İran’da yargıçlara yönelik saldırılar ne anlama geliyor?

İran’da bu yılın başlarında iki yargıcın öldürülmesi, müesses nizama dair öfkeyi mi ortaya koyuyor? Bu tepkinin kaynağında ne var? Keyfi yargılamalar toplumda nasıl karşılık buluyor?

Suların durulmadığı Ortadoğu’nun en önemli aktörlerinden İran, Suriye’deki gelişmeler ve İsrail saldırıları karşısında nüfuz kaybına uğrarken, ülke içinde de rejime karşı çıkışlar artıyor. ABD’de yaşayan İranlı gazeteci Kourosh Ziabari, POLITICO internet sitesinde yayımlanan yazısında, bu yılın başlarında iki yargıcın öldürülmesinin, halkta yükselen hoşnutsuzluğun temel göstergelerinden olduğunu belirtiyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in en yakın müttefiklerinin çoğu son aylarda saldırılar sonucu hayatını kaybetti.

Uluslararası gözlemciler, Haziran ayında Tahran’ın en üst düzey komutanları ve nükleer bilim insanlarının İsrail’in hava saldırıları sonucu ölmesine odaklanırken, bu yılın başlarında önde gelen iki (muhtemelen üç) yargıcın öldürülmesi ise çok daha az dikkat çekti. Ancak bu cinayetler, İran İslam Cumhuriyeti’nde halkın artan hoşnutsuzluğunun temel nedenini açıkça ortaya koymaları bakımından önemli.

18 Ocak’ta, Tahran’ın devasa neoklasik Adalet Sarayı’nda çalışan ve bazı kaynaklarda ‘çaycı’ olarak tanımlanan Farshad Assadi, üst düzey Şii din adamlarından Mohammad Moghiseh ve Ali Razini adlı iki yargıcı vurarak öldürdü.

Üçüncü yargıç Hossein-Ali Nayeri ise 3 Nisan’da hayatını kaybetti. Nayeri’nin mevcut sağlık sorunları nedeniyle öldüğü ifade edilse de 18 Ocak saldırısına ilişkin ilk açıklamalar, Nayeri’nin üçüncü hedef olduğunu gösteriyordu.

Assadi’nin eylemleri hakkındaki spekülasyonlar, siyasi açıdan aktif bir mutfak çalışanı olduğuna dair teorilerden maaşına öfkelendiği için cinayetleri işlediği iddialarına kadar uzanıyordu. Tutuklanmadan önce intihar ettiği için bunu asla bilemeyeceğiz. Ancak nedeni ne olursa olsun, bu cinayetler temel bir kırılma noktasını ortaya çıkardı.

Bölünmüş bir ulus

Birçok İranlı için ülkenin çoğu zaman acımasız olan yargısı, yönetim sisteminin kalbindeki çürümenin simgesi haline geldi. İran liderliği ise İslam Cumhuriyeti’nin dokusunu oluşturan yargıçları savunmak zorunda.

Yüksek Mahkeme Başkanı Mohammad Jafar Montazeri, iki yargıcın ölümünü ‘müesses nizamın hayatta kalmak için ödediği bedel’ olarak nitelerken, Instagram ve X gibi sosyal medya platformlarında çok sayıda İranlı, ‘kahraman çaycı’ etiketiyle Esadi’yi övdü.

Moghiseh ve Razini’nin din adamları nezdindeki önemi tartışılmazdı. Hamaney, cenazelerine bizzat başkanlık etti ve tabutlarının başında bir konuşma yaptı. Tabutlar İran bayrağına sarılıydı ve üzerine beyaz sarıklar yerleştirilmişti. (…)

Hakaretler ve sert cezalar

Nisan 2015’te Moghiseh’in başkanlığında düzenlenen 15 dakikalık bir duruşmada sivil haklar aktivisti Atena Daemi yargılanmıştı. Daemi, Ocak ayında paylaştığı bir Instagram gönderisinde, Moghiseh’in acımasız adaletini eleştirmişti. Moghiseh 14 yıl hapis cezası verip ölüm cezasına karşı çıkmasını kabul edilemez bulduktan sonra Daemi, yargıca hakaret içeren sözler söyledi. (…) Mayıs 2023’te de İran’dan kaçıp Toronto’ya gitti.

Üç yargıç, 1988’de siyasi tutukluların toplu infazındaki rollerinin yanı sıra muhaliflerin sansasyonel davalarına da başkanlık ettiler.

