Zenginler kıyametten kaçmaya mı çalışıyorlar?

Çoğu teknolojiden zengin olmuş dolar milyarderi, kısmen kendilerinin neden olduğu toplumsal çöküşlerde hayatta kalabilmek için lüks sığınaklar satın alıp eski askerleri koruma olarak tutuyor. Peki, bu, istemedikleri sonuçlarla karşılaşmalarını engeller mi?

Teknoloji şirketleri, sundukları ürün ve hizmetlerin hayatımızda pek çok şeyi olumlu yönde değiştireceğini, esenliğimizin artacağını ileri sürüyorlar. Onlara kalsa teknoloji sayesinde gelecekte yarı insan yarı makine “sayborg” (Cyborg), yani Yuval Noah Hariri’nin deyişiyle “insan-tanrı” (Homo Deus) haline gelip ilelebet yaşayabiliriz. O şirketlerin patronlarının ise, değil herkes için sonsuz cennet yaratma peşinde koşmayı, dünyanın kaçınılmaz sonunun çok yakın olduğuna inanıp “survivor” olmak (hayatta kalmak) için türlü hazırlıklar içinde olduğunu, teknolojinin dünyayı götürdüğü yere kuşkuyla yaklaşan yazar Douglas Rushkoff’tan öğrendik.

Bir süre önce En Zenginlerin Hayatta Kalması (Survival of the Richest) başlıklı kitabı yayınlanan medya ve teknolojilerin toplumların üzerindeki etkileri üzerine uzman yazar-akademisyen Rushkoff’un kitabının bir özeti niteliğindeki bir makale geçtiğimiz günlerde İngiliz The Guardian gazetesinde yayınlandı.

Makalenin girişinde bir grup teknoloji milyarderinin kendisini (sonradan öğrendiği üzere) dünyanın bir ucuna çağırdığında, teknolojinin geleceğine dair düşüncelerini dinleyeceklerini sandığını, ancak milyarderlerin tuhaf sorularıyla karşılaştığını anlatıyor Rushkoff. Ardından süper zenginlerin olası bir toplumsal çöküş veya kıyamet senaryosunda sadece kendilerini nasıl kurtarıp “otoritelerini sürdürmekle” ilgilendiğini, ancak ellerindeki tüm olanaklara rağmen istediklerine ulaşamayacağını ileri sürüyor:

“Masaya oturup kendilerini tanıttılar. Hepsi, teknoloji yatırımlarının kaymak tabakasından veya risk fonu yöneticisi süper zengin ve erkektiler. Kısa bir muhabbetten sonra teknolojinin geleceğine dair hazırladığım konuşmayla hiç ilgilenmediklerini anladım. Buraya sorular sormak için gelmişlerdi.

Tahmin edilebilecek sorularla başladılar: Bitcoin mi, Etherium mu? Sanal gerçeklik mi, artırılmış gerçeklik mi? Kuantum bilgisayarı ilk kim geliştirecek; Çinliler mi, Google mı? Daha sonra asıl kaygılandıkları meseleye ilişkin sorulara girdiler: Yaklaşan iklim krizinden hangi bölge daha az etkilenecek? Yeni Zelanda mı, Alaska mı? Sonrasında sorular iyice kötüleşti: Hangisi daha büyük bir tehdit; küresel ısınma mı, biyolojik savaş mı? Bir kişi dışarıdan yardım almadan hayatta kalmak için ne kadar uzun süre için plan yapmalı? Bir sığınak kendi havasını üretmeli mi? Yeraltı sularına zehir bulaşma olasılığı nedir? Nihayet kendi yeraltı sığınağını sistemini tamamlamak üzere olduğunu söyleyen bir CEO, “Olaydan sonra güvenlik ekibim üzerinde otoritemi nasıl koruyabilirim?” diyerek noktayı koydu.

