Dezenfektanlar, deterjanlar, çamaşır suları, ıslak mendiller… Hepimizin hayatının bir parçası haline gelmiş ürünler. Onlar sayesinde ellerimiz, evlerimiz, bulunduğumuz ortamlar daha temiz. Ama göz ardı ettiğimiz bir şey var: Bu ürünlerin yanlış kullanımı vücudumuzu ve çevremizi zehirliyor.
Gündelik yaşamımızda, süreçleri kolaylaştırdığı için farkına bile varmadan kullandığımız kimyasallar, her gün artan dünya nüfusunun; beslenme, barınma giyim-kuşam, sağlıklı yaşam ve korunma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması için vazgeçilmez ürünler olmuş durumda.
Yaşamın temel ihtiyacı olan su ve gıdaların zararlı haşere ve mikroplara karşı korunmasından ev veya sanayi atıklarının geri dönüşümüne kadar her aşamada temizlik için sabun, deterjan vb. kimyasal maddeleri kullanıyoruz. Kokusuyla, görüntüsüyle temiz olduğunu düşündüğümüz ortam veya eşyaların gözle görülmeyen zararlılardan arındırılması veya bu zararlıların etkisiz hale getirilmesi anlamlarına gelen dezenfeksiyon, sterilizasyon ve antiseptik kavramları, sağlık profesyonelleri için bir rutin iken dünyayı kasıp kavuran COVID-19 pandemisi döneminde önem kazanan kavramlar oldu.
Pandemi döneminde can simidi olarak dezenfektan
Pandemi sürecinde yapılan bilimsel çalışmalarda COVID-19 etkeni SARS-CoV2 virüsünün plastik, çelik ve karton gibi sert yüzeylerde saatlerce ve hatta günlerce canlı kalabildiğinin tespiti,1 milyonlarca insan için dehşet verici bir haberdi.
Ardından ABD’de bir yeni doğan yoğun bakım ünitesinde, MRSA olarak isimlendirilen bakteri ile mücadelede agresif yöntemler uygulanmasına rağmen, antiseptik etkili %0,3’lük Triclosan ile müdahale yapılana kadar bu vakalarının önlenemediğinin bildirilmesi2 vb. örnekler adeta dezenfektan ve antiseptikleri bir can simidi konumuna yerleştirdi ve ortak kullanılan temas alanlarında dezenfeksiyonu daha da önemli hale getirdi.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 11 Mart 2020’de küresel pandemi ilan edilmesiyle, enfeksiyonların yayılmasını azaltmak için çeşitli dezenfektanların kullanımını içeren önleyici tedbirlerin alınması, dezenfektanları hayatımızın neredeyse ayrılmaz bir parçası haline getirdi.
Gerek ortam dezenfeksiyonları gerekse el antiseptiklerinin kullanımı maksadıyla birçok ülkede olduğu gibi T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından da yönetmelikler ve kılavuzlar yayınlandı. Toplu yaşam alanlarında “Temizlik, Maske, Mesafe” tekerleme gibi söylenir hale geldi. Ellerin en az 20 saniye süresince su ve sabunla sık yıkanması suretiyle el hijyeninin sağlanabileceği, su ve sabun bulunmadığı durumda, ulaşılana kadar olmak üzere antiseptik ajanların kullanılabileceği ayrıca ortam dezenfeksiyonunda kullanılan maddeler gerek yönergelerde gerekse medya araçlarında anlatıldı ve tartışıldı.
Ancak, bu sırada dillere pelesenk olan kavramlar aslında biraz birbirine karıştı. Risklere geçmeden önce bunlar arasındaki farklara değinmek iyi olabilir. Nesneler üzerindeki mikroorganizmaları öldüren maddelere dezenfektan, bu yüzeylerin enfeksiyon oluşturamayacak hale getirilmesine dezenfeksiyon diyoruz. Dezenfeksiyon işleminin canlı dokular üzerinde uygulanan ve yüzeysel olarak mikroorganizmaların öldürülmesini sağlayan işleme antisepsi denir. Herhangi bir cisimde bulunan tüm mikroorganizmaların her türlü formlarından tamamen temizlenmesi anlamına gelen ve özellikle cerrahi aletlerin temizliği için kullanılan kavram ise sterilizasyondur.
Temizlik için uyguladığımız kimyasallar bize nasıl zarar veriyor?
Hemen herkesin görsel medya araçlarında pek çok kez denk geldiği üzere; dezenfeksiyon işlemi uygulayıcıları, işlem esnasında tulum, bone, maske, siperlik, eldiven vb. koruyucu donanımlar kullanmak suretiyle, uyguladıkları kimyasala karşı kendilerini koruma altına alırlar. Bunun nedeni, bu tür maddelere maruziyetin en aza indirilmesinin sağlık açısından son derece önemli olmasıdır.
Dezenfeksiyon amacıyla kullanılan ürünler çok ciddi kimyasallar barındırırlar. Bunların insan sağlığına ciddi zararları vardır.
