İskandinav ülkelerinde aşırı sağın önlenemeyen yükselişi

Refaha, mutluluğa, gelişmiş demokrasi kültürüne rağmen İskandinav ülkeleri neden radikal partilere yöneliyor? Neredeyse ütopik denilecek bir coğrafyada radikal sağ ve milliyetçi siyasi söylemler neden ve nasıl destek buluyor? Prof. Dr. Acar Kutay yazdı.

Dünyanın bir kısmının örnek olarak gördüğü, yaşamak istediği, demokrasisine ve refah seviyesine hayranlık duyduğu İskandinav ülkelerinde aşırı sağcılar bir süredir yükselişte. Bunun son örneği, Birleşmiş Milletler’in Dünya Mutluluk Raporu’nda birinci sırada yer alan Finlandiya oldu. Bu ülkede, 2 Nisan 2023’de gerçekleştirilen seçim sonuçlarına göre Sosyal Demokratlar liderliğindeki koalisyon, Meclis’teki çoğunluğunu kaybetti. Milliyetçi popülist Finliler Partisi ise üçüncü parti olarak gücünü perçinledi. 200 sandalyeli Meclis’te Sosyal Demokratlar 40, Finliler Partisi 39 milletvekilli kazandı. Seçim sonuçları, hem bu ülkede hem de komşu İskandinav ülkelerinde milliyetçi sağın önlenemeyen yükselişinin tekrar sorgulanmasına neden oldu.[efn_note]İskandinav ve Nordik kavramları arasındaki farkı belirtmekte fayda var. Danca, İzlandaca, Norveççe ve İsveççe ortak kökenden geliyor. Bu coğrafyada İskandinav kimliği, bu dilleri konuşan milletlere mahsustur ve tanımlanır. Fince tamamen farklı bir dil ailesinden geliyor ve Finlandiya’yı İskandinav ülkeler arasına dahil etmek için Nordik (Norden) kavramı tercih ediliyor. Bu yüzden burada Finlandiya’yı dahil edebilmek için Nordik kavramını tercih ediyorum.[/efn_note]

İskandinav ülkelerinde milliyetçi popülist ve radikal sağ partilerin giderek artan destekleriyle siyasi arenada mevzi kazanmaya başlamaları, 2000’li yılların başında gerçekleşti. Siyaset bilimciler bu partileri milliyetçi popülist sağ kimliği altında yeni bir parti türü olarak tanımlıyor.[efn_note]Jungar, Ann‐Cathrine, and Anders Ravik Jupskås. “Populist radical right parties in the Nordic region: A new and distinct party family?.” Scandinavian Political Studies 37.3 (2014): 215-238.[/efn_note]

İskandinav ülkelerinde hayret edilecek şeyler oluyor

Bu ülkelerde aşırı sağın ve yerlilik üzerinden etno-milliyetçiliğin yükselmesi hayret uyandırıcı. Çünkü bu ülkeler, model olarak gösterilen siyasi sisteme, kıskanılacak refah devleti kurumsallaşmasına, uzlaşma kültürüne, müreffeh bir sosyo-ekonomik düzene ve barışçıl bir toplumsal yapıya sahip. Yüksek eğitim seviyesi, cinsiyet eşitliği, barışçıl dış politika ve gelişmekte olan ülkelere ayırdıkları yardım bütçeleri nedeniyle birçok kişi bu ülkeleri ideal toplumlar olarak görüyor. İskandinav ülkeleri, kaliteli yaşam ve yaşanabilir şehirleriyle istatistiklerde ilk sıralarda yer alıyor. Kültürel alanda da İskandinavya denince akla gelenler; İsveç pop müziği, Norveç cinayet romanları, İzlanda mitolojisi, Finlandiya hamamı, Danimarka televizyon dramaları (Borgen gibi) ve Nordic noir olarak sıralanabilir.

Peki, tüm göstergelere ve refaha rağmen İskandinav ülkeleri neden radikal partilere yöneliyorlar? Ütopik bir coğrafyada radikal sağ ve milliyetçi siyasi söylemler neden ve nasıl destek buluyor?

