Pakistan’da iskambilden kuleler yıkılırken

Pakistan’da yaşanan büyük güç mücadelesinin arkasında ne var? Siyasal sistem, yozlaşmayı nasıl teşvik ediyor? Kurallar neden işlemiyor? Ülke, IMF’ye muhtaç hale nasıl geldi? Doç. Dr. Ömer Aslan yazdı.

Pakistan’da eski Başbakan İmran Han’ın sonradan serbest bırakılsa da Mayıs başında tutuklanması ülkede yaklaşık bir yıldır devam eden güç mücadelesini yeni bir boyuta taşıdı. Bıçaklar çekildi ve Pakistan siyasetinde iskambilden kuleler yıkılmaya başladı.

2018 yılında ordunun da desteğiyle iktidara gelen Pakistan Adalet Partisi (PTI) lideri İmran Han, 2022 yılının Nisan ayında Federal Meclis’te yapılan güvensizlik oylaması sonucu iktidarı kaybetti. O günden bu yana iktidardaki Pakistan Demokrasi Hareketi koalisyonu, ordu, Pakistan Adalet Partisi, Anayasa Mahkemesi, alt ve üst yerel mahkemeler arasında büyük bir güç mücadelesi yaşanıyor.

İktidarını kaybettiği günden bu yana onlarca yolsuzluk davasıyla boğuşan İmran Han, 9 Mayıs’ta bu davalardan birinde ‘Ulusal Hesap Verebilirlik Bürosu’nun talebi üzerine gözaltına alındı. İmran Han taraftarları müteakiben sokaklara döküldüler. Yer yer orduya ait binaları da hedef alan şiddet eylemlerine de sahne olan gösteriler düzenlendi. Han’ın lideri olduğu Pakistan Adalet Partisi de tutuklama kararını Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi de Han’ın lehinde karar alınca kefaletle serbest bırakıldı.

Kusurlu ve kuralsız bir ülke

Pakistan doğum kusurları çok olan bir ülke. Kurulduktan bir yıl sonra Hindistan’la savaşa giren ülkede sonraki on yılda Anayasa yapılamadı. Federal sistemle yönetilen ülkede eyaletler ve merkez arasında güç paylaşımı her zaman sorunlu olageldi. Çok etnik kimlikli ülkede gerçek anlamda bir ‘milli’ kimlik oluşturulabilmiş de değil.

Ülke Afganistan, Hindistan ve İran’la akut sınır sorunlarına sahip. Hâlâ yamalı bohçaya dönen 1973 Anayasasıyla yönetilen ülke, bağımsızlıktan bu yana neredeyse otuz üç yılını askerî yönetimler altında geçirdi. Milyonlarca Afgan mülteci Sovyet işgalinden beri ülkede yaşıyor. Ülkenin başkanlık sistemiyle mi, yoksa parlamenter sistemle mi yönetilmesi gerektiği konusunda sürekli bir gelgit yaşanmakta.

Pakistan’da her şey ayarlanabilir

Yazar Daniyal Mueenuddin, Başka Odalarda Başka Hayatlar adlı romanında, polis yolsuzluğuyla iç içe geçen bir hırsızlık olayı ve sonrasında meydana gelen cinayet için ‘Pakistan’da her şey ayarlanabilir’ derken maalesef haklı. Devlet yetkililerinin yabancı ülke hükümetlerince kendilerine verilen hediyeleri Toshakana adındaki idari birime bildirdikten sonra rayiç bedelinin altında bir fiyata satın alabilmeleri, bunun en güzel örneklerinden. En son 2022 yılında Han için yapılan güvensizlik oylamasında da görüldüğü gibi, milletvekillerinin en kritik anlarda oylarını başka partilere satmaları da Anayasada yasaklanmasına rağmen oldukça alışılagelmiş bir durum.

Ayrıca, Pakistan siyasetindeki aktörler kurallarını hiçbirinin kabul etmediği bir oyunun oyuncuları. Son on beş yılda iyice ayyuka çıkan, her siyasi aktörün benimsediği, en önemli kentlerde caddeleri, yolları ve meydanları günlerce işgal ederek ülkeyi felç etme politikası bunun bir örneği. İmran Han’ın partisi Pakistan Adalet Partisi’nin kontrol ettiği Pencap ve Hayber Pahtunva eyaletlerinde olduğu gibi, eyalet meclislerinin feshinden itibaren 90 gün içinde seçim yapılması anayasal bir zorunluluk olsa bile mevcut hükümetin buna direnmesi de kural tanımazlığın bir başka göstergesi.

