Çağ öyle bir çağ ki, pek çok şeyi artık popüler kültür belirliyor. Aslında popüler kültür sanıldığı kadar gereksiz bir şey de değil. Kültür ile arasındaki en temel fark geçiciliği; günlük hayatı, yüzeyde kalanları içermesi…
Yakın zamanda görülen bir dava, başka bir deyişle Hollywood yıldızı Johnny Depp ile eşi Amber Heard arasındaki gerilim, anlaşmazlık, sosyal medya aracılığıyla gündeme oturdu. Böylelikle borderline kişilik bozukluğu nedir, öğrendik. “Dördündü kuvvet medya”yla ne kastediliyor, öğrendik. Hatta evlilik, aile içi şiddet ve alkol bağımlılığı da dâhil başka şeyler de öğrendik.
Ödüllü yazar ve şair Katharina Körting, Freitag adlı internet sitesinde yayınlanan makalesinde, “sanal popüler öfke” üzerinden davayı masaya yatırıyor.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“Borderline kişilik bozukluğu, bu kez popüler bir pencereden girdi gündemimize.
Alkol, uyuşturucu, dayak ve daha fazlası: Neden sadece Hollywood ünlüleri arasındaki aile içi şiddetle ilgileniyoruz?
Evlilik, şiddet ve alkol – bu karışım, şu anda her çevrimiçi barda servis edilen ve tadı çıkarılan bir kokteyl!
“Johnny Depp, Amber Heard’e Karşı”… Davanın canlı yayınına tıklamak yeterli.
Böylelikle modern çağda yaşanan ilginç bir trajediye tanıklık ediyoruz; biri jest yapıyor, diğeri ağlıyor. Biri saçlarından çekilirken, diğeri sırtından tekmeleniyor.
Depp, Heard’ün borderline kişilik bozukluğuna sahip olduğunu kanıtlamak için elinden geleni yapıyor; uyuşturucuda aşırıya kaçtığını kabul ederek buna eşinin sebep olduğunu söylüyor.
Gerçek olan durum ise neredeyse gerçek dışı!
Önemli olan tek şey, şiddetin medya aracılığıyla devam etmiş olması. İkisinin evliliği iki yıl dahi sürmemiş. Ve insanlar tüm bu olup bitenleri sanki kendi ailesiymiş gibi büyük bir coşkuyla, dijital favori barlarda her yudumda yeni bilgileri içine çekerek soluksuz izliyorlar.
Boşanma davalarına dair karar hâlâ askıya alınmış olmasına rağmen, sanal halkın öfkesi uyanık kalmaya devam ediyor ve adalet bekliyor.
Burada hedef elbette ki kadın. Bununla birlikte, bu davada ilk kurban yine her savaşta olduğu gibi insanlık.
Her şey nasıl başladı?
Aslında olayı gidişatına göre incelemememiz daha uygun olacak. 2017’de, 15 aylık evliliğin ardından aktris Amber Heard, aynı derecede ünlü kocası Johnny Depp’ten ayrılma kararı alıyor. Buna sebep olarak da kocasının kendisine uyguladığı şiddeti gösteriyor. Mahkemeye yüzündeki morluklarla gidiyor.
Ancak bu, her şeyin daha başlangıcı. Çünkü açılan bu davanın ardından öncelikle Depp’in yedi milyon dolarlık tazminatı karşılamak zorunda kalması söz konusu.
Eğlence endüstrisinin şansına çift arasında sağlanan sulh çok uzun sürmüyor. 2018’in sonlarında Washington Post’da çıkan bir makalede Heard, kendisini “aile içi şiddete maruz kalmış bir halk figürü” olarak tanımlıyor. Şiddet uygulayanları koruyan yapısal cinsiyetçilikten bahsediyor.
Bu açıklamayı yaparken eski kocasının adını vermemesine rağmen, Depp onun yerine bu durumu kendi menfaatine çevirerek, Heard’e 50 milyon dolarlık hakaret davası açıyor. Heard ise 100 milyon dolar tazminat talep ederek, “dizginsiz fiziksel şiddet” iddiasıyla karşı dava açıyor.
