Afganistan, 15 Ağustos’ta Taliban’ın kontrolündeki ikinci yılını tamamladı. Bu iki yılın ardından Taliban’ın karnesinde güvenlik, terör, insani durum ve komşularla ilişkilerde neler yaşandı ve bu karne bize Afganistan ve bölgenin geleceği hakkında ne söylüyor?
Amerika Birleşik Devletleri’nin çekilmesiyle oluşan güç boşluğunda Afganistan’ın bir kaos bölgesine dönüşeceği tartışılıyordu. İki yılın sonunda genel olarak bakıldığında ülkede tam manasıyla bir istikrarın sağlandığını söylemek zor. Hâlâ ekonomik ve siyasi sorunlar ile insani kriz devam ediyor.
Buna karşılık güvenlik noktasında ilerlemeden bahsetmek mümkün. Çünkü ABD’nin Afganistan’da bulunduğu süreçte terör yöntemlerini kullanan Taliban, artık güvenliği sağlamakla yükümlü.
İç politikanın yanı sıra terör konusu ve komşularıyla olan ilişkileri, henüz herhangi bir devlet tarafından tanınmayan Taliban’ın ve çoğunluklu olarak Sünni Peştunlardan oluşan kabinesinin karnesinde belirleyici etkenler.
Afganistan’daki terör sorunu
Sovyetler Birliği’nin ve ABD’nin bölgeye müdahalesi sürecinde Pakistan ve Afganistan çeşitli radikal grupların merkezi oldu. Başta El Kaide olmak üzere farklı örgütler varlık gösteriyordu. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sürecinde Taliban, ülkenin bir terör yuvası olmayacağı garantisini verdi. Ancak El Kaide lideri Eymen El-Zevahiri’nin Kabil’de öldürülmesi, Taliban’ın bu sözü tutmadığını ya da tutamadığını gösterdi.
Taliban, iki grup arasında bölünmüş durumda. Bunlardan biri ABD işgalinden sonra ortaya çıkan, dayandığı aşiretin adını taşıyan ve bugüne kadar sivilleri de hedef alan çeşitli saldırıların sorumlusu Hakkani Ağı. Diğer grupsa, daha ılımlı olan ve Taliban Başbakan Yardımcısı Molla Abdulgani Birader tarafından yönetilen Biraderler ekibi.
Taliban, ülkede herhangi bir terör örgütü bulunmadığını iddia ediyor ancak Hakkani Ağı’nın çeşitli terör örgütleriyle bağlantısı mevcut. Taliban’ı terör örgütü olarak tanımayan ABD, Hakkani Ağı’nı terör örgütü olarak kabul ediyor. Hakkani Ağı, El Kaide’den TTP olarak bilinen Tehrik-i Taliban Pakistan’a kadar çeşitli örgütlerle bağlarını sürdürüyor.
Taliban, olumlu açıklamalar yapsa da dünyaya güven vermiyor. Çünkü terör boyutuyla olumsuz bir imaj çiziyor. Taliban’ın bu özelliğinin değişmesi yani Hakkani Ağı’nın güç kaybetmesi şu aşamada mümkün gözükmüyor. Taliban içinde en güçlü grup Hakkani Ağı’yken, Birader grubuyla yaşanan çatışmalar bir sonuç vermedi. Bu durum Taliban’la terör örgütleri arasındaki bağın devam etmesi demek.
Taliban’ın nüfus mühendisliği
Taliban, dinin radikal yorumlamaları üzerine kurulu bir hareket olduğu için insan haklarının yanı sıra kadın hakları konusunda önemli kısıtlamaları beraberinde getirdi. Kız çocuklarının eğitim almasını yasakladı. Kadınların çalışması konusunda da engeller çıkarıyor. Ayıca medya ve sivil toplum üzerinde güçlü bir baskı var. Ülkede yapılan yayınlar ve faaliyetler Taliban’ın politikalarıyla uyumlu olmak zorunda. Bu süreçteki en önemli argümanlardan biri, dinî kurallara uygun olup olmadığı.
