Dünyanın en etkileyici savunma sistemi, koronavirüsle nasıl mücadele ediyor?

Yağ dokusu ve taç benzeri proteinden oluşan küçücük bir genetik yapıdan ibaret koronavirüse karşı vücudumuz nasıl mücadele ediyor? Bu mücadelenin Covid-19 için anlamı ne? Koronavirüse karşı geliştirdiğimiz antikor bizi ne kadar koruyabilir?

“Bir hava subayı ve hemşirenin kızları olarak, savunma sistemlerine hep hayran kalmışımdır. Bu açıdan, farklı patojen türleriyle savaşmak üzere zengin bir teçhizatla donatılmış bağışıklık sistemimiz, yeryüzündeki en etkileyici savunma sistemi. Virüsler, evrim geçirerek, bu savunma mekanizmasını kandırıp atlatmaya çalışıyor. Buna karşılık, bağışıklık sistemimiz de virüslerin bu gizli yöntemlerini fark ederek engelliyor.”

Birmingham Üniversitesi’nden viral immünoloji üzerine çalışan kıdemli araştırmacı ve öğretim üyesi Zania Stamataki, vücudumuzun koronavirüse karşı nasıl bağışıklık kazandığını anlattığı yazısına böyle başlıyor.

Stamataki, küresel krize yol açan pandeminin aslında “yağ dokusu ve taç benzeri proteinden oluşan küçücük bir genetik yapıdan ibaret,” olduğunu anımsatarak “bağışıklık sistemimiz viral enfeksiyonlarla nasıl mücadele ediyor ve Covid-19 için bu ne anlama geliyor?” sorusuna şu yanıtı veriyor:

“Akut solunum yetmezliğine sebep olan bu virüs (Sars-Cov-2), insanlarda ilk kez beş ay önce tespit edildi. “Corona” Latincede taç anlamına geliyor. Virüsün dışı taç benzeri sivri uçlarla dolu bir protein yapıdan oluşuyor. Bu sivri uçlar, virüsün hücrelerimize tutunmasını sağlıyor. Araştırma gruplarının Covid-19 hakkındaki bilgisi her geçen gün artıyor, bizler de benzer solunum yolları virüslerine dair bilgilerimizi uygulayarak bu enfeksiyonda neler olabileceğini anlamaya çalışıyoruz.

Virüs kendini kopyalamak için protein, yağ ve nükleotidlerden oluşan bir yapıya ihtiyaç duyuyor. Dışındaki protein yapısı sayesinde hedef hücrenin zarına tutunabiliyor. Hücreyle birleşen virüs, sonrasında yeni virüsler oluşturmak için adeta bir alışveriş listesi çıkarıyor. Bu liste, yani virüs genomu nükleotidlerde yazılıyor (RNA).

Ardından derhal hücrenin kontrolünü ele geçirerek, bağışıklık hücreleri virüsü fark edip harekete geçmeden önce, daha fazla virüs üretmek için hücrenin kendi mekanizmasını kullanıyor. Virüsün sivri protein uçlarına yapışarak hedef hücreye tutunmasını engelleyen antikor proteinleri, nötrleştirici antikorlar olarak biliniyor. İşte genellikle koruyucu aşının amacı da bu antikorları üretmek oluyor.

Yardıma koşan T hücreleri

Enfekte olan hücrelerimiz, virüsleri hızlıca tanıyıp öldürebilecek olan T hücrelerini yardıma çağırmak için kendi kendini yok ediyor. Doğal öldürücü hücreler olan stotoksik T lenfo”sitleri, enfekte olmuş hücre yüzeyinde virüse ait peptid parçacıklarını fark ediyor. Ardından T hücreleri toksik enzimler salgılayarak, enfekte olmuş hücrelere öldürücü darbeyi vurmuş oluyor.

