Ordular, artık ilk hedefiniz yapay zekayı zaptetmektir!

Yapay zeka kendi kendine saldırı kararı alabilir mi? Ordular için “gizli” sayılabilecek bir bilgi yapay zeka ile paylaşılabilir mi? Çin bu alanda neden ABD’nin önünde? ABD ve Çin’de yapay zekanın askerî alanda kullanımına ilişkin tartışmalarını Dr. Ahu Özyurt yazdı.

Türkiye, yapay zekayı alışveriş siteleri, dijital bankacılık ve ödev/tez yazma gibi konularla konuşuyor. Oysa dünyada yapay zeka konusu çok hızlı ve geri döndürülemez hızla güvenlik perspektifinden konuşulmaya başladı.

Foreign Affairs dergisinin Ekim 2023 tarihli sayısında, Obama döneminin Pentagon kabinesindeki en önemli isimlerinden Michèle Flournoy, “Yapay zeka hali hazırda zaten savaşta. Yapay zeka orduyu nasıl değiştirecek?” başlıklı makalesinde, 2002 yılında yapılan bir Özel Kuvvetler tatbikatında bir drone’un nasıl kullanıldığını, bir terör örgütü liderini (Tahminen Osama Bin Ladin) yakalamak için hazırlanan kurguda, odanın içine insan yerine bir silahlı insansız hava aracının girdiğini ve hedefi etkisiz hale getirdiğini kaleme aldı. Flournoy, o tatbikatın başarılı olduğunu ve istense gerçek hayatta uygulanabileceğini yazdı.[1]

Ama operasyonel kabiliyet öncesi de silahlı kuvvetler ve güvenlik yönetimleri yapay zekayı uzun zamandır iç işlerinde zaten kullanıyorlardı. Bizler özellikle Çin’in yapay zeka ile yüz okuma, potansiyel suçlu ya da muhalif yakalama haberleri ile meşgul olurken, ABD Ordusu iç organizasyon, kuvvet yapılanması hatta bütçeleme ve lojistik gibi faaliyetlerini artık GenAI dediğimiz yapay zeka üzerinden yürütüyor.

ABD Özel Kuvvetleri’nde yıllarca görev yapan Stanley A. McChrystal’ın da Foreign Policy dergisinde yer verdiği bilgiye göre, 2022 yılı içinde Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edebileceğine bölgeyi iyi tanıyanlar bile ihtimal vermezken, Putin’in konuşmalarını, güç kaydırmalarını, Rus devletini analiz eden yapay zeka Biden yönetimine iki ay kadar önceden Ukrayna’nın işgal edilebileceği bilgisini iletti.

ABD yönetimi ve güvenlik bürokrasisi şimdilerde Rusya’nın hareketlerini tahmin etmede başarılı olan yapay zekanın Çin-Tayvan gerginliğinde bir işaret verip veremeyeceğini anlamaya çalışıyor. Bu kez durum çok rahat değil, çünkü Çin’in yapay zekadaki hızı ABD’den ileride, üstelik ABD karşı tarafın nasıl ilerlediğini, hangi alanlara yatırım yaptığını da tam bilemiyor.

Deniz ve Hava kuvvetlerinin zekâsı

Ama yapay zekanın hızla kullanıma girdiği bazı özel alanlar var. Örneğin, Deniz ve Hava Kuvvetleri’nin yapay zeka kullanma, yapay zekanın biriktirdiği bilgiyi harekata dökebilme kabiliyeti uzun süredir görünür şekilde yüksek.

ABD Deniz Kuvvetleri özellikle denizaltılara bilgi sağlayacak “sürü drone’lar” kullanarak bilgi toplama işini yapay zeka üzerinden yürütüyor. Güney Amerika kıyılarında yapılan UNITAS 2023 Tatbikatı’nda, insansız bir deniz aracı, insansız bir hava aracı ile konuşabildi ve başka gemiye aktardıkları bilgi ile bir hedef ortadan kaldırıldı.[2]

Cevabı aranan sorular

Ama işin hem ahlaki hem de bilgi güvenliği boyutu hâlâ çok büyük bir muamma. Ordular için “gizli” sayılabilecek bir bilgi yapay zeka ile paylaşılabilir mi? Yapay zeka kendi kendine saldırı kararı alabilir mi?

