Kasım 2020’de 44 günlük II. Karabağ Savaşı sona erdi ancak maalesef geride kalan sürede bölgede silahlar bir türlü susmadı.
Bir yandan Ermenistan’ın Azerbaycan ile barış yapmaması, bir yandan savaşı sona erdiren mutabakat metnindeki maddelere uymaması ve bir yandan da açık şekilde Karabağ’daki silahlı ayrılıkçı yapıyı, manen ve madden desteklemesi, sonunda Azerbaycan’ı operasyon başlatmak zorunda bıraktı.
Evet, 18 Eylül 2023’de Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin başlattığı bu faaliyet, 3. Karabağ savaşı değil, Bakü’nün de resmî olarak tanımladığı gibi teröre karşı bir operasyondur.
Bu, neden bir savaş değil?
Öncelikle bölgede askerî hareketlilik başlamışken bir konunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor.
Her türlü askerî eylemin “savaş” kelimesiyle ifade edilmesi gerekmiyor.
Zira askerî terminolojide savaş kelimesinin tanımı, genel olarak “politik gruplar arasında belirli bir sürede ve yoğunlukta devam eden çatışma” olarak ifade edilir.
Ancak şu anda Karabağ’da yaşanan eylem bir savaş değil, terör yapılarına karşı askerî bir lokal operasyon.
Zira Azerbaycan toprağında tek egemen politik güç, Azerbaycan hükumetidir.
Operasyon kime karşı?
Azerbaycan’ın operasyon yürüttüğü bu yapılanmanın geçmişini de anımsamakta fayda var.
Sovyetler Birliği zayıflamaya başlayınca, Ermeni güçleri, Sovyet Azerbaycan’a ait Karabağ’ın, Sovyet Ermenistanı’na bağlanmasını talep etmeye başladı.
İki toplum arasındaki anlaşmazlık 1990’lı yılların başlarında, her ikisi de bağımsızlığını kazanan Azerbaycan ve Ermenistan arasında geniş çaplı savaşa dönüştü.
Rusların desteğini de alan Ermeniler, Karabağ’ı 1991’de işgale girişti, bu süreçte katliamlar yaşandı, Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si işgal edildi, 1 milyona yakın Azerbaycanlı yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kaldı.
İşgalden sonra Karabağ’da 10 Aralık 1991’de Azerbaycanlıların boykot ettiği ve yalnız Ermenilerin katıldığı bir referandumdan bağımsızlık kararı çıktı.
Buradaki güçler de bu gayri meşru referanduma dayanarak kendilerini Artsah Cumhuriyeti ya da Dağlık Karabağ Cumhuriyeti olarak isimlendirip Ermenistan dâhil kimsenin tanımadığı bir yapı ilan etti.
Ermenistan parasının kullanıldığı bu bölgede ticaret Ermenistan ile yapılıyor.
Erivan’ın iddialarına göre burada 120 bin Ermeni, Azerbaycan’a göreyse 30 bin Ermeni bulunuyor.
Ermenistan’ın bu bölgede Azerbaycan egemenliğini tanımasına rağmen, söz konusu yapı 2020 yılındaki Karabağ Savaşı’ndan sonra da var olmaya devam etmeye çabaladı.
Burada kendisini “bağımsız devlet” olarak adlandıran oluşum, geçtiğimiz günlerde istifa eden eski “başkan” yerine 9 Eylül 2023’de tekrar bir “başkan” seçti. Ancak bu girişim AB ve ABD dâhil çeşitli ülkelerde kınamalarla karşılandı.
İşte Azerbaycan, kendi topraklarındaki egemenlik haklarına meydan okumaya devam eden 10 bin kişilik silahlı gücü, tankları ve zırhlı araçları da bulunan, çevreye mayın döşeyerek sivilleri de tehdit eden bu yapıya karşı bir terör operasyonu başlattı.
Operasyon niçin başladı?
Bu ayrılıkçı yapının son zamanlarda giriştiği tek kışkırtıcı eylem sözde başkan seçmek değildi.
