İsrail’in Orta Asya politikası ve Özbekistan örneği

İsrail Orta Asya’yla neden ilgili? İlişkileri nasıl geliştiriyor? Özbekistan örneği neden önemli? İki ülke ilişkileri son dönemde hangi boyutlarıyla öne çıktı? Oğul Tuna yazdı.

İsrail’in etkinlik alanını genişletmeye çalıştığı coğrafyalardan biri de Orta Asya. Güçlü bir tarihi Yahudi topluluğuna ev sahipliği yapan bölge, İran ve Taliban Afganistanı’yla diplomatik bağları sürdürürken İsrail için tehdit barındıran bu iki ülkeyi de çevreliyor. Aynı zamanda yeniden Rusya ve Çin ile birlikte Batı’nın çekişme sahası hâline gelen Orta Asya, İsrail için pek çok ekonomik ve siyasi getiri vadediyor.

Hâlihazırda Azerbaycan ile özellikle askerî alanda epey yakın ilişki kurmuş İsrail’in Orta Asya ile bağlarını geliştirme çabasında Özbekistan’ın ise ayrı bir yeri var. Ticarî anlaşmaların sıklaştığı ve İsrail’in kültür faaliyetlerinin arttığı Özbekistan, Tel Aviv’in İslam dünyası ve Orta Asya’daki açılımının önemli bir halkasını oluşturuyor.

Orta Asya’nın en köklü halklarından Buhara Yahudilerinin vatanı olan Özbekistan, İsrail ile ilişkilerini diğer bölge ülkelerinden daha önce ve kati bir biçimde tesis etti, geliştirdi. Sovyetlerin dağılmasını takiben kurulan yakın ilişkilerle İsrail, daha 1990’larda Orta Asya’da önemli bir partner elde etti.

Özbekistan ise Orta Asya’da iyice güçlenen Çin ve tarihî nüfuz sahibi Rusya’yı dengeleyebileceği yeni açılımlar peşinde. Bir yandan Batılı kalkınma kurumları ülkeye davet edilirken, turizm ile ülke ekonomisine yeni kaynaklar yaratılmaya çalışılıyor.  İsrail de Özbekistan’ın bu yeni açılım arayışlarına hızlı ve etkili bir biçimde yanıt vermeye çalışıyor.

İki ülkenin yakınlaşmasını hızlandıran etmenlerden biri, Özbekistan’ı bağımsızlığından vefat tarihi 2016’ya dek yöneten İslam Kerimov’dan sonra ülkenin hızla dünyaya açılması. Ekim 2021’deki cumhurbaşkanlığı seçimini oyların %80,1’ini alarak ikinci kez seçilen Şevket Mirziyoyev’in bu açılımda payı büyük. Bu dönüşümü “Yeni Özbekistan” ve “Üçüncü Rönesans” adıyla adlandıran Mirziyoyev’in ilk döneminde Özbekistan Türk Konseyi’ne üye oldu, Batılı ülkelerle de daha dengeli bir politika gütmeye başladı. Bu süreçte Özbekistan’ın yakınlaştığı bir diğer ülke de İsrail oldu.

Değişen anlayış

25 yıllık Kerimov iktidarında “tarafsızlık” politikasını var gücüyle uygulamaya çalışan Taşkent için birincil tehdit radikal İslamizm ve güneyden tehdit eden terörizmdi. Ülke içerisindeki farklı azınlıkları da kapsayan bir Özbek milliyetçiliği inşa etmeye çalıştı. Bu sebeple Özbekistan, Ankara’nın, uzun bir dönem sirayet edemediği sayılı Orta Asya ülkelerindendi. Bununla beraber Özbekistan, Rusya ve Çin’le ilişkilerinin seyrine önem verdi, Güney Kore’den İsrail’e farklı ülkelerin ekonomik yardımıyla ülkenin kalkınması sağlamaya çalıştı.

Fakat Mirziyoyev’in yönetime gelişiyle Özbekistan’ın özellikle Batı dünyasına yönelik dış açılımı başladı. Denizlere ulaşımı olmayan, kuraklık ve çölleşme tehdidinin ve Afganistan’daki istikrarsızlığın gölgesindeki Özbekistan ABD, Türkiye gibi ülkelerle ilişkilere yeniden ağırlık verirken İsrail de bu dönüşümden payına düşeni aldı.

