Beş kutuplu yeni küresel düzen nasıl olabilir?

Pandemiden savaşa, enerji krizinden artan enflasyona dünya pek çok krizle karşı karşıya. Mevcut uluslararası sistem ise yetersiz. Peki, nasıl bir yeni uluslararası düzen doğuyor? Bu düzende hangi ülkeler hangi etkinlikte olacak?

COVID-19 salgını, Ukrayna-Rusya savaşı gibi art arda meydana gelen küresel krizler İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Batı’nın yegane egemen güç olduğu mevcut uluslararası düzeni ciddi bir şekilde yıpratıyor. Çin ve Hindistan gibi ülkelerin yükselişi, Avrupa’nın uzun vadede kendi stratejik çizgisini belirleme girişimleri yeni ve çok kutuplu bir dünya düzeninin doğuşuna işaret ediyor. Eski Almanya Dışişleri Bakanı ve Şansölye Yardımcısı Joschka Fischer, Project Syndicate web sitesi için kaleme aldığı yazısında bu yeni uluslararası düzenin nasıl olacağına dair öngörülerini anlatıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:

“Büyük ve küçük krizlerin eşi benzeri görülmemiş bir şekilde aynı anda meydana gelişine tanık oluyoruz.

COVID-19 salgını, artan enerji fiyatları, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde enflasyonun geri dönüşü, bozulan tedarik zincirleri, Rusya’nın Ukrayna’daki yasadışı savaşı ve iklim değişikliğine kadar bu krizlerin çoğu sadece mevcut düzenin zayıflamasının değil, aynı zamanda yeni bir dünya düzeninin doğmakta olduğunun işaretleri.

Beş kutuplu yeni küresel düzen

Yirminci yüzyılın iki kutuplu düzeninin kalıntıları nihayet ortadan kalkarken, yeni bir küresel beş kutuplu düzen ön plana çıkıyor.

Bu yüzyılın iki askerî, teknolojik ve ekonomik süper gücü ABD ve Çin en önemli aktörler olmaya devam edecek, ancak Avrupa, Japonya ve Hindistan dünyanın büyük bir kısmı üzerinde ciddi bir etkiye sahip olacak.

Rusya hakkında ise büyük bir soru işareti mevcut, çünkü bu ülkenin gelecekteki konumu, kabiliyetleri ve stratejik duruşu, pervasızca yürüttüğü saldırı savaşının sonucuna bağlı olacak.

Rusya’nın Ukrayna’da askerî bir yenilgiye uğrayacağı şimdiden kesinleşmiş durumda, buradaki mesele, bunun “olup olmayacağı” değil, “ne zaman” olacağı. Ancak bu yenilginin olası sonuçlarını öngörmek için henüz çok erken. Putin rejimi ayakta kalabilecek mi, yoksa Rusya’nın yenilgisi yeni bir iç çöküş ve dağılma evresinin habercisi mi olacak? Bu sorunun cevabı belli olana kadar Rusya’nın Doğu Avrupa ve Avrasya’nın büyük bölümündeki hakimiyet iddiasını sürdürmeye çalışıp çalışmayacağını henüz bilemeyiz.

Yeni dünya düzeninde Rusya’nın yeri ne olacak?

Kremlin bu iddiasından vazgeçmek zorunda kalırsa, bundan böyle muhtemelen bir dünya gücü olmayacak. Ancak yine de, yıpranmış ve aşağılanmış bir Rusya bile jeopolitik kış uykusuna yatmak yerine, büyük olasılıkla yeni dünya düzeninde ve özellikle Avrupa kıtasında önemli bir istikrarsızlık kaynağı olmaya devam edecek.

Ancak Rusya’nın devasa nükleer cephaneliğinin yirmi birinci yüzyılda jeopolitik konumunu güvence altına almak için artık yeterli olmadığı aşikâr. Dünyanın geri kalanı, Rus ekonomisinin bel kemiği olan fosil yakıtları zaman içinde terk etmeye başladıkça Rusya’nın ekonomisi kesin bir şekilde zayıflıyor.