ABD kadar Çin de bu sorulara yanıt arıyor.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevini de yürütmüş olan H.R. McMaster, Pentagon’un otonom silah sistemlerine getirdiği kısıtlamayı “İnsan hayatı söz konusu olduğunda yapay zeka veya otonom sistem kendi başına karar alamayacak. Kongre’nin de talebi böyle” diyerek aktarıyor. Şimdilik bütün büyük güçler askerî çatı altında yapay zekayı çok değerli olan bilgiyi toplamak ve analiz etmek için kullanmayı tercih ediyor. Ama toplanacak veri arttıkça, yapay zekanın gücü de artıyor.

Çin bir adım önde gidiyor

Flournoy’un da ABD-Çin rekabetinde altını çizdiği birkaç nokta var: Çin, sivil-askerî ayrımı yapmadan bütün hızıyla üretmeye ve kullanmaya devam ettiği için aksayan noktaları da hızla görüyor ve kendini adapte ediyor. Oysa ABD’de yapay zeka konusunda bilgi üretimi tamamen özel şirketlerin alanında.

Silikon Vadisi’nin, Austin Teksas’ın ya da MIT laboratuvarlarının hızı ve öncelikleri her zaman ABD’nin güvenlik öncelikleri ile paralel gitmiyor. Dahası, Çin’in devlet olarak bu işe ayırdığı para ve insan kaynağı ABD’nin çok ilerisinde. 2025 yılı itibariyle Çin’de matematik, mühendislik ve teknoloji alanında doktora derecesine sahip insan sayısının ABD’nin iki katından fazla olacağı gerçeği Washington’u şimdiden kara kara düşündürüyor.

Yani ABD teknolojiyi hızla üretse, savaş gemilerinde, uçaklarda, denizaltında kullanabilse bile uygulamaları güncelleyecek, hataları düzeltecek ve yapay zekayı insan kontrolünde tutacak insanlara, uzmanlara, yazılımcı ya da bilgiyi denetleyecek kişilere ihtiyaç duyuyor. Yetenek havuzu özellikle vize kısıtlamaları ile küçülen ABD, önce Hollanda, Litvanya gibi teknoloji alanında çalışan gençlerin cazibe merkezi olan ülkelerden göçmen almak için yasalarını esnetmeye çalışıyor.

Veriyi “kirletmek” mümkün mü?

Amerikan Savunma Bakanlığı’nın en fazla kafa patlattığı konuların arasında elde edilen hassas bilginin virus saldırısı ile bozulabileceği ihtimali var. Yapay zekanın ürettiği bilgiyi rakip ya da hasım bir ülke “bozabilirse” yanlış hedefi vurmak, can kaybına sebep olmak, operasyonu tamamen darmadağın etmek gibi ihtimaller, Pentagon’un uykularını kaçıran sorular arasında yer alıyor. Üstelik veri artık her yerde ve herkesin kullanımına açık halde üretildiği için kimin nasıl kullanacağı da büyük bir muamma.

Örneğin, ABD bunca protokol, güvenlik çerçevesi ve kontrole yatırım yaparken, Yemen’deki Husiler insansız hava aracı sürüleri ile Bab-el Mendeb Boğazı’nda tanker trafiğini durdurabilecek kabiliyete sahip olabiliyorlar.

