Neden kaybetmekten korkuyorum?

Kaybetme korkusu içimizin derinliklerine kadar kök salmış olan bir duygudur. Çoğu kere çocukluk dönemlerde yaşanılan travmalara dayanır. O andan itibaren de düşüncemizi, duygularımızı ve davranışlarımızı etkiler. Omzumuza oturur, kulaklarımıza güvensizlik fısıldar. Peki, bununla baş etmenin yolu yok mudur?

İnsanlar, az ya da çok, sahip oldukları şeyi kaybetmek korkusuyla yaşarlar. Bu yüzden de olası kazanç yerine, eldeki ile yetinmeye çalışırlar.

Genelde üç tür “kaybetme korkusu” görülür: Elinde olmayan sebeplerden, elinde olan sebeplerden ve farkında olunmayan sebeplerden kaybetmek.

Gündelik hayatın psikoloji üzerine yoğunlaşan Psymag (Psychologie-Magazin) adlı internet sitesinde Berlinli psikolog Juliane Vogler, tam da bu konuya değiniyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

Elinde olmayan sebeplerden kaybettiğin neyse onu geri döndürmek mümkün değildir; bu, ne olup bittiğini algılamadan yaptığımız hatalar olabilir, yakın olan birinin hayattan göçmesi olabilir, yakın olan birinin hayattan göçmesi olabilir, sahip olduğumuz yeni olan her ne varsa, onun eskimesi olabilir, senin bile eskimen olabilir. Çünkü hemen her gün, her saat, her an eskiyoruz. Çünkü zaman kaybediyoruz. Bunun için geçmişi değiştiremeyiz, ama geleceği güzelleştirecek işler yapabiliriz. Bunun için şu ana, yani ‘şimdi’ye odaklanmamız gerek.

Bana göre elinde olan sebeplerden kaybetmek anlamsız geçen bir ömürdür; birini bilerek hayatından çıkarmaktır ya da istemsizce yapılan umursamazlıktır.

Farkında olmadığın sebeplerden kaybetmek ise ön yargı ile geçen zamandır. Mesela gelecekte çok iyi bir arkadaşın olacak kişiye, henüz tanışma aşamasında ön yargı ile yaklaşmak böylesi bir zaman dilimidir. Farkında olmadığın diğer sebeplerden kaybetmek ise sevdiğin birine zamanında onu sevdiğini söylememektir.

Kaybetme korkusuyla başa çıkma

Kaybetme korkusu içimizin derinliklerine kadar kök salmış olan bir duygudur. Bu durum genellikle çocukluk dönemlerde yaşanılan bazı travmalara dayanır ve o andan itibaren de düşüncemizi, duygularımızı ve davranışlarımızı etkiler. Omzumuza oturmuş, kulaklarımıza güvensizlik fısıldayan şüpheli bir cüce cin gibi sinsi bir duygu durumudur bu korkular. İnsanı içten içe tüketirler ve bu korkularla mücadele etmek çok yorucudur. Kimi zaman kişilerin yaşamlarında komplikasyonlara da yol açarlar. Bu nedenle, kendimizi uzun süredir ihmal edilmiş bu konuya adayarak, psikolojik bir bakış açısıyla incelemeye karar verdik. Neden kaybetmekten korkuyorum ve bunun üstesinden nasıl gelebilirim?

Kaybetme korkusu kendini farklı şekillerde gösterir

Bir ilişki yaşıyor ve partnerinizi kartal gözleriyle izliyor olabilirsiniz. Başka birine yöneltilen yanlış bir bakış ve kıskançlığınız bir dürtüyle birdenbire patlayabilir. Hatta geçmişte aldatılmış bile olabilirsiniz, belki de sizin için iyi olmayan bir ilişki içinde de olabilirsiniz ya da aslında ayrılmak istiyorsunuzdur.

Bazen suçluluk duygusunun eşlik ettiği bu yalnız kalma korkusu olmasaydı, belki de hamlelerinizi çok daha rahat yapabilirdiniz. Ancak içinizde yaşattığınız kaybetme korkusu yüzünden bir hamle yapamaz ve beyninizi kemiren, “Ya partnerime yanlış yaparsam?”, “Ayrıldıktan sonra acaba kendisini nasıl hissedecek?”, “Yanılıyorsam ve ona bir daha asla geri dönemezsem?”, “Yalnız başıma yaşamakla başa çıkamazsam?” gibi sorularla boğuşmak zorunda kalabilirsiniz.

