İklim Kanunu sonrası 2.aşama Emisyon Ticaret Sistemi: Ne, neden gerekli?

Tartışmalı İklim Kanunu çıktı. AB ile ticarette önümüzdeki dönemde elzem düzenlemelerden biri olan Emisyon Ticaret Sistemi de yolda… Taslak yönetmelik yayımlandı. Peki, ETS nedir, çevreye faydası ne, nasıl işleyecek? Prof. Dr. Elif Nuroğlu yazdı.

İklim değişikliği ve küresel ısınma bir yandan tüm hayatımızı kökten etkileyen çevresel bir sorun bir yandan da uluslararası ticarette var olmak için uyum sağlanması gereken pek çok düzenlemeden biri… Türkiye de, hem sera gazı emisyonlarını düşürmek hem de Avrupa Birliği’nin kendisiyle ticaret yapmak isteyen tüm ülkelere karşı uygulayacağı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na sanayisini hazırlamak ve bununla ilgili yükümlülükleri yerine getirmek için İklim Kanunu’nu hayata geçirdi. 9 Temmuz 2025’te yürürlüğe giren kanun, çeşit çeşit komplo teorisine yol açsa ve çoğu zaman doğru sanılan yanlış bilgilerle tartışılsa da süreç ilerliyor.

AB, 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren 6 sektörde (demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen) birlik içine ithal edilecek tüm ürünlerin karbon ayak izinin ölçülmesini şart koşuyor. Bu tarihin 2027 yılı başına alınması çok yüksek bir ihtimal. Eğer karbon ülke içinde fiyatlandırılmıyor ve vergisi verilmiyorsa çevreye salınan her bir ton başına AB sınırında karbon vergisi alınması gerekiyor.

Türkiye, bu düzenlemeye uyum sağlamak için Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) kurmak zorundaydı. Bu 6 sektördeki üretimin karbon emisyonu ülke içinde ölçülür, raporlanır, denetlenir ve vergisi ödenirse, ihracatçılarımız AB sınırından ürünlerini problemsiz geçirebilecek. Aksi halde, AB’ye ihraç edilen ürünlerin üretiminden açığa çıkan karbon ton başına AB’ye vergi ödenecek.

İklim Kanunu’nun meclisten geçmesinden hemen sonraki ikinci önemli aşama da, işte bu Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) hazırlanmasıydı. Taslak yönetmelik 22 Temmuz 2025’te yayımlandı ve 4 Ağustos’a kadar paydaş görüşleri alındı.

İstenmeyen madde: sera gazı emisyonları

Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), sera gazı emisyonlarını sınırlandırmak için kullanılan piyasa temelli bir mekanizma. Bu mekanizmada sera gazı emisyonları her ne kadar çevreye zararlı maddeler olsa da hayatımızın bir gerçeği olarak kabul edilir, kendilerine bir üst sınır çizilir ve firmaların üretebileceği maksimum sera gazı emisyon miktarı belirlenir, bu işleme de tahsisatların dağıtılması denir.

Firmalar aldıkları tahsisat kadar çevreye zararlı gazlar salabileceklerini bilerek üretim planlarını yaparlar. Eğer bir firma elindeki tahsisatlardan daha az sera gazı üretiyorsa, elinde bulunan tahsisatları ihtiyacı olan başka bir üreticiye devredebilir veya satabilir.

Emisyon ticaret sistemlerinde tahsisatlar başlangıçta ilgili kuruluşlar tarafından firmalara ücretsiz verilir, ama zamanla kimi firma tahsisatından daha az sera gazı üretir, kimisi de daha fazla tahsisata ihtiyaç duyar. Bu nedenle başlangıçta ücretsiz dağıtılan tahsisatların bir süre sonra bir piyasası oluşur ve tahsisatlar belli bir ücret karşılığında el değiştirmeye başlar. Böylece karbon ve diğer sera gazlarını (bunlara iktisatta dışsallık denir) piyasa mekanizması içine çekmiş, yani içselleştirmiş ve onlara bir fiyat biçmiş oluruz.

ETS sisteminin çevreye nasıl faydası olacak?

