Eğitimde engeller nasıl kalkar?

Engellilerin, eğitime erişimindeki engeller nasıl kaldırılabilir? Eğitimdeki akademik başarıya endeksli rekabetçi anlayış yerini hak temelli anlayışa nasıl bırakır? Sorunu öğrencide değil, sistemde arayan kapsayıcı eğitim nasıl uygulanabilir? Yetkililere, topluma ve velilere düşen görevler neler?

2019’un Aralık ayında, Aksaray’da bir ilkokulda yaşanan ve basına da yansıyan olaylar engellilere yönelik ayrımcılığı bir kere daha gündeme taşıdı.[efn_note]BBC Türkçe (7 Kasım 2019). “Aksaray’daki otizmli çocukların aileleri konuştu: Mehmetçik İlköğretim Okulu’nda çocuklarımız arka kapıdan sokuluyor” https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50322801 (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note] Velilerin okul çıkışında özel eğitim sınıfı öğrencilerini yuhalamaları sonucunda olay, kamuoyunda da tartışıldı. Otizmli öğrencilerin velilerinden gelen açıklamalar, her birimizin yaşanan ayrımcılığın boyutlarını anlamaya çaba harcamamızı ve “herkes için adalet”in sağlanması için sorumluluk almamızı zorunlu kılıyor.

Engelli hakları aktivistlerinden Bülent Küçükaslan hepimizi “sağlamcı” zihinlerimizle yüzleşmeye ve sorumluluk almaya şu sözlerle çağırıyor:

“Benim bedenimden kime ne? … Bedenimle sorunum olduğunu mu sanıyorsunuz? Sağlamlığınızı önemsediğimi, size öykündüğümü de nereden çıkartıyorsunuz? … Tüm sakatlığımla/endamımla karşınızdayım, bana bakın…

Bakın ve sağlamcı saflıkla yaratılan bu dünyada bana yaşamı dar ettiğiniz için kendinizi sorgulayın! … Çocuklarımıza bedenin farklı hallerini, farklı gerçeklikleri, farklı yaşamları, farklı ihtiyaçları öğretmediğimiz için, saygı duymayı ve dayanışmayı anlatmadığımız için utanalım. Yani, sorumluluğu üzerimize alalım.”[efn_note]Radikal (21 Ekim 2010). “Potansiyel sakatlık” http://www.radikal.com.tr/radikal2/potansiyel-sakatlik-1104711/(Erişim tarihi: 30 Kasım 2019)[/efn_note]

Engelliler pek çok alanda ayrımcılığa uğrayan ve toplumsal yaşama katılımları gerekli ve önemli görülmeyen toplumsal grupların başında geliyor; çeşitli araştırma raporlarında haklardan yararlanmada dezavantajlı konumda olan gruplar arasında sürekli karşımıza çıkıyor.

Eğitim Reformu Girişimi’nin yayımladığı Eğitim İzleme Raporu 2019’un tüm çocukların nitelikli eğitime erişiminde mevcut durumun ele alındığı “Öğrenciler ve Eğitime Erişim” başlıklı dosyasında[efn_note]Eğitim Reformu Girişimi. (2019) Eğitim İzleme Raporu 2019: Öğrenciler ve Eğitime Erişim https://www.egitimreformugirisimi.org/wp-content/uploads/2010/01/%C3%96grenciler-ve-Egitime-Erisim.pdf (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note] da, eğitime erişimde dezavantajlı konumda olan grupların başında engelli çocuklar yer alıyor. Bu dosyada derlenen veriler eğitim alabilen öğrenci sayısının arttığını gösteriyor -ki bu umut verici bir gelişme- fakat engelli öğrencilerin nitelikli eğitim olanaklarından yararlanamadıklarını da açıkça ortaya koyuyor.

Engellilere yönelik acıma ve yardım temelli anlayış o kadar yaygın ve güçlü ki engellilerin uğradıkları ayrımcılığı ve karşı karşıya bırakıldıkları adaletsizliği “insan hakları” çerçevesinde ele alamıyoruz.

Engellilere yönelik acıma ve yardım temelli anlayış o kadar yaygın ve güçlü ki engellilerin uğradıkları ayrımcılığı ve karşı karşıya bırakıldıkları adaletsizliği “insan hakları” çerçevesinde ele alamıyoruz.

Münferit mi gerçekten?