Kaybetme korkusu ile kişinin özgüven eksikliği bağlantılıdır

Kaybetme korkusu genellikle büyük bir güvensizlik, aşağılık duygusu ve kendinden şüphe duyma ile ilişkilendirilir. Nihayetinde, bu duygusal yük aşk hayatımızda alacağımız kararlarımızı da zorlaştırır. Bu nedenle tasasız bir ilişki yaşama ve huzurlu yaşam sürebilme olasılığı çok azdır.

Kaybetme korkusu olan insanlar -açıkça söylemek gerekirse- kendilerini sırf bu korkuları nedeniyle bloke ederler. İnsanlara daha az güvenirler, kendi değerlerine zarar verirler ve işlevsiz ilişkilere razı olma olasılıkları daha yüksektir.

Kaybetme korkusu kişinin geleceğini şekillendirebilir. Sonu başından belli yollara itebilir. Dolayısıyla yaşanılacak sorunlar ayrıntılı olarak nasıl ifade edilebilirler, buna bakmalıyız.

Kaybetme korkusunun en büyük sorunu, kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşebilmesidir. Mesela sürekli kıskançlık yahut partneri kaybetme korkusu, aslında partnerimizi umutsuzluğa sürükleyebilir. Sürekli imalar, birbirine tutunma ve tartışmalar yüzünden partnerin sevgisi giderek azalır, kişi değer verdiği o insandan her geçen gün biraz daha soğur; öyle ki sonunda ayrılıktan başka çıkış yolu kalmaz.

Korku boyun eğmeye yol açar

Kaybetmekten korkan taraf, korkuları nedeniyle otomatik olarak kendini küçük düşmüş gibi görür. Muhtaçlığı ve korkaklığı içinde kendini diğerlerinden aşağı sınıflandırır ve tabiri caizse kendisine değerinin çok daha altında bir değer biçer. Sonuç olarak birçok ortak ilgisini daha çabuk kaybeder, çünkü boyun eğme belli bir gerilimi ve karşılıklı çekiciliği zayıflatır.

Kaybetmekten korkanlar için sevimli olmadıklarına dair varsayımları kendileri hiç farkında olmadıkları halde, zihinlerinde doğrulanmış bir durum olarak kabul görür.

Aç-kapat tarzı ilişkiler kaybetme korkusunu besler

Kaybetme korkusu olan insanlar genel olarak kendi kaderini tayin eden, bağımsız insanlara ilgi duyarlar. Bunlar, kişinin hayran olduğu ve sahip olmak isteyeceği özerklik ve özgüven duygusunu kişiliklerinde barındırırlar. Bununla birlikte, güçlü bir bağımsızlık arzusu olan kişilerde bağlılık korkusuyla mücadele etmek zorunda kalmaları hiç de azımsanamayacak bir oranda görülür. Sonuç olarak, uyum hızla duygusal bir dengesizliğe ve güç dengesizliğine dönüşebilir. Kaybetme korkusu öylesine büyüktür ki, bağlanmaktan korkan kişi bu korkunun resmen onu arkasından kovaladığını düşünür.

Kaybetme korkusuyla boğuşan insanlar daha az sınır koyma ve daha fazlasını kabul etme eğilimindedir. Çoğunlukla uyuma ihtiyaç duyarlar ve çatışmadan uzak dururlar. Kırmaktan korkanların fikirlerini ifade etme olasılıkları da daha düşüktür. Bununla birlikte sürekli olarak yutmak zorunda kaldıkları öfke, mevcut durumla çok az ilgisi olan duygusal çalkantılarda aşamalar halinde patlar. Sabrı aşırı derecede zorlanmışsa, kaybetme korkusu öfkesini yükseltir, işte bu noktada yaşadığı korku ve acıyı hissetmekten kaçabilmek için diğer kişiyi terk etmek isteyebilir. Yakınlık-mesafe çatışması senaryosu daha sonra iki partner arasında gerçekleşerek, ilişkileri sürekli olarak sarsılma noktasına gelebilir. Sonuç ise ortaya bir aç-kapat ilişkisi çıkar.