Fakat Kerimov döneminden miras alınan tarafsızlık politikasının hâlâ sürdüğü söylenebilir. Batı’ya açılımını devam ettirirken, Orta Asya’da Batı, Çin ve Rusya arasındaki güç savaşında da savrulmamaya gayret eden Taşkent, bu sebeple de İsrail için önemli. Nitekim Özbekistan İran, İsrail ve Taliban ile ilişki kurabilen yegâne Müslüman ülke. Son yıllarda faaliyetini artıran İsrailli diplomatlar Özbekistan’da İran, Hamas ve Hizbullah karşıtı yayınlara da ağırlık vermiş durumdalar.

Taşkent ve Tel Aviv ilişkilerinin dayandığı miras

İsrail, Özbekistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biriydi. 1992’de karşılıklı büyükelçilikler açıldı. Dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres 1994, Başbakan Binyamin Netanyahu da 1998’te Özbekistan’ı ziyaret etti. Kerimov’un İsrail’i iadeyi ziyareti ise aynı yıl gerçekleşti.

İsrail, lobileri, diplomatik ve ekonomik aygıtlarıyla Özbekistan’la ilişkilerini ileri bir seviyeye getirdi. Taşkent, bir yandan İsrail’in çıkarlarını uluslararası sahada savunurken diğer yandan denge politikası gereği Filistin ile de irtibat kurmayı ihmal etmedi. Bu denge arayışına rağmen Tel Aviv ve Taşkent’i birleştiren nokta, radikal İslamcılık’a karşı mücadeleydi. 1990’larda Afganistan’dan Orta Asya’ya yayılan cihatçı örgütlere karşı mücadele eden Özbekistan yönetimi ve cumhurbaşkanı bu tutumu nedeniyle “Yahudi” olmakla itham edildi, antisemitist propagandanın hedefi haline getirildi.

İsrail ile ilişkiler bu dönemde iki farklı olay sebebiyle örselendi: 2005 yılında radikal İslamcıların tahrikiyle başlayan ve muhtemel bir renkli devrimin önünü almak isteyen Hükûmet’in sert bir şekilde bastırdığı kanlı Andican olaylarına yönelik Batılı güçlerin sert tepkisine Tel Aviv de destek vermişti. Özbekistan’ın rahatsızlığı, 2009’da Özbek Başbakan Yardımcısının İsrail’de güvenlik aramasından geçirilmesiyle daha da şiddetlendi. Öyle ki dönemin Cumhurbaşkanı Peres, tepkiler üzerine Özbekistan ziyaretini iptal etti. Yine de ekonomik ve ticarî ilişkiler çerçevesini korudu. 2000’li yıllarda durağan seyreden ilişkiler, Taşkent’in 2016 sonrası Batı açılımıyla birlikte yeniden hız kazandı.

Tarihsel bağların önemli halkası: Buhara Yahudileri

İlişkilerin durağanlıktan çıkıp tekrar hız kazanmaya geçmesini kolaylaştıran tarihsel nedenler var. Bunlardan ilki, Azerbaycan ve Kazakistan ile birlikte, Özbekistan’ın, Sovyet Yahudiliğinin önemli merkezlerinden biri olması. Ancak Özbekistan’ın ayrı bir önemi daha var: Kimi tahminlere göre üç bin yıldır, fakat tarihî kayıtlara göre en az 1200 senedir, Doğu Yahudiliğinin önemli bir kolunu oluşturan ve Özbekistan sınırları içinden çıkmış Buhara Yahudileri.

Orta Asya’nın köklü halklarından biri olan ve günümüzde nüfuslarının 250 bine yaklaştığı tahmin edilen Buhara Yahudileri Rusya, ABD ve İsrail’de önemli karar alma mekanizmalarının başında bulunuyor. Ancak Özbekistan’daki mevcudiyetleri de hızla azalıyor; 1970’lerde İsrail’e başlayan göçler, 1990 ve 2000’li yıllardaki antisemist saldırılar Özbekistan’daki Yahudi nüfusunu yüz binden, birkaç bine kadar düşürdü.

