Öngörülemez bir dış politika izleyen ABD Başkanı Donald Trump, 15 Mart’ta Yemen’deki Husiler’e karşı askeri harekât başlattığını duyurunca, bir süreden beri gündemden düşmüş olan Yemen yeniden hatırlandı.
1990’larda kendilerine yönelik ayrımcılık yapıldığını düşünen Şii bir topluluk olan Husiler, ülkenin kuzeyinde bölgesel adaletsizlikleri de protesto ederek örgütlenmişler, zamanla İran’ın desteğiyle de silahlanmışlardı. 2011’deki Arap Baharı sonrasında başlayan iç çatışmalarda ülkenin başkenti Sana’yı ele geçirmiş ancak Suudi Arabistan 2015 yılında Yemen’e müdahale edince yine kendi bölgelerine çekilmişlerdi. İsrail’in 7 Ekim sonrası Gazze’ye yönelik saldırıları duruncaya kadar İsrail’e giden gemileri hedef alacaklarını açıkladılar ve bunu yaptılar. Arap Yarımadası ile Afrika’yı birbirinden ayıran Babü’l-Mendeb Boğazı’nı, düzenledikleri füze saldırılarıyla uluslararası ticaret gemileri için korkulu rüyaya çevirdiler.
Aslında Yemen’de 2022’de sağlanan 6 aylık ateşkes ile 10 yılı aşkın süredir devam eden savaşın sona ereceğine dair ümitler yeşermişti fakat bugün hâlâ barışın çok uzağındayız. Son yılların en büyük insani krizlerinden birisinin yaşandığı, dünyanın en fakir 10 ülkesi sıralamasına Afrika kıtası dışından giren tek ülke olan Yemen’de nüfusun %80’i yardıma muhtaç.
Trump’ın agresif ve öngörülemez dış politikası, Yemen’de çatışmaların yeniden alevlenmesi riskini taşıyor.
Trump’ın saldırgan politikası devam ediyor
Gazze’deki katliamlar dolayısıyla İsrail bağlantılı gemilere müdahale edeceğini açıklayan Husiler, 31 Ekim 2023’ten bu yana Yemen açıklarında seyreden 100’den fazla gemiye saldırı gerçekleştirdi veya el koydu. Babü’l-Mendeb gibi stratejik bir noktada yaşanan böylesi çatışma ortamı, taşıma ve sigorta maliyetlerini ciddi ölçüde artırarak küresel ticareti olumsuz etkiliyor.
Beyaz Saray’a geri dönen Donald Trump, seçim sürecinde savaşları bitireceğini taahhüt etse de henüz barış getirebilmekten çok uzak. Gazze’yi cehenneme çevirme tehdidi, Ukrayna’yı Rusların önüne atması, Grönland ve Panama’ya göz dikmesi derken, son olarak Yemen’e yönelik yeniden başlayan hava saldırılarını izliyoruz. ABD’den gelen açıklamalara bakıldığında saldırıların önümüzdeki dönemlerde devam etme olasılığı yüksek.
Husiler neden hedefte?
Trump ilk döneminin son günleri olan Ocak 2021’de Husileri “yabancı terör örgütleri” listesine eklemiş, Biden yönetimi ise göreve geldikten haftalar sonra insani krizin derinleşmemesi için bu kararı geri almıştı. Kızıldeniz’deki operasyonlarını arttıran Husilere yönelik başlatılan “Refah Muhafızı Operasyonu”, Kızıldeniz, Babü’l-Mendeb ve Aden Körfezi’nde seyrüsefer serbestisi sağlamak için yeterli olmadı. Aynı şekilde ABD, İngiltere ve İsrail işbirliğiyle gerçekleştirilen hava saldırıları da sonuç vermedi.
İşte tam da böyle bir ortamda yeniden göreve gelen Trump’ın, ilk icraatlarından birisi Husilerin yeniden “yabancı terör örgütleri” listesine alması, uluslararası yardım kuruluşları için ülkenin stratejik limanlarının kullanımını zorlaştırarak, insani krizi derinleştiriyor.
15 Mart’ta da ABD Hava Kuvvetleri, Husi liderlerini, üslerini ve füze savunma sistemlerini hedef alan hava bombardımanı gerçekleştirdi. Şüphesiz Yemen’den, İsrail’e fırlatılan füzeler, bu saldırıların en önemli sebebi. Husilerin askeri kapasitesini imha etmek ve operasyonlarını sonlandırmak, İsrail’in güvenliği ve ortaklarının Babü’l-Mendeb’den serbest geçişini sağlamak adına önem taşıyor.