Hankendi merkezli bu yapı bir yandan bölgede yaşayanların aç kaldığı propagandasını yürütürken, bir yandan da Azerbaycan tarafından gönderilen insani gıda yardımı taşıyan tırları bölgeye bırakmıyor, dahası Azerbaycan ordusunun mevzilerine yönelik taciz ateşleri açıyordu.
Bakü yönetiminin bütün uyarılarına rağmen sözde başkan seçilmesiyse bardağı taşıran son damla oldu.
Kuşkusuz hiçbir devlet kendi bünyesinde bir “terörist yuvanın” bulunmasını arzu etmez; hatta dünyada bazı devletlerin topraklarından yüzlerce hatta binlerce kilometre uzaklarda kendilerine tehdit oluşturduğu iddiasıyla askerî operasyonlar düzenlediklerine dair örnekler var.
Doğal olarak Azerbaycan da II. Karabağ Savaşı’ndan önce olduğu gibi savaştan sonraki süreçte de bölgede mevcudiyetini devam ettiren bu ayrılıkçı yapının varlığından rahatsızdı ve eninde-sonunda egemenlik hakkını kullanacaktı. Aksi halde anayasal düzenin bütün ülke sınırları içinde tam sağlanamayışı ulus devlet yapısına zıt bir durum olurdu.
Bu manada Azerbaycan uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak sahibi olduğu Karabağ toprağında herhangi bir ayrılıkçı yapı olmaması için askerî operasyon başlattı.
Operasyon ne kadar devam edebilir?
Aslında teröre karşı yürütülen operasyon çok boyutlu olur. Kimi zaman uzun sürebilir. Zira terörün maddi ve manevi direnişinin kırılması noktasında ciddi eylemlere girişilir, iletişimden ulaşıma kadar hareketliliği kontrolde tutulur ve art arda indirilen darbeler ile terörist yapının çöktürülmesine çalışılır.
Lakin Azerbaycan’ın yürüttüğü askerî operasyonun çok uzun bir süre devam etmesi beklenmiyor.
Zira öncelikle Karabağ’da varlığını sürdüren terör yapısının dışarıyla neredeyse hiçbir bağlantısı bulunmuyor.
O yüzden operasyonun üzerinden 1 gün bile geçmeden bölgedeki ayrılıkçı sözde yapı Azerbaycan’ın şartlarını kabul ettiğini ve teslim olduğunu açıkladı. Dolayısıyla şimdi Azerbaycan’ın önerdiği Yevlah şehrinde, Karabağ’daki Ermeni temsilcilerinin Azerbaycan yetkilileriyle buluşması bekleniyor.
Operasyon esnasında bölgedeki tek handikap, 2. Karabağ Savaşı’ndan sonra bölgeye yerleştirilen Rus barış gücü olabilirdi.
Lakin operasyonun başlamasının hemen ardından Rusya’dan yapılan açıklamada, Rus barış gücünün çatışmaya müdahale etmeyeceğinin altı çizildi.
Zaten Rus barış gücünün müdahale etmesi hukuken de mümkün değildi.
Azerbaycan’ın kendi toprağında başlattığı teröre karşı operasyonda gözler Ermenistan’a çevrilirken, Ermeni yönetiminin şimdilik temkinli olmaya çalıştığı anlaşılıyor. Buna rağmen Başbakan Paşinyan yaptığı ilk açıklamalarda ülkesinin askeri bir gerilime çekilmek istendiğini, bunu kabul edilemez bulduklarını aktardı. Ayrıca Karabağ’da Ermenistan askerlerinin bulunmadığını da dile getirdi. Paşinyan’ın bu beyanı kuşkusuz şaşırtmaca amaçlıdır, zira daha geçtiğimiz günlerde Laçın gümrük kapısından Ermenistan’a geçen bazı gençlerin sorgulanması esnasında onların Karabağ’a askerlik görevi için gelmiş oldukları anlaşılmıştı.