Bugün Buhara Yahudilerinin içinde “elmas kralı” olarak anılan Lev Levayev gibi Rusya oligarşisinin önemli isimleri yer alıyor. İsrail’de, ABD ve Rusya’da önemli karar alma mekanizmalarıyla bağları var. Ayrıca Rus dilli bu Yahudi topluluğunun diğer Sovyet Yahudileriyle kurduğu ilişkiler, İsrail’in dış siyasetini de etkiliyor. Nitekim bugün İsrail’in Azerbaycan ve Özbekistan başta olmak üzere eski Sovyet coğrafyasıyla kurduğu ortaklıkların mimarları arasında Finans Bakanı Avigdor Lieberman ve Turizm Bakanı Yoel Razvozov gibi önemli Sovyet kökenli isimler var.

Dünyanın en önemli ve örgütlü Hasidik Yahudi hareketlerinden biri olan Habad’ın Buhara, Semerkand ve Taşkent’teki örgütlerine burada dikkat çekmek lazım. Habad, kurduğu okullar ve dinî teşkilatlarla Sovyet coğrafyasındaki Yahudileri çatısı altında topluyor, eğitiyor ve diasporayı birbirine bağlıyor. Azerbaycan Yahudilerinin ve Bakü – Tel Aviv ilişkilerinin kalbindeki Habad okulları, Orta Asya’da yalnızca Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da bulunuyor. Buhara ve Taşkent de en güçlü olduğu merkezlerden.

İlişkilerin ekonomik ve ticari boyutu

Bugün Taşkent ve Tel Aviv arasındaki toplam ticaret hacmi 50 milyon ABD doları civarında. ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) gibi kuruluşlarla Orta Asya’da işbirliğine giden İsrail’in Özbekistan’daki yatırımları tarım, sulama, tıp ve eczacılık ve bilişim gibi sektörlerde yoğunlaşıyor. İsrail-Asya Ticaret Odası Başkanı Ron Doron’a göre İsrail’in katkı sağlayabileceği başlıca alan ise tarım.

Kuraklık, ülke arazisinin önemli bir kısmını kaplayan çöller ve susuzlukla boğuşan Özbekistan için İsrail’in bu alandaki desteği önemli. Daha 1990’larda başlayan yatırım ve yardımların ardında çöllerle çevrili İsrail’in teknolojik ilerlemesiyle tarımsal alanda kendine yeterli bir ülke haline gelişi yatıyor.

Bugün Özbekistan’da bu alanda varlık gösteren İsrailli kuruluşların da başında İsrail Dışişleri Bakanlığı İşbirliği Ajansı (MASHAV), Netafim şirketi ve eski bir ordu mensubunun kurduğu Watergen şirketi geliyor. Teknoloji ve inovasyon kelimelerini sıkça zikreden İsrailli kuruluş ve firmaların bölgedeki temel amacı, temiz su kaynağı yaratmak ve tarıma elverişli arazileri çoğaltmak. Aynı zamanda USAID ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) gibi kuruluşlarla Aral Gölü’ne hayat vermek gibi projeler gündemde.

Özbekistan’da sağlık alanında alanındaki dış yatırım ve yardımlarda da İsrail ilk sıralarda gelen ülkelerden. Gönüllülük esaslı acil tıbbî yardım örgütü Birleşik Hatzalah ve çocuklara kalp sağlığı hizmeti sağlayan Bir Çocuğun Kalbini Kurtar (SACH) gibi kuruluşların yardımları, eğitim programları ve altyapı yardımları İsrail’in yumuşak gücüne katkıda bulunuyor.

Bununla beraber ikili ilişkilerin henüz gelişmediği nadir alanlardan biri askerî teknoloji. İsrail’in silah devi CAA Industries’in geçtiğimiz yıl Özbekistan Savunma Bakanlığı’yla milyonlarca dolarlık anlaşma imzaladığı bildirilse de anlaşmanın meyveleri henüz olgunlaşmış değil. Fakat İsrail basınında yer alan haberlerde Özbek kolluk kuvveti ve ordusu envanterine hafif silahlarla birlikte AK-Alfa tüfeklerinin gireceği bildiriliyor.

Özbekistan’da kültürel diplomasi ve halkla ilişkiler

İsrail’in Özbekistan siyasetinde önemli bir aktör de 2020 yılında İsrail’in hem Duşanbe hem de Taşkent Büyükelçisi koltuğuna oturan Zehavit Ben-Hillel. Sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanan İsrailli Büyükelçi’nin Özbek mevkidaşı Feruza Mahmudova. Mahmudova, Özbekistan’ın ilk kadın büyükelçisi olarak 2020’de Tel Aviv Büyükelçiliğine atandığında, bu gelişme tarihî bir olay olarak kutlanmıştı. İki kadın büyükelçinin ortaklaşa imza attığı projeler, Ben-Hillel’in görevli olduğu ülkede kadın haklarını sürekli gündeme getirmesiyle de önem kazanıyor. Özbekistan’da kız çocuklarına yönelik projelerde İsrail Büyükelçiliğinin de payı var.