Moghiseh, insan hakları avukatı Nasrin Sotoudeh’i 2018’de yedi yıl hapse mahkûm etti. Genellikle İran’ın Nelson Mandela’sı olarak anılan Sotoudeh, yetişkin hayatının önemli bir bölümünü parmaklıklar ardında geçirdi ve Avrupa Parlamentosu’nun 2012 Sakharov Ödülü’nün sahibi oldu.

Razini, 2000 yılında Berlin’deki Heinrich Böll Vakfı tarafından düzenlenen bir konferansa katılımı İran hükümetinde öfke uyandıran muhalif gazeteci ve ilahiyatçı Hassan Yousefi Eshkavari’nin davasında hüküm vermişti. Eshkavari, ilk duruşmada, tesettürlü kıyafet yönetmeliğinin zorunlu olamayacağını iddia etmek gibi ‘paganist’ açıklamalarda bulunduğu gerekçesiyle idam cezasına çarptırıldı. 2002’deki yeniden yargılamada Razini, Eshkavari’ye yedi yıl hapis cezası verdi.

ABD ve AB tarafından daha önce terör örgütü olarak listelenen Halkın Mücahitleri Örgütü’nden kaçan bir kişi, 2020’de Deutsche Welle Farsça’ya verdiği bir röportajda, Moghiseh’in 1988 yazında her infazın ardından cezaevi personeline pasta dağıtmaları talimatını verdiğini söylemişti. 2009’daki demokrasi yanlısı Yeşil Hareket’in ardından yargılanan gazeteciler ve öğrenciler de yargıçlar tarafından sözlü tacize uğradıklarına dair anekdotlar paylaştılar.

Dolayısıyla birçok İranlının yargıçların ölümlerine tepki vermesi pek de şaşırtıcı değil. İki suikasttan bir gün sonra, ‘ThatsEnough’ adlı İranlı bir X kullanıcısı şöyle yazmıştı: ‘Moghiseh’in ortadan kaldırılmasına sevinmeyen herkesten nefret ediyorum.’ 26 Ocak tarihli bir gönderide, ‘altıncı kattaki kız’ olarak tanımlanan bir başka X kullanıcısı, daha geniş bir topluluğun duygularını dile getiriyordu: ‘İslam Cumhuriyeti’nin ölüm makinesi haline gelen yargıçların ölümüne seviniyoruz.’ (…)

Yazar, halkın bu tepkisinin, yargının başarısızlıklarından duyulan hayal kırıklığının rejime karşı daha geniş çaplı bir hoşnutsuzluğun temel bir bileşeni olduğunu gösterdiğini belirtiyor: “(…) Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2024 Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde İran, her bir yargı bölgesindeki yönetişim ve kolluk kuvvetlerinin güvenilirliğine ilişkin kamuoyunun görüşlerinin değerlendirildiği 180 ülke arasında 151’inci sırada yer aldı.

New Jersey Ramapo Koleji’nde hukuk ve toplum alanında çalışan yardımcı doçent Atieh Babakhani, İran’daki temel sorunun yargı sisteminin siyasi açıdan bağımsız olmaması olduğunu söylüyor: ‘Sanırım burada daha geniş mesele, bu eylemlerin açıkça, özellikle de Anayasa’nın 39’uncu maddesini ihlal ettiğidir. Bu madde, yasal olarak gözaltına alınan, hapsedilen veya sürgüne gönderilen herhangi bir kişinin onur ve şerefinin ihlal edilmesinin her koşulda yasak olduğunu açıkça belirtir.’

Keyfi kararlar

Yargı makamlarının keyfiliği, yargıçların çifte vatandaşlara ve rehin diplomasisi veya yıldırma amacıyla tutuklanan gazetecilere yaklaşım biçiminde açıkça görülüyor.

2009 yılında Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın yeniden seçilmesinin ardından yaşanan kargaşa sırasında birçok yabancı muhabir ve akademisyen gözaltına alınmıştı.

Yunan asıllı İngiliz gazeteci Iason Athanasiadis, İstanbul’a giden uçağa binmek üzereyken tutuklandı. 20 gün sonra artan uluslararası baskılar sonucunda serbest bırakıldı, ancak kendisine yöneltilen suçlamalar hiçbir zaman kamuoyuna açıklanmadı. (…) Yazar ve Oxford Üniversitesi akademisyeni Ana Diamond da 2014-2018 yılları arasında Tahran’da tutuklu kalmış ve yaşadığı sıkıntılar Birleşmiş Milletler tutanaklarına yansımıştı.

