Kim olduğunuzu biliyor musunuz? Neden bilmelisiniz?

Kendinizi nasıl tanımlarsınız: İdealist mi, fedakar mı, vizyoner mi, özgün mü, araştırmacı mı, sorgulayıcı mı, yenilikçi mi yoksa önder veya uyumlu mu? Peki, bunu bilmek size ne fayda sağlar, hayatınıza ne katar?

“Ben kimim?” sorusu, insanlık olarak kendimize dair en önemli sorularımızdan biri olageldi. Tarih boyunca hep benzer bir döngü içerisinde kim olduğumuzu anlamaya çalıştık, çalışıyoruz.

Kişilik kavramının ilk kez kategorize edilmesine Sümerlerin Gılgamış Destanı’nda rastlıyoruz ve kişiliğe dair cesaretli, kibirli ve asi yürekli tanımlarıyla karşılaşıyoruz. M.Ö 5. yüzyılda yaşamış Hipokrat’la birlikte başlayan ve 19. yüzyıla kadar süren dönemdeyse, kişiliğe dair tanımlamaların temel olarak beden sıvıları ve beden şekliyle alakalı olduğunu görüyoruz.

Kişilik kavramını bilimsel olarak sistematik şekilde ilk inceleyense Harvard Üniversitesi psikoloji profesörlerinden Gordon Allport oldu. Allport, “yağı eriten ateş, yumurtayı katılaştırır” diyerek aynı çevresel faktöre, farklı tepkiler verildiğini anlatarak, bunun insanlar için de geçerli olduğunu anlattı.

Zamanla birbirinden farklı birçok kişilik tanımlama sistematiği ve testi ortaya çıktı. Fakat hiçbir kişilik kategorizasyon sisteminin, insanı tam olarak tanımlayıp raporlamasını beklememek gerek. Zira, aynı kişilik tipi kategorisinde bulunsalar da, bireyler bulundukları coğrafya nedeniyle şekillenen kültürleri, aile yaşantıları, aldıkları eğitim, genlerinden getirdikleri kendine özgü özellikler, cinsiyetlerinden kaynaklanan hormonal farklılıklar gibi birçok etkenle farklılıklar gösterirler.

Fakat yine de kişilik tiplerini olabildiğince doğru tanımlayan sınıflandırmalar var, bunlardan biri de Enneagram.

Enneagram kelimesi dokuz nokta anlamına gelir. Doğumla birlikte gelen ve nereden geldiği tam olarak belirlenemeyen, içerisinde genetik kodların da olduğu değişmeyen mizaç özelliklerini temel alsa da bir mizaç sistemi değildir. Anne karnında oluşan ilk zigotla birlikte gerek anneden gelen hormonlarla gerek çevre şartları ile şekillenme süreci başlayan kişilik kavramını açıklayan bu sistem, temelde dokuz farklı kişilik tipi olduğundan bahseder. Bu sisteme göre var olan 9 kişilik tipi şöyledir: 1-idealistler, 2-fedakarlar, 3-vizyonerler, 4-özgünler, 5-araştırmacılar, 6-sorgulayıcılar, 7-yenilikçiler, 8-önderler ve 9-uyumlular.

İdealistler: Yaşamlarını belirli bir düzen ve sistemli şekilde yaşamak isterler. Gördükleri sorunları ve karşılaştıkları hatalı durumları düzeltme gayretindedirler. Dağınıklıktan çok rahatsız oldukları için gerek iş gerek ev hayatlarında titizlik ve düzenle öne çıkarlar. Kurallar konusunda aşırı bir hassasiyetleri vardır. Kuralların istisnasız herkes için geçerli olması gerektiğini düşünürler. Eleştirel olmaları nedeniyle genellikle sıkıntı yaşasalar da belirli bir düzen ve gelişim için bu eleştirilerin gerekli olduğunu söylerler.

Fedakârlar: Sıcakkanlı, sevecen bir yapıları vardır. Bu nedenle çevreleriyle hızlı ilişki kurabilirler. Kurdukları ilişkiyi devam edip güçlendirme ve ilişki kurdukları kişinin ihtiyaçlarını fark edip karşılama konusunda yeteneklidirler. Sevdikçe ve sevildikçe hayat enerjileri artar. Etraflarında ihtiyacı olan kim varsa ellerinden geldiğince fedakârlık yaparak bu ihtiyaçları karşılamak isterler. Duygusal yapıları nedeniyle ani tepkileri zaman zaman sorun teşkil etse de sıcak ve samimi olmaları nedeniyle ilişkileri çabuk toparlarlar.