Taliban’a yönelik önemli eleştirilerden biri de, ülkenin demografik yapısıyla oynaması. Özellikle 1996-2001 yılları arasındaki birinci Taliban dönemi sürecinde Taliban yönetimini tanımayan, Burhaneddin Rabbani ve Ahmed Şah Mesud gibi isimlerin önderliğinde çoğunlukla Peştun olmayan grupların oluşturduğu Kuzey İttifakı’nın varlık gösterdiği ülkenin kuzey bölgelerinin demografik yapısını bozuyor.
Güney Türkistan olarak da bilinen bölgede genellikle Türk soylu olan Özbekler ve Türkmenler yaşıyor. Şii Hazaralar da baskı altında. Farklı etnik ve mezhepsel grupların yaşadıkları yerlere Peştunlar yerleştirilmeye çalışılıyor. Kısaca ülkenin çeşitli bölgelerinde Peştun, Sünni ya da Taliban yanlısı olmayan aileler yerine Peştun, Sünni ve Taliban yanlıları yerleştiriliyor. Bu politikanın ana nedeni Peştunlaştırma, farklı etnik ya da mezhepsel grupların örgütlenmesini engelleme ve verimli toprakların Peştunlara devredilmesi.
Afganistan ekonomisi nefes almaya başladı
Afganistan, ilk dönemlerde çeşitli ekonomik sorunlar ve insani krizlerle karşı karşıya kalmıştı. Bölgeden alınan bilgilere bakıldığında belirli bir ekonomik iyileşmenin olduğu söyleniyor.
Özellikle Çin gibi aktörlerin Afganistan’a yönelik politikaları ve Hindistan’la normalleşen ilişkiler, Afganistan’ın nefes almasını sağlıyor. Bilindiği gibi Çin, Taliban yönetimiyle kısa süre önce petrol anlaşması imzalamıştı.
Hindistan ise Afganistan’ın Pakistan’ın arka bahçesine dönmesini engellemek için çeşitli rahatsızlıklarına rağmen Taliban’la temas kurarak insani yardım göndermeye başladı. Yani Taliban, izolasyon politikası izleyen Batı’nın etkisini kırmak amacıyla yeraltı zenginliklerini ve bölgesel denklemleri kullanıyor.
Son olarak Afganistan, 2021 öncesine göre daha güvenli. Çünkü Hakkani Ağı üzerinden çeşitli örgütleri kontrol eden Taliban, güvenliği sağlamakla da yükümlü. Ayrıca Devletü’l Irak ve’ş Şam’ın (DEAŞ) kendisini Horasan Emirliği olarak tanımlayan yapısına karşı aktif bir şekilde mücadele ediliyor. Çeşitli dönemlerde gerçekleştirilen operasyonlar ve daha düşük oranda gerçekleşen terör saldırıları bunun göstergesi.
Komşularla sorunlu ilişkiler: İran örneği
Afganistan’ın Çin, İran, Pakistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’la sınırı var. Bu ülkelerden sadece Çin’le olan ilişkileri normal ilerliyor.
Tahran, ABD’nin Afganistan’a müdahalesi sürecinde Washington’a karşı çıkmamıştı. Ancak zamanla çevrelendiğini düşündüğü için Taliban’ı desteklemeye başladı.
Ayrıca İran, Afganistan’daki çeşitli Şii gruplarını Fatimiyyun Tugayı adı altında örgütlemiş, silahlandırmış ve Suriye gibi bölgelerde vekil aktör olarak kullanarak çatışma tecrübesi kazandırmıştı. Yani istediği zaman saha da bir etki gösterebilirdi. Ama İran’ın planı istediği gibi yürümedi.
Afganistan’la İran arasında uzun zamandır devam eden su sorunu var. İran, Taliban’ı desteklerken hareketin görece zayıf bir aktör olduğunu düşünerek su konusunda baskı yapabileceği düşüncesindeydi. Ancak Taliban, İran’ın tepkilerine rağmen nehirler üzerinde yeni HES’ler inşa ediyor ve daha fazla suyun tutulması demek. Yaz aylarında artan kuraklık nedeniyle taraflar arasında tansiyon yükseliyor ve hatta çatışmalar yaşanıyor.