İran’ın diğer vekil unsurlarından farklı olarak doğrudan Tahran’dan emir almayan, yerel bir geçmişe sahip olan, ama İran’ın desteklediği Husiler, bedel ödemek pahasına Gazze halkının yanında pozisyon aldılar.
Gözden kaçırılmaması gereken başka hususlar da var. Bu saldırılar İsrail’in güvenliğine katkı sağlamak için yapılıyor. Ayrıca Trump, ABD’ye 1 trilyon yatırım yapması istediği Suudilerin Yemen’deki endişelerini gidermeyi de amaçlıyor. Üstelik, ABD’nin İran’a karşı mücadelesinde yeni bir aşama, ayrıca Çin ve Rusya’ya karşı da yeni bir meydan okuma fırsatı.
Washington gerilimi yükseltiyor
Husiler ile Tahran arasındaki ilişki bilinen bir gerçek. Trump da 15 Mart’taki bombardımanın ardından İran yönetimini “Husilere verdiği desteği derhal durdurması” yönünde uyardı. İran’ın silah ve mühimmat sağlaması, Yemen’deki savaşın gidişatı ve bölgeye etkileri açısından belirleyici bir unsur.
ABD, Husiler adına Kızıldeniz’den geçen yabancı ticaret gemileri hakkında istihbarat topladığı iddiasıyla İran gemisi MV Behshad’a karşı siber saldırı düzenlemişti. Devrim Muhafızları’nın Husilere askeri eğitim ve danışmanlık sağladığına dair de raporlar mevcut.[1]
Sadece İran değil, Husilerin saldırılarını daha etkin hale getirmek için Devrim Muhafızları aracılığıyla Rus uydu verilerini kullandığı ve Rus Askerî İstihbarat Servisi’nden (GRU) danışmanların denizyoluyla Yemen’e giderek Husilere teknik destek verdiği de iddialar arasında.[2] Nükleer santraller başta olmak üzere İran’ın stratejik noktalarına yönelik ABD – İsrail ortak saldırısı için Netenyahu yönetiminin Washington’a yaptığı baskı da hesaba katıldığında, Yemen üzerindeki gelişmelerin, İran – ABD hattındaki gerilimi arttırması muhtemel.
Suudi Arabistan’ı bekleyen zor durum
Suudi Arabistan açısından durum biraz daha farklı. 2015’te başlatılan “Kararlılık Fırtınası Operasyonu” sonrası dönemde ABD ve diğer Batılı müttefiklerden beklediği desteği alamayan Riyad, Umman, Irak ve Çin arabuluculuğunda İran ile normalleşme sürecine girmişti. Dolayısıyla Yemen’deki çatışmaların şiddetlenmesi Suudiler için kritik tehditleri bünyesinde barındırıyor.
Öncelikle sınır güvenliğini ve ABD ile koordinasyonunu artırmak zorunda olan Suudiler, çatışmaların derinleşmesi halinde yeniden Husilerin hedefi haline gelebilir. Yükselen gerilimin yaratacağı istikrarsızlık, Suudi Arabistan’ın petrole olan bağımlılığını azaltıp, ekonomisini çeşitlendirme planı olan Vizyon 2030 kapsamındaki yatırımları da riske atacaktır. Kızıldeniz’deki ticaretin kesintiye uğraması, askeri harcamaların arttırılması mecburiyeti ve Tahran’la yürütülen normalleşme çabalarının çöpe atılması, Suudiler açısından pek de cazip bir senaryo değil.
Çin’in hesapları da bozulabilir
Kızıldeniz’deki denizyolu tıkanıklığı ihtimalinden en ağır etkilenebilecek aktör olan Çin’in, Husilere yönelik Refah Muhafızı görev gücünde yer almaması dikkat çekmişti. Zira Avrupa ile Asya arasındaki ticaretin yaklaşık yüzde 40’ı Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden yapılmasına rağmen Husiler, Çin ve Rusya’ya ait ticari gemilerin Kızıldeniz’den güvenli şekilde geçişine izin veriyor.[3]
Geçtiğimiz aylarda Avrupa basını İranlı yetkililere dayandırdığı haberlerinde Çinli yetkililerin, İranlı mevkidaşlarından, Husi saldırılarından korunma konusunda yardım istediğini, aksi takdirde taraflar arasındaki ticari ilişkilerin zarar görebileceği konusunda Tahran’ı uyardığını yazmıştı.