Vizyonerler: Hedef koymak ve hedeflerine bir şekilde ulaşmak adına var gücüyle çalışırlar. Potansiyellerini ortaya çıkarabilmek adına çalışmak ve sınırlarını zorlamak gerektiğine inanırlar. Başladıkları işleri her ne olursa olsun sonuçlandırmak isterler. Girdikleri ortamlarda etkili görünmelerinin nedeninin, dış görünüşleri, kişisel imajları ve başarıları olduğunu düşünürler. Bu imajı korumak adına çaba harcarlar. Hırslı olmaları nedeniyle zaman zaman eleştirilseler de bu hırsları nedeniyle başarıya ulaştıklarını düşünürler.

Özgünler: Duygu dünyalarının derinliği ve duygularını anlamak için harcadıkları gayret nedeniyle diğer kişilik tiplerine göre daha naif ve içe dönüktürler. Bulundukları çevreye karşı hassasiyetleri yüksektir. Doğru anlaşılmanın kıymetine önem verdikleri için kendilerini doğru ifade etmeye çalışırlar. Bu ifade şekli sözlü olmakla birlikte ortaya koydukları işlerin özgünlüğü ile de olabilir. Basit ve yüzeysellikten ziyade derin anlamı olan ve kendisinden bir şey katacağı uğraşlar edinmek isterler. Ruh halleri değişken olmakla birlikte genellikle melankolik bir durum içerisindedirler.

Araştırmacılar: Öğrenmek istedikleri konuları derinlemesine araştıran, elde ettikleri tüm verilerle bir çıkarım yapmaya ve o konuyu tüm hatlarıyla öğrenmeye çalışırlar. Duygusallıktan ziyade akıl ve mantıkları ile öne çıkan, sosyalleşmekten kaçınan yapılardır. Bağımsız olmak ve kendi kendine yetebilmek için ihtiyaç duyduklarını edinmeye çalışan tiplerdir. Akıl ve mantığı aşırı önem verip araştırma yaparken dünyadan kopuk şekilde yaşamaları ve harekete geçme konusunda biraz zorlandıkları için eleştirilseler de kendinden emin olmak adına bunu yaptıklarını ifade ederler.

Sorgulayıcılar: Bulundukları çevrede gerek konum gerek etraflarında bulunanların kişilik özellikleri olarak güvenli bir ortam arayışındadırlar. Kendilerini güvende tutmak adına herhangi bir olayda en kötü senaryoyu düşünürler. Karşılarına çıkacak muhtemel senaryolarla baş edebilmek ihtiyaç duydukları bilgileri öğrenmek isterler. Bu sayede sorunların çözümlerini düşünerek kendilerini güvende hissederler. Yaşadıkları nedeniyle temkinli davranan, gelecek konusunda bir parça tedirginlik yaşayan yapılardır.

Yenilikçiler: Dikkatlerini çeken şeyleri hızlı bir şekilde keşfetmeye ve anlamaya çalışırlar. Bulundukları zaman diliminde olabildiğince keyif almaya çalışırlar. İlgilendikleri işlere merak ve ilgilerini kaybettiklerinde, o işler rutin veya sıradan hale gelince sıkılırlar ve yenilik isterler. Pratik zekâlı olmaları nedeniyle olaylar arasında hızlı bağlantı kurarlar. Akıllarına gelen ilginç bir fikir olduğunda hemen uygulamaya koyulmak isterler. Sabırsız oluşları ve işleri yarım bırakmaları nedeniyle eleştirilseler de ilgilerini kaybettikleri için bunu normal karşılarlar.

Önderler: Konuşma, tutum ve davranışları konusunda kendinden emindirler. Aldıkları kararların arkasında duran, bu konuda esnekliği zayıf olan yapılardır. Bulunduğu grup içerisinde lider yoksa veya zayıfsa hızlı şekilde grubu toparlayıp çekidüzen verebilen onlara önderlik eden yapıdadırlar. Kimseye muhtaç olmadan ve her tür zorluğun üstesinden gelmek isterler. Hızlı öfkelenmeleri ve inatçı yapıları nedeniyle eleştirilseler de bu duruma engel olmakta zorlanmaktadırlar.