Emisyonlara üst sınır belirleyerek bunların üretim hakkını firmalara vermenin ve bir süre sonra emisyon üretim hakkının ticaretinin yapılması çevre açısından pek çok faydası olacak.

Öncelikle emisyon üst sınırını belirlemek üreticinin özgürce ve istediği kadar emisyonu çevreye salmasına engel olur. Ayrıca, emisyon üretim hakkından vazgeçen, bu emisyonları temiz teknolojiler sayesinde azaltmayı başaran firmalar ellerindeki tahsisatı paraya çevirebilir ve temiz teknoloji ile üreterek hem kâr eder hem de çevre daha az zarar görür.

Her ne kadar Emisyon Ticaret Sistemi kulağa garip gelen bir sistem olsa da, şimdiye kadar bulunan ve sera gazı emisyonları ile baş eden en iyi sistem bu. Alternatifi de sera gazı emisyonlarını hiç sınırlamamak olurdu, o da zaten dünyamızı şu anki durumuna getiren sistem.

Türkiye, kurduğu ETS ile düşük karbonlu ekonomiye geçişte gerekli olan iç düzenlemeleri yapmaya başlıyor, bir yandan da AB ile entegre bir ETS sistemi kurarak AB ile olan ticaretinde Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na takılmamayı amaçlıyor.

En iyi ETS örnekleri

Dünyada en eski ve en kapsamlı emisyon ticaret sistemini 2005 yılından bu yana Avrupa Birliği (AB) uyguluyor. Bu sistem, enerji üretimi, sanayi ve havacılık gibi sektörlerde sera gazı emisyonlarını azaltmak için “cap and trade” (sınırla ve ticaretini yap) ilkesiyle çalışıyor. Yani emisyon üst sınırı belirleniyor, yıllara göre kademeli bir azaltma planlanıyor ve emisyon izinleri karbon piyasalarında el değiştiriyor.[1]

AB’nin ETS’si AB’nin toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık %45’ini kapsıyor. 2027’de devreye girecek olan ETS 2 ile binalar ve karayolu taşımacılığı gibi yeni sektörler de sisteme dahil edilecek. Bu sistem, her yıl emisyon sınırını düşürerek 2030 yılındaki emisyon azaltım hedefine AB’yi adım adım yaklaştırıyor.

AB içinde 2005-2020 yılları arasında kapsamdaki sektörlerde emisyonlar yaklaşık %35 oranında azaldı. Şimdiye kadar uygulanan en başarılı ETS olan AB ETS’sinin başarısının ardında yasal bağlayıcılık, sıkı denetim ve yenilikçi finansman mekanizmaları yatıyor. Sistem, cezalarla desteklenen izleme ve raporlama süreçleriyle her geçen gün iyileştiriliyor, gelirlerini yenilikçilik ve modernizasyon fonları aracılığıyla yeşil teknolojilere aktarıyor.

Emisyon Ticaret Sistemi uzun vadede ülkelerin emisyon azaltımında çok ciddi rol oynuyor. Örneğin Almanya’daki EU-ETS kapsamındaki tesisler 20 yılda emisyonlarını yaklaşık %47 oranında azalttı. Avrupa genelinde ise ETS kapsamındaki emisyonlar %51oranında azaldı. Bununla birlikte ETS ülkeler için büyük bir gelir kapısı. 2024 yılında ETS Almanya’da 18,5 milyar avro gelir yaratarak yeşil dönüşüm finansmanında kullanıldı. AB ETS 2013 yılından bugüne toplam 175 trilyon avro gelir getirdi.

Avrupa Birliği (AB), 2005’te başlattığı ETS ile bu alanda öncü; sistem AB ülkeleriyle birlikte İzlanda, Lihtenştayn ve Norveç’i kapsıyor. Çin, Güney Kore, Yeni Zelanda, İsviçre, Japonya ve Birleşik Krallık da kendi ETS’lerini uyguluyor. ABD ve Kanada’da federal bir sistem olmasa da bazı eyaletlerde bölgesel ETS uygulanıyor. 2024 itibarıyla dünya genelinde 36 ETS yürürlükte idi.