Verinin kirletilebilmesi ya da asimetrik kullanımı konusu ABD kadar Çin, AB ve Rusya’nın da dikkatle takip ettiği bir mesele.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de son dönemde dikkatle çalıştığı ve sadece Bayraktar, Kaan gibi hava savunma projeleri ile kısıtlı olmayan veri güvenliği konusu özellikle siber güvenlik alanına, şifreleme teknolojilerine büyük yatırımı gerektiriyor. Türkiye önceliğini ABD’den alması gereken F-16’lara vermekte sonuna kadar haklı, ama belki de yıllar önce Lockheed Martin’in bir yöneticisinin bana F-35 simülatörüne binerken söylediği gibi F-35’lerden sonra artık savaş uzayda ve insanların içinde olmadığı araçlarla yapılacak.” Bir sonraki adımı planlamanın tam zamanı hatta gecikiyor bile olabiliriz.

Soğuk Savaş dönemi gibi bir yapay zeka rejimi gerekiyor

Teknolojinin bizi getirdiği yerde özellikle yaratıcı endüstrilerde çalışanlar, medya, eğitim, reklam, sanat gibi alanlar yapay zekayı alabildiğince kullanabilmenin tadını çıkarmak istiyor. Tabiri caizse, “Aklımızdan geçeni o yapsın biz de yan gelip yatalım” fikri giderek akademide, eğitimde yaygınlaşıyor.

Oysa insanı makineden ayıran özellikler yapay zekanın barışçıl amaçlarla mı, yoksa yok edici olarak mı kullanılacağına karar verecek.

ABD yönetimine yapılan tavsiyeler arasında tıpkı ABD Ordusunun “mühendis” ya da “doktor” sınıf subayları gibi “dijital güç” sınıf subaylığının oluşturulması da yer alıyor. Çünkü yapay zekanın yönetimi sadece teknik personele, yazılımcılara ya da uygulamacılara bırakılmayacak kadar hassas bir noktaya ilerliyor.

Savunma alanının en kuvvetli isimlerinden Michèle Flournoy’un bir tavsiyesini daha kayda geçirmek gerek. Tıpkı Soğuk Savaş döneminde ABD ile SSCB arasındaki “nükleer güç dengesi” ve kısıtlı da olsa bilgi paylaşımı gibi yapay zeka için de uluslar üzeri bir güvenlik protokolü, ortaklaşma ve olası felaketlere karşı işbirliği olasılıkları yaratılmalı. Kurallara uymayacak bağımsız oyunculara karşı ortak bir yaptırım zinciri mutlaka geliştirilmeli. Flournoy, açıkça şu soruyu da soruyor:

“Yapay zeka bir noktada COVID gibi bir virüsü ya da patojeni üretip yayabilecek hale gelebilir mi? Kendi kendine bomba atamayacak, hedef vurmayacaktır belki ama laboratuvar ortamlarına, güç reaktörlerine, su kaynaklarına kendi kendine müdahale edebilir hale gelirse ne yapacağız? Birbirimize parmak sallamaya vaktimiz kalmayabilir. Ne yapacaksak birlikte ve şimdi yapmak gerek”.

Meraklılar için birkaç okuma-izleme:

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 18 Nisan 2024’te yayımlanmıştır.

[1] https://www.foreignaffairs.com/united-states/ai-already-war-flournoy

[2] https://www.defenseone.com/technology/2024/01/pentagon-already-testing-tomorrows-ai-powered-swarm-drones-ships/393528/