Bağışıklık sistemi, virüsün çoğalma mekanizmalarını yok etmek ve hastanın virüs yükünü azaltmak için bu muazzam mekanizmayı devreye sokuyor. Antiviral T hücrelerinin gelişip antikor üretmesi için birkaç gün geçmesi gerekiyor. Ancak, vücudun aynı virüsle tekrar karşılaşması halinde bellek hücreleri devreye girerek önceden var olan savunma mekanizmasını harekete geçiriyor. Sars-Cov-2 virüsüyle ilk kez karşı karşıya olduğumuz için henüz böyle koruyucu bir immünolojik belleğimiz bulunmuyor. Virüsün zararsız kısımlarından üretilecek aşılar, bu koruyucu belleği kurmamızı sağlayabilir.”

Virüsün en güçlü silahı ne?

Virüsün en güçlü silahının yayılmak olduğunu belirten yazar, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Koronavirüs, enfekte olmuş insanlardan başkalarına yayılıyor. Hatta bazı kimselerde hiç semptom göstermeden veya hafif semptomlarla sinsice bulunuyor. Virüs birçok kez çoğaldıktan sonra, başka bir konak hücreye geçiyor. Virüs, iki metre mesafeye kadar öksürme veya hapşırma yoluyla yayılan damlacıklarla taşınıyor. Bu damlacıklar yüzeylerde saatlerce kalabildiği için yeni bir konakçıya geçebiliyor veya yakın mesafedeki birine nefes alırken bulaşabiliyor. Hayvanların konakçı olup olmadığı hakkında çalışmalar da devam ediyor. Virüs şu ana kadar yalnızca dağ gelinciği, kedi, kaplan ve köpekler üzerinde tespit edildi. Ancak, hayvanlarda virüs kaynaklı bir ölüm olmadığı gibi virüsün henüz hayvanlardan insanlara bulaşıp bulaşmadığına dair bir bilgimiz de yok.”

Bazı istisnalar olmakla birlikte, Covid-19’a bağlı ölümlerdeki yaş aralığı bizlere sağlıklı bir bağışıklık sisteminin çoğu zaman enfeksiyonu kontrol altına alabildiğini gösteriyor. Yaşlılık veya bağışıklık sisteminin zayıf olması gibi faktörler koruyucu teçhizatın oluşturulmasını zorlaştırıyor. Daha da önemlisi, Sars-Cov-2 evimize veya vücudumuza kendiliğinden giremiyor, ancak bizim onu içeriye buyur etmemiz gerekiyor. Tam da bu nedenle, yetkililer ellerimizi yıkamamızı ve yüzümüze dokunmamamızı ısrarla vurguluyor.

Koronavirüse karşı geliştirdiğimiz antikor bizi ne kadar koruyabilir?

Stamataki, sağlıklı bir bağışıklık sisteminin genellikle birkaç haftada enfeksiyonu yok ettiğini bilgisini paylaşırken bir riske de dikkat çekiyor:

“Yalnız bu savaşta bağışıklık sistemimizin ne gibi bir donanım geliştirdiğine henüz vakıf değiliz; bazı aşılar nötrleştirici antikorlar üreterek bazıları da güçlü bellek T hücreleri oluşturarak virüse karşı mücadelenin bir parçası olabilir. Antiviral antikorlar virüs tespit edilir edilmez üç dört gün içinde üretiliyor, peki bu antikorlar hastalığın ileride yeniden bulaşması durumunda koruyucu olabilecek mi? Diğer koronavirüs türleri olan Sars ve Mers’e karşı oluşan antikorların bir ila üç yıla kadar etkili olduğunu düşünüyoruz. Sars-Cov-2 yeni bir virüs olduğu için bu sorunun cevabını henüz bilemiyoruz.”

İngiltere Kamu Sağlığı Dairesi’nin (Public Health England) Sars-Cov-2’ye karşı uzun süreli antikor tepkileri geliştirip geliştiremeyeceğimizi araştırmak için bir aydan bir yıla kadar 16,000 ila 20,000 kadar gönüllü üzerinde antikorları denetlediğini aktaran Stamataki, bu antikorların kalitesini anlamanın uzun süreli korunma için oldukça önemli olduğunu belirtiyor.

