Yıllardır halka açık etkinliklerde moderatörlük yapan İngiliz yazar ve BBC radyolarında sunucu Claudia Anne Hammond, BBC Future için kaleme aldığı yazıda, kendisinin de sık sık tanık olduğu, ‘kadınların soru yöneltme çekingenliği’ konusunda yapılan araştırmaları inceliyor ve bu durumun aşılması için önerileri sıralıyor.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi’nden Shoshana Jarvis’in 2022’de yayınlanan bir çalışmasında, biyologlardan astrofizikçilere ve ekonomistlerin katıldığı bir konferansta kimlerin soru sorduğu gözlemlendi. Delegelerin yüzde 63’ü erkekti, ama soruların yüzde 78’ini erkekler sordu.
Aynı durum, şu anda University College London’da (UCL) görev yapan Alecia Carter tarafından yürütülen ve 10 ülkede 250 akademik bölüm seminerinin gözlemlendiği çalışmada da belirdi. Carter, kadın-erkek oranlarının eşit olmasına rağmen kadınların soru sorma olasılığının erkeklerden iki buçuk kat daha az olduğunu tespit etti.
Peki, bazı kadınları soru sormaktan alıkoyan ne?
Görünüşe göre sorun, sorulacak bir soruları olmadığından değil: 20 ülkeden 600 akademisyen ile bir anket gerçekleştiren Carter, hem erkeklerin hem de kadınların, akıllarında bir soru olsa bile bazen gönüllü olmadıklarını söylemeleri ilginçti. Ancak kadınların önemli bir bölümü, soru sormaya cesaret edemedikleri, konuyu yanlış anladıklarından endişe ettikleri, konuşmacının çok seçkin ya da göz korkutucu olduğu ya da kendilerinin iyi bir soru soracak kadar zeki olmadıklarını düşündükleri için geri durduklarını söylüyordu.
Hiç kimse bir soru sorup da üç yüz kişinin önünde kendisine konunun özünü kaçırdığının söylenmesini istemez. Ancak bu çalışma, bu olasılığın kadınların cesaretini kırdığını gösteriyor.
Jarvis’e göre, kadınlar kendilerini çok endişeli hissettikleri için soru sormadıklarını söylerken, erkekler soru sormama nedeni olarak başkalarına şans tanımak olduğunu ileri sürüyor. Jarvis bunu, bazı erkeklerin soru-cevap bölümünü hakimiyetleri altına almamak için çaba göstermesi olarak yorumluyor.
Erkeklerin, bir hata tespit ettiklerini düşündüklerinde soru sormak için harekete geçme olasılığı kadınlara kıyasla 2,5 kat daha fazla. Bu kulağa kaba gelebilir, ancak verilerin, konuşmacıların eleştirilere yanıt vermesinin sürecin bir parçası olduğu, akademik etkinlikler olduğu unutulmamalı.
Soruların niteliğinde kadın-erkek farkı yok
Araştırmacılar ayrıca, kadın ve erkeklerin sordukları soruların niteliğini de inceledi. Bazen erkeklerin daha uzun sorular sormaya ya da bir seferde birden fazla soru sormaya daha yatkın oldukları söylenir. Ancak tek suçlu erkekler değildir. 160 yüz yüze konferans veya halka açık etkinlikte sorulan 900’den fazla soruyu analiz eden Sussex Üniversitesi’nden Gillian Sandstrom, cinsiyete dayalı bir fark bulamadı. Kadınlar bir soru sorduklarında, bu sorunun uzun olma ya da birden fazla bölümden oluşma olasılığı bir erkeğinki kadar yüksekti.
Konuşmacıya merhaba diyerek başlamak, iltifat etmek ya da kendilerini tanıtmak gibi soruların diğer özellikleri karşılaştırıldığında, erkekler ve kadınlar arasındaki tek fark, kadınların konuşmacıyı selamlama olasılığının daha yüksek olmasıydı.
İlk soru sorunsalı
Dolayısıyla, tek gerçek fark ilk etapta kimin soru sormak için gönüllü olduğuyla ilgili. Zaten herkesin soru sorması için zaman olmadığından, bazı kişilerin gönüllü olmamasının gerçekten önemli olmadığını iddia edebilirsiniz. Sorun şu ki, eğer dinleyicilerin yarısı katılma konusunda daha isteksizse, olabildiğince çeşitli ve ilginç sorular alamayabilirsiniz.