Popülist İmran Han ve ordu

1971-1977 arasındaki Zülfikar Ali Butto’lu yıllardan sonra Pakistan tarihinin ikinci popülist siyasetçisi İmran Han oldu. Hem merkezdeki hem de yereldeki aile hanedanlığının siyasetinden bıkmış, 15-33 yaş arası nüfus oranı %60’lar civarında olan, ekonomisi son derece zorda ve dış politikası sıkışıp kalmış bir ülkede siyasete yeni bir soluk getirmek için yeni bir aktör olarak ortaya çıktı. Kendisini Pakistan’ın kurtarıcısı olarak sundu, Yeni Pakistan’ı kurmayı vadetti.

İktidarda kaldığı 2018-2022 yılları arasında ordu ile büyük oranda çok iyi anlaştı; orduyu ekonomi yönetimine dahil etti, ülkeyi orduyla birlikte yönettikleri bir hibrit rejim kurulmasına vesile oldu. İktidarı döneminde medya üzerinde büyük bir baskı kuruldu; muhalifler tutuklandı. Ülkede ortaya çıkan sosyal hareketler dış güçlerin kontrolünde olmakla suçlandı ve bastırıldı. 2022’de kendisini devirmekle suçlayacağı Genelkurmay Başkanı Kamar Bacva’nın görev süresini 2019 yılında üç yıl uzattı.

Ancak İmran Han, Pakistan’da geçmiş birçok siyasetçinin denediği gibi Genelkurmay Başkanını kendi seçmek ve kendi dış politika söylemini tutturmak isteyince ordu ile arası açıldı. Ordunun ‘tarafsızlığını’ ilan etmesi, iktidarının sonunu getirdi.

Fakat İmran Han’ın popülaritesi muhalefetteyken de hiç azalmadı. Bunun farkında olan İmran Han, ekonomik krizi daha da derinleştiren, artan terör eylemleri ve sel felaketiyle de iyice sarsılan koalisyon hükümetini seçimlere zorlamak istedi. Bunun için kendi kontrolünde olan Pencap ve Hayber Pahtunva eyalet meclislerini Ocak ayı ortasında lağvetti.

Anayasaya göre, Seçim Komisyonu doksan gün içerisinde bu eyaletlerde seçime gitmeliydi. Ancak önce hükümet bunu reddetti; sonra ordu sandık güvenliğini sağlamak için asker sağlayabilecek durumda olmadığını söyledi. O günden bu yana yerel mahkemeler, Anayasa Mahkemesi, ordu, hükümet ve Pakistan Adalet Partisi arasında acımasız bir savaş yaşanıyor. Öyle ki, İçişleri Bakanı Rana Sanaullah, ‘ya İmran ya biz; ancak birimiz var olabilir’ dedi. Koalisyon ortaklarından İslam Uleması Cemaati-Fazlur-Rahman Partisi lideri Fazlur Rehman, birkaç gün önce İmran Han’ın siyasetten temizlenmesi çağrısında bulundu.

Son krizde, sıkıyönetim ilanı ihtimali ordu tarafından şimdilik reddediliyor. Hükümet seçimleri olabildiğince erteleyip, bu sürede İmran Han’ın tamamen siyasetin dışına çıkarılmasını sağlamak, Anayasa Mahkemesi prosedürlerini yeniden düzenleyen ve Anayasa Mahkemesi Başkanının yetkilerini kısıtlamak, Londra’da yaşayan, yolsuzluktan hüküm giymiş Navaz Şerif’in ülkeye dönüşünü sağlamak ve böylece iktidarı elinde tutmak istiyor.

