“Manga” manga olalı böyle sevilmedi!

Eskiden “ev eğlence”siydi. Şimdi 20 milyar dolarlık ticari büyüklüğe sahip. Hediyelik eşya dükkânlarında özel reyonları, festivalleri ve devasa bir oyuncak sektörü var. Japonya anime ve mangalarla kültür ihraç ediyor adeta. Manga dünyasını Ümit Kireççi yazdı.

Sessiz ve derinden giderek satış rekorları kıran Japon çizgi roman ekolü “manga” ülkemizde de giderek yaygınlaşıyor. Bu ilgi birdenbire olmadı elbette… Sürecin uzun bir mazisi var.

Manga, çizgi romanın Uzakdoğu Asya’da ortaya çıkan bir ekolü… Temel olarak çizgi romanın tüm anlatım olanaklarını kullanır ve çizgi roman sanatının formu üzerine inşa eder. Bu nedenle fanatik okurlarının “manga, çizgi roman değildir” itirazlarını duyarsanız -ki sık sık duyacaksınız- itibar etmeyiniz.

Manga okurları, çizgi roman anlamında kullanılan ABD menşeili “comics” kavramını temel alıyorlar. Bizde ise çizgi roman “üst başlık” olup, bir sanat dalını tanımlamak gerektiğinde manga, comics, fumetti (İtalya), frankofon / bande dessinée (Fransız-Belçika) kavramları kullanılır.

Manganın tarihçesine baktığımızda, sanılanın aksine, binlerce yıllık yolculuğa çıkmamız gerekmiyor. Ortaya çıkışı ve popüler olması, üç aşağı beş yukarı 70 yıl öncesine dayanır. Ama elbette “manga” kavramının ortaya çıkışı çok daha eskilere…

Manga, “man” (istemsi) ve “ga” (resim)[efn_note]Gravett, Paul, Manga, sayfa 9, Çev. Hüseyin Can Erkin, Plan B, 2004, İstanbul[/efn_note] sözcüklerinin bir araya gelmesinden oluşur. Ressam Hokusai’nin 1814 yılında kendi eskiz defteri için kullandığı bu kavram, zaman içinde yaygınlaşmış, bugünkü karşılığını bulmuştur.

Manga – Kültürel bir direniş!

II. Dünya Savaşı yenilgisinin ardından toparlanma sürecine giren Japon halkı, modern çizgi romanlarla ilk kez 1940’lı yılların ikinci yarısında tanışır. Çocuklarla gençlerin ilgisini çeken bu sanat dalı çok çabuk benimsenir ve kopyalanır, taklit edilir. Ancak hemen not düşmekte fayda var, Mehmet Korkut Öztekin “Bir Kültürel Direniş Aracı Olarak Japon Grafik Romanı (Manga)’nın İncelenmesi” adlı sanatta yeterlilik tezinde, Japon toplumunun körü körüne bir taklide gitmek yerine, geleneklerine ve tarihine bağlı kalarak özüne döndüğünü, mangayı kültürel bir direniş aracı olarak kullandığına işaret eder. Bir bakıma bunun yeni bir ulusal kimliğin yaratılması, yaygınlaştırılması ve anlaşılmasını sağlama yolu olduğu söylenebilir.[efn_note]Öztekin, Mehmet Kokut, Bir Kültürel Direnis Aracı Olarak Japon Grafik Romanı (Manga)’nın incelenmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, 2008, İzmir[/efn_note]

Başlarda renkli comics kâğıdı ve boyutu örnek alınırken, zamanla siyah-beyaz, farklı boyut ve ucuz kâğıt kullanımı tercih edilir. Böylece de günümüze kadar gelen format ortaya çıkmış olur.

Türler konusunda manga ekolü Batı çizgi roman örneklerinden farklı bir yol izler. Batı ekolleri çizgi roman türlerini sadece içeriklerine göre ayırırken (korku, fantezi, macera, mizah vs.), manga türleri çoğunlukla “okur hedef kitlesine” göre ayırır.

Osamu Tezuka: Manganın yaratıcısı

Manga ekolünün ilk eserlerini ortaya çıkaran o değildir şüphesiz, ancak Osamu Tezuka mangaya kattıklarıyla ve başardıklarıyla “god of manga” (manganın yaratıcısı) olarak anılmayı hak eder. Bugün oluşan manga kalıbı ve anlatı geleneğini yaratan kişidir o…

1946-1989 yılları arasında eserler üreten ve son nefesine kadar daha çok çizmeyi arzuladığını dile getiren sanatçı, eğlence ve macera konularının yanı sıra sosyal konuları da mangaya taşıyarak, içeriğe yeni bir boyut getirir. Daha sonra sinematografik anlatımı kâğıda aktaran sanatçı, olayları sözlerle aktarmak yerine sözsüz karelerle aktarmayı tercih edip, uzun, dinamik, efekti bol bir anlatımı manganın unsuru haline getirir.

