Düşüncelerimizi nasıl net hale getirebiliriz?

Düşüncelerimizi muhataplarımıza aktarmanın yolu onları netleştirmekten geçiyor. Bunu yapmanın üç aşamalı yolu ne? Düşüncelerimizi netleştirirken hangi ilkeleri göz önünde tutmalıyız?

Gün boyunca zihnimizden sayısız düşünceler geçer. Bunların çoğunun temelinde ise belli varsayımlar vardır. Peki, bunlar karşımızdakilerin anlamasını sağlayacak netlikte düşünceler üretir mi? Teknoloji filozofu ve How to Think (Nasıl Düşünmeli?) kitabının yazarı Tom Chatfield, Psyche’de yayımlanan yazısında düşünceleri netleştirmenin yolunun düşüncemizi adım adım, mümkün olduğunca basit ve açık bir şekilde ortaya koymaktan ve sonra geri adım atarak sonucu tekrar gözden geçirmek ve sınırlamalarını düzeltmeye çalışmaktan geçtiğini anlatıyor. Bu süreci de üç adımda özetliyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“(…) Düşüncelerimiz başlangıçta belirsizdir ve bu nedenle içlerindeki belirli öğelerin yeniden düşünülmesi veya daha güvenli temeller üzerine yerleştirilmesi gerekir. Sanki önyargı, yanlış anlama ve bilinçsizlik katmanlarını çıkarıp atıyormuşsunuz gibi. Nihai ödül her ne kadar sevindirici olsa da haklı çıkmak değil, anlaşılmaktır.

Netlik aramanın hem insani olduğuna hem de yaşamı zenginleştirdiğine inanıyorum. İdeal olarak karşılıklı ve saygılı bir bilgi arayışını gerektirir. Daha pragmatik bakarsak, kendimizi biraz daha iyi tanımamıza, önyargıları ve yanlış anlamaları ortadan kaldırmamıza ve 21. yüzyılın kargaşasında daha zengin ve ikna edici bir şekilde iletişim kurmamıza yardımcı olabilir. (…)

Bu yazıda, bu süreci üç aşamada açıklayacağım. İlk aşama, bir şeyin ‘neden’ doğru veya önemli olduğuna inandığınızı düşünmeyi; ikincisi, bu akıl yürütmenin dayandığı ‘varsayımları’ açığa çıkarmayı; üçüncüsü de ne bilip ve bilmediğinizi, nerede ‘tereddütlü’ olduğunuzu ve bunları düzeltmenin ne anlama gelebileceğini kabul etmeyi gerektiriyor.

Her şeyin başı “duraklama”

Başlamadan önce bir dakikanızı ayırın. Bir nefes alın. Kendinizi yavaşlatın. Neler oluyor? Ne düşünüyorsunuz ve hissediyorsunuz? Dikkatinizi en çok ne hak ediyor? Robert Poynton’ın 2019 tarihli Do Pause (Durakla) adlı kitabında bu şekilde değerlendirme yapmanın öneminden bahseden harika bir satır var: ‘Bir duraklamada, mevcut davranış biçimlerini sorgulayabilir, yeni fikirlere sahip olabilir veya sadece yaşadığınız hayatı takdir edebilirsiniz. Kendinizi gözlemlemek için hiç duraklamazsanız, yapabileceğiniz diğer şeyleri veya kim olabileceğinizi nasıl keşfedebilirsiniz ki?’

Yazar insanları duraklamaya davet etmenin, dünyanın vermesi en kolay ve alması en zor öğütlerinden biri olduğunu belirtiyor: “Düşüncenizi netleştirmek de çok önemlidir, çünkü kendiyle ilgili düşünme anı ile birlikte her şey burada başlar. Duraklamalar olmadan sonradan akla gelen düşünceler ve kendini sorgulama olamaz.

Bu noktanın uğraşmaya değmeyecek kadar açık olduğunu düşünebilirsiniz. Yine de deneyimlerime göre çoğumuzun çuvalladığı yer burası. Hepimiz bir sürü belirsiz, karışık, çelişkili düşünce ve duygular taşıyoruz. Onları çözmek için ne zamanımız ne de araçlarımız olduğu için de çoğunlukla oldukları gibi kalıyorlar.