Bundan başka, Kudüs Yahudi Halkı Tarihi Merkezi Arşivi ile Özbekistan Arşivi (O’zarxiv) arasındaki anlaşmalardan İsrail-Özbekistan üniversiteleri arasındaki işbirliğine, Özbek sinemasının desteklenmesinden karşılıklı öğrenci ve akademisyen değişimine kültürel sahada ilişkiler geliştiriliyor. Özbek halkının görüşleri bir yana, Taşkent’in merkezindeki Emir Timur Meydanı’nda İsrail’in bağımsızlık gününde İsrail bayrağı yansıtılması, İslam dünyasının tarihî merkezlerinden sayılan bir ülkenin Tel Aviv’e bakışı ve desteğini ortaya koyuyor.

İsrail’in Özbekistan’daki önemli icraatlarından biri de ülkedeki Buhara cemaatine yönelik eylemleri kapsıyor. Büyükelçilik, ülkedeki Yahudi çocuklara kitap ve kaynak desteğinden yardıma muhtaç Yahudi ailelere erzak sağlanmasına pek çok konuda faal. Büyükelçi’nin ve makamının rolü, 2020 itibariyle artan sosyal medya faaliyeti Azerbaycan’daki İsrail Büyükelçisi George Deek’i hatırlatıyor. Halkla ilişkilerin sadece sosyal medya veya yalnızca sokakla sınırlı kalmadığı bir metot uyguluyor İsrailli diplomatlar.

İlişkilerin sınırı var mı?

Bütün bu çabaya rağmen yine de İsrailli gazeteci Dean Shmuel Elmas, Özbekistan-İsrail ilişkilerinin Azerbaycan-İsrail ilişkileri kadar gelişmeyeceğini düşünüyor. Özbekistan’ın “Rus yanlısı” ve İsrail’in aksine “eleştirel yaklaşım ve açık fikirliliğe” sahip olmadığını söyleyen Elmas, Taşkent ile ilişkilerin potansiyelinin oldukça sınırlı kalacağını iddia ediyor. Ülkenin ekonomik gelişiminin altını çizen gazeteci, buna diplomatik, sosyal ve siyasî ilerlemenin de eşlik etmesinin şart olduğunu ifade ediyor.

İki ülkenin ilişkilerinin sınırları Elmas’ın iddia ettiği gibi dar mı? Bu ilişki ne kadar ilerleyebilir? Özbekistan, çevresindeki bölgesel güçlere alternatif ararken ülke içindeki reformları ve hoşgörü politikasını nereye dek sürdürebilir? Bunun cevabı zamanla anlaşılacak. Fakat kesin olan bir şey var ki, Özbekistan elitinin ve yöneticilerinin gözünde İsrail ile ilişkiler hayatî öneme sahip. Taşkent’in önceki dönemden miras insan hakları ve demokrasi siciline rağmen Batı’yla yakınlaşma politikasında İsrail önemli bir rol oynayabilir. Nitekim eski Dışişleri Bakanı Sadık Safayev’e göre İsrail’le Özbekistan arasında “kalpten kalbe diplomasi” söz konusu. The Jerusalem Post’a konuşan Safayev, “Özbek kültürünü, Özbekistan Yahudilerinin katkısını olmadan düşünemiyorum” diyor.[efn_note]https://www.jpost.com/israel-news/from-tehran-to-jerusalem-uzbekistan-bridges-israeli-muslim-divide-683421[/efn_note] Özbekistan ekonomisi ve diplomasisi de aynı yoldan ilerliyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 23 Kasım 2021’de yayımlanmıştır.

Oğul Tuna
Oğul Tuna
Oğul Tuna - Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu Oğul Tuna Master diplomasını Fransa’da Lille Siyasal Çalışmalar Enstitüsü’nden (Sciences Po Lille) almıştır.. Kaliforniya Üniversitesi, Irvine’da (UCI) Tarih bölümünde doktora yapan Tuna, siyasî tarih ve karşılaştırmalı siyaset çalışmakta ve Türkiye, İran ve Rusya üzerine yoğunlaşmaktadır.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İsrail’in Orta Asya politikası ve Özbekistan örneği

İsrail Orta Asya’yla neden ilgili? İlişkileri nasıl geliştiriyor? Özbekistan örneği neden önemli? İki ülke ilişkileri son dönemde hangi boyutlarıyla öne çıktı? Oğul Tuna yazdı.