Bağışıklık sistemimizin Covid-19’a karşı en etkili silahı ne?

Yazar, “Bağışıklık sistemimizin Covid-19’a karşı en etkili silahı ne?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Öldürücü (stotoksik) T hücreleri önemli bir rol üstlenebilir. Covid-19’a karşı mücadelede uzun soluklu bir savunma sağlayacak aşının geliştirilmesi amacıyla immünoloji ve viroloji uzmanları birlikte çalışıyor. Uzun yıllardır araştırmalara yaptığımız yatırımlar sayesinde, yeni tehdit karşısında olan yaklaşımları uygulayabiliriz. Araştırma fonlayan kurumlar, hayırseverler ve akademisyenlerin erken dönemde başlayan gayretleri neticesinde, çalışmalar için oldukça fazla kaynak aktarılıyor. Daha önceki tecrübelerimizden biliyoruz ki aşılar, çiçek hastalığı gibi enfeksiyonların yeryüzünden silinip gitmesini sağladı. Aynı şekilde, hepatit C gibi kendi genetik yapısını bizimkine yerleştiremeyen virüslere karşı geliştirilen ilaçların da başarılı olacağını biliyoruz.

Araştırma, bizim gizli silahımız. Bilim insanları Covid-19’u anlamak için çok yoğun bir şekilde çalışıyor, tabii başarmanın yolu da iş birliğinden geçiyor. Aşı veya tedavi bulunana kadar, kendimizi ve ailemizi korumak için elimizden geleni yapmalı, sosyal mesafelenme, maske kullanımı ve temizliğe özen göstererek izole olmalı ve yayılmanın önüne geçmeliyiz. Hepimiz üzerimize düşeni yerine getirdiğimizde, dünyayı esir alan bu küçük virüsün şansı da kalmayacaktır”.

Bu yazı ilk kez 15 Nisan 2020’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Dünyanın en etkileyici savunma sistemi, koronavirüsle nasıl mücadele ediyor?

Yağ dokusu ve taç benzeri proteinden oluşan küçücük bir genetik yapıdan ibaret koronavirüse karşı vücudumuz nasıl mücadele ediyor? Bu mücadelenin Covid-19 için anlamı ne? Koronavirüse karşı geliştirdiğimiz antikor bizi ne kadar koruyabilir?

“Bir hava subayı ve hemşirenin kızları olarak, savunma sistemlerine hep hayran kalmışımdır. Bu açıdan, farklı patojen türleriyle savaşmak üzere zengin bir teçhizatla donatılmış bağışıklık sistemimiz, yeryüzündeki en etkileyici savunma sistemi. Virüsler, evrim geçirerek, bu savunma mekanizmasını kandırıp atlatmaya çalışıyor. Buna karşılık, bağışıklık sistemimiz de virüslerin bu gizli yöntemlerini fark ederek engelliyor.”

Birmingham Üniversitesi’nden viral immünoloji üzerine çalışan kıdemli araştırmacı ve öğretim üyesi Zania Stamataki, vücudumuzun koronavirüse karşı nasıl bağışıklık kazandığını anlattığı yazısına böyle başlıyor.

Stamataki, küresel krize yol açan pandeminin aslında “yağ dokusu ve taç benzeri proteinden oluşan küçücük bir genetik yapıdan ibaret,” olduğunu anımsatarak “bağışıklık sistemimiz viral enfeksiyonlarla nasıl mücadele ediyor ve Covid-19 için bu ne anlama geliyor?” sorusuna şu yanıtı veriyor:

“Akut solunum yetmezliğine sebep olan bu virüs (Sars-Cov-2), insanlarda ilk kez beş ay önce tespit edildi. “Corona” Latincede taç anlamına geliyor. Virüsün dışı taç benzeri sivri uçlarla dolu bir protein yapıdan oluşuyor. Bu sivri uçlar, virüsün hücrelerimize tutunmasını sağlıyor. Araştırma gruplarının Covid-19 hakkındaki bilgisi her geçen gün artıyor, bizler de benzer solunum yolları virüslerine dair bilgilerimizi uygulayarak bu enfeksiyonda neler olabileceğini anlamaya çalışıyoruz.