Aksaray örneğinde, otizmli çocukların velileri basına verdikleri demeçlerde, çocuklarının okula arka kapıdan alındıklarını, yemekhanelerinin ve tuvaletlerinin ayrı olduğunu anlatıyorlar. Özel eğitim bölümünün paravanla ayrıldığını ve kapısında ‘Otistik Öğrenci Sınıfları’ yazdığını söylüyor; çocuklarının diğer çocuklarla muhatap edilmemesiyle kalmayıp son birkaç aydır da itilip kakılmaya başlandıklarını ekliyorlar. Velilerin tutum ve davranışlarının okul müdürünün değişmesiyle birlikte değiştiğini söylüyor; müdürün velileri kışkırttığını iddia ediyorlar.[efn_note]BBC Türkçe (7 Kasım 2019). “Aksaray’daki otizmli çocukların aileleri konuştu: Mehmetçik İlköğretim Okulu’nda çocuklarımız arka kapıdan sokuluyor” https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50322801 (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note]

Bu olaylar üzerine Milli Eğitim Bakanlığı iddiaların araştırılması için soruşturma başlattı, okul müdürü açığa alındı ve ‘Otistik Öğrenci Sınıfları’ tabelası kaldırıldı. Türkiye Otizm Meclisi sürecin takipçisi olacağını açıkladı.[efn_note]Euronews Türkçe (7 Kasım 2019) “Aksaray’da otizmli öğrencilerin yuhalandığı iddiası: Valilik yalanladı, MEB soruşturma başlattı” https://tr.euronews.com/2019/11/07/aksaray-otizmli-ogrencileri-yuhalandigi-iddiasi-valilik-yalanladi-meb-sorusturma-basladi (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note] Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada yaşanan olayı “münferit” olarak niteledi ve “kabul edilemez” dedi.[efn_note]BBC Türkçe (7 Kasım 2019). “Aksaray’daki otizmli çocukların aileleri konuştu: Mehmetçik İlköğretim Okulu’nda çocuklarımız arka kapıdan sokuluyor” https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50322801 (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note]

Eğitim herkes için anayasal bir hak ve bu hakkın engelliler için hayata geçirilmesinin çerçevesi de Engelliler Hakkında Kanun’un 15. maddesinde çiziliyor.

Öncelikle bu olayın “münferit” olmadığını bilmek ve kabul etmek gerekiyor. İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği Başkanı Sedef Erken “dernek olarak 50 tane benzer olayı çözdükleri”ni söylüyor; Anadolu Otizm Federasyonu Başkanı Canan Cihan ise “bu olayın ne ilk ne de son olduğunu ve bu gibi olayların yaşanmaya devam edeceği”ni ekliyor.[efn_note]Medyascope (7 Kasım 2019) “Aksaray’da yaşanan otizmli çocukların yuhalanması olayı: Sedef Erken ve Canan Cihan ile söyleşi” https://www.youtube.com/watch?v=XAUrxWy8pm0 (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note]

Oysa ki eğitim herkes için anayasal bir hak ve bu hakkın engelliler için hayata geçirilmesinin çerçevesi de Engelliler Hakkında Kanun’un 15. maddesinde çiziliyor: “Engelliler, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, yaşadıkları çevrede bütünleştirilmiş ortamlarda, eşitlik temelinde, hayat boyu eğitim imkânından ayrımcılık yapılmaksızın yararlandırılır.”[efn_note]Resmi Gazete. (7 Temmuz 2005) Engelliler Hakkında Kanun[/efn_note]

Öyleyse Kanun’da belirtilen şekilde engellilerin eğitim hakkından yararlanmalarına yönelik düzenlemeler ve uygulamalar bir “lütuf” değil, bir “yükümlülük” olarak görülmeli ve hemen şimdi hayata geçirilmelidir. Bunun için, Milli Eğitim Bakanlığının hak ihlallerine ve ihmallere yönelik yaptırım uygulamak, “münferit olaylar”da soruşturma açmak ve müdürleri açığa almakla yetinmeyip “kapsayıcı eğitim” alanında başlattığı çalışmalarını derinleştirmesine ve istikrarlı bir şekilde sürdürmesine ihtiyaç var.

Kapsayıcı eğitim nasıl olmalı?