Bu son soru üzerine bir saate yakın konuştuk. Yerleştikleri yerleri baskınlardan ve kızgın kalabalıklardan korumak için silahlı korumalara ihtiyaç duyacaklarını biliyorlardı. Bir tanesi çoktan on kadar deniz komandosu ile anlaşmıştı. Ancak kripto paraları değersiz hale geldiğinde korumaların parasını nasıl verecekti? Korumaları sonunda kendi liderlerini seçmekten ne alıkoyacaktı?

Milyarderler, gıda stoklarını tutulacakları depoların kapıları için sadece onların bilecekleri özel şifreler düşünüyorlardı. Ya da hayatta kalmalarını sağlama karşılığında korumalara disiplinlerini sağlayacak bir çeşit tasma takabilirlerdi. Ya da teknoloji yetişirse hem koruma hem de işçi olarak çalışacak robotlar geliştirebilirlerdi.

Onlarla birlikte mantık yürütmeye çalıştım. Uzun vadeli tehditlere karşı ortaklık ve dayanışmanın en iyi yaklaşım olacağı yönünde toplum yanlısı görüşler dile getirdim. Korumalarınızın sadık kalması için onlara şimdiden dostça yaklaşmaları gerektiğini açıkladım. Sadece mühimmat ya da elektrikli tellere değil, insanlara ve ilişkilere yatırım yapın dedim. Onlara hippi felsefesi gibi gelen bu sözlere gözlerini devirerek karşılık verdiler.

İlham kaynakları Musk, Thiel ve Kurzweil

Mars’ta koloni kurmak isteyen Tesla’nın kurucusu Elon Musk, yaşlanma sürecini geriye çevirmeye çalışan Palantir’in sahibi Peter Thiel veya Sam Altman ve Ray Kurzweil gibi, akıllarını süper bilgisayarlara yüklemek için yapay zekâ geliştirilen kişilerden tüyo alan bu zenginler, dünyayı daha iyi bir yapacağı ileri sürülenden farklı bir dijital geleceğe hazırlanıyorlar.

Aşırı boyutlardaki servetleri ve ayrıcalıkları, yalnızca kendilerini iklim değişikliği, yükselen deniz seviyeleri, kitlesel göçler, küresel salgınlar ve kaynakların tükenmesi gibi gerçek ve mevcut tehlikelerden yalıtmak konusunda takıntılı hale gelmelerine yol açtı. Onlar açısından geleceğin teknolojisi tek bir işe yarayacaktı, o da geri kalan bizlerden kaçmalarına…

Bu insanlar bir zamanlar dünyayı teknolojinin insan toplumuna nasıl fayda sağlayabileceğine dair çılgınca iyimser plan yağmuruna tuttular. Şimdi teknolojik ilerlemeyi, birinin kaçış kapısını bularak kazandığı bir video oyununa indirgediler. Jeff Bezos uzaya mı, Thiel Yeni Zelanda’daki yerleşkesine mi, yoksa Mark Zuckerberg metaverse’üne mi göç edecek? Felaketi bizzat yaratanlar, dijital ekonominin kazananları, spekülasyonları en çok körükleyen bu milyarderler olacak.

Kendi egzoz gazından kaçabilen otomobil icat etmek

Aslında kaybedenin bu adamlar olduğunu fark ettim. Sığınak stratejilerini değerlendirmem için beni çöle çağıran milyarderler, ekonomik oyunun galipleri değil, son derece sınırlı kurallarının kurbanlarıdır.

Her şeyden çok “kazanmanın”, bu şekilde para kazanarak yarattıkları zarardan kendilerini izole edecek kadar para kazanmak anlamına geldiği bir zihniyete yenik düştüler. Sanki kendi egzoz gazından kaçacak kadar hızlı giden bir otomobil yapmak istiyorlarmış gibiler.

Yine de bu Silikon Vadisi usulü gerçeklikten kaçış, hadi buna “Zihniyet” diyelim, yandaşlarını, kazananların bir şekilde geri kalanımızı arkada bırakabileceğine inanmaya teşvik ediyor.