Gözlerin anlatıdaki önemini fark eden sanatçı 1963 senesinde Walt Disney karakterleriyle Betty Boop’un[efn_note]Betty Boop Avusturya kökenli Max tarafından Hollywood yıldızlarını taşlayan ve erotizm simgesi kurgusal karakter. İri gözlü, uzun kirpikli, dolgun dudaklı ve mini etekli Betty Boop, erotizm yüklü Hollywood yıldızlarının bir karikatürü…[/efn_note] göz yapılarına öykünerek bugün halen yadırganan iri gözleri ilk kez kullanan kişi olur. Gazete ve dergilerden manga okuyan çocuklara Shin takarajima (Yeni Define Adası) adlı eserini sunarak onların ilk defa bir mangayı, 200 sayfalık bir kitaptan okumasını sağlar. Janguru Taitei (Beyaz Aslan Kimba), Tetsuwan Atomu (Astro Boy) ve Ribon no Kishi (Şövalye Prenses) okurlarını bambaşka dünyalara taşıyan, onlara ilham veren, onlarca yetenekli gencin manga sanatçısı olmasını sağlayan, dünyaya yeni bir anlatım tarzının varlığını gösteren en önemli eserler olur.[efn_note]Sekendiz, Ahmet Ziya, Manga’Nın Tarihsel Gelişimi ve Yaratım Süreci, Tezuka’dan Miyazaki’ye Anime ve Manga, sayfa 28-29, Japon Yayınları, 2017, Antalya[/efn_note]

1962 yılında sınırlı animasyon (Limited Animation) tekniğini keşfederek hızlı ve maliyeti düşük çizgi film üretimini başarır. Bu tekniği yaygınlaştırarak Japonya’nın canlandırma sineması alanında söz sahibi olabilmesinin yolunu açar.

Anime ve dünya pazarı

Japonlar, canlandırma sinemasına “anime” adını verir. Ancak nasıl ki “katana” hafızamıza “Japon kılıcı” olarak kazındıysa, “anime” de Japon çizgi filmi olarak belleğimizde yerini alır.

İlk kez propaganda amaçlı olarak 1911 yılında çizilen animelerin bağımsız olarak üretilmesi, ancak 50’li yıllarda mümkün olur. Walt Disney etkisinin çok yoğun olarak görüldüğü o dönem animeleri, daha sonraları uyarlanan manga ruhuna sadık kalarak özgün bir forma dönüşür.

Anime ve manganın dünya pazarına açılması 80’li yıllarda gerçekleşir. Başta Walt Disney olmak üzere George Lucas’la Steven Spielberg animenin Batı’ya açılmasında ve dağıtılmasında öncülük ederler. Hayao Miyazaki ve Ghibli Studios bu işte devrim niteliğinde adımlar atarlar. Böylece melodramatik aşk üçgenleri, dev robotlar, biyonik çocuklar, uzay savaşçıları spor animeleri özellikle televizyon aracılığıyla evlere girerken, hatta Batı sanatını etkilemeye başlarken oluşturduğu dev pazar bir yana, kendine özel bir hayran kitlesi yaratmayı da başarır.

Manganın ekonomik boyutu

Jennifer Prough, animeyle manganın dünya ticaretinde ve kamuoyu nezdinde attığı büyük adımı “Marketing Japan: Manga as Japan’s New Ambassador”[efn_note]Prough, Jennifer, Marketing Japan: Manga as Japan’s New Ambassador, ASIANetwork Exchange, 2010[/efn_note] olarak tanımlar. Haklıdır da… Anime ve manga günümüzde Japonya’nın ticaretine katkı sağlar. Üstelik bununla kalmaz, Güney Kore’yle (manhwa) Çin’e (manhua) de yol gösterir, onları da bu pazardan rol sahibi yapar.

