FETÖ’de Ebuseleme sonrası kopan fırtına

Fethullah Gülen’in öz yeğeni Ebuseleme Gülen’in açıklamalarının anlamı ne? Aile içinden biri neden şimdi konuştu? Örgüte yönelik daha önceki iddialardan farkı ne? Tabanda yanmaya başlayan ateş örgütü bitirir mi? Prof. Hilmi Demir yazdı

Fetullah Gülen’in öz yeğeni Ebuseleme Gülen’in amcasının Amerika’nın Pensilvanya eyaletinde kaldığı çiftliğinden bir başka yere götürüldüğünü X hesabından duyurmasıyla birlikte dikkatler bir kez daha Fethullahçı Terör Örgütü’ne çevrildi.

Ebuseleme Gülen herhangi birisi olsa bunu çok dikkate almayabilirdik ama Gülenist Kült Cemaatin liderinin öz kardeşi Mesih Gülen’in oğlu, amcası hakkında çok ciddi iddialarda bulunuyordu. Gerçi 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden beri geçen bunca zamanda Zaman Gazetesi eski çalışanlarından Ahmed Dönmez, çektiği videolarda örgüt içindeki hesaplaşmaları, darbe teşebbüsü ile ilgili karanlıkta kalan ya da en azından örgütün reddettiği birçok hususu dile getirmişti.

Şimdi uzunca zamandır reddedilen birçok hususa karşı içerden biri, Gülen’in evinden biri, aileden biri konuşmaya başlamıştı.  Ebuseleme Gülen’in iddiaları belki bizim açımızdan bilinemeyen şeyler değildi ama bu sefer bazı olaylara tanık olmuş içerden biri konuşuyordu.

Bu açıklamaların örgüte etkisi ne olur?

Unutmayalım ki ideolojik iç eleştiri, motivasyonun tükenmesi ve hayal kırıklığı terörist grupların sona erme sürecinde önemli rol oynar. Bu unsurlar örgütlerin iç dinamiklerini ve sürdürülebilirliklerini doğrudan etkileyebilir. Örgüt içinde farklı ideolojik görüşlerin ortaya çıkması ve bu görüşlerin çatışması, iç eleştiriye yol açabilir. Bu tür uyuşmazlıklar, örgütün liderlik yapısını ve bütünlüğünü tehdit edebilir. Özellikle liderlerin ideolojik tutarsızlıkları veya stratejik hataları, örgüt içinde eleştirilere neden olabilir.

Sonuç olarak liderlik eleştirisi, örgüt içindeki hiyerarşiyi ve otoriteyi zayıflatabilir. Örneğin, 1984 yılında Shoko Asahara tarafından Japonya’da kurulan, başlangıçta meditasyon ve ruhsal aydınlanma vaadiyle taraftar toplayan ve zamanla kıyametçi bir kült haline gelen Aum Shinrikyo grubuna bakalım. Aum Shinrikyo Örgütü, Tokyo metrosuna 1995 yılında sarin gazıyla saldırılar düzenledikten sonra yalnızca polis baskısıyla değil iç eleştirilerle de karşı karşıya kalmıştı. Aum Shinrikyo’da bilim ve teknolojiden sorumlu olan Hideo Murai, lider Asahara’nın en yakın danışmanlarından biriydi ama şiddet kullanılmasını onaylamıyordu, sonunda örgüt içinde infaz edildi.

İster başından beri açık şiddet kullanan terör örgütleri olsun, ister radikalleşerek şiddet kullanımına başvuran kült örgütler olsun, bu tür yapılanmaların çoğunun sonu örgüt içi hesaplaşma ve itiraflarla olur. 1950’lerde bilim kurgu yazarı L. Ron Hubbard tarafından kurulan Scientology ya da Hintli bir spiritüel lider ve mistik Guru tarafından kurulan Osho’ya baktığımızda da aynı süreçleri görürüz. Eski yüksek rütbeli bir Scientology yetkilisi olan Mike Rinder örgüt içinde olan bitenleri ifşa etmişti.  Osho’nun kişisel sekreteri Anand Sheela da Osho içindeki taciz, yolsuzluk gibi birçok skandalı anlatarak örgütün sonunu getirmişti.

İşte benzer bir biçimde Ebuseleme Gülen’in hem liderliğe yönelik eleştirileri hem liderliğin darbe ile ilgili hata yaptığını iddia etmesi, örgüt içindeki iç çatışmayı açığa çıkardı. Şimdi gelin isterseniz Ebuseleme Gülen’in ne dediğine bakalım sonra da söylenenlerin örgüt içinde nasıl karşılandığını anlamaya çalışalım.

Ebuseleme Gülen’in kaldırmadığı gerçekler nelerdi?

Yaşadıklarını kaldırıp kaldıramadığını nereden biliyoruz diye sorabilir okurlarımız. Birincisi kendi beyanları elbette, ikinci olarak da yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarına boğulması, yüzündeki acı. Rol yapıyor olamaz mı?