Ayrıca ülkeler arası ticarette sorun yaşanmaması adına ülkelerin ETS’lerini birbirlerine entegre etmeleri de önem taşıyor. Bu konuda yine başı AB çekiyor ve pek çok ülke ile bu konuda anlaşma yapıyor. Ayrıca ETS’yi yeni kuracak ülkeler AB’den danışmanlık da alıyor. Buna en güzel örnek AB ile Çin arasında olan anlaşma.[2]

Hangi sektörler ETS kapsamında?

Türkiye’nin Emisyon Ticaret Sistemi, yıllık emisyonu 50.000 –  500.000 ton karbondioksit eşdeğeri arasında olan Kategori B tesisleri ile 500.000 ton karbondioksit eşdeğerinden fazla olan Kategori C tesislerini kapsıyor. Ancak bütün Kategori B ve C tesisleri kapsama girmiyor. Geçiş döneminde ETS yalnızca elektrik üretimi, kok üretimi, demir-çelik ve alüminyum sektörlerinde metal cevheri işleme, demir, temper veya çelik üretimi, demir içeren metallerin üretimi veya işlenmesi, birincil ve ikincil alüminyum ile alümina üretimi, demir dışı metallerin üretimi veya rafine edilmesi, klinker üretimi, nitrik asit ve amonyak üretimini kapsayacak.

Araştırma yapılan, yeni ürün ya da süreçlerin geliştirilip test edildiği tesisler, sadece biyokütle kullanan tesisler ile askerî birimler, ETS Yönetmeliği’nin dışında tutuluyor. Bunun yanı sıra, okullar, üniversiteler, hastaneler ve savunma sanayi kuruluşlarına bağlı kurumlar ve karargâhlar bu sistemin kapsamına girmiyor.

Emisyon Ticaret Sistemi şu sera gazlarını kapsıyor: karbondioksit (CO2), metan (CH4), diazot oksit (N2O), hidroflorokarbonlar (HFC’ler), perflorokarbonlar (PFC’ler) ve sülfür hegzaflorid (SF6).

Bu sistemin kapsamına giren işletmelerin, sera gazı emisyonuna yol açan faaliyetleri için İklim Değişikliği Başkanlığı’ndan sera gazı emisyon izni alması zorunlu. İklim Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden itibaren 3 yıl içinde ETS kapsamına girecek işletmelerin de bu izni alması gerekiyor. Başvurular, elektronik ortamda Başkanlığa yapılıyor ve alınan izin 5 yıl boyunca geçerli oluyor.

Türkiye, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması‘na hazırlık kapsamında demir-çelik, alüminyum, gübre ve çimento gibi sektörlerin emisyonlarını 2023 yılı Ekim ayından bu yana ölçüyor ve raporluyor. Ancak ETS yönetmeliği ile kapsama giren diğer sektörler de emisyonlarını izlemek, raporlamak ve doğrulatmak zorunda.

ETS nasıl işleyecek?

İlk olarak, işletmeler emisyonlarını izlemek için İklim Değişikliği Başkanlığı’na detaylı bir izleme planı sunarak onay almak zorundalar. Emisyonlar, hesaplama yöntemi veya doğrudan ölçümle takip edilebilecek.

İkinci aşamada, her yıl 30 Nisan’a kadar bir önceki yılın emisyon ve faaliyet verilerini içeren Sera Gazı Emisyon Raporu ile Faaliyet Seviyesi Raporu elektronik ortamda İklim Değişikliği Başkanlığına iletilecek. Bu raporlar, onaylı izleme planına uygun olarak hazırlanacak.

Son aşamada, raporlar Merkezi Elektronik Doğrulayıcı Kuruluş Atama Sistemi (MEDAS) tarafından atanan Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) akreditasyonlu bağımsız doğrulayıcılar tarafından incelenecek ve hatasız raporlara uygunluk verilecek.

Firmalar ne kadar zorlanacak?

İklim Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde sera gazı emisyon izni alınması gerekiyor. Büyük ölçekli firmalar bu gelen dalgadan yıllardır haberdar oldukları için zaten hazırlık yapıyorlardı. Ancak yeni süreç özellikle daha önce bu tip çalışmaları yapmayan veya teknik altyapısı zayıf olan firmalar için başlangıçta zorlayıcı olacak.