The All Japan Magazine and Book Publisher’s and Editor’s Association’ın (AJPEA) 2021 verilerine bakarsak, manga pazarı önceki yıla kıyasla % 23 büyüyerek toplamda 612 milyar 6 milyon Yen’e ulaştığını görürüz.[efn_note]https://www.ajpea.or.jp/[/efn_note]

Dolar bazındaysa anime pazarının 2020 yılı hacmi dünya ölçeğinde 24 milyar 23 milyon dolar seviyesindedir. Bu miktarın, 2027 yılında 43 milyar 73 milyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.[efn_note]At 8.8% CAGR, Anime Market Size to hit USD 43.73 Billion by 2027, says Brandessence Market Research, https://www.prnewswire.com/news-releases/at-8-8-cagr-anime-market-size-to-hit-usd-43-73-billion-by-2027–says-brandessence-market-research-301228879.html#:~:text=16%2C%202021%20%2FPRNewswire%2F%20%2D%2D,the%20growth%20of%20Anime%20Market.[/efn_note] Söz konusu artışın arkasında salgın süresince evinde oturmak zorunda kalan insanların okumaya/izlemeye yönelmesi ve Netflix gibi ağların dağıtımdaki başarısının etkin olduğu düşünülüyor.

Otaku kültürü ve Cosplay çılgınlığı

“Otaku” kültürü, anime ve manga eserlerinin başı çektiği Japon yaratıcılığı hayranlığına verilen isimdir. İçe kapanık ve daha çok ilgi alanıyla meşgul kişilerin oluşturduğu geniş bir kitleyi tanımlamak için kullanılır. Dünyayı saran bu hayranlık, elbette çeşitli aksesuarla, figürle, oyuncakla, elektronik ürünlerle, bilgisayar oyunlarıyla beslenir. Hobi mağazalarında ve sıradan kırtasiye ve oyuncak dükkânlarında satılır. Ve bu “iş”in cenneti, Tokyo’da yer alan meşhur Akihabara Caddesi’dir. Cadde üzerindeki hemen her dükkân manga ve animenin yan ürünleriyle dolup taşar. Nakano Broadway Pasajı da ünlü dükkân Mandrake’yle bu sektöre aynı şekilde hizmet verir.

ABD’de 1939 yılında başlayan “cosplay” çılgınlığı, Japonya’ya ancak 1984 yılında ulaşır. Hayranı olunan kahramanın kostümüne bürünmek ve comics/manga festivali veya fuarına katılmak olarak özetleyebileceğimiz bu çılgınlıkta esas olan kostümü kişinin kendisinin hazırlamasıdır. Buna karşın hazır veya sipariş kostümler de bu süreçte kullanılır. İşin özü “rol canlandırma”ktır ve son yıllarda özel günlere büyük özenle hazırlanan hayranlar, hemen her etkinliği görsel bir şölene dönüştürürler.

Otaku kültürünün yansımaları sanılandan büyüktür. Dünyanın her yanında Japonca öğrenmek isteyen gençler ortaya çıkarken Japon kültürü popüler bir uzmanlık alanına ve bir yaşam biçimine dönüşür.

Türkiye’de anime – manga

Animenin ülkemize girişi yeni değildir. Kaptan Tsubasa, Ay Savaşçıları, Voltron, Robotech, Şeker Kız Kendi, Doreamon, Ariel, Dragonball, Heidi gibi çizgi filmleri uzun yıllar (ve halen) yayınlayan televizyon kanalları, belli bir alışkanlık yaratmıştı zaten… Yani yabancısı değildik animenin. Ama manga ve onun kültürüyle tanışmamızın tarihi yakındır. Ki bu noktada, bir şehir efsanesini yıkarak devam edelim: Ülkemiz yayıncıları,  “Baskı sayımızın az olacağını duydukları için telif vermiyorlar, yoksa biz başvurumuzu yaptık” bahanesinin arkasına saklandılar yıllarca… Ancak bunun hakikat olmadığı anlaşıldı. Yakın zamana kadar hiç başvuru yapılmamış Japon yayıncılarına. Kaldı ki, bugün manganın ülkemizde yayınlanmasının başlıca sebebi, başvuru değildir.

Japon yayıncılar araştırma yapmış, yayıncı belirlemiş ve Türkiye’ye gelerek, “Eserlerimizi basmak ister misiniz?” diye sormuşlar. Olumlu yanıt alınca da manga yayını başlamış. Ve kısa sürede, bizde alt kültürün alt kültürü olarak görülen manga, çizgi roman dünyasının en çok satanı olmuş.