İsrail’in etkinlik alanını genişletmeye çalıştığı coğrafyalardan biri de Orta Asya. Güçlü bir tarihi Yahudi topluluğuna ev sahipliği yapan bölge, İran ve Taliban Afganistanı’yla diplomatik bağları sürdürürken İsrail için tehdit barındıran bu iki ülkeyi de çevreliyor. Aynı zamanda yeniden Rusya ve Çin ile birlikte Batı’nın çekişme sahası hâline gelen Orta Asya, İsrail için pek çok ekonomik ve siyasi getiri vadediyor.

Hâlihazırda Azerbaycan ile özellikle askerî alanda epey yakın ilişki kurmuş İsrail’in Orta Asya ile bağlarını geliştirme çabasında Özbekistan’ın ise ayrı bir yeri var. Ticarî anlaşmaların sıklaştığı ve İsrail’in kültür faaliyetlerinin arttığı Özbekistan, Tel Aviv’in İslam dünyası ve Orta Asya’daki açılımının önemli bir halkasını oluşturuyor.

Orta Asya’nın en köklü halklarından Buhara Yahudilerinin vatanı olan Özbekistan, İsrail ile ilişkilerini diğer bölge ülkelerinden daha önce ve kati bir biçimde tesis etti, geliştirdi. Sovyetlerin dağılmasını takiben kurulan yakın ilişkilerle İsrail, daha 1990’larda Orta Asya’da önemli bir partner elde etti.

Özbekistan ise Orta Asya’da iyice güçlenen Çin ve tarihî nüfuz sahibi Rusya’yı dengeleyebileceği yeni açılımlar peşinde. Bir yandan Batılı kalkınma kurumları ülkeye davet edilirken, turizm ile ülke ekonomisine yeni kaynaklar yaratılmaya çalışılıyor.  İsrail de Özbekistan’ın bu yeni açılım arayışlarına hızlı ve etkili bir biçimde yanıt vermeye çalışıyor.

İki ülkenin yakınlaşmasını hızlandıran etmenlerden biri, Özbekistan’ı bağımsızlığından vefat tarihi 2016’ya dek yöneten İslam Kerimov’dan sonra ülkenin hızla dünyaya açılması. Ekim 2021’deki cumhurbaşkanlığı seçimini oyların %80,1’ini alarak ikinci kez seçilen Şevket Mirziyoyev’in bu açılımda payı büyük. Bu dönüşümü “Yeni Özbekistan” ve “Üçüncü Rönesans” adıyla adlandıran Mirziyoyev’in ilk döneminde Özbekistan Türk Konseyi’ne üye oldu, Batılı ülkelerle de daha dengeli bir politika gütmeye başladı. Bu süreçte Özbekistan’ın yakınlaştığı bir diğer ülke de İsrail oldu.

Değişen anlayış

25 yıllık Kerimov iktidarında “tarafsızlık” politikasını var gücüyle uygulamaya çalışan Taşkent için birincil tehdit radikal İslamizm ve güneyden tehdit eden terörizmdi. Ülke içerisindeki farklı azınlıkları da kapsayan bir Özbek milliyetçiliği inşa etmeye çalıştı. Bu sebeple Özbekistan, Ankara’nın, uzun bir dönem sirayet edemediği sayılı Orta Asya ülkelerindendi. Bununla beraber Özbekistan, Rusya ve Çin’le ilişkilerinin seyrine önem verdi, Güney Kore’den İsrail’e farklı ülkelerin ekonomik yardımıyla ülkenin kalkınması sağlamaya çalıştı.

Fakat Mirziyoyev’in yönetime gelişiyle Özbekistan’ın özellikle Batı dünyasına yönelik dış açılımı başladı. Denizlere ulaşımı olmayan, kuraklık ve çölleşme tehdidinin ve Afganistan’daki istikrarsızlığın gölgesindeki Özbekistan ABD, Türkiye gibi ülkelerle ilişkilere yeniden ağırlık verirken İsrail de bu dönüşümden payına düşeni aldı.

