Ekonomiyi değiştirecek en büyük güçlerden biri: Yaşlanan nüfus

Dünya nüfusu giderek yaşlanıyor. 2050’de nüfusun % 22’si 60 yaşın üzerinde olacak. 16 ile 64 yaş arasındaki işçiler azalacağından ekonominin verimliliği düşer mi? İnsanlığın bu duruma uyum sağlamasının ve kaderini ellerinin arasına almasının yolu var mı? Kim bu “genç yaşlılar”?

Dünya nüfusu giderek yaşlanıyor. Dünyada toplam nüfus 7,5 milyarın üstünde. Nüfusun 680 milyon 204 bini ise 65 yaş ve üzerindeki insanlardan oluşuyor.

İngiliz dergisi Lancet’in yayın yönetmeni Richard Horton, “21. yüzyılda uygarlık tarihinde bir devrim olacağı” görüşünde. Mega. adlı site, buradan hareketle, dünya nüfusunun yaşlanmasının ne anlama geldiğini, sanayinin buna nasıl uyum sağladığını masaya yatırmış. Makaleden öne çıkan bazı bölümleri aktarıyoruz:

“Artık bazı endüstriler daha yüksek yaşam şartları beklentisi olan bir nüfusun ihtiyaçlarına uyum sağlamaya başlamış durumda – böylece küresel ekonomi için uzun vadeli beklentileri önemli ölçüde iyileştirilmiş olacak.

Önümüzdeki on yıl zarfında iklim değişikliği dışında ekonomiyi değiştirecek, en büyük güçler arasında bir tanesi özellikle öne çıkıyor: Dünya nüfusunun yaşlanması…

Daha iyi tıbbi bakım, teknolojik gelişmeler ve daha güvenli çalışma koşulları ile bugün doğan çocukların, 50 yıl önce doğanlardan 14 yıl daha uzun yaşaması, elbette ki muhtemel. Bu olgu, sanayileşmiş ülkelerle de sınırlı değil üstelik.

2 milyar insan 60 yaşın üstünde

1960’tan bu yana yaşam şartlarının iyileşmesine dair beklentideki en dikkate değer artışlardan biri, insanların artık eskisinden neredeyse 33 yıl daha uzun yaşadığı Çin’de görülüyor. Diğer büyük adımlarla gelişmekte olan ülkeler ise sırasıyla Türkiye, Hindistan ve Brezilya; bu ülkeler aralarında oluşan çok küçük mesafelerle birbirlerini takip ediyor. Birleşmiş Milletler’e göre mevcut eğilimler bu şekilde devam edecek olursa, 2050 yılına kadar insanlığın yaklaşık % 22’si – yani yaklaşık 2 milyar insan – 60 yaşın üzerinde olacak.

Daha uzun yaşam beklentisine sahip bir nüfus, toplum için birtakım sorunlar doğuracağa benziyor. Bunların en önemlisi sağlık bakım maliyetlerinin artması. Örneğin Avrupa hükümetleri, 80 yaş ve üstü grup için sağlığa, 60 yaş ve üstü gruba göre yaklaşık %70-100 daha fazla para harcamakta.

Küçülen işgücünün bu durumdan etkilenmemesi elbette mümkün değil. Uluslararası Para Fonu’na göre, çalışma çağındaki nüfus – 16 ile 64 yaş arasındaki işçiler – en geç 2030 yılına kadar azalacağından, ekonominin verimliliği de büyük bir risk altında olacak.

Peki, dünyada işler yine de iyi gitmeye devam edecek mi? İnsanlığın bu duruma uyum sağlamasının ve kaderini kendi ellerinin arasına almasının elbette birkaç yolu var. Ancak bunu yapmak için geleneksel “yaşlı” kavramından ayrılmamız gerekiyor. Artan yaşam beklentisini “demografik saatli bomba” veya “gri tsunami” olarak adlandırmak burada pek işimize yaramaz. Bu görüş, toplumu daha uzun yaşam beklentisiyle gelen faydalara ve iş fırsatlarına karşı kör kılacaktır bizi.

“Genç yaşlılar” ve ekonominin yüzde 8 büyüme ihtimali

Danışmanlık ajansı McKinsey tarafından yapılan güncel bir araştırma, bu gelişmeyi tam anlamıyla tanımlıyor. Rapor, dünya çapında 60 yaşının üzerinde çok fazla kişiyi memnun edecek şekilde, emeklilik yaşındaki insanların yaşlı olduğu fikrine elveda diyerek, dinamik yeni bir demografinin “genç yaşlı” tanımının ortaya çıkışını açıklıyor.