Göçmen karşıtı değil, refah devleti karşıtı

Nordik ülkelerde yükselen milliyetçi populist dalga farklı tarihsel arka plan ve dinamikler hakim olsa da 1990’lara kadar göçmen karşıtlığının ön planda olmadığını söyleyerek başlamak gerekir. Özellikle Danimarka ve Norveç’te günümüz milliyetçi populist partilerin öncüsü olarak 1970’te kurulan partiler refah devletinin neo-liberal eleştirisini savundu.

1995 yılında Danimarka Halk Partisi’ni (Dansk Folkeparti, DF) kuran kadrolar, 1972’de yüksek vergilerin düşürülmesi amacıyla kurulan Danimarka İlerleme Partisi (Fremskridtspartiet)’nden ayrılmıştı. Norveç’teki popülist İlerleme Partisi (Fremskrittspartiet, FrP) ise 1973’te kurulan Anders Lange’nin Vergiler ve Harçlarda Sert Kesinti ve Kamu Müdahalesini Zayıflatma Partisi’nden (Anders Langes Parti til sterk nedsettelse av skatter, avgifter og offentlige inngrep, ALP) evrilmişti. Bu partilerin 1970’lerdeki temel hedefleri, artık finanse edilemeyeceklerine inandıkları refah devletini küçültmekti. Ayrıca, devletin kamu yararı adına ekonomiye müdahalesine ve yüksek vergi oranları ile refahın yeniden dağıtım mekanizmalarına karşı çıktılar. Neoliberal söylemden refah devleti şovenizmine, yani rehaf devletinin nimetlerinden sadece yerli ve milli unsurların faydalanması gerektiği retoriğineyse 1990’ların sonuna doğru savruldular. Mesela, Danimarka Halk Partisi’nin 2002 seçim kampanyası sloganı ‘Danimarka Danimarkalılara aittir’ idi. Çünkü, parti göçmenleri parazit olarak görüyordu.

Ortak kimlik vurgusu

Bu tarz siyaset, gündemi belirlemede oldukça etkili oldu ve çokkültürlülük karşıtı ve refah devletinin yabancılara karşı savunulması gerektiğini iddia eden görüşler popülerleşti.

Bu dönemde popülist bir strateji ile harmanlanan milliyetçilik, vergi karşıtı neoliberal ideoloji yoluyla mobilize edilen ilk dalga milliyetçi popülist akımdan ayrıldı.

1990’dan itibaren birey/halk, pagan mitolojisi, dil ve din gibi kültürel kodlarından beslenen ortak kimlik vurgusu ön plana çıkmaya başladı.[efn_note]Bergmann, Eirikur. Nordic nationalism and right-wing populist politics: Imperial relationships and national sentiments. Palgrave Macmillan: London, 2017.[/efn_note] Zira, aynı dönemde radikal sağ retorik de orantısız bir medya ilgisi görmesi nedeniyle yükselişe geçti.

Kabuk değiştiren sağ partiler

Milliyetçi populist partilerin son dönemdeki yükselişine göz atalım. 2000’lerde desteğini arttıran Danimarka Halk Partisi, 2001-2007 ve 2015-2019 yılları arasında koalisyon hükümetlerine dışardan destek verdi. Ancak görüşleri ana akım partiler tarafından benimsenince yeni söylem geliştirmekte bocaladı. Daha sonraki süreçte oy kaybetmeye başladı. Parti, bazı üyelerini ve desteğini 2022’de kurulan yeni bir oluşum olan Danimarka Demokratları (Danmarksdemokraterne) Partisi’ne kaptırdı.

Bu parti ilk girdiği seçimde % 8,1 oyla parlamentoya 14 milletvekili gönderdi. Partinin ismi yanıltmasın, Danimarka Demokratları göçmen karşıtlığında çıtayı bir seviye yükseltti. Partinin kurucu kadrosu, karşı kıyıdaki İsveç Demokratları (Sverigedemokraterna) Partisi’nin hem adını hem de sağ popülist ve anti-göçmen politikalarını benimsedi. Kurucusu Inger Støjberg göç bakanı olduğu dönemde (Venstre Partisinden), görevini kötüye kullandığı iddiaları nedeniyle görev alınmıştı. Bakan, yasalarda olmayan göçmenlere ilişkin sert düzenlemeleri uygulamaları için memurlara baskı yapmakla itham edilmişti. Göçmen merkezlerinde aileleri birbirinden ayırmıştı.

