NFT – 17 milyar dolarlık sanal çöp

İki, bilemediniz üç yıl önce ‘altın çağ’ını yaşayan NFT, bugün 17 milyar dolarlık çöpe dönüşmüş durumda. İyi de hangi amaçla ve nasıl girdi hayatımıza bu nitelikli fikri tapular? Niçin birden denge değişti? Pandeminin bunda rolü ne? Gelecekte ne olur? Yeşim Ağaoğlu yazdı.

Mart 2021 tarihinde NFT (Non-Fungible Token – Değiştirilemez Jeton/Nitelikli Fikri Tapu) ile ilgili hayli kapsamlı, tanıtıcı bir yazı yazmıştım. Belki anımsayanlarınız olacaktır. O yazının yazıldığı tarihte tabiri yerindeyse NFT’ler altın çağını yaşıyordu. Aradan çok kısa bir süre geçmesine karşın şimdilerde 17 milyar dolarlık sanal bir çöpten söz ediliyor. Gelin bu yazıda da bunun nedenlerini araştıralım.

Tarihteki NFT olarak kabul edilen ve bilinen ilk örnek, sanatçı Kevin McCoy ve eşi Jennifer Greavu tarafından 2014 yılında yapılan “Quantum” adlı sanat eseridir. Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey de, Twitter’ın tarihindeki ilk tweet olan “just setting up my twttr” cümlesini NFT haline getirip açık artırmaya çıkarmıştı. Bu olay büyük bir yankı uyandırmış ve Türk asıllı iş insanı Sina Estavi, tarihin ilk tweet’inin NFT’sini 2,9 milyon dolar değerinde 1.630 adet ETH (Ethereum) ile satın almıştı.

NFT piyasası

Yaklaşık 10 yıllık bu süreçte köprünün altından çok sular aktı. Kimi adını bile daha önce duymadığımız “sanatçılar” son günlerde çok sözü edilen internet fenomenleri gibi birden ünlendi ve çok büyük paralar kazandılar. Böyle olunca da kimi ünlü sanatçılar da sanat yapıtlarını NFT olarak satışa sundu.

NFT piyasası kimilerince özellikle de sanatçılar açısından aradan aracıları, örneğin, galerici ve müzayedecileri de çıkardığı için çok daha demokratik ve elverişli bir alan olarak sunulmuştu! Aslında bana kalırsa halâ da “sanatçılar” açısından büyük bir sorun yok! Ama yatırımcılar açısından zarar büyük. Kripto borsasının “trendi” olan NFT’lerin yüzde 79’u bugün adeta çöpe dönüşmüş bir durumda!

Piyasa uzmanlarından oluşan bir grubun raporuna göre 23 milyon yatırımcı artık hiçbir değeri kalmayan NFT ürünlerini satın almış oldu. Oysa ki 2021-2022 yıllarında pazar 17 milyar dolara ulaşmıştı. NFT’ler kripto paralara bağlı sanat eserlerinin dijital birer temsilleriydi ve her birinin kopyalanamayan benzersiz bir imzası vardı; zaten asıl güven de bundan dolayı oluşmuştu.

Yüzde 95 değer kaybı

Kocaman ve bol kremalı pastayı gören “sanatçılar” öyle büyük bir arz yarattılar ki; bu da talebin çok daha üstünde kaldı. Böylelikle de ölü bir piyasa oluştu ve yüzde 95 değer kaybetti.

Bugünkü piyasa değerine göre ilk 8.850 koleksiyonun yüzde 18’i tamamen değersiz, yüzde 41’inin ederi ise 5-10 dolar aralığında. Örneğin, yukarıda sözünü ettiğimiz tarihin ilk tweet’i 2,9 milyon dolara satın alınmış olduğu halde şu anki ederi ancak 103 lira!

Konunun çok farklı, ama önemli bir diğer boyutu ise tükettiği yüksek miktardaki elektrik enerjisi nedeniyle çevreye verdiği zarar. NFT’ler ve kripto para birimleri ne yazık ki gerektiğinden çok daha büyük bir ölçüde karbon ayak izine dönüşüyorlar.