Acı verici bağlar, kaybetme korkusunu besler

Nihayetinde, kaybetme korkusu olan kişilerin gerçekten aldatılması, işlevsiz ilişkiler yaşaması ve terk edilmesi alışılmadık bir durum değildir; üstüne üstlük kaybetme korkusundan dolayı ilişkilerine tam anlamıyla sahip çıkamayan bu tür kişiler, partnerleri onlara sadık olmasına rağmen içlerinde şüphe yüzünden bu sonu kendi elleri ile hazırlayabilir. Bu herhangi bir suçluluk sorunuyla ilgili değil, aslında onların iç dünyalarında yaşadıkları acı veren eşit olmayan nöbetlerle ilgilidir. Kaybetme korkusu, olumsuz deneyimlerle defalarca doğrulanır. Etkilenenler kendilerine şunu sormakta haklılardır: Aslında neden kaybetmekten korkuyorum?

Çoğu durumda, kaybetme korkusunun temeli çocukluğumuza kadar uzanır. Ebeveynlerin boşanması, kendinizi huzurlu ve mutlu hissetmediğiniz bir aile evi veya size yakın birinin ölümü, yetişkinlikte kaybetme korkusuna yol açabilir. Ayrıca ebeveynler veya kardeşler tarafından (kasıtsız olarak) kişinin çocukken yetersiz ve sevimsiz olacağına dair aktardığı duygular, derin aşağılık, yalnızlık ve terk edilme korkusu duygularına dönüşebilir. Kaybetme korkusu aynı zamanda kendinize yetememeyi de içerir, çünkü derinlerde bir yerde yeterince iyi olmadığına inanırsınız.

Bir yetişkin olarak artık bu yalnızlık duygularını hiçbir koşulda hissetmek istemezsiniz. Bu yüzden çoğumuz bir partnerden diğerine koşuştururuz, fazlasıyla kıskanç oluruz veya aşağılık kompleksleri ve kaybetme korkusu yaşarız. Ancak bunları yapmak yerine, kaybetme korkumuzun olası nedenleri yüzünden kendimize dönüp bakmamış gerekir. Kendi içinize dönmeniz ve her şeyden önce şunu hissetmeniz faydalı olacaktır: Neden kaybetmekten korkuyorum?

Bunun için birçok farklı sebep düşünülebilir. Kendinize biraz zaman ayırın ve yetişkinliğinizde çirkin inançlara yol açan çocukluk izlerinizi keşfetmeye çalışın.

Kaybetme korkunuzun altında yatan nedenleri aşağıdaki sorulara vereceğiniz cevaplarla tespit edebilirsiniz:

Anne ve babanız sık sık kavga eder miydi?

Bunun için kendinizi mi suçlu hissederdiniz?

Babanın aileden ayrılması söz konusu mu?

Aile içerisinden birinin (anne, baba, büyükanne, babaanne, uzak akraba, tanıdık) vefatıyla baş edememe gibi bir durumunuz oldu mu?

Acılarınızla başa çıkarken yalnız mı kaldınız?

Koşulsuz sevgiyi deneyimledim mi veya ailemin sevgisi için bir şeyler yapmam gerektiği bana öğretildi mi, diye kendinizi sorgulamak durumunda kaldığınız deneyimleriniz oldu mu?

İstenmeyen davranışlarınız nedeniyle yargılanarak, uzaklaştırılarak ya da cezalandırılarak bu durumunuzda yalnız bırakıldınız mı?

Anneniz/babanız ani öfke nöbetlerine tutulup sizi cezalandırdı mı?

Kardeşleriniz sizden farklı olarak ayrıcalıklı muamele gördü mü?

Anne ve babanız duygudan yoksun, size karşı sevgi göstermeyen kişiler miydi?

Daha az değerli olduğunuzu düşünüyor muydunuz?

Daha azına hakkınız olduğunu düşünüyor muydunuz?

Bütün bunlar kaybetmekten korkanlar için çok önemli unsurlar olabilir. “Kaybetmekten neden korkuyorum?” sorusuna cevap bulabiliyorsanız, bilgi birikiminizle zaten ileriye doğru güzel bir adım atmışsınız demektir. Bu şekilde, kaybetme korkusunun sizinle ve bir kişi olarak değerinizle hiçbir ilgisi olmadığını, daha çok anne babanızın çocukken size aktardıkları sorunla ilgili olduğunu kendinize netleştirmiş olursunuz.

Bu yazı ilk kez 18 Ocak 2023’te yayımlanmıştır.

 

Juliane Vogler’in Psymag adlı sitede yayınlanan “Warum habe ich Verlustangst? – Verlustangst bewältigen” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.psymag.de/16741/warum-verlustangst-verlustangst-bewaeltigen/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

2 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Neden kaybetmekten korkuyorum?