Pakistan’ın bölünme korkusu
İkinci olarak Pakistan, son dönemde büyük terör saldırılarına maruz kalıyor. Saldırıları gerçekleştiren terör örgütlerinin önemli bir kısmı Afganistan’da bulunuyor. Özellikle Tehrik-i Taliban Pakistan bunun ana örneklerinden. 2007 yılında ABD’nin Afganistan’a müdahalesinden kaçan Taliban’ın çeşitli üyeleri ve El Kaide’li teröristlerin kurduğu Tehrik-i Taliban Pakistan, İslamabad’ı “mürted” olarak tanımladı ve bu ülkeye karşı “cihat” ilan etti.1
Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesi sonrası saldırılar durmadı. Arabuluculuk ve görüşme girişimleri başarısız oldu. Bunun üzerine Pakistan, Afganistan’a terör örgütlerine karşı sınır ötesi operasyon başlatabileceğini açıkladı. Taliban, buna sert tepki gösterdi ve operasyonların egemenlik haklarının ihlali olacağına dikkat çekti. Pakistan, dünyanın önemli askerî güçlerinden biri olsa da Afganistan’a sınır ötesi operasyon düzenleme konusunda tereddüt içinde.
Tereddüttün nedenlerinden biri, demografik özellikleri ve Durand Hattı sorunu. 1893’te çizilen Durand Hattı, Peştunları ikiye böldü. Daha sonraki Afgan yönetimler bu sınırı kabul etmezken, Pakistan’daki Peştunlarla birleşerek Büyük Peştunistan’ı kurmak istiyor.
Taliban, radikal dinî bir grup olarak bilinse de ayrıca Peştun milliyetçisi. Afganistan 15 milyonu Peştun yaşarken, Pakistan’ın 35 milyonu Peştun. Bu nüfusun büyük bir kısmı ise Afganistan sınırında. Bu ise İslamabad’da bölünme ve Büyük Peştunistan korkusuna neden oluyor. Pakistan, Durand Hattı’nı Taliban’a kabul ettirmek isterken, Taliban, İngilizlerin çizdiği sınırı reddediyor. Olası bir operasyona karşı Taliban, Pakistan’daki Peştunların etnik ayrılıkçı bir gruba dönüşmesini destekleyebilir.
Özbekistan Taliban’ı tanımasa da ilişki kuruyor
İlişkilerin gergin olduğu diğer bir komşu Özbekistan. Taşkent yönetimi, pragmatist bir yaklaşımla Taliban yönetimini tanımasa da ilişki kurmaktan çekinmiyor.
Özbekistan tarafından Afganistan çeşitli projelere dahil edilmek istenirken Taliban ise Kuştepe Kanalı Projesi’ni başlattı. Projeyle, Özbekistan ile Türkmenistan’ın Afganistan’la arasındaki sınırın önemli bir kısmını oluşturan Amu Derya’nın suyunu iç kısımlara taşınması amaçlanıyor.
Ancak Özbekistan ve ayrıca Türkmenistan, Taliban’ın projesinden rahatsız. Çünkü proje, Afganistan’ın kuzey kısmında su ve gıda güvenliğini sağlarken Özbekistan ve Türkmenistan’da tehdide yol açacağı düşünülüyor. Taliban ise hem iç otoritesi hem tarımsal üretim hem de suya atfedilen önem gerekçesiyle iki ülkeden kendisine yönelen eleştirilere kulak tıkamış durumda. Orta Asya’da artan kuraklıkla birlikte Taliban’ın projesi, su temelli çatışmaların yaşanma ihtimalini beraberinde getiriyor.
Tacikistan ile gerilim
Son olarak Tacikistan’la olan gerilim önemli. Taliban’a karşı bölgede en sert mücadeleyi veren örgüt, Pencşir Direniş Cephesi’ydi. Söz konusu grup, Taliban yönetimini tanımamakla birlikte Tacikistan’ın desteğini almıştı. Bu süreçte Tacikistan, ülkedeki yönetimin daha kapsayıcı olmasını talep etmekteydi. Taliban, çeşitli operasyonlar neticesinde Pencşir kentini ele geçirirken Tacikistan’ın politikasında bir değişimin olduğunu söylemek zor.