Böylece çift, mahkeme huzurunda davayı sürekli olarak kim ne söyledi, ne yaptı ve ne zaman aldı gibi her ikisinin de ellerini her fırsatta kirli çamaşırlarına sokmak zorunda kaldıkları bir sürece taşıyor.
2019 senesinde, yaşanılan şiddet olayının tamamen Heard tarafından uygulandığını kanıtlar nitelikte bir ses kaydı ortaya çıkıyor.
Change.org platformundaki bir dilekçeyle halk tarafından “Amber Heard’ı Aquaman 2’den çıkarın” talebiyle bir imza kampanyası başlatılıyor. Yaklaşık dört milyon kişi, aktrisin çizgi roman uyarlamasından çekilmesi yönünde bu kampanyaya imza atıyor.
“Gala” her şeyi açıklar nitelikte
Klasik ve sosyal medya, tüm bunlar ve çok daha fazlası hakkında en ince ayrıntısına kadar bilgi vermeye devam ediyor. Bu konularda meraklı olan tüketiciler, tıpkı bir futbol maçında olduğu gibi, ABD’deki Fairfax- Virginia’dan ekranlarına yansıyan sürecin her aşaması hakkında yorumlar yapıyor.
Bu konuda gerçek anlamda bir taraftar grubu oluşmuş vaziyette. #AmberHeardIsALiar (Amber Heard bir yalancıdır) veya #JusticeforJohnnyDepp (Johnny Depp için Adalet) gibi hashtag’ler sosyal medya ortamında hızla yayılıyor.
Twitter’da bir yorumcu, “Herhangi bir diziden daha iyi, bunun devam etmesine sevinen tek kişi ben olamam” gibi bir yorumda bulunuyor.
Bazı yerel medya platformları, Heard’e karşı yürütülen karalama fırtınasının kadın düşmanları tarafından oluşturulduğunu, hatta bunda “mafya”nın bile parmağının olabileceğine dikkat çekerken, özellikle de debdebeli hayatları olan bu tür kişilerin bireysel vaka göz önüne alındığında, kameralardan uzaktaki kitlesel kadın düşmanlığı şiddetinin sırf onlar yüzünden göz ardı edildiğini iddia ediyor.
Normal bir aile içerisinde, ebeveynlerden biri diğerine şiddet uyguladığında ve çocuklar buna seyirci kalmak zorunda bırakıldıklarında, artık bu bir oyun olmaktan çıkıyor.
Federal Kadın ve Aile Bakanlığı’nın rakamlarına göre, Almanya’da her dört kadından biri aile içi şiddete maruz kalıyor. Çoğu durumda, şiddet uygulayan kişi, mağdur durumundan utandığı için, rahatça aramızda dolaşıyor, olay örtbas ediliyor.
Öte yanda ise, halkın gözü önünde olan, medyatik yaşam sürdüren kişilerin Hollywood tarzı evlilik sahneleri keyifle izleniyor. Johnny ve Amber’ın birbirlerine yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri büyük bir zevk…
“Dayanışma” adı altındaki saldırganlıklar, internetteki şiddetin üzerine tuz-biber ekiyor. Bu durumda fail ve kurban bulanık kalıyor. Bununla ilgili yapılan alaycı yorumlar ve tavırlar, gücünü, yalnızca kendisine karşı şiddeti icat ettiği için, kadının suçlu olduğuna dair bariz kesinlikten alıyor.
“Bunu her zaman bilmiyor muyduk?” diye büyük bir zevkle bağırıyor #Metoo! kitlesi. Şayet Amber yalan söylüyorsa, “o zaman bütün kadınlar yalan söylüyor” düşüncesiyle kabulleniyor! Ya da Johnny bir kurbansa, “bütün erkekler öyledir!” diye benimseniyor.
