Babil devletinde zengin bir tüccar varmış. Halk arasında Babil’in en zengin adamı olarak anılırmış. Kral, halkının daha zengin, daha varlıklı olmasını istediğinden bu adamı huzuruna istemiş. Zengin tüccar huzura çıkınca kral ondan başta ülkesindeki tüccarlar olmak üzere halkına nasıl zengin olduğunu anlatmasını istemiş.
Zengin tüccar kraldan yedi gün süre istemiş. Her gün bir adım ile yedi günde eğitimi tamamlamış. Kazılarda bulunan tabletlere şu öğütler yazılıymış:1
- Ne kadar kazanırsan kazan, her ay kazancının %10’unu ayır!
- Ayırdığın %10’luk payları çalıştır. Yatırım yap.
- İstek ve ihtiyaçlarını ayırt etmesini bil. Her istediğini satın alamazsın. Alırsan hayallerini gerçekleştiremeyeceğini de bil!
- Servetini aşırı riskli, kulaktan dolma alanlara yatırma, işi bilene danış.
- Mutlaka bir ev sahibi ol!
- Yaşlılıkta kendini ve aileni korumak için tedbirler al.
- Daha bilgili ve hünerli olmak için kendini sürekli geliştir.
Babiller yaklaşık 4000 yıl önce yaşadılar. Günümüzde de insanlar hâlâ aynı kıymetli bilgilerin peşinde… 4. Sanayi Devrimi, hızla gelişen teknolojiler, yapay zeka, dijitalleşme, ekonominin ve iş yapma biçimlerinin baş döndürücü bir süratle dönüşümü, tüm dünyayı etkisi altına alabilen ekonomik krizler insanlığın yıllardır peşinde koştuğu bu dersleri her geçen dün daha da önemli hale getiriyor.
Tam da bu nedenlerle finansal okuryazarlık çok revaçta. Ekonomi, finans, gelir çeşitlendirme gibi başlıklar sadece o alanlarda çalışanların değil, çalışmak ve geçinmek zorunda olan hemen herkesin ilgi alanına giriyor.
Finansal okuryazarlık ne değildir?
Finans, aslında iktisat ya da diğer adıyla ekonominin bir alt dalı… Finansın hayatımıza bilimsel bir kavram olarak girişi 1950’lerden sonraya, teknolojik olarak bugünkü anlamı ile girişiyse 1980’lerden sonraya denk geliyor.
Çok eski bir kavram olmaması sebebi ile muhasebe ile karıştırılıyor, şirketlerin ve bireylerin gereken önemi verdiği de söylenemez ama yine de son yıllarda sosyal medyanın da etkisiyle gittikçe popülerleşen bir alan.
Popülerleşen her şey gibi finans ve finansal okuryazarlık da bilgi kirliliğine maruz kalıyor. Bilen, bilmeyen herkes bu alandan faydalanmaya çalışıyor. Bu konuda bir kitap okudu diye eğitim vermeye kalkanlardan tutun da televizyon kanallarına çıkıp insanları yanlış yönlendirenlere kadar pek çok tuhaf durumla karşılaşıyoruz.
Peki, nedir bu finansal okuryazarlık? Önce doğrusunu öğrenelim. Sonra ne olmadığına bakalım.
Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü (OECD)’ne göre; “Finansal okuryazarlık, finansal tüketicilerin finansal ürünler ve kavramlar hakkında bilgilendirilmesini veya finansal risk ve alternatifler arasında tercihte bulunabilecek farkındalığa sahip olmasını temin ederek finansal refahını artırma sürecidir.”
Daha sade bir ifade ile; “Finansal okuryazarlık, doğru finansal kararlar verebilmek ve bireyin finansal refahı için gerekli olan bilgi, tutum ve davranışların birleşimidir.”
Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere, finansal okuryazarlık sadece finansal bilgiye sahip olmayı ifade etmiyor. Finansal okuryazarlık ile doğru finansal bilgiler ile doğru bir finansal davranış ve tutum içerisinde finansal refahı arttırmak amaçlanıyor. Yani siz sırf enflasyonun tanımını biliyorsunuz diye finansal okuryazar olmuyorsunuz, enflasyona karşı yatırımınızı koruduğunuzda ve tüketiminizi gelirinize göre ayarladığınızda finansal okuryazar oluyorsunuz.
Finansal okuryazarlık nasıl yaygınlaştı?
Finansal okuryazarlık da aslında birçok şey gibi, çocukluktaki deneyimlere dayanıyor. Büyüdüğümüz evde paraya, tasarrufa nasıl bakılıyorsa yetişkin olunca bilinçaltımız da aslında bu yaşananlara tepki veriyor. O nedenle birinin “finansal okuryazarım” demesi için kendini iyi tanıması, psikolojik etkenlerini iyi bilmesi gerekiyor.
Örneğin insan kendi psikolojik tepkilerini, neye ne kadar üzüldüğünü, sevindiğini, ne kadar risk alabildiğini fark edememişse, kısaca kendisini analiz edememişse yatırımın ve tasarrufun sonucunda sandığından daha çok üzülür, olaylara daha sert tepki vererek yatırımdan soğur. Diğer yandan para deyince neler hissettiğimiz çocukluğumuzla ilgili olduğundan yatırım yapmadan önce paraya yüklediğimiz anlamı sorgulamamız sağlıklı bir finansal plan için gereklidir. Para hayatınızın tamamı ise ya da hiçbir anlam ifade etmiyorsa alacağınız risk sonucunda uğrayacağınız hüsran sizi daha çok etkileyebilir.
Çocuklukta bilinçaltında hayatımıza giren finansal okuryazarlığın, bilinç üstünde ve kurumsal bir biçimde öğrenilmeye başlanmasıysa 1980’lerden sonra gelişmeye başladı. Zira o yıllarda teknoloji ve internetin gelişimiyle paralel bir hızda gelişen finansal piyasalar, insanların paradan para kazanma iştahını arttırdı. Bununla birlikte dünya nüfusunun giderek artması, reel sektör kazançlarının finansal kazançların gerisinde kalması sebebiyle kurumlar da finansal piyasalara akın edince finans bambaşka bir yöne doğru yol almaya başladı.
Dünyanın ekonomik sorunları, enflasyon gerçeği, istihdamın nüfus büyümesine paralel büyüyememesi gibi pek çok zorluk devletlerin, vatandaşlarını finansal okuryazarlık konusunda eğitmeye başlamasına sebep oldu. Devletlerin amacı, bireyleri tasarrufa yönlendirilmek ve doğru finansal yatırımı yapmalarını sağlamak. Böylelikle devletler, bireylerin krizleri ekonomik ve sosyal açıdan daha az hasar ile atlatmalarını sağlamak istediler. Bütün bunlar da finansal okuryazarlığın hızla tüm dünyaya yayılmasına neden oldu.
Özellikle 2008 küresel finans krizi ve ardından gelen pandemi krizi ile finansal okuryazarlığın ne kadar önemli olduğu iyice ortaya çıktı. Kapitalist sistem ekonomide devlet faktörünün etkisini en aza indiren, bireylerin kendi yaralarını kendilerinin sarmasını bekleyen bir anlayışa sahip. Bu nedenle finansal okuryazarlık ile de insanın kendini eğitmesi ile toplamda en az hasarla zor zamanları atlama üzerine kurulmuş bir hikâye var ortada.
Finansal okuryazarlığın harcama boyutu
Finansal okuryazarlık sadece yatırım boyutu olan bir kavram değil, harcama boyutu da oldukça önemli. Buradaki paradoks ise kapitalist sistemin insanları sürekli harcamaya itmesi, finansal okuryazarlığın ise gereksiz harcamalardan kaçınmaya yöneltmesi.