Kapsayıcı eğitim, her bir çocuğun nitelikli eğitim hakkından tam ve etkin şekilde yararlanmasını amaçlayan bir yaklaşım. Bu yaklaşım, sorunu “öğrencide” değil “sistemde” arıyor ve her bir öğrencinin eğitime erişiminin önündeki engellerin belirlenmesine ve kaldırılmasına odaklanıyor.

Sistemin her bir öğrencinin gereksinimine yanıt verecek şekilde tasarlanmasını öneriyor ve şu iki unsuru öne çıkarıyor: 1) Eğitimde ayrımcılığı azaltmak 2) Öğrenmeye katılımı artırmak.[efn_note]UNESCO.¬(2009)¬Policy Guidelines on Inclusion in Education. France:¬UNESCO.[/efn_note]

Eğitimde ayrımcılığı azaltmak, her bir çocuğun kendini eğitim ortamında güvende ve ortama ait hissetmesi için önemli ve gerekli bir unsur; çünkü çocukların kendilerini güvende ve ortama ait hissetmedikleri durumda öğrenmeye katılımlarını sağlayabilmek mümkün olamıyor. Öğrenmeye katılımı artırmak için ise her bir öğrencinin gereksinimine yanıt verecek şekilde öğrenme ortamlarında ve süreçlerinde uyarlamalar yapmak gerekiyor.

Öğrenmeye katılımı artırmak için her bir öğrencinin gereksinimine yanıt verecek şekilde öğrenme ortamlarında ve süreçlerinde uyarlamalar yapmak gerekiyor.

Neler yapılmalı?

Bu yaklaşıma göre, özel eğitim hizmetlerinin iyileştirilmesinin yanı sıra her bir okulun kapsayıcılığının artırılmasına çaba harcanmalı. Her bir öğrencinin eşitlik temelinde ve bir arada eğitim hakkından yararlanabilmesi için okulların kapasiteleri artırılmalı. Okulun girişine rampa yapmakla yetinmeyip, okul mekânları öğrencilerin ihtiyaçları ve hatta istekleri gözetilerek tasarlanmalı.

Otizmli öğrencileri özel eğitim sınıflarına hapsetmeyip, okulun her türlü imkânından yararlanmalarının yolları açılmalı. Öğrenme süreçleri her bir öğrencinin gereksinimi hesaba katılarak tasarlanmalı; eğitim dili, materyalleri ve yöntemleri çeşitlendirilmeli. Görsel içeriklerin dokunsal veya sesli betimlemeli versiyonları üretilmeli, Braille alfabesinin ve işaret dilinin kullanımı artmalı, çok dilli materyaller kullanılmalı.

Hak sahibi yurttaşlar

Eğitim sisteminin sunduğu imkân ve olanakları çeşitlendirirken, eğitime erişimde dezavantajlı konumda bulunan toplumsal gruplara yönelik olumsuz algı ve tutumları dönüştürmek için de mücadele vermek gerekiyor. Toplumda yaygın olarak kabul görmüş hatta kanıksanmış olan engellilere yönelik “acıma ve yardım temelli yaklaşım”, engellilerin “hak sahibi yurttaşlar” olarak algılanmasının önüne geçiyor.

Engelli çocukların “normal çocuklar” ile bir arada olmaları ve aynı haklardan eşit şekilde yararlanmaları istenmeyebiliyor. Engelli çocukların haklardan eşit şekilde yararlanmalarına yönelik özel önlemler ise “ayrıcalık” olarak algılanıyor ve dirençle karşılanıyor. Bunun için, veliler başta olmak üzere eğitimin tüm paydaşları arasında “hak temelli yaklaşım”ı yaygınlaştırmak önemli oluyor. “Herkes için adalet” ancak ve ancak herkesin farklı ve biricik olduğu ama haklardan yararlanmada eşitlendiği bir anlayışın yaygınlaşmasıyla mümkün olabilir.

Hak temelli yaklaşımın önündeki engeller

Fakat eğitim sistemindeki “akademik başarıya endeksli rekabetçi anlayış”, “hak temelli yaklaşım”ın kabul görmesini zorlaştırıyor. Akademik başarının kutsandığı ve rekabetin arttığı bu ortamda her bir öğrenci diğeri için tehdit oluşturuyor, dolayısıyla ayrımcılık körükleniyor. Böylesi bir ortamda engelli öğrencilerin eğitim hakkı konu bile edilmiyor; engelli öğrenciler “normal öğrenciler”in öğrenmelerini olumsuz etkileyen ve onlara zarar verebilecek “potansiyel tehlike”ye dönüşüyor.