Bu lüks, hızlı bir şekilde günlük kullanıma uygun bir örnek olarak kabul ediliyor. Kamu algısında, tüm bu “#Metoo!” olayının fazlasıyla abartıldığı hususunun uzun zamandır gizlice şüphelenilen şeyin kanıtı haline geldiğini gösteriyor.
Çünkü bu durumun doğruluk payı da var; ünlü erkekler, haklılıkları kanıtlanmadan önce kamuya açık iddialarla dezavantajlı duruma düşürülüyor. İşte Johnny Depp de onlardan biri. Heard onu Washington Post‘ta aile içi şiddetle suçladıktan sonra Hollywood ona sırtını dönüyor. Kendisinden ayrılan Disney grubu, Karayip Korsanları‘nın 22,5 milyon dolarlık gelirini onun bütçesinden kesiyor.
2018’de İngiliz magazin gazetesi Sun‘a karşı açılan karalama davasının başarısız olmasının ardından sihirbaz Gellert Grindelwald rolünü kaybediyor.
“Johnny bütün yapımlardan atılıyor. Peki, ya Amber? Şu ana kadar ona hiçbir şey olmadı” diye söylentiler internet ortamında hızla yayılıyor.
“Saf cinsiyetçilik!” diyerek bu olayın tamamen feministçe düşünenlerin karalama eylemi olduğu iddia edilerek karşıt görüşlüler durumu tersine çevirme girişiminde bulunuyor. Kendilerinden 20 yaş büyük olan Johnny, sanki ilgilenmeleri gereken küçük bir çocukmuş gibi, koruyucu ellerini Johnny’nin üzerinde tutarak, Amber’a hiçbir sempati duymayıp, onu hain biri olarak damgalıyorlar. Ağlamasının inandırıcı olması için gözlerinin altına nane yağı sürdüğü bile iddia ediliyor. Twitteria’ya göre, her çaresiz jesti ve sesinin çatlamasını önceden prova ettiği ve şimdi –galada da ortaya çıktığı üzere- halkla ilişkiler ekibini kovduğu söylentileri dilden dile dolaşıyor.
Şiddet nasıl meşrulaştırılıyor?
Peki, bu durumdan en çok menfaati olan kimler?
Kesinlikle aile içi şiddetle mücadele edenler olmadığı aşikâr. Ülkelerin tüm gericilerinin düşünceleri de bu yönde. Sırf onların bu şekilde sergiledikleri tutumlar yüzünden, dövülen ve aşağılanan kadınlar bu konuda polise gitmek, hatta herhangi biriyle konuşmak hususunda büyük tereddüde düşerek, sessiz kalmayı seçmek zorunda kalıyorlar.
Dünyanın birçok hanesinde kadınlar (evet, bazı erkekler de) yatak odalarında dövülmeye devam ederken, bu durumu sineye çekmek zorunda kalırken, buna karşılık Johnny destekçileri dayanışma bildirileriyle internette toplanmaya devam ediyorlar.
Ne tuhaf değil mi?
Muhtemelen hayatları boyunca hiçbir zaman bir malikanede yaşama fırsatı bulamayan, hatta milyon dolarlık bir sözleşme imzalamak şöyle dursun bir yatla yelken açmamış veya istiridye yemek dahi nasip olmamış insanlar, okullarda veya mahallelerinde yaşanan şiddetten çok, aktörün itibarını önemsiyor.
Dünyanın her yerinde insanlar, kendi gündelik hayatlarında adalet için savaşmak yerine, kendi gerçekliklerinden uzak bir dava için zamanlarını ve güçlerini harcıyor. Sanki ünlülerin şiddeti meşruymuş gibi: “Oradakilerin” bizimle aynı sorunları olduğu yanılsamasına kapılıyorlar.
İşte tüm bunların sonucunda da duygularımızın, kazanacak hiçbir şeyimizin olmadığı şüpheli bir gösteri tarafından araçsallaştırılmasına izin vererek, sonunda her şey için yine kadını suçluyoruz.”
Bu yazı ilk kez 27 Mayıs 2022’de yayımlanmıştır.