Pensilvanya’daki malikânede oturan ve Gülen’in yeğeni olma ayrıcalığını yaşayan biri, bu konfordan neden vazgeçmek istedi peki? Ya intikam duygusuyla hareket etti ya da yaşadıkları karşısında çektiği vicdan azabını susturmak istedi. Şimdilik ikincisi daha tutarlı geliyor.

Ayrıca Ebuseleme eski Zaman Gazetesi muhabiri Ahmed Dönmez’e uzun bir röportaj verdi. Biz o röportajdan anlıyoruz ki Ebuseleme Gülen yeni konuşmuyor, daha önce de konuşmuş hatta Türkiye’ye gelip teslim olmak istemiş ama onu akıl sağlığı yerinde değil diyerek hastaneye kapatmışlar. Hastanede ilk önce Cemaat’in toplantılarına katılan Mısırlı bir doktor tarafından muayene edilmiş ve psikolojisinin bozuk olduğuna böyle karar verilmiş. Daha sonra kendisini muayene eden Rus doktora kült bir yapı içinde tutulduğunu ve zorla alıkonduğunu anlatabilmeyi başarmış ve böylece taburcu edilmiş.  Anlaşılan, Rus doktorun kült örgüt içinde üyelerin baskıya maruz kaldığını bilmesi Ebuseleme’nin işine yaramış.

Şimdi kısaca Ebuseleme Gülen’in yaşadıkları ve onun taşımakta zorlandıkları olaylara bakalım.

Ebuseleme’nin anlattıklarından biri darbe teşebbüsünden önce, diğeri de sonra yaşanan iki olayı epey önemli buluyorum.

İlk olay, Gülen örgütünün aslında bir dinî cemaatten çok daha fazla siyasi bir örgüt olduğunu da gösteriyor. Doğrudan siyasete müdahale amacını taşıyor.  Ebuseleme Gülen’in anlattıklarına göre kendisinden Tayyip Erdoğan’ı şeytan gösterecek bir bilgisayar oyunu tasarlaması istenmiş. Hatta bunun için 20 milyon dolar bir bütçe ayrılmış. İşin daha da ilginci, FETÖ’nün TSK biriminin altında bir oyun birimi olduğunun da ortaya çıkması ve örgütün dijital platform imamının olduğunu öğrenmemiz. Ebuseleme Gülen işte o birimin başına getiriliyor. Görevi veren kim dersiniz? Darbe sonrası cemaat ile ilgisi inkâr edilen ve TSK imamı olarak Ebuseleme Gülen ile görüşen Adil Öksüz. Ebuseleme Gülen’i Adil Öksüz ile görüştüren de eniştesi Ali Sami Yıldırım. Sipariş edilen Play Station oyunun 17 Temmuz tarihine hazır olması isteniyor. Tarihe dikkat ediniz, darbeden hemen sonra muhtemelen darbe başarılı olduğunda gelen kamuoyu tepkilerini bastırmak için kullanılacaktı. Zaten oyunun amacı da gençlere Erdoğan’ı kötü göstererek onu şeytanlaştırmak.

Tekrar Ebuseleme Gülen’in anlattıklarına dönersek Adil Öksüz’den görevi aldıktan sonra Pensilvanya’ya Gülen’in yanına gidiyorlar. Amaç tasarlanacak oyunla ilgili Gülen’in onayını almak. Gülen bu görüşmede Ebuseleme’ye “Arkadaşlar bir şey planlamış, yakında Türkiye’deki bütün kurumlar el değiştirecek, siz de çok önemli kurumlara geleceksiniz, bunlar olduğunda sakın bunları bizim arkadaşların yaptığını belli etmeyin” diyor. İşte burası oldukça önemli, darbe gecesi hatırlayacaksınız darbe bildirisi “Yurtta Sulh” olarak sunulmuştu. Anlaşılan o ki, örgüt darbe başarılı bile olsa ve tüm kurumlar Gülen’in kontrolüne geçse dahi, asla darbeyi üstlenmeyecek, darbeyi Atatürkçü subayların yaptığı izlenimini vermeye çalışmaya devam edecekti.

Darbe teşebbüsünden sonra yaşananlar

İkinci olay ise darbe teşebbüsünden sonra gerçekleşiyor. Darbe başarısız olunca Ebuseleme Gülen Amerika’ya Gülen’in çiftliğine taşınıyor. 2018’de oyun birimi ondan tekrar bir oyun daha istiyor. Bu sefer oyun birimin başında Deniz Kuvvetleri mahrem imamlarından, şu an yurtdışında firari Tümamiral Mustafa Zeki Uğurlu’nun mahrem abisi, Mustafa Özcan’ın adamlarından Hüseyin Dalan var.

Bu sefer Ebuseleme’den Meral Akşener’in siyasi kariyerini hedef alan “Meral’i gıdıkla” adlı bir oyun yapması isteniyor. Meral Akşener Hanımefendi’ye karşı aleni bir psikolojik saldırı içeren bu oyun bir ara sosyal medyada gündeme gelmişti. Buradaki amaç da bu oyunu AKP yaptırdı gibi gösterip, AK Parti’ye olan nefreti körüklemek. Yani örgüt, hâlâ siyasi komploların peşinden koşmaya devam ediyor.