Askerî operasyon karşısında Rusya’nın tutumu
Öncelikle Rusya, askerî operasyonlar nedeniyle Azerbaycan karşıtı bir çıkışta bulunma hakkına sahip değil. Bulunursa, Ukrayna’da sürdürdüğü mücadeleyi kendi açısından anlamsız hale getirebilir.
Rusya’nın bu süreçte Azerbaycan’a yönelik ciddi bir açıklama yapması beklenmiyor. Zira Rusya’nın barış gücü kendisinin de Azerbaycan toprağı olarak kabul ettiği Karabağ’da bulunuyor.
Diğer yandan Rusya, Türkiye ile olan işbirliği ve Azerbaycan ile sürdürdüğü ticari ilişkiler nedeniyle de Azerbaycan’ın iradesine karşı çıkma durumunda değil.
Dolayısıyla Rusya her ne kadar Azerbaycan’ın askerî faaliyetlerini beğenmese bile gelinen durumdan dolayı açıkça Ermenistan’ı suçluyor.
Rusya’nın Ermenistan’a yönelik tavrı
Nitekim son zamanlar Rus yönetimi, “Karabağ’ın Ermenistan tarafından açıkça Azerbaycan’a ait bir bölge” olduğunun kabul edildiğine dikkat çekiyor.
Rusya böylece bir yandan yakın bir tarihte ABD ile askerî tatbikat yaparak Moskova ile arasına mesafe koyma niyetini belli eden Ermenistan hükümetine karşı muhalefeti kışkırtmaya çalışırken bir yandan da Ermeni halkının gözünde güvenilirliğini kaybetmemeye gayret ediyor.
Azerbaycan’ın askerî operasyona başlaması Rusya’ya ayrıca Ermenistan iktidarına yönelik sert açıklamalar noktasında bir fırsat veriyor.
Zaten operasyonun başlaması ile Rusya’dan Ermenistan iktidarına yönelik daha sert bir dil kullanılmaya başlandığı da dikkat çekiyor.
Bilindiği gibi iki taraf arasında bir süredir Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın yaptığı Rusya karşıtı açıklamalar nedeniyle gerilim oldukça yüksek.
Rusya’yı bölgeden uzaklaştırmaya çalışan Batılı güçlerin adeta “niyet taşeronluğunu” yapan Paşinyan’ın tutumuna karşın Moskova, Ermenistan içindeki iktidar karşıtlarını harekete geçirmek istiyor çünkü artık Paşinyan sonrası Ermenistan’ı arzu ediyor.
Bu arada Erivan’da Azerbaycan’ın icra ettiği askerî operasyona paralel olarak bir anda Paşinyan aleyhinde gösteriler de başladı.
Gösterilerin nasıl bir seyir alacağı bilinmez ama muhtemelen Moskova yapacağı açıklamalar ile Paşinyan muhaliflerini yönlendirecek, destekleyecek ve gerekli beyanlar vererek daha fazla muhalifin sokaklara çıkmasını temin edecektir.
Ancak Rusya’nın Paşinyan karşıtı bu tutumunun Moskova’nın istediği sonucu verip vermeyeceği elbette bilinmiyor. Zira, Moskova 2. Karabağ Savaşı’ndan sonra da bunu denemiş ama günlerce protesto edilen Paşinyan yine başbakan seçilmişti.
Küresel güçlerin tavrı ne olur?
Aslında küresel güçler Karabağ diye bir sorunun artık Azerbaycan’ın gündeminde olmadığını ve bu konuda Bakü’nün iradesiyle kararlılığının net olduğunu çok iyi biliyorlar.
Nitekim Bakü yönetiminin, ülke sınırları içinde “ikinci bir Ermeni devleti” kurulmasına asla müsaade etmeyeceğinin de farkındalar.
Dolayısıyla küresel güçlerin bu meselede Azerbaycan’a yönelik tutumları, sadece Karabağ’da yaşayan “sivil halkın güvenliği” açısından bazı beyanlarıyla sınırlı kalacaktır.
