İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü birliklerinin komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani’nin 3 Ocak’ta Bağdat’ta öldürülmesi, bölge jeopolitiğine ve İran dış güvenliğine etkileri açısından ayrıntılı analizlere konu oldu, oluyor. Oysa İran içi güvenlik yansımaları açısından da oldukça önemli bir gelişmeydi ancak bu boyutu çok konuşulmadı.
Süleymani suikastı sonrası, İran’da hangi kanat güçlendi, hangi söylem öne çıktı? Süleymani’nin mirası neydi? Rejim karşıtı protestocular neden yeniden sokaklara çıktı? İran’da esas mücadele kimlerin arasında? İran basınındaki satır aralarında neler var?
Suikast muhafazakârları güçlendirdi mi?
İran zor bir dönemden geçiyor. Bir yanda ABD ile gerginlik ve Ukrayna uçağının düşürülmesinin yarattığı tepkiler, bir yanda rejim karşıtı gösteriler sürüyor. İran yönetimi ise varoluşsal bir güvenlik konusu olarak rejimin bekasını temin etmeye ve geçtiğimiz aylarda patlak veren toplumsal protesto hareketleri ile sarsılan kamu düzenini yeniden tesis etmeye çalışıyor.
Kasım Süleymani suikastinin İran’daki muhafazakârları güçlendirdiği yönündeki değerlendirmelerin İran iç politikasında ve devlet bürokrasisinde bir karşılığı bulunmuyor.
İç güvenliği önceleyen bu bakış açısı, İran’daki muhafazakâr siyaset ve devlet adamlarının yanı sıra reformist kanattaki siyaset ve devlet adamlarının yaklaşımlarına da hakim. Dolayısıyla, örneğin, suikastin İran’daki muhafazakârları güçlendirdiği yönündeki değerlendirmelerin İran iç politikasında ve devlet bürokrasisinde bir karşılığı bulunmuyor.
Süleymani’nin öldürülmesinin İran’da rejimi tahkim etme, kamu düzenini yeniden tesis etme ve genel olarak iç güvenliğe hizmet etmeye yönelik şekilde değerlendirilmesi, suikast sonrası İran yazılı basınına hakim olan ulusal birlik ve beraberlik söyleminde kendini gösteriyor.
Birlik ve beraberlik için fırsat mı?
Önemli reformist şahsiyetlerden, devrim öncesi dönemde Pehlevi idaresine karşı silahlı mücadelede aktif rol almış ve bu nedenle çevresinde ‘yaşlı gerilla’ olarak tanınan, devrim sonrasında ise iç politikada bakanlık, meclis başkan vekilliği ve milletvekilliği yapmış bir isim olarak Behzad Nebevi’nin yazdıkları, bu söyleme bir örnek.1 Muhafazakâr kanada yakın bir yayın çizgisi izleyen İran gazetesindeki ‘Tarihi Bir Uğurlamanın Mesajları’ başlıklı yazısında, Kasım Süleymani’yi “şehit ve reşit komutanımız” olarak niteleyen Nebevi’ye göre, özellikle geçtiğimiz aylarda İran’da yaşanan “müteessif olaylardan sonra”, “onun şehadeti yakınlaşma, dayanışma, ulusal birlik ve beraberlik sebebi” olmuştur.
Reformist Tahran milletvekili ve Ebtekar gazetesinin genel yayın yönetmeni olan Muhammed Ali Vekili ise, aynı gazetede yazdığı ‘Tabutun Altındaki Vahdet’ başlıklı makalesinde, İran toplumunun Süleymani’nin cenazesinde “birleştirici bir merasimin zirvesini müşahede” ettiğini ifade ediyor.2 Süleymani’nin cenaze töreninde İran’da “nadir bir birliği gerçekleştirdiğini” belirten Vekili’ye göre, “komutanın pak kanı, İran’ın parça parça toplumunda hiç kimsenin yapamayacağı bir iş yaptı. Uzun bir zamandan sonra, ulusal birlik ve beraberlik, gönüllerin komutanının tabutunun altında şekillendi.”
Süleymani’nin mirası ne?
Öte yandan, Ali Hamaney’in kardeşi olan ancak abisi ile aralarında derin görüş ayrılıkları bulunan, daha önce milletvekilliği de yapmış reformist din adamlarından Seyyid Hadi Hamaney, İran gazetesinde yayımlanan ‘Milli Birlik Hacı Kasım’ın Mirası’ başlıklı yazısında, Süleymani’nin “devrimden sonraki kırk yılda İranlıların ulusal birliğinin en göze çarpan sembollerinden birisi olduğunu söylemenin abartı olmayacağını” iddia ediyor.3 Hadi Hamaney, Süleymani’nin “kanının ilk semeresinin” İran toplumunda “birkaç gün öncesine dek çoklarının onun elden çıktığı endişesinde bulunduğu…[toplumsal] ittihadın ihyası” olduğu düşüncesinde. Ona göre, bu fiili birlik, Süleymani’nin İran toplumu “nezdinde yadigar bıraktığı ilk ve en büyük miras bilinmelidir” ve sonsuza dek muhafaza edilmelidir.