Ebuseleme’nin isyanı

İşte Ebuseleme’nin kaldıramadığı yük tam burada kendini ele veriyor. Yıllardır amca dediği, Hocam dediği gözünde devleştirdiği bir din adamı, tüm bu olup bitenden haberdar olmasına rağmen, “Durun siz ne yapıyorsunuz” demiyor. Aksine onay veriyor, Adil Öksüz’ü, darbeden sonra tanımadığını, onun MİT ajanı olabileceğini ima ediyor. Gülen’in inkâr ettiği, tanımadığını söylediği Adil Öksüz, Amerika’ya birçok kez uçuyor, darbe toplantıları düzenliyor. Ebuseleme’nin iddiaları ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesindeki bilgiler tam olarak örtüşüyor.

ADİL ÖKSÜZ’ÜN DARBEYE HAZIRLIK TRAFİĞİ

27 Aralık 2015           Ankara’da darbe planlama toplantılarına başlanıldı.

31 Aralık 2015           27 Aralık toplantı sonrasında Adil Öksüz İngiltere’ye gitti. (Aynı dönemde sivil örgüt yöneticisi olan Kemal Batmaz da İngiltere’deydi)

14 Mart 2016             Ankara’da darbe toplantısı düzenlendi.

17-21 Mart 2016       Adil Öksüz ABD’ye gitti ve burada örgüt lideri F. Gülen ile darbenin nasıl ve ne zaman yapılacağı değerlendirildi. (Kemal Batmaz. Hakan Çiçek ve Nurettin Oruç da ABD’deydi)

19 Mart 2016             Yeşil Cübbe ile Kapadokya Serkarlarını Islah Hareketi’ne çağıran

konuşmasını yaptı (4 Kuvvet imamı da yanında ABD’deydi)

5 Mayıs 2016             Ankara’da darbe toplantısı düzenledi.

27 Mayıs 2016           Ankara’da darbe toplantısı düzenledi.

4 Haziran 2016         Ankara’da darbe toplantısı düzenlendi.

15 Haziran 2016       Ankara’da darbe toplantısı düzenlendi.

20 Haziran 2016       Nurettin Oruç ile birlikte Adil Öksüz İstanbul üzerinden ABD’ye gitti.

20-25 Haziran 2016  Bu tarih aralıklarında Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek ve Nurettin Oruç ABD’de bulunuyorlar.

6-9 Temmuz 2016     En uzun ve geniş kapsamlı toplantıların yapıldığı tarihler.

11 Temmuz 2016       15 Temmuz’da uygulanacak darbe planına dair F. Gülen’e bilgi verip onun onayını almak için Adil Öksüz ile Kemal Batmaz aynı uçakla ABD’ye gitti.

13 Temmuz 2016       Adil Öksüz aynı uçakla ABD’den Türkiye’ye dönüyor.

Adil Öksüz, Ebuseleme’ye TSK imamı olarak tanıştırılmış, darbeden önce de görüşmüşler. Peki, o halde Gülen neden bunu inkar ediyordu?

Ebuseleme, Gülen’in işte bu sessizliğine dayanamamış ona bir de mektup yazarak elden vermişti. Ahmed Dönmez bu mektubun tamamını yayınladı. Ebuseleme mektubunda özetle, “Adil Öksüz’ü tanımam dedin, darbeyle ilgimiz yok dedin ama biz sizinle bunları konuştuk, ne oluyor, neden sessiz kaldınız?” diyor. Tabii bu arada cemaat yurtlarında kendisinin ve abisinin başına gelen dayak, taciz olaylarına da değiniyor.  Gülen de ona “Ne yapayım, beni de kandırdılar elimden bir şey gelmiyor” diyor. Ebuseleme, Ruşen Çakır’a verdiği röportajda Gülen’in kandırılmadığını ama darbe başarısız olduğunda üst düzeyin kendini kurtarıp dışarı attığını ve yollarına devam ettiğini iddia ediyor.

İşte belki de isyanına neden olan bu; örgütün üst düzey yöneticileri darbe teşebbüsünden haberleri oldukları için kendilerini garantiye almışlar ve büyük çoğunluğu geride bırakmışlardı. Üstelik darbe girişiminden sorumlu olanlar da bu yurt dışına çıkan üst düzey yöneticilerdi. Sık sık dile getirdiği gibi, onlar zarflarını almaya devam ediyordu. Yani yurt dışına çıkan yöneticiler, örgütün toplanan himmet parasından maaşlarını alıyorlar, gündelik hayatlarına devam ediyorlar ama Türkiye’de kalan mensuplar “Darbeyi biz yapmadık, bize iftira atıldı” diye hapishanelerde yatıyorlardı. Anlaşılan o ki Ebuseleme’nin vicdanı bunu kaldırmadı. Zaten daha sonra paylaştığı X mesajlarından da bayram günü kebap yerken poz veren yurtdışındaki örgüt mensuplarını hedef aldı. “İnsanlar Meriç Nehri’nde boğulurken, hapiste kanser olurken siz ne yapıyorsunuz,” dedi.