Oysa kapsayıcı eğitim üzerine yapılan çalışmalar okullardaki öğrenci çeşitliliğinin artırılmasına ve bu çeşitliliğin öğrencilerin sosyal, duygusal ve akademik gelişimleri için bir fırsat olarak kullanılmasına odaklanıyor. Erken yaşlardan itibaren öğrencilerin çeşitlilikle tanışmalarının ve çeşitliliği olağanlaştırmalarının yanı sıra çeşitliliği bir değer olarak görmelerinin önemine işaret ediyor.[efn_note]Govinda, R. (2009) Towards Inclusive Schools and Enhanced Learning: A Synthesis of Case Study Findings From Different Countries. France: UNESCO[/efn_note]

Engelli öğrencilerin okul öncesi dönemden başlayarak eğitime erişimlerini sağlamak için kapsamlı çalışmalar yürüten ülkelerin başında İsveç geliyor. İsveç’te sistem doğdukları andan itibaren engelli çocukların gelişimlerini artırmaya ve ailelerini desteklemeye yönelik çeşitli hizmetler sunuyor. Çalışmalarını kapsayıcı erken çocukluk eğitimi üzerine yoğunlaştıran ülkeler arasında Slovenya ve Hırvatistan da yer alıyor.[efn_note]European Agency for Special Needs and Inclusive Education. (2016) Inclusive Early Childhood Education: An analysis of 32 European Examples. Denmark: European Agency.[/efn_note] 2017 yılı itibariyle Türkiye de bu alanda çalışmalar yürüten ülkeler arasına katılıyor.[efn_note]T.C. Milli Eğitim Bakanlığı (8 Ekim 2018). Engeli olan Çocuklar için Kapsayıcı Erken Çocukluk Eğitimi Projesi https://tegm.meb.gov.tr/www/engeli-olan-cocuklar-icin-kapsayici-erken-cocukluk-egitimi-projesi/icerik/537 (Erişim tarihi: 1 Aralık 2019)[/efn_note]

Eğitim sistemindeki “akademik başarıya endeksli rekabetçi anlayış”, “hak temelli yaklaşım”ın kabul görmesini zorlaştırıyor. Akademik başarının kutsandığı ve rekabetin arttığı bu ortamda her bir öğrenci diğeri için tehdit oluşturuyor, dolayısıyla ayrımcılık körükleniyor.

Öyleyse okullardaki öğrenci çeşitliliğini bir tehdit olarak görmeyi bırakıp okulların bu çeşitliliğin gereksinimlerine yanıt verme kapasitelerini artırmaya odaklanmalıyız. Bunun için öğrencileri merkeze almalı; kendilerini ifade edebilecekleri ve ihtiyaçlarını dile getirebilecekleri alanları açmakla işe başlamalıyız.

Öğrencilerin açtıkları yoldan hareketle öğrenme mekânlarını ve süreçlerini tasarlamaya koyulmalıyız. Eğitimin kilit aktörü olan öğretmenleri desteklemeyi önemsemeli; öğretmenlerin sivil toplum ve akademi ile olan bağlarını güçlendirmeliyiz. Eğitimin en etkili paydaşlarından biri olan velilerin kapsayıcı eğitimin sağlanmasındaki rolleri üzerine düşünmeliyiz.

Okul müdürlerinden Milli Eğitim Bakanı’na kadar eğitim ile ilişkili tüm kamu personelinin her bir çocuğun yüksek yararının gözetilmesinde ve iyi olma halinin sağlanmasında yükümlülükleri olduğunu unutmamalı ve her fırsatta hatırlatmalıyız.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Aralık 2019’da yayımlanmıştır.

Melisa Soran
Melisa Soran
Melisa Soran – İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (SEÇBİR) çalışanı. Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisans eğitimini ise aynı üniversitenin Eğitim Bilimleri Programı’nda tamamladı. Bir süre özel sektörde araştırma asistanı olarak çalıştıktan sonra, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ve Eğitim Reformu Girişimi’nde (ERG) görev yaptı. Çalışmaları eleştirel düşünme, insan hakları, ayrımcılık, cinsiyet, engellilik ve kapsayıcı eğitim alanlarına yoğunlaşıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Eğitimde engeller nasıl kalkar?

