Donald Trump, ABD başkanlık koltuğundaki ikinci döneminde bir yılı geride bıraktı. Bu süre zarfında Washington’un dış politika yapım süreçlerinde alışılmış teamüller önemli ölçüde aşındı. Dışişleri Bakanlığı’nın kurumsal rolü ve kariyer diplomatların etkisi geri plana itilirken, karar alma süreçlerinde başkana kişisel yakınlığı bulunan isimler belirleyici hale geldi.
Trump’ın ikinci döneminde dış politika, büyük ölçüde resmî hiyerarşiler yerine doğrudan başkanla temas kurabilen dar bir çevre üzerinden yürütülüyor. Aile üyeleri, uzun süredir güvendiği iş insanları ve siyasi sadakati öne çıkan danışmanlar, klasik diplomatik kanalların önüne geçerek Gazze’den Ukrayna savaşına, Çin’le ticaret geriliminden Latin Amerika’ya uzanan geniş bir dosya yelpazesinde etkin rol üstleniyor. Foreign Policy yazarları Trump’ın ikinci döneminde Beyaz Saray’ın dış politikasında öne çıkan aktörleri değerlendirdi. Analizde öne çıkan bazı bölümleri aktarıyoruz.
Steve Witkoff
Trump’a yakın iş insanı Steve Witkoff, ikinci dönemde resmî diplomatik geçmişi olmamasına rağmen kritik müzakerelerde öne çıktı.
Rusya’da tutulan bir Amerikalının serbest bırakılmasını sağladı ve Jared Kushner ile Gazze ateşkes görüşmelerinde rol aldı. Bu süreç, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e saldırısıyla başlayan İsrail-Hamas çatışmasının sona erdirilmesiyle sonuçlandı.
Ancak Rusya-Ukrayna barış girişimleri başarısız oldu; Alaska ve Budapeşte zirveleri sonuçsuz kaldı. Witkoff ve Kushner’in hazırladığı 28 maddelik barış planı Ukrayna ve Avrupa tarafından reddedildi, Rusya ise taviz vermedi. Deneyimsizlik ve yanlış değerlendirmeler eleştiri konusu oldu. Kasım ayında sızan bir görüşme, Rusya lehine lobi iddialarını gündeme getirdi ve istifa çağrılarına yol açtı.
Marco Rubio
Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Marco Rubio (Henry Kissinger’dan bu yana bu iki görevi aynı anda yürüten ilk isim), Trump’ın en güvendiği isimlerden biri haline geldi.
Trump, geçen yıl aralık ayında Rubio’nun ABD tarihinin “en büyük dışişleri bakanı” olarak anılabileceğini söylemişti. İlk 100 günde Witkoff’un öne çıkması nedeniyle geri planda kaldığı izlenimi oluşsa da sonrasında etkisini artırdı. Latin Amerika’da uyuşturucu kaçakçılığına karşı operasyonlar ve Venezuela’da rejim değişikliği stratejisinde belirleyici oldu. Rusya-Ukrayna müzakerelerinde Witkoff’un iyimser yaklaşımına karşı daha temkinli bir çizgi izledi. Budapeşte zirvesinin iptalinde ve Avrupa’nın kaygılarını gidererek barış planını daha dengeli hale getirmede rol oynadı.
Rubio, çoklu görevleri ve stratejik etkisiyle yönetimin merkezinde yer alıyor.
Pete Hegseth
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, orduyu “savaşçı ruhuna” döndürmek için radikal reformlar yaptı.
Medyaya erişimin kısıtlanması, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık (DEI) programlarını kaldırdı, trans askerleri yasakladı ve unvanını “Savaş Bakanı” olarak değiştirme girişiminde bulundu. Ancak gizli bilgilerin sızdırıldığı “Signalgate” olayı (Yemen’deki Husi milislerine karşı planlanan ABD askerî operasyonuna ilişkin gizli bilgileri paylaştığı ortaya çıkmıştı) ve Karayipler’deki tartışmalı uyuşturucu operasyonları nedeniyle soruşturma altında. Operasyonlarda ikinci saldırı emriyle ilgili belirsizlik ve hukuka aykırılık iddiaları gündemde.