Diamond davasının savcısı, İran’ın merhum cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’ydi. Diamond, Reisi tarafından iki kez çapraz sorguya çekilme deneyimini anlatırken, ‘Konuşurken başını sallıyor, dinliyormuş gibi yapıyordu ama bir kez bile gözlerimin içine bakmadı. Olası ölümüm veya ömür boyu hapis cezam hakkındaki bir konuşmada bu kabul görmeme hali, gerçekten onurumu ayaklar altına aldı’ diyordu. (…)

Diamond ve diğerlerinin de doğruladığı üzere, İran yargısı mahkûmiyet kararlarını, hücre hapsinde uzun süreli sorgulamalardan sanıkların düzgün bir şekilde incelemelerine izin verilmeyen belgeleri imzalamaya zorlanmalarına kadar uzanan bir dizi hile ve zorbalık taktiğiyle veriyor. (…)

Şu anda sürgünde olan öğrenci aktivist Milad Poureisa, 2014 yılında Evin Hapishanesi’nde siyasi tutuklulara yönelik vahşi saldırıları protesto ettiği için başkanlık ofisi önünde tutuklananlardan biriydi. Bu saldırılar, İran kamuoyunda ‘Kara Perşembe’ olarak anılıyor. (…) Yargıç Abolghassem Salavati tarafından yürütülen yargılama sonucunda Poureisa altı yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldı. Temyiz hakkı tanınmadı.

‘İstinaf mahkemesi, bir duruşmanın zorunlu olmadığı ve baştan itibaren yapılmasının beklenmediği fikrini esas alıyordu. Biz sadece cezalarımızı almak için oradaydık’ diyor Poureisa.

Her şey önceden ayarlanmıştı.

‘Ana duruşmada bile savunma yapma fırsatım olmadı. Sadece hazırlanmış olan kararın bir kopyasını yeniden yazıyormuşum gibiydim.’

Bu, tam da öfkeli İranlıların ‘kahraman çaycıyı’ övmeye istekli olmasının nedenini açıklayan bir iş yapma biçimi.”

Bu yazı ilk kez 30 Temmuz 2025’te yayımlanmıştır.

Kourosh Ziabari’nin POLITICO internet sitesinde yayımlanan “Double murder in Tehran exposes growing anger over Iran’s brutal judiciary” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.politico.eu/article/mohammad-moghiseh-ali-razini-iran-judges-murder-farshad-assadi-hossein-ali-nayeri/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İran’da yargıçlara yönelik saldırılar ne anlama geliyor?

İran’da bu yılın başlarında iki yargıcın öldürülmesi, müesses nizama dair öfkeyi mi ortaya koyuyor? Bu tepkinin kaynağında ne var? Keyfi yargılamalar toplumda nasıl karşılık buluyor?

Suların durulmadığı Ortadoğu’nun en önemli aktörlerinden İran, Suriye’deki gelişmeler ve İsrail saldırıları karşısında nüfuz kaybına uğrarken, ülke içinde de rejime karşı çıkışlar artıyor. ABD’de yaşayan İranlı gazeteci Kourosh Ziabari, POLITICO internet sitesinde yayımlanan yazısında, bu yılın başlarında iki yargıcın öldürülmesinin, halkta yükselen hoşnutsuzluğun temel göstergelerinden olduğunu belirtiyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in en yakın müttefiklerinin çoğu son aylarda saldırılar sonucu hayatını kaybetti.

Uluslararası gözlemciler, Haziran ayında Tahran’ın en üst düzey komutanları ve nükleer bilim insanlarının İsrail’in hava saldırıları sonucu ölmesine odaklanırken, bu yılın başlarında önde gelen iki (muhtemelen üç) yargıcın öldürülmesi ise çok daha az dikkat çekti. Ancak bu cinayetler, İran İslam Cumhuriyeti’nde halkın artan hoşnutsuzluğunun temel nedenini açıkça ortaya koymaları bakımından önemli.

18 Ocak’ta, Tahran’ın devasa neoklasik Adalet Sarayı’nda çalışan ve bazı kaynaklarda ‘çaycı’ olarak tanımlanan Farshad Assadi, üst düzey Şii din adamlarından Mohammad Moghiseh ve Ali Razini adlı iki yargıcı vurarak öldürdü.

Üçüncü yargıç Hossein-Ali Nayeri ise 3 Nisan’da hayatını kaybetti. Nayeri’nin mevcut sağlık sorunları nedeniyle öldüğü ifade edilse de 18 Ocak saldırısına ilişkin ilk açıklamalar, Nayeri’nin üçüncü hedef olduğunu gösteriyordu.

