İran’ın Azerbaycan tutumu: Yakın Komşu’nun uzak dost siyaseti

Tahran ve Bakü artık açıkça birbirlerinden rahatsızlıklarını ortaya koyuyor. İran, Azerbaycan’ın değiştirdiği Güney Kafkasya dengelerinden neden rahatsız? Bölgede Azerbaycan’ın işini zorlaştırmak için neler yapıyor? Doç. Dr. Ramin Sadık yazdı.

2020 yılındaki Karabağ Savaşı’nın bitmesinin üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Silahlı çatışmalar sona erdi ama Güney Kafkasya yine dünya gündemini işgal etmeye devam ediyor. Zira Azerbaycan, savaşla sadece topraklarını işgalden kurtarmadı aynı zamanda Güney Kafkasya’da birkaç yüz yıldır süregiden jeopolitik durumu da değiştirdi.

Gerçekten de savaştan sonra ortaya çıkan yeni jeopolitik durum bölgesel ve uluslararası bazı güçlerin pek hoşuna gitmişe benzemiyor. Özellikle son yıllarda Azerbaycan ile ilişkilerini adeta konfederatif devlet ilişkisi düzeyine çıkaran Türkiye’nin savaşın ardından Güney Kafkasya’da yeniden etkin olması ve bu etkinliğini Hazar Denizi’nin ötesine kadar da genişletmesi, gidişattan rahatsızlık duyan devletlerin açık veya kapalı şekilde mevcut durum karşısında pozisyon aldıklarını gösteriyor. Bölgede ortaya çıkan yeni jeopolitik durumdan en fazla rahatsız olan devletlerden biri de İran.

İran’ın Azerbaycan politikası

Bugünkü İran topraklarını yöneten Kaçar Hanedanlığı ile Çarlık Rusyası arasında 1828 yılında imzalanan Türkmençay Antlaşması, Aras Nehri’ni sınır alarak Azerbaycan’ı ikiye böldü. Nehrin güneyindeki topraklar o zamandan beri İran yönetimi altında, kuzeyindeki topraklardaysa 28 Mayıs 1918’de bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti kuruldu.

Cumhuriyet hükumeti dünyanın önemli başkentlerine bağımsızlık ilanını duyurunca, Kaçar Hanedanlığı Azerbaycan adlı bir devleti tanımak istemedi. Hatta daha sonra devletin Azerbaycan diye adlandırılmasına itirazını bildirerek diplomatik temaslarda Kafkas Azerbaycan’ı tabirinin kullanılması teklifinde bulundu. Fakat dönemin Azerbaycan hükumeti bu öneriyi dikkate almadı.

1919 yılının ilkbaharında, Kaçar Hanedanlığı adına Paris’te Versay Dünya Barış Konferansı’na katılan delegeler, Azerbaycan Cumhuriyeti’ne karşı “arazi iddiaları”nda bulundular. Azerbaycan delegeleri güneyden gelen iddiaları çürütürken aynı yılın sonbaharına doğru Azerbaycan Cumhuriyeti Hükumeti ile Kaçar Hanedanlığı arasında işbirliği çalışmaları başladı. Taraflar arasında birtakım anlaşmalar imzalandı. Fakat Azerbaycan’ın bağımsızlığı, 28 Nisan 1920’de Bakü’nün Bolşevik ordularınca işgal edilmesi sonucu ortadan kaldırıldı, kuzeyde yaklaşık 70 yıllık Sovyet tahakkümü dönemi yaşandı.

Bütün Azerbaycan söylemi

Azerbaycan ikinci kez bağımsızlığını kazanınca İran İslam Cumhuriyeti 25 Aralık 1991’de resmen Azerbaycan’ı tanıdı. O sırada Karabağ’da devam eden Ermeni işgalleri, İran’ın bölgeye ilişkin politikasının şekillenmesine yol açtı. Şubat 1992’de İran, Ermenistan ile diplomatik ilişkiler kurdu, ancak hemen ardından Ermenistan’a bir dizi yardımlarda bulunması Azerbaycan toplumunda tepkiyle karşılandı.

Azerbaycan’da Halk Cephesi Partisi’nin “Bütün Azerbaycan” söylemi ile İran’daki Azerbaycan Türklerinin hakkını sorgulaması İran’ı kızdırdı. Hatta Şubat 1992’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov’un Tahran ziyaretine katılan bir Azerbaycanlı bakanın “Bütün Azerbaycan” düşüncesinin hayal olduğunu belirtmesi bile İran’ın kızgınlığını gidermedi.

8 Mayıs 1992’de İran’ın ev sahipliğinde Tahran’da Azerbaycan cumhurbaşkanlığı görevini geçici yürütmekte olan Yakub Memmedov ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan ve İran Cumhurbaşkanı Haşimi Refsencani arasında üçlü bir görüşme gerçekleştiği sırada Şuşa şehrinin işgal edilmesi, Azerbaycan kamuoyunda İran’a olan güvensizliğe neden oldu.

