Şi Cinping’in “Yeni Dünya Düzeni”

Çin Devlet Başkanı, ülkesinin dünya düzeninin merkezinde olduğu ve kuralları belirlediği bir yeni dünya düzeni istiyor ve “yumuşak güç” politikası izliyor. Ama bir yandan da baskı ve sindirme politikası yürütüyor. Peki, bu siyaset Çin’i sevilen ve sayılan bir dünya gücü yapar mı?

Pandemiden ilk kurtulan ve ekonomisi hızla toparlanan Çin, liderleri Şi Cinping’in Mart 2021’de dediği gibi, “küresel sahnede tarihi liderlik ve merkezi konumunu geri kazanıyor” mu? Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) bir ay sonra yazdığı gibi Şi, Çin’i “dünya sahnesinin merkezine hiç olmadığı kadar yaklaştırdı” mı? Üçüncü Devrim: Şi Cinping ve Yeni Çin Devleti (The Third Revultion: Xi Jinping and the New Chinese State) adlı bir kitabı da bulunan, ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi Asya Çalışmaları Direktörü Elizabeth Economy bu soruya kısmen evet, kısmen de hayır yanıtını veriyor. Economy’nin, Konsey’in dergisi Foreign Affairs için yazdığı makaleden bölümler aktarıyoruz:

“Çin zaten uluslararası sistemde merkezi bir konuma sahip. Dünyanın en büyük ticaret gücü ve en büyük küresel kredi kaynağı olduğu gibi dünyanın en büyük nüfusuna ve ordusuna da sahip. Ayrıca küresel bir inovasyon merkezi haline geldi. Çin’in 2030 yılına kadar ABD’yi geride bırakacağını ve dünyanın en büyük ekonomisi haline geleceği tahmin ediliyor. Pandemi sürecinin de gösterdiği gibi Çin’in küresel sorunlarla nasıl mücadele ettiği, dünyanın geri kalanı için büyük önem taşıyor.

Şi nasıl bir dünya istiyor?

Çin’in küresel önemi tartışılmaz hale gelse de, birçok gözlemci Pekin’in istediği şeyin “yeni bir uluslararası düzen” mi, yoksa küresel sistemi temelden dönüştürmeden sadece bazı ayarlamalar yapmak mı olduğunu sorgulamayı sürdürüyor. Bazıları, Pekin’in yöneliminin ağırlıklı olarak savunmaya yönelik olduğunu ve yalnızca kendisi siyasi sistemini eleştirilerden korumak ve sınırlı bir dizi egemenlik iddiasını gerçekleştirmek istediğini savunuyorlar. Bu görüş, Şi’nin vizyonunun ne kadar geniş olduğunu gözden kaçırıyor. Çin’in merkezde yer almak konusundaki anlayışı, çok daha fazlasını, kökten dönüştürülmüş bir uluslararası düzeni ifade ediyor.

Şi’nin vizyonunda, birleşmiş ve yeniden dirilmiş bir Çin, ABD ile eşit olacak veya onu geçecektir. O vizyonda Çin, Asya’nın önde gelen gücüdür ve denizlerde kontrol ettiği alan, Doğu Çin ve Güney Çin Denizlerindeki tartışmalı bölgeleri içerecek şekilde genişlemiştir. Atlantik’e geri dönecek, 70 yıldan fazla bir süredir uluslararası sistemin temelini oluşturan muazzam ABD ittifakları ağı Çin lehine çözülecektir. Çin’in nüfuzu limanlar, demiryolları ve üslerden fiber optik kablolara, e-ödeme sistemlerine ve uydulara kadar uzanan altyapı aracılığıyla dünyaya yayılacaktır.

Çin’in kurallarının geçerli olduğu bir dünya emeli

İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası düzen, esasen, evrensel insan haklarına, hukukun üstünlüğüne, serbest piyasalara ve vatandaşlarının siyasi ve sosyal yaşamlarına sınırlı devlet müdahalesine kendini adamış liberal demokrasiler tarafından şekillendirildi. Çok taraflı kurumlar ve uluslararası hukuk bu değerleri ve normları ilerletmek için tasarlandı ve bunları desteklemek için teknoloji kullanıldı. Şimdi Şi, devleti öncül hale getirerek bu düzeni değiştirmeye çalışıyor. Onun yeni düzendeki kurumlar, yasalar ve teknoloji, devlet kontrolünü güçlendirir, bireysel özgürlükleri sınırlar ve serbest piyasaları kısıtlar. Bu dünya, devletin hem ülke içinde hem de sınırlarının ötesinde bilgi ve sermaye akışını kontrol ettiği ve gücünün bağımsız kontrolünün olmadığı bir dünyadır.

Çinli yetkililer Şi’nin vizyonunu, “Doğu yükseliyor, Batı geriliyor” diye alkışladı. Yine de Çin modelini kucaklamanın maliyeti ortaya çıktıkça ülkeler Şi’nin cesur girişimlerinden daha az etkileniyor. Onun kendine güveni yurtdışında körüklediği tepkileri görmesine engel olabilir ve yanlış hesaplara yol açabilir, küresel düzene Şi’nin yeniden şekil verme hayaline son verebilir.

