Hayatımızın pek çok alanında olduğu gibi sürdürülebilirlik kavramı sanayide de önem kazanıyor. Al-kullan-at prensibi ile çalışan lineer ekonomi modeli ile artık yola devam edemeyeceğimizi anladık. Döngüsel, sürdürülebilir, daha az atık üreten ve çevreyi daha az kirleten, kaynakları daha dengeli ve uzun süre yettirebilecek bir sistem arayışındayız.
Bu sistem ilk bakışta salt çevre ile alakalı görünse de aslında öyle değil. Bu aslında yeni bir sanayileşme stratejisi. Avrupa Birliği (AB) bunu yıllardır böyle lanse ediyor ve yeşil dönüşümü Avrupa’nın yeni endüstrileşme modeli olarak tanımlıyor. Bizler kişisel olarak ne kadar döngüsel bir sistem içinde yaşamaya çalışsak da etkimiz oldukça küçük kalır, ancak imalat sanayii gibi devasa bir sistemde çevre yararına alınan herhangi bir aksiyonun etkileri oldukça büyük olur. Son zamanlarda gündemimize giren karbon ayak izi, su, toprak ve hava ayak izi gibi kavramlar da AB gibi kuruluşların yazdığı yeni ticaret kurallarında yerleri aldı bile.
İkiz dönüşüm olarak adlandırılan yeşil ve dijital dönüşümle birlikte kurulan yeni dünya düzeninde üretim sonucunda ortaya çıkan karbon emisyonları ve dengi sera gazlarının miktarının ölçülmesi, çevreyi çok kirleten teknolojilerin daha temiz ve yeşil teknolojiler ile yer değiştirmesi ve kademe kademe çevreye yapılan olumsuz etkinin azaltılması gerekiyor. Bu yeni dünya düzenini 1. Sanayi Devrimi’nden itibaren dünyayı birikimli olarak en çok kirleten ülkelerin kuruyor olması ironik, ancak bu düzenin dışında kalmak Türkiye gibi en büyük ticaret partneri Avrupa Birliği olan ülkeler için çok maliyetli olacak. Bu noktada yeşil dönüşüme ayak uydurmak bir tercihten ziyade zorunluluk.
Ayrıca her yeni düzenin yeni bir pazar oluşturduğunu da unutmamak gerekir. Yeşil ve dijital dönüşümün kendi ürün ve hizmetleri olacak, bu ürün ve hizmetleri üretenler de pastanın en büyük payını kapmış olacak. Bu açıdan bakıldığında ikiz dönüşüm bir fırsat penceresi ve bu dönüşümle gelecek değişimin farkında olan, bu değişimi takip eden değil de yönlendiren ülke ve firmalar kazananlar olacak.
Türkiye’nin yeşil dönüşümü için yeni yönetmelik
Türkiye 2021 yılında AB’ye uyumlu bir yeşil mutabakat yol haritası açıkladı. Ayrıca sektör bazında hazırlanan rapor ve yol haritaları ile alüminyum ve demir çelik gibi sektörler için karbon ayak izini ölçmeye ve raporlamaya yönelik planlamalar yapıldı.
Son olarak da 14 Ocak 2025’te Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından sanayi kaynaklı emisyonları ve atık oluşumunu önlemek amacıyla yine AB mevzuatına uyumlu olarak Endüstriyel Emisyonların Yönetimi Yönetmeliği yayınlandı. Bu yönetmelik sanayiden kaynaklanan emisyonları ve atık oluşumunu kaynağında önlemeyi hedefliyor.
Uluslararası Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’ne göre (IPCC, 2022) göre sanayi, 21. yüzyılda küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yarısını (%45) üretti.[1] Sanayideki yoğun fosil yakıt kullanımı ve enerji yoğun üretim süreçleri ortaya çıkan sera gazı emisyonlarının yüksek olmasına sebep oluyor. Bu emisyonların azaltılması için firmaların tekil çabalarından ziyade ülke olarak önce oyunun kurallarının belirlenmesi ve standartların oluşturulması çok önemli.
Endüstriyel Emisyonların Yönetimi yönetmeliğine göre alınacak önlemler sonucunda enerji verimliliğinin artması, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapılması, sürdürülebilir üretim teknolojilerinin benimsenmesi, karbon yakalama ve saklama tekniklerinin kullanımı mümkün olacak. Ayrıca sanayide yeşil dönüşüm bir yandan da daha döngüsel üretim süreçlerine geçişi sağlayacak ve daha düşük karbon ayak izi üretilmesine olanak sağlayacak.