Emisyon sınırlarını aşanlara uygulanacak yüksek cezalar (500 bin TL’den 50 milyon TL’ye kadar) da maliyetleri artırabilecek. Ancak, ücretsiz tahsisatlar ve karbon kredisi gibi esneklikler, uyum sürecini kolaylaştıracak faktörler.

Firmaların bir an önce yeni sisteme adapte olacak şekilde kendilerini planlaması gerekiyor. Ayrıca yeşil teknolojilere yatırım yaparak ve emisyon azaltıcı tedbirler alarak hem cezaları önleyebilir hem de uzun vadede rekabet avantajı kazanabilirler.

Her şekilde İklim Kanunu ve ETS kapsamında firmaların eğitilmesi ve bilgilendirilmesi en kestirme yol olabilir, zira yönetmelik ve kanunların kendilerine özel bir dili var. İşin uzmanlarından birinci elden alınacak eğitimler bu süreci ülke olarak az hasar ve yüksek verimlilikle atlatmamızı sağlayabilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 26 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

[1] https://climate.ec.europa.eu/eu-action/carbon-markets/eu-emissions-trading-system-eu-ets/about-eu-ets_en

[2] https://climate.ec.europa.eu/eu-action/carbon-markets/eu-emissions-trading-system-eu-ets/international-carbon-market_en

Elif Nuroğlu
Elif Nuroğlu
Prof. Dr. Elif Nuroğlu - 2012 yılından bu yana Türk-Alman Üniversitesi’nde görev yapıyor. Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde İşletme lisans ve yüksek lisansı (2004), Viyana Üniversitesi’nde İktisat Doktorası (2010) yaptı. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde asistanlık ve öğretim üyeliği yaptı. Akademik çalışmaları uluslararası iktisat, yerçekimi modeli, ampirik uluslararası ticaret, ekonometrik modellemeler, Balkanlar ve Endüstri 4.0 konularında yoğunlaşıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İklim Kanunu sonrası 2.aşama Emisyon Ticaret Sistemi: Ne, neden gerekli?

Tartışmalı İklim Kanunu çıktı. AB ile ticarette önümüzdeki dönemde elzem düzenlemelerden biri olan Emisyon Ticaret Sistemi de yolda… Taslak yönetmelik yayımlandı. Peki, ETS nedir, çevreye faydası ne, nasıl işleyecek? Prof. Dr. Elif Nuroğlu yazdı.

İklim değişikliği ve küresel ısınma bir yandan tüm hayatımızı kökten etkileyen çevresel bir sorun bir yandan da uluslararası ticarette var olmak için uyum sağlanması gereken pek çok düzenlemeden biri… Türkiye de, hem sera gazı emisyonlarını düşürmek hem de Avrupa Birliği’nin kendisiyle ticaret yapmak isteyen tüm ülkelere karşı uygulayacağı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na sanayisini hazırlamak ve bununla ilgili yükümlülükleri yerine getirmek için İklim Kanunu’nu hayata geçirdi. 9 Temmuz 2025’te yürürlüğe giren kanun, çeşit çeşit komplo teorisine yol açsa ve çoğu zaman doğru sanılan yanlış bilgilerle tartışılsa da süreç ilerliyor.

AB, 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren 6 sektörde (demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen) birlik içine ithal edilecek tüm ürünlerin karbon ayak izinin ölçülmesini şart koşuyor. Bu tarihin 2027 yılı başına alınması çok yüksek bir ihtimal. Eğer karbon ülke içinde fiyatlandırılmıyor ve vergisi verilmiyorsa çevreye salınan her bir ton başına AB sınırında karbon vergisi alınması gerekiyor.

Türkiye, bu düzenlemeye uyum sağlamak için Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) kurmak zorundaydı. Bu 6 sektördeki üretimin karbon emisyonu ülke içinde ölçülür, raporlanır, denetlenir ve vergisi ödenirse, ihracatçılarımız AB sınırından ürünlerini problemsiz geçirebilecek. Aksi halde, AB’ye ihraç edilen ürünlerin üretiminden açığa çıkan karbon ton başına AB’ye vergi ödenecek.