Ahu Özyurt
Ahu Özyurt
Dr. Ahu Özyurt - 1993’te gazeteciliğe Show TV Ankara bürosunda başlayan Ahu Özyurt, ATV, NTV ve CNBC-E ve Bloomberg HT’de geçen kariyerinin son 15 yılını Doğan Grubunda CNN Turk kanalında sunuculuk ve Milliyet ve CNN Turk’ün Washington Temsilcisi olarak yürüttü. Toplam 30 yıllık gazetecilik kariyeri içinde Ankara muhabirliği, İstanbul Polis adliye muhabirliği, Washington Temsilciliği ve yüzlerce gün sabah kuşakları, akşam tartışma programları sundu. Ana akım TV kanalları dışında Sputnik Haber Ajansı’nın radyosu RSFM’de günlük programlar yaptı Türkiye’nin ilk tematik kadın kanalı Woman TV’nin kurucu Genel Yayın Yönetmenliğini görevini yürüttü. Galatasaray Spor Kulübü İletişim Koordinatörlüğü görevinden sonra, şu anda Suna ve İnan Kıraç Vakfı çatısı altındaki “Suna’nın Kızları” oluşumunun Kaynak Geliştirme ve Kurumsal İlişkiler Koordinatörlüğünü görevindedir. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden lisans ve Columbia Üniversitesi’nden Master derecesi bulunan Ahu Özyurt, Milli Savunma Üniversitesi’nden Güvenlik Çalışmaları alanında Doktora Derecesini tamamlamıştır. Özyurt, Harvard Kennedy School yönetici eğitim programında “Kadın ve Güç Yönetimi” sertifikası sahibidir. Suriye ve Ukrayna krizlerini yerinde izleyen Özyurt, İran’daki kapalı bulunan ABD Büyükelçiliği binasına uzun zaman sonra giren ilk batılı gazeteci olarak ve gözlemlerini CNN Turk’te yayınlanan “ELÇİLİĞİN SIRLARI” kısa belgeselde topladı. TSK’daki değişim sürecini anlatmak için hazırladığı kadın askerleri anlatan “TSK’da KADIN GÜCÜ” Özel haber dizisini yine CNN Turk’te ve Hürriyet’te yayınladı. Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği’nden iki kez en iyi sunucu ve bir kez de Yavuz Gökmen özel ödülü sahibi olan Özyurt, 2008 ABD Başkanlık seçimini takip ettiği, Obama: Bir Kusursuz Fırtına ve gazeteciliğin satır aralarını anlattığı Gece Görüşü isimli iki kitabı bulunmaktadır. Doktora tezi 1991 Birinci Körfez Savaşı ve yarattığı güvenlik paradigması üzerinedir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Ordular, artık ilk hedefiniz yapay zekayı zaptetmektir!

Yapay zeka kendi kendine saldırı kararı alabilir mi? Ordular için “gizli” sayılabilecek bir bilgi yapay zeka ile paylaşılabilir mi? Çin bu alanda neden ABD’nin önünde? ABD ve Çin’de yapay zekanın askerî alanda kullanımına ilişkin tartışmalarını Dr. Ahu Özyurt yazdı.

Türkiye, yapay zekayı alışveriş siteleri, dijital bankacılık ve ödev/tez yazma gibi konularla konuşuyor. Oysa dünyada yapay zeka konusu çok hızlı ve geri döndürülemez hızla güvenlik perspektifinden konuşulmaya başladı.

Foreign Affairs dergisinin Ekim 2023 tarihli sayısında, Obama döneminin Pentagon kabinesindeki en önemli isimlerinden Michèle Flournoy, “Yapay zeka hali hazırda zaten savaşta. Yapay zeka orduyu nasıl değiştirecek?” başlıklı makalesinde, 2002 yılında yapılan bir Özel Kuvvetler tatbikatında bir drone’un nasıl kullanıldığını, bir terör örgütü liderini (Tahminen Osama Bin Ladin) yakalamak için hazırlanan kurguda, odanın içine insan yerine bir silahlı insansız hava aracının girdiğini ve hedefi etkisiz hale getirdiğini kaleme aldı. Flournoy, o tatbikatın başarılı olduğunu ve istense gerçek hayatta uygulanabileceğini yazdı.[1]

Ama operasyonel kabiliyet öncesi de silahlı kuvvetler ve güvenlik yönetimleri yapay zekayı uzun zamandır iç işlerinde zaten kullanıyorlardı. Bizler özellikle Çin’in yapay zeka ile yüz okuma, potansiyel suçlu ya da muhalif yakalama haberleri ile meşgul olurken, ABD Ordusu iç organizasyon, kuvvet yapılanması hatta bütçeleme ve lojistik gibi faaliyetlerini artık GenAI dediğimiz yapay zeka üzerinden yürütüyor.