Gülen sonrası liderlik kavgası

Ebuseleme’nin isyanı anlaşılan karşılık bulmamış ve FETÖ lideri Gülen susmayı tercih etmiş. Şimdi ise oldukça ağır hasta. Konuşma ya da ağzından bir şey kaçırma ihtimaline karşı da örgüt önlem almış. Ebuseleme’nin, “Amcamı çiftlikten kaçırdılar” çıkışı da bunu gösteriyor.

Fethullah Gülen’den sonra liderlik için en güçlü aday, onu çiftlikten uzaklaştıran Cevdet Türkyolu gibi gözüküyor. Türkyolu, Gülen’in sağ kolu, koruması ve sekreteri aynı zamanda. Gülen onun kontrolünde. Mustafa Özcan, Barbaros Kocayurt, Ekrem Dumanlı ve eski Zaman gazetesi yazarları Metin Yıkar, Abdülhamit Bilici, Adem Yavuz Arslan da anlaşılıyor ki Cevdet Türkyolu’na sıkı sıkıya bağlılar.

Çiftlikte, Ebuseleme olayına benzer bir biçimde Osman Şimşek vakası da yaşanmıştı. Osman Şimşek, Cevdet Türkyolu’nu yolsuzluk ile suçlamış, Cevdet Türkoğlu da Osman Şimşek’i döverek çiftlikten kovmuştu. Aynı şekilde eski polis amiri FETÖ firarisi, Önder Aytaç da uzun zamandır Ahmed Dönmez’in iddialarını ve örgüt içindeki yolsuzluk, taciz ve illegal faaliyetleri dile getiriyor. Yurt dışında himmet paralarının yöneticilerce çalındığını söylüyor. Ebuseleme’nin iddialarıysa aslında var olan bir iç isyanın son sesi oldu fakat Osman Şimşek vakasında olduğu gibi bunun konuşulmasını istemeyen örgütün müesses nizamının koruyucuları onu da deli, meczup ilan ederek susturmaya çalışıyorlar.

Tabanda yanan kuşku ateşi

Ama şimdi, daha içerden, ailenden bir konuştu ve örgütün tabanında özellikle de yurt dışında olanlarda bir kuşku ateşini harladı. Öyle ki İsmail Sezgin’in X’de açtığı odada Ebuseleme’nin iddialarını konuşmak için milyonlar bir araya geldi. O sanal toplantıda, varını yoğunu Gülenist Kült cemaat için kaybetmiş olup şimdi tır şoförlüğü ile hayatını kazanan bir cemaat mensubu çok önemli bir şey söyledi: “Biz her şeyimizi bu hizmet denen yapı için feda ettik şimdi bu yapının bir siyasetçiye kumpas kurduğunu öğreniyorum ve ben bunu kabullenemiyorum,” dedi.

Biliyorum, “Biz bunları zaten biliyoruz” diyeceksiniz. Haklısınız da. Türkiye’de birçok itirafçı örgün içinde olup bitene ilişkin çok şey söyledi. Ama örgüt yıllarca bu itirafçıları ajan diye suçladı ve itibarsızlaştırmaya çalıştı. Şimdi devletin elinde olmayan, Türkiye’de bulunmayan bir insan içerden aynı şeyleri söyleyince ajan iftirası boşta kaldı. Kendisi ajan olarak suçlanamayacak bir insan bu iddiaları dile getirince tabanda daha samimi görülmüş olabilir. Ben tabanda yanan bu kuşku ateşini önemsiyorum. Zira bu seslerin artması örgütün çözülmesini hızlandıracaktır. Örgüt de bu nedenle bu tip sesleri bastırmaya çalışıyor.

İlginç olan Türkiye’de de bazılarının Ebuseleme’yi itibarsızlaştırmaya çalışması. Oysa Türkiye 8 yıldır FETÖ ile verdiği mücadeleye rağmen örgütün psikolojik eşiğini kırıp onu tamamen yenilgiye uğratamadı. Bunun en önemli nedeni de örgütün ideolojik tutunmasını sağlayan bağları zayıflatamaması.

Ebuseleme ve Osman Şimşek gibi sesler çoğalırsa ve daha gür konuşmaya başlarlarsa FETÖ’nün Kült Liderlik kozası çatlayacaktır. Anlaşılan o ki Gülen’in sağlığı çok kötü ve sona doğru yaklaşıyor. Bu da örgütün iç çatışmaya gireceği ve konuşmak isteyenlerin fazlalaşacağı anlamına gelir. Bu yüzden Ebuseleme ilk olmayacaktır kanaatindeyim.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Temmuz 2024’te yayımlanmıştır.