Cumhuriyetçi çevrelerde bile eleştirilen Hegseth’in görev süresi risk altında. Buna rağmen Trump’ın sert askerî önlemlerini savunarak geri adım atmıyor.
J.D. Vance
ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, ABD senatörü olduğu dönemdeki çizgisine paralel biçimde, transatlantik ilişkilerde daha az cömert ve koruyucu bir ABD’yi savunan, hem ülke içinde hem de dış politikada sert göçmenlik karşıtı tutumuyla yönetimde etkili bir figür haline geldi.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelensky’yi kamuoyu önünde azarladı, Avrupa’yı göç politikaları nedeniyle eleştirdi ve Almanya’da aşırı sağcı AfD’nin meşruiyetini savunan açıklamalar yaptı. Sosyal medyada Kanada’yı hedef alarak çeşitlilik politikalarını “göç deliliği” olarak nitelendirdi.
Vance’in tutumu, ABD’nin Ukrayna’ya desteğini sınırlama isteğiyle birleşiyor. Bu yaklaşım, Beyaz Saray’ın “Amerika Önce” stratejisinin parçalı ve tutarsız doğasını yansıtıyor.
Elbridge Colby
Elbridge Colby, Trump’ın ikinci döneminde savunma politikası başkanı olarak Pentagon’da hızla etkili bir konuma geldi.
Stratejisinin merkezinde Çin bulunuyor; ABD kaynaklarını Hint-Pasifik bölgesine yönlendirmeyi savunarak Washington’un önceliklerini Avrupa’dan Asya’ya kaydırmaya çalıştı. Bu yaklaşım, Ukrayna’ya silah sevkiyatını durdurma kararıyla somutlaştı. Ancak bu karar Kongre’ye bildirilmediği için ciddi tepki çekti ve yönetim içinde gerilim yarattı. Ayrıca Romanya’dan asker çekme kararının gizlenmesi, NATO müttefikleriyle ilişkileri zedeledi. Bu gelişmeler sonucunda Pentagon’daki bazı üst düzey atamalar askıya alındı.
Colby’nin politikaları, ABD’nin küresel askerî dengelerini yeniden şekillendirme iddiasını yansıtırken, Avrupa’daki güvenlik kaygılarını artırıyor.
Stephen Miller
Stephen Miller, Trump yönetiminin göç politikalarının en sert ve görünür savunucusu olarak öne çıkıyor.
Beyaz Saray’da resmî bir dış politika görevi bulunmasa da, göçmen gönderen ülkelerle ilişkiler üzerinde doğrudan etkili oldu. Mülteciler, sığınmacılar, geçici koruma statüsü ve H-1B vizesi gibi konularda politikaları sertleştirdi. Özellikle Afganistan’dan gelen mülteciler konusunda, 2021’de Taliban’ın kontrolü sonrası kabul edilen politikaların tamamen sona erdirilmesi gerektiğini savundu. Bu çağrıyı yaparken yabancı düşmanı bir dil kullandığı eleştirileri aldı.
Dış politikada ise Marco Rubio ile yakın çalışarak Venezuela’da Maduro rejimini devirmeye yönelik stratejiyi destekledi. Ayrıca Karayipler ve Doğu Pasifik’te uyuşturucu kaçakçılığı yapan teknelere karşı ABD füze saldırılarını güçlü biçimde savundu.
Miller, göç politikaları üzerinden ABD’nin diplomatik ilişkilerini şekillendiren kilit bir figür haline geldi
Jared Kushner
Trump’ın damadı Jared Kushner, ikinci dönemde resmî bir unvan taşımamasına rağmen kritik diplomatik girişimlerde yer aldı.
Gazze ateşkesi ve barış anlaşması için İsrail’e giderek Netanyahu ile görüşmeler yaptı. Ayrıca Moskova’da Vladimir Putin ile birkaç saat süren bir görüşme gerçekleştirdi ve ardından Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ile telefon görüşmesi yaparak Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirmeye yönelik müzakereleri ilerletmeye çalıştı.