Toplumumuzun en güçlü oyuncuları, kendi fetihlerinin birincil etkisinin dünyayı başkaları için yaşanmaz kılmak olacağını daha önce hiç düşünmemişti. Duyarlılıklarını toplumumuzun dokusuna programlayacak teknolojilere de sahip değillerdi. Şimdi ortalıkta bu bencil ve izolasyoncu bakış açılarını aktif olarak teşvik eden bir sürü algoritma ve yapay zekâ var.

Dijital teknolojiler ve sağladıkları emsalsiz servet eşitsizliğiyle “Zihniyet”, başkalarına verilen zararı kolayca dışsallaştırıyor ve suiistimal ettiği insanlardan ve yerlerden kendini ayrıştırma özlemi duyuyor.

Bununla birlikte, bu sanal piramitlerin tepesindeki milyarderler, sonsuza kadar bize hükmetmek yerine, aktif olarak oyunun sonunu ararlar. Aslında, Marvel’in gişe rekorları kıran bir filmi gibi, Zihniyet’in yapısı da bir oyun sonu gerektirir. Her şey bir ya da sıfır, kazanan ya da kaybeden, günahlarından arınmış ya da lanetlenmiş olarak çözülmelidir. İklim acil durumundan kitlesel göçlere kadar gerçek ve yakın felaketler bu süper kahramanlara kendi yaşamlarının finalini oynama fırsatı sunuyor. Bu Zihniyet’in ardında ayrıca, Silikon Vadisi’nin fizik, ekonomi ve ahlak yasalarını altüst ederek dünyayı kurtarmaktan da iyi bir teknoloji geliştirebileceğine ve böylece kendilerinin yarattığı kıyametten kaçmalarını sağlayabileceğine dair körü körüne bir inanç bulunuyor.”

Organik tarım yapılabilen güvenli çiftlikler ilgi görmedi

Teknoloji milyarderleri ile buluşmasının ardından yazdığı yazının büyük ilgi çektiğini ve bu kesime yönelik yer altı sığınağı geliştiren çok sayıda girişimciden tanıtım mesajları aldığını aktaran Rushkoff, bunlardan birinin hikâyesine özel yer ayırıyor.

JC Cole adındaki girişimci sadece sığınık olarak kullanılmayacak, “barış zamanı” organik tarım yapılabilecek “güvenli çiftlikler” geliştiriyor. Yerleri özenle saklanan bu çiftlikler de tepeden tırnağa silahlı komandolar tarafından korunuyor, yeraltı sığınağına sahip ve büyükelçiliklerde uygulanan güvenlik protokolleri ile yönetiliyor. Ancak çiftliklerde organik tarım bilgisine sahip genç çiftçiler, en az bir doktor ve bir dişçinin de bulunması hedefleniyor. Cole böylece bir “olay” olsa bile Amerika’nın gıda güvenliğinin korunabileceğine inanıyor. Ancak Rushkoff, Cole’un çiftliklerinin Amerikalı milyonerlerden yatırım çekemediğini belirtiyor:

“Milyarderlerin çoğu, bir çiftçi topluluğuyla geçinmeyi öğrenmek zorunda kalmak ya da daha da kötüsü, kazançlarını ulusal bir gıda direnci programını finanse etmek için harcamak istemiyor. Güvenli limanlar arayan Zihniyet, ahlaki ikilemleri önlemekten çok, onları gözden ırak tutmayı tercih eder.

Ciddi bir şekilde güvenli bir sığınak arayanların çoğu, mevcut mülklerinden birine bir prefabrik çelik kaplı sığınak gömmek için kıyamete hazırlık yapan birkaç inşaat şirketinden birini işe alıyor. Bunlar arasında 40 bin dolara yaklaşık 10 metrekarelik sığınaklar inşa edenler de var, içinde havuz ve bowling salonu bulunan 8,3 milyon dolarlık lüks sığınaklar da.