Engellilerin, eğitime erişimindeki engeller nasıl kaldırılabilir? Eğitimdeki akademik başarıya endeksli rekabetçi anlayış yerini hak temelli anlayışa nasıl bırakır? Sorunu öğrencide değil, sistemde arayan kapsayıcı eğitim nasıl uygulanabilir? Yetkililere, topluma ve velilere düşen görevler neler?

2019’un Aralık ayında, Aksaray’da bir ilkokulda yaşanan ve basına da yansıyan olaylar engellilere yönelik ayrımcılığı bir kere daha gündeme taşıdı.[efn_note]BBC Türkçe (7 Kasım 2019). “Aksaray’daki otizmli çocukların aileleri konuştu: Mehmetçik İlköğretim Okulu’nda çocuklarımız arka kapıdan sokuluyor” https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50322801 (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note] Velilerin okul çıkışında özel eğitim sınıfı öğrencilerini yuhalamaları sonucunda olay, kamuoyunda da tartışıldı. Otizmli öğrencilerin velilerinden gelen açıklamalar, her birimizin yaşanan ayrımcılığın boyutlarını anlamaya çaba harcamamızı ve “herkes için adalet”in sağlanması için sorumluluk almamızı zorunlu kılıyor.

Engelli hakları aktivistlerinden Bülent Küçükaslan hepimizi “sağlamcı” zihinlerimizle yüzleşmeye ve sorumluluk almaya şu sözlerle çağırıyor:

“Benim bedenimden kime ne? … Bedenimle sorunum olduğunu mu sanıyorsunuz? Sağlamlığınızı önemsediğimi, size öykündüğümü de nereden çıkartıyorsunuz? … Tüm sakatlığımla/endamımla karşınızdayım, bana bakın…

Bakın ve sağlamcı saflıkla yaratılan bu dünyada bana yaşamı dar ettiğiniz için kendinizi sorgulayın! … Çocuklarımıza bedenin farklı hallerini, farklı gerçeklikleri, farklı yaşamları, farklı ihtiyaçları öğretmediğimiz için, saygı duymayı ve dayanışmayı anlatmadığımız için utanalım. Yani, sorumluluğu üzerimize alalım.”[efn_note]Radikal (21 Ekim 2010). “Potansiyel sakatlık” http://www.radikal.com.tr/radikal2/potansiyel-sakatlik-1104711/(Erişim tarihi: 30 Kasım 2019)[/efn_note]

Engelliler pek çok alanda ayrımcılığa uğrayan ve toplumsal yaşama katılımları gerekli ve önemli görülmeyen toplumsal grupların başında geliyor; çeşitli araştırma raporlarında haklardan yararlanmada dezavantajlı konumda olan gruplar arasında sürekli karşımıza çıkıyor.

Eğitim Reformu Girişimi’nin yayımladığı Eğitim İzleme Raporu 2019’un tüm çocukların nitelikli eğitime erişiminde mevcut durumun ele alındığı “Öğrenciler ve Eğitime Erişim” başlıklı dosyasında[efn_note]Eğitim Reformu Girişimi. (2019) Eğitim İzleme Raporu 2019: Öğrenciler ve Eğitime Erişim https://www.egitimreformugirisimi.org/wp-content/uploads/2010/01/%C3%96grenciler-ve-Egitime-Erisim.pdf (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note] da, eğitime erişimde dezavantajlı konumda olan grupların başında engelli çocuklar yer alıyor. Bu dosyada derlenen veriler eğitim alabilen öğrenci sayısının arttığını gösteriyor -ki bu umut verici bir gelişme- fakat engelli öğrencilerin nitelikli eğitim olanaklarından yararlanamadıklarını da açıkça ortaya koyuyor.

Engellilere yönelik acıma ve yardım temelli anlayış o kadar yaygın ve güçlü ki engellilerin uğradıkları ayrımcılığı ve karşı karşıya bırakıldıkları adaletsizliği “insan hakları” çerçevesinde ele alamıyoruz.

Engellilere yönelik acıma ve yardım temelli anlayış o kadar yaygın ve güçlü ki engellilerin uğradıkları ayrımcılığı ve karşı karşıya bırakıldıkları adaletsizliği “insan hakları” çerçevesinde ele alamıyoruz.

Münferit mi gerçekten?