Danimarka demokratları, göçmen karşıtı tutumunun sertleştirilmesini, göçmenlerin Danimarka kültürüne ve değerlerine adapte olabilmeleri için zorunlu politikalar benimsenmesini istiyor. Bu değerleri tanımlamak için Danimarka kamuoyunda bazı dönemlerde yoğun tartışılmalar yürütülüyor. Kopenhag’da kaldığım dönemde (2017-2020) bir meslektaşım bu değerleri sürekli tanımlamaya çalışmanın kendisi için bir kimlik unsuru haline dönüştüğünü söylemişti.

Getto yasası

Danimarka’da refah şovenizminin destek bulmasının bir nedeni, göçmenlik ve çok kültürlülüğün şehirlerin güvenliği ve sosyo-ekonomik sorunlarla ilişkilendirilmesi.

Bu bağlamda, Danimarka’da 2018’de kabul edilen ‘Getto Yasası’, bir biyo-politika uygulama aracı olarak ‘batılı olmayan’ (kanunun kendi kullanımı) yerleşiklerin yoğunlukta olduğu bölgelerle ilgili önlemler aldı.

Getto isminin seçimi ve batılı-olmayan grupların sınıflandırılması da dâhil olmak üzere bu yasa bir dizi sorunlu uygulama içeriyor. Kanun gereği, Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda batılı ülke olarak kabul edilmekte. Öte yandan, bu bölgelerde işlenen suçlar normalinden iki katıyla cezalandırılabiliyor. Ayrıca, bu bölgelerdeki sosyal konutların sayısı azaltılması öngörülüyor ve ‘batılı olmayan’ grupların getto bölgelerindeki konutlara erişimi engellenmek amaçlanıyor. Bu uygulama ‘batılı-olmayan’ gruplar arasında olmamasına rağmen Ukraynalı mülteciler için 2022’de esnetildi.[efn_note]https://www.theguardian.com/world/2022/may/02/denmark-accused-racism-anti-ghetto-law-ukraine-refugees.[/efn_note]

Yozlaşmış elit söylemi

İskandinav ülkeleri arasında düzen karşıtı popülizmin en uzun geçmişe sahip ülke Finlandiya.[efn_note]Palonen, Emilia, and Liv Sunnercrantz. “Nordic populists as hegemony challengers.” (pp. 153-176). In: The Nordic Economic, Social and Political Model, (eds) Koivunen, Anu, Jari Ojala, and Janne Holmén, Routledge. London, 2021.[/efn_note]

1959’da Köylü Partisi (Suomen Maaseudun Puolue) ilk seçim atılımını 1970’te yaptı. Ancak 1995’te kapatıldı.

Köylü Partisi’nin kalıntılarından Finliler Partisi (Perussuomalaiset) yeni bir parti olarak kuruldu. Kurucusu Timo Soini, yozlaşmış elitlere karşı halkın adamı olarak çıktı. Finliler Partisi 2008 ekonomik krizinden sonra yükselişe geçti. AB’nin 2008 krizinde Güney Avrupa ülkelerine desteğini eleştirdi.

Finliler Partisi 2011’de %19 oy alarak seçimlerde iyi bir başarı elde etti. 2023 seçimlerinde ise %20,1 oy alarak bugüne kadarki en iyi seçim performansını gerçekleştirdi. Parti, diğer Nordik ülkelerdeki muadilleri gibi refah devletinin küçülmesini istiyor, sosyal yardım kesintilerinin azaltılmasını talep ediyor ve göçmenlere karşı.

En radikal: İsveç Demokratları

İskandinav ülkelerindeki milliyetçi-popülist partiler arasında en radikal parti ise İsveç Demokratları.