NFT’lerin basılması, maliyeti çevreye önemli zararlar vermekte olup 195 bin 699 NFT koleksiyonunun emisyonlarının yaklaşık 16.243 metrik ton karbondioksit (CO2) olarak ölçüldüğü tespit edilmiş. Bu miktar da 2 bin 48 adet ev ya da 3 bin 531 arabanın yıllık emisyonuna denk geliyor. Sonuç olarak, elimizde özellikle de 2021’deki altın çağını yaşayan NFT’lerden kalma ciddi bir atık bulunmakta.

Fikri mülkiyet hırsızlığı

Aslına bakacak olursanız, bu sanal alan zaten başından beri fazla şişirilmiş bir balondu. Merkezi bir kontrol ağı olmadığı için de fikri mülkiyet hırsızlığına çok elverişliydi. Herhangi bir yasal sorun olduğunda, kime-kimlere karşı yaptırım uygulanması gerektiği bile belli olmayan bir alandan söz ediyoruz. Çünkü çoğu kullanıcı aslında anonim. Bu nedenle de herhangi bir hukuksal yaptırım uygulayabilmek neredeyse olanaksız.

Örneğin, birisi NFT hesabınıza girip onları kendi üzerine ya da başkasına devrederse bu konuda yapılabilecek şeyler çok sınırlı. Arayabileceğiniz bir banka, şikâyette bulunabileceğiniz bir kurum bile yok. Kripto sanatının iç işleyişi tamamen böyle bir bilinmez ve dolayısıyla da açmazda. İnternetteki her şey gibi NFT’leri de “hacklemenin” çok kolay olduğunu söyleyebiliriz. Bu şekilde “hacklenerek” çalınan binlerce dolar değerindeki NFT’ler olduğu söyleniyor.

Bana kalırsa Bitcoin, NFT, Metaverse (sanal evren) gibi son yıllarda farkında olmaya başladığımız bu kavramlar, bu sanal alanlar aslında birbirleriyle doğrudan ilişkili. Hatta, yine bana soracak olursanız Corona salgının dahi bunlarla muhtemel ki bir bağı var.

Şurası açık: Yaklaşık 3 yıl süren pandemi, sanal âlem tecrübesi ve bununla bağlantılı ticari ve kültürel alışverişi hızlandırdı. Öngörülenden daha çabuk bir geçiş için imkân sundu. Bazı tecrübeler vaktinden önce yaşandı.

Ancak gelinen noktada, gerek metaverse gerekse sanal para (bitcoin vb.) ve asıl konumuz olan NFT piyasalarında ciddi maddi kayıplar yaşanıyor. Örneğin, Financial Times’ın yayınladığı en son rapora göre metaverse projelerine olan yatırımlar adeta bıçak gibi kesilmiş durumda. Kimi uzmanlar ise metaverse’ün doğmamış bir çocuk gibi henüz başlamadan bittiğini düşünüyor. Bu nedenle, risk sermayedarları da konuya olan ilginin gittikçe azalması nedeniyle metaverse projelerine yatırım yapmayı bıraktı.

Kripto para ve arz-talep dengesi

Metaverse üzerine yapılan yatırımlarda örneğin, “gerçeklik gözlükleri” gibi teknolojilerin geliştirilmesinden sorumlu laboratuvarlar geçen yılın aynı çeyreğindeki 452 milyon dolarlık satışın düşerek bu yıl 276 milyon dolar olduğunu rapor etmişler.

Gelelim kripto paraya. 2009 yılında Satoshi Nakamoto tarafından oluşturulan bitcoin, ilk merkeziyetsiz kripto paradır. O zamandan beri de birçok farklı kripto para ortaya çıkmıştır. Bitcoin dışındaki kripto para birimlerine genel olarak altcoin denilir ki, bu kısaltma alternatif ve coin, yani madeni paranın birleşimidir.