İlk hedef: Birleşik Çin

Şi’nin yeniden düzenlenmiş dünyası Çin haritasının yeniden çizilmesi ile başlıyor. Ekim 2021’de yaptığı bir konuşmada Şi, “Anavatanı tamamen yeniden birleştirmenin tarihi görevi yerine getirilmeli ve kesinlikle yerine getirilecektir.” dedi. Uzun süredir çekişmelerin yaşandığı, özellikle Pekin’in temel çıkarları olarak adlandırdığı Hong Kong, Güney Çin Denizi ve Tayvan üzerinde egemenlik iddiası Şi’nin bir numaralı önceliği…

Pekin, 2020 yılında ulusal güvenlik yasasıyla özerkliğine fiilen son vererek çoktan Hong Kong’un üstesinden geldi. Yedi yapay ada yaratıp silahlandırarak Güney Çin Denizi üzerindeki egemenlik iddiasında da ilerleme kaydetti. Ama Çin, Tayvan üzerinde kontrol sağlayamazsa Şi’nin Çin haritası tamamlanamaz.

Şi, Tayvan’ı birleşmeye zorlamak için baskı uyguluyor. Tayvan’a giden Çinli sayısını azaltıyor, Tayvan’ı tanıyan 22 ülkeyi bu kararından vazgeçmeye zorluyor (7’sini ikna etmeyi başardı) ve Tayvan açıklarında tatbikatlar düzenleyerek tehdit ediyor… Şi’nin tehditleri Tayvan halkının birleşmeye ikna etmiyor, aksine daha fazla Tayvanlı (yüzde 64) bağımsızlığı destekliyor. Ayrıca giderek daha fazla ülke Tayvan’nı destek veriyor.

Komşuları Çin ile iş yapmaya “evet”, askerî işbirliğine “hayır” diyor

Çin ayrıca, Asya-Pasifik’te baskın güç olarak ABD’nin yerini alacak ülke olmak üzere adımlar atıyor. Çinli liderler Asya-Pasifik’i “büyük bir aile” olarak tanımlıyor ve “Bölge Çin olmadan gelişemez” diyorlar.

Şi, Çin’in bölgesel ekonomik lider konumunu güçlendirmede özellikle başarılı oldu. Çin, Asya’daki hemen hemen tüm ülkelerin en büyük ticaret ortağı. Şi, 2020 yılında 10 Güneydoğu Asya ülkesi, Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore ile Bölgesel Ekonomik Ortaklık müzakerelerini tamamladı. Çin ayrıca, Japonya’nın önderlik ettiği serbest ticaret anlaşması olan Trans-Pasifik Ortaklığı için Kapsamlı ve Aşamalı Anlaşma’ya üye olmak için adım attı. Bu, Çin’i dünyanın ekonomik olarak en dinamik bölgesindeki en önemli iki bölgesel ticaret anlaşmasında baskın ekonomik oyuncu haline getirirken ABD’yi kenara itecek.

Çin kendini, bölgenin önde gelen güvenlik aktörü olarak konumlamakta ise güçlük çekiyor. Bu rolü daha önce ABD uzun süre üstlenmişti. Ancak Çin’in bölgedeki askerî iddiası liderliğini baltalıyor. Güneydoğu Asya ülkeleri uzmanları ve iş insanlarıyla yapılan bir ankete katılanların yarısına yakını Çin’i “bölgeyi nüfuz alanı haline getirmek isteyen bir revizyonist güç” olarak tanımladı. Çin davranışları Avustralya, Hindistan, Japonya ve ABD’nin dörtlüsünün yeniden şekillenmesine ve NATO ülkelerinin Asya-Pasifik bölgesinde güvenlik angajmanlarını derinleştiriyor.

Çin’in siyasi ve kültürel nüfuz araçları başarılı mı?

Kuşak ve Yol İnisiyatifi (KYİ), Şi’nin küresel sahnede Çin’in merkezi konuma getirme tutkusunun mükemmel biçimde yansıtıyor. 2013 yılında başlatılan girişim, üçü karadan üçü ise denizden olmak üzere 6 koridor aracılığıyla Çin’i Asya, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’ya bağlamayı hedefliyor. Bu girişim tarihi İpek Yolu’nun ve imparatorluklar zamanında Çin’in merkezi konumda olduğu dönemi çağrıştırıyor. KYİ, başlangıçta altı koridor boyunca Çin’in önderliğinde bir altyapı hamlesiydi. Bugün KYİ, “dijital”, “sağlık”, “kutup” İpek Yollarını da kapsıyor ve tüm ülkeleri katılmaya davet ediyor.

Çin, Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankası gibi çok taraflı kuruluşlar tarafından desteklenen geleneksel altyapı yatırımlarından farklı olarak, projelerine finansman, işçilik ve malzeme sağlıyor. Çin çoğu zaman, vakit kaybettiren finansal risk değerlendirmelerini, şeffaf ve açık ihale süreçlerini ve çevresel ve sosyal etki değerlendirmelerini boş veriyor.