İsveç Demokratları, kurulu düzene bir alternatif sunmayı taahhüt ediyor. İsveç Demokratları, vergi konularına odaklanan diğer İskandinav popülist partilerin aksine, kurulduğu günden itibaren milli ‘biz’ ile göçmen/Hıristiyan olmayan ‘onlar’ arasındaki ayrıma odaklanmış durumda.[efn_note]Hellström, Anders. Trust us: Reproducing the nation and the Scandinavian nationalist populist parties. Berghahn Books:New York & Oxford, 2022.[/efn_note]

Bu parti; sosyal demokrasinin, göç tehlikesinin yanı sıra elitlerin ihaneti ve yozlaşması nedeniyle tehdit altında olduğu iddiasında. Partinin liderleri, refah devletinin özünü 1930’larda ortaya çıkan ve İsveç’te uzun yıllar sosyal demokrat hegemonyanın ruhunu tasvir eden ‘halkın evi’ (folkhemmet) metaforunda buluyor. Parti, bu metafor üzerinden refah devleti ve yerlilik unsurlarını bağdaştırıyor.

İsveç Demokratları, bu söylem ile işçi sınıfı ve gelirinde daralma olan kesimler arasında destek buldu. 2010’da ilk kez parlamentoya girdi. 2014’te oylarını %14’e kadar yükseltti. Diğer İskandinav ülkelerindeki benzer partilerden daha şovenist bir mesaj vermeleri nedeniyle, diğer siyasi partiler uzun yıllar radikal sağ olarak gördükleri İsveç Demokratları ile diyalog kurmaktan kaçındılar. İsveç Demokratları’nın neo-nazi akımla ilişkilendirilen geçmişi hala sorunlu olarak görülüyor. Ancak, İsveç Demokratları’nın 2022 seçimlerinde %20 oy alması, sağ bloğu hükümet kurabilmek için bu parti ile işbirliği anlaşmasına zorladı. Bu anlaşma, mülteci göçünde ciddi bir azalmayı, suç işleyen yabancıları sınır dışı etmeyi kolaylaştırmayı ve suça karşı daha katı önlemler getirmeyi içeriyor.

Norveç’te kültürel muhafazakârlık

Refah şovenizmi, Danimarka, Finlandiya ve İsveç milliyetçi populistlerinde daha önde iken, Norveç’te görece daha arka planda kaldı. Norveç’te İlerleme Partisi liberal ekonomi savunusu ve kültürel muhafazakârlıktan beslenen bir milliyetçilik arasında gidip gelen farklı pozisyonları savundu. Koalisyon hükümetlerinde iktidara ortak oldukları dönemlerde (2013-2020) göçmenler ve çok kültürlülük konularında daha ılımlı ve uzlaşmacı tavır takınırken, muhalefette kaldıklarında bu konularda daha sert bir tutum takındılar.

Sonuç olarak, Nordik ülkelerde milliyetçi popülist partilerin yükselişi, popülizmin ve yerlilik akımlarının küresel ölçekte yükselişinden ayrı düşünülmemeli. Milliyetçi populist partilerin Kuzey Avrupa’nın müreffeh toplumlarında yükselişi, yalnızca bu partilerin küresel kapitalizmin kaybedenlerini ırkçılık ve anti-göçmenlik söylemleriyle mobilize etmeleriyle açıklanamaz. Bu tarz partiler aynı zamanda güçlü bir elit karşıtlığı ve elitler arasında var olduğuna inandıkları halk karşıtı siyasi uzlaşıya (siyasi hegemonya da diyebiliriz) meydan okuyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 17 Mayıs 2023’te yayımlanmıştır.

Acar Kutay
Acar Kutay
Prof. Dr. Acar Kutay – Norveç Molde Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olarak çalışıyor. Öncesinde, Norveç, İsveç, KKTC ve Danimarka’da araştırmacı olarak çalıştı. Kutay, 2020’de ailesi ile birlikte Türkiye’ye dönüş yapmaya karar verdi. Ancak, kadro bulmakta zorlandı. Toplum ve siyaset kuramları üzerine çalışan Kutay’ın sivil toplum örgütleri ve yönetişim üzerine yayınlanmış eserleri bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İskandinav ülkelerinde aşırı sağın önlenemeyen yükselişi

Refaha, mutluluğa, gelişmiş demokrasi kültürüne rağmen İskandinav ülkeleri neden radikal partilere yöneliyor? Neredeyse ütopik denilecek bir coğrafyada radikal sağ ve milliyetçi siyasi söylemler neden ve nasıl destek buluyor? Prof. Dr. Acar Kutay yazdı.