Kripto para piyasası bilindiği üzere arz-talep dengesine göre yükselir ya da düşer. Yani talep arttığında fiyatlar artarken, talep azaldığında fiyatlar da azalır. Yatırım miktarının azalması sonucunda hacmin düşmesiyle birlikte kripto para biriminin fiyatında da düşüşler ve dalgalanmalar yaşanıyor.

Ayrıca, kripto para birimlerindeki güvenlik sorunları hükümetlerin müdahalesi ve siber saldırı sonucunda kaçak yaşanma riskinin bulunması da düşüşlerin temel nedenlerinden biri. Siyasi baskılar, teknolojik başarısızlıklar, çeşitli belirsizlikler, korku ve şüphe doğurabilecek her türlü haber de zaten çok sağlam ve köklü bir zemini olmayan sanal paranın değerinin düşmesine neden olan etkenlerden birisi.

Kısaca toparlayacak olursak, çağın ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte dünya çapında nüfus yoğunluğunun çok fazla olması, güvenlik ve kontrol sorunları nedeni ile de bana göre yaratılmak istenen sanal bir dünya var. Bu dünyanın içinde biz “fani” insanlara da şimdilik kurallara uymak şartı ile bir yer sunuluyor.

NFT’ler yeniden değer bulabilir

Kapitalist düzenin devam edeceği bu sanal evrendeki yerimiz harcadığımız para kadar olacak gibi gözüküyor. Bunun için de önce sanal para birimleri yaratıldı. Modadan tutun eğlence sektörüne kadar hemen her alan bu metaverse içinde mevcut. Sanat ve sanat eserleri de bundan payını elbette aldı ve NFT yolu ile bu sanal sanat alışverişini de deneyimlemek istediler.

Günümüzde ne yazık ki zaten bir metaya dönüştürülmek istenen sanat, NFT yolu ile gerçekten amacına ulaştı. Her ne kadar altın çağını yaşadıktan sonra şimdilik modası geçmiş ve çökmüş gibi görünse de yukarıda sözünü ettiğim sorunlar çözüldüğü takdirde NFT’lerin yeniden değer bulacağına inanıyorum.

Bu sorunlar genel olarak metaverse’ün, yani sanal âlemin sorunları aslında. İşin hukuksal, güvenlik, çevresel vb. gibi sorunlarını çözdükleri zaman çok daha gelişmiş ve farklı bir biçimde geri gelecektir.

120 bin dolarlık muz

Türkiye’den birçoğumuzun bilmediğini ya da anımsadığını düşündüğüm bir örnek vermek istiyorum. 80’li yıllarda Japonya kaynaklı ortaya çıkan VHD (Video High Density) formatında filmler ve oyunların olduğu diskler vardı. 90’lı yıllarda ABD’de yaşarken VHD’lerden benim de satın almışlığım vardı. Bunlar, vinly şeklinde, görsel olarak ve büyüklük açısından da 33’lük dediğimiz longplayler (uzun çalar) gibiydi. Aslında, lazer disklerden çok daha kalitelilerdi, belki de fazla kırılgan oldukları için ya da başka nedenlerle çok popüler olamadan piyasadan çekildiler. VHS (Video Home System) ve Betamax arasındaki bir zamanda ortaya çıkmışlardı ve bunlardan çok kısa bir süre sonra da bildiğimiz ufak boyutlu CD’lerle tanıştık.

Bu örneği verme nedenim, NFT piyasası da belki çok daha farklı ve eskisinden çok daha güçlü bir şekilde yeniden canlandırılacak.

Maurizio Cattelan’ın ünlü, duvara bantlanmış “komedyen” adını verdiği muz eseri de tamamen sanal olan NFT sanat eserleri arasındaki bir geçişti bana göre. Sıradan bir meyve olan muzun 120 bin dolara alıcı bulması tüm dünyayı şaşkına çevirmişti. Herkes uzun bir süre bu eser hakkında konuşurken, şaşkınlığımız henüz bitmeden tamamen sanal olan NFT eserlerle karşılaştık. Yani, elimizdeki muzdan da olduk! Bakalım bizleri daha neler bekliyor. Sanatın her alanında (müzik, resim, öykü, şiir vb.) yapay zekâ yardımı ile üretilen sanat eserlerine şimdilik değinmiyorum bile! Ama aklımızın bir kenarında bulunsun…

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 22 Aralık 2023’te yayımlanmıştır.