Ulusal birlik ve beraberlik söylemine son bir örnek olarak, yine reformist Tahran milletvekillerinden Kasım Mirzayi Niku’nun ülkenin en çok okunan gazetelerinden Hamshahri gazetesinde yayımlanan “Aşırıcılığa Karşı Ulusal Beraberlik Zamanıdır” başlıklı makalesi gösterilebilir.4 Mirzayi Niku’ya göre, “Hacı Kasım Süleymani’nin şehadetini onurlandırma etrafında şekil alan ulusal beraberlik, ulusal birliğin elde edilmesi için bir gerekçeye dönüşmeli.” Bu birlik ve beraberlik havasına “İslam Cumhuriyeti tarihinde hiç karşılaşılmadığını” iddia eden Mirzayi Niku, “ülkenin özel şartları düşünüldüğünde bu beraberliğin, ulusal birlik ve beraberliğin gerçekleştirilmesi için düzenin yetkilileri ve politik gruplar seviyesinde bir eksene dönüşmesinin zaruri olduğu” görüşünde.
Süleymani siyaset üstü müydü?
Süleymani’nin siyaset üstü bir kimliğinin olması da, ulusal birlik ve beraberlik söyleminin bu denli taraftar toplamasında etkili oldu. Reformistlerden Behzad Nebevi, Süleymani’nin derin bir politik görüş sahibi olmakla beraber, hiçbir zaman politik konularda taraftar bir tavır almadığını ve her zaman politik gruplaşmaların dışında kaldığını ifade ettikten sonra, “işte bu hususiyetin her düşünce ve taraftan tüm halkın, hatta ülke dışındaki İranlılardan çoğunun onun mateminde yas tutmasına sebep olduğunu” yazıyor.
Öte yandan Süleymani’nin temsil ettiği Kudüs Gücü birliklerinin ve bu birliklerin başka ülkelerde icra ettiği sınır ötesi operasyonların İran iç siyasetinde ve devlet bürokrasisinde, iç politikadaki çekişmelerden bağımsız olarak, genel bir meşruiyete sahip bulunması da bu söylemi güçlendiren faktörlerden biri olarak sayılabilir. Örneğin, Süleymani, Ali Hamaney için olduğu gibi muhalif kardeşi Hadi Hamaney için de “şerefli, ışıltılı, yüce şehittir.” Mehmet Ali Vekili’ye göre ise, İran’ın “şecaatli, şerefli ve pak komutanı” olarak Süleymani, “tüm dünyanın saygısına layıktır. O dünyayı IŞİD tehlikesinden kurtaran kişidir ve dünyaya güvenliği geri vermiştir. Dost ve düşman, IŞİD’in hezimetinde onun seçkin rolünü itiraf etmektedir. Amerikalılar bile Hacı Kasım’ın askeri dehasını tüm bu yıllar boyunca görmüşler ve itiraf etmişlerdir.”
İran iç politikasında reformist kanatta yer alan siyaset ve devlet adamlarının Süleymani hakkında örneklerini verdiğimiz tüm bu takdirkar ifadeleri, Süleymani’nin temsil ve icra ettiği İran’ın sınır dışı askeri operasyonlarının İran iç siyasetinde sorgulanamaz bir meşruiyete sahip olduğunu gösteriyor.
Ulusal birlik ve beraberlik söyleminin çok kısa bir süre içerisinde varlığını olmasa da etkisini yitirdiği, İran’ın muhtelif şehirlerinde yeniden alevlenen öğrenci protestolarında görülüyor.
Ulusal birlik ve beraberlik söylemi etkisini neden yitirdi?
Ne var ki, ulusal birlik ve beraberlik söyleminin çok kısa bir süre içerisinde varlığını olmasa da etkisini yitirdiği, İran’ın muhtelif şehirlerinde yeniden alevlenen öğrenci protestolarında görülüyor.
Öğrenci protestolarının önemli merkezlerinden birisinin, Behzad Nebevi’nin de mezunu olduğu Tahran’daki Emir Kebir Teknik Üniversitesi olması, bu duruma bir örnek. Buradaki kritik etkenin kuşaklararası deneyim ve algı farklılaşması olduğu ileri sürülebilir.
Kasım Süleymani’nin öldürülmesi sonrasında İran basınına hakim olan ulusal birlik ve beraberlik söylemini çok büyük oranda, İran Devrimi’nde ve sonrasındaki İran-Irak Savaş’ında yer almış veya bu dönemleri fiilen yaşamış ve ‘devrim kuşağı’ veya ‘savaş kuşağı’ diyebileceğimiz kuşaktan siyaset ve devlet adamları inşa ediyor, sahipleniyor ve savunuyor.
Hem muhafazakâr hem de reformist kanada hakim olan ve ulusal güvenliği önceleyen bu yaklaşımın karşısında ise, 1990 sonrası dönemde dünyaya gelmiş ve yetişmiş ve ‘barış kuşağı’ diyebileceğimiz genç neslin bireysel ve toplumsal güvenliği önceleyen yaklaşımı bulunuyor. Dolayısıyla, ulusal birlik ve beraberlik söyleminin, bu kuşağın algı ve eylemlerindeki etkisi sınırlı kalıyor.
Kuşaklararası farklılaşmanın bir başka sonucu olarak da İran’daki esas mücadelenin, ülkedeki muhafazakâr ve reformist siyaset ve devlet adamları arasında değil, eski ‘savaş kuşağı’ ile yeni ‘barış kuşağı’ arasında gerçekleşmekte olduğu söylenebilir.
Twitter: @eyupersoy
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 16 Ocak 2020’de yayımlanmıştır.