Buna karşı da Taliban, Tacikistan’ın terör örgütü olarak tanıdığı Cemaat Ensarullah’ın Afganistan’da Tehrik-i Taliban Tacikistan (TTT) adıyla yapılanmasına imkan tanıyarak ve Tacik sınırına göndererek, Duşanbe yönetimine cevap verdiğini düşünüyor.
Taliban’ın Türkiye’ye bakışı
Afganistan, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen ve tanıyan bir devlet olarak önemli bir ülke. Ayrıca bölgedeki Türk soyluların varlığı, Orta Asya’ya yakınlığı ve Afganistan’daki Türkiye sevgisi, karşılıklı ilişkilerin güçlenmesinin ana etkenleri arasında.
Birinci Taliban döneminde Türkiye’nin Raşid Dostum’u desteklediği biliniyor. Günümüzde Türkiye’nin ana politikası Afganistan’da istikrarlı bir yapının inşa edilmesi ve ilişkilerin sürmesi. Bu nedenle Türkiye, Afganistan’daki misyonlarını kapatmadı.
Türkiye, Taliban yönetimini resmen tanımıyor. Ayrıca kız çocuklarının eğitimine izin verilmesini ve kapsayıcı bir yönetim kurulmasını savunuyor. Ülkede çeşitli grupların siyasi olarak temsil edilmesini istiyor.
Taliban’ın bu noktada soğuk bir tutum benimsemesi nedeniyle Mayıs 2022’de Taliban karşıtı isimlerin Türkiye’de toplanılmasına izin verildi. Bu iznin ana amaçlarından biri Taliban karşıtı grubun farklı aktörler tarafından silahlı bir örgüte dönüşmesini engellemek olabilir. Çünkü Afganistan’da 40 yıldır devam eden çatışmalar ve yabancı güçlerin müdahalesi, sorunların ana nedenleri arasında.
Afganistan’da bir yapının inşa edilmekte olduğu resmen kabul edilmese de dünyanın zımnen kabul ettiği bir durum. Bu nedenle Türkiye, Taliban’a kapısını kapatmıyor. Son dönemde çeşitli Taliban yetkililerinin Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret bunun kanıtı.
Taliban, kendisini tanımayan Türkiye’nin Taliban muhaliflerine toplanma imkanı tanımasından rahatsız. Ancak İran, Pakistan ve Orta Asya’yla önemli ilişkileri olan, çeşitli insani yardımlar gönderen, farklı projelerde varlık gösteren Türkiye, Taliban için kaybedilemez bir aktör. Ayrıca Taliban, Batı’nın kendisini tanıması ya da Batı içinde bir ikilik yaratılması noktasında Türkiye’yi önemli bir merkez olarak görüyor. Bu nedenle muhaliflere rağmen Türkiye’yle temas kuruyor.
Karne zayıf ama ilerleme sağlanan alanlar da var
Sonuç olarak Taliban yönetiminin, iki yıllık süreçte karnesinin zayıf olduğunu söylemek mümkün. Terör örgütleriyle olan bağlantıları, insan ve kadın hakları konusundaki tutumu, farklı siyasi ve kimlik gruplarının temsil edilmemesi, komşularıyla sorunlu ilişkileri ve uzlaşmaz bir tavır benimsemesi karnesindeki düşük not alan konular.
Taliban’ın diğer yandan ülkedeki ekonomiyi bir nebze de olsa iyileştirdiği söylenebilir ve güvenlik konusunda gelişmeler mevcut. Bu konulardaki puanı ise orta. Ancak Taliban’ın dünya tarafından tanınması için karnesindeki özellikle düşük notların iyi olması gerekiyor. Bu sadece ABD için değil, Çin gibi ülkeler için de geçerli şartlardır. Aksi takdirde Taliban yönetiminin kısa vadede tanınması mümkün gözükmüyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 31 Ağustos 2023’te yayımlanmıştır.