Coronavirüsü hakkında bilmeniz gereken her şey

Coronavirüsü konusunda ne kadar kaygılanmalıyız? Bu virüs, biyolojik savaşın bir ürünü olabilir mi? Hangi ülkeler daha riskli durumda? Türkiye’nin yapması gereken şey ne? Bu virüs ABD’de ortaya çıksaydı, salgın neden çok daha büyük olurdu?

Çin’den yayılan Coronavirüsü tüm dünyaya korku saldı. Virüsten daha hızlı yayılansa, yalan yanlış bilgiler ve komplo teorileri… Soruları tek tek yanıtlamak, belki de en doğrusu…

1 – Her şey nasıl başladı?

Çin’de aralık ayında başlayan Coronavirüs salgını ilk kez 29 Aralık 2019’da, Çin’in Wuhan şehrinde deniz ürünleri ve canlı hayvan satan bir markette çalışan 4 kişide ve aynı günlerde bu marketten alışveriş yapan kişilerde saptandı. Bu kişilerde akciğer enfeksiyonu (pnömoni) bulgularıyla birlikte toplam 41 olgunun klinik özellikleri dünyanın önde gelen tıp dergisi The Lancet’ın 24 Ocak 2020 tarihli sayısında yayınlandı. Hastalardan alınan örneklerde 7 Ocak’ta, hastalığa neden olan virüsün SARS (2002) ve MERS (2012) gibi Coronavirüs ailesinden bir virüs olduğu belirlendi ve geçici olarak 2019-nCoV adı verildi (NEJM 2020).

2 – Coronavirüs nasıl ortaya çıktı, nasıl yayılır?

Coronavirüsler insanlar arasında solunum yolu enfeksiyonuna neden olurlar; yarasa, deve ve kedi başta olmak üzere hayvan türlerinde bulunurlar. Hayvanlar arasında dolaşan Coronavirüsler zaman içinde değişim gösterebilir ve insana bulaşma yeteneği kazanabilirler.

2019-nCoV adı verilen mevcut virüs, Wuhan şehrinde canlı hayvan marketini ziyaret edenlerde ortaya çıktı ve kısa sürede insandan insana bulaşma yeteneği kazandı. 2019-nCoV, yarasalarda saptanan virüsle %90’ın üzerinde benzerlik gösteriyor. Bu durumda da, yarasaların ana kaynak olduğu düşünülüyor. Mevcut virüsün ülkemizdeki kedilerde bulunma ihtimali yok.

3 – Hastalık kaç kişide ve nerelerde görüldü, etkisi ne oldu?

3 Şubat itibariyle 362 kişi öldü, 17 bin 300 kişide virüs tespit edildi. Çin dışında bu virüs sebebiyle ilk ölüm de Filipinler’de gerçekleşti. Bugüne dek Çin dışında yaklaşık 200 hasta saptandı, bir sağlık çalışanı da hayatını kaybetti. Bu rakam her gün değişiyor.

Her salgın bir çan eğrisini izler. 30 Ocak 2020’de çan eğrisinin tepesine doğru yaklaştığımız ve olgu sayısının 20 bini geçeceği tahmin ediliyor.

4 – Ne kadar ciddi bir salgınla karşı karşıyayız?

Bir salgının, bir virüsün yaygınlaşması iki kriterle değerlendirilir: 1 – Yatay yani hastalığın yayılma hızı. 2 – Dikey yani ölüm hızı.

Halen süren salgın için yayılma sayısı (Ro=reproduction number) 2,9 olarak tahmin ediliyor. Bu, bir hastanın ortalama 3 kişiye enfeksiyonu bulaştırdığı anlamına gelir. Bu sayı, önceki salgınlar olan SARS ve MERS-CoV’dan daha yüksek. Başlarda 1 kişinin 2 kişiye yaydığı tahmin ediliyordu. Zaten bu artış nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü küresel acil durum ilan etti.

Diğer yandan, ölüm oranı son verilerle %2 olarak belirlendi. Bu oran diğer coronavirüsler olan SARS ve MERS’ten daha düşüktür.

Özetle, diğer coronavirüslere göre 2019-nCov daha hızlı yayılıyor ama daha az ölümcül.

5 – Hastalığın belirtileri neler?

Kuluçka süresi 2-12 gündür. Kuluçka süresini bilmek önemlidir çünkü bu enfeksiyonu Çin’de alan bir kişi, 10 gün sonra başka bir ülkede hasta olarak karşımıza çıkabilir. Kuluçka süresinden sonra birden başlayan yüksek ateş (39 derece), öksürük ve nefes darlığı ile seyreder. Bazı hastalarda boğaz ağrısı ve burun akıntısının da olduğu görüldü. Hastalık genellikle orta-ağır bir klinik seyir gösterir.