Lakin Bakü yönetimi, başlattığı operasyona paralel olarak Karabağ’da yaşayan sivillere zarar verilmeyeceğini, bölge sakinlerine her türlü insani yardımın sağlanacağını, operasyondaki hedefin yasadışı askerî noktalar olduğunu beyan ederek gelebilecek açıklamalara cevabını da vermiş bulunuyor.
Bu arada aykırı denilebilecek tek ses Fransa’dan geldi.
Her zaman Ermeni ayrılıkçılığına destek olmuş Paris, derhal BM Güvenlik Konseyi’ni toplantıya çağırdı. Ancak konseyden herhangi ciddi bir sonuç çıkarma ihtimali epey zayıf. Zira konsey üyesi ülkeler, Azerbaycan’ın egemenlik haklarını kullandığının farkındadırlar.
Diğer yandan küresel güçler “Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunun” Ermenistan tarafından da artık kabul ediliyor olmasını daha fazla önemsiyorlar.
Bu yüzden kendi sınırları içinde gerçekleştirdiği operasyondan dolayı Azerbaycan’ın içişlerine karışmak niyetinde değiller.
Sadece Ukrayna’ya müdahalesinden dolayı askerî yorgunluğa maruz kalmış Rusya’nın Güney Kafkasya’dan uzaklaşmasını arzu ediyorlar.
Bu yüzden de Ermenistan üzerinden Rusya’nın sinir uçlarına dokunuyor, Ermenistan’da ve Karabağ’daki Rus güçlerinin bir an önce bölgeden ayrılmasını bekliyorlar.
Bu arzularından hareketle derhal Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış imzalanmasını ve Rusya’ya artık ihtiyaç kalınmamasını istiyorlar.
Fakat Moskova’nın küresel güçlerin bu arzusuna karşı hemen boyun eğmeyeceği de bilinen bir gerçek.
Türkiye’nin desteği
Bilindiği gibi Türkiye her zaman Azerbaycan’ın yanında olmuştur, olmaktadır ve gelecekte de olacaktır.
Türk ordusunun yıllarca teröre karşı sürdürdüğü mücadele konsepti Azerbaycan tarafından benimsendiği gibi Azerbaycan askerleri yıllarca Türkiye’de özel eğitimler aldılar.
Bunların yanı sıra 2020 yılındaki Karabağ Savaşı’ndan sonra Azerbaycan ordusu, Türk ordusu tarzında bir yapılanmaya gitti, özellikle işgalden kurtarılan Karabağ topraklarında Komando Birlikleri’nin yeni kışlaları faaliyete başladı.
Dolayısıyla Türkiye yıllar boyunca Azerbaycan’a verdiği askerî destek ile Azerbaycan ordusunu dünyanın önemli ordularından birisi haline getirmeyi başardı.
Türkiye aynı zamanda Azerbaycan’a politik desteğini de her zaman devam ettirdi.
Zengezur Koridoru
Nitekim Karabağ Savaşı sonrasında imzalanan mutabakatta yer alana Zengezur Koridoru meselesi, Türkiye ile Azerbaycan’ın “ortak bir davası” haline geldi.
Bu bağlamda hem Ankara hem de Bakü, “Orta Koridor’un” önemli bir güzergâhı olan Zengezur’un Koridoru’nun hayata geçmesi için yıllardır birlikte mücadele ediyor, bölgesel müzakerelerde koridorun Orta Asya ile bütünleşme açısından da değerli olduğunu dile getiriyorlar.
Tabii koridoru istemeyen ve karşı çıkan güçler var, ancak bu durum Türkiye ve Azerbaycan’ın haklı taleplerinden vazgeçecekleri anlamına gelmiyor.
Türkiye’nin desteğiyle Azerbaycan, hem Karabağ’daki yasadışı yapılanmaya son verme, hem de 2020 yılındaki mutabakat maddeleri arasında yer alan Zengezur Koridoru’nu gerçekleştirebilme iktidarında.
Dolayısıyla Karabağ Savaşı’ndan sonra bölgede barışa yönelik süreç devam ederken, Azerbaycan bölgede barışı tam olarak temin etmek için yoğun bir çaba sarf ediyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 20 Eylül 2023’te yayımlanmıştır.