Hilmi Demir
Hilmi Demir
Prof. Dr. Hilmi Demir, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Orta Asya ve Orta Doğu Araştırma Enstitüsü Direktörü, Radikalleşme, Selefilik, İslami Hareketler Uzmanı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

FETÖ’de Ebuseleme sonrası kopan fırtına

Fethullah Gülen’in öz yeğeni Ebuseleme Gülen’in açıklamalarının anlamı ne? Aile içinden biri neden şimdi konuştu? Örgüte yönelik daha önceki iddialardan farkı ne? Tabanda yanmaya başlayan ateş örgütü bitirir mi? Prof. Hilmi Demir yazdı

Fetullah Gülen’in öz yeğeni Ebuseleme Gülen’in amcasının Amerika’nın Pensilvanya eyaletinde kaldığı çiftliğinden bir başka yere götürüldüğünü X hesabından duyurmasıyla birlikte dikkatler bir kez daha Fethullahçı Terör Örgütü’ne çevrildi.

Ebuseleme Gülen herhangi birisi olsa bunu çok dikkate almayabilirdik ama Gülenist Kült Cemaatin liderinin öz kardeşi Mesih Gülen’in oğlu, amcası hakkında çok ciddi iddialarda bulunuyordu. Gerçi 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden beri geçen bunca zamanda Zaman Gazetesi eski çalışanlarından Ahmed Dönmez, çektiği videolarda örgüt içindeki hesaplaşmaları, darbe teşebbüsü ile ilgili karanlıkta kalan ya da en azından örgütün reddettiği birçok hususu dile getirmişti.

Şimdi uzunca zamandır reddedilen birçok hususa karşı içerden biri, Gülen’in evinden biri, aileden biri konuşmaya başlamıştı.  Ebuseleme Gülen’in iddiaları belki bizim açımızdan bilinemeyen şeyler değildi ama bu sefer bazı olaylara tanık olmuş içerden biri konuşuyordu.

Bu açıklamaların örgüte etkisi ne olur?

Unutmayalım ki ideolojik iç eleştiri, motivasyonun tükenmesi ve hayal kırıklığı terörist grupların sona erme sürecinde önemli rol oynar. Bu unsurlar örgütlerin iç dinamiklerini ve sürdürülebilirliklerini doğrudan etkileyebilir. Örgüt içinde farklı ideolojik görüşlerin ortaya çıkması ve bu görüşlerin çatışması, iç eleştiriye yol açabilir. Bu tür uyuşmazlıklar, örgütün liderlik yapısını ve bütünlüğünü tehdit edebilir. Özellikle liderlerin ideolojik tutarsızlıkları veya stratejik hataları, örgüt içinde eleştirilere neden olabilir.

Sonuç olarak liderlik eleştirisi, örgüt içindeki hiyerarşiyi ve otoriteyi zayıflatabilir. Örneğin, 1984 yılında Shoko Asahara tarafından Japonya’da kurulan, başlangıçta meditasyon ve ruhsal aydınlanma vaadiyle taraftar toplayan ve zamanla kıyametçi bir kült haline gelen Aum Shinrikyo grubuna bakalım. Aum Shinrikyo Örgütü, Tokyo metrosuna 1995 yılında sarin gazıyla saldırılar düzenledikten sonra yalnızca polis baskısıyla değil iç eleştirilerle de karşı karşıya kalmıştı. Aum Shinrikyo’da bilim ve teknolojiden sorumlu olan Hideo Murai, lider Asahara’nın en yakın danışmanlarından biriydi ama şiddet kullanılmasını onaylamıyordu, sonunda örgüt içinde infaz edildi.

İster başından beri açık şiddet kullanan terör örgütleri olsun, ister radikalleşerek şiddet kullanımına başvuran kült örgütler olsun, bu tür yapılanmaların çoğunun sonu örgüt içi hesaplaşma ve itiraflarla olur. 1950’lerde bilim kurgu yazarı L. Ron Hubbard tarafından kurulan Scientology ya da Hintli bir spiritüel lider ve mistik Guru tarafından kurulan Osho’ya baktığımızda da aynı süreçleri görürüz. Eski yüksek rütbeli bir Scientology yetkilisi olan Mike Rinder örgüt içinde olan bitenleri ifşa etmişti.  Osho’nun kişisel sekreteri Anand Sheela da Osho içindeki taciz, yolsuzluk gibi birçok skandalı anlatarak örgütün sonunu getirmişti.

İşte benzer bir biçimde Ebuseleme Gülen’in hem liderliğe yönelik eleştirileri hem liderliğin darbe ile ilgili hata yaptığını iddia etmesi, örgüt içindeki iç çatışmayı açığa çıkardı. Şimdi gelin isterseniz Ebuseleme Gülen’in ne dediğine bakalım sonra da söylenenlerin örgüt içinde nasıl karşılandığını anlamaya çalışalım.

Ebuseleme Gülen’in kaldırmadığı gerçekler nelerdi?

Yaşadıklarını kaldırıp kaldıramadığını nereden biliyoruz diye sorabilir okurlarımız. Birincisi kendi beyanları elbette, ikinci olarak da yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarına boğulması, yüzündeki acı. Rol yapıyor olamaz mı?