Uyumlular: Etrafındakilerle uyum içindedirler ve bu uyumu bozmaktan kaçınırlar. Çoğunlukla halim selim kişiler olarak bilinirler. Çevrelerindekilerin yaşadığı sorun ve huzursuzluktan rahatsız olurlar. Sorunların hızlı şekilde ortadan kalmasını beklerler ve sorunların uzaması veya uzatılmasından rahatsız olurlar. Bu huzursuzluk ve ayrışmayı yaşamamak adına kendi isteklerini göz ardı edip karşısındaki kişinin istekleri doğrultusunda hareket ederler. Yapılacak işleri erteleme veya harekete geçmeyen biri oldukları yönünde eleştirilseler de riske girmemek ve var olan rutini bozmamak adına bu tarz bir tutum sergilemektedirler.

Enneagram sistemine göre işte bu dokuz farklı kişilik tipinden birinin özelliklerini baskın olarak taşıyoruz. ‘Peki, tüm insanların kişilikleri bu dokuz yapıdan biri olmak zorunda mı? Eğer öyleyse neden herkes birbirinden farklı?’ gibi sorular aklınıza geliyor olabilir.

Yardımcı (kanat) alt tipler

Enneagram sistemi bize temelde doğuştan herkesin bu dokuz yapıdan biri olduğunu söyler. Ama bir de, çevre etkisi ve gelişim sürecinde ortaya çıkan yardımcı yapı yani kanat yapısı vardır. Motivasyon ve stres durumunda alt tip özellikleri ortaya çıkar. Yani bir kişi için üç ayrı farklı yapıdan söz etmek gerekir.

Yardımcı yapı seçimini doğduktan sonra yaşadığımız ortama uyum sağlayacak şekilde farkında olmadan yaparız. Her kişilik tipi kendinden önce veya sonraki tipten birini yardımcı yapı olarak alır. Örneğin Tip 6 yani sorgulayıcı kişilik kategorisinde olan bir birey, Tip 5 yani araştırmacı veya Tip 7 yani yenilikçi özelliklerini de ortama uyum sağlamak için alır.

Çevrenizde evli çiftlerden sıklıkla duyduğumuz “Evlenmeden önce böyle değildi,” cümlesinin temel nedeni, Enneagram sistemine göre her kişilik tipinin motivasyonu yüksekken veya stresli durumda kendi tipine özgü farklı bir kişilik tipine benzer davranış sergilemesidir.

Gelişimimiz sürerken alt tip olarak tanımlanan bireysel, birebir ve sosyal olarak 3 farklı şekilde alt tip sınıflandırması yapılır. Bu alt tip kavramını bulunduğumuz çevre ile bağ kurma şeklimiz olarak düşünebiliriz. Örneğin birebir alt tipe sahipsek; bizim önceliğimiz bireysel veya bulunduğumuz grubun önceliğinden ziyade, karşımızdaki kişi ve kendimizin ortak öncelikleridir.

Böylelikle temelde dokuz farklı yapı olmakla birlikte kanat etkisiyle bu 18’e sonrasında her kişilik tipine özgü üç alt tip ile de 54 farklı kişilik tipi karşımıza çıkar.

Peki, insanlar bahsi geçen bu özelliklerle mi dünyaya geliyor?

Doğumla birlikte herkeste temel dokuz yapıdan birinin baskın olduğunu söylemiştim. Yardımcı yapımız, bazen anne karnındaki teratojen etkisi (ilaç, hava kirliliği gibi farklı etkenlerin plesenta yoluyla embriyo veya fetusun gelişim sürecini bozan maddeler) veya hormonlar nedeniyle belirlenmekle birlikte genellikle erken çocukluk döneminde yaşadığımız çevreye adaptasyon olarak en uygun kanat yapısını bilinçsiz şekilde seçeriz. Yardımcı yapı belirlendikten sonra bu hayat boyu sabit kalır.

Alt tip kavramı ise yaşamda karşılaştığımız olaylar nedeniyle şekillenir; bu yüzden de kişilik tipimizin yaşadıklarımıza göre değişmediğini lakin şekillendiğini söylemek mümkün.

Tüm bu birbirinden farklı özelliklere sahip kişilik tipleri yine insanı tam olarak tanımlamakta yeterli gelmese de kişi bazında birebir çalışma yaparak tutarlılık %95’in üzerine çıkabiliyor.

Enneagram nerelerde kullanılabilir?

Enneagram kişilik kuramı, her şeyden önce insanın kendine objektif bir şekilde bakma yetisini kazandırıyor.