Bu durumda bireylerin aklı karışıyor ve alıştırılan tüketim algısı ile tasarruf gerçeği arasında ne yapacağını bilemiyor. Pandemi, bu durumun yaşandığı en keskin virajlardan biri oldu. İnsanlar hiç beklemedikleri bir durum karşısında ilkel duygularla hareket etmek zorunda kaldılar. İnsanın modern hayata geçmeden önce iki en temel ihtiyacı vardı; barınmak ve beslenmek. Pandeminin ilk zamanlarında insanların marketlere koşmasındaki güdü bu ihtiyaca dayanıyor. Ya aç kalırsam, ya yiyecek bulamazsam, ya evden hiç çıkamazsam sorularının karşılığındaki panik duygusu rasyonel olmayan davranışlar sergilememizin esas sebebidir.
Gelir çeşitlendirmesi neden şart? Nasıl yapılır?
Yapay zekâ ve robotlaşmanın insan hayatında yer edinmesi ile birlikte işsizliğin giderek artacağı beklentisi, insan ömrünün uzaması, emekli olma yaşının artması, istihdamın azalması insanların ileride ne yapacağı hayatını nasıl idame ettireceği konusunu gündeme getiriyor.
Gelişmiş ülkelerde daha önce başlayan bu endişe insanları serbest çalışmaya, birden fazla alanda bilgi sahibi olmaya ve gelir çeşitlendirmesine itiyor. Maalesef biz yeni yeni duymaya başlasak da, birçok yerde artık benimsenmiş olan gelir çeşitlendirmesi sahip olduğunuz bilgi ve becerileri her açıdan kullanarak farklı yerlerden gelir elde etmek anlamına gelen bir kavram.
Örneğin bir ressamsanız sadece resim çizerek değil resim dersleri vererek, resim ile ilgili bilgiler içeren videolar çekerek, konferans vererek de gelirinizi çeşitlendirebilirsiniz. Burada bilginizi, becerinizi her alanda gelir yaratmada kullanmaktan bahsediyoruz.
Yatırım araçlarının artması ve geliri korumanın güçlüğü
Gelir çeşitlendirmesi ile sağlanan kazancı korumak da ayrı bir bilgi gerektiriyor. Burada yine karşımıza finansal okuryazarlık çıkıyor.
Eskiden yatırım yapacak sınırlı sayıda finansal yatırım aracı varken artık gün geçtikçe yeni bir yatırım aracı çıkıyor. Özellikle hızlı ve yüksek kazanç sağladığı görülen bazı yüksek riskli yatırım araçlarında pek çok insanın hüsrana uğradığını görüyoruz. Son yıllarda buna en iyi örnek kripto paralar diyebiliriz. Sanal bir para olarak gündeme gelen bu paralar, ismini Bitcoin olarak duyurdu. Ülkemiz yatırımcılarının çok ilgili olduğu kripto paraların en bilineni Bitcoin, oysa binlerce farklı altcoinler bulunuyor. Burada işlem yoğunluğu olmayan, ponzi sistemi (üyeliğe dayanan, en tepedekinin en çok kazandığı genellikle sonu dolandırıcılık ile biten bir kazanç sistemi) ile oluşturulan altcoinler de karşımıza çıkıyor.
Maalesef finansal okuryazarlık seviyesi düşük olan insanların çevrelerinden duydukları kulaktan dolma bilgilerle yaptıkları yatırımlarda birikimlerinin çoğunu kaybettiklerine bile şahit oluyoruz. Diğer yandan yüksek getiri beklentisi ile evini, arabasını satan, yüksek faiz ile kredi çeken insanların da var olduğunu bilmek finansal okuryazarlık bilincini geliştirmede daha gidecek çok yolumuzun olduğunu gösteriyor.
Finansal okuryazarlık kavramı son yıllarda popülerleşse de köklerinin Babillere uzandığını biliyoruz. Aslında zengin olmanın yollarını arayıp dururken binlerce yıl öncesindeki öğütlerin bile değişmediğini görüyoruz. Bugün bile her birinin önemi hala aynı. Hepsi sabır gerektiriyor. Velhasıl bir anda zengin oluyorsanız o işte bir iş vardır…
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 7 Nisan 2021’de yayımlanmıştır.