Durakladığınızda, yaygın bir psikoterapötik egzersiz, daha net düşünmeye giden ilk adımı atmanıza yardımcı olabilir. Bu, kendinizi mümkün olduğunca tarafsız bir şekilde gözlemlemekle ilgilidir. Kendinizi rahatlatırsınız, gevşersiniz, sonra düşüncelerinizin ve duygularınızın akışını yargılayıcı olmayan bir şekilde fark etmeye çalışırsınız: Kaygı, beklenti, pişmanlıklar; bilince taşınan anılar ve fikirler…

Bunlar, herhangi bir netleştirme sürecinin birlikte çalışması gereken hammaddelerdir. Onlarla ne kadar dikkatli ilgilenirseniz, karmaşıklıklarını ve çelişkilerini o kadar iyi açıklığa kavuşturursunuz. Ayrıca size bariz görünen her şeyin bir başkasına mutlaka bariz veya ikna edici görüneceğini varsayma hatasına düşme ihtimaliniz azalır.

Neyi, neden iddia ediyoruz?

Yukarıdaki alıştırmayı yaptığımda, yediklerimle ilgili kafamı kurcalayan bir soru olduğunu fark ettim. Etik ve çevresel nedenlerle vejetaryen ya da vegan mı olmalıyım? Olmayacaksam da neden?

Felsefede ‘standart biçim’ olarak bilinen şey genellikle bir düşünce dizisinin esaslarını olabildiğince net bir şekilde ortaya koymak için kullanılır. Düşüncenizi standart biçimde ifade etmek, ardından gelen bir sonuçla birlikte numaralandırılmış bir ifadeler listesi hazırlama anlamına gelir. Bunu doğru şekilde yaptıysanız, numaralı ifadeler, nihai sonucunuzu haklı çıkaran bir akıl yürütme dizisi sunmalıdır. Beslenmeyle ilgili düşüncelerimi düzenlemeye yönelik ilk denemem şöyle:

  1. Hem et yemek hem de hayvansal ürünler kullanmak, hayvanların büyük miktarda ve gereksiz ıstırap çekmesiyle ilişkilidir.
  2. Ayrıca çoğu bitki bazlı alternatiften daha fazla enerji ve kaynak kullanırlar.
  3. Et yemeden veya çoğu hayvansal ürünü kullanmadan sağlıklı beslenmek ve doğru dürüst yaşamak kesinlikle mümkündür.
  4. Hayvanların gereksiz yere acı çekmesini, aşırı enerji kullanımını ve kaynakların aşırı tüketimini mümkün olduğunca önlemeye çalışmalıyım.

Yukarıdakilerin hepsinin doğru olduğuna inanıyorsam, vejeteryan veya vegan bir beslenme biçimi benimsemeliyim.

Bu yaklaşımın örneklerini daha önce görmüş veya kendi işinizde kullanmış olabilirsiniz. Ayrıca mantıksal biçimler, makul ve mantıksız gerekçeler vb. hakkında çok fazla tartışmayla karşılaşmış da olabilirsiniz. Ancak standart biçimle ilgili en faydalı bulduğum şey, mantıksal kesinlik vaadinden çok düşüncemi adımlara bölmemi ve ardından her biri için iki soru sormamı sağlamasıdır:

  • Makul bir kişi bu iddiayı neden kabul etsin?
  • Bir kez kabul edildiğinde bu iddia nereye varır?

(…) Örneğime uygun birkaç düşünce daha ekleyebilirim:

  1. Hem et yemek hem de hayvansal ürünler kullanmak, hayvanların büyük miktarda ve gereksiz ıstırap çekmesiyle ilişkilidir.
  2. Ayrıca çoğu bitki bazlı alternatiften daha fazla enerji ve kaynak kullanırlar.
  3. Et yemeden veya çoğu hayvansal ürünü kullanmadan sağlıklı beslenmek ve doğru dürüst yaşamak kesinlikle mümkündür.
  4. Hayvanların gereksiz yere acı çekmesini, aşırı enerji kullanımını ve kaynakların aşırı tüketimini mümkün olduğunca önlemeye çalışmalıyım.
  5. Yukarıdakilerin hepsinin doğru olduğuna inanıyorsam, vejeteryan veya vegan bir beslenme biçimi benimsemeliyim.
  6. Ancak şu anda bir vejeteryan veya vegan değilim.
  7. Bu, şunu düşündürür: Yukarıdaki nedenlerin doğru olduğuna veya meselenin her yönünü içerdiğine inanmıyorum ya da inanıyorum ama yine de onları ikna edici bulmuyorum.

Bu konudaki düşüncemi netleştirmek istiyorsam, inançlarım ve eylemlerim arasındaki ayrımı sorgulamam gerekir.

Böyle bir yaklaşımı kendiniz nasıl uygulayabilirsiniz? Fark edeceğiniz gibi az önce eklediğim düşünceler odağa daha fazla karmaşıklık ve nitelik taşıyor. Bir zamanlar nispeten basit bir sonuç olanı daha karmaşık ve açıklayıcı bir şeye dönüştürüyorlar.