Aksaray örneğinde, otizmli çocukların velileri basına verdikleri demeçlerde, çocuklarının okula arka kapıdan alındıklarını, yemekhanelerinin ve tuvaletlerinin ayrı olduğunu anlatıyorlar. Özel eğitim bölümünün paravanla ayrıldığını ve kapısında ‘Otistik Öğrenci Sınıfları’ yazdığını söylüyor; çocuklarının diğer çocuklarla muhatap edilmemesiyle kalmayıp son birkaç aydır da itilip kakılmaya başlandıklarını ekliyorlar. Velilerin tutum ve davranışlarının okul müdürünün değişmesiyle birlikte değiştiğini söylüyor; müdürün velileri kışkırttığını iddia ediyorlar.[efn_note]BBC Türkçe (7 Kasım 2019). “Aksaray’daki otizmli çocukların aileleri konuştu: Mehmetçik İlköğretim Okulu’nda çocuklarımız arka kapıdan sokuluyor” https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50322801 (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note]

Bu olaylar üzerine Milli Eğitim Bakanlığı iddiaların araştırılması için soruşturma başlattı, okul müdürü açığa alındı ve ‘Otistik Öğrenci Sınıfları’ tabelası kaldırıldı. Türkiye Otizm Meclisi sürecin takipçisi olacağını açıkladı.[efn_note]Euronews Türkçe (7 Kasım 2019) “Aksaray’da otizmli öğrencilerin yuhalandığı iddiası: Valilik yalanladı, MEB soruşturma başlattı” https://tr.euronews.com/2019/11/07/aksaray-otizmli-ogrencileri-yuhalandigi-iddiasi-valilik-yalanladi-meb-sorusturma-basladi (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note] Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada yaşanan olayı “münferit” olarak niteledi ve “kabul edilemez” dedi.[efn_note]BBC Türkçe (7 Kasım 2019). “Aksaray’daki otizmli çocukların aileleri konuştu: Mehmetçik İlköğretim Okulu’nda çocuklarımız arka kapıdan sokuluyor” https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50322801 (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note]

Eğitim herkes için anayasal bir hak ve bu hakkın engelliler için hayata geçirilmesinin çerçevesi de Engelliler Hakkında Kanun’un 15. maddesinde çiziliyor.

Öncelikle bu olayın “münferit” olmadığını bilmek ve kabul etmek gerekiyor. İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği Başkanı Sedef Erken “dernek olarak 50 tane benzer olayı çözdükleri”ni söylüyor; Anadolu Otizm Federasyonu Başkanı Canan Cihan ise “bu olayın ne ilk ne de son olduğunu ve bu gibi olayların yaşanmaya devam edeceği”ni ekliyor.[efn_note]Medyascope (7 Kasım 2019) “Aksaray’da yaşanan otizmli çocukların yuhalanması olayı: Sedef Erken ve Canan Cihan ile söyleşi” https://www.youtube.com/watch?v=XAUrxWy8pm0 (Erişim tarihi: 27 Kasım 2019)[/efn_note]

Oysa ki eğitim herkes için anayasal bir hak ve bu hakkın engelliler için hayata geçirilmesinin çerçevesi de Engelliler Hakkında Kanun’un 15. maddesinde çiziliyor: “Engelliler, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, yaşadıkları çevrede bütünleştirilmiş ortamlarda, eşitlik temelinde, hayat boyu eğitim imkânından ayrımcılık yapılmaksızın yararlandırılır.”[efn_note]Resmi Gazete. (7 Temmuz 2005) Engelliler Hakkında Kanun[/efn_note]

Öyleyse Kanun’da belirtilen şekilde engellilerin eğitim hakkından yararlanmalarına yönelik düzenlemeler ve uygulamalar bir “lütuf” değil, bir “yükümlülük” olarak görülmeli ve hemen şimdi hayata geçirilmelidir. Bunun için, Milli Eğitim Bakanlığının hak ihlallerine ve ihmallere yönelik yaptırım uygulamak, “münferit olaylar”da soruşturma açmak ve müdürleri açığa almakla yetinmeyip “kapsayıcı eğitim” alanında başlattığı çalışmalarını derinleştirmesine ve istikrarlı bir şekilde sürdürmesine ihtiyaç var.

Kapsayıcı eğitim nasıl olmalı?