Pensilvanya’daki malikânede oturan ve Gülen’in yeğeni olma ayrıcalığını yaşayan biri, bu konfordan neden vazgeçmek istedi peki? Ya intikam duygusuyla hareket etti ya da yaşadıkları karşısında çektiği vicdan azabını susturmak istedi. Şimdilik ikincisi daha tutarlı geliyor.

Ayrıca Ebuseleme eski Zaman Gazetesi muhabiri Ahmed Dönmez’e uzun bir röportaj verdi. Biz o röportajdan anlıyoruz ki Ebuseleme Gülen yeni konuşmuyor, daha önce de konuşmuş hatta Türkiye’ye gelip teslim olmak istemiş ama onu akıl sağlığı yerinde değil diyerek hastaneye kapatmışlar. Hastanede ilk önce Cemaat’in toplantılarına katılan Mısırlı bir doktor tarafından muayene edilmiş ve psikolojisinin bozuk olduğuna böyle karar verilmiş. Daha sonra kendisini muayene eden Rus doktora kült bir yapı içinde tutulduğunu ve zorla alıkonduğunu anlatabilmeyi başarmış ve böylece taburcu edilmiş.  Anlaşılan, Rus doktorun kült örgüt içinde üyelerin baskıya maruz kaldığını bilmesi Ebuseleme’nin işine yaramış.

Şimdi kısaca Ebuseleme Gülen’in yaşadıkları ve onun taşımakta zorlandıkları olaylara bakalım.

Ebuseleme’nin anlattıklarından biri darbe teşebbüsünden önce, diğeri de sonra yaşanan iki olayı epey önemli buluyorum.

İlk olay, Gülen örgütünün aslında bir dinî cemaatten çok daha fazla siyasi bir örgüt olduğunu da gösteriyor. Doğrudan siyasete müdahale amacını taşıyor.  Ebuseleme Gülen’in anlattıklarına göre kendisinden Tayyip Erdoğan’ı şeytan gösterecek bir bilgisayar oyunu tasarlaması istenmiş. Hatta bunun için 20 milyon dolar bir bütçe ayrılmış. İşin daha da ilginci, FETÖ’nün TSK biriminin altında bir oyun birimi olduğunun da ortaya çıkması ve örgütün dijital platform imamının olduğunu öğrenmemiz. Ebuseleme Gülen işte o birimin başına getiriliyor. Görevi veren kim dersiniz? Darbe sonrası cemaat ile ilgisi inkâr edilen ve TSK imamı olarak Ebuseleme Gülen ile görüşen Adil Öksüz. Ebuseleme Gülen’i Adil Öksüz ile görüştüren de eniştesi Ali Sami Yıldırım. Sipariş edilen Play Station oyunun 17 Temmuz tarihine hazır olması isteniyor. Tarihe dikkat ediniz, darbeden hemen sonra muhtemelen darbe başarılı olduğunda gelen kamuoyu tepkilerini bastırmak için kullanılacaktı. Zaten oyunun amacı da gençlere Erdoğan’ı kötü göstererek onu şeytanlaştırmak.

Tekrar Ebuseleme Gülen’in anlattıklarına dönersek Adil Öksüz’den görevi aldıktan sonra Pensilvanya’ya Gülen’in yanına gidiyorlar. Amaç tasarlanacak oyunla ilgili Gülen’in onayını almak. Gülen bu görüşmede Ebuseleme’ye “Arkadaşlar bir şey planlamış, yakında Türkiye’deki bütün kurumlar el değiştirecek, siz de çok önemli kurumlara geleceksiniz, bunlar olduğunda sakın bunları bizim arkadaşların yaptığını belli etmeyin” diyor. İşte burası oldukça önemli, darbe gecesi hatırlayacaksınız darbe bildirisi “Yurtta Sulh” olarak sunulmuştu. Anlaşılan o ki, örgüt darbe başarılı bile olsa ve tüm kurumlar Gülen’in kontrolüne geçse dahi, asla darbeyi üstlenmeyecek, darbeyi Atatürkçü subayların yaptığı izlenimini vermeye çalışmaya devam edecekti.

Darbe teşebbüsünden sonra yaşananlar

İkinci olay ise darbe teşebbüsünden sonra gerçekleşiyor. Darbe başarısız olunca Ebuseleme Gülen Amerika’ya Gülen’in çiftliğine taşınıyor. 2018’de oyun birimi ondan tekrar bir oyun daha istiyor. Bu sefer oyun birimin başında Deniz Kuvvetleri mahrem imamlarından, şu an yurtdışında firari Tümamiral Mustafa Zeki Uğurlu’nun mahrem abisi, Mustafa Özcan’ın adamlarından Hüseyin Dalan var.

Bu sefer Ebuseleme’den Meral Akşener’in siyasi kariyerini hedef alan “Meral’i gıdıkla” adlı bir oyun yapması isteniyor. Meral Akşener Hanımefendi’ye karşı aleni bir psikolojik saldırı içeren bu oyun bir ara sosyal medyada gündeme gelmişti. Buradaki amaç da bu oyunu AKP yaptırdı gibi gösterip, AK Parti’ye olan nefreti körüklemek. Yani örgüt, hâlâ siyasi komploların peşinden koşmaya devam ediyor.