Paradoksal olsa da bu, düşüncenizi netleştirmenin hayati bir bileşenidir: Ne kadar ikna edici veya cazip olursa olsunlar aşırı basitleştirmeleri ortadan kaldırmak ve onları koşulların dürüst bir kabulüyle değiştirmek gerekir. İlk argümanımın mantığı takdire şayan derecede net görünebilir ama bu netlik, gerçeğe istediğim kadar yakın değil.

Dürüst bir şekilde kendini inceleme ve yineleme burada hayati önem taşır. Şimdi bile, kendi sözlerimi okurken, ruh halimi ya da tehlikeli meseleleri doğru şekilde betimleyebildiğimden emin değilim. Et yemenin veya hayvansal ürünleri kullanmanın etik bir yolu olmadığı gerçekten doğru mu? Doğru ve yanlışa dair net kategoriler oluşturmak için ihmal ettiğim anlamlar var mı? Yoksa atalet ve keyfine düşkünlüğüm nedeniyle inançlarıma göre hareket edemiyor muyum?

Bunlar senaryomun ihtiyaç duyduğu sorulardan sadece birkaçı. Bunların arkasında ise temel bir nokta var: Günlük düşüncelerin tipik bir örneği olan alışkanlık, kafa karışıklığı ve kendini haklı çıkarma katmanlarını ortadan kaldırmak ancak iddialarımızın hem neden hem de ne olduğunu ve dolayısıyla dayandıkları iddiaları tekrar tekrar sorgulamakla mümkündür.

Neleri kanıksıyoruz?

Herhangi bir iddiayı hangi temelde haklı çıkarabilirim? Bazıları dış kanıtlara; bazıları kişisel tercihler ve deneyimlere; bazıları da bu faktörlerin birleşimine dayanacaktır. Ama hepsi bir noktada benim temel olarak kabul etmeye hazır olduğum bazı varsayımları uyandıracaktır. En önemli netleştirmeler de bu varsayımları ortaya çıkarmayı ve analiz etmeyi gerektirir.

Varsayımlar, kanıksadığımız şeylerdir: Açıkça dile getirmediğimiz ama düşüncemizin dayandığı her şeydir. Son derece önemlidirler. Aslında, iletişimi (ve daha fazlasını) mümkün kılan ortak varsayımların varlığıdır. Bu sözcükleri yazarken, onların sizin için hemen hemen benim için ifade ettikleri anlamı taşıdığını varsayıyorum. Her kelimeyi bir cümleyle açıklamaya çalışmam inanılmaz yorucu olurdu. (…) Bazı ortak varsayımlar olmadan ise ne ortak anlayışlar ne de anlamlı anlaşmazlıklar oluşturmak imkânsız hale gelirdi.”

Yazar, ortak anlayış ve anlamlı anlaşmazlığın tezat gibi görünse de aslında aynı madalyonun iki yüzü olduğunu söylüyor: “Bize ne kadar açık görünseler de fikirlerimizin dayandığı varsayımların başkalarına ifade edilmesi gerekebilir. Örneğin, bazı insanlar, etik söz konusu olduğunda önemli olan tek şeyin insan deneyimi olduğu gerekçesiyle hayvanların acı çekmesini bir sorun olarak görmez. Bazıları veganlığın, hemcinslerimize gereksiz ıstırap çektirmenin apaçık kötülüğünün ötesinde başka bir gerekçe sunmanın gerekli olmadığına inanabilir. Bazıları ise (kendimi de bunlar arasında sayabilirim) endüstriyel tarım ve balıkçılığın çoğu biçiminin tiksindirici olduğuna, ancak hayvansal ürünlerin etik ve sürdürülebilir bir şekilde tedarik edilebileceği bazı koşullar bulunduğuna inanabilir.