Ebülfez Elçibey’in cumhurbaşkanlığı döneminde, gerek “Bütün Azerbaycan” söylemi gerekse de Azerbaycan’ın Türkiye ile yakın bir politika izlemesi İran’ı oldukça rahatsız etti. Haziran 1993’te yönetime gelen Haydar Aliyev’in de Batı ile başlattığı yakınlaşma İran’ı memnun etmedi. Nitekim Tahran, 1994’te Hazar petrollerinin uluslararası piyasalara çıkarılması amacıyla Azerbaycan’ın ilgili devletlerle imzaladığı Asrın Anlaşması’ndan da hoşlanmadı. Dahası, Nisan 1995’te anlaşmayı tanımayacağını açıkladı. Hatta 12 Mayıs 1996’da Haydar Aliyev’in Tahran’a yaptığı resmî ziyaret bile İran’ın tutumunu değiştirmedi.

Diğer yandan Azerbaycan’ın Batı ve Türkiye yönlü politika izlemesi üzerine İran, Ermenistan ve Rusya ile ilişkileri geliştirmeye başladı. 1997’de Rusya’nın Ermenistan’a gönderdiği 1 milyar dolarlık silahın İran arazisinden geçerek Ermenistan’a ulaşması Azerbaycan’ın tepkisini çekti. Haydar Aliyev döneminde ikili ilişkilerdeki en büyük gerilim ise, İran’ın 2001’de Hazar denizinde petrol ve gaz arama çalışmaları yapan Azerbaycan’a ait gemileri taciz etmesi, hatta bunun da ötesinde askerî uçakları ile birkaç kez Azerbaycan’ın hava sahasını ihlal ederek gözdağı vermeye çalışması oldu. İran’ın tacizleri Türkiye’nin de tepkisini çekti. Nitekim Türkiye Savunma Bakanlığı Azerbaycan’dan yana tavır koyarak Bakü semalarında Türk yıldızlarının uçuşunu gerçekleştirdi, böylece İran’a gereken cevap verildi.

İşgal yıllarında İran’ın Azerbaycan politikası

Karabağ ve çevresindeki bölgelerin Ermeni işgali altında bulunduğu yıllarda İran, resmî olarak Karabağ’ın Azerbaycan’a mahsus olduğunu açıklamakla beraber Ermenistan’la stratejik ortaklık kurdu. Karabağ Ermenilerinin ayrı bir statüde değerlendirilmesi gerektiğini savunarak Azerbaycan üzerinde baskı uygulamaya devam etti. Bu bağlamda İran açıkça Ermenistan’ı işgalci devlet olarak görmekten kaçındı, hatta ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak adeta ona nefes aldırdı.

İran, Ermenistan ile yakın ilişkilerini her geçen gün geliştirirken topraklarını işgalden kurtarmak isteyen Azerbaycan, askerî ihtiyaçlarını karşılamak için İsrail ile görüşmeler yaptı. Görüşmeler olumlu sonuçlanınca 2012 yılının Mart ayında Bakü İsrail’den, 1.6 milyar dolarlık silah satın aldı. Tahran bu duruma sert bir tepki gösterdi. İsrail’de büyükelçiliği dahi olmayan Azerbaycan, tepkiye yanıt olarak İsrail ile işbirliğini sadece topraklarını işgalden kurtarmak amacıyla yaptığını beyan ederek komşu ülkenin endişelenmemesi gerektiğini belirtti.

Bu arada işgal yıllarında İranlı bazı şirketler, Karabağ’daki ayrılıkçılarla birtakım ilişkiler içerisine girdiler. Özellikle 2019 yılının yazında Şuşa’daki Yukarı Gövher Ağa Mescidi’nin İran’a ait bir şirket tarafından onarıldığı iddiaları basına yansıyınca Azerbaycan toplumu rahatsız oldu. Dönemin İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Abbas Musevi konuya ilişkin herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarını açıkladı. Azerbaycan Dini Kurumlarla İş Üzere Devlet Komitesi Başkanı Mübariz Kurbanlı, mescidin İran’a ait bir şirket tarafından onarıldığını teyit etti. Hatta İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Şuşa’yı ziyaret eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de tepki gösterdi. Diğer yandan Aliyev, Ekim 2021’de yaptığı bir açıklamada da İran’ın, işgal edilen Azerbaycan topraklarını Ermenistan ile birlikte Avrupa’ya uyuşturucu ticareti için kullandığını söyledi.

Karabağ Savaşı sırasında İran’ın politikası

2020 Karabağ Savaşı sırasında İran’ın politikasını üç merhalede değerlendirmek gerekir: İlkinde, çatışmaların başlamasından rahatsızlık duyarak diyalog çağrıları yapan İran vardı. İkincisinde, Azerbaycan sınırına askerî güç toplayan, üçüncüsünde ise son bir çaba olarak diplomasiye ağırlık veren ve savaş sonrası masada yer almak isteyen bir İran çıktı ortaya.