Çin’in Rusya’dan en büyük farkı ne?

Rusya zayıflığı ve çöküşü nedeniyle yeni riskler oluştururken, Çin’in zenginliği ve gücü artacak. 2000’li yılların başında başlayan büyük küreselleşme dalgası sayesinde Çin kendisini yoksulluktan kurtarmayı ve yüksek gelir statüsüne ulaşmayı başardı.

2008 mali krizinin Batı’nın itibarını kısmen sarsmasıyla Çin kendi küresel liderlik rolünü genişletebildi ve kendisini ABD’nin yanında küresel bir süper güç olarak sunabildi.

Ancak Soğuk Savaş dönemindeki Sovyetler Birliği’nin aksine Çin, yalnızca askerî gücüne odaklanma hatasına düşmedi. Aksine, Çin’in küresel yükselişi, teknolojik ve bilimsel alanlarda Batı ile rekabet etmek için büyük yatırımlar yaparken, dünyanın “üretim merkezi” olarak hizmet ederek ABD ve Batı egemenliğindeki dünya pazarlarına entegrasyonu benimsemesini yansıtıyor.

Çinliler kesinlikle askerî yatırımlardan geri durmadılar, ancak savunma ve güvenlik harcamalarının diğer her şeyin önüne geçmesine de izin vermediler. Bugün Çin ve Rusya arasındaki belirleyici fark, Putin’in aksine Çinli liderlerin uzunca bir süredir yirmi birinci yüzyıla ayak uyduruyor olmasıdır.

Bali’de gerçekleştirilen G20 zirvesi bu temel bakış açısı ve amaç farklılığını gözler önüne serdi. Rusya kendisini diplomatik olarak dışlanmış bulurken, Çin tüm tartışmaların ve nihai bildirinin şekillendirilmesinin merkezinde yer aldı.

Ukrayna krizi konusunda Batı’nın çizgisini benimsememiş olsalar da Çin ve Hindistan gibi büyük ülkeler bu vesileyle Kremlin’le aralarına belirgin bir mesafe koyarak Rusya’nın savaş politikasını ve nükleer tehditlerini kınadılar.

Uluslararası ilişkiler yeniden şekillenir mi?

ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasındaki yüz yüze görüşmeler Çin-Amerikan gerginliğini azaltmaya yardımcı olursa, Bali zirvesi yirmi birinci yüzyılda uluslararası ilişkileri yeniden şekillendirmenin kapısını açmış olacak.

ABD ara seçimlerinin sonucu, Cumhuriyetçilerden beklenen “kırmızı dalga” gerçekleşmediğinden umutlanmak için bir başka neden daha sunuyor. Cumhuriyetçi Parti Senato’da çoğunluğu alamadı ve Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu zar zor elde etti. Eski Başkan Donald Trump, 2018 ve 2020’de olduğu gibi bir kez daha partisinin geride kalmasına sebep oldu. Amerikalılar onun “Önce Amerika” temalı izolasyonist politikalarına geri dönülmesini istemiyor.

ABD ara seçimleri ve Bali’de gerçekleştirilen G20 Zirvesi, sıkıntılı bir dönemde umut vadediyor. Ancak küresel işbirliği konusunda çok daha fazla yol kat etmeliyiz. En nihayetinde en büyük iki kriz, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ve iklim değişikliği, yalnızca dünyanın en önemli devletleri birlikte çalışmanın bir yolunu bulursa aşılabilir.”

Bu yazı ilk kez 2 Aralık 2022’de yayımlanmıştır.

 

Joschka Fischer’ın Project Syndicate haber sitesinde yayınlanan “The Birth of a New International Order” başlıklı yazısından bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.project-syndicate.org/commentary/new-international-order-us-china-europe-india-japan-by-joschka-fischer-2022-11?barrier=accesspaylog

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Beş kutuplu yeni küresel düzen nasıl olabilir?