Ama bu, “yabancı hayranlığı” olarak adlandırabileceğimiz bir alışkanlık yüzünden olsa gerek. Zira Türk sanatçıların elinden çıkan ve bin bir zahmetle üretilen mangalar alıcı bulamıyor. Büyük yayıncılarsa yeteneklere kucak açmıyor.

Bu arada internet üzerinden ücretsiz okunan manganın parayla satılması başta oldukça tepki çekmiş de olsa bu sorun büyük ölçüde aşılmış, manga okuru artarken kemikleşmiş internet okuru da yayınlara maddi destek verme yolunu seçmiş.

En etkin manga karakterleri

Her zaman sorulur bana, “Tüm zamanların en etkin anime/manga karakteri kimlerdir?” diye… Onu da bu arada söyleyeyim: Bence Naruto… İçindeki karanlıkla mücadele ederken hayata tutunan bir kahraman olduğu için Naruto! Onu Saitama izler. Tek yumrukla her kavgayı kazanan bir adam nasıl sevilmez? Sonra Monkey D. Luffy gelir. Hayallerini kovalayan çılgın genç yani… Superman’le eğlenceli Maymun Tanrı efsanesinin karışımı Son Goku mesela harikadır. Sonuncu elbette Pikachu… Tek sözcük kullanarak dünyaya sevgi dağıtan pofuduk bir yaratık.

İçinden çıkmak istemeyeceğiniz bir deniz

Manga, Batılı örneklerinde olduğu gibi yazarla çizerin (kaligrafistin, renkçinin, çinicinin) iş birliğinden çok, tek kişinin yaratısı olarak üretilir. Bu süreçte en büyük destekçisi ve yardımcısı editörü olur. Bu üretim modelinde manga diğer ekollerin aksine, daha bireysel bir sanat yapıtı olarak görülür.

Bununla birlikte her kare kendi içinde bütünlüğü olan anlık bir resim olarak ele alınır. Birbirini takip ederek hikâyeyi tamamlayan kareleme sisteminde karizmatik bir karakter bir karede aniden üzüntüsünden burnu akan karikatürize birine dönüşebilir örneğin. Ya da utandığında minik bir bebeğe dönüşerek ağlayabilir.

Japon anlatısı ve yapısı, Batı’nın alıştığı anlatı tekniklerine uymazken, en sert sahneleri ve konuları büyük bir yalınlıkla ele alabilir. Mangayla ilk kez karşılaşan biri bu nedenlerden ötürü son derece rahatsız olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki farklı kültürler dünyaya farklı bakış açıları sunar, onlarla tanışan bireyler ufuklarını geliştirebilir, dünyaya başka bir pencereden bakmayı başarır.

Sözün özü: yukarıda anlattıklarımı ve yer olmadığından yazamadığım binlerce bilgiyi, eseri ve sanatçıyı unutun, zihninizi boşaltın, elinize bir manga alın veya tuşa basık ekrandaki animeyi başlatın; göreceksiniz, animeyle manga çok sıcak ve sevecendir, boyu da geçmiyordur, içine dalıp çıkmak istemeyeceksiniz.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 12 Mayıs 2021’de yayımlanmıştır.

Ümit Kireççi
Ümit Kireççi
Ümit Kireççi - 1972 Almanya doğumlu araştırmacı, yazar, oyuncu, sanat eğitmeni… Amatör tiyatro çalışmalarına memleketi İskenderun’da başladı. 1992 yılında kurduğu tiyatro topluluğu Lila Düşler Tiyatrosu’yla çocuklar için oyunlar yazıp, yönetip, sergilemekte. FMV Işık Okulları’nda Yaratıcı Drama Usta Öğreticiliği yapıyor. 2005 yılında Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölümü Dramatik Yazarlık Ana Sanat Dalı’ndan “Çizgi Roman Senaryosu” teziyle mezun oldu. 2018 yılında İstanbul Üniversitesi Çeviribilim Bölümü’nde “Çizgi Romanda Çeviri” başlıklı teziyle mastırını tamamladı. Üniversitelerle ortak çizgi roman projeleri sürdürmesinin yanı sıra gazete, dergi, internet ve televizyon kanallarında çizgi roman içerikli yazılar kaleme almakta. Önce Yazı Sonra Çizgi - Çizgi Roman Senaryosu, Kelebek, Bir başka Dünyanın Efsanesi (çizgi roman), Palyaço Pan, Açılsın Perdeler kitaplarını yazdı. 2008 yılından bu yana Çizgi Roman Okurları Platformu (ÇROP) yöneticiliği ve haberciliği görevini sürdürüyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

“Manga” manga olalı böyle sevilmedi!