Fakat Kerimov döneminden miras alınan tarafsızlık politikasının hâlâ sürdüğü söylenebilir. Batı’ya açılımını devam ettirirken, Orta Asya’da Batı, Çin ve Rusya arasındaki güç savaşında da savrulmamaya gayret eden Taşkent, bu sebeple de İsrail için önemli. Nitekim Özbekistan İran, İsrail ve Taliban ile ilişki kurabilen yegâne Müslüman ülke. Son yıllarda faaliyetini artıran İsrailli diplomatlar Özbekistan’da İran, Hamas ve Hizbullah karşıtı yayınlara da ağırlık vermiş durumdalar.

Taşkent ve Tel Aviv ilişkilerinin dayandığı miras

İsrail, Özbekistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biriydi. 1992’de karşılıklı büyükelçilikler açıldı. Dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres 1994, Başbakan Binyamin Netanyahu da 1998’te Özbekistan’ı ziyaret etti. Kerimov’un İsrail’i iadeyi ziyareti ise aynı yıl gerçekleşti.

İsrail, lobileri, diplomatik ve ekonomik aygıtlarıyla Özbekistan’la ilişkilerini ileri bir seviyeye getirdi. Taşkent, bir yandan İsrail’in çıkarlarını uluslararası sahada savunurken diğer yandan denge politikası gereği Filistin ile de irtibat kurmayı ihmal etmedi. Bu denge arayışına rağmen Tel Aviv ve Taşkent’i birleştiren nokta, radikal İslamcılık’a karşı mücadeleydi. 1990’larda Afganistan’dan Orta Asya’ya yayılan cihatçı örgütlere karşı mücadele eden Özbekistan yönetimi ve cumhurbaşkanı bu tutumu nedeniyle “Yahudi” olmakla itham edildi, antisemitist propagandanın hedefi haline getirildi.

İsrail ile ilişkiler bu dönemde iki farklı olay sebebiyle örselendi: 2005 yılında radikal İslamcıların tahrikiyle başlayan ve muhtemel bir renkli devrimin önünü almak isteyen Hükûmet’in sert bir şekilde bastırdığı kanlı Andican olaylarına yönelik Batılı güçlerin sert tepkisine Tel Aviv de destek vermişti. Özbekistan’ın rahatsızlığı, 2009’da Özbek Başbakan Yardımcısının İsrail’de güvenlik aramasından geçirilmesiyle daha da şiddetlendi. Öyle ki dönemin Cumhurbaşkanı Peres, tepkiler üzerine Özbekistan ziyaretini iptal etti. Yine de ekonomik ve ticarî ilişkiler çerçevesini korudu. 2000’li yıllarda durağan seyreden ilişkiler, Taşkent’in 2016 sonrası Batı açılımıyla birlikte yeniden hız kazandı.

Tarihsel bağların önemli halkası: Buhara Yahudileri

İlişkilerin durağanlıktan çıkıp tekrar hız kazanmaya geçmesini kolaylaştıran tarihsel nedenler var. Bunlardan ilki, Azerbaycan ve Kazakistan ile birlikte, Özbekistan’ın, Sovyet Yahudiliğinin önemli merkezlerinden biri olması. Ancak Özbekistan’ın ayrı bir önemi daha var: Kimi tahminlere göre üç bin yıldır, fakat tarihî kayıtlara göre en az 1200 senedir, Doğu Yahudiliğinin önemli bir kolunu oluşturan ve Özbekistan sınırları içinden çıkmış Buhara Yahudileri.

Orta Asya’nın köklü halklarından biri olan ve günümüzde nüfuslarının 250 bine yaklaştığı tahmin edilen Buhara Yahudileri Rusya, ABD ve İsrail’de önemli karar alma mekanizmalarının başında bulunuyor. Ancak Özbekistan’daki mevcudiyetleri de hızla azalıyor; 1970’lerde İsrail’e başlayan göçler, 1990 ve 2000’li yıllardaki antisemist saldırılar Özbekistan’daki Yahudi nüfusunu yüz binden, birkaç bine kadar düşürdü.