Pandemiden savaşa, enerji krizinden artan enflasyona dünya pek çok krizle karşı karşıya. Mevcut uluslararası sistem ise yetersiz. Peki, nasıl bir yeni uluslararası düzen doğuyor? Bu düzende hangi ülkeler hangi etkinlikte olacak?

COVID-19 salgını, Ukrayna-Rusya savaşı gibi art arda meydana gelen küresel krizler İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Batı’nın yegane egemen güç olduğu mevcut uluslararası düzeni ciddi bir şekilde yıpratıyor. Çin ve Hindistan gibi ülkelerin yükselişi, Avrupa’nın uzun vadede kendi stratejik çizgisini belirleme girişimleri yeni ve çok kutuplu bir dünya düzeninin doğuşuna işaret ediyor. Eski Almanya Dışişleri Bakanı ve Şansölye Yardımcısı Joschka Fischer, Project Syndicate web sitesi için kaleme aldığı yazısında bu yeni uluslararası düzenin nasıl olacağına dair öngörülerini anlatıyor.

Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:

“Büyük ve küçük krizlerin eşi benzeri görülmemiş bir şekilde aynı anda meydana gelişine tanık oluyoruz.

COVID-19 salgını, artan enerji fiyatları, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde enflasyonun geri dönüşü, bozulan tedarik zincirleri, Rusya’nın Ukrayna’daki yasadışı savaşı ve iklim değişikliğine kadar bu krizlerin çoğu sadece mevcut düzenin zayıflamasının değil, aynı zamanda yeni bir dünya düzeninin doğmakta olduğunun işaretleri.

Beş kutuplu yeni küresel düzen

Yirminci yüzyılın iki kutuplu düzeninin kalıntıları nihayet ortadan kalkarken, yeni bir küresel beş kutuplu düzen ön plana çıkıyor.

Bu yüzyılın iki askerî, teknolojik ve ekonomik süper gücü ABD ve Çin en önemli aktörler olmaya devam edecek, ancak Avrupa, Japonya ve Hindistan dünyanın büyük bir kısmı üzerinde ciddi bir etkiye sahip olacak.

Rusya hakkında ise büyük bir soru işareti mevcut, çünkü bu ülkenin gelecekteki konumu, kabiliyetleri ve stratejik duruşu, pervasızca yürüttüğü saldırı savaşının sonucuna bağlı olacak.

Rusya’nın Ukrayna’da askerî bir yenilgiye uğrayacağı şimdiden kesinleşmiş durumda, buradaki mesele, bunun “olup olmayacağı” değil, “ne zaman” olacağı. Ancak bu yenilginin olası sonuçlarını öngörmek için henüz çok erken. Putin rejimi ayakta kalabilecek mi, yoksa Rusya’nın yenilgisi yeni bir iç çöküş ve dağılma evresinin habercisi mi olacak? Bu sorunun cevabı belli olana kadar Rusya’nın Doğu Avrupa ve Avrasya’nın büyük bölümündeki hakimiyet iddiasını sürdürmeye çalışıp çalışmayacağını henüz bilemeyiz.

Yeni dünya düzeninde Rusya’nın yeri ne olacak?

Kremlin bu iddiasından vazgeçmek zorunda kalırsa, bundan böyle muhtemelen bir dünya gücü olmayacak. Ancak yine de, yıpranmış ve aşağılanmış bir Rusya bile jeopolitik kış uykusuna yatmak yerine, büyük olasılıkla yeni dünya düzeninde ve özellikle Avrupa kıtasında önemli bir istikrarsızlık kaynağı olmaya devam edecek.

Ancak Rusya’nın devasa nükleer cephaneliğinin yirmi birinci yüzyılda jeopolitik konumunu güvence altına almak için artık yeterli olmadığı aşikâr. Dünyanın geri kalanı, Rus ekonomisinin bel kemiği olan fosil yakıtları zaman içinde terk etmeye başladıkça Rusya’nın ekonomisi kesin bir şekilde zayıflıyor.