Kaybetme korkusu içimizin derinliklerine kadar kök salmış olan bir duygudur. Çoğu kere çocukluk dönemlerde yaşanılan travmalara dayanır. O andan itibaren de düşüncemizi, duygularımızı ve davranışlarımızı etkiler. Omzumuza oturur, kulaklarımıza güvensizlik fısıldar. Peki, bununla baş etmenin yolu yok mudur?

İnsanlar, az ya da çok, sahip oldukları şeyi kaybetmek korkusuyla yaşarlar. Bu yüzden de olası kazanç yerine, eldeki ile yetinmeye çalışırlar.

Genelde üç tür “kaybetme korkusu” görülür: Elinde olmayan sebeplerden, elinde olan sebeplerden ve farkında olunmayan sebeplerden kaybetmek.

Gündelik hayatın psikoloji üzerine yoğunlaşan Psymag (Psychologie-Magazin) adlı internet sitesinde Berlinli psikolog Juliane Vogler, tam da bu konuya değiniyor.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

Elinde olmayan sebeplerden kaybettiğin neyse onu geri döndürmek mümkün değildir; bu, ne olup bittiğini algılamadan yaptığımız hatalar olabilir, yakın olan birinin hayattan göçmesi olabilir, yakın olan birinin hayattan göçmesi olabilir, sahip olduğumuz yeni olan her ne varsa, onun eskimesi olabilir, senin bile eskimen olabilir. Çünkü hemen her gün, her saat, her an eskiyoruz. Çünkü zaman kaybediyoruz. Bunun için geçmişi değiştiremeyiz, ama geleceği güzelleştirecek işler yapabiliriz. Bunun için şu ana, yani ‘şimdi’ye odaklanmamız gerek.

Bana göre elinde olan sebeplerden kaybetmek anlamsız geçen bir ömürdür; birini bilerek hayatından çıkarmaktır ya da istemsizce yapılan umursamazlıktır.

Farkında olmadığın sebeplerden kaybetmek ise ön yargı ile geçen zamandır. Mesela gelecekte çok iyi bir arkadaşın olacak kişiye, henüz tanışma aşamasında ön yargı ile yaklaşmak böylesi bir zaman dilimidir. Farkında olmadığın diğer sebeplerden kaybetmek ise sevdiğin birine zamanında onu sevdiğini söylememektir.

Kaybetme korkusuyla başa çıkma

Kaybetme korkusu içimizin derinliklerine kadar kök salmış olan bir duygudur. Bu durum genellikle çocukluk dönemlerde yaşanılan bazı travmalara dayanır ve o andan itibaren de düşüncemizi, duygularımızı ve davranışlarımızı etkiler. Omzumuza oturmuş, kulaklarımıza güvensizlik fısıldayan şüpheli bir cüce cin gibi sinsi bir duygu durumudur bu korkular. İnsanı içten içe tüketirler ve bu korkularla mücadele etmek çok yorucudur. Kimi zaman kişilerin yaşamlarında komplikasyonlara da yol açarlar. Bu nedenle, kendimizi uzun süredir ihmal edilmiş bu konuya adayarak, psikolojik bir bakış açısıyla incelemeye karar verdik. Neden kaybetmekten korkuyorum ve bunun üstesinden nasıl gelebilirim?

Kaybetme korkusu kendini farklı şekillerde gösterir

Bir ilişki yaşıyor ve partnerinizi kartal gözleriyle izliyor olabilirsiniz. Başka birine yöneltilen yanlış bir bakış ve kıskançlığınız bir dürtüyle birdenbire patlayabilir. Hatta geçmişte aldatılmış bile olabilirsiniz, belki de sizin için iyi olmayan bir ilişki içinde de olabilirsiniz ya da aslında ayrılmak istiyorsunuzdur.

Bazen suçluluk duygusunun eşlik ettiği bu yalnız kalma korkusu olmasaydı, belki de hamlelerinizi çok daha rahat yapabilirdiniz. Ancak içinizde yaşattığınız kaybetme korkusu yüzünden bir hamle yapamaz ve beyninizi kemiren, “Ya partnerime yanlış yaparsam?”, “Ayrıldıktan sonra acaba kendisini nasıl hissedecek?”, “Yanılıyorsam ve ona bir daha asla geri dönemezsem?”, “Yalnız başıma yaşamakla başa çıkamazsam?” gibi sorularla boğuşmak zorunda kalabilirsiniz.