Eskiden “ev eğlence”siydi. Şimdi 20 milyar dolarlık ticari büyüklüğe sahip. Hediyelik eşya dükkânlarında özel reyonları, festivalleri ve devasa bir oyuncak sektörü var. Japonya anime ve mangalarla kültür ihraç ediyor adeta. Manga dünyasını Ümit Kireççi yazdı.

Sessiz ve derinden giderek satış rekorları kıran Japon çizgi roman ekolü “manga” ülkemizde de giderek yaygınlaşıyor. Bu ilgi birdenbire olmadı elbette… Sürecin uzun bir mazisi var.

Manga, çizgi romanın Uzakdoğu Asya’da ortaya çıkan bir ekolü… Temel olarak çizgi romanın tüm anlatım olanaklarını kullanır ve çizgi roman sanatının formu üzerine inşa eder. Bu nedenle fanatik okurlarının “manga, çizgi roman değildir” itirazlarını duyarsanız -ki sık sık duyacaksınız- itibar etmeyiniz.

Manga okurları, çizgi roman anlamında kullanılan ABD menşeili “comics” kavramını temel alıyorlar. Bizde ise çizgi roman “üst başlık” olup, bir sanat dalını tanımlamak gerektiğinde manga, comics, fumetti (İtalya), frankofon / bande dessinée (Fransız-Belçika) kavramları kullanılır.

Manganın tarihçesine baktığımızda, sanılanın aksine, binlerce yıllık yolculuğa çıkmamız gerekmiyor. Ortaya çıkışı ve popüler olması, üç aşağı beş yukarı 70 yıl öncesine dayanır. Ama elbette “manga” kavramının ortaya çıkışı çok daha eskilere…

Manga, “man” (istemsi) ve “ga” (resim)[efn_note]Gravett, Paul, Manga, sayfa 9, Çev. Hüseyin Can Erkin, Plan B, 2004, İstanbul[/efn_note] sözcüklerinin bir araya gelmesinden oluşur. Ressam Hokusai’nin 1814 yılında kendi eskiz defteri için kullandığı bu kavram, zaman içinde yaygınlaşmış, bugünkü karşılığını bulmuştur.

Manga – Kültürel bir direniş!

II. Dünya Savaşı yenilgisinin ardından toparlanma sürecine giren Japon halkı, modern çizgi romanlarla ilk kez 1940’lı yılların ikinci yarısında tanışır. Çocuklarla gençlerin ilgisini çeken bu sanat dalı çok çabuk benimsenir ve kopyalanır, taklit edilir. Ancak hemen not düşmekte fayda var, Mehmet Korkut Öztekin “Bir Kültürel Direniş Aracı Olarak Japon Grafik Romanı (Manga)’nın İncelenmesi” adlı sanatta yeterlilik tezinde, Japon toplumunun körü körüne bir taklide gitmek yerine, geleneklerine ve tarihine bağlı kalarak özüne döndüğünü, mangayı kültürel bir direniş aracı olarak kullandığına işaret eder. Bir bakıma bunun yeni bir ulusal kimliğin yaratılması, yaygınlaştırılması ve anlaşılmasını sağlama yolu olduğu söylenebilir.[efn_note]Öztekin, Mehmet Kokut, Bir Kültürel Direnis Aracı Olarak Japon Grafik Romanı (Manga)’nın incelenmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, 2008, İzmir[/efn_note]

Başlarda renkli comics kâğıdı ve boyutu örnek alınırken, zamanla siyah-beyaz, farklı boyut ve ucuz kâğıt kullanımı tercih edilir. Böylece de günümüze kadar gelen format ortaya çıkmış olur.

Türler konusunda manga ekolü Batı çizgi roman örneklerinden farklı bir yol izler. Batı ekolleri çizgi roman türlerini sadece içeriklerine göre ayırırken (korku, fantezi, macera, mizah vs.), manga türleri çoğunlukla “okur hedef kitlesine” göre ayırır.

Osamu Tezuka: Manganın yaratıcısı

Manga ekolünün ilk eserlerini ortaya çıkaran o değildir şüphesiz, ancak Osamu Tezuka mangaya kattıklarıyla ve başardıklarıyla “god of manga” (manganın yaratıcısı) olarak anılmayı hak eder. Bugün oluşan manga kalıbı ve anlatı geleneğini yaratan kişidir o…

1946-1989 yılları arasında eserler üreten ve son nefesine kadar daha çok çizmeyi arzuladığını dile getiren sanatçı, eğlence ve macera konularının yanı sıra sosyal konuları da mangaya taşıyarak, içeriğe yeni bir boyut getirir. Daha sonra sinematografik anlatımı kâğıda aktaran sanatçı, olayları sözlerle aktarmak yerine sözsüz karelerle aktarmayı tercih edip, uzun, dinamik, efekti bol bir anlatımı manganın unsuru haline getirir.