En basitinden, ellerde oluşan tahriş, iltihaplanma ve yanma gibi semptomlar bu tür kimyasallar için tanımlanan en yaygın cilt reaksiyonlarıdır.
Vücudumuzun en büyük organı olan cildimizin koruyucu bariyer olma işlevi, kimyasal etken ile bozulur. Bu durum da bu maddelerin daha derin cilt katmanlarına hatta sistemik dolaşıma katılıp hücreler arası dengeyi bozarak, doku ve organlarımızda ciddi zararlar oluşturmasına neden olabilir.
Dezenfektanların doğrudan cilde uygulanmasa da veya uygulama esnasında maske-eldiven vb. koruyucu tedbirler alınarak maruziyet önlenmeye çalışılsa da rastgele kullanmaları, özellikle yaşadığımız pandemi sürecinde deneyimlediğimiz üzere uygulamanın günlük rutin haline gelmesi nedeniyle; dezenfekte edilen yüzeylerde kalan kimyasal artıklara temas edilmesi dahi olumsuz sağlık etkilenmelerine neden olabilir.
Günlük hayatımızda hijyen için kullandığımız alkol bazlı antiseptikler, üç tabakadan oluşan derimizin, dış etkenlere karşı koruyucu görevi üstlenen en üst tabakası olan Epidermis’e nüfus ederek sistemik dolaşıma geçebilirler. Eline geçirdiği her şeyi ağzına götürerek öğrenen bir bebeğin ailesi, tamamen iyi niyetle bebeğe ait tüm eşya ve oyuncakları dezenfekte ettiğinde aslında dezenfektanların doğrudan ağızdan alınmasına sebep olabilir. Bu durumda en basitinden hücresel hasarlar ile tahrişler gelişecektir.
Ayrıca, doğru kullanımı ile ABD’deki yeni doğan yoğun bakım ünitesini bakteriyel kirlilikten kurtaran Triklosan üzerinden değerlendirirsek; hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda, Triklosan maruziyetinin östrojen hormonu üzerine olumsuz etkilerinin bulunduğu, ayrıca bağırsak sisteminde inflamasyon’u tetikleyerek kolit’e (bağırsak iltihabı) neden olduğu, buna bağlı olarak kolon kanserine yol açabileceği değerlendiriliyor.34
Ölüme götüren temizlik karışımı
Bir de daha iyi temizler düşüncesiyle dezenfektanları karıştırarak uygulama alışkanlıkları vardır. Bu alışkanlıklar çok acı sonuçlara yol açabilir. Yakın zamanda incelemesi yapılan bir olay yeri raporu; akşama nişan merasiminin yapılacağı konutta, ev sahibi annenin temizlik takıntısı nedeniyle, çamaşır suyu (sodyum hipoklorit) ve tuz ruhu (hidroklorik asit) karıştırarak yaptığı banyo temizliği, nişan evinin cenaze evine dönüşmesi felaketiyle sonuçlandı.
Çamaşır suyu ve tuz ruhunu oluşturan sodyum hipoklorit ve hidroklorik asit kimyasallarının karışımından açığa çıkan zehirleyici klor gazı, akciğerde alveollere kadar tüm hava yolunda tahrişe neden olarak, hafif semptomlardan akciğer ödemi ve solunum yetmezliği gibi, bu olayda da gördüğümüz üzere ciddi ölümcül sonuçlara neden olabilir.
Islak mendiller: Kolaylık mı? Tehlike mi?
1970’li, 80’li yıllar ve öncesinde çocuk olanlar hatırlayacaktır, okula giderken beslenme çantalarımıza sabunla güzelce yıkanmış nemli bezler konulurdu, günümüzde bunun yerini, evde, işte, arabada, çantalarımızda her yerde bulunan ıslak mendiller aldı.
Peki, bu mendile adını veren ‘ıslak’ şey nedir? Sadece “su” mu? Bazen elimizi, bazen halıya dökülen gıdayı, bazen arabaya sıçrayan asfalt malzemesini, bazen de tamir aletlerindeki yağı temizlemekte kullanabildiğimiz ıslak mendillerin içeriğinde neler var? Bu bezlere iyi temizleme özellikleri veren şey nedir?
Bu tarz ürünlerde kullanılan kimyasalların, hijyen sağlanmasındaki etkileri hep anlatılageliyor ancak bu maddelerin toksikolojik etkileri çoğunlukla bilinmiyor ve bu nedenle gündem olmuyor. Maddenin etkinliği ile birlikte olası toksisitesi de göz önünde bulundurulmalıdır.
