Küresel iklim değişikliği, kuraklık, orman yangınları, sel felaketleri ve aşırı hava olayları şeklinde dünya genelinde tezahür ediyor. Kavurucu sıcaklar yüzünden insanlar hayatını kaybediyor, tarımsal üretim ciddi bir zaafa uğruyor ve ormanlar yanıyor. Buzulların erimesinden kaynaklanan deniz seviyesindeki potansiyel artış ise kıyı bölgelerindeki yerleşim yerlerini risk altında bırakıyor.
Christina Lu ve Anusha Rathi tarafından Foreign Policy dergisi için yazılan makalede küresel iklim krizinden dolayı bir parçası olduğumuz Akdeniz coğrafyasını bekleyen tehlikeler ele alınıyor.
Makaleden öne çıkan bazı bölümleri aktarıyoruz:
Aşırı sıcak, kuraklığın pençesindeki Avrupa
“Harika plajları ve dolambaçlı kıyıları ile bilinen Akdeniz coğrafyası şimdi de bölgeyi bunaltıcı sıcaklar, şiddetli orman yangınları ve küçülen nehirler ile karşı karşıya bırakan aşırı iklim koşulları ile ön plana çıkıyor.
Akdeniz ülkeleri haftalardır, tarımsal üretimi kesintiye ve toplumu yıkıma uğratan acımasız sıcak havanın ve kuraklığın pençesinde. Yunanistan ve Fransa’daki orman yangınları on binlerce insanı evlerini terk etmeye zorlarken, İspanya ve Portekiz 1000 yılı aşkın süredir görülen en şiddetli kuraklık ile karşı karşıya. Tüm bölgede nehirler kuruyor, enerji tedariği belirsizliğe sürükleniyor ve binlerce insan aşırı sıcaklardan dolayı hayatını kaybediyor.
İspanya Başbakanı Perdo Sánchez, Temmuz ayının ortalarında sıcaklar arttığında “İkim değişikliği öldürür,” demişti. “Gördüğümüz gibi insanları öldürüyor. Aynı zamanda ekosistemimizi, biyoçeşitliliğimizi ve bir toplum olarak değer verdiğimiz şeyleri, evlerimizi, iş yerlerimizi ve hayvanlarımızı öldürüyor.”
Akdeniz coğrafyasında görülen kıyameti andıran manzaralar, iklim krizinin dünya çevresindeki hayatı nasıl alt üst ettiğinin en açık örnekleri ve diğer bölgeleri nelerin beklediğinin habercisi. Bu durum ayrıca karamsar bir küresel gidişatın parçası: Birleşik Krallık’ta daha önce görülmemiş sıcaklıklar yolları eritti ve hükümeti ulusal acil durum ilan etmeye zorladı. Amerika’nın Batısı kavurucu sıcak hava dalgaları ve kuraklık altında haşlanıyor, Avustralya’nın doğu kıyısındaki sahil yerleşkeleri yok olma riskiyle karşı karşıya ve Çin’de yaşanan şiddetli sel felaketleri yüzbinlerce insanı yerinden etti.
Akdeniz, dünyanın geri kalanına oranla %20 daha fazla ısınıyor
Oxford Üniversitesi Çevresel Değişim Enstitüsü’nde araştırmacı olan Lisa Schipper, “En büyük farklardan birisi de bu tür sıcakların her yerde yaşanıyor olması. Bunlar yalnızca Avrupa’da gerçekleşmiyor.” diyor.
Hâlihazırda daha kuru bir iklime sahip olan Akdeniz coğrafyasında aşırı bunaltıcı sıcaklar o kadar da olağandışı bir durum olmasa da insanlardan kaynaklanan iklim değişikliği sıcak hava dalgaları ve kuraklık gibi aşırı iklim koşullarının daha yoğun, uzun ve sık meydana gelmesine sebep oldu. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından “iklim değişikliği sıcak noktası” olarak belirlenen Akdeniz bölgesi, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na göre dünyanın geri kalanına kıyasla %20 daha hızlı ısınıyor.
Tarımsal üretim zorda
Akdeniz Enstitüsü Biyoçeşitlilik ve Ekoloji bölümünde araştırma direktörü olan Wolfgang Cramer, “Bu yalnızca ısınmadan ibaret değil, aynı zamanda ısınma ve kuraklığın birleşimi ve bu durum bölgedeki tarımsal sürdürülebilirliğin sınırlarını zorluyor.” diyor.
En son yaşanan sıcak hava dalgası güney Fransa, Yunanistan, İspanya ve İtalya’daki çiftçileri etkiledi ve bu çiftçiler ürünlerinden daha az verim aldılar ve kayba uğradılar. İtalyan çiftçiler derneği Coldiretti, İtalya’daki çiftliklerin üçte birinin küresel gıda krizi ve devam eden kuraklık nedeniyle artık zararına üretim yapmak zorunda kaldığını söyledi. Ülkedeki kuru iklim nedeniyle İtalya’nın bir bölgesinde son otuz yılın en kötü çekirge istilasının meydana gelmesi durumu daha da kötüleştiriyor.