Kapsayıcı eğitim, her bir çocuğun nitelikli eğitim hakkından tam ve etkin şekilde yararlanmasını amaçlayan bir yaklaşım. Bu yaklaşım, sorunu “öğrencide” değil “sistemde” arıyor ve her bir öğrencinin eğitime erişiminin önündeki engellerin belirlenmesine ve kaldırılmasına odaklanıyor.

Sistemin her bir öğrencinin gereksinimine yanıt verecek şekilde tasarlanmasını öneriyor ve şu iki unsuru öne çıkarıyor: 1) Eğitimde ayrımcılığı azaltmak 2) Öğrenmeye katılımı artırmak.[efn_note]UNESCO.¬(2009)¬Policy Guidelines on Inclusion in Education. France:¬UNESCO.[/efn_note]

Eğitimde ayrımcılığı azaltmak, her bir çocuğun kendini eğitim ortamında güvende ve ortama ait hissetmesi için önemli ve gerekli bir unsur; çünkü çocukların kendilerini güvende ve ortama ait hissetmedikleri durumda öğrenmeye katılımlarını sağlayabilmek mümkün olamıyor. Öğrenmeye katılımı artırmak için ise her bir öğrencinin gereksinimine yanıt verecek şekilde öğrenme ortamlarında ve süreçlerinde uyarlamalar yapmak gerekiyor.

Öğrenmeye katılımı artırmak için her bir öğrencinin gereksinimine yanıt verecek şekilde öğrenme ortamlarında ve süreçlerinde uyarlamalar yapmak gerekiyor.

Neler yapılmalı?

Bu yaklaşıma göre, özel eğitim hizmetlerinin iyileştirilmesinin yanı sıra her bir okulun kapsayıcılığının artırılmasına çaba harcanmalı. Her bir öğrencinin eşitlik temelinde ve bir arada eğitim hakkından yararlanabilmesi için okulların kapasiteleri artırılmalı. Okulun girişine rampa yapmakla yetinmeyip, okul mekânları öğrencilerin ihtiyaçları ve hatta istekleri gözetilerek tasarlanmalı.

Otizmli öğrencileri özel eğitim sınıflarına hapsetmeyip, okulun her türlü imkânından yararlanmalarının yolları açılmalı. Öğrenme süreçleri her bir öğrencinin gereksinimi hesaba katılarak tasarlanmalı; eğitim dili, materyalleri ve yöntemleri çeşitlendirilmeli. Görsel içeriklerin dokunsal veya sesli betimlemeli versiyonları üretilmeli, Braille alfabesinin ve işaret dilinin kullanımı artmalı, çok dilli materyaller kullanılmalı.

Hak sahibi yurttaşlar

Eğitim sisteminin sunduğu imkân ve olanakları çeşitlendirirken, eğitime erişimde dezavantajlı konumda bulunan toplumsal gruplara yönelik olumsuz algı ve tutumları dönüştürmek için de mücadele vermek gerekiyor. Toplumda yaygın olarak kabul görmüş hatta kanıksanmış olan engellilere yönelik “acıma ve yardım temelli yaklaşım”, engellilerin “hak sahibi yurttaşlar” olarak algılanmasının önüne geçiyor.

Engelli çocukların “normal çocuklar” ile bir arada olmaları ve aynı haklardan eşit şekilde yararlanmaları istenmeyebiliyor. Engelli çocukların haklardan eşit şekilde yararlanmalarına yönelik özel önlemler ise “ayrıcalık” olarak algılanıyor ve dirençle karşılanıyor. Bunun için, veliler başta olmak üzere eğitimin tüm paydaşları arasında “hak temelli yaklaşım”ı yaygınlaştırmak önemli oluyor. “Herkes için adalet” ancak ve ancak herkesin farklı ve biricik olduğu ama haklardan yararlanmada eşitlendiği bir anlayışın yaygınlaşmasıyla mümkün olabilir.

Hak temelli yaklaşımın önündeki engeller

Fakat eğitim sistemindeki “akademik başarıya endeksli rekabetçi anlayış”, “hak temelli yaklaşım”ın kabul görmesini zorlaştırıyor. Akademik başarının kutsandığı ve rekabetin arttığı bu ortamda her bir öğrenci diğeri için tehdit oluşturuyor, dolayısıyla ayrımcılık körükleniyor. Böylesi bir ortamda engelli öğrencilerin eğitim hakkı konu bile edilmiyor; engelli öğrenciler “normal öğrenciler”in öğrenmelerini olumsuz etkileyen ve onlara zarar verebilecek “potansiyel tehlike”ye dönüşüyor.