Başka bir deyişle varsayımlarımız sadece incelenmemiş fikirler değildir. Aynı zamanda kimliğin ve bağlılığın kökleridir; kişisel ve ortak tarihlerimizle, toplumlarımız ve ahlakımızla ilgilidir. Birbirimize yaptığımız en büyük iyiliğin ve verdiğimiz en derin zararın kaynağı da onlardır. (…)

Düşüncelerinizi netleştirmek, varsayımlarınızdan çıkan sonuç ile bu varsayımların durumu arasındaki fark konusunda çok net olmamız gerektiği anlamına gelir. Bunun için şu adımlar izlenebilir:

  • Herhangi bir düşünce hattı belirli varsayımlarla, yani hem açıkça hem de dolaylı olarak verili olarak kabul ettiğiniz şeylerle başlamalıdır. Ne kadar derine inerseniz inin, asla tamamen net, aşikâr ve tartışmasız bir iddia bulamayacaksınız.
  • Dikkatli bir analiz süreci, varsayımlarınızın nereye vardığını gösterebilir: Doğru veya uygun olduğunu varsayarsanız mantıksal olarak nereye varırlar?
  • Ancak, farklı varsayım kümelerine dayanan farklı akıl yürütme çizgilerinin sizi çok farklı yönlere götürmesi muhtemeldir.
  • Bu şekilde yapabileceğiniz en faydalı şeylerden biri hem kendinizin hem de diğer insanların temel varsayımlarını dile getirmek ve ardından her birinin sonucunu karşılaştırmaktır.
  • Yeterince açık fikirli olmanız, başkalarıyla ortak kabul ettiğiniz varsayımları belirlemenize, her iki tarafta da hatalı olanlara meydan okumanıza ve kendi bakış açınıza alternatif bakış açılarıyla saygılı bir şekilde meşgul olmanıza yardımcı olabilir.

Başka bir deyişle varsayımlarınızın sonuçlarını araştırmanın, kesinlikle doğru olmakla bir alakası yoktur. Bunlar arasındaki farkı kavramak, görüşleri dürüstçe ve ikna edici bir şekilde ifade etmenin merkezinde yer alır.

Diyaloğu benimseyin ve sınırlarınızı bilin

Şimdiye kadar et yeme konusundaki düşüncelerimi netleştirme girişimlerim hakkında ne düşünüyorsunuz? Umarım, yazdığım her kelimeye katılmasanız bile, buraya nereden geldiğimi anlamış olmanız, ‘Belki de et yemeyi bırakmam gerektiğini düşünüyorum’ dememden daha olasıdır. Kafamda olup bitenler konusunda kesinlikle daha emin hissediyorum. Bunları kişisel olarak tartışmayı bırakırsak, farklılıklarımızı yapıcı bir şekilde tartışabilmemiz daha mümkün. Belki de genel iddialara veya iftiralara geri dönmek yerine, nerede ve neden anlaşıp anlaşmadığımızı bu şekilde çözebileceğiz. Sonunda, yeni ve daha net bir anlayışa birlikte ulaşabiliriz.

Herhangi bir bakış açısının ardındaki düşünceyi açıkça ortaya koymanın en değerli yanı budur. Haklılığınızı veya doğruluğunuzu kanıtlaması değil, gönüllü olarak makul bir fikir alışverişine katılma isteğinize işaret eder. En azından prensipte, aşağıdakilere hazır olduğunuzu gösterir:

  • Kanıt ve gerekçeli analiz yoluyla konumunuzu gerekçelendirmek.
  • Kendinizinkinden farklı bakış açılarını dinlemek ve onlardan öğrenmek.
  • Yeterince zorlayıcı argümanlar veya kanıtlar karşısında fikrinizi değiştirmenin makul olabileceğini kabul etmek.

‘Hayırseverlik ilkesi’ olarak bilinen kavram da bu yaklaşımı destekler. Anlaşmazlıklar bağlamında kulağa tuhaf gelebilse de yapıcı tartışma için en eski ve en pratik rehberlerimizden birini bünyesinde barındıran bir ifadedir. Hepsi aynı fikre dayanan çeşitli formülasyonlarda yer alır: Özellikle sizinle aynı fikirde değillerse, başkalarının söylediklerinden mümkün olduğunca azami doğru ve makul içeriği çıkarmaya çalışmalısınız.

Daha da önemlisi, hayırseverlik ilkesi yalnızca birinin ne söylediğine değil, aynı zamanda neden söylediğine ilişkin varsayımlarınıza da uzanır: Aksi yönde kesin kanıtınız olmadığı sürece, başka birinin kötü niyetli, cahil veya hatalı olduğundan ziyade, makul ve içtenlikli olduğunu varsayarak başlamalısınız. (…)

Yazar, herhangi bir net düşünme denemesinde belki de en önemli aracın, fikirlerimizi başka birine aitmiş gibi test etme (ve test etmeye ve iyileştirmeye devam etme) kapasitesi olduğunu da ekliyor.

Bu yazı ilk kez 24 Haziran 2021’de yayımlanmıştır.

 

Tom Chatfield’in Psyche internet sitesinde yayımlanan “How to think clearly” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/guides/how-to-think-clearly-to-improve-understanding-and-communication

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Düşüncelerimizi nasıl net hale getirebiliriz?