Bugün Buhara Yahudilerinin içinde “elmas kralı” olarak anılan Lev Levayev gibi Rusya oligarşisinin önemli isimleri yer alıyor. İsrail’de, ABD ve Rusya’da önemli karar alma mekanizmalarıyla bağları var. Ayrıca Rus dilli bu Yahudi topluluğunun diğer Sovyet Yahudileriyle kurduğu ilişkiler, İsrail’in dış siyasetini de etkiliyor. Nitekim bugün İsrail’in Azerbaycan ve Özbekistan başta olmak üzere eski Sovyet coğrafyasıyla kurduğu ortaklıkların mimarları arasında Finans Bakanı Avigdor Lieberman ve Turizm Bakanı Yoel Razvozov gibi önemli Sovyet kökenli isimler var.

Dünyanın en önemli ve örgütlü Hasidik Yahudi hareketlerinden biri olan Habad’ın Buhara, Semerkand ve Taşkent’teki örgütlerine burada dikkat çekmek lazım. Habad, kurduğu okullar ve dinî teşkilatlarla Sovyet coğrafyasındaki Yahudileri çatısı altında topluyor, eğitiyor ve diasporayı birbirine bağlıyor. Azerbaycan Yahudilerinin ve Bakü – Tel Aviv ilişkilerinin kalbindeki Habad okulları, Orta Asya’da yalnızca Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da bulunuyor. Buhara ve Taşkent de en güçlü olduğu merkezlerden.

İlişkilerin ekonomik ve ticari boyutu

Bugün Taşkent ve Tel Aviv arasındaki toplam ticaret hacmi 50 milyon ABD doları civarında. ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) gibi kuruluşlarla Orta Asya’da işbirliğine giden İsrail’in Özbekistan’daki yatırımları tarım, sulama, tıp ve eczacılık ve bilişim gibi sektörlerde yoğunlaşıyor. İsrail-Asya Ticaret Odası Başkanı Ron Doron’a göre İsrail’in katkı sağlayabileceği başlıca alan ise tarım.

Kuraklık, ülke arazisinin önemli bir kısmını kaplayan çöller ve susuzlukla boğuşan Özbekistan için İsrail’in bu alandaki desteği önemli. Daha 1990’larda başlayan yatırım ve yardımların ardında çöllerle çevrili İsrail’in teknolojik ilerlemesiyle tarımsal alanda kendine yeterli bir ülke haline gelişi yatıyor.

Bugün Özbekistan’da bu alanda varlık gösteren İsrailli kuruluşların da başında İsrail Dışişleri Bakanlığı İşbirliği Ajansı (MASHAV), Netafim şirketi ve eski bir ordu mensubunun kurduğu Watergen şirketi geliyor. Teknoloji ve inovasyon kelimelerini sıkça zikreden İsrailli kuruluş ve firmaların bölgedeki temel amacı, temiz su kaynağı yaratmak ve tarıma elverişli arazileri çoğaltmak. Aynı zamanda USAID ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) gibi kuruluşlarla Aral Gölü’ne hayat vermek gibi projeler gündemde.

Özbekistan’da sağlık alanında alanındaki dış yatırım ve yardımlarda da İsrail ilk sıralarda gelen ülkelerden. Gönüllülük esaslı acil tıbbî yardım örgütü Birleşik Hatzalah ve çocuklara kalp sağlığı hizmeti sağlayan Bir Çocuğun Kalbini Kurtar (SACH) gibi kuruluşların yardımları, eğitim programları ve altyapı yardımları İsrail’in yumuşak gücüne katkıda bulunuyor.

Bununla beraber ikili ilişkilerin henüz gelişmediği nadir alanlardan biri askerî teknoloji. İsrail’in silah devi CAA Industries’in geçtiğimiz yıl Özbekistan Savunma Bakanlığı’yla milyonlarca dolarlık anlaşma imzaladığı bildirilse de anlaşmanın meyveleri henüz olgunlaşmış değil. Fakat İsrail basınında yer alan haberlerde Özbek kolluk kuvveti ve ordusu envanterine hafif silahlarla birlikte AK-Alfa tüfeklerinin gireceği bildiriliyor.

Özbekistan’da kültürel diplomasi ve halkla ilişkiler

İsrail’in Özbekistan siyasetinde önemli bir aktör de 2020 yılında İsrail’in hem Duşanbe hem de Taşkent Büyükelçisi koltuğuna oturan Zehavit Ben-Hillel. Sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanan İsrailli Büyükelçi’nin Özbek mevkidaşı Feruza Mahmudova. Mahmudova, Özbekistan’ın ilk kadın büyükelçisi olarak 2020’de Tel Aviv Büyükelçiliğine atandığında, bu gelişme tarihî bir olay olarak kutlanmıştı. İki kadın büyükelçinin ortaklaşa imza attığı projeler, Ben-Hillel’in görevli olduğu ülkede kadın haklarını sürekli gündeme getirmesiyle de önem kazanıyor. Özbekistan’da kız çocuklarına yönelik projelerde İsrail Büyükelçiliğinin de payı var.