Ordu-siyaset ilişkisi

Pakistan’da ordunun 1988 seçimlerinden bu yana kurmuş olduğu sistem tamamen tıkanmış durumda. 88 seçimlerine doğrudan bir siyasi ittifak kurdurarak müdahale eden ordunun kurduğu oyunda Hindistan korkusuna oynamak, radikal küçük din-temelli siyasi partiler, iş insanları ve medya en önemli araçlar oldu. Sistem, İmran Han’ın tutuklandığı soruşturmada da görüldüğü gibi, partileri ‘devlet‘ ile iç içe iş insanlarına muhtaç ediyor, ama siyasi partiler devre dışı bırakılmak istendiğinde de ilk olarak yolsuzluk silahı kullanılıyor. Bazı ulemanın bugün Pakistan ordusunu savunmak için ortaya çıkmalarında da görüldüğü üzere, İslam Uleması Cemaati-Fazlur-Rahman Partisi gibi din-temelli küçük siyasi partiler, siyasi açılımları kısıtlayarak, sokakları harekete geçirerek iktidarları baskı altında tutmak için devreye sokuluyor. Böylece, ordu iplerini kontrol ettiği bu oyunda, geçmişteki bazı deneyimlerden de ders aldığı için iktidara doğrudan el koyarak kendini hedef haline getirmiyor.

Ordu, gençliği sahiplenip militarize etmeye, geçtiğimiz yaz yaşanan sel felaketinde olduğu gibi kendini kurtarıcı rolünde sunmaya, dış politikayı ve ekonomiyi yönetmeye devam ediyor. Ordunun kontrolündeki Pakistan Gizli Servisi’nin (ISI) kaç elemanı olduğunu bile kimse bilmiyor.

Pakistan’da toplumsal değişim isteği

Pakistan’da bugüne dek emir komuta hiyerarşisi dışında darbe girişimi hiç olmadı; 1958, 1969, 1977, 2009 yıllarındaki darbe girişimlerine karşı sivil direniş yapılmadı. Halkın şartsız desteği ve ‘ülkeyi ayakta tutan tek kurum’ algısı orduya büyük konfor sağladı. Son bir yıldır meydana gelen gelişmeler ve orduya yönelik ortaya çıkan tepki bu durumun değişmeye başladığını gösteriyor. Pakistan’da büyük bir toplumsal değişim isteği var. İmran Han da bu dalgada sörf yapıyor.

İmran Han, aylara yayılan iktidarını kaybetme süreci ve sonrasında üst düzey generalleri doğrudan hedef tahtasına oturttu. O süreçte Pakistan tarihinde ilk defa ordu içerisinde İmran Han’ın iktidarını kaybetmesi ve yerine eski düzenin hanedan partilerinin (Şerifler ve Butto’lar) geri dönmesinden ordu içerisinde büyük rahatsızlık duyulduğu haberleri yapıldı. Ordu uzun yıllar sonra ilk defa kendisini savunmak durumunda kaldı. Bu süreçte Genelkurmay Başkanı Bacva’nın yerini Asım Münir aldı, oysa istihbarat servisinin başındayken İmran Han’ın iktidarının ilk aylarında beklenmedik şekilde görevden alınmıştı. İmran Han, tutuklanma hadisesinden sonra, ordu ile Genelkurmay Başkanı arasında zekice bir ayrım yaparak doğrudan Münir’i hedef aldı. Ordu içerisinde rahatsızlık olduğu haberleri üzerine, ordu sözcüsü bir kez daha iddiaları reddetmek durumunda kaldı.

Kısacası, ülkede ordu sanki siyaset-üstü bir kurummuş gibi davrananların sayısı giderek azalıyor, bu da ordu üzerindeki baskıyı arttırıyor.

Pakistan nereye gidiyor?

Tüm bunların en genel sonucu çok uzun zamandır sorunlarla anılan, giderek artan şekilde dünya siyasetinde ‘konu dışı’ ve ‘yük’ haline gelen Pakistan’ın bu statüsünün iyice tescillenmesi olacak. Ülkenin 2018 yılında dillendirilen, İmran Han iktidarında ordunun da desteğiyle birlikte ‘jeopolitik’ yaklaşımdan ‘jeoekonomiye’ geçme planları tamamen çökmüş durumda. Yani Pakistan’ın jeopolitik konumundan geldiği varsayılan gücünü artık siyasi kazanımlar için değil, başta Orta Asya ile ticaret bağlarını geliştirerek ülke ekonomisini iyileştirmek için kullanma hedefi iç siyasette boğuldu.