Özellikle çatışmaların başında İran Dışişleri Bakanı’nın Rus mevkidaşı ile telefon görüşmesi yaparak rahatsızlığını ifade ettiği biliniyor. Fakat daha ilginç olanı görüşme esnasında İran’ın o günlerde Ermenistan, Fransa ve Rusya’nın ortaya attığı “Karabağ’da Azerbaycan tarafında Suriye ve Libya’dan yabancı savaşçıların olduğu” iddiasını sahiplenmesiydi.

Ekim başlarından itibaren Azerbaycan ordusunun İran sınırı boyunca işgal altındaki toprakları kurtarması Tahran’ı harekete geçirdi. Tahran yönetimi çatışmalardan dolayı İran topraklarına düşecek mermiler nedeniyle her iki tarafı uyardı. Akabinde ise Azerbaycan sınırına askerî birliklerini toplamaya başladı. Bu arada sınırda tatbikat başlatan İran Devrim Muhafızları komutanı Hüseyin Salami, Hüdaferin Köprüsü’ne giderek incelemelerde bulundu. Oysa İran tatbikatla Azerbaycan’a gözdağı vermeği düşünmüş olacak ki, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, dışarıdan Azerbaycan’a bir saldırı olması halinde ülkedeki Türk F-16’larının müdahalede bulunacağını açıkladı. Azerbaycan durumu, işgal yıllarında sınıra asker sevk etmeyen İran’ın, işgalden toprakların kurtarılması sırasında ortaya çıkan realiteden rahatsız olarak güç gösterisinde bulunması olarak yorumladı.

İran sınırı boyundaki toprakların işgalden kurtarılması üzerine Tahran yönetimi, savaştan sonra kurulacak masada yer almak üzere diplomatik hamle yapmak niyetine düştü. Bu bağlamda İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi, Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Özel Temsilcisi olarak Bakü, Erivan, Moskova ve Ankara’da resmî temaslarda bulundu. Ancak Arakçi’nin yine Karabağ’da “terörist gruplar” olduğu iddialarını gündeme getirmesi, İran’ın diplomatik hamlesinin hiçbir işe yaramadan sona ermesiyle sonuçlandı.

Karabağ Savaşı’ndan sonra İran’ın Azerbaycan politikası

Karabağ Savaşı sona erdikten sonra Aralık 2020’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakü’de düzenlenen Zafer Töreni’ne katılması ve okuduğu şiir[efn_note]Arazı ayırdılar
Lil ile doyurdular
Men senden ayrılmazdım
Zülm ile ayırdılar…
Ay Laçın, can Laçın
Men sene kurban Laçın”. İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın okuduğu şiirin İran’ın toprak bütünlüğünü hedef aldığını iddia etmişti. Daha fazlası için bkz: https://yenicag.az/erdogandan-irana-mesaj-turkiye-lideri-arazi-ayirdilardan-danisdi-video/;https://sherg.az/aktual/147689[/efn_note] Tahran’da tepki çekti. İran, Türkiye’nin Tahran’daki büyükelçisine şiirden duyulan rahatsızlık nedeniyle protesto notası verdi. Ancak şiirin bahane olduğu aşikârdı. Zira İran, Karabağ Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan yeni jeopolitik durumdan yani Türkiye’nin Azerbaycan’da güçlenmesinden rahatsızdı.

Ayrıca savaşı sona erdiren mutabakat metninin son maddesinde yer alan Nahçivan ile Azerbaycan’ı birbirine bağlayarak Türk Devletleri arasında kesintisiz kara iletişimini sağlayacak Zengezur Koridoru’nun gerçekleşmesi ihtimali Tahran yönetimini endişelendirdi. Belki de bu endişenin etkisiyle Tahran savaştan sonra Zengezur Koridoru’na alternatif olarak gördüğü, Ermenistan ile yıllardır görüşmeleri sürdürülen ancak bir türlü gerçekleştirilemeyen “Kuzey-Güney” ulaşım yolu hattına işlevsellik kazandırmak için yeniden harekete geçti.

Bu arada 2021 yazında İran’a mahsus tırların Laçın Koridoru aracılığıyla Hankendi’ne belirsiz yükler taşıması basına yansıyınca Azerbaycan rahatsızlığını bir notayla Tahran’a iletti. Ardından İran’dan Erivan’a giden yol güzergâhı üzerinde, yani Ermenistan’ın merkezi ile güney bölgelerini birleştiren ancak Azerbaycan sınırları içinden geçen noktalarda gümrük karakolları kurarak duruma müdahale etti. Bakü’nün bu yanıtı üzerine İran, “aslanın kuyruğuyla oynamayın” diye sert bir tepki gösterdi.

İran basınının Azerbaycan’a ateş püskürdüğü bir sırada Bakü’de Türkiye, Pakistan ve Azerbaycan arasında Üçkardeş 2021 askerî tatbikatı yapıldı. Diğer yandan Erivan’a giden İran tırlarının Azerbaycan sınırından geçen kısımdaki gümrük karakollarında kontrole tabi tutulması, Tahran yönetiminin Ekim ayı başlarında yine sınırda tatbikat başlatmasıyla sonuçlandı. Azerbaycan’ın buna yanıtı İran dini lideri Ali Hamaney’in Bakü’deki temsilcisinin ofisini kapatmak oldu.