Enneagram sistemi okul hayatından iş hayatına, çift uyumlarından liderlik özelliklerine kadar insanın olduğu her alanda kullanılıyor. Özellikle iş hayatında uygun pozisyona uygun kişilik yapısı veya kişinin yapısına uygun birimi belirlemekte önemli rol oynuyor. Bu sistem, kişinin iş yapma şeklinden liderlik tarzına kadar kişiye özgü birçok veriyi de bize nitelikli olarak sunar.

Enneagram kişilik sisteminin çok sık kullanıldığı iş yaşamından bazı örnekler verilebilir. Örneğin Tip 7 Yenilikçiler yapısındaki biri, diğerlerine göre daha hareketli olmakla birlikte rutin işleri yapmakta ciddi anlamda zorlanırlar. Böyle birini sürekli aynı işin yapıldığı ve hareket edemediği bir birimde istihdam etmek kişiyi zorlar ve iş performansını düşürür. Bunun yerine Ar-Ge gibi bir birimde olması çalışan performansını yükseltir. Aynı zamanda Ar-Ge biriminde sürekli bir araştırma ve geliştirme yapıldığı için Tip 7’nin kişilik tipinden kaynaklanan potansiyelleri açığa çıkartma açısından önemli bir birim olacaktır.

Kaynakça

  • Thomas JC, Segal DL. Comprehensive Handbook of Personality and Psychopathology. New Jersey, Wiley, 2006.
  • Farmer A, McGuffin P, Williams J. Measuring Psychopathology. New York, Oxford University Press, 2002.
  • Hill D. Psychopathic personality. Postgrad Med J 1954; 30:399-403
  • Özdemir Mehmet, Pratik Enneagram. Tuti Yayıncılık 2020

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 4 Ocak 2022’de yayımlanmıştır.

Mehmet Özdemir
Mehmet Özdemir
Psk. Dr. Mehmet Özdemir - Acıbadem Üniversitesinde Psikoloji lisans eğitimini, Erciyes Üniversitesinde Master ve Abdullah Gül Üniversitesinde doktora çalışmalarını yaptı. Yaptığı bilimsel çalışmalar Nature gibi dünyanın en prestijli akademik dergilerinde yayınlandı. Doktora tezi Türkiye’de en iyi doktora çalışması seçilip ödüle layık görüldü.2008 yılında tanıştığı Enneagram kişilik kuramı ile alakalı sürekli araştırmalar yaptı, makaleler okudu, yeni şeyler öğrendi. Makalelerde ve kitaplarda öğrendiği bilgilerin insan üzerine yansımasını sorguladı. Kendi gördüğü eksikliklerden yola çıkarak, Enneagram Türkiye’de uygulanan sistemini oluşturdu. Enneagram'ı akademik derinlikte inceleyip yeniden kurguladı; yaptığı analiz görüşmelerinin desteğiyle besleyerek sistematik ve kolayca anlaşılabilir bir hale getirdi. Bugüne kadar altı binden fazla insanla bire bir seanslar yaptı. Yıllık ortalama 500 yeni danışanla çalışmalarına devam ediyor. İnsan ve kişilik kavramlarını teorik ve pratik olarak inceledi. Terapi eğitimlerinden BDT temel eğitim, beceri eğitimleri ve süpervizyonlarını Prof. Dr. Hakan Türkçapar önderliğinde Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği’nden, ACT'i Doç. Dr. Fatih Yavuz önderliğinde Bağlamsal Bilimler Derneği’nden, Bağımlılık eğitimini Prof. Dr. Kültegin Ögel ve ekibinden aldı. Bilimsel çalışmalarının yanında ilk kitabı Sessiz Güç Beden Dili kitabını 2014 yılında çıkardı. Sonrasında Pratik Enneagram kitabını yayınladı. Birçok holding ve şirkette eğitimler verdi; C level yöneticilere koçluk yaptı. Aldığı eğitimler ve yaptığı koçluk seansları sonrasında ICF akrediteli PCC ünvanlı koç oldu.Gerek beden dili gerek Enneagram konusunda İtalya, Kore gibi farklı ülkelerde çalışmalar gerçekleştiren Mehmet Özdemir, Tria Psikoloji ve Enneagram Türkiye’nin kurucusu; BDT & ACT & Enneagram terapisti olup eğitim, danışmanlık, test-raporlama çalışmalarını sürdürüyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Kim olduğunuzu biliyor musunuz? Neden bilmelisiniz?