Bundan başka, Kudüs Yahudi Halkı Tarihi Merkezi Arşivi ile Özbekistan Arşivi (O’zarxiv) arasındaki anlaşmalardan İsrail-Özbekistan üniversiteleri arasındaki işbirliğine, Özbek sinemasının desteklenmesinden karşılıklı öğrenci ve akademisyen değişimine kültürel sahada ilişkiler geliştiriliyor. Özbek halkının görüşleri bir yana, Taşkent’in merkezindeki Emir Timur Meydanı’nda İsrail’in bağımsızlık gününde İsrail bayrağı yansıtılması, İslam dünyasının tarihî merkezlerinden sayılan bir ülkenin Tel Aviv’e bakışı ve desteğini ortaya koyuyor.

İsrail’in Özbekistan’daki önemli icraatlarından biri de ülkedeki Buhara cemaatine yönelik eylemleri kapsıyor. Büyükelçilik, ülkedeki Yahudi çocuklara kitap ve kaynak desteğinden yardıma muhtaç Yahudi ailelere erzak sağlanmasına pek çok konuda faal. Büyükelçi’nin ve makamının rolü, 2020 itibariyle artan sosyal medya faaliyeti Azerbaycan’daki İsrail Büyükelçisi George Deek’i hatırlatıyor. Halkla ilişkilerin sadece sosyal medya veya yalnızca sokakla sınırlı kalmadığı bir metot uyguluyor İsrailli diplomatlar.

İlişkilerin sınırı var mı?

Bütün bu çabaya rağmen yine de İsrailli gazeteci Dean Shmuel Elmas, Özbekistan-İsrail ilişkilerinin Azerbaycan-İsrail ilişkileri kadar gelişmeyeceğini düşünüyor. Özbekistan’ın “Rus yanlısı” ve İsrail’in aksine “eleştirel yaklaşım ve açık fikirliliğe” sahip olmadığını söyleyen Elmas, Taşkent ile ilişkilerin potansiyelinin oldukça sınırlı kalacağını iddia ediyor. Ülkenin ekonomik gelişiminin altını çizen gazeteci, buna diplomatik, sosyal ve siyasî ilerlemenin de eşlik etmesinin şart olduğunu ifade ediyor.

İki ülkenin ilişkilerinin sınırları Elmas’ın iddia ettiği gibi dar mı? Bu ilişki ne kadar ilerleyebilir? Özbekistan, çevresindeki bölgesel güçlere alternatif ararken ülke içindeki reformları ve hoşgörü politikasını nereye dek sürdürebilir? Bunun cevabı zamanla anlaşılacak. Fakat kesin olan bir şey var ki, Özbekistan elitinin ve yöneticilerinin gözünde İsrail ile ilişkiler hayatî öneme sahip. Taşkent’in önceki dönemden miras insan hakları ve demokrasi siciline rağmen Batı’yla yakınlaşma politikasında İsrail önemli bir rol oynayabilir. Nitekim eski Dışişleri Bakanı Sadık Safayev’e göre İsrail’le Özbekistan arasında “kalpten kalbe diplomasi” söz konusu. The Jerusalem Post’a konuşan Safayev, “Özbek kültürünü, Özbekistan Yahudilerinin katkısını olmadan düşünemiyorum” diyor.[efn_note]https://www.jpost.com/israel-news/from-tehran-to-jerusalem-uzbekistan-bridges-israeli-muslim-divide-683421[/efn_note] Özbekistan ekonomisi ve diplomasisi de aynı yoldan ilerliyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 23 Kasım 2021’de yayımlanmıştır.

Oğul Tuna
Oğul Tuna
Oğul Tuna - Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu Oğul Tuna Master diplomasını Fransa’da Lille Siyasal Çalışmalar Enstitüsü’nden (Sciences Po Lille) almıştır.. Kaliforniya Üniversitesi, Irvine’da (UCI) Tarih bölümünde doktora yapan Tuna, siyasî tarih ve karşılaştırmalı siyaset çalışmakta ve Türkiye, İran ve Rusya üzerine yoğunlaşmaktadır.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x