Ağır hastalanan ve ölen kişilerin büyük kısmı ileri yaştaki (>65y), altta yatan hastalıkları (akciğer hastalıkları, organ yetmezlikleri, kanser, diyabet, bağışıklık baskılayan hastalıklar) olan kişilerden oluşuyor. Genç sağlıklı erişkinlerde hastalık nispeten hafif seyreder.

Hastalığın bulaşması için 1 metreden daha fazla yakınlık gerekir

6 – Hastalık nasıl bulaşır?

Diğer solunum yolu virüsleri gibi, hasta kişilerden öksürük, hapşırık, gülme, konuşma sırasında çevreye saçılan virüs içeren solunum salgısı damlacıkların, sağlam kişilerin mukozalarına temas etmesi sonucunda bulaşır. Hastalığın bu şekilde insandan insana bulaşması için 1 metreden daha az yakınlık gereklidir. Bugünkü bilgiler ışığında 2019-nCoV’nin gıdalarla (et, süt, yumurta, vb.) bulaşmadığı söylenebilir.

7 – Hastalığın tedavisi var mı?

Coronavirüslerin ilacı ve aşısı henüz yok. Bu nedenle destekleyici tedaviler önemlidir. Hasta olan kişiler, hastanelerde gerekirse yoğun bakım ünitesine alınarak destek tedaviyle izlenirler.

8 – Virüsten korunmak mümkün mü?

Korunmada şimdilik en etkili yöntem, hasta kişilerle temas etmekten kaçınmaktır. El yıkama en önemli önleyici tedbir olarak öne çıkar.

9 – Aşısını bulmak ne kadar zaman alabilir?

6 aydan önce aşı çıkmaz. Zaten 6 ayda da bu salgın sönümlenir, en fazla 1 ay daha yayılma ve etkisi sürer. Sınırlanması çok önemli. 3-4 gündür aynı sayıda hasta saptanıyor. Eğer Çin’in günlük test kapasitesi sınırlı değilse, zaten tepeye ulaştık, bu noktadan sonra yavaş yavaş iniş başlayacaktır. Zamanla kendi içinde sönümlenir.

10 – Bu, doğal bir salgın mı yoksa biyolojik savaş için laboratuvarda üretilmiş bir virüs mü? Çok para kazanmak isteyen ve aşısını satmak isteyen bir ilaç firması bu virüsü üretmiş olabilir mi?

Bu iddialar her salgında dile getirilir. Ancak bunun doğal yollarla gelişmiş bir salgın olup olmadığını bilimsel olarak tespit etmek imkansız. Fakat Corona’nın daha önce de benzer salgınları oldu, şu an karşımızdaki SARS ve MERS’in mutasyon geçirmiş hali. Haliyle olağan, doğal bir süreç.

Bu iddiaların doğrulanmasının tek yolu, yıllar sonra çıkıp birinin “Biz bunu laboratuvarda ürettik” diye itiraf etmesi olabilir. Ancak bir ilaç firmasının böyle bir virüsü üretmesi ve piyasaya sokması da çok zor. Ölüm oranı da çok yüksek değil. Biyolojik ajan olsaydı ölüm oranı daha yüksek olurdu. Bunları kimse bilemeyecektir. Bilim insanları için “kesinlikle yoktur” demek de çok zor çünkü ispat gerekir.

11 – Virüs ne kadar çabuk nerelere yayılabilir? Hangi ülkeler tehlikede?

Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı tedbirleri daha az uygulayabilen, teşhis ve tanı koyamayan, gerekli tedavi ortamını yaratamayan, hızla müdahale edemeyen ülkelerde hızlıca yayılabilir.

12 – Ne kadar büyük bir tehditle karşı karşıyayız? Ne kadar kaygılanmalıyız?

Bence sınırlandırma ve teşhis konusunda kaygılanmalıyız. Tanıyı hızlıca koyabilen ülkeler daha rahat durumda. Bir hasta Coronavirüsü şikayetiyle hastaneye başvurduğunda hemen ona test yapılmalı. Bu test, bu hafta piyasaya sürülebilecek. O testin sonucunun pozitif çıkması halinde hasta hemen karantinaya alınmalı. Ancak bu süreç normalde birkaç gün sürüyor, bunu kesinlikle hızlandırmak lazım. Ancak aşırı kaygıya gerek yok.

Kaygılanmamız gereken asıl nokta şu: Bilgi güçtür. Biz ülke olarak geliştirdiğimiz tekniklerle bu virüsün tanısını koyabiliyor, aşısına yönelebilme aşamasında olmalıyız. O zaman korkacak bir şeyimiz olmaz. Çünkü bu virüs biter, birkaç sene sonra yenisi gelir. Bu hep yaşanan bir şey.

