Maruz kalınan haksızlıklar, unutmanın çok zor olduğu deneyimler kimi zaman insanların tüm hayatını etkileyebiliyor. Bütün bunları affetmenin ise genellikle unutmakla ilgili olduğu düşünülüyor. Peki gerçekten öyle mi? Shayla Love, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında, bir bilim insanının görüşlerinden yola çıkarak farklı bir bakış açısı sunuyor.
Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“Kuzey Carolina’daki Duke Üniversitesi’nde hafıza araştırmacısı ve felsefeci Felipe De Brigard’a göre ‘affet ve unut’ ifadesi sorunlu. Bu ikili yüzyıllar öncesine dayanıyor. ‘Bana katlanmak zorundasın. Şimdi dua et unut ve affet’ diyordu Shakespeare’in Kral Lear’ı Cordelia’ya. Cervantes, Don Kişot’ta ‘Unutalım ve yaraları kapatalım’ diye yazmıştı.
Birine ‘affet ve unut’ tavsiyesinde bulunmak, affetmenin unutmakla veya geçmişte yapılan bir yanlışın kişinin aklından çıkmasına izin vermekle birlikte gerçekleşmesi gerektiğini ima eder.
Ancak De Brigard, kendisinin ve diğer pek çok kişinin, unutulması zor anılara sahip olduğu Kolombiya’da büyüdü. Güney Amerika ülkesi 50 yılı aşkın süredir en az 220 bin kişinin ölümüne yol açan bir savaş halindeydi ki bu kişilerin yüzde 80’inin sivil olduğu tahmin ediliyor. De Brigard 1980’lerde Bogotá’da yaşayan bir çocuktu. Aile üyeleri ve arkadaşlarının etrafı, uyuşturucu kartellerinin faaliyetleri ve ordu, gerillalar ve paramiliter güçler arasındaki savaşla çevriliydi. ‘Bombalar her yerdeydi’ diyor. ‘Hepimiz bu tür olaylarda ölen veya yaralanan insanlar tanıyorduk.’ 1996’dan 2005’e kadar her sekiz saatte bir kaçırma ihbarı oluyordu. De Brigard, ‘Birçok okul arkadaşımın ebeveynleri kaçırıldı, bazıları bir daha geri dönmedi’ diye anlatıyor. (…)
2016’daki barış anlaşmasının ardından The Guardian’a görüş bildiren Kolombiyalıların birçoğu affetme ihtiyacından bahsetmişti. 23 yaşındaki bir kişi, ‘Daha iyi bir ülke olmamızı ancak kapsayıcılık ve affetme sayesinde sağlayabiliriz’ diyordu. Affetmek her koşulda zor olabilir ve eğer unutmak bunun önemli bir parçasıysa, bu gibi bağlamlarda işler daha da zorlaşabilir.
Geçen yıl De Brigard, affetme ile hafıza arasındaki ilişkinin gerçekte ne olduğunu ortaya çıkarmak üzerine çalışmaya başladı. İnsanlar affettiklerinde, bunun nedeni geçmişteki yanlışlara dair anılarının silinmiş olması mıdır? Bu, affedilmeyen olayların muhtemelen daha net ve ayrıntılı bir şekilde, affedilenlerin ise (eğer hatırlanırsa) daha cılız bir şekilde hatırlanacağı anlamına gelir.”
Duygusal yeniden değerlendirme
Yazar, De Brigard’ın farklı bir açıklama getirdiğini belirtiyor:
“Ona göre affetmek, duygusal yeniden değerlendirmeye daha yakın. Duygusal yeniden değerlendirme, yaşanan bir olayın duygusal etkisini değiştirmek için anlamının yeniden çerçevelenmesidir. Günlük yaşamda bu, daha az öfke, kaygı veya üzüntüye yol açan zorlu bir deneyimi yeni bir bakış açısıyla düşünmeyi içerebilir. Kişinin bir olayla ilgili hissettiği duyguları değiştirir ancak olayın hafızasındaki ayrıntılarını değiştirmez. Bunun ‘hafızayı değiştirme’ yerine ‘hafızayı yatıştırma’ olduğunu düşünüyor De Brigard ve ‘olayı gerçekte olduğu gibi hatırlıyor olabilirsiniz, yatıştırma söz konusu olduğunda, onu daha önce yaşadığınız kadar olumsuz veya o kadar yoğun bir şekilde deneyimlemezsiniz’ diyor.
Eğer affetmek bu açıdan yeniden değerlendirmeye benziyorsa, o zaman unutmak gerekli değildir: Bir kişinin affedebilmesi için bir olayın anısının zayıflaması gerekmez. De Brigard, eğer durum buysa, ‘hem affeden hem de affetmeyen insanların anılarını eşit netlikte deneyimlemesini’ bekleyebiliriz diyor.