Yeşim Ağaoğlu
Yeşim Ağaoğlu
Yeşim Ağaoğlu – İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Arkeoloji ve Sanat Tarihi eğitiminin ardından, yine aynı üniversitenin İletişim Fakültesi’nde Radyo-TV-Sinema bölümünde yüksek lisans yaptı. 1996 yılında UPSD derneğinin düzenlediği “Genç Etkinlik II” sergisinde “şiir enstalasyon”u gerçekleştirdi. Takibinde kişisel ve karma olmak üzere pek çok ulusal ve uluslararası sergilere, bienallere, sanat festivallerine katıldı. Çeşitli sanatçı konaklama programlarında burslu olarak yer aldı. Yurtiçi ve yurtdışındaki birçok katalog ve sanat kitabında çalışmaları bulunmakta… Galerilerin yanı sıra, çeşitli müzelerde de işleri sergilenmekte… Sergi açtığı ülkeler arasında Norveç, Almanya, Avusturya, İtalya, İspanya, Azerbaycan, Gürcistan, Özbekistan, Moskova, Saraybosna, Bulgaristan, Hindistan gibi ülkeler sayılabilir. Öte yandan, ulusal ve uluslararası edebiyat ve şiir festivallerine de katılan Ağaoğlu’nun şiirleri, başta İngilizce, Almanca, İspanyolca, İtalyanca, Japonca, Rusça olmak üzere birçok yabancı dile çevrilmiş. Ve bir dönem Türkiye PEN Yazarlar Derneği’nin Kadın Yazarlar Komitesi Başkanlığını da yapmış.

YORUMLAR

Subscribe
Notify of
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

NFT – 17 milyar dolarlık sanal çöp

İki, bilemediniz üç yıl önce ‘altın çağ’ını yaşayan NFT, bugün 17 milyar dolarlık çöpe dönüşmüş durumda. İyi de hangi amaçla ve nasıl girdi hayatımıza bu nitelikli fikri tapular? Niçin birden denge değişti? Pandeminin bunda rolü ne? Gelecekte ne olur? Yeşim Ağaoğlu yazdı.

Mart 2021 tarihinde NFT (Non-Fungible Token – Değiştirilemez Jeton/Nitelikli Fikri Tapu) ile ilgili hayli kapsamlı, tanıtıcı bir yazı yazmıştım. Belki anımsayanlarınız olacaktır. O yazının yazıldığı tarihte tabiri yerindeyse NFT’ler altın çağını yaşıyordu. Aradan çok kısa bir süre geçmesine karşın şimdilerde 17 milyar dolarlık sanal bir çöpten söz ediliyor. Gelin bu yazıda da bunun nedenlerini araştıralım.

Tarihteki NFT olarak kabul edilen ve bilinen ilk örnek, sanatçı Kevin McCoy ve eşi Jennifer Greavu tarafından 2014 yılında yapılan “Quantum” adlı sanat eseridir. Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey de, Twitter’ın tarihindeki ilk tweet olan “just setting up my twttr” cümlesini NFT haline getirip açık artırmaya çıkarmıştı. Bu olay büyük bir yankı uyandırmış ve Türk asıllı iş insanı Sina Estavi, tarihin ilk tweet’inin NFT’sini 2,9 milyon dolar değerinde 1.630 adet ETH (Ethereum) ile satın almıştı.

NFT piyasası

Yaklaşık 10 yıllık bu süreçte köprünün altından çok sular aktı. Kimi adını bile daha önce duymadığımız “sanatçılar” son günlerde çok sözü edilen internet fenomenleri gibi birden ünlendi ve çok büyük paralar kazandılar. Böyle olunca da kimi ünlü sanatçılar da sanat yapıtlarını NFT olarak satışa sundu.