Kendinizi nasıl tanımlarsınız: İdealist mi, fedakar mı, vizyoner mi, özgün mü, araştırmacı mı, sorgulayıcı mı, yenilikçi mi yoksa önder veya uyumlu mu? Peki, bunu bilmek size ne fayda sağlar, hayatınıza ne katar?

“Ben kimim?” sorusu, insanlık olarak kendimize dair en önemli sorularımızdan biri olageldi. Tarih boyunca hep benzer bir döngü içerisinde kim olduğumuzu anlamaya çalıştık, çalışıyoruz.

Kişilik kavramının ilk kez kategorize edilmesine Sümerlerin Gılgamış Destanı’nda rastlıyoruz ve kişiliğe dair cesaretli, kibirli ve asi yürekli tanımlarıyla karşılaşıyoruz. M.Ö 5. yüzyılda yaşamış Hipokrat’la birlikte başlayan ve 19. yüzyıla kadar süren dönemdeyse, kişiliğe dair tanımlamaların temel olarak beden sıvıları ve beden şekliyle alakalı olduğunu görüyoruz.

Kişilik kavramını bilimsel olarak sistematik şekilde ilk inceleyense Harvard Üniversitesi psikoloji profesörlerinden Gordon Allport oldu. Allport, “yağı eriten ateş, yumurtayı katılaştırır” diyerek aynı çevresel faktöre, farklı tepkiler verildiğini anlatarak, bunun insanlar için de geçerli olduğunu anlattı.

Zamanla birbirinden farklı birçok kişilik tanımlama sistematiği ve testi ortaya çıktı. Fakat hiçbir kişilik kategorizasyon sisteminin, insanı tam olarak tanımlayıp raporlamasını beklememek gerek. Zira, aynı kişilik tipi kategorisinde bulunsalar da, bireyler bulundukları coğrafya nedeniyle şekillenen kültürleri, aile yaşantıları, aldıkları eğitim, genlerinden getirdikleri kendine özgü özellikler, cinsiyetlerinden kaynaklanan hormonal farklılıklar gibi birçok etkenle farklılıklar gösterirler.

Fakat yine de kişilik tiplerini olabildiğince doğru tanımlayan sınıflandırmalar var, bunlardan biri de Enneagram.

Enneagram kelimesi dokuz nokta anlamına gelir. Doğumla birlikte gelen ve nereden geldiği tam olarak belirlenemeyen, içerisinde genetik kodların da olduğu değişmeyen mizaç özelliklerini temel alsa da bir mizaç sistemi değildir. Anne karnında oluşan ilk zigotla birlikte gerek anneden gelen hormonlarla gerek çevre şartları ile şekillenme süreci başlayan kişilik kavramını açıklayan bu sistem, temelde dokuz farklı kişilik tipi olduğundan bahseder. Bu sisteme göre var olan 9 kişilik tipi şöyledir: 1-idealistler, 2-fedakarlar, 3-vizyonerler, 4-özgünler, 5-araştırmacılar, 6-sorgulayıcılar, 7-yenilikçiler, 8-önderler ve 9-uyumlular.

İdealistler: Yaşamlarını belirli bir düzen ve sistemli şekilde yaşamak isterler. Gördükleri sorunları ve karşılaştıkları hatalı durumları düzeltme gayretindedirler. Dağınıklıktan çok rahatsız oldukları için gerek iş gerek ev hayatlarında titizlik ve düzenle öne çıkarlar. Kurallar konusunda aşırı bir hassasiyetleri vardır. Kuralların istisnasız herkes için geçerli olması gerektiğini düşünürler. Eleştirel olmaları nedeniyle genellikle sıkıntı yaşasalar da belirli bir düzen ve gelişim için bu eleştirilerin gerekli olduğunu söylerler.

Fedakârlar: Sıcakkanlı, sevecen bir yapıları vardır. Bu nedenle çevreleriyle hızlı ilişki kurabilirler. Kurdukları ilişkiyi devam edip güçlendirme ve ilişki kurdukları kişinin ihtiyaçlarını fark edip karşılama konusunda yeteneklidirler. Sevdikçe ve sevildikçe hayat enerjileri artar. Etraflarında ihtiyacı olan kim varsa ellerinden geldiğince fedakârlık yaparak bu ihtiyaçları karşılamak isterler. Duygusal yapıları nedeniyle ani tepkileri zaman zaman sorun teşkil etse de sıcak ve samimi olmaları nedeniyle ilişkileri çabuk toparlarlar.