Vivos adlı bir şirket, Soğuk Savaş’tan kalma mühimmat depolarını ve füze silolarını lüks yeraltı dairelerine dönüştürüp satıyor. Bunlarda özel süitler, havuz, oyun odası, film odası ve yemek salonları bulunuyor. Çekya’daki Oppidum gibi son derece seçkin barınaklar, milyarder sınıfına hitap ettiğini ve sakinlerin uzun vadeli psikolojik sağlığına daha fazla dikkat ettiğini iddia ediyor. Oppidum, sakinlerinin evde hissetmelerini sağlamak için yapay güneş ışığı ile aydınlatılmış havuz ve bahçelerin yanı sıra bir şarap mahzenine de sahip.

Lüks sığınaklar gerçeklerden korumuyor

Bununla birlikte, daha yakından analiz edildiğinde, müstahkem bir sığınağın aslında sakinlerini gerçeklerden koruma olasılığı çok zayıf. Her şeyden önce yeraltı tesislerinin kapalı ekosistemleri akıl almaz derecede kırılgandır. Hava geçirmez biçimde kapatılmış kıyamet sığınaklarında “bitki yetiştirme odalarında” hastalık olursa bunların yenileriyle değiştirilmesi söz konusu değildir.

Pandemi döneminde rağbet gören ıssız adalara yerleşmek, daha uzun sürecek bir felakette sürdürülebilir değildir. Çünkü adalarda yaşam, karadan gelecek tedarik süreçlerine bağımlıdır. Örneğin güneş panelleri ve su arıtma filtrelerinin düzenli olarak karadan gelecek ekiplerce değiştirilmesi veya bakımdan geçmesi gereklidir.

Beni çıkış stratejileri konusunda tavsiye almak için davet eden milyarderler bu kısıtlamaların farkındaydılar. Yoksa tüm bunlar bir oyun muydu? Bir poker masasının etrafında oturan ve kendi kaçış planının en iyisi olduğuna iddiaya giren beş adamın başının altından mı çıkmıştı?

Ama sırf eğlence için olsaydı beni aramazlardı, bir zombi kıyameti çizgi romanının yazarını çağırırlardı. Sığınak planlarını test etmek isteselerdi, Blackwater veya Pentagon’dan bir güvenlik uzmanı tutarlardı. Daha fazlasını istiyor gibiydiler. Kullandıkları dil de afete hazırlık sorularının çok ötesine geçti; siyaset ve felsefenin eşiğine geldi. Bireysellik, egemenlik, yönetişim ve özerklik gibi kelimeler kullanmışlardı.

Bunun nedeni, kaçma taahhütlerini haklı çıkarmak için kullandıkları felsefe ve matematik kadar değerlendirmeye çalıştığım gerçek sığınak stratejileri değildi. Yalıtım denklemi dediğim şeyi çözüyorlardı: Bu şekilde para kazanarak kendilerini yarattıkları gerçeklikten yalıtmak için yeterli parayı kazanabilecekler miydi? Bir kıyamet olsun olmasın geri kalanımızı geride bırakabilecek kadar başarılı olmaya çalışmak için geçerli bir gerekçe var mıydı?

Yoksa başından beri gerçekten niyetleri bu muydu? Belki de kıyamet, kaçmaya çalıştıkları bir şeyden çok Zihniyet’in gerçek amacını gerçekleştirmek için bir bahanedir: Ölümlülerin üzerine çıkmak ve nihai çıkış stratejisini uygulamak.”

Bu yazı ilk kez 15 Eylül 2022’de yayımlanmıştır.

 

Douglas Rushkoff’un The Guardian’da yayınlanan “Kıyamete hazırlanan süper zenginler kendilerini kurtarmayı planlıyor” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazını orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.The super-rich ‘preppers’ planning to save themselves from the apocalypse | The super-rich | The Guardian

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Zenginler kıyametten kaçmaya mı çalışıyorlar?