Assadi’nin eylemleri hakkındaki spekülasyonlar, siyasi açıdan aktif bir mutfak çalışanı olduğuna dair teorilerden maaşına öfkelendiği için cinayetleri işlediği iddialarına kadar uzanıyordu. Tutuklanmadan önce intihar ettiği için bunu asla bilemeyeceğiz. Ancak nedeni ne olursa olsun, bu cinayetler temel bir kırılma noktasını ortaya çıkardı.

Bölünmüş bir ulus

Birçok İranlı için ülkenin çoğu zaman acımasız olan yargısı, yönetim sisteminin kalbindeki çürümenin simgesi haline geldi. İran liderliği ise İslam Cumhuriyeti’nin dokusunu oluşturan yargıçları savunmak zorunda.

Yüksek Mahkeme Başkanı Mohammad Jafar Montazeri, iki yargıcın ölümünü ‘müesses nizamın hayatta kalmak için ödediği bedel’ olarak nitelerken, Instagram ve X gibi sosyal medya platformlarında çok sayıda İranlı, ‘kahraman çaycı’ etiketiyle Esadi’yi övdü.

Moghiseh ve Razini’nin din adamları nezdindeki önemi tartışılmazdı. Hamaney, cenazelerine bizzat başkanlık etti ve tabutlarının başında bir konuşma yaptı. Tabutlar İran bayrağına sarılıydı ve üzerine beyaz sarıklar yerleştirilmişti. (…)

Hakaretler ve sert cezalar

Nisan 2015’te Moghiseh’in başkanlığında düzenlenen 15 dakikalık bir duruşmada sivil haklar aktivisti Atena Daemi yargılanmıştı. Daemi, Ocak ayında paylaştığı bir Instagram gönderisinde, Moghiseh’in acımasız adaletini eleştirmişti. Moghiseh 14 yıl hapis cezası verip ölüm cezasına karşı çıkmasını kabul edilemez bulduktan sonra Daemi, yargıca hakaret içeren sözler söyledi. (…) Mayıs 2023’te de İran’dan kaçıp Toronto’ya gitti.

Üç yargıç, 1988’de siyasi tutukluların toplu infazındaki rollerinin yanı sıra muhaliflerin sansasyonel davalarına da başkanlık ettiler.

Moghiseh, insan hakları avukatı Nasrin Sotoudeh’i 2018’de yedi yıl hapse mahkûm etti. Genellikle İran’ın Nelson Mandela’sı olarak anılan Sotoudeh, yetişkin hayatının önemli bir bölümünü parmaklıklar ardında geçirdi ve Avrupa Parlamentosu’nun 2012 Sakharov Ödülü’nün sahibi oldu.

Razini, 2000 yılında Berlin’deki Heinrich Böll Vakfı tarafından düzenlenen bir konferansa katılımı İran hükümetinde öfke uyandıran muhalif gazeteci ve ilahiyatçı Hassan Yousefi Eshkavari’nin davasında hüküm vermişti. Eshkavari, ilk duruşmada, tesettürlü kıyafet yönetmeliğinin zorunlu olamayacağını iddia etmek gibi ‘paganist’ açıklamalarda bulunduğu gerekçesiyle idam cezasına çarptırıldı. 2002’deki yeniden yargılamada Razini, Eshkavari’ye yedi yıl hapis cezası verdi.

ABD ve AB tarafından daha önce terör örgütü olarak listelenen Halkın Mücahitleri Örgütü’nden kaçan bir kişi, 2020’de Deutsche Welle Farsça’ya verdiği bir röportajda, Moghiseh’in 1988 yazında her infazın ardından cezaevi personeline pasta dağıtmaları talimatını verdiğini söylemişti. 2009’daki demokrasi yanlısı Yeşil Hareket’in ardından yargılanan gazeteciler ve öğrenciler de yargıçlar tarafından sözlü tacize uğradıklarına dair anekdotlar paylaştılar.

Dolayısıyla birçok İranlının yargıçların ölümlerine tepki vermesi pek de şaşırtıcı değil. İki suikasttan bir gün sonra, ‘ThatsEnough’ adlı İranlı bir X kullanıcısı şöyle yazmıştı: ‘Moghiseh’in ortadan kaldırılmasına sevinmeyen herkesten nefret ediyorum.’ 26 Ocak tarihli bir gönderide, ‘altıncı kattaki kız’ olarak tanımlanan bir başka X kullanıcısı, daha geniş bir topluluğun duygularını dile getiriyordu: ‘İslam Cumhuriyeti’nin ölüm makinesi haline gelen yargıçların ölümüne seviniyoruz.’ (…)

Yazar, halkın bu tepkisinin, yargının başarısızlıklarından duyulan hayal kırıklığının rejime karşı daha geniş çaplı bir hoşnutsuzluğun temel bir bileşeni olduğunu gösterdiğini belirtiyor: “(…) Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2024 Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde İran, her bir yargı bölgesindeki yönetişim ve kolluk kuvvetlerinin güvenilirliğine ilişkin kamuoyunun görüşlerinin değerlendirildiği 180 ülke arasında 151’inci sırada yer aldı.