NFT piyasası kimilerince özellikle de sanatçılar açısından aradan aracıları, örneğin, galerici ve müzayedecileri de çıkardığı için çok daha demokratik ve elverişli bir alan olarak sunulmuştu! Aslında bana kalırsa halâ da “sanatçılar” açısından büyük bir sorun yok! Ama yatırımcılar açısından zarar büyük. Kripto borsasının “trendi” olan NFT’lerin yüzde 79’u bugün adeta çöpe dönüşmüş bir durumda!

Piyasa uzmanlarından oluşan bir grubun raporuna göre 23 milyon yatırımcı artık hiçbir değeri kalmayan NFT ürünlerini satın almış oldu. Oysa ki 2021-2022 yıllarında pazar 17 milyar dolara ulaşmıştı. NFT’ler kripto paralara bağlı sanat eserlerinin dijital birer temsilleriydi ve her birinin kopyalanamayan benzersiz bir imzası vardı; zaten asıl güven de bundan dolayı oluşmuştu.

Yüzde 95 değer kaybı

Kocaman ve bol kremalı pastayı gören “sanatçılar” öyle büyük bir arz yarattılar ki; bu da talebin çok daha üstünde kaldı. Böylelikle de ölü bir piyasa oluştu ve yüzde 95 değer kaybetti.

Bugünkü piyasa değerine göre ilk 8.850 koleksiyonun yüzde 18’i tamamen değersiz, yüzde 41’inin ederi ise 5-10 dolar aralığında. Örneğin, yukarıda sözünü ettiğimiz tarihin ilk tweet’i 2,9 milyon dolara satın alınmış olduğu halde şu anki ederi ancak 103 lira!

Konunun çok farklı, ama önemli bir diğer boyutu ise tükettiği yüksek miktardaki elektrik enerjisi nedeniyle çevreye verdiği zarar. NFT’ler ve kripto para birimleri ne yazık ki gerektiğinden çok daha büyük bir ölçüde karbon ayak izine dönüşüyorlar.

NFT’lerin basılması, maliyeti çevreye önemli zararlar vermekte olup 195 bin 699 NFT koleksiyonunun emisyonlarının yaklaşık 16.243 metrik ton karbondioksit (CO2) olarak ölçüldüğü tespit edilmiş. Bu miktar da 2 bin 48 adet ev ya da 3 bin 531 arabanın yıllık emisyonuna denk geliyor. Sonuç olarak, elimizde özellikle de 2021’deki altın çağını yaşayan NFT’lerden kalma ciddi bir atık bulunmakta.

Fikri mülkiyet hırsızlığı

Aslına bakacak olursanız, bu sanal alan zaten başından beri fazla şişirilmiş bir balondu. Merkezi bir kontrol ağı olmadığı için de fikri mülkiyet hırsızlığına çok elverişliydi. Herhangi bir yasal sorun olduğunda, kime-kimlere karşı yaptırım uygulanması gerektiği bile belli olmayan bir alandan söz ediyoruz. Çünkü çoğu kullanıcı aslında anonim. Bu nedenle de herhangi bir hukuksal yaptırım uygulayabilmek neredeyse olanaksız.

Örneğin, birisi NFT hesabınıza girip onları kendi üzerine ya da başkasına devrederse bu konuda yapılabilecek şeyler çok sınırlı. Arayabileceğiniz bir banka, şikâyette bulunabileceğiniz bir kurum bile yok. Kripto sanatının iç işleyişi tamamen böyle bir bilinmez ve dolayısıyla da açmazda. İnternetteki her şey gibi NFT’leri de “hacklemenin” çok kolay olduğunu söyleyebiliriz. Bu şekilde “hacklenerek” çalınan binlerce dolar değerindeki NFT’ler olduğu söyleniyor.