ABD Özel Kuvvetleri’nde yıllarca görev yapan Stanley A. McChrystal’ın da Foreign Policy dergisinde yer verdiği bilgiye göre, 2022 yılı içinde Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edebileceğine bölgeyi iyi tanıyanlar bile ihtimal vermezken, Putin’in konuşmalarını, güç kaydırmalarını, Rus devletini analiz eden yapay zeka Biden yönetimine iki ay kadar önceden Ukrayna’nın işgal edilebileceği bilgisini iletti.

ABD yönetimi ve güvenlik bürokrasisi şimdilerde Rusya’nın hareketlerini tahmin etmede başarılı olan yapay zekanın Çin-Tayvan gerginliğinde bir işaret verip veremeyeceğini anlamaya çalışıyor. Bu kez durum çok rahat değil, çünkü Çin’in yapay zekadaki hızı ABD’den ileride, üstelik ABD karşı tarafın nasıl ilerlediğini, hangi alanlara yatırım yaptığını da tam bilemiyor.

Deniz ve Hava kuvvetlerinin zekâsı

Ama yapay zekanın hızla kullanıma girdiği bazı özel alanlar var. Örneğin, Deniz ve Hava Kuvvetleri’nin yapay zeka kullanma, yapay zekanın biriktirdiği bilgiyi harekata dökebilme kabiliyeti uzun süredir görünür şekilde yüksek.

ABD Deniz Kuvvetleri özellikle denizaltılara bilgi sağlayacak “sürü drone’lar” kullanarak bilgi toplama işini yapay zeka üzerinden yürütüyor. Güney Amerika kıyılarında yapılan UNITAS 2023 Tatbikatı’nda, insansız bir deniz aracı, insansız bir hava aracı ile konuşabildi ve başka gemiye aktardıkları bilgi ile bir hedef ortadan kaldırıldı.[2]

Cevabı aranan sorular

Ama işin hem ahlaki hem de bilgi güvenliği boyutu hâlâ çok büyük bir muamma. Ordular için “gizli” sayılabilecek bir bilgi yapay zeka ile paylaşılabilir mi? Yapay zeka kendi kendine saldırı kararı alabilir mi?

ABD kadar Çin de bu sorulara yanıt arıyor.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevini de yürütmüş olan H.R. McMaster, Pentagon’un otonom silah sistemlerine getirdiği kısıtlamayı “İnsan hayatı söz konusu olduğunda yapay zeka veya otonom sistem kendi başına karar alamayacak. Kongre’nin de talebi böyle” diyerek aktarıyor. Şimdilik bütün büyük güçler askerî çatı altında yapay zekayı çok değerli olan bilgiyi toplamak ve analiz etmek için kullanmayı tercih ediyor. Ama toplanacak veri arttıkça, yapay zekanın gücü de artıyor.

Çin bir adım önde gidiyor

Flournoy’un da ABD-Çin rekabetinde altını çizdiği birkaç nokta var: Çin, sivil-askerî ayrımı yapmadan bütün hızıyla üretmeye ve kullanmaya devam ettiği için aksayan noktaları da hızla görüyor ve kendini adapte ediyor. Oysa ABD’de yapay zeka konusunda bilgi üretimi tamamen özel şirketlerin alanında.

Silikon Vadisi’nin, Austin Teksas’ın ya da MIT laboratuvarlarının hızı ve öncelikleri her zaman ABD’nin güvenlik öncelikleri ile paralel gitmiyor. Dahası, Çin’in devlet olarak bu işe ayırdığı para ve insan kaynağı ABD’nin çok ilerisinde. 2025 yılı itibariyle Çin’de matematik, mühendislik ve teknoloji alanında doktora derecesine sahip insan sayısının ABD’nin iki katından fazla olacağı gerçeği Washington’u şimdiden kara kara düşündürüyor.