İşte bu genç yaşlılar, 60 yaş ve üzerindeyken bile çalışmaya istekli, çalışabilen ve günlük hayatlarını kolay ve daha tatmin edici hale getiren mal ve hizmetlere para harcama ihtiyacı hisseden büyüyen yaşlılar topluluğu.

McKinsey, eğer hükümetler ve şirketler bu grubun ihtiyaçlarını karşılamanın yollarını bulacak olurlarsa, küresel ekonomik yükselmeyi 2040 yılına kadar 12 trilyon dolar veya %8 oranında artırabileceğini söylüyor.

Bu belki de çok iyimser bir bakış açısı. En azından bu durum nedensel olarak, tamamen yeni bir sosyal refah biçimi ve iş kanunlarının gözden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor. Hükümetler bu noktada çok da hareketli davranmamakta ama. Yine de şirketlerin yavaş yavaş değiştiğine dair işaretler de gözlemleniyor.

Örneğin sağlık hizmeti sağlayıcıları, ilaç ve biyoteknoloji şirketleri artık yaşlanmaya çok farklı yaklaşıyor. Bu durumu, diğer herhangi bir hastalık gibi semptomları hafifletilebilen klinik bir tablo olarak görüyorlar. Bu bakış açısı ise önceki düşünceden radikal bir ayrılma ve yaşla ilgili sorunlar için birçok yeni ilacın yanı sıra diyabet ve bunama gibi yaşlılarda daha yaygın olan hastalıkları saptamak, izlemek ve kontrol etmek için teknolojilerin geliştirilmesine yol açıyor.

Ortalama yaşam süresi yüzde 40 artıyor

Yaşlılığı bir hastalık olarak gören endüstriler, mevzuattaki değişikliklerden de artık destek alabilmekte. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) gibi düzenleyiciler henüz yaşlanmayı bir hastalık olarak sınıflandırmıyor. Ancak Dünya Sağlık Örgütü yaşlanmayı bir hastalık olarak sınıflandırmak için ilk adımları çoktan atmış bile. Barclays’deki araştırma uzmanlarına göre bu, tıp şirketlerine özellikle yaşa bağlı hastalıklar ve yaşlanma için tedaviler geliştirmeleri için daha fazla fırsat sunuyor.

Milyarder yatırımcı Jim Mellon, Juvenescence adlı kitabında, hayvanlardan insanlara organ nakli yapılması suretiyle, dokuların tamamen yenilenmesi ve yapay zeka gibi teknolojilerin, sanayileşmiş ülkelerde ortalama yaşam süresini yüzde 40’lara varan oranlarda arttıracağını açıklıyor.

Topluma herhangi bir yük olmayacak “Genç yaşlılar” ekonomik düzeyini 20 yılda 12 milyar ABD doları artırabilir.

Kaynak: McKinsey

Yaşlanan toplum ve yeni nesil robotlar

Robotik ve otomasyon sektörleri de “üst düzey ekonomi”nin temel direkleri haline gelmiş durumda. Yaşlanan bir toplum, robot pazarına iki şekilde yeni bir ivme kazandırıyor: İlk olarak, insanların kendileri için çok yorucu olan görevleri yerine getirmelerine yardımcı olan özel robotlara olan talep ortaya çıkıyor. Örneğin, ev işlerine veya tıbbi bakıma yardımcı olan robotlar, Japonya’da yıllardır çok popüler.

Öte yandan, yaşlanan bir dünyanın işgücü piyasasındaki açığını kapatmak için daha fazla robota ihtiyaç duyuluyor. Azalan çalışan nüfus, ekonominin büyüme kapasitesini de bu şekilde riske atmıyor. Robot ve otomasyon, makinelerin yalnızca emekli kişilerin yerini almasını sağlamakla kalmayıp aynı zamanda fiziksel olarak zorlu faaliyetlerde yaşlı çalışanları destekleyerek bu etkileri gayet rahat bir biçimde azaltabiliyor. Özellikle nüfusun yaşlandığı ve nüfus artışının azaldığı ülkelerde robotların yoğun olarak kullanıldığı giderek daha belirgin hale geliyor.