Kuşak ve Yol İnisiyatifi (KYİ), fiziksel, finansal, kültürel, teknolojik ve politik nüfuzuyla Çin’i uluslararası sistemin merkezine yerleştirdi. Yeni demiryolları ve köprüler, fiber optik kablolar ve 5G ağlarının yanı sıra istenirse Çin’in bir askerî üssünü de barındırma potansiyeline sahip limanlarla bu girişim, dünya haritasının ince ayrıntılarını yeniden çiziyor. Halen 60’tan fazla ülkede KYİ projesi yürütülüyor. Çin’in KYİ yatırımları 200 milyar doları aştı. KYİ, Pakistan gibi ülkelerde büyük dönüşüme yol açtı. Çin’in yatırımlarıyla, Yunanistan’ın Pire Limanı Avrupa’nın en iyi limanlarından biri ve dünyanın en büyük 50 limanından biri haline geldi. Brezilyalı yetkililer KYİ’nin yalnızca ülkelerinde altyapı projeleri geliştirmesi değil, aynı zamanda inovasyon ve sürdürülebilirlik çabalarına büyük katkı sağlayacağına inanıyor.

Yine de KYİ fazlasıyla şişti, devasa borçlar, yolsuzluk, kirlilik ve kötü işgücü uygulamalarına yol açtı. KYİ ülkelerinde protesto gösterileri artıyor. Kazakistan’da halk, Çinli firmaların çevreyi kirleten maden projelerine karşı gösteri yaptı. Kamerun, Endonezya ve Pakistan’da KYİ projelerinde yolsuzluklar tespit edildi. Artan maliyetler nedeniyle Azerbaycan ve Moğolistan’da KYİ projeleri durduruldu. 2018’de yapılan bir çalışmada 1.814 KYİ projesinin 270’inde yönetim sıkıntılarını ortaya çıktığını, sorunlu projelerin toplam KYİ projelerinin yüzde 32’sini oluşturduğu tespit edildi.

Çin, KYİ ile beklediği siyasi sonuçları da alamıyor: KYİ yatırımlarını en çok çeken on ülkede yapılan bir araştırmada, Çin’in Hong Kong, Güney Çin Denizi ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki sorunlarda söz konusu ülkelerden destek alamadığı ortaya çıktı.

Çin’in kültürel nüfusunu artırmak için desteklediği, Çin dili ve Çin kültürünü yaymakla görevli Konfüçyüs Enstitüleri de ev sahibi ülkelerde sorunlar yaşıyor. Çin tarafından belirlenen müfredat ve öğretmenler nedeniyle enstitülerin cazibesi kısa sürede söndü. 61 Konfüçyüs Enstitüsü’nün bulunduğu Afrika’da yapılan anket, katılanların yüzde 71’inin İngilizcenin en önemi dil olduğunu düşündüğünü ortaya çıkardı.

Çin’in aleni baskı araçları

KYİ ve Konfüçyüs Enstitüleri Çin’e merkezi konuma gelme yolunda cazip araçlar sunuyorlar ama bunlar Çin hükümetinin hiç de çekici olmayan uygulamaları tarafından baltalanıyor. Örneği Çin’in pandemi diplomasisi, dünyanın pek çok yerinde Çin’in baskıcı doğasının farkına varılmasına yol açtı. Çinli diplomatlar Çin’i eleştiren ülkeleri kişisel koruyucu malzemeleri tedarik etmeyi kesmekle tehdit etti.

Ayrıca virüsün kökeni hakkında yanıltıcı bilgi yaymaya çalıştılar. Avustralya, virüsün kökeninin araştırılmasını isteyince Avustralya’nın birçok ihracat ürününe gümrük vergileri artırıldı. Çin’in Hong Kong ve Tayvan üzerindeki egemenliğini yazılı metinlerinde ve internet sitelerinde kabul etmeyen havayolu, perakende, sinema ve konaklama şirketlerine ciddi mali yaptırımlar uygulandı.

Şi’nin politikaları, ekonomik aktörlerin iştahını kesiyor mu?

Çin’in küresel sahnedeki merkezi konumu, ağırlıklı olarak ekonomik imkânlarından, küresel büyüme ve ticaretin itici gücü olarak konumundan ve diğer ülkelere geniş pazarına erişim için sağladığı fırsatlardan kaynaklanıyor. Ancak Şi’nin girişimleri Çin ekonomisinin dünyanın geri kalanıyla ilişkisine dair sorunlara neden oluyor. Şi, 2020’de inovasyon yapabilen, üretebilen ve tüketebilen, yani büyük ölçüde kendi kendine yeterli bir Çin tasavvur eden “çifte dolaşım” ekonomik paradigmasını dile getirdi. Buna göre Çin, ihracat, kritik tedarik zincirleri ve sınırlı sermaye ve teknik bilgi ithalatı yoluyla uluslararası ekonomiyle ilişki kurmaya devam edecekti.

Daha büyük ekonomik reform ve açılımdan uzaklaşan bu hareketler, Pekin’in dünyanın geri kalanıyla ilişkilerinde yeni bir dizi sorunu gündeme getirdi. Birçok ülke artık Çinli şirketlerin hükümetten bağımsızlığına güvenmiyor, Çinli firmaların pazarlarına erişimini zorlaştırıyor ve Çinli şirketlerin hassas teknolojilere erişmesini engellemek için ihracat kontrollerini sıkılaştırıyorlar. Pekin’in pandeminin başlarında kişisel koruyucu malzeme temininde yaptığı baskılar, Çin’in tedarik zincirlerine bağımlılık konusunda alarm zillerini çaldırdı ve ülkeleri şirketlerini evlerine dönmeye veya daha uygun ortaklarla çalışmaya teşvik etmeye yönlendirdi. Küresel ticaret ve yatırımda hem bir pazar hem de bir lider olarak Çin ekonomisi cazibesini sürdürüyor, ama Şi’nin politikaları, ekonomik aktörlerin iştahını kesiyor.

