinler arası bir çalışma biçiminin olmaması hatta akademik çalışmalarda bile böyle bir kaygının yer almamasıdır.

FBI Akademisi’nde Davranış Bilimleri Birimi ve suç araştırmaları bundan 40 yıl önce ülkedeki kült, okült yapıların suç ve şiddete yönelik oynadıkları rolleri anlamayı ve araştırmayı bünyesine katmıştı. Biz ise maalesef radikal kült bir cemaatin 15 Temmuz gibi bir darbeye teşebbüs etmesine rağmen bu konuda hâlâ bilimsel çalışma yapmayı görmezden gelmeye devam ediyoruz.

Terörle mücadele birimlerinde geçirdiğim uzun tecrübeler bana özellikle bu alanda FBI’in çalışmalarını gözden geçirme fırsatı sundu. FBI’ın “sembolik analiz” olarak adlandırdığı suçlu profillemelerinde kullanılan yöntem, suçun nedenini, işleniş yöntemini, kurban bilimini ve adli bilimleri belirlemede en önemli faktörün failin sahip olduğu kutsal, sembolik anlam dünyası olduğu önermesine dayanır.

Bilgisizliğin yol açtığı sorun yumağı

Her ne kadar olay yeri ve elde ettiğimiz ilk bulgular cinayetlerin cinsel, kişisel ya da patolojik nedenlerden kaynaklandığı izlenimi verse de sembolik analizde birincil neden failin kutsal algısını ritüel olarak ifade etme ihtiyacıdır. Bu suç tipolojisinde, ritüelistik motifler katilin değer ve anlam dünyasını yansıtırken, cinayeti işleme biçimi yani operasyon yöntemi suçun kartviziti olarak kabul edilir. Diğer bir ifadeyle kartvizit, failin olağandışı davranışlarını anlamamıza yardımcı olur. Dolayısıyla suçu araştıran kolluktan iddianameyi yazan savcıya bir soruşturmacı alternatif okült inançların, paganist sembollerin ve uygulamaların farkındaysa, suçlunun ritüel eylemlerinin anlamını kavraması çok olasıdır. Bunların farkında değilse genelde suç bireysel bir narsist sevgilinin intikam eylemi olarak tozlu raflara kaldırılacaktır.

Belki de buradaki en temel sorun, bu kişiye çok önceden yardım etmesi gereken aile, psikolog, polis gibi gençlerle temas eden sorumluların bu konudaki bilgisizliğinin yol açacağı devasa sorunlar yumağıdır. Çünkü ritüel cinayetlere yol açabilecek radikalleşme süreçleri konusundaki bilgisizlik öncelemeyi de yetersiz kılar. Zaten bu tür sorunlu gençlere yardım etmede kıt olan kaynaklarımız, bilgisizlikle birlikte daha büyük sorunlara dönüşür.

Semih Ç, için “Kızınızı oğlumuzdan koruyun”dan başka çare bulamayan aile aslında bu konudaki çaresizliğin bir başka ifadesi olarak kabul edilmelidir. Zira karakola şikâyet edilseydi uzaklaştırma kararından başka ne yapılabilirdi ki?  Peki uzaklaştırma kararları cinayetlere engel oluyor mu? Elbette hayır. O zaman demek ki bildiğimiz klasik önlemler bu tür cinayetleri engellemede oldukça yetersiz kalıyor ama en önemlisi sanırım neyle karşı karşıya kaldığımızı doğru anlayamamak. İnsan bilmediği düşmanı yenemez.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 14 Ekim 2024’te yayımlanmıştır.

[1] Crimes_Dawn Perlmutter, Investigating Religious Terrorism and Ritualistic Crimes, New York, 2003.

Hilmi Demir
Hilmi Demir
Prof. Dr. Hilmi Demir, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Orta Asya ve Orta Doğu Araştırma Enstitüsü Direktörü, Radikalleşme, Selefilik, İslami Hareketler Uzmanı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x