İklim Kanunu’nun meclisten geçmesinden hemen sonraki ikinci önemli aşama da, işte bu Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) hazırlanmasıydı. Taslak yönetmelik 22 Temmuz 2025’te yayımlandı ve 4 Ağustos’a kadar paydaş görüşleri alındı.

İstenmeyen madde: sera gazı emisyonları

Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), sera gazı emisyonlarını sınırlandırmak için kullanılan piyasa temelli bir mekanizma. Bu mekanizmada sera gazı emisyonları her ne kadar çevreye zararlı maddeler olsa da hayatımızın bir gerçeği olarak kabul edilir, kendilerine bir üst sınır çizilir ve firmaların üretebileceği maksimum sera gazı emisyon miktarı belirlenir, bu işleme de tahsisatların dağıtılması denir.

Firmalar aldıkları tahsisat kadar çevreye zararlı gazlar salabileceklerini bilerek üretim planlarını yaparlar. Eğer bir firma elindeki tahsisatlardan daha az sera gazı üretiyorsa, elinde bulunan tahsisatları ihtiyacı olan başka bir üreticiye devredebilir veya satabilir.

Emisyon ticaret sistemlerinde tahsisatlar başlangıçta ilgili kuruluşlar tarafından firmalara ücretsiz verilir, ama zamanla kimi firma tahsisatından daha az sera gazı üretir, kimisi de daha fazla tahsisata ihtiyaç duyar. Bu nedenle başlangıçta ücretsiz dağıtılan tahsisatların bir süre sonra bir piyasası oluşur ve tahsisatlar belli bir ücret karşılığında el değiştirmeye başlar. Böylece karbon ve diğer sera gazlarını (bunlara iktisatta dışsallık denir) piyasa mekanizması içine çekmiş, yani içselleştirmiş ve onlara bir fiyat biçmiş oluruz.

ETS sisteminin çevreye nasıl faydası olacak?

Emisyonlara üst sınır belirleyerek bunların üretim hakkını firmalara vermenin ve bir süre sonra emisyon üretim hakkının ticaretinin yapılması çevre açısından pek çok faydası olacak.

Öncelikle emisyon üst sınırını belirlemek üreticinin özgürce ve istediği kadar emisyonu çevreye salmasına engel olur. Ayrıca, emisyon üretim hakkından vazgeçen, bu emisyonları temiz teknolojiler sayesinde azaltmayı başaran firmalar ellerindeki tahsisatı paraya çevirebilir ve temiz teknoloji ile üreterek hem kâr eder hem de çevre daha az zarar görür.

Her ne kadar Emisyon Ticaret Sistemi kulağa garip gelen bir sistem olsa da, şimdiye kadar bulunan ve sera gazı emisyonları ile baş eden en iyi sistem bu. Alternatifi de sera gazı emisyonlarını hiç sınırlamamak olurdu, o da zaten dünyamızı şu anki durumuna getiren sistem.

Türkiye, kurduğu ETS ile düşük karbonlu ekonomiye geçişte gerekli olan iç düzenlemeleri yapmaya başlıyor, bir yandan da AB ile entegre bir ETS sistemi kurarak AB ile olan ticaretinde Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na takılmamayı amaçlıyor.

En iyi ETS örnekleri

Dünyada en eski ve en kapsamlı emisyon ticaret sistemini 2005 yılından bu yana Avrupa Birliği (AB) uyguluyor. Bu sistem, enerji üretimi, sanayi ve havacılık gibi sektörlerde sera gazı emisyonlarını azaltmak için “cap and trade” (sınırla ve ticaretini yap) ilkesiyle çalışıyor. Yani emisyon üst sınırı belirleniyor, yıllara göre kademeli bir azaltma planlanıyor ve emisyon izinleri karbon piyasalarında el değiştiriyor.[1]

AB’nin ETS’si AB’nin toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık %45’ini kapsıyor. 2027’de devreye girecek olan ETS 2 ile binalar ve karayolu taşımacılığı gibi yeni sektörler de sisteme dahil edilecek. Bu sistem, her yıl emisyon sınırını düşürerek 2030 yılındaki emisyon azaltım hedefine AB’yi adım adım yaklaştırıyor.