Şi ayrıca, küresel kurumların mevcut uluslararası mimarisinde daha fazla kontrol sağlamaya, uluslararası sistemin temelini oluşturan değerleri ve normları Çin’inkilerle uyumlu hale getirmeye çalışıyor. Mevcut düzenin Çin’in veya gelişmekte olan dünyanın sesini yeterince duyurmadığını savunuyor. Şi, gelişme hakkını dile getirerek, söz konusu kuruluşların insan hakları ve bilgi akışı üzerindeki devlet kontrolünü mümkün kılan standartların oluşması gibi Çin tercihlerini de yansıtmasını istiyor.

“Çin Yüzyılı” başladı mı?

Çinli yetkililer, Çin’in küresel ekonominin merkezinde olmadığı son iki yüzyılın “tarihsel bir sapma” olduğu görüşünü savunuyorlar. ABD liderliğinin zayıfladığını, “Pax Americana”nın veya “Amerikan Yüzyılının” sonuna gelindiğini iddia ediyorlar. Şi, Çin’in yeniden canlanmasını “tarihi bir kaçınılmazlık” olarak nitelendiriyor.

Şi’nin iyimserliğinin bir nedeni var. Çin, reform için gerekli olarak belirlediği alanlarda önemli ölçüde ilerleme kaydederken ABD’nin itibarı ve nüfuzu, iç çekişmeler ve küresel sahnede lider yoksunluğu nedeniyle yıprandı.

Ancak Çin birkaç çatışmayı kazanmış görünse de rağmen savaşı kaybediyor. Şi’nin Çin’in pandemi ile mücadelesine ilişkin yorumları kendi ülkesinde ses getirebilir. Ama Pekin’in zorbalık diplomasisi, askerî saldırganlığı, Hong Kong ve Sincan’daki baskısı ve virüsün kökenlerini belirleme konusunda devam eden kavgası uluslararası toplumun hafızasında canlılığını koruyor. Şi, uluslararası toplumun gözünde Çin’in “güvenilir, sevilen ve sayılan” olmasını istiyor. Ama eylemleri, anketlerde ona ve liderliğine karşı güvenin rekor seviyede düşük çıkmasına neden oluyor. Dünyanın geri kalanı Çin’e boyun eğmenin tüm ekonomik ve siyasi maliyetlerini anladıkça KYİ, Konfüçyüs Enstitüleri ve küresel yönetişim liderliği gibi Çin’in merkeziliğini sağlamlaştırmaya yönelik pek çok girişim sekteye uğruyor.

Şi, ödün vermek zorunda kalabilir

Şi, Çin’in uluslararası sistemi yöneten kuralları tanımlamada baskın bir rol oynamasını istediğini açıkça belirtti. Ancak ABD, Donald Trump’ın başkanlığı sırasında küresel liderlikten çekilirken Şi, ABD’nin yerine dünya jandarmalığına soyunma konusunda isteksiz veya aciz olduğunu kanıtladı.

Şi’nin küresel sahnede Çin’in merkezi olma tutkusunun dünyanın geri kalanı için pek bir çekiciliği yok ve halen uluslararası muhalefetin arttığı göz önüne alınırsa Çin liderinin bunu başarması pek olası görünmüyor.

Son aylarda Şi, Çin’in ileri teknoloji sektörünü çökerterek, Hong Kong’daki demokrasinin son kalıntılarını ortadan kaldırarak ve hipersonik bir füze testiyle Çin’in askerî gücünü göstererek küresel liderleri alarma geçirdi. Tayvan ile birleşmek için güç kullanımına başvurmak gibi daha da istikrarsızlaştırıcı eylemlere de kalkışabilir.

Önemli uluslararası tepkilerle karşı karşıya kalan Şi için en uygun çözüm, bir dizi süregelen dahili ve zımni konularda ödün vermek olabilir. Mesela bölgesel ekonomik liderlik iddiasında bulunabilir ama bölgedeki askerî saldırganlıktan geri adım atabilir. Sincan’daki terör saldırılarını ortadan kaldırmakla övünebilir, ama “yeniden eğitilmiş” Uygur Müslümanlarını çalışma kamplarından serbest bırakmaya başlayabilir. Bu, Şi’nin uluslararası toplumun en önemli endişelerini yatıştırırken Çin’in merkezde olma başarısı anlatısının sürdürebilmesini sağlayacak.

Şi’nin emellerini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği çok sayıda etmene bağlı olacaktır. Şi’nin başarısı için belki de en önemlisi, dünyaya vermek istediği ile dünyanın ondan almak istediği arasındaki büyük kopukluğu tanıma ve ele alma yeteneği olacaktır.”

Bu yazı ilk kez 16 Aralık 2021’de yayımlanmıştır.