Ebuseleme’nin isyanı

İşte Ebuseleme’nin kaldıramadığı yük tam burada kendini ele veriyor. Yıllardır amca dediği, Hocam dediği gözünde devleştirdiği bir din adamı, tüm bu olup bitenden haberdar olmasına rağmen, “Durun siz ne yapıyorsunuz” demiyor. Aksine onay veriyor, Adil Öksüz’ü, darbeden sonra tanımadığını, onun MİT ajanı olabileceğini ima ediyor. Gülen’in inkâr ettiği, tanımadığını söylediği Adil Öksüz, Amerika’ya birçok kez uçuyor, darbe toplantıları düzenliyor. Ebuseleme’nin iddiaları ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesindeki bilgiler tam olarak örtüşüyor.

ADİL ÖKSÜZ’ÜN DARBEYE HAZIRLIK TRAFİĞİ

27 Aralık 2015           Ankara’da darbe planlama toplantılarına başlanıldı.

31 Aralık 2015           27 Aralık toplantı sonrasında Adil Öksüz İngiltere’ye gitti. (Aynı dönemde sivil örgüt yöneticisi olan Kemal Batmaz da İngiltere’deydi)

14 Mart 2016             Ankara’da darbe toplantısı düzenlendi.

17-21 Mart 2016       Adil Öksüz ABD’ye gitti ve burada örgüt lideri F. Gülen ile darbenin nasıl ve ne zaman yapılacağı değerlendirildi. (Kemal Batmaz. Hakan Çiçek ve Nurettin Oruç da ABD’deydi)

19 Mart 2016             Yeşil Cübbe ile Kapadokya Serkarlarını Islah Hareketi’ne çağıran

konuşmasını yaptı (4 Kuvvet imamı da yanında ABD’deydi)

5 Mayıs 2016             Ankara’da darbe toplantısı düzenledi.

27 Mayıs 2016           Ankara’da darbe toplantısı düzenledi.

4 Haziran 2016         Ankara’da darbe toplantısı düzenlendi.

15 Haziran 2016       Ankara’da darbe toplantısı düzenlendi.

20 Haziran 2016       Nurettin Oruç ile birlikte Adil Öksüz İstanbul üzerinden ABD’ye gitti.

20-25 Haziran 2016  Bu tarih aralıklarında Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek ve Nurettin Oruç ABD’de bulunuyorlar.

6-9 Temmuz 2016     En uzun ve geniş kapsamlı toplantıların yapıldığı tarihler.

11 Temmuz 2016       15 Temmuz’da uygulanacak darbe planına dair F. Gülen’e bilgi verip onun onayını almak için Adil Öksüz ile Kemal Batmaz aynı uçakla ABD’ye gitti.

13 Temmuz 2016       Adil Öksüz aynı uçakla ABD’den Türkiye’ye dönüyor.

Adil Öksüz, Ebuseleme’ye TSK imamı olarak tanıştırılmış, darbeden önce de görüşmüşler. Peki, o halde Gülen neden bunu inkar ediyordu?

Ebuseleme, Gülen’in işte bu sessizliğine dayanamamış ona bir de mektup yazarak elden vermişti. Ahmed Dönmez bu mektubun tamamını yayınladı. Ebuseleme mektubunda özetle, “Adil Öksüz’ü tanımam dedin, darbeyle ilgimiz yok dedin ama biz sizinle bunları konuştuk, ne oluyor, neden sessiz kaldınız?” diyor. Tabii bu arada cemaat yurtlarında kendisinin ve abisinin başına gelen dayak, taciz olaylarına da değiniyor.  Gülen de ona “Ne yapayım, beni de kandırdılar elimden bir şey gelmiyor” diyor. Ebuseleme, Ruşen Çakır’a verdiği röportajda Gülen’in kandırılmadığını ama darbe başarısız olduğunda üst düzeyin kendini kurtarıp dışarı attığını ve yollarına devam ettiğini iddia ediyor.

İşte belki de isyanına neden olan bu; örgütün üst düzey yöneticileri darbe teşebbüsünden haberleri oldukları için kendilerini garantiye almışlar ve büyük çoğunluğu geride bırakmışlardı. Üstelik darbe girişiminden sorumlu olanlar da bu yurt dışına çıkan üst düzey yöneticilerdi. Sık sık dile getirdiği gibi, onlar zarflarını almaya devam ediyordu. Yani yurt dışına çıkan yöneticiler, örgütün toplanan himmet parasından maaşlarını alıyorlar, gündelik hayatlarına devam ediyorlar ama Türkiye’de kalan mensuplar “Darbeyi biz yapmadık, bize iftira atıldı” diye hapishanelerde yatıyorlardı. Anlaşılan o ki Ebuseleme’nin vicdanı bunu kaldırmadı. Zaten daha sonra paylaştığı X mesajlarından da bayram günü kebap yerken poz veren yurtdışındaki örgüt mensuplarını hedef aldı. “İnsanlar Meriç Nehri’nde boğulurken, hapiste kanser olurken siz ne yapıyorsunuz,” dedi.