AB içinde 2005-2020 yılları arasında kapsamdaki sektörlerde emisyonlar yaklaşık %35 oranında azaldı. Şimdiye kadar uygulanan en başarılı ETS olan AB ETS’sinin başarısının ardında yasal bağlayıcılık, sıkı denetim ve yenilikçi finansman mekanizmaları yatıyor. Sistem, cezalarla desteklenen izleme ve raporlama süreçleriyle her geçen gün iyileştiriliyor, gelirlerini yenilikçilik ve modernizasyon fonları aracılığıyla yeşil teknolojilere aktarıyor.

Emisyon Ticaret Sistemi uzun vadede ülkelerin emisyon azaltımında çok ciddi rol oynuyor. Örneğin Almanya’daki EU-ETS kapsamındaki tesisler 20 yılda emisyonlarını yaklaşık %47 oranında azalttı. Avrupa genelinde ise ETS kapsamındaki emisyonlar %51oranında azaldı. Bununla birlikte ETS ülkeler için büyük bir gelir kapısı. 2024 yılında ETS Almanya’da 18,5 milyar avro gelir yaratarak yeşil dönüşüm finansmanında kullanıldı. AB ETS 2013 yılından bugüne toplam 175 trilyon avro gelir getirdi.

Avrupa Birliği (AB), 2005’te başlattığı ETS ile bu alanda öncü; sistem AB ülkeleriyle birlikte İzlanda, Lihtenştayn ve Norveç’i kapsıyor. Çin, Güney Kore, Yeni Zelanda, İsviçre, Japonya ve Birleşik Krallık da kendi ETS’lerini uyguluyor. ABD ve Kanada’da federal bir sistem olmasa da bazı eyaletlerde bölgesel ETS uygulanıyor. 2024 itibarıyla dünya genelinde 36 ETS yürürlükte idi.

Ayrıca ülkeler arası ticarette sorun yaşanmaması adına ülkelerin ETS’lerini birbirlerine entegre etmeleri de önem taşıyor. Bu konuda yine başı AB çekiyor ve pek çok ülke ile bu konuda anlaşma yapıyor. Ayrıca ETS’yi yeni kuracak ülkeler AB’den danışmanlık da alıyor. Buna en güzel örnek AB ile Çin arasında olan anlaşma.[2]

Hangi sektörler ETS kapsamında?

Türkiye’nin Emisyon Ticaret Sistemi, yıllık emisyonu 50.000 –  500.000 ton karbondioksit eşdeğeri arasında olan Kategori B tesisleri ile 500.000 ton karbondioksit eşdeğerinden fazla olan Kategori C tesislerini kapsıyor. Ancak bütün Kategori B ve C tesisleri kapsama girmiyor. Geçiş döneminde ETS yalnızca elektrik üretimi, kok üretimi, demir-çelik ve alüminyum sektörlerinde metal cevheri işleme, demir, temper veya çelik üretimi, demir içeren metallerin üretimi veya işlenmesi, birincil ve ikincil alüminyum ile alümina üretimi, demir dışı metallerin üretimi veya rafine edilmesi, klinker üretimi, nitrik asit ve amonyak üretimini kapsayacak.

Araştırma yapılan, yeni ürün ya da süreçlerin geliştirilip test edildiği tesisler, sadece biyokütle kullanan tesisler ile askerî birimler, ETS Yönetmeliği’nin dışında tutuluyor. Bunun yanı sıra, okullar, üniversiteler, hastaneler ve savunma sanayi kuruluşlarına bağlı kurumlar ve karargâhlar bu sistemin kapsamına girmiyor.

Emisyon Ticaret Sistemi şu sera gazlarını kapsıyor: karbondioksit (CO2), metan (CH4), diazot oksit (N2O), hidroflorokarbonlar (HFC’ler), perflorokarbonlar (PFC’ler) ve sülfür hegzaflorid (SF6).