Oysa kapsayıcı eğitim üzerine yapılan çalışmalar okullardaki öğrenci çeşitliliğinin artırılmasına ve bu çeşitliliğin öğrencilerin sosyal, duygusal ve akademik gelişimleri için bir fırsat olarak kullanılmasına odaklanıyor. Erken yaşlardan itibaren öğrencilerin çeşitlilikle tanışmalarının ve çeşitliliği olağanlaştırmalarının yanı sıra çeşitliliği bir değer olarak görmelerinin önemine işaret ediyor.[efn_note]Govinda, R. (2009) Towards Inclusive Schools and Enhanced Learning: A Synthesis of Case Study Findings From Different Countries. France: UNESCO[/efn_note]

Engelli öğrencilerin okul öncesi dönemden başlayarak eğitime erişimlerini sağlamak için kapsamlı çalışmalar yürüten ülkelerin başında İsveç geliyor. İsveç’te sistem doğdukları andan itibaren engelli çocukların gelişimlerini artırmaya ve ailelerini desteklemeye yönelik çeşitli hizmetler sunuyor. Çalışmalarını kapsayıcı erken çocukluk eğitimi üzerine yoğunlaştıran ülkeler arasında Slovenya ve Hırvatistan da yer alıyor.[efn_note]European Agency for Special Needs and Inclusive Education. (2016) Inclusive Early Childhood Education: An analysis of 32 European Examples. Denmark: European Agency.[/efn_note] 2017 yılı itibariyle Türkiye de bu alanda çalışmalar yürüten ülkeler arasına katılıyor.[efn_note]T.C. Milli Eğitim Bakanlığı (8 Ekim 2018). Engeli olan Çocuklar için Kapsayıcı Erken Çocukluk Eğitimi Projesi https://tegm.meb.gov.tr/www/engeli-olan-cocuklar-icin-kapsayici-erken-cocukluk-egitimi-projesi/icerik/537 (Erişim tarihi: 1 Aralık 2019)[/efn_note]

Eğitim sistemindeki “akademik başarıya endeksli rekabetçi anlayış”, “hak temelli yaklaşım”ın kabul görmesini zorlaştırıyor. Akademik başarının kutsandığı ve rekabetin arttığı bu ortamda her bir öğrenci diğeri için tehdit oluşturuyor, dolayısıyla ayrımcılık körükleniyor.

Öyleyse okullardaki öğrenci çeşitliliğini bir tehdit olarak görmeyi bırakıp okulların bu çeşitliliğin gereksinimlerine yanıt verme kapasitelerini artırmaya odaklanmalıyız. Bunun için öğrencileri merkeze almalı; kendilerini ifade edebilecekleri ve ihtiyaçlarını dile getirebilecekleri alanları açmakla işe başlamalıyız.

Öğrencilerin açtıkları yoldan hareketle öğrenme mekânlarını ve süreçlerini tasarlamaya koyulmalıyız. Eğitimin kilit aktörü olan öğretmenleri desteklemeyi önemsemeli; öğretmenlerin sivil toplum ve akademi ile olan bağlarını güçlendirmeliyiz. Eğitimin en etkili paydaşlarından biri olan velilerin kapsayıcı eğitimin sağlanmasındaki rolleri üzerine düşünmeliyiz.

Okul müdürlerinden Milli Eğitim Bakanı’na kadar eğitim ile ilişkili tüm kamu personelinin her bir çocuğun yüksek yararının gözetilmesinde ve iyi olma halinin sağlanmasında yükümlülükleri olduğunu unutmamalı ve her fırsatta hatırlatmalıyız.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Aralık 2019’da yayımlanmıştır.

Melisa Soran
Melisa Soran
Melisa Soran – İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (SEÇBİR) çalışanı. Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisans eğitimini ise aynı üniversitenin Eğitim Bilimleri Programı’nda tamamladı. Bir süre özel sektörde araştırma asistanı olarak çalıştıktan sonra, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ve Eğitim Reformu Girişimi’nde (ERG) görev yaptı. Çalışmaları eleştirel düşünme, insan hakları, ayrımcılık, cinsiyet, engellilik ve kapsayıcı eğitim alanlarına yoğunlaşıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x