Düşüncelerimizi muhataplarımıza aktarmanın yolu onları netleştirmekten geçiyor. Bunu yapmanın üç aşamalı yolu ne? Düşüncelerimizi netleştirirken hangi ilkeleri göz önünde tutmalıyız?

Gün boyunca zihnimizden sayısız düşünceler geçer. Bunların çoğunun temelinde ise belli varsayımlar vardır. Peki, bunlar karşımızdakilerin anlamasını sağlayacak netlikte düşünceler üretir mi? Teknoloji filozofu ve How to Think (Nasıl Düşünmeli?) kitabının yazarı Tom Chatfield, Psyche’de yayımlanan yazısında düşünceleri netleştirmenin yolunun düşüncemizi adım adım, mümkün olduğunca basit ve açık bir şekilde ortaya koymaktan ve sonra geri adım atarak sonucu tekrar gözden geçirmek ve sınırlamalarını düzeltmeye çalışmaktan geçtiğini anlatıyor. Bu süreci de üç adımda özetliyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“(…) Düşüncelerimiz başlangıçta belirsizdir ve bu nedenle içlerindeki belirli öğelerin yeniden düşünülmesi veya daha güvenli temeller üzerine yerleştirilmesi gerekir. Sanki önyargı, yanlış anlama ve bilinçsizlik katmanlarını çıkarıp atıyormuşsunuz gibi. Nihai ödül her ne kadar sevindirici olsa da haklı çıkmak değil, anlaşılmaktır.

Netlik aramanın hem insani olduğuna hem de yaşamı zenginleştirdiğine inanıyorum. İdeal olarak karşılıklı ve saygılı bir bilgi arayışını gerektirir. Daha pragmatik bakarsak, kendimizi biraz daha iyi tanımamıza, önyargıları ve yanlış anlamaları ortadan kaldırmamıza ve 21. yüzyılın kargaşasında daha zengin ve ikna edici bir şekilde iletişim kurmamıza yardımcı olabilir. (…)

Bu yazıda, bu süreci üç aşamada açıklayacağım. İlk aşama, bir şeyin ‘neden’ doğru veya önemli olduğuna inandığınızı düşünmeyi; ikincisi, bu akıl yürütmenin dayandığı ‘varsayımları’ açığa çıkarmayı; üçüncüsü de ne bilip ve bilmediğinizi, nerede ‘tereddütlü’ olduğunuzu ve bunları düzeltmenin ne anlama gelebileceğini kabul etmeyi gerektiriyor.

Her şeyin başı “duraklama”

Başlamadan önce bir dakikanızı ayırın. Bir nefes alın. Kendinizi yavaşlatın. Neler oluyor? Ne düşünüyorsunuz ve hissediyorsunuz? Dikkatinizi en çok ne hak ediyor? Robert Poynton’ın 2019 tarihli Do Pause (Durakla) adlı kitabında bu şekilde değerlendirme yapmanın öneminden bahseden harika bir satır var: ‘Bir duraklamada, mevcut davranış biçimlerini sorgulayabilir, yeni fikirlere sahip olabilir veya sadece yaşadığınız hayatı takdir edebilirsiniz. Kendinizi gözlemlemek için hiç duraklamazsanız, yapabileceğiniz diğer şeyleri veya kim olabileceğinizi nasıl keşfedebilirsiniz ki?’

Yazar insanları duraklamaya davet etmenin, dünyanın vermesi en kolay ve alması en zor öğütlerinden biri olduğunu belirtiyor: “Düşüncenizi netleştirmek de çok önemlidir, çünkü kendiyle ilgili düşünme anı ile birlikte her şey burada başlar. Duraklamalar olmadan sonradan akla gelen düşünceler ve kendini sorgulama olamaz.

Bu noktanın uğraşmaya değmeyecek kadar açık olduğunu düşünebilirsiniz. Yine de deneyimlerime göre çoğumuzun çuvalladığı yer burası. Hepimiz bir sürü belirsiz, karışık, çelişkili düşünce ve duygular taşıyoruz. Onları çözmek için ne zamanımız ne de araçlarımız olduğu için de çoğunlukla oldukları gibi kalıyorlar.