Virüs kendini kopyalamak için protein, yağ ve nükleotidlerden oluşan bir yapıya ihtiyaç duyuyor. Dışındaki protein yapısı sayesinde hedef hücrenin zarına tutunabiliyor. Hücreyle birleşen virüs, sonrasında yeni virüsler oluşturmak için adeta bir alışveriş listesi çıkarıyor. Bu liste, yani virüs genomu nükleotidlerde yazılıyor (RNA).

Ardından derhal hücrenin kontrolünü ele geçirerek, bağışıklık hücreleri virüsü fark edip harekete geçmeden önce, daha fazla virüs üretmek için hücrenin kendi mekanizmasını kullanıyor. Virüsün sivri protein uçlarına yapışarak hedef hücreye tutunmasını engelleyen antikor proteinleri, nötrleştirici antikorlar olarak biliniyor. İşte genellikle koruyucu aşının amacı da bu antikorları üretmek oluyor.

Yardıma koşan T hücreleri

Enfekte olan hücrelerimiz, virüsleri hızlıca tanıyıp öldürebilecek olan T hücrelerini yardıma çağırmak için kendi kendini yok ediyor. Doğal öldürücü hücreler olan stotoksik T lenfo”sitleri, enfekte olmuş hücre yüzeyinde virüse ait peptid parçacıklarını fark ediyor. Ardından T hücreleri toksik enzimler salgılayarak, enfekte olmuş hücrelere öldürücü darbeyi vurmuş oluyor.

Bağışıklık sistemi, virüsün çoğalma mekanizmalarını yok etmek ve hastanın virüs yükünü azaltmak için bu muazzam mekanizmayı devreye sokuyor. Antiviral T hücrelerinin gelişip antikor üretmesi için birkaç gün geçmesi gerekiyor. Ancak, vücudun aynı virüsle tekrar karşılaşması halinde bellek hücreleri devreye girerek önceden var olan savunma mekanizmasını harekete geçiriyor. Sars-Cov-2 virüsüyle ilk kez karşı karşıya olduğumuz için henüz böyle koruyucu bir immünolojik belleğimiz bulunmuyor. Virüsün zararsız kısımlarından üretilecek aşılar, bu koruyucu belleği kurmamızı sağlayabilir.”

Virüsün en güçlü silahı ne?

Virüsün en güçlü silahının yayılmak olduğunu belirten yazar, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Koronavirüs, enfekte olmuş insanlardan başkalarına yayılıyor. Hatta bazı kimselerde hiç semptom göstermeden veya hafif semptomlarla sinsice bulunuyor. Virüs birçok kez çoğaldıktan sonra, başka bir konak hücreye geçiyor. Virüs, iki metre mesafeye kadar öksürme veya hapşırma yoluyla yayılan damlacıklarla taşınıyor. Bu damlacıklar yüzeylerde saatlerce kalabildiği için yeni bir konakçıya geçebiliyor veya yakın mesafedeki birine nefes alırken bulaşabiliyor. Hayvanların konakçı olup olmadığı hakkında çalışmalar da devam ediyor. Virüs şu ana kadar yalnızca dağ gelinciği, kedi, kaplan ve köpekler üzerinde tespit edildi. Ancak, hayvanlarda virüs kaynaklı bir ölüm olmadığı gibi virüsün henüz hayvanlardan insanlara bulaşıp bulaşmadığına dair bir bilgimiz de yok.”