New Jersey Ramapo Koleji’nde hukuk ve toplum alanında çalışan yardımcı doçent Atieh Babakhani, İran’daki temel sorunun yargı sisteminin siyasi açıdan bağımsız olmaması olduğunu söylüyor: ‘Sanırım burada daha geniş mesele, bu eylemlerin açıkça, özellikle de Anayasa’nın 39’uncu maddesini ihlal ettiğidir. Bu madde, yasal olarak gözaltına alınan, hapsedilen veya sürgüne gönderilen herhangi bir kişinin onur ve şerefinin ihlal edilmesinin her koşulda yasak olduğunu açıkça belirtir.’

Keyfi kararlar

Yargı makamlarının keyfiliği, yargıçların çifte vatandaşlara ve rehin diplomasisi veya yıldırma amacıyla tutuklanan gazetecilere yaklaşım biçiminde açıkça görülüyor.

2009 yılında Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın yeniden seçilmesinin ardından yaşanan kargaşa sırasında birçok yabancı muhabir ve akademisyen gözaltına alınmıştı.

Yunan asıllı İngiliz gazeteci Iason Athanasiadis, İstanbul’a giden uçağa binmek üzereyken tutuklandı. 20 gün sonra artan uluslararası baskılar sonucunda serbest bırakıldı, ancak kendisine yöneltilen suçlamalar hiçbir zaman kamuoyuna açıklanmadı. (…) Yazar ve Oxford Üniversitesi akademisyeni Ana Diamond da 2014-2018 yılları arasında Tahran’da tutuklu kalmış ve yaşadığı sıkıntılar Birleşmiş Milletler tutanaklarına yansımıştı.

Diamond davasının savcısı, İran’ın merhum cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’ydi. Diamond, Reisi tarafından iki kez çapraz sorguya çekilme deneyimini anlatırken, ‘Konuşurken başını sallıyor, dinliyormuş gibi yapıyordu ama bir kez bile gözlerimin içine bakmadı. Olası ölümüm veya ömür boyu hapis cezam hakkındaki bir konuşmada bu kabul görmeme hali, gerçekten onurumu ayaklar altına aldı’ diyordu. (…)

Diamond ve diğerlerinin de doğruladığı üzere, İran yargısı mahkûmiyet kararlarını, hücre hapsinde uzun süreli sorgulamalardan sanıkların düzgün bir şekilde incelemelerine izin verilmeyen belgeleri imzalamaya zorlanmalarına kadar uzanan bir dizi hile ve zorbalık taktiğiyle veriyor. (…)

Şu anda sürgünde olan öğrenci aktivist Milad Poureisa, 2014 yılında Evin Hapishanesi’nde siyasi tutuklulara yönelik vahşi saldırıları protesto ettiği için başkanlık ofisi önünde tutuklananlardan biriydi. Bu saldırılar, İran kamuoyunda ‘Kara Perşembe’ olarak anılıyor. (…) Yargıç Abolghassem Salavati tarafından yürütülen yargılama sonucunda Poureisa altı yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldı. Temyiz hakkı tanınmadı.

‘İstinaf mahkemesi, bir duruşmanın zorunlu olmadığı ve baştan itibaren yapılmasının beklenmediği fikrini esas alıyordu. Biz sadece cezalarımızı almak için oradaydık’ diyor Poureisa.

Her şey önceden ayarlanmıştı.

‘Ana duruşmada bile savunma yapma fırsatım olmadı. Sadece hazırlanmış olan kararın bir kopyasını yeniden yazıyormuşum gibiydim.’

Bu, tam da öfkeli İranlıların ‘kahraman çaycıyı’ övmeye istekli olmasının nedenini açıklayan bir iş yapma biçimi.”

Bu yazı ilk kez 30 Temmuz 2025’te yayımlanmıştır.

Kourosh Ziabari’nin POLITICO internet sitesinde yayımlanan “Double murder in Tehran exposes growing anger over Iran’s brutal judiciary” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.politico.eu/article/mohammad-moghiseh-ali-razini-iran-judges-murder-farshad-assadi-hossein-ali-nayeri/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x