Dünyanın bir kısmının örnek olarak gördüğü, yaşamak istediği, demokrasisine ve refah seviyesine hayranlık duyduğu İskandinav ülkelerinde aşırı sağcılar bir süredir yükselişte. Bunun son örneği, Birleşmiş Milletler’in Dünya Mutluluk Raporu’nda birinci sırada yer alan Finlandiya oldu. Bu ülkede, 2 Nisan 2023’de gerçekleştirilen seçim sonuçlarına göre Sosyal Demokratlar liderliğindeki koalisyon, Meclis’teki çoğunluğunu kaybetti. Milliyetçi popülist Finliler Partisi ise üçüncü parti olarak gücünü perçinledi. 200 sandalyeli Meclis’te Sosyal Demokratlar 40, Finliler Partisi 39 milletvekilli kazandı. Seçim sonuçları, hem bu ülkede hem de komşu İskandinav ülkelerinde milliyetçi sağın önlenemeyen yükselişinin tekrar sorgulanmasına neden oldu.[efn_note]İskandinav ve Nordik kavramları arasındaki farkı belirtmekte fayda var. Danca, İzlandaca, Norveççe ve İsveççe ortak kökenden geliyor. Bu coğrafyada İskandinav kimliği, bu dilleri konuşan milletlere mahsustur ve tanımlanır. Fince tamamen farklı bir dil ailesinden geliyor ve Finlandiya’yı İskandinav ülkeler arasına dahil etmek için Nordik (Norden) kavramı tercih ediliyor. Bu yüzden burada Finlandiya’yı dahil edebilmek için Nordik kavramını tercih ediyorum.[/efn_note]

İskandinav ülkelerinde milliyetçi popülist ve radikal sağ partilerin giderek artan destekleriyle siyasi arenada mevzi kazanmaya başlamaları, 2000’li yılların başında gerçekleşti. Siyaset bilimciler bu partileri milliyetçi popülist sağ kimliği altında yeni bir parti türü olarak tanımlıyor.[efn_note]Jungar, Ann‐Cathrine, and Anders Ravik Jupskås. “Populist radical right parties in the Nordic region: A new and distinct party family?.” Scandinavian Political Studies 37.3 (2014): 215-238.[/efn_note]

İskandinav ülkelerinde hayret edilecek şeyler oluyor

Bu ülkelerde aşırı sağın ve yerlilik üzerinden etno-milliyetçiliğin yükselmesi hayret uyandırıcı. Çünkü bu ülkeler, model olarak gösterilen siyasi sisteme, kıskanılacak refah devleti kurumsallaşmasına, uzlaşma kültürüne, müreffeh bir sosyo-ekonomik düzene ve barışçıl bir toplumsal yapıya sahip. Yüksek eğitim seviyesi, cinsiyet eşitliği, barışçıl dış politika ve gelişmekte olan ülkelere ayırdıkları yardım bütçeleri nedeniyle birçok kişi bu ülkeleri ideal toplumlar olarak görüyor. İskandinav ülkeleri, kaliteli yaşam ve yaşanabilir şehirleriyle istatistiklerde ilk sıralarda yer alıyor. Kültürel alanda da İskandinavya denince akla gelenler; İsveç pop müziği, Norveç cinayet romanları, İzlanda mitolojisi, Finlandiya hamamı, Danimarka televizyon dramaları (Borgen gibi) ve Nordic noir olarak sıralanabilir.

Peki, tüm göstergelere ve refaha rağmen İskandinav ülkeleri neden radikal partilere yöneliyorlar? Ütopik bir coğrafyada radikal sağ ve milliyetçi siyasi söylemler neden ve nasıl destek buluyor?