Bir iş ortamında, soru sormak fark edilmenizi sağlayabilir ve en iyi işleri almak istiyorsanız, görünürlük önemlidir. Fransa’daki bir konferansta yapılan bir çalışmada, Insitut Pasteur’den araştırmacı Junhanlu Zhang, insanların art arda soru soranların isimlerini hatırlama olasılıklarının daha yüksek olduğunu tespit etti. Elbette bu, isimlerinin mutlaka olumlu hatırlandığı anlamına gelmiyor. Belki de sürekli soru soran sinir bozucu kişi oldukları için hatırlanıyorlar!
Genel olarak daha az sayıda kadının soru sormasıyla ilgili bir diğer sorun ise akademik kariyerlerinin başındaki kadınların soru sormaktan korkmamaları gerektiğini gösteren daha az sayıda rol modele sahip olmaları.
Daha fazla kadının soru sormalarını sağlamak için ne yapılabilir?
Pandemi bize ileriye dönük bir yol göstermiş olabilir. Etkinlikleri çevrimiçine taşınmak zorunda kalındığı için yüksek sesle tek kelime etmek zorunda kalmadan, ekrandaki bir sohbet kutusuna yazarak, bazen de anonim olarak soru sorma fırsatı doğdu. Elinizi kaldırıp yarı umutla yarı korkuyla rahatsız edici bir bekleyiş yoktu, mikrofonun çalışıp çalışmadığı ya da herkes izlerken sorunuzda tökezleyip tökezlemeyeceğiniz konusunda endişelenmeye de gerek yoktu. Ayrıca giderek daha fazla sayıda yüz yüze etkinlikte, telefonunuzu kullanarak sorunuzu gönderebildiğiniz, oturum başkanının bir tabletten soruların bir listesini aldığı uygulamalar kullanılıyor.
Bu usulde oturum başkanı, konuşmacının çoktan cevapladığı soruları dikkate almayabilir. Onlar da görmezden gelecektir. Peki, bu durum endişenin bir kısmını ortadan kaldırabilir ve çevrimiçi etkinliklerde kadınlar da erkekler kadar çok soru sorabilir mi? Ne yazık ki Zhang’ın çalışmasına göre öyle değil.
Zhang, Haziran 2021’de çevrimiçi olarak düzenlenen biyoinformatik konulu bir Fransız konferansında kadınlar ve erkekler tarafından sorulan soruların sayısını kaydetti. Bu, yakın zamana kadar delegelerin çoğunluğunun erkek olduğu bir alandı, ancak konferans çevrimiçi hale geldiğinde, neredeyse eşit sayıda erkek ve kadın katıldı. Yine de erkekler 115 soru sorarken, kadınlar 57 soru sordu. Kıdem de bir fark yarattı; 35 yaş üstü erkekler, genç kadınlara ve azınlıklara kıyasla dokuz kat daha fazla soru sordu.
Sandstrom, moderatörlerin herkesin soru soracak kadar rahat hissetmesini sağlamada önemli bir rol oynadığına inanıyor. Zhang’ın çalışmasına göre oturum başkanının cinsiyetinin herhangi bir etkisi olmamış. Ancak moderatörün fark yaratmak için kullanabileceği stratejiler olabilir. İlk soruyu bir erkek sorduğunda, sonrasında daha az sayıda kadının soru sorduğu tespit etmiş. Belki de yapılması gereken moderatörün, ilk soruyu sormak için bir kadını veya en iyisi çok kıdemli olmayan birini seçmesidir.
Aynı araştırma bir başka seçenek de ortaya koyuyor: Konuşmalar ile soru-cevap bölümü arasında kısa bir mola vermek. Çünkü bu ara insanlara sorularını diğer dinleyiciler üzerinde test etme imkânı sağlıyor. Bunu denedim ve çok daha fazla soru aldım.
Kadınların daha uzun oturumlarda daha fazla soru sorduğu da tespit edilmiştir; bu nedenle belki de izleyicilerin sorularına daha fazla zaman ayırmak için bir argüman vardır, ancak bunun herkesin alkışlayacağı bir şey olmadığının farkındayım.
Şu anda akademik ortamlarda yapılan araştırmalara güvenmek zorundayız, ancak aynı şeyin halka açık toplantılarda da olup olmadığını bilmek ilginç olacaktır. Bu son stratejilerin avantajı, sadece kadınlara değil, marjinalize edilmiş ve konuşma olasılığı düşük hisseden herkese yardımcı olmasıdır.”
Bu yazı ilk kez 21 Eylül 2023’te yayımlanmıştır.