Gözlerin anlatıdaki önemini fark eden sanatçı 1963 senesinde Walt Disney karakterleriyle Betty Boop’un[efn_note]Betty Boop Avusturya kökenli Max tarafından Hollywood yıldızlarını taşlayan ve erotizm simgesi kurgusal karakter. İri gözlü, uzun kirpikli, dolgun dudaklı ve mini etekli Betty Boop, erotizm yüklü Hollywood yıldızlarının bir karikatürü…[/efn_note] göz yapılarına öykünerek bugün halen yadırganan iri gözleri ilk kez kullanan kişi olur. Gazete ve dergilerden manga okuyan çocuklara Shin takarajima (Yeni Define Adası) adlı eserini sunarak onların ilk defa bir mangayı, 200 sayfalık bir kitaptan okumasını sağlar. Janguru Taitei (Beyaz Aslan Kimba), Tetsuwan Atomu (Astro Boy) ve Ribon no Kishi (Şövalye Prenses) okurlarını bambaşka dünyalara taşıyan, onlara ilham veren, onlarca yetenekli gencin manga sanatçısı olmasını sağlayan, dünyaya yeni bir anlatım tarzının varlığını gösteren en önemli eserler olur.[efn_note]Sekendiz, Ahmet Ziya, Manga’Nın Tarihsel Gelişimi ve Yaratım Süreci, Tezuka’dan Miyazaki’ye Anime ve Manga, sayfa 28-29, Japon Yayınları, 2017, Antalya[/efn_note]

1962 yılında sınırlı animasyon (Limited Animation) tekniğini keşfederek hızlı ve maliyeti düşük çizgi film üretimini başarır. Bu tekniği yaygınlaştırarak Japonya’nın canlandırma sineması alanında söz sahibi olabilmesinin yolunu açar.

Anime ve dünya pazarı

Japonlar, canlandırma sinemasına “anime” adını verir. Ancak nasıl ki “katana” hafızamıza “Japon kılıcı” olarak kazındıysa, “anime” de Japon çizgi filmi olarak belleğimizde yerini alır.

İlk kez propaganda amaçlı olarak 1911 yılında çizilen animelerin bağımsız olarak üretilmesi, ancak 50’li yıllarda mümkün olur. Walt Disney etkisinin çok yoğun olarak görüldüğü o dönem animeleri, daha sonraları uyarlanan manga ruhuna sadık kalarak özgün bir forma dönüşür.

Anime ve manganın dünya pazarına açılması 80’li yıllarda gerçekleşir. Başta Walt Disney olmak üzere George Lucas’la Steven Spielberg animenin Batı’ya açılmasında ve dağıtılmasında öncülük ederler. Hayao Miyazaki ve Ghibli Studios bu işte devrim niteliğinde adımlar atarlar. Böylece melodramatik aşk üçgenleri, dev robotlar, biyonik çocuklar, uzay savaşçıları spor animeleri özellikle televizyon aracılığıyla evlere girerken, hatta Batı sanatını etkilemeye başlarken oluşturduğu dev pazar bir yana, kendine özel bir hayran kitlesi yaratmayı da başarır.

Manganın ekonomik boyutu

Jennifer Prough, animeyle manganın dünya ticaretinde ve kamuoyu nezdinde attığı büyük adımı “Marketing Japan: Manga as Japan’s New Ambassador”[efn_note]Prough, Jennifer, Marketing Japan: Manga as Japan’s New Ambassador, ASIANetwork Exchange, 2010[/efn_note] olarak tanımlar. Haklıdır da… Anime ve manga günümüzde Japonya’nın ticaretine katkı sağlar. Üstelik bununla kalmaz, Güney Kore’yle (manhwa) Çin’e (manhua) de yol gösterir, onları da bu pazardan rol sahibi yapar.