Akıllı evler

Gayrimenkul sektörü de, demografik değişime hızla uyum sağlayan bir başka sektör. Sanayileşmiş ülkelerde ve Çin gibi gelişmekte olan büyük ülkelerde, mevcut yaşam alanlarının yaşlıların ihtiyaçlarını karşılamak için dönüştürülmesi artan bir popülerliğin zevkini çıkarmalarını sağlıyor.

Aynı zamanda, özellikle Avrupa’daki şehirlerde, emekli olan insanlar adına günlük hayatı kolaylaştırmak için giderek daha fazla özel teknik donanıma sahip yaşlı daireleri kullanıma sunuluyor. Danışmanlık ajansı P&S Intelligence’a göre, akıllı evde sağlık hizmeti pazarının önümüzdeki on yılda patlama yapması ve on yılın sonunda 9 milyar dolardan 100 milyar dolara yükselmesi bekleniyor.

P&S tarafından 2020 yılında yapılan bir araştırmada, “Yaşlılar kendi evlerinde bağımsız ve onurlu bir yaşam sürmelerine yardımcı olacak çok çeşitli akıllı teknolojiler istiyor” yorumuna yer verilmiş ve eklenmiş: “Hasta izleme ve düşme tehlikesinin tespiti ve önlenmesi için IoT özellikli cihazlara yönelik artan talep, dünya çapında akıllı evde sağlık hizmetleri pazarına muazzam bir büyüme getiriyor.”

Demografik değişime artan uyumla birlikte, ekonomide de köklü değişiklikler yaşanıyor. Görünen o ki, bu durum, bazı sektörler için acı verici olsa da, ne şirketler ne de hükümetler gelişmelere gözlerini kapatamayacaklar.”

Bu yazı ilk kez 7 Ekim 2021’de yayımlanmıştır.

 

Mega.online adlı sitede yayınlanan “Genç Yaşlılar Piyasayı Fethediyor” başlıklı yazısından bazı bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://mega.online/de/artikel/2021/die-alterung-der-bevoelkerung-und-deren-auswirkungen-auf-die-geschaeftswelt

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Ekonomiyi değiştirecek en büyük güçlerden biri: Yaşlanan nüfus

Dünya nüfusu giderek yaşlanıyor. 2050’de nüfusun % 22’si 60 yaşın üzerinde olacak. 16 ile 64 yaş arasındaki işçiler azalacağından ekonominin verimliliği düşer mi? İnsanlığın bu duruma uyum sağlamasının ve kaderini ellerinin arasına almasının yolu var mı? Kim bu “genç yaşlılar”?

Dünya nüfusu giderek yaşlanıyor. Dünyada toplam nüfus 7,5 milyarın üstünde. Nüfusun 680 milyon 204 bini ise 65 yaş ve üzerindeki insanlardan oluşuyor.

İngiliz dergisi Lancet’in yayın yönetmeni Richard Horton, “21. yüzyılda uygarlık tarihinde bir devrim olacağı” görüşünde. Mega. adlı site, buradan hareketle, dünya nüfusunun yaşlanmasının ne anlama geldiğini, sanayinin buna nasıl uyum sağladığını masaya yatırmış. Makaleden öne çıkan bazı bölümleri aktarıyoruz:

“Artık bazı endüstriler daha yüksek yaşam şartları beklentisi olan bir nüfusun ihtiyaçlarına uyum sağlamaya başlamış durumda – böylece küresel ekonomi için uzun vadeli beklentileri önemli ölçüde iyileştirilmiş olacak.

Önümüzdeki on yıl zarfında iklim değişikliği dışında ekonomiyi değiştirecek, en büyük güçler arasında bir tanesi özellikle öne çıkıyor: Dünya nüfusunun yaşlanması…

Daha iyi tıbbi bakım, teknolojik gelişmeler ve daha güvenli çalışma koşulları ile bugün doğan çocukların, 50 yıl önce doğanlardan 14 yıl daha uzun yaşaması, elbette ki muhtemel. Bu olgu, sanayileşmiş ülkelerle de sınırlı değil üstelik.