Bu sistemin kapsamına giren işletmelerin, sera gazı emisyonuna yol açan faaliyetleri için İklim Değişikliği Başkanlığı’ndan sera gazı emisyon izni alması zorunlu. İklim Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden itibaren 3 yıl içinde ETS kapsamına girecek işletmelerin de bu izni alması gerekiyor. Başvurular, elektronik ortamda Başkanlığa yapılıyor ve alınan izin 5 yıl boyunca geçerli oluyor.

Türkiye, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması‘na hazırlık kapsamında demir-çelik, alüminyum, gübre ve çimento gibi sektörlerin emisyonlarını 2023 yılı Ekim ayından bu yana ölçüyor ve raporluyor. Ancak ETS yönetmeliği ile kapsama giren diğer sektörler de emisyonlarını izlemek, raporlamak ve doğrulatmak zorunda.

ETS nasıl işleyecek?

İlk olarak, işletmeler emisyonlarını izlemek için İklim Değişikliği Başkanlığı’na detaylı bir izleme planı sunarak onay almak zorundalar. Emisyonlar, hesaplama yöntemi veya doğrudan ölçümle takip edilebilecek.

İkinci aşamada, her yıl 30 Nisan’a kadar bir önceki yılın emisyon ve faaliyet verilerini içeren Sera Gazı Emisyon Raporu ile Faaliyet Seviyesi Raporu elektronik ortamda İklim Değişikliği Başkanlığına iletilecek. Bu raporlar, onaylı izleme planına uygun olarak hazırlanacak.

Son aşamada, raporlar Merkezi Elektronik Doğrulayıcı Kuruluş Atama Sistemi (MEDAS) tarafından atanan Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) akreditasyonlu bağımsız doğrulayıcılar tarafından incelenecek ve hatasız raporlara uygunluk verilecek.

Firmalar ne kadar zorlanacak?

İklim Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde sera gazı emisyon izni alınması gerekiyor. Büyük ölçekli firmalar bu gelen dalgadan yıllardır haberdar oldukları için zaten hazırlık yapıyorlardı. Ancak yeni süreç özellikle daha önce bu tip çalışmaları yapmayan veya teknik altyapısı zayıf olan firmalar için başlangıçta zorlayıcı olacak.

Emisyon sınırlarını aşanlara uygulanacak yüksek cezalar (500 bin TL’den 50 milyon TL’ye kadar) da maliyetleri artırabilecek. Ancak, ücretsiz tahsisatlar ve karbon kredisi gibi esneklikler, uyum sürecini kolaylaştıracak faktörler.

Firmaların bir an önce yeni sisteme adapte olacak şekilde kendilerini planlaması gerekiyor. Ayrıca yeşil teknolojilere yatırım yaparak ve emisyon azaltıcı tedbirler alarak hem cezaları önleyebilir hem de uzun vadede rekabet avantajı kazanabilirler.

Her şekilde İklim Kanunu ve ETS kapsamında firmaların eğitilmesi ve bilgilendirilmesi en kestirme yol olabilir, zira yönetmelik ve kanunların kendilerine özel bir dili var. İşin uzmanlarından birinci elden alınacak eğitimler bu süreci ülke olarak az hasar ve yüksek verimlilikle atlatmamızı sağlayabilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 26 Ağustos 2025’te yayımlanmıştır.

[1] https://climate.ec.europa.eu/eu-action/carbon-markets/eu-emissions-trading-system-eu-ets/about-eu-ets_en

[2] https://climate.ec.europa.eu/eu-action/carbon-markets/eu-emissions-trading-system-eu-ets/international-carbon-market_en

Elif Nuroğlu
Elif Nuroğlu
Prof. Dr. Elif Nuroğlu - 2012 yılından bu yana Türk-Alman Üniversitesi’nde görev yapıyor. Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde İşletme lisans ve yüksek lisansı (2004), Viyana Üniversitesi’nde İktisat Doktorası (2010) yaptı. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde asistanlık ve öğretim üyeliği yaptı. Akademik çalışmaları uluslararası iktisat, yerçekimi modeli, ampirik uluslararası ticaret, ekonometrik modellemeler, Balkanlar ve Endüstri 4.0 konularında yoğunlaşıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x