ABD’nin çekilmesi sonrasında, Pakistan’ın Afganistan’a dair, Taliban kontrolündeki Afganistan’ı yönetme, iki ülke arasında Afganistan’ın şimdiye dek tanımadığı ‘sınır hattı’ gibi sorunları artık çözme ve mümkünse Çin’le ittifak halinde Hindistan’a karşı stratejik derinlik sağlamak için kullanma hayalleri tamamen suya düşmüş durumda. Pakistan’daki planların aksine, geçtiğimiz yıl Pakistan-Afganistan sınırı Pakistan ordusu ile Taliban güçleri arasında yoğun çatışmalara neden oldu. Afgan toprakları, ‘Pakistan Talibanı’nın (TTP) Pakistan’a terör saldırıları gerçekleştirdiği ‘korunaklı alan’ haline geldi. Yani, Pakistan, Taliban yönetimindeki Afganistan’da stratejik derinlik elde etmek bir yana, stratejik tehditle karşı karşıya.

Diğer yandan, Hindistan-ABD ilişkileri son sürat ilerlemeye devam ediyor. Belki son on yıla dek Pakistan’ın önde olduğu Körfez bölgesinde, artık Hindistan daha gözde aktör olmaya başladı. Başta Suudi Arabistan olmak üzere hiçbir Körfez ülkesi Pakistan’a eskiden olduğu gibi şartsız koşulsuz finansal destek sağlamak istemiyor. Körfez ülkeleri ile Hindistan arasında ABD destekli bölgesel ekonomik entegrasyon hesapları yapılıyor. Pakistan’ın en yakın ve kritik ortağı Çin, 6 Mayıs’ta ülkede siyasi istikrar çağrısında bulunduktan birkaç gün sonra İmran Han tutuklandı ve ülkedeki kriz aksine daha da derinleşti.

250 milyonluk nükleer güce sahip Pakistan aylardır IMF’den gelecek bir milyar dolar civarında parayı bekliyor. ABD’de Biden yönetiminin Pakistan’a genel bakışı son derece olumsuz. Avrupa Birliği gündemine Pakistan, göçmen akımı çerçevesinde ancak yer buluyor.

Pakistan’da ne olmalı?

Türkiye-Pakistan ilişkilerine tarihsel olarak bakıldığında ikili ilişkilerin kısa birkaç dönem haricinde her iki ülkedeki siyasi dalgalanmalardan kolay kolay etkilenmediği görülebilir. Ancak Türkiye’nin ikili askerî ilişkilerdeki tarihsel sürekliliğe ve siyasi yakınlığa aldanmayıp, İmran Han’ın iktidarını kaybettiği süreçte de görülen pragmatik politikasını bırakarak gerçek bir dost olarak Pakistan’a normatif bir yaklaşım geliştirmesi gerekiyor.

Pakistan’da ana siyasi partilerin ordunun sürdürdüğü bu oyunun artık farkına varıp, oyunun unsurları olmayı reddedip yeni bir siyasi pakt oluşturmaları gerek. Yoksa, 90’lı yılların başında bu oyun Benazir Butto’ya karşı oynanmış, bu oyun sonunda iktidarı altın tepside eline alan Navaz Şerif birkaç yıl sonra 99 darbesine maruz kalmıştı.

İmran Han’ın iktidarında, ordu ile Şerifler ters düşmüş, İmran Han bu çatışmayı memnuniyetle seyretmişti. Şimdi de iktidar koalisyonu İmran Han’a karşı tutkuyla orduyu savunuyor. Pakistan’da siyasi elitin yeni bir siyasi çerçevede anlaşması, bunu yeni bir Anayasa’ya dökmeleri, Pakistan’ı bir nevi yeniden kurmaları gerek.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 18 Mayıs 2023’te yayımlanmıştır.

Ömer Aslan
Ömer Aslan
Doç. Dr. Ömer Aslan - Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. The United States and Military Coups in Turkey and Pakistan – Between Conspiracy and Reality (Palgrave Macmillan, 2018) kitabının yazarı. Karşılaştırmalı sivil asker ilişkilerine ve Türkiye dış politikasına dair makaleleri Turkish Studies, British Journal of Middle Eastern Studies, Middle East Critique, Mediterranean Politics, Journal of Balkan and Near Eastern Studies dergilerinde ve Oxford Research Encyclopedia of Politics'te yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Pakistan’da iskambilden kuleler yıkılırken

Pakistan’da yaşanan büyük güç mücadelesinin arkasında ne var? Siyasal sistem, yozlaşmayı nasıl teşvik ediyor? Kurallar neden işlemiyor? Ülke, IMF’ye muhtaç hale nasıl geldi? Doç. Dr. Ömer Aslan yazdı.