Durakladığınızda, yaygın bir psikoterapötik egzersiz, daha net düşünmeye giden ilk adımı atmanıza yardımcı olabilir. Bu, kendinizi mümkün olduğunca tarafsız bir şekilde gözlemlemekle ilgilidir. Kendinizi rahatlatırsınız, gevşersiniz, sonra düşüncelerinizin ve duygularınızın akışını yargılayıcı olmayan bir şekilde fark etmeye çalışırsınız: Kaygı, beklenti, pişmanlıklar; bilince taşınan anılar ve fikirler…

Bunlar, herhangi bir netleştirme sürecinin birlikte çalışması gereken hammaddelerdir. Onlarla ne kadar dikkatli ilgilenirseniz, karmaşıklıklarını ve çelişkilerini o kadar iyi açıklığa kavuşturursunuz. Ayrıca size bariz görünen her şeyin bir başkasına mutlaka bariz veya ikna edici görüneceğini varsayma hatasına düşme ihtimaliniz azalır.

Neyi, neden iddia ediyoruz?

Yukarıdaki alıştırmayı yaptığımda, yediklerimle ilgili kafamı kurcalayan bir soru olduğunu fark ettim. Etik ve çevresel nedenlerle vejetaryen ya da vegan mı olmalıyım? Olmayacaksam da neden?

Felsefede ‘standart biçim’ olarak bilinen şey genellikle bir düşünce dizisinin esaslarını olabildiğince net bir şekilde ortaya koymak için kullanılır. Düşüncenizi standart biçimde ifade etmek, ardından gelen bir sonuçla birlikte numaralandırılmış bir ifadeler listesi hazırlama anlamına gelir. Bunu doğru şekilde yaptıysanız, numaralı ifadeler, nihai sonucunuzu haklı çıkaran bir akıl yürütme dizisi sunmalıdır. Beslenmeyle ilgili düşüncelerimi düzenlemeye yönelik ilk denemem şöyle:

  1. Hem et yemek hem de hayvansal ürünler kullanmak, hayvanların büyük miktarda ve gereksiz ıstırap çekmesiyle ilişkilidir.
  2. Ayrıca çoğu bitki bazlı alternatiften daha fazla enerji ve kaynak kullanırlar.
  3. Et yemeden veya çoğu hayvansal ürünü kullanmadan sağlıklı beslenmek ve doğru dürüst yaşamak kesinlikle mümkündür.
  4. Hayvanların gereksiz yere acı çekmesini, aşırı enerji kullanımını ve kaynakların aşırı tüketimini mümkün olduğunca önlemeye çalışmalıyım.

Yukarıdakilerin hepsinin doğru olduğuna inanıyorsam, vejeteryan veya vegan bir beslenme biçimi benimsemeliyim.

Bu yaklaşımın örneklerini daha önce görmüş veya kendi işinizde kullanmış olabilirsiniz. Ayrıca mantıksal biçimler, makul ve mantıksız gerekçeler vb. hakkında çok fazla tartışmayla karşılaşmış da olabilirsiniz. Ancak standart biçimle ilgili en faydalı bulduğum şey, mantıksal kesinlik vaadinden çok düşüncemi adımlara bölmemi ve ardından her biri için iki soru sormamı sağlamasıdır:

  • Makul bir kişi bu iddiayı neden kabul etsin?
  • Bir kez kabul edildiğinde bu iddia nereye varır?

(…) Örneğime uygun birkaç düşünce daha ekleyebilirim:

  1. Hem et yemek hem de hayvansal ürünler kullanmak, hayvanların büyük miktarda ve gereksiz ıstırap çekmesiyle ilişkilidir.
  2. Ayrıca çoğu bitki bazlı alternatiften daha fazla enerji ve kaynak kullanırlar.
  3. Et yemeden veya çoğu hayvansal ürünü kullanmadan sağlıklı beslenmek ve doğru dürüst yaşamak kesinlikle mümkündür.
  4. Hayvanların gereksiz yere acı çekmesini, aşırı enerji kullanımını ve kaynakların aşırı tüketimini mümkün olduğunca önlemeye çalışmalıyım.
  5. Yukarıdakilerin hepsinin doğru olduğuna inanıyorsam, vejeteryan veya vegan bir beslenme biçimi benimsemeliyim.
  6. Ancak şu anda bir vejeteryan veya vegan değilim.
  7. Bu, şunu düşündürür: Yukarıdaki nedenlerin doğru olduğuna veya meselenin her yönünü içerdiğine inanmıyorum ya da inanıyorum ama yine de onları ikna edici bulmuyorum.

Bu konudaki düşüncemi netleştirmek istiyorsam, inançlarım ve eylemlerim arasındaki ayrımı sorgulamam gerekir.

Böyle bir yaklaşımı kendiniz nasıl uygulayabilirsiniz? Fark edeceğiniz gibi az önce eklediğim düşünceler odağa daha fazla karmaşıklık ve nitelik taşıyor. Bir zamanlar nispeten basit bir sonuç olanı daha karmaşık ve açıklayıcı bir şeye dönüştürüyorlar.