Yani ABD teknolojiyi hızla üretse, savaş gemilerinde, uçaklarda, denizaltında kullanabilse bile uygulamaları güncelleyecek, hataları düzeltecek ve yapay zekayı insan kontrolünde tutacak insanlara, uzmanlara, yazılımcı ya da bilgiyi denetleyecek kişilere ihtiyaç duyuyor. Yetenek havuzu özellikle vize kısıtlamaları ile küçülen ABD, önce Hollanda, Litvanya gibi teknoloji alanında çalışan gençlerin cazibe merkezi olan ülkelerden göçmen almak için yasalarını esnetmeye çalışıyor.

Veriyi “kirletmek” mümkün mü?

Amerikan Savunma Bakanlığı’nın en fazla kafa patlattığı konuların arasında elde edilen hassas bilginin virus saldırısı ile bozulabileceği ihtimali var. Yapay zekanın ürettiği bilgiyi rakip ya da hasım bir ülke “bozabilirse” yanlış hedefi vurmak, can kaybına sebep olmak, operasyonu tamamen darmadağın etmek gibi ihtimaller, Pentagon’un uykularını kaçıran sorular arasında yer alıyor. Üstelik veri artık her yerde ve herkesin kullanımına açık halde üretildiği için kimin nasıl kullanacağı da büyük bir muamma.

Örneğin, ABD bunca protokol, güvenlik çerçevesi ve kontrole yatırım yaparken, Yemen’deki Husiler insansız hava aracı sürüleri ile Bab-el Mendeb Boğazı’nda tanker trafiğini durdurabilecek kabiliyete sahip olabiliyorlar.

Verinin kirletilebilmesi ya da asimetrik kullanımı konusu ABD kadar Çin, AB ve Rusya’nın da dikkatle takip ettiği bir mesele.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de son dönemde dikkatle çalıştığı ve sadece Bayraktar, Kaan gibi hava savunma projeleri ile kısıtlı olmayan veri güvenliği konusu özellikle siber güvenlik alanına, şifreleme teknolojilerine büyük yatırımı gerektiriyor. Türkiye önceliğini ABD’den alması gereken F-16’lara vermekte sonuna kadar haklı, ama belki de yıllar önce Lockheed Martin’in bir yöneticisinin bana F-35 simülatörüne binerken söylediği gibi F-35’lerden sonra artık savaş uzayda ve insanların içinde olmadığı araçlarla yapılacak.” Bir sonraki adımı planlamanın tam zamanı hatta gecikiyor bile olabiliriz.

Soğuk Savaş dönemi gibi bir yapay zeka rejimi gerekiyor

Teknolojinin bizi getirdiği yerde özellikle yaratıcı endüstrilerde çalışanlar, medya, eğitim, reklam, sanat gibi alanlar yapay zekayı alabildiğince kullanabilmenin tadını çıkarmak istiyor. Tabiri caizse, “Aklımızdan geçeni o yapsın biz de yan gelip yatalım” fikri giderek akademide, eğitimde yaygınlaşıyor.

Oysa insanı makineden ayıran özellikler yapay zekanın barışçıl amaçlarla mı, yoksa yok edici olarak mı kullanılacağına karar verecek.

ABD yönetimine yapılan tavsiyeler arasında tıpkı ABD Ordusunun “mühendis” ya da “doktor” sınıf subayları gibi “dijital güç” sınıf subaylığının oluşturulması da yer alıyor. Çünkü yapay zekanın yönetimi sadece teknik personele, yazılımcılara ya da uygulamacılara bırakılmayacak kadar hassas bir noktaya ilerliyor.