Vizyonerler: Hedef koymak ve hedeflerine bir şekilde ulaşmak adına var gücüyle çalışırlar. Potansiyellerini ortaya çıkarabilmek adına çalışmak ve sınırlarını zorlamak gerektiğine inanırlar. Başladıkları işleri her ne olursa olsun sonuçlandırmak isterler. Girdikleri ortamlarda etkili görünmelerinin nedeninin, dış görünüşleri, kişisel imajları ve başarıları olduğunu düşünürler. Bu imajı korumak adına çaba harcarlar. Hırslı olmaları nedeniyle zaman zaman eleştirilseler de bu hırsları nedeniyle başarıya ulaştıklarını düşünürler.

Özgünler: Duygu dünyalarının derinliği ve duygularını anlamak için harcadıkları gayret nedeniyle diğer kişilik tiplerine göre daha naif ve içe dönüktürler. Bulundukları çevreye karşı hassasiyetleri yüksektir. Doğru anlaşılmanın kıymetine önem verdikleri için kendilerini doğru ifade etmeye çalışırlar. Bu ifade şekli sözlü olmakla birlikte ortaya koydukları işlerin özgünlüğü ile de olabilir. Basit ve yüzeysellikten ziyade derin anlamı olan ve kendisinden bir şey katacağı uğraşlar edinmek isterler. Ruh halleri değişken olmakla birlikte genellikle melankolik bir durum içerisindedirler.

Araştırmacılar: Öğrenmek istedikleri konuları derinlemesine araştıran, elde ettikleri tüm verilerle bir çıkarım yapmaya ve o konuyu tüm hatlarıyla öğrenmeye çalışırlar. Duygusallıktan ziyade akıl ve mantıkları ile öne çıkan, sosyalleşmekten kaçınan yapılardır. Bağımsız olmak ve kendi kendine yetebilmek için ihtiyaç duyduklarını edinmeye çalışan tiplerdir. Akıl ve mantığı aşırı önem verip araştırma yaparken dünyadan kopuk şekilde yaşamaları ve harekete geçme konusunda biraz zorlandıkları için eleştirilseler de kendinden emin olmak adına bunu yaptıklarını ifade ederler.

Sorgulayıcılar: Bulundukları çevrede gerek konum gerek etraflarında bulunanların kişilik özellikleri olarak güvenli bir ortam arayışındadırlar. Kendilerini güvende tutmak adına herhangi bir olayda en kötü senaryoyu düşünürler. Karşılarına çıkacak muhtemel senaryolarla baş edebilmek ihtiyaç duydukları bilgileri öğrenmek isterler. Bu sayede sorunların çözümlerini düşünerek kendilerini güvende hissederler. Yaşadıkları nedeniyle temkinli davranan, gelecek konusunda bir parça tedirginlik yaşayan yapılardır.

Yenilikçiler: Dikkatlerini çeken şeyleri hızlı bir şekilde keşfetmeye ve anlamaya çalışırlar. Bulundukları zaman diliminde olabildiğince keyif almaya çalışırlar. İlgilendikleri işlere merak ve ilgilerini kaybettiklerinde, o işler rutin veya sıradan hale gelince sıkılırlar ve yenilik isterler. Pratik zekâlı olmaları nedeniyle olaylar arasında hızlı bağlantı kurarlar. Akıllarına gelen ilginç bir fikir olduğunda hemen uygulamaya koyulmak isterler. Sabırsız oluşları ve işleri yarım bırakmaları nedeniyle eleştirilseler de ilgilerini kaybettikleri için bunu normal karşılarlar.

Önderler: Konuşma, tutum ve davranışları konusunda kendinden emindirler. Aldıkları kararların arkasında duran, bu konuda esnekliği zayıf olan yapılardır. Bulunduğu grup içerisinde lider yoksa veya zayıfsa hızlı şekilde grubu toparlayıp çekidüzen verebilen onlara önderlik eden yapıdadırlar. Kimseye muhtaç olmadan ve her tür zorluğun üstesinden gelmek isterler. Hızlı öfkelenmeleri ve inatçı yapıları nedeniyle eleştirilseler de bu duruma engel olmakta zorlanmaktadırlar.