Kaybetme korkusu ile kişinin özgüven eksikliği bağlantılıdır

Kaybetme korkusu genellikle büyük bir güvensizlik, aşağılık duygusu ve kendinden şüphe duyma ile ilişkilendirilir. Nihayetinde, bu duygusal yük aşk hayatımızda alacağımız kararlarımızı da zorlaştırır. Bu nedenle tasasız bir ilişki yaşama ve huzurlu yaşam sürebilme olasılığı çok azdır.

Kaybetme korkusu olan insanlar -açıkça söylemek gerekirse- kendilerini sırf bu korkuları nedeniyle bloke ederler. İnsanlara daha az güvenirler, kendi değerlerine zarar verirler ve işlevsiz ilişkilere razı olma olasılıkları daha yüksektir.

Kaybetme korkusu kişinin geleceğini şekillendirebilir. Sonu başından belli yollara itebilir. Dolayısıyla yaşanılacak sorunlar ayrıntılı olarak nasıl ifade edilebilirler, buna bakmalıyız.

Kaybetme korkusunun en büyük sorunu, kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşebilmesidir. Mesela sürekli kıskançlık yahut partneri kaybetme korkusu, aslında partnerimizi umutsuzluğa sürükleyebilir. Sürekli imalar, birbirine tutunma ve tartışmalar yüzünden partnerin sevgisi giderek azalır, kişi değer verdiği o insandan her geçen gün biraz daha soğur; öyle ki sonunda ayrılıktan başka çıkış yolu kalmaz.

Korku boyun eğmeye yol açar

Kaybetmekten korkan taraf, korkuları nedeniyle otomatik olarak kendini küçük düşmüş gibi görür. Muhtaçlığı ve korkaklığı içinde kendini diğerlerinden aşağı sınıflandırır ve tabiri caizse kendisine değerinin çok daha altında bir değer biçer. Sonuç olarak birçok ortak ilgisini daha çabuk kaybeder, çünkü boyun eğme belli bir gerilimi ve karşılıklı çekiciliği zayıflatır.

Kaybetmekten korkanlar için sevimli olmadıklarına dair varsayımları kendileri hiç farkında olmadıkları halde, zihinlerinde doğrulanmış bir durum olarak kabul görür.

Aç-kapat tarzı ilişkiler kaybetme korkusunu besler

Kaybetme korkusu olan insanlar genel olarak kendi kaderini tayin eden, bağımsız insanlara ilgi duyarlar. Bunlar, kişinin hayran olduğu ve sahip olmak isteyeceği özerklik ve özgüven duygusunu kişiliklerinde barındırırlar. Bununla birlikte, güçlü bir bağımsızlık arzusu olan kişilerde bağlılık korkusuyla mücadele etmek zorunda kalmaları hiç de azımsanamayacak bir oranda görülür. Sonuç olarak, uyum hızla duygusal bir dengesizliğe ve güç dengesizliğine dönüşebilir. Kaybetme korkusu öylesine büyüktür ki, bağlanmaktan korkan kişi bu korkunun resmen onu arkasından kovaladığını düşünür.

Kaybetme korkusuyla boğuşan insanlar daha az sınır koyma ve daha fazlasını kabul etme eğilimindedir. Çoğunlukla uyuma ihtiyaç duyarlar ve çatışmadan uzak dururlar. Kırmaktan korkanların fikirlerini ifade etme olasılıkları da daha düşüktür. Bununla birlikte sürekli olarak yutmak zorunda kaldıkları öfke, mevcut durumla çok az ilgisi olan duygusal çalkantılarda aşamalar halinde patlar. Sabrı aşırı derecede zorlanmışsa, kaybetme korkusu öfkesini yükseltir, işte bu noktada yaşadığı korku ve acıyı hissetmekten kaçabilmek için diğer kişiyi terk etmek isteyebilir. Yakınlık-mesafe çatışması senaryosu daha sonra iki partner arasında gerçekleşerek, ilişkileri sürekli olarak sarsılma noktasına gelebilir. Sonuç ise ortaya bir aç-kapat ilişkisi çıkar.