Savunma alanının en kuvvetli isimlerinden Michèle Flournoy’un bir tavsiyesini daha kayda geçirmek gerek. Tıpkı Soğuk Savaş döneminde ABD ile SSCB arasındaki “nükleer güç dengesi” ve kısıtlı da olsa bilgi paylaşımı gibi yapay zeka için de uluslar üzeri bir güvenlik protokolü, ortaklaşma ve olası felaketlere karşı işbirliği olasılıkları yaratılmalı. Kurallara uymayacak bağımsız oyunculara karşı ortak bir yaptırım zinciri mutlaka geliştirilmeli. Flournoy, açıkça şu soruyu da soruyor:

“Yapay zeka bir noktada COVID gibi bir virüsü ya da patojeni üretip yayabilecek hale gelebilir mi? Kendi kendine bomba atamayacak, hedef vurmayacaktır belki ama laboratuvar ortamlarına, güç reaktörlerine, su kaynaklarına kendi kendine müdahale edebilir hale gelirse ne yapacağız? Birbirimize parmak sallamaya vaktimiz kalmayabilir. Ne yapacaksak birlikte ve şimdi yapmak gerek”.

Meraklılar için birkaç okuma-izleme:

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 18 Nisan 2024’te yayımlanmıştır.

[1] https://www.foreignaffairs.com/united-states/ai-already-war-flournoy

[2] https://www.defenseone.com/technology/2024/01/pentagon-already-testing-tomorrows-ai-powered-swarm-drones-ships/393528/

Ahu Özyurt
Ahu Özyurt
Dr. Ahu Özyurt - 1993’te gazeteciliğe Show TV Ankara bürosunda başlayan Ahu Özyurt, ATV, NTV ve CNBC-E ve Bloomberg HT’de geçen kariyerinin son 15 yılını Doğan Grubunda CNN Turk kanalında sunuculuk ve Milliyet ve CNN Turk’ün Washington Temsilcisi olarak yürüttü. Toplam 30 yıllık gazetecilik kariyeri içinde Ankara muhabirliği, İstanbul Polis adliye muhabirliği, Washington Temsilciliği ve yüzlerce gün sabah kuşakları, akşam tartışma programları sundu. Ana akım TV kanalları dışında Sputnik Haber Ajansı’nın radyosu RSFM’de günlük programlar yaptı Türkiye’nin ilk tematik kadın kanalı Woman TV’nin kurucu Genel Yayın Yönetmenliğini görevini yürüttü. Galatasaray Spor Kulübü İletişim Koordinatörlüğü görevinden sonra, şu anda Suna ve İnan Kıraç Vakfı çatısı altındaki “Suna’nın Kızları” oluşumunun Kaynak Geliştirme ve Kurumsal İlişkiler Koordinatörlüğünü görevindedir. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden lisans ve Columbia Üniversitesi’nden Master derecesi bulunan Ahu Özyurt, Milli Savunma Üniversitesi’nden Güvenlik Çalışmaları alanında Doktora Derecesini tamamlamıştır. Özyurt, Harvard Kennedy School yönetici eğitim programında “Kadın ve Güç Yönetimi” sertifikası sahibidir. Suriye ve Ukrayna krizlerini yerinde izleyen Özyurt, İran’daki kapalı bulunan ABD Büyükelçiliği binasına uzun zaman sonra giren ilk batılı gazeteci olarak ve gözlemlerini CNN Turk’te yayınlanan “ELÇİLİĞİN SIRLARI” kısa belgeselde topladı. TSK’daki değişim sürecini anlatmak için hazırladığı kadın askerleri anlatan “TSK’da KADIN GÜCÜ” Özel haber dizisini yine CNN Turk’te ve Hürriyet’te yayınladı. Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği’nden iki kez en iyi sunucu ve bir kez de Yavuz Gökmen özel ödülü sahibi olan Özyurt, 2008 ABD Başkanlık seçimini takip ettiği, Obama: Bir Kusursuz Fırtına ve gazeteciliğin satır aralarını anlattığı Gece Görüşü isimli iki kitabı bulunmaktadır. Doktora tezi 1991 Birinci Körfez Savaşı ve yarattığı güvenlik paradigması üzerinedir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x