Paradoksal olsa da bu, düşüncenizi netleştirmenin hayati bir bileşenidir: Ne kadar ikna edici veya cazip olursa olsunlar aşırı basitleştirmeleri ortadan kaldırmak ve onları koşulların dürüst bir kabulüyle değiştirmek gerekir. İlk argümanımın mantığı takdire şayan derecede net görünebilir ama bu netlik, gerçeğe istediğim kadar yakın değil.

Dürüst bir şekilde kendini inceleme ve yineleme burada hayati önem taşır. Şimdi bile, kendi sözlerimi okurken, ruh halimi ya da tehlikeli meseleleri doğru şekilde betimleyebildiğimden emin değilim. Et yemenin veya hayvansal ürünleri kullanmanın etik bir yolu olmadığı gerçekten doğru mu? Doğru ve yanlışa dair net kategoriler oluşturmak için ihmal ettiğim anlamlar var mı? Yoksa atalet ve keyfine düşkünlüğüm nedeniyle inançlarıma göre hareket edemiyor muyum?

Bunlar senaryomun ihtiyaç duyduğu sorulardan sadece birkaçı. Bunların arkasında ise temel bir nokta var: Günlük düşüncelerin tipik bir örneği olan alışkanlık, kafa karışıklığı ve kendini haklı çıkarma katmanlarını ortadan kaldırmak ancak iddialarımızın hem neden hem de ne olduğunu ve dolayısıyla dayandıkları iddiaları tekrar tekrar sorgulamakla mümkündür.

Neleri kanıksıyoruz?

Herhangi bir iddiayı hangi temelde haklı çıkarabilirim? Bazıları dış kanıtlara; bazıları kişisel tercihler ve deneyimlere; bazıları da bu faktörlerin birleşimine dayanacaktır. Ama hepsi bir noktada benim temel olarak kabul etmeye hazır olduğum bazı varsayımları uyandıracaktır. En önemli netleştirmeler de bu varsayımları ortaya çıkarmayı ve analiz etmeyi gerektirir.

Varsayımlar, kanıksadığımız şeylerdir: Açıkça dile getirmediğimiz ama düşüncemizin dayandığı her şeydir. Son derece önemlidirler. Aslında, iletişimi (ve daha fazlasını) mümkün kılan ortak varsayımların varlığıdır. Bu sözcükleri yazarken, onların sizin için hemen hemen benim için ifade ettikleri anlamı taşıdığını varsayıyorum. Her kelimeyi bir cümleyle açıklamaya çalışmam inanılmaz yorucu olurdu. (…) Bazı ortak varsayımlar olmadan ise ne ortak anlayışlar ne de anlamlı anlaşmazlıklar oluşturmak imkânsız hale gelirdi.”

Yazar, ortak anlayış ve anlamlı anlaşmazlığın tezat gibi görünse de aslında aynı madalyonun iki yüzü olduğunu söylüyor: “Bize ne kadar açık görünseler de fikirlerimizin dayandığı varsayımların başkalarına ifade edilmesi gerekebilir. Örneğin, bazı insanlar, etik söz konusu olduğunda önemli olan tek şeyin insan deneyimi olduğu gerekçesiyle hayvanların acı çekmesini bir sorun olarak görmez. Bazıları veganlığın, hemcinslerimize gereksiz ıstırap çektirmenin apaçık kötülüğünün ötesinde başka bir gerekçe sunmanın gerekli olmadığına inanabilir. Bazıları ise (kendimi de bunlar arasında sayabilirim) endüstriyel tarım ve balıkçılığın çoğu biçiminin tiksindirici olduğuna, ancak hayvansal ürünlerin etik ve sürdürülebilir bir şekilde tedarik edilebileceği bazı koşullar bulunduğuna inanabilir.