Antiseptik ve dezenfektanlar zararlı mikroorganizmaya olduğu kadar, vücudumuzdaki sağlıklı hücrelere de zarar verirler. Alkol bazlı el dezenfektanlarının aşırı kullanımı cildin doğal yağlarını yok ederek tahrişe neden olur, süreçte kontakt dermatit gelişme riski ayrıca antibiyotiğe dirençli bakterilerin gelişmesi riski yüksektir. Ortam dezenfektanlarına maruz kalınması, dezenfektanın içerdiği kimyasalın özelliğine göre lokal tahrişten, doku ve organ hasarlarına kadar olumsuz sonuçlara neden olabilir. Cilde temas edilebilecek düzeyde aşındırıcı olmayan, toksik maddeler içermeyen ve elbette ucuz olan doğal ürünlerin kullanılması şüphesiz daha sağlıklı ve yerinde bir karar olacaktır.
ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından yayınlanan ve 13 Nisan 2020 tarihinde yürürlüğe giren, el dezenfektanları hakkında genelgede; halen incelemeleri devam eden 3 adet antiseptik madde (etil alkol, izopropil alkol ve benzalkonyum klorit) dışında 28 aktif bileşenin el dezenfektanlarında kullanım kapsamında incelemeye uygun olmadığının tespit edildiği, bunun üzerine bu 28 aktif bileşeni içeren ürünlerin çoğunun piyasadan çekildiği belirtildi.5
Yapılan çalışmalar, yüksek düzeyde dezenfektan kullanımının, hiç kullanılmamasına kıyasla astım olasılığını iki kattan fazla artırdığını ve düşük veya orta düzeyde dezenfektan kullanımının remisyonlu astımla ilişkili olduğunu gösteriyor.6
Hal böyle iken; etkileri hafiflemekle birlikte halen içinde bulunduğumuz pandemi döneminde kullanımları artan ve alışkanlık haline gelen antiseptikler ve özellikle dezenfektanlar hafife alınmamalıdır. Bu ürünlerin, nihayetinde çözücü (solvent) özelliği de bulunan kimyasal maddeler olduklarını akıldan çıkarmamakta fayda var.
Bu ürünleri kullanırken nelere dikkat edilmeli?
Aslında el temizliğinde dezenfektanlar tek çare değil elbette. Hem Dünya Sağlık Örgütü’nün hem de Sağlık Bakanlığının önerdiği şekliyle, el temizliği su ve sabun ile olmalıdır; su ve sabuna ulaşılamadığı zamanlarda, zaruret halinde yeterli miktarda olmak üzere, ellerimiz için onaylı antiseptik solüsyonlar kullanılabilir. Ancak burada da el-ağız teması olmamasına dikkat etmeli ve ilk fırsatta eller su ve sabun ile yıkanmalıdır.
Dezenfeksiyon işlemi yapılırken de dikkat edilebilecek hususlar var. Sık temas edilen alanlara dezenfektan uygulanması yapılırken, dezenfeksiyon işlemi için öngörülen süre akabinde yüzeyde kimyasal kalıntı kalmayacak ya da minimuma indirilecek şekilde su ile mekanik temizlik yapılması veya kalıntı riski bulunmayan organik ürünler kullanılması, riski azaltmak amacıyla alınabilecek tedbirler arasında sayılabilir.
Etkilerini halen net bir şekilde bilemediğimiz bu tür kimyasallara karşı korunmamız bakımından bu tedbirler büyük önem taşır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 6 Nisan 2022’de yayımlanmıştır.
- Doremalen NV, Bushmaker T, Morris DH, Holbrook MG, Gamble A, Williamson BN, Tamin A, Harcourt JL, Thornburg NJ, Gerber SI. Aerosol and surface stability of SARS-CoV-2 as compared with SARS-CoV-1. New. Engl. J. Med. 2020;382 (16):1564-67
- Zafar AB, Butler RC, Reese DJ, Gaydos LA, Mennonna PA. Use of 0.3% triclosan (Bacti-Stat) to eradicate an outbreak of methicillinresistant Staphylococcus aureus in a neonatal nursery. American Journal of Infection Control,1995;23(3):200-8
- James MO, Li W, Summerlot DP, Rowland-Faux L, Wood CE. Triclosan is a potent inhibitor of estradiol and estrone sulfonation in sheep placenta. Environ Int. 2010 Nov;36(8):942-9. doi: 10.1016/j.envint.2009.02.004. Epub 2009 Mar 18. PMID: 19299018; PMCID: PMC4789100.
- Yang H, Wang W, Romano KA, et al. A common antimicrobial additive increases colonic inflammation and colitis-associated colon tumorigenesis in mice. Sci Transl Med. 2018;10(443):eaan4116. doi:10.1126/scitranslmed.aan4116)
- https://www.federalregister.gov/documents/2019/04/12/2019-06791/safety-and-effectiveness-of-consumer-antiseptic-rubs-topical-antimicrobial-drug-products-for
- Weinmann T, Gerlich J, Heinrich S, Nowak D, Mutius EV, Vogelberg C, Genuneit J, Lanzinger S, Al-Khadra S, Lohse T, Motoc I, Walter V, Radon K. Association of household cleaning agents and disinfectants with asthma in young German adults. Occup. Environ. Med., 2017;74(9):684-90