Bana kalırsa Bitcoin, NFT, Metaverse (sanal evren) gibi son yıllarda farkında olmaya başladığımız bu kavramlar, bu sanal alanlar aslında birbirleriyle doğrudan ilişkili. Hatta, yine bana soracak olursanız Corona salgının dahi bunlarla muhtemel ki bir bağı var.

Şurası açık: Yaklaşık 3 yıl süren pandemi, sanal âlem tecrübesi ve bununla bağlantılı ticari ve kültürel alışverişi hızlandırdı. Öngörülenden daha çabuk bir geçiş için imkân sundu. Bazı tecrübeler vaktinden önce yaşandı.

Ancak gelinen noktada, gerek metaverse gerekse sanal para (bitcoin vb.) ve asıl konumuz olan NFT piyasalarında ciddi maddi kayıplar yaşanıyor. Örneğin, Financial Times’ın yayınladığı en son rapora göre metaverse projelerine olan yatırımlar adeta bıçak gibi kesilmiş durumda. Kimi uzmanlar ise metaverse’ün doğmamış bir çocuk gibi henüz başlamadan bittiğini düşünüyor. Bu nedenle, risk sermayedarları da konuya olan ilginin gittikçe azalması nedeniyle metaverse projelerine yatırım yapmayı bıraktı.

Kripto para ve arz-talep dengesi

Metaverse üzerine yapılan yatırımlarda örneğin, “gerçeklik gözlükleri” gibi teknolojilerin geliştirilmesinden sorumlu laboratuvarlar geçen yılın aynı çeyreğindeki 452 milyon dolarlık satışın düşerek bu yıl 276 milyon dolar olduğunu rapor etmişler.

Gelelim kripto paraya. 2009 yılında Satoshi Nakamoto tarafından oluşturulan bitcoin, ilk merkeziyetsiz kripto paradır. O zamandan beri de birçok farklı kripto para ortaya çıkmıştır. Bitcoin dışındaki kripto para birimlerine genel olarak altcoin denilir ki, bu kısaltma alternatif ve coin, yani madeni paranın birleşimidir.

Kripto para piyasası bilindiği üzere arz-talep dengesine göre yükselir ya da düşer. Yani talep arttığında fiyatlar artarken, talep azaldığında fiyatlar da azalır. Yatırım miktarının azalması sonucunda hacmin düşmesiyle birlikte kripto para biriminin fiyatında da düşüşler ve dalgalanmalar yaşanıyor.

Ayrıca, kripto para birimlerindeki güvenlik sorunları hükümetlerin müdahalesi ve siber saldırı sonucunda kaçak yaşanma riskinin bulunması da düşüşlerin temel nedenlerinden biri. Siyasi baskılar, teknolojik başarısızlıklar, çeşitli belirsizlikler, korku ve şüphe doğurabilecek her türlü haber de zaten çok sağlam ve köklü bir zemini olmayan sanal paranın değerinin düşmesine neden olan etkenlerden birisi.

Kısaca toparlayacak olursak, çağın ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte dünya çapında nüfus yoğunluğunun çok fazla olması, güvenlik ve kontrol sorunları nedeni ile de bana göre yaratılmak istenen sanal bir dünya var. Bu dünyanın içinde biz “fani” insanlara da şimdilik kurallara uymak şartı ile bir yer sunuluyor.

NFT’ler yeniden değer bulabilir

Kapitalist düzenin devam edeceği bu sanal evrendeki yerimiz harcadığımız para kadar olacak gibi gözüküyor. Bunun için de önce sanal para birimleri yaratıldı. Modadan tutun eğlence sektörüne kadar hemen her alan bu metaverse içinde mevcut. Sanat ve sanat eserleri de bundan payını elbette aldı ve NFT yolu ile bu sanal sanat alışverişini de deneyimlemek istediler.

Günümüzde ne yazık ki zaten bir metaya dönüştürülmek istenen sanat, NFT yolu ile gerçekten amacına ulaştı. Her ne kadar altın çağını yaşadıktan sonra şimdilik modası geçmiş ve çökmüş gibi görünse de yukarıda sözünü ettiğim sorunlar çözüldüğü takdirde NFT’lerin yeniden değer bulacağına inanıyorum.