Göçmen karşıtı değil, refah devleti karşıtı

Nordik ülkelerde yükselen milliyetçi populist dalga farklı tarihsel arka plan ve dinamikler hakim olsa da 1990’lara kadar göçmen karşıtlığının ön planda olmadığını söyleyerek başlamak gerekir. Özellikle Danimarka ve Norveç’te günümüz milliyetçi populist partilerin öncüsü olarak 1970’te kurulan partiler refah devletinin neo-liberal eleştirisini savundu.

1995 yılında Danimarka Halk Partisi’ni (Dansk Folkeparti, DF) kuran kadrolar, 1972’de yüksek vergilerin düşürülmesi amacıyla kurulan Danimarka İlerleme Partisi (Fremskridtspartiet)’nden ayrılmıştı. Norveç’teki popülist İlerleme Partisi (Fremskrittspartiet, FrP) ise 1973’te kurulan Anders Lange’nin Vergiler ve Harçlarda Sert Kesinti ve Kamu Müdahalesini Zayıflatma Partisi’nden (Anders Langes Parti til sterk nedsettelse av skatter, avgifter og offentlige inngrep, ALP) evrilmişti. Bu partilerin 1970’lerdeki temel hedefleri, artık finanse edilemeyeceklerine inandıkları refah devletini küçültmekti. Ayrıca, devletin kamu yararı adına ekonomiye müdahalesine ve yüksek vergi oranları ile refahın yeniden dağıtım mekanizmalarına karşı çıktılar. Neoliberal söylemden refah devleti şovenizmine, yani rehaf devletinin nimetlerinden sadece yerli ve milli unsurların faydalanması gerektiği retoriğineyse 1990’ların sonuna doğru savruldular. Mesela, Danimarka Halk Partisi’nin 2002 seçim kampanyası sloganı ‘Danimarka Danimarkalılara aittir’ idi. Çünkü, parti göçmenleri parazit olarak görüyordu.

Ortak kimlik vurgusu

Bu tarz siyaset, gündemi belirlemede oldukça etkili oldu ve çokkültürlülük karşıtı ve refah devletinin yabancılara karşı savunulması gerektiğini iddia eden görüşler popülerleşti.

Bu dönemde popülist bir strateji ile harmanlanan milliyetçilik, vergi karşıtı neoliberal ideoloji yoluyla mobilize edilen ilk dalga milliyetçi popülist akımdan ayrıldı.

1990’dan itibaren birey/halk, pagan mitolojisi, dil ve din gibi kültürel kodlarından beslenen ortak kimlik vurgusu ön plana çıkmaya başladı.[efn_note]Bergmann, Eirikur. Nordic nationalism and right-wing populist politics: Imperial relationships and national sentiments. Palgrave Macmillan: London, 2017.[/efn_note] Zira, aynı dönemde radikal sağ retorik de orantısız bir medya ilgisi görmesi nedeniyle yükselişe geçti.

Kabuk değiştiren sağ partiler

Milliyetçi populist partilerin son dönemdeki yükselişine göz atalım. 2000’lerde desteğini arttıran Danimarka Halk Partisi, 2001-2007 ve 2015-2019 yılları arasında koalisyon hükümetlerine dışardan destek verdi. Ancak görüşleri ana akım partiler tarafından benimsenince yeni söylem geliştirmekte bocaladı. Daha sonraki süreçte oy kaybetmeye başladı. Parti, bazı üyelerini ve desteğini 2022’de kurulan yeni bir oluşum olan Danimarka Demokratları (Danmarksdemokraterne) Partisi’ne kaptırdı.

Bu parti ilk girdiği seçimde % 8,1 oyla parlamentoya 14 milletvekili gönderdi. Partinin ismi yanıltmasın, Danimarka Demokratları göçmen karşıtlığında çıtayı bir seviye yükseltti. Partinin kurucu kadrosu, karşı kıyıdaki İsveç Demokratları (Sverigedemokraterna) Partisi’nin hem adını hem de sağ popülist ve anti-göçmen politikalarını benimsedi. Kurucusu Inger Støjberg göç bakanı olduğu dönemde (Venstre Partisinden), görevini kötüye kullandığı iddiaları nedeniyle görev alınmıştı. Bakan, yasalarda olmayan göçmenlere ilişkin sert düzenlemeleri uygulamaları için memurlara baskı yapmakla itham edilmişti. Göçmen merkezlerinde aileleri birbirinden ayırmıştı.