Başka bir deyişle varsayımlarımız sadece incelenmemiş fikirler değildir. Aynı zamanda kimliğin ve bağlılığın kökleridir; kişisel ve ortak tarihlerimizle, toplumlarımız ve ahlakımızla ilgilidir. Birbirimize yaptığımız en büyük iyiliğin ve verdiğimiz en derin zararın kaynağı da onlardır. (…)

Düşüncelerinizi netleştirmek, varsayımlarınızdan çıkan sonuç ile bu varsayımların durumu arasındaki fark konusunda çok net olmamız gerektiği anlamına gelir. Bunun için şu adımlar izlenebilir:

  • Herhangi bir düşünce hattı belirli varsayımlarla, yani hem açıkça hem de dolaylı olarak verili olarak kabul ettiğiniz şeylerle başlamalıdır. Ne kadar derine inerseniz inin, asla tamamen net, aşikâr ve tartışmasız bir iddia bulamayacaksınız.
  • Dikkatli bir analiz süreci, varsayımlarınızın nereye vardığını gösterebilir: Doğru veya uygun olduğunu varsayarsanız mantıksal olarak nereye varırlar?
  • Ancak, farklı varsayım kümelerine dayanan farklı akıl yürütme çizgilerinin sizi çok farklı yönlere götürmesi muhtemeldir.
  • Bu şekilde yapabileceğiniz en faydalı şeylerden biri hem kendinizin hem de diğer insanların temel varsayımlarını dile getirmek ve ardından her birinin sonucunu karşılaştırmaktır.
  • Yeterince açık fikirli olmanız, başkalarıyla ortak kabul ettiğiniz varsayımları belirlemenize, her iki tarafta da hatalı olanlara meydan okumanıza ve kendi bakış açınıza alternatif bakış açılarıyla saygılı bir şekilde meşgul olmanıza yardımcı olabilir.

Başka bir deyişle varsayımlarınızın sonuçlarını araştırmanın, kesinlikle doğru olmakla bir alakası yoktur. Bunlar arasındaki farkı kavramak, görüşleri dürüstçe ve ikna edici bir şekilde ifade etmenin merkezinde yer alır.

Diyaloğu benimseyin ve sınırlarınızı bilin

Şimdiye kadar et yeme konusundaki düşüncelerimi netleştirme girişimlerim hakkında ne düşünüyorsunuz? Umarım, yazdığım her kelimeye katılmasanız bile, buraya nereden geldiğimi anlamış olmanız, ‘Belki de et yemeyi bırakmam gerektiğini düşünüyorum’ dememden daha olasıdır. Kafamda olup bitenler konusunda kesinlikle daha emin hissediyorum. Bunları kişisel olarak tartışmayı bırakırsak, farklılıklarımızı yapıcı bir şekilde tartışabilmemiz daha mümkün. Belki de genel iddialara veya iftiralara geri dönmek yerine, nerede ve neden anlaşıp anlaşmadığımızı bu şekilde çözebileceğiz. Sonunda, yeni ve daha net bir anlayışa birlikte ulaşabiliriz.

Herhangi bir bakış açısının ardındaki düşünceyi açıkça ortaya koymanın en değerli yanı budur. Haklılığınızı veya doğruluğunuzu kanıtlaması değil, gönüllü olarak makul bir fikir alışverişine katılma isteğinize işaret eder. En azından prensipte, aşağıdakilere hazır olduğunuzu gösterir:

  • Kanıt ve gerekçeli analiz yoluyla konumunuzu gerekçelendirmek.
  • Kendinizinkinden farklı bakış açılarını dinlemek ve onlardan öğrenmek.
  • Yeterince zorlayıcı argümanlar veya kanıtlar karşısında fikrinizi değiştirmenin makul olabileceğini kabul etmek.

‘Hayırseverlik ilkesi’ olarak bilinen kavram da bu yaklaşımı destekler. Anlaşmazlıklar bağlamında kulağa tuhaf gelebilse de yapıcı tartışma için en eski ve en pratik rehberlerimizden birini bünyesinde barındıran bir ifadedir. Hepsi aynı fikre dayanan çeşitli formülasyonlarda yer alır: Özellikle sizinle aynı fikirde değillerse, başkalarının söylediklerinden mümkün olduğunca azami doğru ve makul içeriği çıkarmaya çalışmalısınız.

Daha da önemlisi, hayırseverlik ilkesi yalnızca birinin ne söylediğine değil, aynı zamanda neden söylediğine ilişkin varsayımlarınıza da uzanır: Aksi yönde kesin kanıtınız olmadığı sürece, başka birinin kötü niyetli, cahil veya hatalı olduğundan ziyade, makul ve içtenlikli olduğunu varsayarak başlamalısınız. (…)

Yazar, herhangi bir net düşünme denemesinde belki de en önemli aracın, fikirlerimizi başka birine aitmiş gibi test etme (ve test etmeye ve iyileştirmeye devam etme) kapasitesi olduğunu da ekliyor.

Bu yazı ilk kez 24 Haziran 2021’de yayımlanmıştır.

 

Tom Chatfield’in Psyche internet sitesinde yayımlanan “How to think clearly” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/guides/how-to-think-clearly-to-improve-understanding-and-communication

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x