Gülen sonrası liderlik kavgası

Ebuseleme’nin isyanı anlaşılan karşılık bulmamış ve FETÖ lideri Gülen susmayı tercih etmiş. Şimdi ise oldukça ağır hasta. Konuşma ya da ağzından bir şey kaçırma ihtimaline karşı da örgüt önlem almış. Ebuseleme’nin, “Amcamı çiftlikten kaçırdılar” çıkışı da bunu gösteriyor.

Fethullah Gülen’den sonra liderlik için en güçlü aday, onu çiftlikten uzaklaştıran Cevdet Türkyolu gibi gözüküyor. Türkyolu, Gülen’in sağ kolu, koruması ve sekreteri aynı zamanda. Gülen onun kontrolünde. Mustafa Özcan, Barbaros Kocayurt, Ekrem Dumanlı ve eski Zaman gazetesi yazarları Metin Yıkar, Abdülhamit Bilici, Adem Yavuz Arslan da anlaşılıyor ki Cevdet Türkyolu’na sıkı sıkıya bağlılar.

Çiftlikte, Ebuseleme olayına benzer bir biçimde Osman Şimşek vakası da yaşanmıştı. Osman Şimşek, Cevdet Türkyolu’nu yolsuzluk ile suçlamış, Cevdet Türkoğlu da Osman Şimşek’i döverek çiftlikten kovmuştu. Aynı şekilde eski polis amiri FETÖ firarisi, Önder Aytaç da uzun zamandır Ahmed Dönmez’in iddialarını ve örgüt içindeki yolsuzluk, taciz ve illegal faaliyetleri dile getiriyor. Yurt dışında himmet paralarının yöneticilerce çalındığını söylüyor. Ebuseleme’nin iddialarıysa aslında var olan bir iç isyanın son sesi oldu fakat Osman Şimşek vakasında olduğu gibi bunun konuşulmasını istemeyen örgütün müesses nizamının koruyucuları onu da deli, meczup ilan ederek susturmaya çalışıyorlar.

Tabanda yanan kuşku ateşi

Ama şimdi, daha içerden, ailenden bir konuştu ve örgütün tabanında özellikle de yurt dışında olanlarda bir kuşku ateşini harladı. Öyle ki İsmail Sezgin’in X’de açtığı odada Ebuseleme’nin iddialarını konuşmak için milyonlar bir araya geldi. O sanal toplantıda, varını yoğunu Gülenist Kült cemaat için kaybetmiş olup şimdi tır şoförlüğü ile hayatını kazanan bir cemaat mensubu çok önemli bir şey söyledi: “Biz her şeyimizi bu hizmet denen yapı için feda ettik şimdi bu yapının bir siyasetçiye kumpas kurduğunu öğreniyorum ve ben bunu kabullenemiyorum,” dedi.

Biliyorum, “Biz bunları zaten biliyoruz” diyeceksiniz. Haklısınız da. Türkiye’de birçok itirafçı örgün içinde olup bitene ilişkin çok şey söyledi. Ama örgüt yıllarca bu itirafçıları ajan diye suçladı ve itibarsızlaştırmaya çalıştı. Şimdi devletin elinde olmayan, Türkiye’de bulunmayan bir insan içerden aynı şeyleri söyleyince ajan iftirası boşta kaldı. Kendisi ajan olarak suçlanamayacak bir insan bu iddiaları dile getirince tabanda daha samimi görülmüş olabilir. Ben tabanda yanan bu kuşku ateşini önemsiyorum. Zira bu seslerin artması örgütün çözülmesini hızlandıracaktır. Örgüt de bu nedenle bu tip sesleri bastırmaya çalışıyor.

İlginç olan Türkiye’de de bazılarının Ebuseleme’yi itibarsızlaştırmaya çalışması. Oysa Türkiye 8 yıldır FETÖ ile verdiği mücadeleye rağmen örgütün psikolojik eşiğini kırıp onu tamamen yenilgiye uğratamadı. Bunun en önemli nedeni de örgütün ideolojik tutunmasını sağlayan bağları zayıflatamaması.

Ebuseleme ve Osman Şimşek gibi sesler çoğalırsa ve daha gür konuşmaya başlarlarsa FETÖ’nün Kült Liderlik kozası çatlayacaktır. Anlaşılan o ki Gülen’in sağlığı çok kötü ve sona doğru yaklaşıyor. Bu da örgütün iç çatışmaya gireceği ve konuşmak isteyenlerin fazlalaşacağı anlamına gelir. Bu yüzden Ebuseleme ilk olmayacaktır kanaatindeyim.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Temmuz 2024’te yayımlanmıştır.

Hilmi Demir
Hilmi Demir
Prof. Dr. Hilmi Demir, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Orta Asya ve Orta Doğu Araştırma Enstitüsü Direktörü, Radikalleşme, Selefilik, İslami Hareketler Uzmanı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x