Pakistan’da eski Başbakan İmran Han’ın sonradan serbest bırakılsa da Mayıs başında tutuklanması ülkede yaklaşık bir yıldır devam eden güç mücadelesini yeni bir boyuta taşıdı. Bıçaklar çekildi ve Pakistan siyasetinde iskambilden kuleler yıkılmaya başladı.

2018 yılında ordunun da desteğiyle iktidara gelen Pakistan Adalet Partisi (PTI) lideri İmran Han, 2022 yılının Nisan ayında Federal Meclis’te yapılan güvensizlik oylaması sonucu iktidarı kaybetti. O günden bu yana iktidardaki Pakistan Demokrasi Hareketi koalisyonu, ordu, Pakistan Adalet Partisi, Anayasa Mahkemesi, alt ve üst yerel mahkemeler arasında büyük bir güç mücadelesi yaşanıyor.

İktidarını kaybettiği günden bu yana onlarca yolsuzluk davasıyla boğuşan İmran Han, 9 Mayıs’ta bu davalardan birinde ‘Ulusal Hesap Verebilirlik Bürosu’nun talebi üzerine gözaltına alındı. İmran Han taraftarları müteakiben sokaklara döküldüler. Yer yer orduya ait binaları da hedef alan şiddet eylemlerine de sahne olan gösteriler düzenlendi. Han’ın lideri olduğu Pakistan Adalet Partisi de tutuklama kararını Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi de Han’ın lehinde karar alınca kefaletle serbest bırakıldı.

Kusurlu ve kuralsız bir ülke

Pakistan doğum kusurları çok olan bir ülke. Kurulduktan bir yıl sonra Hindistan’la savaşa giren ülkede sonraki on yılda Anayasa yapılamadı. Federal sistemle yönetilen ülkede eyaletler ve merkez arasında güç paylaşımı her zaman sorunlu olageldi. Çok etnik kimlikli ülkede gerçek anlamda bir ‘milli’ kimlik oluşturulabilmiş de değil.

Ülke Afganistan, Hindistan ve İran’la akut sınır sorunlarına sahip. Hâlâ yamalı bohçaya dönen 1973 Anayasasıyla yönetilen ülke, bağımsızlıktan bu yana neredeyse otuz üç yılını askerî yönetimler altında geçirdi. Milyonlarca Afgan mülteci Sovyet işgalinden beri ülkede yaşıyor. Ülkenin başkanlık sistemiyle mi, yoksa parlamenter sistemle mi yönetilmesi gerektiği konusunda sürekli bir gelgit yaşanmakta.

Pakistan’da her şey ayarlanabilir

Yazar Daniyal Mueenuddin, Başka Odalarda Başka Hayatlar adlı romanında, polis yolsuzluğuyla iç içe geçen bir hırsızlık olayı ve sonrasında meydana gelen cinayet için ‘Pakistan’da her şey ayarlanabilir’ derken maalesef haklı. Devlet yetkililerinin yabancı ülke hükümetlerince kendilerine verilen hediyeleri Toshakana adındaki idari birime bildirdikten sonra rayiç bedelinin altında bir fiyata satın alabilmeleri, bunun en güzel örneklerinden. En son 2022 yılında Han için yapılan güvensizlik oylamasında da görüldüğü gibi, milletvekillerinin en kritik anlarda oylarını başka partilere satmaları da Anayasada yasaklanmasına rağmen oldukça alışılagelmiş bir durum.

Ayrıca, Pakistan siyasetindeki aktörler kurallarını hiçbirinin kabul etmediği bir oyunun oyuncuları. Son on beş yılda iyice ayyuka çıkan, her siyasi aktörün benimsediği, en önemli kentlerde caddeleri, yolları ve meydanları günlerce işgal ederek ülkeyi felç etme politikası bunun bir örneği. İmran Han’ın partisi Pakistan Adalet Partisi’nin kontrol ettiği Pencap ve Hayber Pahtunva eyaletlerinde olduğu gibi, eyalet meclislerinin feshinden itibaren 90 gün içinde seçim yapılması anayasal bir zorunluluk olsa bile mevcut hükümetin buna direnmesi de kural tanımazlığın bir başka göstergesi.