 

Elizabeth Economy’nin Foreign Affairs dergisinde yayınlanan “Şi Cinping’in Yeni Dünya Düzeni“ başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.foreignaffairs.com/articles/china/2021-12-09/xi-jinpings-new-world-order#author-info

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Şi Cinping’in “Yeni Dünya Düzeni”

Çin Devlet Başkanı, ülkesinin dünya düzeninin merkezinde olduğu ve kuralları belirlediği bir yeni dünya düzeni istiyor ve “yumuşak güç” politikası izliyor. Ama bir yandan da baskı ve sindirme politikası yürütüyor. Peki, bu siyaset Çin’i sevilen ve sayılan bir dünya gücü yapar mı?

Pandemiden ilk kurtulan ve ekonomisi hızla toparlanan Çin, liderleri Şi Cinping’in Mart 2021’de dediği gibi, “küresel sahnede tarihi liderlik ve merkezi konumunu geri kazanıyor” mu? Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) bir ay sonra yazdığı gibi Şi, Çin’i “dünya sahnesinin merkezine hiç olmadığı kadar yaklaştırdı” mı? Üçüncü Devrim: Şi Cinping ve Yeni Çin Devleti (The Third Revultion: Xi Jinping and the New Chinese State) adlı bir kitabı da bulunan, ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi Asya Çalışmaları Direktörü Elizabeth Economy bu soruya kısmen evet, kısmen de hayır yanıtını veriyor. Economy’nin, Konsey’in dergisi Foreign Affairs için yazdığı makaleden bölümler aktarıyoruz:

“Çin zaten uluslararası sistemde merkezi bir konuma sahip. Dünyanın en büyük ticaret gücü ve en büyük küresel kredi kaynağı olduğu gibi dünyanın en büyük nüfusuna ve ordusuna da sahip. Ayrıca küresel bir inovasyon merkezi haline geldi. Çin’in 2030 yılına kadar ABD’yi geride bırakacağını ve dünyanın en büyük ekonomisi haline geleceği tahmin ediliyor. Pandemi sürecinin de gösterdiği gibi Çin’in küresel sorunlarla nasıl mücadele ettiği, dünyanın geri kalanı için büyük önem taşıyor.

Şi nasıl bir dünya istiyor?

Çin’in küresel önemi tartışılmaz hale gelse de, birçok gözlemci Pekin’in istediği şeyin “yeni bir uluslararası düzen” mi, yoksa küresel sistemi temelden dönüştürmeden sadece bazı ayarlamalar yapmak mı olduğunu sorgulamayı sürdürüyor. Bazıları, Pekin’in yöneliminin ağırlıklı olarak savunmaya yönelik olduğunu ve yalnızca kendisi siyasi sistemini eleştirilerden korumak ve sınırlı bir dizi egemenlik iddiasını gerçekleştirmek istediğini savunuyorlar. Bu görüş, Şi’nin vizyonunun ne kadar geniş olduğunu gözden kaçırıyor. Çin’in merkezde yer almak konusundaki anlayışı, çok daha fazlasını, kökten dönüştürülmüş bir uluslararası düzeni ifade ediyor.

Şi’nin vizyonunda, birleşmiş ve yeniden dirilmiş bir Çin, ABD ile eşit olacak veya onu geçecektir. O vizyonda Çin, Asya’nın önde gelen gücüdür ve denizlerde kontrol ettiği alan, Doğu Çin ve Güney Çin Denizlerindeki tartışmalı bölgeleri içerecek şekilde genişlemiştir. Atlantik’e geri dönecek, 70 yıldan fazla bir süredir uluslararası sistemin temelini oluşturan muazzam ABD ittifakları ağı Çin lehine çözülecektir. Çin’in nüfuzu limanlar, demiryolları ve üslerden fiber optik kablolara, e-ödeme sistemlerine ve uydulara kadar uzanan altyapı aracılığıyla dünyaya yayılacaktır.

Çin’in kurallarının geçerli olduğu bir dünya emeli

İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası düzen, esasen, evrensel insan haklarına, hukukun üstünlüğüne, serbest piyasalara ve vatandaşlarının siyasi ve sosyal yaşamlarına sınırlı devlet müdahalesine kendini adamış liberal demokrasiler tarafından şekillendirildi. Çok taraflı kurumlar ve uluslararası hukuk bu değerleri ve normları ilerletmek için tasarlandı ve bunları desteklemek için teknoloji kullanıldı. Şimdi Şi, devleti öncül hale getirerek bu düzeni değiştirmeye çalışıyor. Onun yeni düzendeki kurumlar, yasalar ve teknoloji, devlet kontrolünü güçlendirir, bireysel özgürlükleri sınırlar ve serbest piyasaları kısıtlar. Bu dünya, devletin hem ülke içinde hem de sınırlarının ötesinde bilgi ve sermaye akışını kontrol ettiği ve gücünün bağımsız kontrolünün olmadığı bir dünyadır.

Çinli yetkililer Şi’nin vizyonunu, “Doğu yükseliyor, Batı geriliyor” diye alkışladı. Yine de Çin modelini kucaklamanın maliyeti ortaya çıktıkça ülkeler Şi’nin cesur girişimlerinden daha az etkileniyor. Onun kendine güveni yurtdışında körüklediği tepkileri görmesine engel olabilir ve yanlış hesaplara yol açabilir, küresel düzene Şi’nin yeniden şekil verme hayaline son verebilir.