Yönetmelik enerji, metal, mineral, kimya, atık yönetimi, kağıt ve selüloz, büyük yakma tesisleri, atık yakma, organik solvent kullanan tesisleri kapsıyor. 1 Aralık 2025 tarihinde yürürlüğe girecek yönetmelik kapsamına giren işletmeler, yönetmelikte belirlenen standartlara uygun şekilde üretim yapmak ve en az D seviyesinde belge almak zorunda olacak.
Türkiye’de bu yönetmeliğin kapsamına giren yaklaşık 6 bin tesis kullandıkları uygulamalara göre sanayide yeşil dönüşüme yüzde 100 uyumdan (not: A) yüzde 50 uyuma (not: F) kadar sınıflandırılacak. Raporlamalar Bakanlık tarafından yetki verilmiş kişiler tarafından yürütülecek. Adı geçen sektörlerde yeni açılan tesislerin en D sınıfında sanayide yeşil dönüşüm standartlarında üretim yapıyor olması gerekecek, aksi halde çevre izin ve lisans belgesi alamayacak. Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı hareket eden işletmeler hakkında 2872 sayılı Kanunun 20. maddesinde yer alan idari yaptırımların uygulanacak.
Sanayide Yeşil Dönüşüm (SYD) belgesi 5 yılda bir yenilenecek ve gereken durumlarda güncelleme de istenebilecek. Bu yönetmelik Türkiye’nin sanayisine yeşil dönüşümü bir zorunluluk olarak getirmesi ve standartları belirlemesi açısından önem arz ediyor. Yeşil dönüşüm standartlarına göre üretim yapan tesisler hem finansman erişiminde hem de AB gibi çevresel standartları yüksek olan ihracat pazarlarına satış yaparken avantajlı olacak.
Sanayide yeşil dönüşüm neden bir zorunluluk?
Paris İklim Anlaşması’na taraf olan ülkeler kendilerine küresel ortalama sıcaklık artışını 2 derece hedefinde tutmak için bazı sözler verdi ve hedefler koydu. Sanayi, bu hedeflere ulaşmada insan faaliyetleri arasında en fazla çevreyi kirletenlerden biri olarak öne çıkıyor. Bu nedenle sanayinin dönüşmesi şart. Dönüşmek içinse standartların ve çerçevenin devlet tarafından belirlenmesi ve sanayi kuruluşlarının bu hedef doğrultusunda yönlendirilmesi şart. İşte bu nedenle Türkiye’de 14 Ocak 2025’te yayınlanan Endüstriyel Emisyonların Yönetimi Yönetmeliği çok önemli.[2]
Bilindiği üzere sanayinin amacı sadece üretmek değil, üretilen malların pazarlanması ve tatmin edici bir kârla satılmasıdır. Yeni zamanlarda üretilen malın hangi şartlar altında ve kimler tarafından üretildiği, üretilirken çevreye ne kadar zarar verdiği, süreçte işçi haklarını koruyup korumadığı gibi bilgiler hem müşteri hem de tedarik zincirindeki alıcılar tarafından inceleniyor. Bu da sanayinin dönüşmesi için çok büyük bir neden. Türkiye en büyük ihracat pazarı olan AB’ye ürünlerini ve hizmetlerini satabilmek için -şimdilik demir, çelik, çimento, alüminyum, gübre, hidrojen ve elektrik sektörlerinde- karbon ayak izini ölçmek, raporlamak ve onun vergisini ödemek zorunda. Bu nedenle endüstriyel emisyonların ölçülmesi ve yönetilmesi çok önemli.
Günümüzün en kilit kavramlarından biri sürdürülebilirlik. Bu kavram bir şirketin önüne çok güzel kapılar da açabilir, tüm kapıların yüzüne kapanmasına sebep de olabilir. Bu nedenle şirketlerin strateji belirleme ve uygulama süreçlerine sürdürülebilirliği dahil etmeleri, sürdürülebilirlik ile gelen fırsat ve tehditleri iyi çalışmaları gerekiyor.
Yeşil dönüşümün finansmanı
Son yıllarda dillerden düşmeyen yeşil ve dijital dönüşüm konuşulduğu kadar kolay değil. Dönüşmek için önce vizyon sonra da finansman gerekiyor. 14 Ocak’ta yayınlanan Endüstriyel Emisyonların Yönetimi Yönetmeliği en çok da finansman amacına hizmet edecek.