Popülist İmran Han ve ordu

1971-1977 arasındaki Zülfikar Ali Butto’lu yıllardan sonra Pakistan tarihinin ikinci popülist siyasetçisi İmran Han oldu. Hem merkezdeki hem de yereldeki aile hanedanlığının siyasetinden bıkmış, 15-33 yaş arası nüfus oranı %60’lar civarında olan, ekonomisi son derece zorda ve dış politikası sıkışıp kalmış bir ülkede siyasete yeni bir soluk getirmek için yeni bir aktör olarak ortaya çıktı. Kendisini Pakistan’ın kurtarıcısı olarak sundu, Yeni Pakistan’ı kurmayı vadetti.

İktidarda kaldığı 2018-2022 yılları arasında ordu ile büyük oranda çok iyi anlaştı; orduyu ekonomi yönetimine dahil etti, ülkeyi orduyla birlikte yönettikleri bir hibrit rejim kurulmasına vesile oldu. İktidarı döneminde medya üzerinde büyük bir baskı kuruldu; muhalifler tutuklandı. Ülkede ortaya çıkan sosyal hareketler dış güçlerin kontrolünde olmakla suçlandı ve bastırıldı. 2022’de kendisini devirmekle suçlayacağı Genelkurmay Başkanı Kamar Bacva’nın görev süresini 2019 yılında üç yıl uzattı.

Ancak İmran Han, Pakistan’da geçmiş birçok siyasetçinin denediği gibi Genelkurmay Başkanını kendi seçmek ve kendi dış politika söylemini tutturmak isteyince ordu ile arası açıldı. Ordunun ‘tarafsızlığını’ ilan etmesi, iktidarının sonunu getirdi.

Fakat İmran Han’ın popülaritesi muhalefetteyken de hiç azalmadı. Bunun farkında olan İmran Han, ekonomik krizi daha da derinleştiren, artan terör eylemleri ve sel felaketiyle de iyice sarsılan koalisyon hükümetini seçimlere zorlamak istedi. Bunun için kendi kontrolünde olan Pencap ve Hayber Pahtunva eyalet meclislerini Ocak ayı ortasında lağvetti.

Anayasaya göre, Seçim Komisyonu doksan gün içerisinde bu eyaletlerde seçime gitmeliydi. Ancak önce hükümet bunu reddetti; sonra ordu sandık güvenliğini sağlamak için asker sağlayabilecek durumda olmadığını söyledi. O günden bu yana yerel mahkemeler, Anayasa Mahkemesi, ordu, hükümet ve Pakistan Adalet Partisi arasında acımasız bir savaş yaşanıyor. Öyle ki, İçişleri Bakanı Rana Sanaullah, ‘ya İmran ya biz; ancak birimiz var olabilir’ dedi. Koalisyon ortaklarından İslam Uleması Cemaati-Fazlur-Rahman Partisi lideri Fazlur Rehman, birkaç gün önce İmran Han’ın siyasetten temizlenmesi çağrısında bulundu.

Son krizde, sıkıyönetim ilanı ihtimali ordu tarafından şimdilik reddediliyor. Hükümet seçimleri olabildiğince erteleyip, bu sürede İmran Han’ın tamamen siyasetin dışına çıkarılmasını sağlamak, Anayasa Mahkemesi prosedürlerini yeniden düzenleyen ve Anayasa Mahkemesi Başkanının yetkilerini kısıtlamak, Londra’da yaşayan, yolsuzluktan hüküm giymiş Navaz Şerif’in ülkeye dönüşünü sağlamak ve böylece iktidarı elinde tutmak istiyor.