Çoğu teknolojiden zengin olmuş dolar milyarderi, kısmen kendilerinin neden olduğu toplumsal çöküşlerde hayatta kalabilmek için lüks sığınaklar satın alıp eski askerleri koruma olarak tutuyor. Peki, bu, istemedikleri sonuçlarla karşılaşmalarını engeller mi?

Teknoloji şirketleri, sundukları ürün ve hizmetlerin hayatımızda pek çok şeyi olumlu yönde değiştireceğini, esenliğimizin artacağını ileri sürüyorlar. Onlara kalsa teknoloji sayesinde gelecekte yarı insan yarı makine “sayborg” (Cyborg), yani Yuval Noah Hariri’nin deyişiyle “insan-tanrı” (Homo Deus) haline gelip ilelebet yaşayabiliriz. O şirketlerin patronlarının ise, değil herkes için sonsuz cennet yaratma peşinde koşmayı, dünyanın kaçınılmaz sonunun çok yakın olduğuna inanıp “survivor” olmak (hayatta kalmak) için türlü hazırlıklar içinde olduğunu, teknolojinin dünyayı götürdüğü yere kuşkuyla yaklaşan yazar Douglas Rushkoff’tan öğrendik.

Bir süre önce En Zenginlerin Hayatta Kalması (Survival of the Richest) başlıklı kitabı yayınlanan medya ve teknolojilerin toplumların üzerindeki etkileri üzerine uzman yazar-akademisyen Rushkoff’un kitabının bir özeti niteliğindeki bir makale geçtiğimiz günlerde İngiliz The Guardian gazetesinde yayınlandı.

Makalenin girişinde bir grup teknoloji milyarderinin kendisini (sonradan öğrendiği üzere) dünyanın bir ucuna çağırdığında, teknolojinin geleceğine dair düşüncelerini dinleyeceklerini sandığını, ancak milyarderlerin tuhaf sorularıyla karşılaştığını anlatıyor Rushkoff. Ardından süper zenginlerin olası bir toplumsal çöküş veya kıyamet senaryosunda sadece kendilerini nasıl kurtarıp “otoritelerini sürdürmekle” ilgilendiğini, ancak ellerindeki tüm olanaklara rağmen istediklerine ulaşamayacağını ileri sürüyor:

“Masaya oturup kendilerini tanıttılar. Hepsi, teknoloji yatırımlarının kaymak tabakasından veya risk fonu yöneticisi süper zengin ve erkektiler. Kısa bir muhabbetten sonra teknolojinin geleceğine dair hazırladığım konuşmayla hiç ilgilenmediklerini anladım. Buraya sorular sormak için gelmişlerdi.

Tahmin edilebilecek sorularla başladılar: Bitcoin mi, Etherium mu? Sanal gerçeklik mi, artırılmış gerçeklik mi? Kuantum bilgisayarı ilk kim geliştirecek; Çinliler mi, Google mı? Daha sonra asıl kaygılandıkları meseleye ilişkin sorulara girdiler: Yaklaşan iklim krizinden hangi bölge daha az etkilenecek? Yeni Zelanda mı, Alaska mı? Sonrasında sorular iyice kötüleşti: Hangisi daha büyük bir tehdit; küresel ısınma mı, biyolojik savaş mı? Bir kişi dışarıdan yardım almadan hayatta kalmak için ne kadar uzun süre için plan yapmalı? Bir sığınak kendi havasını üretmeli mi? Yeraltı sularına zehir bulaşma olasılığı nedir? Nihayet kendi yeraltı sığınağını sistemini tamamlamak üzere olduğunu söyleyen bir CEO, “Olaydan sonra güvenlik ekibim üzerinde otoritemi nasıl koruyabilirim?” diyerek noktayı koydu.