Bu sorunlar genel olarak metaverse’ün, yani sanal âlemin sorunları aslında. İşin hukuksal, güvenlik, çevresel vb. gibi sorunlarını çözdükleri zaman çok daha gelişmiş ve farklı bir biçimde geri gelecektir.

120 bin dolarlık muz

Türkiye’den birçoğumuzun bilmediğini ya da anımsadığını düşündüğüm bir örnek vermek istiyorum. 80’li yıllarda Japonya kaynaklı ortaya çıkan VHD (Video High Density) formatında filmler ve oyunların olduğu diskler vardı. 90’lı yıllarda ABD’de yaşarken VHD’lerden benim de satın almışlığım vardı. Bunlar, vinly şeklinde, görsel olarak ve büyüklük açısından da 33’lük dediğimiz longplayler (uzun çalar) gibiydi. Aslında, lazer disklerden çok daha kalitelilerdi, belki de fazla kırılgan oldukları için ya da başka nedenlerle çok popüler olamadan piyasadan çekildiler. VHS (Video Home System) ve Betamax arasındaki bir zamanda ortaya çıkmışlardı ve bunlardan çok kısa bir süre sonra da bildiğimiz ufak boyutlu CD’lerle tanıştık.

Bu örneği verme nedenim, NFT piyasası da belki çok daha farklı ve eskisinden çok daha güçlü bir şekilde yeniden canlandırılacak.

Maurizio Cattelan’ın ünlü, duvara bantlanmış “komedyen” adını verdiği muz eseri de tamamen sanal olan NFT sanat eserleri arasındaki bir geçişti bana göre. Sıradan bir meyve olan muzun 120 bin dolara alıcı bulması tüm dünyayı şaşkına çevirmişti. Herkes uzun bir süre bu eser hakkında konuşurken, şaşkınlığımız henüz bitmeden tamamen sanal olan NFT eserlerle karşılaştık. Yani, elimizdeki muzdan da olduk! Bakalım bizleri daha neler bekliyor. Sanatın her alanında (müzik, resim, öykü, şiir vb.) yapay zekâ yardımı ile üretilen sanat eserlerine şimdilik değinmiyorum bile! Ama aklımızın bir kenarında bulunsun…

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 22 Aralık 2023’te yayımlanmıştır.

Yeşim Ağaoğlu
Yeşim Ağaoğlu
Yeşim Ağaoğlu – İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Arkeoloji ve Sanat Tarihi eğitiminin ardından, yine aynı üniversitenin İletişim Fakültesi’nde Radyo-TV-Sinema bölümünde yüksek lisans yaptı. 1996 yılında UPSD derneğinin düzenlediği “Genç Etkinlik II” sergisinde “şiir enstalasyon”u gerçekleştirdi. Takibinde kişisel ve karma olmak üzere pek çok ulusal ve uluslararası sergilere, bienallere, sanat festivallerine katıldı. Çeşitli sanatçı konaklama programlarında burslu olarak yer aldı. Yurtiçi ve yurtdışındaki birçok katalog ve sanat kitabında çalışmaları bulunmakta… Galerilerin yanı sıra, çeşitli müzelerde de işleri sergilenmekte… Sergi açtığı ülkeler arasında Norveç, Almanya, Avusturya, İtalya, İspanya, Azerbaycan, Gürcistan, Özbekistan, Moskova, Saraybosna, Bulgaristan, Hindistan gibi ülkeler sayılabilir. Öte yandan, ulusal ve uluslararası edebiyat ve şiir festivallerine de katılan Ağaoğlu’nun şiirleri, başta İngilizce, Almanca, İspanyolca, İtalyanca, Japonca, Rusça olmak üzere birçok yabancı dile çevrilmiş. Ve bir dönem Türkiye PEN Yazarlar Derneği’nin Kadın Yazarlar Komitesi Başkanlığını da yapmış.

YORUMLAR

Subscribe
Notify of
guest

0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x
()
x