İran’ın Zengezur Koridoru endişesi

Aralık 2021’den bu yana Azerbaycan ile Ermenistan liderleri arasında Avrupa Konseyi arabuluculuğunda birkaç kez görüşme gerçekleşti. Görüşmelerin nihai amacı, iki ülke arasında barış anlaşmasının imzalanması.

Bu görüşmelerde Azerbaycan ısrarla 2020 Karabağ Mutabakatı maddelerine tamamen uyulmasını, bu bağlamda Ermenistan askerî birliklerinin Karabağ’dan çıkarılması ve metnin son maddesi olan Nahçıvan ile Azerbaycan’ın batı bölgeleri arasında ulaşım yolunun, yani Zengezur Koridoru’nun açılmasını talep etti.

Fakat metnin son kalan maddeleri üzerinde belli bir ortak nokta üzerinde çalışılarak nihai barış anlaşmasının imzalanması gündeme gelmişken İran harekete geçti. Özellikle de son dönemde liderlerin Brüksel ve Prag görüşmelerinden sonra Ermenistan’dan yolun açılabileceği yönünde kanaatin hasıl olmasıyla, Tahran Ermenistan’ın toprak bütünlüğünü “kırmızı çizgisi” olarak ilan etti ve bir zamanlar Zengezur’da Azerbaycan Türklerinin en fazla yerleştiği şehir olan Kafan’da büyükelçilik binası açarak Zengezur konusundaki hassasiyetini ortaya koydu. Dahası, bu gelişmelere paralel olarak geçtiğimiz günlerde Azerbaycan sınırında askerî tatbikat başlatarak Bakü’ye açıkça Zengezur Koridoru’na engel olmaya çalışacağı mesajını verdi.

Tabii İran, Zengezur Koridoru’na karşı çıkmakla öncelikle Türkiye ile Azerbaycan’ın yeni güzergâh üzerinden karasal olarak bağlantı kurmasını istemiyor. Zira koridorun gerçekleşmesi halinde Türkiye’nin Hazar Denizi’nin ötesindeki Türk ülkelerine daha rahat ulaşım sağlayacağını da biliyor, dolayısıyla “Turan koridoru” diye nitelediği bu hattın gerçekleşmesinden endişe duyuyor.

Diğer yandan koridorun açılması halinde kendi topraklarından geçmekle Nahçıvan’a ulaşan Azerbaycan için “transit ülke” konumunu yitireceğini, ayrıca Ermenistan’dan geçen “Kuzey-Güney” güzergâhının anlamsız kalacağını tahmin ediyor. Bu arada bir yandan da bölgedeki en ciddi pazar payına sahip olduğu Ermenistan’ı, Azerbaycan ve Türkiye ile barışması halinde onlara kaptırabilmekten çekiniyor, Avrupa’ya rahat çıkış kapısı olarak gördüğü güzergâhın Zengezur Koridoru’yla bölünebileceğinden korkuyor.

Bir diğer nokta ise özellikle Batılı güçlerden destek alan Ermenistan yönetiminin ülkeye yabancı askerleri yerleştirmek istemesini bir tehdit olarak algılıyor. Tabii bu arada son günlerde ülke içinde meydana gelen protestolar nedeniyle toplumun iç sorunlara eğilmesini değil, dikkatini kuzey sınırlarına, kısacası dış tehdide odaklamaya çalışıyor.

İran’ın barışa ihtiyacı yok mu?

Yukarıda zikredilen hususlar İran’ın Zengezur Koridoru’na karşı çıkma gerekçeleri. Oysa bölgede sağlanacak barışa en çok ihtiyacı olan ülkelerden birisi de İran. Koridorun açılması İran için bir tehdit olmak şöyle dursun, kuzey- güney ve doğu-batı güzergâhlarından daha rahat yararlanabileceği ciddi bir katkı sunacaktır. Bu bağlamda Tahran yönetiminin bölgesel istikrar ve komşuluk ilişkilerini muhafaza etmesi açısından yapıcı bir rol oynaması çok daha doğru olacaktır.

Aksi halde koridorun açılmasına karşı çıkmakla Türkiye ve Azerbaycan’ı karşısına alacak ki, bu da kendi ülkesinin iç istikrarı açısından ona fayda vermeyecektir.

Zengezur Koridoru ise er ya da geç, mutabakatta da belirtildiği üzere ya barış yoluyla açılacak ya da güç kullanılarak aç(tır)ılacaktır. Zira Karabağ Savaşı’nın en önemli kazanımı olan Zengezur Koridoru’ndan ne Azerbaycan ne de müttefiki Türkiye vazgeçecektir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 31 Ekim 2022’de yayımlanmıştır.