The All Japan Magazine and Book Publisher’s and Editor’s Association’ın (AJPEA) 2021 verilerine bakarsak, manga pazarı önceki yıla kıyasla % 23 büyüyerek toplamda 612 milyar 6 milyon Yen’e ulaştığını görürüz.[efn_note]https://www.ajpea.or.jp/[/efn_note]

Dolar bazındaysa anime pazarının 2020 yılı hacmi dünya ölçeğinde 24 milyar 23 milyon dolar seviyesindedir. Bu miktarın, 2027 yılında 43 milyar 73 milyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.[efn_note]At 8.8% CAGR, Anime Market Size to hit USD 43.73 Billion by 2027, says Brandessence Market Research, https://www.prnewswire.com/news-releases/at-8-8-cagr-anime-market-size-to-hit-usd-43-73-billion-by-2027–says-brandessence-market-research-301228879.html#:~:text=16%2C%202021%20%2FPRNewswire%2F%20%2D%2D,the%20growth%20of%20Anime%20Market.[/efn_note] Söz konusu artışın arkasında salgın süresince evinde oturmak zorunda kalan insanların okumaya/izlemeye yönelmesi ve Netflix gibi ağların dağıtımdaki başarısının etkin olduğu düşünülüyor.

Otaku kültürü ve Cosplay çılgınlığı

“Otaku” kültürü, anime ve manga eserlerinin başı çektiği Japon yaratıcılığı hayranlığına verilen isimdir. İçe kapanık ve daha çok ilgi alanıyla meşgul kişilerin oluşturduğu geniş bir kitleyi tanımlamak için kullanılır. Dünyayı saran bu hayranlık, elbette çeşitli aksesuarla, figürle, oyuncakla, elektronik ürünlerle, bilgisayar oyunlarıyla beslenir. Hobi mağazalarında ve sıradan kırtasiye ve oyuncak dükkânlarında satılır. Ve bu “iş”in cenneti, Tokyo’da yer alan meşhur Akihabara Caddesi’dir. Cadde üzerindeki hemen her dükkân manga ve animenin yan ürünleriyle dolup taşar. Nakano Broadway Pasajı da ünlü dükkân Mandrake’yle bu sektöre aynı şekilde hizmet verir.

ABD’de 1939 yılında başlayan “cosplay” çılgınlığı, Japonya’ya ancak 1984 yılında ulaşır. Hayranı olunan kahramanın kostümüne bürünmek ve comics/manga festivali veya fuarına katılmak olarak özetleyebileceğimiz bu çılgınlıkta esas olan kostümü kişinin kendisinin hazırlamasıdır. Buna karşın hazır veya sipariş kostümler de bu süreçte kullanılır. İşin özü “rol canlandırma”ktır ve son yıllarda özel günlere büyük özenle hazırlanan hayranlar, hemen her etkinliği görsel bir şölene dönüştürürler.

Otaku kültürünün yansımaları sanılandan büyüktür. Dünyanın her yanında Japonca öğrenmek isteyen gençler ortaya çıkarken Japon kültürü popüler bir uzmanlık alanına ve bir yaşam biçimine dönüşür.

Türkiye’de anime – manga

Animenin ülkemize girişi yeni değildir. Kaptan Tsubasa, Ay Savaşçıları, Voltron, Robotech, Şeker Kız Kendi, Doreamon, Ariel, Dragonball, Heidi gibi çizgi filmleri uzun yıllar (ve halen) yayınlayan televizyon kanalları, belli bir alışkanlık yaratmıştı zaten… Yani yabancısı değildik animenin. Ama manga ve onun kültürüyle tanışmamızın tarihi yakındır. Ki bu noktada, bir şehir efsanesini yıkarak devam edelim: Ülkemiz yayıncıları,  “Baskı sayımızın az olacağını duydukları için telif vermiyorlar, yoksa biz başvurumuzu yaptık” bahanesinin arkasına saklandılar yıllarca… Ancak bunun hakikat olmadığı anlaşıldı. Yakın zamana kadar hiç başvuru yapılmamış Japon yayıncılarına. Kaldı ki, bugün manganın ülkemizde yayınlanmasının başlıca sebebi, başvuru değildir.

Japon yayıncılar araştırma yapmış, yayıncı belirlemiş ve Türkiye’ye gelerek, “Eserlerimizi basmak ister misiniz?” diye sormuşlar. Olumlu yanıt alınca da manga yayını başlamış. Ve kısa sürede, bizde alt kültürün alt kültürü olarak görülen manga, çizgi roman dünyasının en çok satanı olmuş.