İlk hedef: Birleşik Çin

Şi’nin yeniden düzenlenmiş dünyası Çin haritasının yeniden çizilmesi ile başlıyor. Ekim 2021’de yaptığı bir konuşmada Şi, “Anavatanı tamamen yeniden birleştirmenin tarihi görevi yerine getirilmeli ve kesinlikle yerine getirilecektir.” dedi. Uzun süredir çekişmelerin yaşandığı, özellikle Pekin’in temel çıkarları olarak adlandırdığı Hong Kong, Güney Çin Denizi ve Tayvan üzerinde egemenlik iddiası Şi’nin bir numaralı önceliği…

Pekin, 2020 yılında ulusal güvenlik yasasıyla özerkliğine fiilen son vererek çoktan Hong Kong’un üstesinden geldi. Yedi yapay ada yaratıp silahlandırarak Güney Çin Denizi üzerindeki egemenlik iddiasında da ilerleme kaydetti. Ama Çin, Tayvan üzerinde kontrol sağlayamazsa Şi’nin Çin haritası tamamlanamaz.

Şi, Tayvan’ı birleşmeye zorlamak için baskı uyguluyor. Tayvan’a giden Çinli sayısını azaltıyor, Tayvan’ı tanıyan 22 ülkeyi bu kararından vazgeçmeye zorluyor (7’sini ikna etmeyi başardı) ve Tayvan açıklarında tatbikatlar düzenleyerek tehdit ediyor… Şi’nin tehditleri Tayvan halkının birleşmeye ikna etmiyor, aksine daha fazla Tayvanlı (yüzde 64) bağımsızlığı destekliyor. Ayrıca giderek daha fazla ülke Tayvan’nı destek veriyor.

Komşuları Çin ile iş yapmaya “evet”, askerî işbirliğine “hayır” diyor

Çin ayrıca, Asya-Pasifik’te baskın güç olarak ABD’nin yerini alacak ülke olmak üzere adımlar atıyor. Çinli liderler Asya-Pasifik’i “büyük bir aile” olarak tanımlıyor ve “Bölge Çin olmadan gelişemez” diyorlar.

Şi, Çin’in bölgesel ekonomik lider konumunu güçlendirmede özellikle başarılı oldu. Çin, Asya’daki hemen hemen tüm ülkelerin en büyük ticaret ortağı. Şi, 2020 yılında 10 Güneydoğu Asya ülkesi, Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore ile Bölgesel Ekonomik Ortaklık müzakerelerini tamamladı. Çin ayrıca, Japonya’nın önderlik ettiği serbest ticaret anlaşması olan Trans-Pasifik Ortaklığı için Kapsamlı ve Aşamalı Anlaşma’ya üye olmak için adım attı. Bu, Çin’i dünyanın ekonomik olarak en dinamik bölgesindeki en önemli iki bölgesel ticaret anlaşmasında baskın ekonomik oyuncu haline getirirken ABD’yi kenara itecek.

Çin kendini, bölgenin önde gelen güvenlik aktörü olarak konumlamakta ise güçlük çekiyor. Bu rolü daha önce ABD uzun süre üstlenmişti. Ancak Çin’in bölgedeki askerî iddiası liderliğini baltalıyor. Güneydoğu Asya ülkeleri uzmanları ve iş insanlarıyla yapılan bir ankete katılanların yarısına yakını Çin’i “bölgeyi nüfuz alanı haline getirmek isteyen bir revizyonist güç” olarak tanımladı. Çin davranışları Avustralya, Hindistan, Japonya ve ABD’nin dörtlüsünün yeniden şekillenmesine ve NATO ülkelerinin Asya-Pasifik bölgesinde güvenlik angajmanlarını derinleştiriyor.

Çin’in siyasi ve kültürel nüfuz araçları başarılı mı?

Kuşak ve Yol İnisiyatifi (KYİ), Şi’nin küresel sahnede Çin’in merkezi konuma getirme tutkusunun mükemmel biçimde yansıtıyor. 2013 yılında başlatılan girişim, üçü karadan üçü ise denizden olmak üzere 6 koridor aracılığıyla Çin’i Asya, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’ya bağlamayı hedefliyor. Bu girişim tarihi İpek Yolu’nun ve imparatorluklar zamanında Çin’in merkezi konumda olduğu dönemi çağrıştırıyor. KYİ, başlangıçta altı koridor boyunca Çin’in önderliğinde bir altyapı hamlesiydi. Bugün KYİ, “dijital”, “sağlık”, “kutup” İpek Yollarını da kapsıyor ve tüm ülkeleri katılmaya davet ediyor.

Çin, Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankası gibi çok taraflı kuruluşlar tarafından desteklenen geleneksel altyapı yatırımlarından farklı olarak, projelerine finansman, işçilik ve malzeme sağlıyor. Çin çoğu zaman, vakit kaybettiren finansal risk değerlendirmelerini, şeffaf ve açık ihale süreçlerini ve çevresel ve sosyal etki değerlendirmelerini boş veriyor.