Kushner’in iş dünyasındaki faaliyetleri nedeniyle çıkar çatışması iddiaları gündeme geldi; Körfez ülkeleriyle milyarlarca dolarlık anlaşmalar yapmış olması ve Gazze’nin savaş sonrası geleceğinde oynayabileceği rol bu eleştirileri güçlendirdi. Ancak Kushner, bu iddiaları reddederek ilişkilerini “küresel deneyim ve güvene dayalı” olarak tanımladı.
Diplomatik girişimlerdeki etkinliği, Trump’ın kişisel çevresinin dış politikada kurumsal yapının önüne geçtiğini gösteriyor.
Scott Bessent
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Trump’ın ikinci döneminde dış politika ve jeoekonomi ekseninde giderek daha merkezi bir rol üstlendi.
Ticaret savaşlarının yürütülmesinde öncü isimlerden biri haline geldi. Wall Street geçmişine rağmen ithalat vergilerinin diğer ülkeler üzerinde baskı aracı olarak kullanılmasını savunuyor. Buna rağmen Trump yönetiminin ticaret hedefleri sınırlı sonuç verdi; ABD’nin ticaret açığı büyüdü ve Avrupa Birliği, Çin ile Birleşik Krallık’la yürütülen anlaşmalar tamamlanamadı. Aralık ayında Washington ile Pekin arasında yürütülen ve mevcut ticaret ateşkesini kalıcı bir anlaşmaya dönüştürmeyi amaçlayan görüşmelerde belirleyici rol oynadı. Bu süreç, Trump yönetiminin Çin’i esas olarak ekonomik bir tehdit olarak gördüğünü yansıtıyor. Ayrıca Arjantin’e yönelik milyarlarca dolarlık destek paketinde etkili oldu.
Önümüzdeki dönemde, Trump’ın Federal Rezerv’i yeniden yapılandırma planları çerçevesinde Bessent’in çift görevli bir pozisyona gelmesi ihtimali, onu ABD’nin iç ve dış ekonomi politikasının kilit mimarlarından biri haline getirebilir.
Melania Trump
First Lady Melania Trump, Trump’ın ikinci döneminde dış politika gündeminde sınırlı bir rol üstlendi, ancak Rusya-Ukrayna savaşı konusunda istisnai bir etki yarattı.
Slovenya doğumlu olan Melania, Rusya tarafından kaçırıldığı iddia edilen Ukraynalı çocukların ailelerine kavuşturulmasına yönelik diplomatik çabalara aktif biçimde katıldı. Kiev yönetimine göre, Rusya Şubat 2022’den bu yana en az 19 bin Ukraynalı çocuğu kaçırarak Rusya’ya götürdü. Melania, bu konuda Putin’e bir mektup yazarak çocukların serbest bırakılması için kamuoyu baskısı oluşturdu ve mektubun Trump tarafından bizzat teslim edildiğini açıkladı.
Ekim ayında yaptığı bir açıklamada, Putin ile doğrudan bir iletişim kanalı kurduğunu ve aylar boyunca gizli görüşmeler yürüttüğünü ifade etti. Trump’ın kendi açıklamaları da eşinin savaş konusundaki görüşlerinin kendisini etkilediğini ortaya koydu; Oval Ofis’te yaptığı konuşmada, Melania’nın Ukrayna’daki saldırıları hatırlatarak Putin’le görüşmelerine sık sık itiraz ettiğini aktardı.
Susie Wiles
Beyaz Saray Genel Sekreteri Susie Wiles, Trump’ın en yakın ve etkili danışmanları arasında yer almasına rağmen büyük ölçüde perde arkasında çalışıyor.
ABD dış politikasını doğrudan yönlendirdiği için nadiren manşetlere çıksa da Trump onun yönetim içindeki ağırlığını açıkça vurguluyor. Trump, Temmuz ayında Wiles için “dünyanın en güçlü kadını” ifadesini kullanarak, onun tek bir telefon görüşmesiyle bile ülkeler üzerinde belirleyici etki yaratabilecek bir konumda olduğunu söyledi.
Wiles’ın gücü, görünür çıkışlardan ziyade karar alma süreçlerine sessiz ama doğrudan müdahalesinden kaynaklanıyor.”
Bu yazı ilk kez 25 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.

https://foreignpolicy.com/2025/12/22/trump-administration-key-players-witkoff-miller-hegseth-rubio-bessent-vance/