Bu son soru üzerine bir saate yakın konuştuk. Yerleştikleri yerleri baskınlardan ve kızgın kalabalıklardan korumak için silahlı korumalara ihtiyaç duyacaklarını biliyorlardı. Bir tanesi çoktan on kadar deniz komandosu ile anlaşmıştı. Ancak kripto paraları değersiz hale geldiğinde korumaların parasını nasıl verecekti? Korumaları sonunda kendi liderlerini seçmekten ne alıkoyacaktı?

Milyarderler, gıda stoklarını tutulacakları depoların kapıları için sadece onların bilecekleri özel şifreler düşünüyorlardı. Ya da hayatta kalmalarını sağlama karşılığında korumalara disiplinlerini sağlayacak bir çeşit tasma takabilirlerdi. Ya da teknoloji yetişirse hem koruma hem de işçi olarak çalışacak robotlar geliştirebilirlerdi.

Onlarla birlikte mantık yürütmeye çalıştım. Uzun vadeli tehditlere karşı ortaklık ve dayanışmanın en iyi yaklaşım olacağı yönünde toplum yanlısı görüşler dile getirdim. Korumalarınızın sadık kalması için onlara şimdiden dostça yaklaşmaları gerektiğini açıkladım. Sadece mühimmat ya da elektrikli tellere değil, insanlara ve ilişkilere yatırım yapın dedim. Onlara hippi felsefesi gibi gelen bu sözlere gözlerini devirerek karşılık verdiler.

İlham kaynakları Musk, Thiel ve Kurzweil

Mars’ta koloni kurmak isteyen Tesla’nın kurucusu Elon Musk, yaşlanma sürecini geriye çevirmeye çalışan Palantir’in sahibi Peter Thiel veya Sam Altman ve Ray Kurzweil gibi, akıllarını süper bilgisayarlara yüklemek için yapay zekâ geliştirilen kişilerden tüyo alan bu zenginler, dünyayı daha iyi bir yapacağı ileri sürülenden farklı bir dijital geleceğe hazırlanıyorlar.

Aşırı boyutlardaki servetleri ve ayrıcalıkları, yalnızca kendilerini iklim değişikliği, yükselen deniz seviyeleri, kitlesel göçler, küresel salgınlar ve kaynakların tükenmesi gibi gerçek ve mevcut tehlikelerden yalıtmak konusunda takıntılı hale gelmelerine yol açtı. Onlar açısından geleceğin teknolojisi tek bir işe yarayacaktı, o da geri kalan bizlerden kaçmalarına…

Bu insanlar bir zamanlar dünyayı teknolojinin insan toplumuna nasıl fayda sağlayabileceğine dair çılgınca iyimser plan yağmuruna tuttular. Şimdi teknolojik ilerlemeyi, birinin kaçış kapısını bularak kazandığı bir video oyununa indirgediler. Jeff Bezos uzaya mı, Thiel Yeni Zelanda’daki yerleşkesine mi, yoksa Mark Zuckerberg metaverse’üne mi göç edecek? Felaketi bizzat yaratanlar, dijital ekonominin kazananları, spekülasyonları en çok körükleyen bu milyarderler olacak.

Kendi egzoz gazından kaçabilen otomobil icat etmek

Aslında kaybedenin bu adamlar olduğunu fark ettim. Sığınak stratejilerini değerlendirmem için beni çöle çağıran milyarderler, ekonomik oyunun galipleri değil, son derece sınırlı kurallarının kurbanlarıdır.

Her şeyden çok “kazanmanın”, bu şekilde para kazanarak yarattıkları zarardan kendilerini izole edecek kadar para kazanmak anlamına geldiği bir zihniyete yenik düştüler. Sanki kendi egzoz gazından kaçacak kadar hızlı giden bir otomobil yapmak istiyorlarmış gibiler.

Yine de bu Silikon Vadisi usulü gerçeklikten kaçış, hadi buna “Zihniyet” diyelim, yandaşlarını, kazananların bir şekilde geri kalanımızı arkada bırakabileceğine inanmaya teşvik ediyor.