Acı verici bağlar, kaybetme korkusunu besler

Nihayetinde, kaybetme korkusu olan kişilerin gerçekten aldatılması, işlevsiz ilişkiler yaşaması ve terk edilmesi alışılmadık bir durum değildir; üstüne üstlük kaybetme korkusundan dolayı ilişkilerine tam anlamıyla sahip çıkamayan bu tür kişiler, partnerleri onlara sadık olmasına rağmen içlerinde şüphe yüzünden bu sonu kendi elleri ile hazırlayabilir. Bu herhangi bir suçluluk sorunuyla ilgili değil, aslında onların iç dünyalarında yaşadıkları acı veren eşit olmayan nöbetlerle ilgilidir. Kaybetme korkusu, olumsuz deneyimlerle defalarca doğrulanır. Etkilenenler kendilerine şunu sormakta haklılardır: Aslında neden kaybetmekten korkuyorum?

Çoğu durumda, kaybetme korkusunun temeli çocukluğumuza kadar uzanır. Ebeveynlerin boşanması, kendinizi huzurlu ve mutlu hissetmediğiniz bir aile evi veya size yakın birinin ölümü, yetişkinlikte kaybetme korkusuna yol açabilir. Ayrıca ebeveynler veya kardeşler tarafından (kasıtsız olarak) kişinin çocukken yetersiz ve sevimsiz olacağına dair aktardığı duygular, derin aşağılık, yalnızlık ve terk edilme korkusu duygularına dönüşebilir. Kaybetme korkusu aynı zamanda kendinize yetememeyi de içerir, çünkü derinlerde bir yerde yeterince iyi olmadığına inanırsınız.

Bir yetişkin olarak artık bu yalnızlık duygularını hiçbir koşulda hissetmek istemezsiniz. Bu yüzden çoğumuz bir partnerden diğerine koşuştururuz, fazlasıyla kıskanç oluruz veya aşağılık kompleksleri ve kaybetme korkusu yaşarız. Ancak bunları yapmak yerine, kaybetme korkumuzun olası nedenleri yüzünden kendimize dönüp bakmamış gerekir. Kendi içinize dönmeniz ve her şeyden önce şunu hissetmeniz faydalı olacaktır: Neden kaybetmekten korkuyorum?

Bunun için birçok farklı sebep düşünülebilir. Kendinize biraz zaman ayırın ve yetişkinliğinizde çirkin inançlara yol açan çocukluk izlerinizi keşfetmeye çalışın.

Kaybetme korkunuzun altında yatan nedenleri aşağıdaki sorulara vereceğiniz cevaplarla tespit edebilirsiniz:

Anne ve babanız sık sık kavga eder miydi?

Bunun için kendinizi mi suçlu hissederdiniz?

Babanın aileden ayrılması söz konusu mu?

Aile içerisinden birinin (anne, baba, büyükanne, babaanne, uzak akraba, tanıdık) vefatıyla baş edememe gibi bir durumunuz oldu mu?

Acılarınızla başa çıkarken yalnız mı kaldınız?

Koşulsuz sevgiyi deneyimledim mi veya ailemin sevgisi için bir şeyler yapmam gerektiği bana öğretildi mi, diye kendinizi sorgulamak durumunda kaldığınız deneyimleriniz oldu mu?

İstenmeyen davranışlarınız nedeniyle yargılanarak, uzaklaştırılarak ya da cezalandırılarak bu durumunuzda yalnız bırakıldınız mı?

Anneniz/babanız ani öfke nöbetlerine tutulup sizi cezalandırdı mı?

Kardeşleriniz sizden farklı olarak ayrıcalıklı muamele gördü mü?

Anne ve babanız duygudan yoksun, size karşı sevgi göstermeyen kişiler miydi?

Daha az değerli olduğunuzu düşünüyor muydunuz?

Daha azına hakkınız olduğunu düşünüyor muydunuz?

Bütün bunlar kaybetmekten korkanlar için çok önemli unsurlar olabilir. “Kaybetmekten neden korkuyorum?” sorusuna cevap bulabiliyorsanız, bilgi birikiminizle zaten ileriye doğru güzel bir adım atmışsınız demektir. Bu şekilde, kaybetme korkusunun sizinle ve bir kişi olarak değerinizle hiçbir ilgisi olmadığını, daha çok anne babanızın çocukken size aktardıkları sorunla ilgili olduğunu kendinize netleştirmiş olursunuz.

Bu yazı ilk kez 18 Ocak 2023’te yayımlanmıştır.

 

Juliane Vogler’in Psymag adlı sitede yayınlanan “Warum habe ich Verlustangst? – Verlustangst bewältigen” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.psymag.de/16741/warum-verlustangst-verlustangst-bewaeltigen/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

2 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

2
0
Would love your thoughts, please comment.x