Kuşak ve Yol İnisiyatifi (KYİ), fiziksel, finansal, kültürel, teknolojik ve politik nüfuzuyla Çin’i uluslararası sistemin merkezine yerleştirdi. Yeni demiryolları ve köprüler, fiber optik kablolar ve 5G ağlarının yanı sıra istenirse Çin’in bir askerî üssünü de barındırma potansiyeline sahip limanlarla bu girişim, dünya haritasının ince ayrıntılarını yeniden çiziyor. Halen 60’tan fazla ülkede KYİ projesi yürütülüyor. Çin’in KYİ yatırımları 200 milyar doları aştı. KYİ, Pakistan gibi ülkelerde büyük dönüşüme yol açtı. Çin’in yatırımlarıyla, Yunanistan’ın Pire Limanı Avrupa’nın en iyi limanlarından biri ve dünyanın en büyük 50 limanından biri haline geldi. Brezilyalı yetkililer KYİ’nin yalnızca ülkelerinde altyapı projeleri geliştirmesi değil, aynı zamanda inovasyon ve sürdürülebilirlik çabalarına büyük katkı sağlayacağına inanıyor.

Yine de KYİ fazlasıyla şişti, devasa borçlar, yolsuzluk, kirlilik ve kötü işgücü uygulamalarına yol açtı. KYİ ülkelerinde protesto gösterileri artıyor. Kazakistan’da halk, Çinli firmaların çevreyi kirleten maden projelerine karşı gösteri yaptı. Kamerun, Endonezya ve Pakistan’da KYİ projelerinde yolsuzluklar tespit edildi. Artan maliyetler nedeniyle Azerbaycan ve Moğolistan’da KYİ projeleri durduruldu. 2018’de yapılan bir çalışmada 1.814 KYİ projesinin 270’inde yönetim sıkıntılarını ortaya çıktığını, sorunlu projelerin toplam KYİ projelerinin yüzde 32’sini oluşturduğu tespit edildi.

Çin, KYİ ile beklediği siyasi sonuçları da alamıyor: KYİ yatırımlarını en çok çeken on ülkede yapılan bir araştırmada, Çin’in Hong Kong, Güney Çin Denizi ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki sorunlarda söz konusu ülkelerden destek alamadığı ortaya çıktı.

Çin’in kültürel nüfusunu artırmak için desteklediği, Çin dili ve Çin kültürünü yaymakla görevli Konfüçyüs Enstitüleri de ev sahibi ülkelerde sorunlar yaşıyor. Çin tarafından belirlenen müfredat ve öğretmenler nedeniyle enstitülerin cazibesi kısa sürede söndü. 61 Konfüçyüs Enstitüsü’nün bulunduğu Afrika’da yapılan anket, katılanların yüzde 71’inin İngilizcenin en önemi dil olduğunu düşündüğünü ortaya çıkardı.

Çin’in aleni baskı araçları

KYİ ve Konfüçyüs Enstitüleri Çin’e merkezi konuma gelme yolunda cazip araçlar sunuyorlar ama bunlar Çin hükümetinin hiç de çekici olmayan uygulamaları tarafından baltalanıyor. Örneği Çin’in pandemi diplomasisi, dünyanın pek çok yerinde Çin’in baskıcı doğasının farkına varılmasına yol açtı. Çinli diplomatlar Çin’i eleştiren ülkeleri kişisel koruyucu malzemeleri tedarik etmeyi kesmekle tehdit etti.

Ayrıca virüsün kökeni hakkında yanıltıcı bilgi yaymaya çalıştılar. Avustralya, virüsün kökeninin araştırılmasını isteyince Avustralya’nın birçok ihracat ürününe gümrük vergileri artırıldı. Çin’in Hong Kong ve Tayvan üzerindeki egemenliğini yazılı metinlerinde ve internet sitelerinde kabul etmeyen havayolu, perakende, sinema ve konaklama şirketlerine ciddi mali yaptırımlar uygulandı.

Şi’nin politikaları, ekonomik aktörlerin iştahını kesiyor mu?

Çin’in küresel sahnedeki merkezi konumu, ağırlıklı olarak ekonomik imkânlarından, küresel büyüme ve ticaretin itici gücü olarak konumundan ve diğer ülkelere geniş pazarına erişim için sağladığı fırsatlardan kaynaklanıyor. Ancak Şi’nin girişimleri Çin ekonomisinin dünyanın geri kalanıyla ilişkisine dair sorunlara neden oluyor. Şi, 2020’de inovasyon yapabilen, üretebilen ve tüketebilen, yani büyük ölçüde kendi kendine yeterli bir Çin tasavvur eden “çifte dolaşım” ekonomik paradigmasını dile getirdi. Buna göre Çin, ihracat, kritik tedarik zincirleri ve sınırlı sermaye ve teknik bilgi ithalatı yoluyla uluslararası ekonomiyle ilişki kurmaya devam edecekti.

Daha büyük ekonomik reform ve açılımdan uzaklaşan bu hareketler, Pekin’in dünyanın geri kalanıyla ilişkilerinde yeni bir dizi sorunu gündeme getirdi. Birçok ülke artık Çinli şirketlerin hükümetten bağımsızlığına güvenmiyor, Çinli firmaların pazarlarına erişimini zorlaştırıyor ve Çinli şirketlerin hassas teknolojilere erişmesini engellemek için ihracat kontrollerini sıkılaştırıyorlar. Pekin’in pandeminin başlarında kişisel koruyucu malzeme temininde yaptığı baskılar, Çin’in tedarik zincirlerine bağımlılık konusunda alarm zillerini çaldırdı ve ülkeleri şirketlerini evlerine dönmeye veya daha uygun ortaklarla çalışmaya teşvik etmeye yönlendirdi. Küresel ticaret ve yatırımda hem bir pazar hem de bir lider olarak Çin ekonomisi cazibesini sürdürüyor, ama Şi’nin politikaları, ekonomik aktörlerin iştahını kesiyor.