Toplumumuzun en güçlü oyuncuları, kendi fetihlerinin birincil etkisinin dünyayı başkaları için yaşanmaz kılmak olacağını daha önce hiç düşünmemişti. Duyarlılıklarını toplumumuzun dokusuna programlayacak teknolojilere de sahip değillerdi. Şimdi ortalıkta bu bencil ve izolasyoncu bakış açılarını aktif olarak teşvik eden bir sürü algoritma ve yapay zekâ var.

Dijital teknolojiler ve sağladıkları emsalsiz servet eşitsizliğiyle “Zihniyet”, başkalarına verilen zararı kolayca dışsallaştırıyor ve suiistimal ettiği insanlardan ve yerlerden kendini ayrıştırma özlemi duyuyor.

Bununla birlikte, bu sanal piramitlerin tepesindeki milyarderler, sonsuza kadar bize hükmetmek yerine, aktif olarak oyunun sonunu ararlar. Aslında, Marvel’in gişe rekorları kıran bir filmi gibi, Zihniyet’in yapısı da bir oyun sonu gerektirir. Her şey bir ya da sıfır, kazanan ya da kaybeden, günahlarından arınmış ya da lanetlenmiş olarak çözülmelidir. İklim acil durumundan kitlesel göçlere kadar gerçek ve yakın felaketler bu süper kahramanlara kendi yaşamlarının finalini oynama fırsatı sunuyor. Bu Zihniyet’in ardında ayrıca, Silikon Vadisi’nin fizik, ekonomi ve ahlak yasalarını altüst ederek dünyayı kurtarmaktan da iyi bir teknoloji geliştirebileceğine ve böylece kendilerinin yarattığı kıyametten kaçmalarını sağlayabileceğine dair körü körüne bir inanç bulunuyor.”

Organik tarım yapılabilen güvenli çiftlikler ilgi görmedi

Teknoloji milyarderleri ile buluşmasının ardından yazdığı yazının büyük ilgi çektiğini ve bu kesime yönelik yer altı sığınağı geliştiren çok sayıda girişimciden tanıtım mesajları aldığını aktaran Rushkoff, bunlardan birinin hikâyesine özel yer ayırıyor.

JC Cole adındaki girişimci sadece sığınık olarak kullanılmayacak, “barış zamanı” organik tarım yapılabilecek “güvenli çiftlikler” geliştiriyor. Yerleri özenle saklanan bu çiftlikler de tepeden tırnağa silahlı komandolar tarafından korunuyor, yeraltı sığınağına sahip ve büyükelçiliklerde uygulanan güvenlik protokolleri ile yönetiliyor. Ancak çiftliklerde organik tarım bilgisine sahip genç çiftçiler, en az bir doktor ve bir dişçinin de bulunması hedefleniyor. Cole böylece bir “olay” olsa bile Amerika’nın gıda güvenliğinin korunabileceğine inanıyor. Ancak Rushkoff, Cole’un çiftliklerinin Amerikalı milyonerlerden yatırım çekemediğini belirtiyor:

“Milyarderlerin çoğu, bir çiftçi topluluğuyla geçinmeyi öğrenmek zorunda kalmak ya da daha da kötüsü, kazançlarını ulusal bir gıda direnci programını finanse etmek için harcamak istemiyor. Güvenli limanlar arayan Zihniyet, ahlaki ikilemleri önlemekten çok, onları gözden ırak tutmayı tercih eder.

Ciddi bir şekilde güvenli bir sığınak arayanların çoğu, mevcut mülklerinden birine bir prefabrik çelik kaplı sığınak gömmek için kıyamete hazırlık yapan birkaç inşaat şirketinden birini işe alıyor. Bunlar arasında 40 bin dolara yaklaşık 10 metrekarelik sığınaklar inşa edenler de var, içinde havuz ve bowling salonu bulunan 8,3 milyon dolarlık lüks sığınaklar da.