Çin’in Rusya’dan en büyük farkı ne?

Rusya zayıflığı ve çöküşü nedeniyle yeni riskler oluştururken, Çin’in zenginliği ve gücü artacak. 2000’li yılların başında başlayan büyük küreselleşme dalgası sayesinde Çin kendisini yoksulluktan kurtarmayı ve yüksek gelir statüsüne ulaşmayı başardı.

2008 mali krizinin Batı’nın itibarını kısmen sarsmasıyla Çin kendi küresel liderlik rolünü genişletebildi ve kendisini ABD’nin yanında küresel bir süper güç olarak sunabildi.

Ancak Soğuk Savaş dönemindeki Sovyetler Birliği’nin aksine Çin, yalnızca askerî gücüne odaklanma hatasına düşmedi. Aksine, Çin’in küresel yükselişi, teknolojik ve bilimsel alanlarda Batı ile rekabet etmek için büyük yatırımlar yaparken, dünyanın “üretim merkezi” olarak hizmet ederek ABD ve Batı egemenliğindeki dünya pazarlarına entegrasyonu benimsemesini yansıtıyor.

Çinliler kesinlikle askerî yatırımlardan geri durmadılar, ancak savunma ve güvenlik harcamalarının diğer her şeyin önüne geçmesine de izin vermediler. Bugün Çin ve Rusya arasındaki belirleyici fark, Putin’in aksine Çinli liderlerin uzunca bir süredir yirmi birinci yüzyıla ayak uyduruyor olmasıdır.

Bali’de gerçekleştirilen G20 zirvesi bu temel bakış açısı ve amaç farklılığını gözler önüne serdi. Rusya kendisini diplomatik olarak dışlanmış bulurken, Çin tüm tartışmaların ve nihai bildirinin şekillendirilmesinin merkezinde yer aldı.

Ukrayna krizi konusunda Batı’nın çizgisini benimsememiş olsalar da Çin ve Hindistan gibi büyük ülkeler bu vesileyle Kremlin’le aralarına belirgin bir mesafe koyarak Rusya’nın savaş politikasını ve nükleer tehditlerini kınadılar.

Uluslararası ilişkiler yeniden şekillenir mi?

ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasındaki yüz yüze görüşmeler Çin-Amerikan gerginliğini azaltmaya yardımcı olursa, Bali zirvesi yirmi birinci yüzyılda uluslararası ilişkileri yeniden şekillendirmenin kapısını açmış olacak.

ABD ara seçimlerinin sonucu, Cumhuriyetçilerden beklenen “kırmızı dalga” gerçekleşmediğinden umutlanmak için bir başka neden daha sunuyor. Cumhuriyetçi Parti Senato’da çoğunluğu alamadı ve Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu zar zor elde etti. Eski Başkan Donald Trump, 2018 ve 2020’de olduğu gibi bir kez daha partisinin geride kalmasına sebep oldu. Amerikalılar onun “Önce Amerika” temalı izolasyonist politikalarına geri dönülmesini istemiyor.

ABD ara seçimleri ve Bali’de gerçekleştirilen G20 Zirvesi, sıkıntılı bir dönemde umut vadediyor. Ancak küresel işbirliği konusunda çok daha fazla yol kat etmeliyiz. En nihayetinde en büyük iki kriz, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ve iklim değişikliği, yalnızca dünyanın en önemli devletleri birlikte çalışmanın bir yolunu bulursa aşılabilir.”

Bu yazı ilk kez 2 Aralık 2022’de yayımlanmıştır.

 

Joschka Fischer’ın Project Syndicate haber sitesinde yayınlanan “The Birth of a New International Order” başlıklı yazısından bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.project-syndicate.org/commentary/new-international-order-us-china-europe-india-japan-by-joschka-fischer-2022-11?barrier=accesspaylog

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x