ABD istihbarat kaynaklarına dayandırılan haberlerde ise Pekin’in “dokunulmazlık” karşılığında Husilere Çin yapımı silahlar verdiği öne sürülmüştü.[4] Bu paralelde İsrail’den yayın yapan 24 kanalı da Husi liderlerinin sürdürülebilir askeri bir tedarik zinciri kurmak için 2023 ve 2024’te Çin’i ziyaret ederek, füzeler için “gelişmiş bileşenler ve ekipmanlar” sağladığını iddia etmişti. ABD yönetimi Husilere seyir füzesi ve İHA/SİHA üretim ve teknolojisini destekleyecek “çift kullanımlı bileşenler” sağladıkları gerekçesiyle Çin merkezli Shenzhen Rion Technology ve Shenzhen Jinghon Electronics isimli iki şirkete yaptırım uygulamaya başladı.[5]
Husilerin Çin teknolojisini kullanarak İHA/SİHA veya seyir füzesi teknolojisini geliştirmesi sadece İsrail değil, Suudi Arabistan ve BAE’deki güvenlik politikası yapıcıların da uykularını kaçıracak bir olasılık. Tüm bu işbirliğinin gerçek olması ihtimali ise Pekin açısından sadece Kızıldeniz’den serbest geçiş sağlamakla kalmayacak; ABD’nin füze ve İHA/SİHA engelleme teknolojisinin hangi seviyede olduğunu görebilmek adına da kıymetli istihbarat verileri sunacaktır.
Yemen sahasında şu gerçek unutulmamalı; Husileri havadan bombalayarak yenebilmek mümkün olsaydı, Suudi Arabistan bunu seneler önce başarabilirdi. Sana dağları, Husilere büyük ölçüde koruma sağlasa da kritik altyapı tesislerinin ve isimlerin ortadan kaldırılması Yemen’de insani krizi derinleştirecek ve Husilerin ekonomik kapasitesini daha da zayıflatacaktır. Bu süreçte kapsamlı bir mücadele planlanıyorsa, içerdeki unsurlarla işbirliği de önem taşıyor. Lakin ABD’nin Husilere yönelik mücadelesinde kararlı bir tutum sergilemesi, Suudi Arabistan ve BAE başta olmak üzere Körfez ülkeleri için kazanım olabilir. Şu da bir gerçek ki Yemen’deki ABD saldırılarının derinleşmesi ve uzaması, Çin ile ABD çıkarlarının kafa kafaya geldiği bu kritik coğrafyadaki rekabeti kızıştırabilir.
Trump yönetiminin önceliği barış değil
Muhtemelen kimse Trump’ın Yemen’deki savaşı bitirebileceğine ihtimal vermiyor. İsrail ve bir trilyon dolarlık yatırım beklenen Suudi Arabistan’ın gönlünü almanın yanı sıra uzun vadeli projeksiyonlarda İran ve Çin’i baskı altına alabilmek noktasında Yemen’deki gelişmeler önem arz ediyor. Dolayısıyla Trump’ın Yemen’de kalıcı barış arayışlarına girmeden, belirsiz aralıklarla kritik hedeflere yönelik hava saldırılarını sürdürmesi muhtemel. Yemen’e barış getirebilmek, Ukrayna veya Gazze’dekinden daha zor ve karmaşık gözüküyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 18 Mart 2025’te yayımlanmıştır.
[1] CFR.org Editors, “Iran’s Revolutionary Guards”, Council on Foreign Relations, 13 Kasım 2024. https://www.cfr.org/backgrounder/irans-revolutionary-guards
[2] Sean Mathews, “Exclusive: US intelligence suggests Russian military is advising Houthis inside Yemen”, Middle East Eye, 2 Ağustos 2024. https://www.middleeasteye.net/news/exclusive-russian-military-advising-houthis-inside-yemen-us-intelligence-suggests?utm_source=chatgpt.com
[3] “Houthis tell China and Russia their ships won’t be targeted in Red Sea”, South China Morning Post, 21 Mart 2024. https://www.scmp.com/news/world/middle-east/article/3256286/houthis-tell-china-and-russia-their-ships-wont-be-targeted-red-sea
[4] “China arming Houthi rebels in Yemen in exchange for unimpeded Red Sea passage”, Foundation For Defense of Democracies, 7 Mart 2025. https://www.fdd.orghttps://www.fdd.org/analysis/2025/01/02/china-arming-houthi-rebels-in-yemen-in-exchange-for-unimpeded-red-sea-passage/
[5] “U.S. intelligence exposes China-Houthi connection”, JFeed, 5 Ocak 2025. https://www.jfeed.com/news-world/spmnxs