Ama bu, “yabancı hayranlığı” olarak adlandırabileceğimiz bir alışkanlık yüzünden olsa gerek. Zira Türk sanatçıların elinden çıkan ve bin bir zahmetle üretilen mangalar alıcı bulamıyor. Büyük yayıncılarsa yeteneklere kucak açmıyor.

Bu arada internet üzerinden ücretsiz okunan manganın parayla satılması başta oldukça tepki çekmiş de olsa bu sorun büyük ölçüde aşılmış, manga okuru artarken kemikleşmiş internet okuru da yayınlara maddi destek verme yolunu seçmiş.

En etkin manga karakterleri

Her zaman sorulur bana, “Tüm zamanların en etkin anime/manga karakteri kimlerdir?” diye… Onu da bu arada söyleyeyim: Bence Naruto… İçindeki karanlıkla mücadele ederken hayata tutunan bir kahraman olduğu için Naruto! Onu Saitama izler. Tek yumrukla her kavgayı kazanan bir adam nasıl sevilmez? Sonra Monkey D. Luffy gelir. Hayallerini kovalayan çılgın genç yani… Superman’le eğlenceli Maymun Tanrı efsanesinin karışımı Son Goku mesela harikadır. Sonuncu elbette Pikachu… Tek sözcük kullanarak dünyaya sevgi dağıtan pofuduk bir yaratık.

İçinden çıkmak istemeyeceğiniz bir deniz

Manga, Batılı örneklerinde olduğu gibi yazarla çizerin (kaligrafistin, renkçinin, çinicinin) iş birliğinden çok, tek kişinin yaratısı olarak üretilir. Bu süreçte en büyük destekçisi ve yardımcısı editörü olur. Bu üretim modelinde manga diğer ekollerin aksine, daha bireysel bir sanat yapıtı olarak görülür.

Bununla birlikte her kare kendi içinde bütünlüğü olan anlık bir resim olarak ele alınır. Birbirini takip ederek hikâyeyi tamamlayan kareleme sisteminde karizmatik bir karakter bir karede aniden üzüntüsünden burnu akan karikatürize birine dönüşebilir örneğin. Ya da utandığında minik bir bebeğe dönüşerek ağlayabilir.

Japon anlatısı ve yapısı, Batı’nın alıştığı anlatı tekniklerine uymazken, en sert sahneleri ve konuları büyük bir yalınlıkla ele alabilir. Mangayla ilk kez karşılaşan biri bu nedenlerden ötürü son derece rahatsız olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki farklı kültürler dünyaya farklı bakış açıları sunar, onlarla tanışan bireyler ufuklarını geliştirebilir, dünyaya başka bir pencereden bakmayı başarır.

Sözün özü: yukarıda anlattıklarımı ve yer olmadığından yazamadığım binlerce bilgiyi, eseri ve sanatçıyı unutun, zihninizi boşaltın, elinize bir manga alın veya tuşa basık ekrandaki animeyi başlatın; göreceksiniz, animeyle manga çok sıcak ve sevecendir, boyu da geçmiyordur, içine dalıp çıkmak istemeyeceksiniz.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 12 Mayıs 2021’de yayımlanmıştır.

Ümit Kireççi
Ümit Kireççi
Ümit Kireççi - 1972 Almanya doğumlu araştırmacı, yazar, oyuncu, sanat eğitmeni… Amatör tiyatro çalışmalarına memleketi İskenderun’da başladı. 1992 yılında kurduğu tiyatro topluluğu Lila Düşler Tiyatrosu’yla çocuklar için oyunlar yazıp, yönetip, sergilemekte. FMV Işık Okulları’nda Yaratıcı Drama Usta Öğreticiliği yapıyor. 2005 yılında Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölümü Dramatik Yazarlık Ana Sanat Dalı’ndan “Çizgi Roman Senaryosu” teziyle mezun oldu. 2018 yılında İstanbul Üniversitesi Çeviribilim Bölümü’nde “Çizgi Romanda Çeviri” başlıklı teziyle mastırını tamamladı. Üniversitelerle ortak çizgi roman projeleri sürdürmesinin yanı sıra gazete, dergi, internet ve televizyon kanallarında çizgi roman içerikli yazılar kaleme almakta. Önce Yazı Sonra Çizgi - Çizgi Roman Senaryosu, Kelebek, Bir başka Dünyanın Efsanesi (çizgi roman), Palyaço Pan, Açılsın Perdeler kitaplarını yazdı. 2008 yılından bu yana Çizgi Roman Okurları Platformu (ÇROP) yöneticiliği ve haberciliği görevini sürdürüyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x