Danimarka demokratları, göçmen karşıtı tutumunun sertleştirilmesini, göçmenlerin Danimarka kültürüne ve değerlerine adapte olabilmeleri için zorunlu politikalar benimsenmesini istiyor. Bu değerleri tanımlamak için Danimarka kamuoyunda bazı dönemlerde yoğun tartışılmalar yürütülüyor. Kopenhag’da kaldığım dönemde (2017-2020) bir meslektaşım bu değerleri sürekli tanımlamaya çalışmanın kendisi için bir kimlik unsuru haline dönüştüğünü söylemişti.

Getto yasası

Danimarka’da refah şovenizminin destek bulmasının bir nedeni, göçmenlik ve çok kültürlülüğün şehirlerin güvenliği ve sosyo-ekonomik sorunlarla ilişkilendirilmesi.

Bu bağlamda, Danimarka’da 2018’de kabul edilen ‘Getto Yasası’, bir biyo-politika uygulama aracı olarak ‘batılı olmayan’ (kanunun kendi kullanımı) yerleşiklerin yoğunlukta olduğu bölgelerle ilgili önlemler aldı.

Getto isminin seçimi ve batılı-olmayan grupların sınıflandırılması da dâhil olmak üzere bu yasa bir dizi sorunlu uygulama içeriyor. Kanun gereği, Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda batılı ülke olarak kabul edilmekte. Öte yandan, bu bölgelerde işlenen suçlar normalinden iki katıyla cezalandırılabiliyor. Ayrıca, bu bölgelerdeki sosyal konutların sayısı azaltılması öngörülüyor ve ‘batılı olmayan’ grupların getto bölgelerindeki konutlara erişimi engellenmek amaçlanıyor. Bu uygulama ‘batılı-olmayan’ gruplar arasında olmamasına rağmen Ukraynalı mülteciler için 2022’de esnetildi.[efn_note]https://www.theguardian.com/world/2022/may/02/denmark-accused-racism-anti-ghetto-law-ukraine-refugees.[/efn_note]

Yozlaşmış elit söylemi

İskandinav ülkeleri arasında düzen karşıtı popülizmin en uzun geçmişe sahip ülke Finlandiya.[efn_note]Palonen, Emilia, and Liv Sunnercrantz. “Nordic populists as hegemony challengers.” (pp. 153-176). In: The Nordic Economic, Social and Political Model, (eds) Koivunen, Anu, Jari Ojala, and Janne Holmén, Routledge. London, 2021.[/efn_note]

1959’da Köylü Partisi (Suomen Maaseudun Puolue) ilk seçim atılımını 1970’te yaptı. Ancak 1995’te kapatıldı.

Köylü Partisi’nin kalıntılarından Finliler Partisi (Perussuomalaiset) yeni bir parti olarak kuruldu. Kurucusu Timo Soini, yozlaşmış elitlere karşı halkın adamı olarak çıktı. Finliler Partisi 2008 ekonomik krizinden sonra yükselişe geçti. AB’nin 2008 krizinde Güney Avrupa ülkelerine desteğini eleştirdi.

Finliler Partisi 2011’de %19 oy alarak seçimlerde iyi bir başarı elde etti. 2023 seçimlerinde ise %20,1 oy alarak bugüne kadarki en iyi seçim performansını gerçekleştirdi. Parti, diğer Nordik ülkelerdeki muadilleri gibi refah devletinin küçülmesini istiyor, sosyal yardım kesintilerinin azaltılmasını talep ediyor ve göçmenlere karşı.

En radikal: İsveç Demokratları

İskandinav ülkelerindeki milliyetçi-popülist partiler arasında en radikal parti ise İsveç Demokratları.