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İran’ın Azerbaycan tutumu: Yakın Komşu’nun uzak dost siyaseti

Tahran ve Bakü artık açıkça birbirlerinden rahatsızlıklarını ortaya koyuyor. İran, Azerbaycan’ın değiştirdiği Güney Kafkasya dengelerinden neden rahatsız? Bölgede Azerbaycan’ın işini zorlaştırmak için neler yapıyor? Doç. Dr. Ramin Sadık yazdı.

2020 yılındaki Karabağ Savaşı’nın bitmesinin üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Silahlı çatışmalar sona erdi ama Güney Kafkasya yine dünya gündemini işgal etmeye devam ediyor. Zira Azerbaycan, savaşla sadece topraklarını işgalden kurtarmadı aynı zamanda Güney Kafkasya’da birkaç yüz yıldır süregiden jeopolitik durumu da değiştirdi.

Gerçekten de savaştan sonra ortaya çıkan yeni jeopolitik durum bölgesel ve uluslararası bazı güçlerin pek hoşuna gitmişe benzemiyor. Özellikle son yıllarda Azerbaycan ile ilişkilerini adeta konfederatif devlet ilişkisi düzeyine çıkaran Türkiye’nin savaşın ardından Güney Kafkasya’da yeniden etkin olması ve bu etkinliğini Hazar Denizi’nin ötesine kadar da genişletmesi, gidişattan rahatsızlık duyan devletlerin açık veya kapalı şekilde mevcut durum karşısında pozisyon aldıklarını gösteriyor. Bölgede ortaya çıkan yeni jeopolitik durumdan en fazla rahatsız olan devletlerden biri de İran.

İran’ın Azerbaycan politikası

Bugünkü İran topraklarını yöneten Kaçar Hanedanlığı ile Çarlık Rusyası arasında 1828 yılında imzalanan Türkmençay Antlaşması, Aras Nehri’ni sınır alarak Azerbaycan’ı ikiye böldü. Nehrin güneyindeki topraklar o zamandan beri İran yönetimi altında, kuzeyindeki topraklardaysa 28 Mayıs 1918’de bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti kuruldu.

Cumhuriyet hükumeti dünyanın önemli başkentlerine bağımsızlık ilanını duyurunca, Kaçar Hanedanlığı Azerbaycan adlı bir devleti tanımak istemedi. Hatta daha sonra devletin Azerbaycan diye adlandırılmasına itirazını bildirerek diplomatik temaslarda Kafkas Azerbaycan’ı tabirinin kullanılması teklifinde bulundu. Fakat dönemin Azerbaycan hükumeti bu öneriyi dikkate almadı.

1919 yılının ilkbaharında, Kaçar Hanedanlığı adına Paris’te Versay Dünya Barış Konferansı’na katılan delegeler, Azerbaycan Cumhuriyeti’ne karşı “arazi iddiaları”nda bulundular. Azerbaycan delegeleri güneyden gelen iddiaları çürütürken aynı yılın sonbaharına doğru Azerbaycan Cumhuriyeti Hükumeti ile Kaçar Hanedanlığı arasında işbirliği çalışmaları başladı. Taraflar arasında birtakım anlaşmalar imzalandı. Fakat Azerbaycan’ın bağımsızlığı, 28 Nisan 1920’de Bakü’nün Bolşevik ordularınca işgal edilmesi sonucu ortadan kaldırıldı, kuzeyde yaklaşık 70 yıllık Sovyet tahakkümü dönemi yaşandı.

Bütün Azerbaycan söylemi

Azerbaycan ikinci kez bağımsızlığını kazanınca İran İslam Cumhuriyeti 25 Aralık 1991’de resmen Azerbaycan’ı tanıdı. O sırada Karabağ’da devam eden Ermeni işgalleri, İran’ın bölgeye ilişkin politikasının şekillenmesine yol açtı. Şubat 1992’de İran, Ermenistan ile diplomatik ilişkiler kurdu, ancak hemen ardından Ermenistan’a bir dizi yardımlarda bulunması Azerbaycan toplumunda tepkiyle karşılandı.

Azerbaycan’da Halk Cephesi Partisi’nin “Bütün Azerbaycan” söylemi ile İran’daki Azerbaycan Türklerinin hakkını sorgulaması İran’ı kızdırdı. Hatta Şubat 1992’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov’un Tahran ziyaretine katılan bir Azerbaycanlı bakanın “Bütün Azerbaycan” düşüncesinin hayal olduğunu belirtmesi bile İran’ın kızgınlığını gidermedi.

8 Mayıs 1992’de İran’ın ev sahipliğinde Tahran’da Azerbaycan cumhurbaşkanlığı görevini geçici yürütmekte olan Yakub Memmedov ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan ve İran Cumhurbaşkanı Haşimi Refsencani arasında üçlü bir görüşme gerçekleştiği sırada Şuşa şehrinin işgal edilmesi, Azerbaycan kamuoyunda İran’a olan güvensizliğe neden oldu.