Ordu-siyaset ilişkisi

Pakistan’da ordunun 1988 seçimlerinden bu yana kurmuş olduğu sistem tamamen tıkanmış durumda. 88 seçimlerine doğrudan bir siyasi ittifak kurdurarak müdahale eden ordunun kurduğu oyunda Hindistan korkusuna oynamak, radikal küçük din-temelli siyasi partiler, iş insanları ve medya en önemli araçlar oldu. Sistem, İmran Han’ın tutuklandığı soruşturmada da görüldüğü gibi, partileri ‘devlet‘ ile iç içe iş insanlarına muhtaç ediyor, ama siyasi partiler devre dışı bırakılmak istendiğinde de ilk olarak yolsuzluk silahı kullanılıyor. Bazı ulemanın bugün Pakistan ordusunu savunmak için ortaya çıkmalarında da görüldüğü üzere, İslam Uleması Cemaati-Fazlur-Rahman Partisi gibi din-temelli küçük siyasi partiler, siyasi açılımları kısıtlayarak, sokakları harekete geçirerek iktidarları baskı altında tutmak için devreye sokuluyor. Böylece, ordu iplerini kontrol ettiği bu oyunda, geçmişteki bazı deneyimlerden de ders aldığı için iktidara doğrudan el koyarak kendini hedef haline getirmiyor.

Ordu, gençliği sahiplenip militarize etmeye, geçtiğimiz yaz yaşanan sel felaketinde olduğu gibi kendini kurtarıcı rolünde sunmaya, dış politikayı ve ekonomiyi yönetmeye devam ediyor. Ordunun kontrolündeki Pakistan Gizli Servisi’nin (ISI) kaç elemanı olduğunu bile kimse bilmiyor.

Pakistan’da toplumsal değişim isteği

Pakistan’da bugüne dek emir komuta hiyerarşisi dışında darbe girişimi hiç olmadı; 1958, 1969, 1977, 2009 yıllarındaki darbe girişimlerine karşı sivil direniş yapılmadı. Halkın şartsız desteği ve ‘ülkeyi ayakta tutan tek kurum’ algısı orduya büyük konfor sağladı. Son bir yıldır meydana gelen gelişmeler ve orduya yönelik ortaya çıkan tepki bu durumun değişmeye başladığını gösteriyor. Pakistan’da büyük bir toplumsal değişim isteği var. İmran Han da bu dalgada sörf yapıyor.

İmran Han, aylara yayılan iktidarını kaybetme süreci ve sonrasında üst düzey generalleri doğrudan hedef tahtasına oturttu. O süreçte Pakistan tarihinde ilk defa ordu içerisinde İmran Han’ın iktidarını kaybetmesi ve yerine eski düzenin hanedan partilerinin (Şerifler ve Butto’lar) geri dönmesinden ordu içerisinde büyük rahatsızlık duyulduğu haberleri yapıldı. Ordu uzun yıllar sonra ilk defa kendisini savunmak durumunda kaldı. Bu süreçte Genelkurmay Başkanı Bacva’nın yerini Asım Münir aldı, oysa istihbarat servisinin başındayken İmran Han’ın iktidarının ilk aylarında beklenmedik şekilde görevden alınmıştı. İmran Han, tutuklanma hadisesinden sonra, ordu ile Genelkurmay Başkanı arasında zekice bir ayrım yaparak doğrudan Münir’i hedef aldı. Ordu içerisinde rahatsızlık olduğu haberleri üzerine, ordu sözcüsü bir kez daha iddiaları reddetmek durumunda kaldı.

Kısacası, ülkede ordu sanki siyaset-üstü bir kurummuş gibi davrananların sayısı giderek azalıyor, bu da ordu üzerindeki baskıyı arttırıyor.

Pakistan nereye gidiyor?

Tüm bunların en genel sonucu çok uzun zamandır sorunlarla anılan, giderek artan şekilde dünya siyasetinde ‘konu dışı’ ve ‘yük’ haline gelen Pakistan’ın bu statüsünün iyice tescillenmesi olacak. Ülkenin 2018 yılında dillendirilen, İmran Han iktidarında ordunun da desteğiyle birlikte ‘jeopolitik’ yaklaşımdan ‘jeoekonomiye’ geçme planları tamamen çökmüş durumda. Yani Pakistan’ın jeopolitik konumundan geldiği varsayılan gücünü artık siyasi kazanımlar için değil, başta Orta Asya ile ticaret bağlarını geliştirerek ülke ekonomisini iyileştirmek için kullanma hedefi iç siyasette boğuldu.