Uyumlular: Etrafındakilerle uyum içindedirler ve bu uyumu bozmaktan kaçınırlar. Çoğunlukla halim selim kişiler olarak bilinirler. Çevrelerindekilerin yaşadığı sorun ve huzursuzluktan rahatsız olurlar. Sorunların hızlı şekilde ortadan kalmasını beklerler ve sorunların uzaması veya uzatılmasından rahatsız olurlar. Bu huzursuzluk ve ayrışmayı yaşamamak adına kendi isteklerini göz ardı edip karşısındaki kişinin istekleri doğrultusunda hareket ederler. Yapılacak işleri erteleme veya harekete geçmeyen biri oldukları yönünde eleştirilseler de riske girmemek ve var olan rutini bozmamak adına bu tarz bir tutum sergilemektedirler.

Enneagram sistemine göre işte bu dokuz farklı kişilik tipinden birinin özelliklerini baskın olarak taşıyoruz. ‘Peki, tüm insanların kişilikleri bu dokuz yapıdan biri olmak zorunda mı? Eğer öyleyse neden herkes birbirinden farklı?’ gibi sorular aklınıza geliyor olabilir.

Yardımcı (kanat) alt tipler

Enneagram sistemi bize temelde doğuştan herkesin bu dokuz yapıdan biri olduğunu söyler. Ama bir de, çevre etkisi ve gelişim sürecinde ortaya çıkan yardımcı yapı yani kanat yapısı vardır. Motivasyon ve stres durumunda alt tip özellikleri ortaya çıkar. Yani bir kişi için üç ayrı farklı yapıdan söz etmek gerekir.

Yardımcı yapı seçimini doğduktan sonra yaşadığımız ortama uyum sağlayacak şekilde farkında olmadan yaparız. Her kişilik tipi kendinden önce veya sonraki tipten birini yardımcı yapı olarak alır. Örneğin Tip 6 yani sorgulayıcı kişilik kategorisinde olan bir birey, Tip 5 yani araştırmacı veya Tip 7 yani yenilikçi özelliklerini de ortama uyum sağlamak için alır.

Çevrenizde evli çiftlerden sıklıkla duyduğumuz “Evlenmeden önce böyle değildi,” cümlesinin temel nedeni, Enneagram sistemine göre her kişilik tipinin motivasyonu yüksekken veya stresli durumda kendi tipine özgü farklı bir kişilik tipine benzer davranış sergilemesidir.

Gelişimimiz sürerken alt tip olarak tanımlanan bireysel, birebir ve sosyal olarak 3 farklı şekilde alt tip sınıflandırması yapılır. Bu alt tip kavramını bulunduğumuz çevre ile bağ kurma şeklimiz olarak düşünebiliriz. Örneğin birebir alt tipe sahipsek; bizim önceliğimiz bireysel veya bulunduğumuz grubun önceliğinden ziyade, karşımızdaki kişi ve kendimizin ortak öncelikleridir.

Böylelikle temelde dokuz farklı yapı olmakla birlikte kanat etkisiyle bu 18’e sonrasında her kişilik tipine özgü üç alt tip ile de 54 farklı kişilik tipi karşımıza çıkar.

Peki, insanlar bahsi geçen bu özelliklerle mi dünyaya geliyor?

Doğumla birlikte herkeste temel dokuz yapıdan birinin baskın olduğunu söylemiştim. Yardımcı yapımız, bazen anne karnındaki teratojen etkisi (ilaç, hava kirliliği gibi farklı etkenlerin plesenta yoluyla embriyo veya fetusun gelişim sürecini bozan maddeler) veya hormonlar nedeniyle belirlenmekle birlikte genellikle erken çocukluk döneminde yaşadığımız çevreye adaptasyon olarak en uygun kanat yapısını bilinçsiz şekilde seçeriz. Yardımcı yapı belirlendikten sonra bu hayat boyu sabit kalır.

Alt tip kavramı ise yaşamda karşılaştığımız olaylar nedeniyle şekillenir; bu yüzden de kişilik tipimizin yaşadıklarımıza göre değişmediğini lakin şekillendiğini söylemek mümkün.

Tüm bu birbirinden farklı özelliklere sahip kişilik tipleri yine insanı tam olarak tanımlamakta yeterli gelmese de kişi bazında birebir çalışma yaparak tutarlılık %95’in üzerine çıkabiliyor.

Enneagram nerelerde kullanılabilir?

Enneagram kişilik kuramı, her şeyden önce insanın kendine objektif bir şekilde bakma yetisini kazandırıyor.