Şi ayrıca, küresel kurumların mevcut uluslararası mimarisinde daha fazla kontrol sağlamaya, uluslararası sistemin temelini oluşturan değerleri ve normları Çin’inkilerle uyumlu hale getirmeye çalışıyor. Mevcut düzenin Çin’in veya gelişmekte olan dünyanın sesini yeterince duyurmadığını savunuyor. Şi, gelişme hakkını dile getirerek, söz konusu kuruluşların insan hakları ve bilgi akışı üzerindeki devlet kontrolünü mümkün kılan standartların oluşması gibi Çin tercihlerini de yansıtmasını istiyor.

“Çin Yüzyılı” başladı mı?

Çinli yetkililer, Çin’in küresel ekonominin merkezinde olmadığı son iki yüzyılın “tarihsel bir sapma” olduğu görüşünü savunuyorlar. ABD liderliğinin zayıfladığını, “Pax Americana”nın veya “Amerikan Yüzyılının” sonuna gelindiğini iddia ediyorlar. Şi, Çin’in yeniden canlanmasını “tarihi bir kaçınılmazlık” olarak nitelendiriyor.

Şi’nin iyimserliğinin bir nedeni var. Çin, reform için gerekli olarak belirlediği alanlarda önemli ölçüde ilerleme kaydederken ABD’nin itibarı ve nüfuzu, iç çekişmeler ve küresel sahnede lider yoksunluğu nedeniyle yıprandı.

Ancak Çin birkaç çatışmayı kazanmış görünse de rağmen savaşı kaybediyor. Şi’nin Çin’in pandemi ile mücadelesine ilişkin yorumları kendi ülkesinde ses getirebilir. Ama Pekin’in zorbalık diplomasisi, askerî saldırganlığı, Hong Kong ve Sincan’daki baskısı ve virüsün kökenlerini belirleme konusunda devam eden kavgası uluslararası toplumun hafızasında canlılığını koruyor. Şi, uluslararası toplumun gözünde Çin’in “güvenilir, sevilen ve sayılan” olmasını istiyor. Ama eylemleri, anketlerde ona ve liderliğine karşı güvenin rekor seviyede düşük çıkmasına neden oluyor. Dünyanın geri kalanı Çin’e boyun eğmenin tüm ekonomik ve siyasi maliyetlerini anladıkça KYİ, Konfüçyüs Enstitüleri ve küresel yönetişim liderliği gibi Çin’in merkeziliğini sağlamlaştırmaya yönelik pek çok girişim sekteye uğruyor.

Şi, ödün vermek zorunda kalabilir

Şi, Çin’in uluslararası sistemi yöneten kuralları tanımlamada baskın bir rol oynamasını istediğini açıkça belirtti. Ancak ABD, Donald Trump’ın başkanlığı sırasında küresel liderlikten çekilirken Şi, ABD’nin yerine dünya jandarmalığına soyunma konusunda isteksiz veya aciz olduğunu kanıtladı.

Şi’nin küresel sahnede Çin’in merkezi olma tutkusunun dünyanın geri kalanı için pek bir çekiciliği yok ve halen uluslararası muhalefetin arttığı göz önüne alınırsa Çin liderinin bunu başarması pek olası görünmüyor.

Son aylarda Şi, Çin’in ileri teknoloji sektörünü çökerterek, Hong Kong’daki demokrasinin son kalıntılarını ortadan kaldırarak ve hipersonik bir füze testiyle Çin’in askerî gücünü göstererek küresel liderleri alarma geçirdi. Tayvan ile birleşmek için güç kullanımına başvurmak gibi daha da istikrarsızlaştırıcı eylemlere de kalkışabilir.

Önemli uluslararası tepkilerle karşı karşıya kalan Şi için en uygun çözüm, bir dizi süregelen dahili ve zımni konularda ödün vermek olabilir. Mesela bölgesel ekonomik liderlik iddiasında bulunabilir ama bölgedeki askerî saldırganlıktan geri adım atabilir. Sincan’daki terör saldırılarını ortadan kaldırmakla övünebilir, ama “yeniden eğitilmiş” Uygur Müslümanlarını çalışma kamplarından serbest bırakmaya başlayabilir. Bu, Şi’nin uluslararası toplumun en önemli endişelerini yatıştırırken Çin’in merkezde olma başarısı anlatısının sürdürebilmesini sağlayacak.

Şi’nin emellerini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği çok sayıda etmene bağlı olacaktır. Şi’nin başarısı için belki de en önemlisi, dünyaya vermek istediği ile dünyanın ondan almak istediği arasındaki büyük kopukluğu tanıma ve ele alma yeteneği olacaktır.”

Bu yazı ilk kez 16 Aralık 2021’de yayımlanmıştır.

 

Elizabeth Economy’nin Foreign Affairs dergisinde yayınlanan “Şi Cinping’in Yeni Dünya Düzeni“ başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. https://www.foreignaffairs.com/articles/china/2021-12-09/xi-jinpings-new-world-order#author-info

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x