2 milyar insan 60 yaşın üstünde

1960’tan bu yana yaşam şartlarının iyileşmesine dair beklentideki en dikkate değer artışlardan biri, insanların artık eskisinden neredeyse 33 yıl daha uzun yaşadığı Çin’de görülüyor. Diğer büyük adımlarla gelişmekte olan ülkeler ise sırasıyla Türkiye, Hindistan ve Brezilya; bu ülkeler aralarında oluşan çok küçük mesafelerle birbirlerini takip ediyor. Birleşmiş Milletler’e göre mevcut eğilimler bu şekilde devam edecek olursa, 2050 yılına kadar insanlığın yaklaşık % 22’si – yani yaklaşık 2 milyar insan – 60 yaşın üzerinde olacak.

Daha uzun yaşam beklentisine sahip bir nüfus, toplum için birtakım sorunlar doğuracağa benziyor. Bunların en önemlisi sağlık bakım maliyetlerinin artması. Örneğin Avrupa hükümetleri, 80 yaş ve üstü grup için sağlığa, 60 yaş ve üstü gruba göre yaklaşık %70-100 daha fazla para harcamakta.

Küçülen işgücünün bu durumdan etkilenmemesi elbette mümkün değil. Uluslararası Para Fonu’na göre, çalışma çağındaki nüfus – 16 ile 64 yaş arasındaki işçiler – en geç 2030 yılına kadar azalacağından, ekonominin verimliliği de büyük bir risk altında olacak.

Peki, dünyada işler yine de iyi gitmeye devam edecek mi? İnsanlığın bu duruma uyum sağlamasının ve kaderini kendi ellerinin arasına almasının elbette birkaç yolu var. Ancak bunu yapmak için geleneksel “yaşlı” kavramından ayrılmamız gerekiyor. Artan yaşam beklentisini “demografik saatli bomba” veya “gri tsunami” olarak adlandırmak burada pek işimize yaramaz. Bu görüş, toplumu daha uzun yaşam beklentisiyle gelen faydalara ve iş fırsatlarına karşı kör kılacaktır bizi.

“Genç yaşlılar” ve ekonominin yüzde 8 büyüme ihtimali

Danışmanlık ajansı McKinsey tarafından yapılan güncel bir araştırma, bu gelişmeyi tam anlamıyla tanımlıyor. Rapor, dünya çapında 60 yaşının üzerinde çok fazla kişiyi memnun edecek şekilde, emeklilik yaşındaki insanların yaşlı olduğu fikrine elveda diyerek, dinamik yeni bir demografinin “genç yaşlı” tanımının ortaya çıkışını açıklıyor.

İşte bu genç yaşlılar, 60 yaş ve üzerindeyken bile çalışmaya istekli, çalışabilen ve günlük hayatlarını kolay ve daha tatmin edici hale getiren mal ve hizmetlere para harcama ihtiyacı hisseden büyüyen yaşlılar topluluğu.

McKinsey, eğer hükümetler ve şirketler bu grubun ihtiyaçlarını karşılamanın yollarını bulacak olurlarsa, küresel ekonomik yükselmeyi 2040 yılına kadar 12 trilyon dolar veya %8 oranında artırabileceğini söylüyor.

Bu belki de çok iyimser bir bakış açısı. En azından bu durum nedensel olarak, tamamen yeni bir sosyal refah biçimi ve iş kanunlarının gözden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor. Hükümetler bu noktada çok da hareketli davranmamakta ama. Yine de şirketlerin yavaş yavaş değiştiğine dair işaretler de gözlemleniyor.

Örneğin sağlık hizmeti sağlayıcıları, ilaç ve biyoteknoloji şirketleri artık yaşlanmaya çok farklı yaklaşıyor. Bu durumu, diğer herhangi bir hastalık gibi semptomları hafifletilebilen klinik bir tablo olarak görüyorlar. Bu bakış açısı ise önceki düşünceden radikal bir ayrılma ve yaşla ilgili sorunlar için birçok yeni ilacın yanı sıra diyabet ve bunama gibi yaşlılarda daha yaygın olan hastalıkları saptamak, izlemek ve kontrol etmek için teknolojilerin geliştirilmesine yol açıyor.