Vivos adlı bir şirket, Soğuk Savaş’tan kalma mühimmat depolarını ve füze silolarını lüks yeraltı dairelerine dönüştürüp satıyor. Bunlarda özel süitler, havuz, oyun odası, film odası ve yemek salonları bulunuyor. Çekya’daki Oppidum gibi son derece seçkin barınaklar, milyarder sınıfına hitap ettiğini ve sakinlerin uzun vadeli psikolojik sağlığına daha fazla dikkat ettiğini iddia ediyor. Oppidum, sakinlerinin evde hissetmelerini sağlamak için yapay güneş ışığı ile aydınlatılmış havuz ve bahçelerin yanı sıra bir şarap mahzenine de sahip.

Lüks sığınaklar gerçeklerden korumuyor

Bununla birlikte, daha yakından analiz edildiğinde, müstahkem bir sığınağın aslında sakinlerini gerçeklerden koruma olasılığı çok zayıf. Her şeyden önce yeraltı tesislerinin kapalı ekosistemleri akıl almaz derecede kırılgandır. Hava geçirmez biçimde kapatılmış kıyamet sığınaklarında “bitki yetiştirme odalarında” hastalık olursa bunların yenileriyle değiştirilmesi söz konusu değildir.

Pandemi döneminde rağbet gören ıssız adalara yerleşmek, daha uzun sürecek bir felakette sürdürülebilir değildir. Çünkü adalarda yaşam, karadan gelecek tedarik süreçlerine bağımlıdır. Örneğin güneş panelleri ve su arıtma filtrelerinin düzenli olarak karadan gelecek ekiplerce değiştirilmesi veya bakımdan geçmesi gereklidir.

Beni çıkış stratejileri konusunda tavsiye almak için davet eden milyarderler bu kısıtlamaların farkındaydılar. Yoksa tüm bunlar bir oyun muydu? Bir poker masasının etrafında oturan ve kendi kaçış planının en iyisi olduğuna iddiaya giren beş adamın başının altından mı çıkmıştı?

Ama sırf eğlence için olsaydı beni aramazlardı, bir zombi kıyameti çizgi romanının yazarını çağırırlardı. Sığınak planlarını test etmek isteselerdi, Blackwater veya Pentagon’dan bir güvenlik uzmanı tutarlardı. Daha fazlasını istiyor gibiydiler. Kullandıkları dil de afete hazırlık sorularının çok ötesine geçti; siyaset ve felsefenin eşiğine geldi. Bireysellik, egemenlik, yönetişim ve özerklik gibi kelimeler kullanmışlardı.

Bunun nedeni, kaçma taahhütlerini haklı çıkarmak için kullandıkları felsefe ve matematik kadar değerlendirmeye çalıştığım gerçek sığınak stratejileri değildi. Yalıtım denklemi dediğim şeyi çözüyorlardı: Bu şekilde para kazanarak kendilerini yarattıkları gerçeklikten yalıtmak için yeterli parayı kazanabilecekler miydi? Bir kıyamet olsun olmasın geri kalanımızı geride bırakabilecek kadar başarılı olmaya çalışmak için geçerli bir gerekçe var mıydı?

Yoksa başından beri gerçekten niyetleri bu muydu? Belki de kıyamet, kaçmaya çalıştıkları bir şeyden çok Zihniyet’in gerçek amacını gerçekleştirmek için bir bahanedir: Ölümlülerin üzerine çıkmak ve nihai çıkış stratejisini uygulamak.”

Bu yazı ilk kez 15 Eylül 2022’de yayımlanmıştır.

 

Douglas Rushkoff’un The Guardian’da yayınlanan “Kıyamete hazırlanan süper zenginler kendilerini kurtarmayı planlıyor” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazını orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.The super-rich ‘preppers’ planning to save themselves from the apocalypse | The super-rich | The Guardian

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x