Ebülfez Elçibey’in cumhurbaşkanlığı döneminde, gerek “Bütün Azerbaycan” söylemi gerekse de Azerbaycan’ın Türkiye ile yakın bir politika izlemesi İran’ı oldukça rahatsız etti. Haziran 1993’te yönetime gelen Haydar Aliyev’in de Batı ile başlattığı yakınlaşma İran’ı memnun etmedi. Nitekim Tahran, 1994’te Hazar petrollerinin uluslararası piyasalara çıkarılması amacıyla Azerbaycan’ın ilgili devletlerle imzaladığı Asrın Anlaşması’ndan da hoşlanmadı. Dahası, Nisan 1995’te anlaşmayı tanımayacağını açıkladı. Hatta 12 Mayıs 1996’da Haydar Aliyev’in Tahran’a yaptığı resmî ziyaret bile İran’ın tutumunu değiştirmedi.

Diğer yandan Azerbaycan’ın Batı ve Türkiye yönlü politika izlemesi üzerine İran, Ermenistan ve Rusya ile ilişkileri geliştirmeye başladı. 1997’de Rusya’nın Ermenistan’a gönderdiği 1 milyar dolarlık silahın İran arazisinden geçerek Ermenistan’a ulaşması Azerbaycan’ın tepkisini çekti. Haydar Aliyev döneminde ikili ilişkilerdeki en büyük gerilim ise, İran’ın 2001’de Hazar denizinde petrol ve gaz arama çalışmaları yapan Azerbaycan’a ait gemileri taciz etmesi, hatta bunun da ötesinde askerî uçakları ile birkaç kez Azerbaycan’ın hava sahasını ihlal ederek gözdağı vermeye çalışması oldu. İran’ın tacizleri Türkiye’nin de tepkisini çekti. Nitekim Türkiye Savunma Bakanlığı Azerbaycan’dan yana tavır koyarak Bakü semalarında Türk yıldızlarının uçuşunu gerçekleştirdi, böylece İran’a gereken cevap verildi.

İşgal yıllarında İran’ın Azerbaycan politikası

Karabağ ve çevresindeki bölgelerin Ermeni işgali altında bulunduğu yıllarda İran, resmî olarak Karabağ’ın Azerbaycan’a mahsus olduğunu açıklamakla beraber Ermenistan’la stratejik ortaklık kurdu. Karabağ Ermenilerinin ayrı bir statüde değerlendirilmesi gerektiğini savunarak Azerbaycan üzerinde baskı uygulamaya devam etti. Bu bağlamda İran açıkça Ermenistan’ı işgalci devlet olarak görmekten kaçındı, hatta ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak adeta ona nefes aldırdı.

İran, Ermenistan ile yakın ilişkilerini her geçen gün geliştirirken topraklarını işgalden kurtarmak isteyen Azerbaycan, askerî ihtiyaçlarını karşılamak için İsrail ile görüşmeler yaptı. Görüşmeler olumlu sonuçlanınca 2012 yılının Mart ayında Bakü İsrail’den, 1.6 milyar dolarlık silah satın aldı. Tahran bu duruma sert bir tepki gösterdi. İsrail’de büyükelçiliği dahi olmayan Azerbaycan, tepkiye yanıt olarak İsrail ile işbirliğini sadece topraklarını işgalden kurtarmak amacıyla yaptığını beyan ederek komşu ülkenin endişelenmemesi gerektiğini belirtti.

Bu arada işgal yıllarında İranlı bazı şirketler, Karabağ’daki ayrılıkçılarla birtakım ilişkiler içerisine girdiler. Özellikle 2019 yılının yazında Şuşa’daki Yukarı Gövher Ağa Mescidi’nin İran’a ait bir şirket tarafından onarıldığı iddiaları basına yansıyınca Azerbaycan toplumu rahatsız oldu. Dönemin İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Abbas Musevi konuya ilişkin herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarını açıkladı. Azerbaycan Dini Kurumlarla İş Üzere Devlet Komitesi Başkanı Mübariz Kurbanlı, mescidin İran’a ait bir şirket tarafından onarıldığını teyit etti. Hatta İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Şuşa’yı ziyaret eden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de tepki gösterdi. Diğer yandan Aliyev, Ekim 2021’de yaptığı bir açıklamada da İran’ın, işgal edilen Azerbaycan topraklarını Ermenistan ile birlikte Avrupa’ya uyuşturucu ticareti için kullandığını söyledi.

Karabağ Savaşı sırasında İran’ın politikası

2020 Karabağ Savaşı sırasında İran’ın politikasını üç merhalede değerlendirmek gerekir: İlkinde, çatışmaların başlamasından rahatsızlık duyarak diyalog çağrıları yapan İran vardı. İkincisinde, Azerbaycan sınırına askerî güç toplayan, üçüncüsünde ise son bir çaba olarak diplomasiye ağırlık veren ve savaş sonrası masada yer almak isteyen bir İran çıktı ortaya.