İsveç Demokratları, kurulu düzene bir alternatif sunmayı taahhüt ediyor. İsveç Demokratları, vergi konularına odaklanan diğer İskandinav popülist partilerin aksine, kurulduğu günden itibaren milli ‘biz’ ile göçmen/Hıristiyan olmayan ‘onlar’ arasındaki ayrıma odaklanmış durumda.[efn_note]Hellström, Anders. Trust us: Reproducing the nation and the Scandinavian nationalist populist parties. Berghahn Books:New York & Oxford, 2022.[/efn_note]

Bu parti; sosyal demokrasinin, göç tehlikesinin yanı sıra elitlerin ihaneti ve yozlaşması nedeniyle tehdit altında olduğu iddiasında. Partinin liderleri, refah devletinin özünü 1930’larda ortaya çıkan ve İsveç’te uzun yıllar sosyal demokrat hegemonyanın ruhunu tasvir eden ‘halkın evi’ (folkhemmet) metaforunda buluyor. Parti, bu metafor üzerinden refah devleti ve yerlilik unsurlarını bağdaştırıyor.

İsveç Demokratları, bu söylem ile işçi sınıfı ve gelirinde daralma olan kesimler arasında destek buldu. 2010’da ilk kez parlamentoya girdi. 2014’te oylarını %14’e kadar yükseltti. Diğer İskandinav ülkelerindeki benzer partilerden daha şovenist bir mesaj vermeleri nedeniyle, diğer siyasi partiler uzun yıllar radikal sağ olarak gördükleri İsveç Demokratları ile diyalog kurmaktan kaçındılar. İsveç Demokratları’nın neo-nazi akımla ilişkilendirilen geçmişi hala sorunlu olarak görülüyor. Ancak, İsveç Demokratları’nın 2022 seçimlerinde %20 oy alması, sağ bloğu hükümet kurabilmek için bu parti ile işbirliği anlaşmasına zorladı. Bu anlaşma, mülteci göçünde ciddi bir azalmayı, suç işleyen yabancıları sınır dışı etmeyi kolaylaştırmayı ve suça karşı daha katı önlemler getirmeyi içeriyor.

Norveç’te kültürel muhafazakârlık

Refah şovenizmi, Danimarka, Finlandiya ve İsveç milliyetçi populistlerinde daha önde iken, Norveç’te görece daha arka planda kaldı. Norveç’te İlerleme Partisi liberal ekonomi savunusu ve kültürel muhafazakârlıktan beslenen bir milliyetçilik arasında gidip gelen farklı pozisyonları savundu. Koalisyon hükümetlerinde iktidara ortak oldukları dönemlerde (2013-2020) göçmenler ve çok kültürlülük konularında daha ılımlı ve uzlaşmacı tavır takınırken, muhalefette kaldıklarında bu konularda daha sert bir tutum takındılar.

Sonuç olarak, Nordik ülkelerde milliyetçi popülist partilerin yükselişi, popülizmin ve yerlilik akımlarının küresel ölçekte yükselişinden ayrı düşünülmemeli. Milliyetçi populist partilerin Kuzey Avrupa’nın müreffeh toplumlarında yükselişi, yalnızca bu partilerin küresel kapitalizmin kaybedenlerini ırkçılık ve anti-göçmenlik söylemleriyle mobilize etmeleriyle açıklanamaz. Bu tarz partiler aynı zamanda güçlü bir elit karşıtlığı ve elitler arasında var olduğuna inandıkları halk karşıtı siyasi uzlaşıya (siyasi hegemonya da diyebiliriz) meydan okuyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 17 Mayıs 2023’te yayımlanmıştır.

Acar Kutay
Acar Kutay
Prof. Dr. Acar Kutay – Norveç Molde Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olarak çalışıyor. Öncesinde, Norveç, İsveç, KKTC ve Danimarka’da araştırmacı olarak çalıştı. Kutay, 2020’de ailesi ile birlikte Türkiye’ye dönüş yapmaya karar verdi. Ancak, kadro bulmakta zorlandı. Toplum ve siyaset kuramları üzerine çalışan Kutay’ın sivil toplum örgütleri ve yönetişim üzerine yayınlanmış eserleri bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x