Akdeniz bölgesinin çok sevilen ürünleri şarap ve zeytin de aşırı sıcaklardan etkileniyor. Orman yangınları üzüm bağlarını küle çevirirken İspanya’daki yerel şarap üreticileri için tehlike çanları çalıyor ve diğer üreticiler geçmişteki üretimlerinin yarısını gerçekleştirmekte zorlanıyor.
Avrupa Komisyonu’na göre yağışlarda yaşanan şiddetli düşüşler, İtalya, Yunanistan, Hırvatistan, Bosna Hersek ve İber Yarımadası’ndaki kuraklık tehlikesini ve su kıtlığını artırdı. Pirinç, mısır ve şarap gibi yerel mahsullerin sulanması için kullanılan İtalya’nın en uzun nehri Po, sıcaklıklar arttıkça kurumaya başladı. Güneyde ise Fas’ın 2030 yılı itibariyle mutlak su kıtlığı ile karşı karşıya kalması bekleniyor.
Geri dönülmez noktada mıyız?
Avrupa Birliği’nin 2050 yılı itibariyle karbon nötr olmayı ve 2030 yılı itibariyle net emisyonların %55 oranında azaltılmasını zorunlu kılmasıyla birçok Avrupa ülkesi iklim krizinin etkilerinin yumuşatmak için güçlü politikalar uygulama taahhüdünde bulundu. 2021 yılında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen dünyanın bir “kader anı” ile karşı karşıya olduğunu ilan etti. “Bu, önümüzdeki 30-40 yılın sorunu değil. Bu, bugünün sorunu. Önümüzdeki on yıl içinde daha iyi hale gelmeliyiz yoksa geri dönülmez bir dönüm noktasına gelme riskiyle karşı karşıyayız.”
Ancak, Ukrayna’daki savaş ve bunun sonucunda meydana gelen enerji krizi bu çabaları zorlaştırdı. Rusya’nın doğalgazı kesmesi ve giderek artan fiyatlar ile başa çıkmak için İtalya, Avusturya, Almanya ve Hollanda, Temmuz ayında kömür santrallerini tekrar faaliyete geçireceklerini açıkladılar. Uzmanlar, böyle geçici önlemlerin kalıcı hale gelmesi halinde küresel iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik çabaları aksatacağı hususunda uyarıyor.
Imperial College London’da profesör olan Brian Hoskins, “Kısa vadeli çözümlerin tehlikesi, kolay bir şekilde uzun vadeli çözümlere dönüşebilmeleridir.” diyor.
Su kaynaklarının tükenmesi, özellikle enerji üretimini büyük oranda nükleer santraller ile sağlayan ülkelerin enerji sıkıntısını daha da artırdı. Fransa, elektrik üretiminin yaklaşım %70’ini nükleer enerji santrallerinden sağlıyor ve bu santrallerin çoğu soğutma için nehirlerden faydalanıyor. Ancak giderek küçülen bu nehirler de soğutmada kullanmak için aşırı sıcak hale geldi ve bu durum Fransa’nın hâlihazırda zor durumda olan enerji tedariğini tehlikeye attı. Cramer, “Fransa’daki nükleer enerji santrallerinin büyük bir kısmı, ısınma ve kuraklık nedeniyle faaliyetlerini durdurdu.” dedi.
Deniz seviyesinde tehlikeli yükselme
İklim değişikliği deniz seviyesinin artmasına yol açarken, uzmanlar Akdeniz coğrafyasındaki yerleşim yerlerinin endişe verici bir gelecekle karşı karşıya kalabileceği konusunda uyarıyor.
Bu hususta hazırlanan bir rapora göre, bölgedeki deniz seviyesi 2050 yılında 25,6 santimetre artarak Akdeniz coğrafyasının nüfusunun yaklaşık üçte birini ve Venedik şehri ile Ravenna’da Hristiyanlığa ait ilk anıtlar da dâhil olmak üzere bölgedeki birçok UNESCO sit alanını tehlike altında bırakabilir. Saint-Tropez’den Amalfi’ye, Akdeniz’in konut ve ticari faaliyetlerle dolup taşan en çekici turistik yerlerinin büyük bir kısmı da en çok tehlikede olan yerler arasında.
Akdeniz İçin Birlik kuruluşunun kıdemli genel sekreter yardımcısı Grammenos Mastrojeni, iklim değişikliğinin bölgedeki çevresel göçler üzerindeki etkisi konusunda, “Görünürde çok açık bir şey olmasa da, mevcut durumun bu anlamda oldukça baskı uyguladığını söyleyebiliriz.” diyor.
Ancak devletler yeterli önlem almazsa ve kriz derinleşmeye devam ederse, uzmanlar dünyanın gelecekte başa çıkması giderek zorlaşan iklim koşulları ile karşı karşıya kalabileceği konusunda uyarıyor.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı kapsamında bölgesel bir faaliyet merkezi olan Plan Bleu’nun direktör yardımcısı Lina Tode, “Her yerde çok farklı durumlarla karşı karşıya olduğumuzdan Akdeniz küçük ölçekli bir dünya olarak görülebilir, dedi. “Birçok insan, Akdeniz’deki sorunu çözebilirsek tüm dünyadaki sorunu çözebiliriz,” diyor.”
Bu yazı ilk kez 12 Ağustos 2022’de yayımlanmıştır.