Ortalama yaşam süresi yüzde 40 artıyor

Yaşlılığı bir hastalık olarak gören endüstriler, mevzuattaki değişikliklerden de artık destek alabilmekte. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) gibi düzenleyiciler henüz yaşlanmayı bir hastalık olarak sınıflandırmıyor. Ancak Dünya Sağlık Örgütü yaşlanmayı bir hastalık olarak sınıflandırmak için ilk adımları çoktan atmış bile. Barclays’deki araştırma uzmanlarına göre bu, tıp şirketlerine özellikle yaşa bağlı hastalıklar ve yaşlanma için tedaviler geliştirmeleri için daha fazla fırsat sunuyor.

Milyarder yatırımcı Jim Mellon, Juvenescence adlı kitabında, hayvanlardan insanlara organ nakli yapılması suretiyle, dokuların tamamen yenilenmesi ve yapay zeka gibi teknolojilerin, sanayileşmiş ülkelerde ortalama yaşam süresini yüzde 40’lara varan oranlarda arttıracağını açıklıyor.

Topluma herhangi bir yük olmayacak “Genç yaşlılar” ekonomik düzeyini 20 yılda 12 milyar ABD doları artırabilir.

Kaynak: McKinsey

Yaşlanan toplum ve yeni nesil robotlar

Robotik ve otomasyon sektörleri de “üst düzey ekonomi”nin temel direkleri haline gelmiş durumda. Yaşlanan bir toplum, robot pazarına iki şekilde yeni bir ivme kazandırıyor: İlk olarak, insanların kendileri için çok yorucu olan görevleri yerine getirmelerine yardımcı olan özel robotlara olan talep ortaya çıkıyor. Örneğin, ev işlerine veya tıbbi bakıma yardımcı olan robotlar, Japonya’da yıllardır çok popüler.

Öte yandan, yaşlanan bir dünyanın işgücü piyasasındaki açığını kapatmak için daha fazla robota ihtiyaç duyuluyor. Azalan çalışan nüfus, ekonominin büyüme kapasitesini de bu şekilde riske atmıyor. Robot ve otomasyon, makinelerin yalnızca emekli kişilerin yerini almasını sağlamakla kalmayıp aynı zamanda fiziksel olarak zorlu faaliyetlerde yaşlı çalışanları destekleyerek bu etkileri gayet rahat bir biçimde azaltabiliyor. Özellikle nüfusun yaşlandığı ve nüfus artışının azaldığı ülkelerde robotların yoğun olarak kullanıldığı giderek daha belirgin hale geliyor.

Akıllı evler

Gayrimenkul sektörü de, demografik değişime hızla uyum sağlayan bir başka sektör. Sanayileşmiş ülkelerde ve Çin gibi gelişmekte olan büyük ülkelerde, mevcut yaşam alanlarının yaşlıların ihtiyaçlarını karşılamak için dönüştürülmesi artan bir popülerliğin zevkini çıkarmalarını sağlıyor.

Aynı zamanda, özellikle Avrupa’daki şehirlerde, emekli olan insanlar adına günlük hayatı kolaylaştırmak için giderek daha fazla özel teknik donanıma sahip yaşlı daireleri kullanıma sunuluyor. Danışmanlık ajansı P&S Intelligence’a göre, akıllı evde sağlık hizmeti pazarının önümüzdeki on yılda patlama yapması ve on yılın sonunda 9 milyar dolardan 100 milyar dolara yükselmesi bekleniyor.

P&S tarafından 2020 yılında yapılan bir araştırmada, “Yaşlılar kendi evlerinde bağımsız ve onurlu bir yaşam sürmelerine yardımcı olacak çok çeşitli akıllı teknolojiler istiyor” yorumuna yer verilmiş ve eklenmiş: “Hasta izleme ve düşme tehlikesinin tespiti ve önlenmesi için IoT özellikli cihazlara yönelik artan talep, dünya çapında akıllı evde sağlık hizmetleri pazarına muazzam bir büyüme getiriyor.”

Demografik değişime artan uyumla birlikte, ekonomide de köklü değişiklikler yaşanıyor. Görünen o ki, bu durum, bazı sektörler için acı verici olsa da, ne şirketler ne de hükümetler gelişmelere gözlerini kapatamayacaklar.”

Bu yazı ilk kez 7 Ekim 2021’de yayımlanmıştır.

 

Mega.online adlı sitede yayınlanan “Genç Yaşlılar Piyasayı Fethediyor” başlıklı yazısından bazı bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://mega.online/de/artikel/2021/die-alterung-der-bevoelkerung-und-deren-auswirkungen-auf-die-geschaeftswelt

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x