Özellikle çatışmaların başında İran Dışişleri Bakanı’nın Rus mevkidaşı ile telefon görüşmesi yaparak rahatsızlığını ifade ettiği biliniyor. Fakat daha ilginç olanı görüşme esnasında İran’ın o günlerde Ermenistan, Fransa ve Rusya’nın ortaya attığı “Karabağ’da Azerbaycan tarafında Suriye ve Libya’dan yabancı savaşçıların olduğu” iddiasını sahiplenmesiydi.

Ekim başlarından itibaren Azerbaycan ordusunun İran sınırı boyunca işgal altındaki toprakları kurtarması Tahran’ı harekete geçirdi. Tahran yönetimi çatışmalardan dolayı İran topraklarına düşecek mermiler nedeniyle her iki tarafı uyardı. Akabinde ise Azerbaycan sınırına askerî birliklerini toplamaya başladı. Bu arada sınırda tatbikat başlatan İran Devrim Muhafızları komutanı Hüseyin Salami, Hüdaferin Köprüsü’ne giderek incelemelerde bulundu. Oysa İran tatbikatla Azerbaycan’a gözdağı vermeği düşünmüş olacak ki, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, dışarıdan Azerbaycan’a bir saldırı olması halinde ülkedeki Türk F-16’larının müdahalede bulunacağını açıkladı. Azerbaycan durumu, işgal yıllarında sınıra asker sevk etmeyen İran’ın, işgalden toprakların kurtarılması sırasında ortaya çıkan realiteden rahatsız olarak güç gösterisinde bulunması olarak yorumladı.

İran sınırı boyundaki toprakların işgalden kurtarılması üzerine Tahran yönetimi, savaştan sonra kurulacak masada yer almak üzere diplomatik hamle yapmak niyetine düştü. Bu bağlamda İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi, Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Özel Temsilcisi olarak Bakü, Erivan, Moskova ve Ankara’da resmî temaslarda bulundu. Ancak Arakçi’nin yine Karabağ’da “terörist gruplar” olduğu iddialarını gündeme getirmesi, İran’ın diplomatik hamlesinin hiçbir işe yaramadan sona ermesiyle sonuçlandı.

Karabağ Savaşı’ndan sonra İran’ın Azerbaycan politikası

Karabağ Savaşı sona erdikten sonra Aralık 2020’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakü’de düzenlenen Zafer Töreni’ne katılması ve okuduğu şiir[efn_note]Arazı ayırdılar
Lil ile doyurdular
Men senden ayrılmazdım
Zülm ile ayırdılar…
Ay Laçın, can Laçın
Men sene kurban Laçın”. İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın okuduğu şiirin İran’ın toprak bütünlüğünü hedef aldığını iddia etmişti. Daha fazlası için bkz: https://yenicag.az/erdogandan-irana-mesaj-turkiye-lideri-arazi-ayirdilardan-danisdi-video/;https://sherg.az/aktual/147689[/efn_note] Tahran’da tepki çekti. İran, Türkiye’nin Tahran’daki büyükelçisine şiirden duyulan rahatsızlık nedeniyle protesto notası verdi. Ancak şiirin bahane olduğu aşikârdı. Zira İran, Karabağ Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan yeni jeopolitik durumdan yani Türkiye’nin Azerbaycan’da güçlenmesinden rahatsızdı.

Ayrıca savaşı sona erdiren mutabakat metninin son maddesinde yer alan Nahçivan ile Azerbaycan’ı birbirine bağlayarak Türk Devletleri arasında kesintisiz kara iletişimini sağlayacak Zengezur Koridoru’nun gerçekleşmesi ihtimali Tahran yönetimini endişelendirdi. Belki de bu endişenin etkisiyle Tahran savaştan sonra Zengezur Koridoru’na alternatif olarak gördüğü, Ermenistan ile yıllardır görüşmeleri sürdürülen ancak bir türlü gerçekleştirilemeyen “Kuzey-Güney” ulaşım yolu hattına işlevsellik kazandırmak için yeniden harekete geçti.

Bu arada 2021 yazında İran’a mahsus tırların Laçın Koridoru aracılığıyla Hankendi’ne belirsiz yükler taşıması basına yansıyınca Azerbaycan rahatsızlığını bir notayla Tahran’a iletti. Ardından İran’dan Erivan’a giden yol güzergâhı üzerinde, yani Ermenistan’ın merkezi ile güney bölgelerini birleştiren ancak Azerbaycan sınırları içinden geçen noktalarda gümrük karakolları kurarak duruma müdahale etti. Bakü’nün bu yanıtı üzerine İran, “aslanın kuyruğuyla oynamayın” diye sert bir tepki gösterdi.

İran basınının Azerbaycan’a ateş püskürdüğü bir sırada Bakü’de Türkiye, Pakistan ve Azerbaycan arasında Üçkardeş 2021 askerî tatbikatı yapıldı. Diğer yandan Erivan’a giden İran tırlarının Azerbaycan sınırından geçen kısımdaki gümrük karakollarında kontrole tabi tutulması, Tahran yönetiminin Ekim ayı başlarında yine sınırda tatbikat başlatmasıyla sonuçlandı. Azerbaycan’ın buna yanıtı İran dini lideri Ali Hamaney’in Bakü’deki temsilcisinin ofisini kapatmak oldu.