Enneagram sistemi okul hayatından iş hayatına, çift uyumlarından liderlik özelliklerine kadar insanın olduğu her alanda kullanılıyor. Özellikle iş hayatında uygun pozisyona uygun kişilik yapısı veya kişinin yapısına uygun birimi belirlemekte önemli rol oynuyor. Bu sistem, kişinin iş yapma şeklinden liderlik tarzına kadar kişiye özgü birçok veriyi de bize nitelikli olarak sunar.

Enneagram kişilik sisteminin çok sık kullanıldığı iş yaşamından bazı örnekler verilebilir. Örneğin Tip 7 Yenilikçiler yapısındaki biri, diğerlerine göre daha hareketli olmakla birlikte rutin işleri yapmakta ciddi anlamda zorlanırlar. Böyle birini sürekli aynı işin yapıldığı ve hareket edemediği bir birimde istihdam etmek kişiyi zorlar ve iş performansını düşürür. Bunun yerine Ar-Ge gibi bir birimde olması çalışan performansını yükseltir. Aynı zamanda Ar-Ge biriminde sürekli bir araştırma ve geliştirme yapıldığı için Tip 7’nin kişilik tipinden kaynaklanan potansiyelleri açığa çıkartma açısından önemli bir birim olacaktır.

Kaynakça

  • Thomas JC, Segal DL. Comprehensive Handbook of Personality and Psychopathology. New Jersey, Wiley, 2006.
  • Farmer A, McGuffin P, Williams J. Measuring Psychopathology. New York, Oxford University Press, 2002.
  • Hill D. Psychopathic personality. Postgrad Med J 1954; 30:399-403
  • Özdemir Mehmet, Pratik Enneagram. Tuti Yayıncılık 2020

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 4 Ocak 2022’de yayımlanmıştır.

Mehmet Özdemir
Mehmet Özdemir
Psk. Dr. Mehmet Özdemir - Acıbadem Üniversitesinde Psikoloji lisans eğitimini, Erciyes Üniversitesinde Master ve Abdullah Gül Üniversitesinde doktora çalışmalarını yaptı. Yaptığı bilimsel çalışmalar Nature gibi dünyanın en prestijli akademik dergilerinde yayınlandı. Doktora tezi Türkiye’de en iyi doktora çalışması seçilip ödüle layık görüldü.2008 yılında tanıştığı Enneagram kişilik kuramı ile alakalı sürekli araştırmalar yaptı, makaleler okudu, yeni şeyler öğrendi. Makalelerde ve kitaplarda öğrendiği bilgilerin insan üzerine yansımasını sorguladı. Kendi gördüğü eksikliklerden yola çıkarak, Enneagram Türkiye’de uygulanan sistemini oluşturdu. Enneagram'ı akademik derinlikte inceleyip yeniden kurguladı; yaptığı analiz görüşmelerinin desteğiyle besleyerek sistematik ve kolayca anlaşılabilir bir hale getirdi. Bugüne kadar altı binden fazla insanla bire bir seanslar yaptı. Yıllık ortalama 500 yeni danışanla çalışmalarına devam ediyor. İnsan ve kişilik kavramlarını teorik ve pratik olarak inceledi. Terapi eğitimlerinden BDT temel eğitim, beceri eğitimleri ve süpervizyonlarını Prof. Dr. Hakan Türkçapar önderliğinde Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği’nden, ACT'i Doç. Dr. Fatih Yavuz önderliğinde Bağlamsal Bilimler Derneği’nden, Bağımlılık eğitimini Prof. Dr. Kültegin Ögel ve ekibinden aldı. Bilimsel çalışmalarının yanında ilk kitabı Sessiz Güç Beden Dili kitabını 2014 yılında çıkardı. Sonrasında Pratik Enneagram kitabını yayınladı. Birçok holding ve şirkette eğitimler verdi; C level yöneticilere koçluk yaptı. Aldığı eğitimler ve yaptığı koçluk seansları sonrasında ICF akrediteli PCC ünvanlı koç oldu.Gerek beden dili gerek Enneagram konusunda İtalya, Kore gibi farklı ülkelerde çalışmalar gerçekleştiren Mehmet Özdemir, Tria Psikoloji ve Enneagram Türkiye’nin kurucusu; BDT & ACT & Enneagram terapisti olup eğitim, danışmanlık, test-raporlama çalışmalarını sürdürüyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

1
0
Would love your thoughts, please comment.x