Bazı istisnalar olmakla birlikte, Covid-19’a bağlı ölümlerdeki yaş aralığı bizlere sağlıklı bir bağışıklık sisteminin çoğu zaman enfeksiyonu kontrol altına alabildiğini gösteriyor. Yaşlılık veya bağışıklık sisteminin zayıf olması gibi faktörler koruyucu teçhizatın oluşturulmasını zorlaştırıyor. Daha da önemlisi, Sars-Cov-2 evimize veya vücudumuza kendiliğinden giremiyor, ancak bizim onu içeriye buyur etmemiz gerekiyor. Tam da bu nedenle, yetkililer ellerimizi yıkamamızı ve yüzümüze dokunmamamızı ısrarla vurguluyor.

Koronavirüse karşı geliştirdiğimiz antikor bizi ne kadar koruyabilir?

Stamataki, sağlıklı bir bağışıklık sisteminin genellikle birkaç haftada enfeksiyonu yok ettiğini bilgisini paylaşırken bir riske de dikkat çekiyor:

“Yalnız bu savaşta bağışıklık sistemimizin ne gibi bir donanım geliştirdiğine henüz vakıf değiliz; bazı aşılar nötrleştirici antikorlar üreterek bazıları da güçlü bellek T hücreleri oluşturarak virüse karşı mücadelenin bir parçası olabilir. Antiviral antikorlar virüs tespit edilir edilmez üç dört gün içinde üretiliyor, peki bu antikorlar hastalığın ileride yeniden bulaşması durumunda koruyucu olabilecek mi? Diğer koronavirüs türleri olan Sars ve Mers’e karşı oluşan antikorların bir ila üç yıla kadar etkili olduğunu düşünüyoruz. Sars-Cov-2 yeni bir virüs olduğu için bu sorunun cevabını henüz bilemiyoruz.”

İngiltere Kamu Sağlığı Dairesi’nin (Public Health England) Sars-Cov-2’ye karşı uzun süreli antikor tepkileri geliştirip geliştiremeyeceğimizi araştırmak için bir aydan bir yıla kadar 16,000 ila 20,000 kadar gönüllü üzerinde antikorları denetlediğini aktaran Stamataki, bu antikorların kalitesini anlamanın uzun süreli korunma için oldukça önemli olduğunu belirtiyor.

Bağışıklık sistemimizin Covid-19’a karşı en etkili silahı ne?

Yazar, “Bağışıklık sistemimizin Covid-19’a karşı en etkili silahı ne?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Öldürücü (stotoksik) T hücreleri önemli bir rol üstlenebilir. Covid-19’a karşı mücadelede uzun soluklu bir savunma sağlayacak aşının geliştirilmesi amacıyla immünoloji ve viroloji uzmanları birlikte çalışıyor. Uzun yıllardır araştırmalara yaptığımız yatırımlar sayesinde, yeni tehdit karşısında olan yaklaşımları uygulayabiliriz. Araştırma fonlayan kurumlar, hayırseverler ve akademisyenlerin erken dönemde başlayan gayretleri neticesinde, çalışmalar için oldukça fazla kaynak aktarılıyor. Daha önceki tecrübelerimizden biliyoruz ki aşılar, çiçek hastalığı gibi enfeksiyonların yeryüzünden silinip gitmesini sağladı. Aynı şekilde, hepatit C gibi kendi genetik yapısını bizimkine yerleştiremeyen virüslere karşı geliştirilen ilaçların da başarılı olacağını biliyoruz.

Araştırma, bizim gizli silahımız. Bilim insanları Covid-19’u anlamak için çok yoğun bir şekilde çalışıyor, tabii başarmanın yolu da iş birliğinden geçiyor. Aşı veya tedavi bulunana kadar, kendimizi ve ailemizi korumak için elimizden geleni yapmalı, sosyal mesafelenme, maske kullanımı ve temizliğe özen göstererek izole olmalı ve yayılmanın önüne geçmeliyiz. Hepimiz üzerimize düşeni yerine getirdiğimizde, dünyayı esir alan bu küçük virüsün şansı da kalmayacaktır”.

Bu yazı ilk kez 15 Nisan 2020’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x