İran’ın Zengezur Koridoru endişesi

Aralık 2021’den bu yana Azerbaycan ile Ermenistan liderleri arasında Avrupa Konseyi arabuluculuğunda birkaç kez görüşme gerçekleşti. Görüşmelerin nihai amacı, iki ülke arasında barış anlaşmasının imzalanması.

Bu görüşmelerde Azerbaycan ısrarla 2020 Karabağ Mutabakatı maddelerine tamamen uyulmasını, bu bağlamda Ermenistan askerî birliklerinin Karabağ’dan çıkarılması ve metnin son maddesi olan Nahçıvan ile Azerbaycan’ın batı bölgeleri arasında ulaşım yolunun, yani Zengezur Koridoru’nun açılmasını talep etti.

Fakat metnin son kalan maddeleri üzerinde belli bir ortak nokta üzerinde çalışılarak nihai barış anlaşmasının imzalanması gündeme gelmişken İran harekete geçti. Özellikle de son dönemde liderlerin Brüksel ve Prag görüşmelerinden sonra Ermenistan’dan yolun açılabileceği yönünde kanaatin hasıl olmasıyla, Tahran Ermenistan’ın toprak bütünlüğünü “kırmızı çizgisi” olarak ilan etti ve bir zamanlar Zengezur’da Azerbaycan Türklerinin en fazla yerleştiği şehir olan Kafan’da büyükelçilik binası açarak Zengezur konusundaki hassasiyetini ortaya koydu. Dahası, bu gelişmelere paralel olarak geçtiğimiz günlerde Azerbaycan sınırında askerî tatbikat başlatarak Bakü’ye açıkça Zengezur Koridoru’na engel olmaya çalışacağı mesajını verdi.

Tabii İran, Zengezur Koridoru’na karşı çıkmakla öncelikle Türkiye ile Azerbaycan’ın yeni güzergâh üzerinden karasal olarak bağlantı kurmasını istemiyor. Zira koridorun gerçekleşmesi halinde Türkiye’nin Hazar Denizi’nin ötesindeki Türk ülkelerine daha rahat ulaşım sağlayacağını da biliyor, dolayısıyla “Turan koridoru” diye nitelediği bu hattın gerçekleşmesinden endişe duyuyor.

Diğer yandan koridorun açılması halinde kendi topraklarından geçmekle Nahçıvan’a ulaşan Azerbaycan için “transit ülke” konumunu yitireceğini, ayrıca Ermenistan’dan geçen “Kuzey-Güney” güzergâhının anlamsız kalacağını tahmin ediyor. Bu arada bir yandan da bölgedeki en ciddi pazar payına sahip olduğu Ermenistan’ı, Azerbaycan ve Türkiye ile barışması halinde onlara kaptırabilmekten çekiniyor, Avrupa’ya rahat çıkış kapısı olarak gördüğü güzergâhın Zengezur Koridoru’yla bölünebileceğinden korkuyor.

Bir diğer nokta ise özellikle Batılı güçlerden destek alan Ermenistan yönetiminin ülkeye yabancı askerleri yerleştirmek istemesini bir tehdit olarak algılıyor. Tabii bu arada son günlerde ülke içinde meydana gelen protestolar nedeniyle toplumun iç sorunlara eğilmesini değil, dikkatini kuzey sınırlarına, kısacası dış tehdide odaklamaya çalışıyor.

İran’ın barışa ihtiyacı yok mu?

Yukarıda zikredilen hususlar İran’ın Zengezur Koridoru’na karşı çıkma gerekçeleri. Oysa bölgede sağlanacak barışa en çok ihtiyacı olan ülkelerden birisi de İran. Koridorun açılması İran için bir tehdit olmak şöyle dursun, kuzey- güney ve doğu-batı güzergâhlarından daha rahat yararlanabileceği ciddi bir katkı sunacaktır. Bu bağlamda Tahran yönetiminin bölgesel istikrar ve komşuluk ilişkilerini muhafaza etmesi açısından yapıcı bir rol oynaması çok daha doğru olacaktır.

Aksi halde koridorun açılmasına karşı çıkmakla Türkiye ve Azerbaycan’ı karşısına alacak ki, bu da kendi ülkesinin iç istikrarı açısından ona fayda vermeyecektir.

Zengezur Koridoru ise er ya da geç, mutabakatta da belirtildiği üzere ya barış yoluyla açılacak ya da güç kullanılarak aç(tır)ılacaktır. Zira Karabağ Savaşı’nın en önemli kazanımı olan Zengezur Koridoru’ndan ne Azerbaycan ne de müttefiki Türkiye vazgeçecektir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 31 Ekim 2022’de yayımlanmıştır.

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x