Affetmek unutturur mu?
De Brigard, bunun doğru olup olmadığını araştırmak için çevrimiçi katılımcılarla bir dizi başlangıç deneyi gerçekleştirdi. Kendisi ve meslektaşları, insanlardan son 10 yıl içinde başka birinin onlara duygusal veya fiziksel olarak zarar verdiği bir olayı hatırlamalarını istedi. Bazılarından faili affettiği bir zamanı düşünmeleri istendi; diğerleri affetmedikleri bir olayı hatırladılar. Daha sonra katılımcılar, o sıradaki hisleri gibi olayın ayrıntılarını ne kadar iyi hatırladıklarını değerlendiren bir anket doldurdular. Affedenler ve affetmeyenler olmak üzere ikiye ayrılan grubun olayların ayrıntılarını hatırlamasında bir fark yoktu.
Değişen neydi? Faili affettiğini söyleyenler, olayı hatırladıklarında duygularının yoğunluğunu daha düşük olarak değerlendirdiler ve yapılan yanlışın mevcut yaşamları için o kadar önemli olmadığını veya kimlikleri açısından merkezi olmadığını belirttiler. Affettiği bir şeyi hatırlayan kişilerin intikam alma isteği daha düşüktü ve faillerden kaçınma ihtiyaçları da daha azdı. De Brigard, ‘Yaptıkları, anılarının duygusal bileşenlerini yeniden değerlendirmekti’ diyor. ‘Olanları hâlâ hatırlıyorlardı’ ama daha az olumsuz bir şekilde.
De Brigard şimdi benzer deneyleri Kolombiya’ya yapacak: Ülkenin kuzeyindeki Montes de María’da şiddetten sağ kurtulanlar, Bogotá’da doğrudan etkilenmeyen ancak etkilenenleri tanıyanlar ve ABD’de bir karşılaştırma grubuyla. Ekibin Kolombiya’da görüşmeler yapacağı bölgelerden bazıları, De Brigard’ın büyürken gitmeyi hiç hayal etmediği yerler. De Brigard, ‘Proje, Kolombiya’nın şiddetten özellikle etkilenen çok kırsal bölgelerinde yürütülüyor. Bu insanlar korkunç şeyler yaşadı: Gözlerinin önünde öldürülen insanlar, kaçırılmalar, kaybolmalar. Neredeyse hepsi yerinden oldu ve her şeyi geride bırakmak zorunda kaldı’ diyor.
Ekibin çalışmasının, anının etkisinin azalması ile affetme arasındaki bağlantıyı veya bağlantısızlığı ve affetmenin, kişinin deneyimlerinin duygusal yönlerini değiştirmeyi nasıl içerdiğini ortaya çıkaracağını düşünüyor. Bulguları, affetme sorunu yaşayan insanlara da yardımcı olabilir.
De Brigard, ‘Affetmek isteyen ve kendilerini affetmeye hazırlayan insanların yanı sıra affetmek istemeyen ve kendilerini bu noktaya getiremeyen insanlar da var. Onları affetmeye zorlayamazsınız’ diyor: Üçüncü bir grup da söz konusu: Affetmek isteyip de affedemeyenler. De Brigard, ‘İnsanların aradığı şey, affedenlerin bulduğu tesellidir’ diyor.”
Affetmeden teselli nasıl bulunur?
Eğer affetmek tipik olarak olup biteni duygusal olarak yeniden değerlendirmeyi içeriyorsa, o zaman affetmeye gerek kalmadan aynı teselliye ulaşmak mümkün olabilir. Teorisi bunu şu şekilde olanaklı kılıyor: Affetme olmasa bile, eğer kendisine yapılan yanlışı düşündüğünde ortaya çıkan olumsuz duygulara yönelik duygusal yeniden değerlendirme stratejilerini öğrenirse, kişi yine de affetmenin sağladığı rahatlamayı hissedebilir. Nihai sonuç affetmeye yakın olabilir.
Böyle bir yaklaşımın bir örneği zamansal mesafelenme olabilir. Bu, insanları gelecekte bir olay hakkında nasıl hissedebileceklerini hayal etmeye teşvik eden bir yeniden değerlendirme stratejisidir ve araştırmalar, bunun şu andaki olumsuz duyguları azaltabileceğini öne sürüyor.
De Brigard, ‘Bence affedilemez suçlar var ve bunları affetmek gibi ahlaki bir yükümlülüğümüz yok. Yine de affetmenin psikolojik etkileri araştırılabilir’ diyor. Başka yeniden değerlendirme stratejileriyle, başlarına gelenleri ne unutabilen ne de affedebilen insanlar yine de huzura giden yolu bulabilirler.”
Bu yazı ilk kez 17 Ocak 2024’te yayımlanmıştır.