ABD’nin çekilmesi sonrasında, Pakistan’ın Afganistan’a dair, Taliban kontrolündeki Afganistan’ı yönetme, iki ülke arasında Afganistan’ın şimdiye dek tanımadığı ‘sınır hattı’ gibi sorunları artık çözme ve mümkünse Çin’le ittifak halinde Hindistan’a karşı stratejik derinlik sağlamak için kullanma hayalleri tamamen suya düşmüş durumda. Pakistan’daki planların aksine, geçtiğimiz yıl Pakistan-Afganistan sınırı Pakistan ordusu ile Taliban güçleri arasında yoğun çatışmalara neden oldu. Afgan toprakları, ‘Pakistan Talibanı’nın (TTP) Pakistan’a terör saldırıları gerçekleştirdiği ‘korunaklı alan’ haline geldi. Yani, Pakistan, Taliban yönetimindeki Afganistan’da stratejik derinlik elde etmek bir yana, stratejik tehditle karşı karşıya.

Diğer yandan, Hindistan-ABD ilişkileri son sürat ilerlemeye devam ediyor. Belki son on yıla dek Pakistan’ın önde olduğu Körfez bölgesinde, artık Hindistan daha gözde aktör olmaya başladı. Başta Suudi Arabistan olmak üzere hiçbir Körfez ülkesi Pakistan’a eskiden olduğu gibi şartsız koşulsuz finansal destek sağlamak istemiyor. Körfez ülkeleri ile Hindistan arasında ABD destekli bölgesel ekonomik entegrasyon hesapları yapılıyor. Pakistan’ın en yakın ve kritik ortağı Çin, 6 Mayıs’ta ülkede siyasi istikrar çağrısında bulunduktan birkaç gün sonra İmran Han tutuklandı ve ülkedeki kriz aksine daha da derinleşti.

250 milyonluk nükleer güce sahip Pakistan aylardır IMF’den gelecek bir milyar dolar civarında parayı bekliyor. ABD’de Biden yönetiminin Pakistan’a genel bakışı son derece olumsuz. Avrupa Birliği gündemine Pakistan, göçmen akımı çerçevesinde ancak yer buluyor.

Pakistan’da ne olmalı?

Türkiye-Pakistan ilişkilerine tarihsel olarak bakıldığında ikili ilişkilerin kısa birkaç dönem haricinde her iki ülkedeki siyasi dalgalanmalardan kolay kolay etkilenmediği görülebilir. Ancak Türkiye’nin ikili askerî ilişkilerdeki tarihsel sürekliliğe ve siyasi yakınlığa aldanmayıp, İmran Han’ın iktidarını kaybettiği süreçte de görülen pragmatik politikasını bırakarak gerçek bir dost olarak Pakistan’a normatif bir yaklaşım geliştirmesi gerekiyor.

Pakistan’da ana siyasi partilerin ordunun sürdürdüğü bu oyunun artık farkına varıp, oyunun unsurları olmayı reddedip yeni bir siyasi pakt oluşturmaları gerek. Yoksa, 90’lı yılların başında bu oyun Benazir Butto’ya karşı oynanmış, bu oyun sonunda iktidarı altın tepside eline alan Navaz Şerif birkaç yıl sonra 99 darbesine maruz kalmıştı.

İmran Han’ın iktidarında, ordu ile Şerifler ters düşmüş, İmran Han bu çatışmayı memnuniyetle seyretmişti. Şimdi de iktidar koalisyonu İmran Han’a karşı tutkuyla orduyu savunuyor. Pakistan’da siyasi elitin yeni bir siyasi çerçevede anlaşması, bunu yeni bir Anayasa’ya dökmeleri, Pakistan’ı bir nevi yeniden kurmaları gerek.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 18 Mayıs 2023’te yayımlanmıştır.

Ömer Aslan
Ömer Aslan
Doç. Dr. Ömer Aslan - Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. The United States and Military Coups in Turkey and Pakistan – Between Conspiracy and Reality (Palgrave Macmillan, 2018) kitabının yazarı. Karşılaştırmalı sivil asker ilişkilerine ve Türkiye dış politikasına dair makaleleri Turkish Studies, British Journal of Middle Eastern Studies, Middle East Critique, Mediterranean Politics, Journal of Balkan and Near Eastern Studies dergilerinde ve Oxford Research Encyclopedia of Politics'te yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x