Yönetim bilimci Peter Drucker’e atfedilen altın bir kural var: ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz. Öncelikle elinizde mümkünse sayısal veriler olmalı, neyi ne kadar ürettiğinizi ve üretirken ne kadar emisyonu çevreye saldığınızı görmeniz ve bunu raporlamanız gerekiyor. Sonrasında da iyileştirme amaçlı aksiyon almalı ve kademe kademe iyileşmeleri raporlamalısınız.
Yeşil dönüşümün finansmanında işletmelerin dönüşmek için aldığı aksiyonlar ve buna gerçekten niyet edip etmedikleri finans kuruluşları tarafından çok ciddi bir şekilde inceleniyor. Bir işletmeye yeşil dönüşüm finansmanı sağlamak için belirli koşulları sağlaması ve belgelendirmesi bekleniyor. İşte bu yönetmelikle gündemimize giren Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesi (SYD) bu amaca hizmet edecek. SYD (Sanayide Yeşil Dönüşüm) belgesi olan sanayi kuruluşlarının yeşil finansmana erişimi daha kolay olacak. Böylelikle sanayide en iyi çevresel uygulamaları teşvik edecek, derin endüstriyel dönüşüm, sürdürülebilir tüketim ve üretim, temiz üretim konularında ülke olarak daha planlı ilerleyebileceğiz.
SYD belgesi alan kuruluşların emisyon ve atıklarını azaltması ve kaynakları daha verimli kullanması sonucunda aldıkları not (A en yüksek ve F en düşük not) iyileşebilecek ve bu da sanayi için teşvik, hibe ve kredi gibi finansmana erişimi kolaylaştıracak.
Yerli ve milli yeşil dönüşüm mümkün mü?
Türkiye 2053 yılı Net Sıfır Emisyon hedefi için pek çok çalışma yapıyor. 1 Ocak 2025’te yayınlanan yeşil çimento tebliği, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ile iş birliği içinde hazırlanan Düşük Karbon Yol Haritaları, Türkiye Endüstriyel Karbonsuzlaştırma Yatırım Platformu’nun kurulması ve bu platform çerçevesinde öncelikli dört sektörde karbon salınımını azaltacak yatırımlara 2030 yılına kadar 5 milyar avro finansman sağlanması bu çalışmalardan sadece birkaçı.
Ayrıca Dünya Bankası Türkiye Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) Projesi kapsamında yeşil dönüşüm projeleri için OSB’lere 250 milyon avroluk finansman sağlayacak. OSB’lerin atıksu arıtma tesisi, yenilenebilir enerji ve döngüsel ekonomi yatırımlarına 6 milyar 300 milyon liralık destek verilecek. Dünya Bankası iş birliğinde yürütülen 450 milyon dolar bütçeye sahip diğer bir program olan Türkiye Yeşil Sanayi Projesi ile sanayinin teknoloji ve kapasite geliştirme sürecini hızlandırılacak.
Her dönüşüm maliyetlidir. Yeşil dönüşüm de kendi pazarı yaratacak ve maliyeti çok yüksek bir dönüşüm. Bu bağlamda küresel emisyonların çok büyük bir kısmını üreten sanayinin dönüşümü için pek çok ek maliyet yüklenilmesi gerekecek. Türkiye son yıllarda savunma sanayiinde yaptığı gibi yeşil dönüşümde de AR-GE çalışmalarını hızlandırır ve savunma sanayisinde elde ettiği know-how’ı yeşil dönüşüm için gereken teknolojilerin üretimi için de kullanabilirse tabii ki yeşil dönüşüm de yerli ve milli kaynaklarla yapılabilir. Bu ihtiyacı gören Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yeşil dönüşüm yatırımlarını teknoloji geliştirme ve üretme kabiliyetlerimizi güçlendirmek teknoparklarda sürdürülebilirlik alanında faaliyet gösteren 346 teknoloji girişimini ve yeşil dönüşüm alanında proje yürüten 8 Ar-Ge merkezini desteklemeye başladı. TÜBİTAK burs ve destek programları kapsamında da son 22 yılda yeşil dönüşüm ve iklim değişikliği alanlarında 3 bin 434 projeye ve 3 bin 746 bilim insanına 22 milyar lira destek sağladı.
Yeşil dönüşüm uzun soluklu bir yolculuk. Bu yolculuğu Türkiye’de çok hızlı değişen popüler gündemlere kurban etmeden, yol haritalarına sadık kalarak ve dünyadaki gelişmeleri takip ederek sürdürebilmek başarının anahtarı olacak.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 4 Şubat 2025’te yayımlanmıştır.
[1] https://www.ipcc.ch/report/ar6/wg3/chapter/chapter-11/
[2] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2025/01/20250114-1.htm