Türkiye tanı ve tedavi alanında gelişme göstermeli. Yerli ve milli üretim önemli ama hayata geçmeli. Bunun için strateji oluşturmak ve çalışmak gerekir. Türkiye olarak bu tür durumlarda dünyaya örnek olabilecek noktaya gelmeliyiz, gelebiliriz de. Bunu başarmak için de gerekli insan kaynağına ve altyapıya sahibiz, sadece motivasyon ve yönlendirme eksikliğimiz var.

İtalya, Almanya, Fransa, İspanya, ABD, İngiltere bu alanda çok güçlü ülkeler… Biz de onların düzeyinde süreçleri yönetebilmeliyiz.

13 – Sokaklarda dolaşan maskeli insanlar, Çin’e gitmiş olan yabancıların ABD’ye sokulmaması gibi önlemler abartılı mı gerekli mi?

Bunlar abartılı önlemler… Çinli, Tayvanlı, vs. gibi Uzakdoğu ülkelerinin vatandaşlarını ayırt etmek imkansız. Bu yaklaşım hem tehlikeli hem de ileride sorun olabilir.

Öte yandan termal kamera uygulaması da çok konuşuluyor. Çin, termal kamerayı insanları içinden geçirdiği bir koridor boyunca uygulayarak kişilerin ateş durumunu kontrol ediyor. Bu halde bile kişi ateş düşürücü aldıysa tespit etmek mümkün olmaz. Ancak termal kamerayla anlık taramanın duyarlılığının düşük olması nedeniyle yararının çok sınırlı olacağı kanısındayım.

14- Yapılması gerekenler yapılıyor mu?

Hastalığın kaynağı olan Çin’de, virüsün dünyanın diğer bölgelerine yayılmasını engellemek için Wuhan’da toplu taşıma araçları kullanımı yasaklandı, şehirden giriş-çıkışlar durduruldu, maske kullanım zorunluluğu getirildi. Ancak yine de Çin’in tüm bölgelerine yayıldı.

Dünya Sağlık Örgütü, küresel acil durum ilan etti.

Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu konunun ilgili uzmanlarıyla temasta olması olumlu. Gerekli tedbirler alınmış görünüyor. Türkiye’de son 14 gün içinde Çin’e bizzat seyahat etmiş veya seyahat etmiş biriyle yakın teması olan kişilerin, ateş, öksürük, solunum sıkıntısı gibi belirtileri olursa mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekir.

15 – Virüs yaygınlaşsa bu bilgi saklanabilir mi? Virüsün kaynağı Çin olunca pek çok komplo teorisi de ortalıkta dolaşıyor. Çin herhangi bir bilgiyi saklıyor olabilir mi?

Hayır, artış halinde saklanamaz. Çin’in de bu konuda bir bilgiyi saklaması çok zor. Bu konuyla ilgili dünyanın en önemli bilim insanları Çin ile yakın temasta. Sınır tanımayan gazeteciler, doktorlar olduğu gibi bilim insanları da var; bir eksiklik olsa duyulur, iletilir. Öte yandan ortak toplantılar, Çinli bilim adamlarıyla ortak çalışmalar yapılıyor. Bilim insanlarının arasında önemli oranda bilgi paylaşımı var. Benim de sorumlusu olduğum Avrupa Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Emerging Infections Task Force da bunun bir parçası.

16 – Sağlık politikaları konusunda uluslararası bir iş birliği var mı? Uluslararası bir iş birliği ile virüsün fazla yayılması önlenebilir mi?

Dünya Sağlık Örgütü’nü (DSÖ) bir tür Dünya Sağlık Bakanlığı gibi düşünmek lazım. DSÖ son durumu, alınması gereken önlemleri açıklıyor, yararlı uygulamaları paylaşıyor, güncellenmiş bilgileri an be an iletiyor, hükümetlere öneriyor ama hükümetler bunları yapmak zorunda değil. Hükümetler neyi nasıl yapacağına kendi karar veriyor.

Bu virüs ABD’de çıksaydı, şu an çok daha kötü bir durumda olurduk

17 – Bu salgından öğrenebileceğimiz ders ne?

Tıpkı DSÖ Başkanı’nın dediği gibi, tanı ve tedavi için çalışmalara hız verilmeli, sağlık politikalarını geliştirmeliyiz. Sınırlandırma çalışmalarında da hız kazanmalıyız.

18 – Sizce Çin nasıl bir sınav verdi?

Çin bugüne kadar çok iyi bir sınav verdi, çok hızlı davranıyorlar. Bu, ABD’de olsaydı, sonuç, mevcut durum çok farklı olurdu, çok daha kötü bir durumda olurduk. Batılı bilim insanları da böyle düşünüyorlar. New York’un bu kadar kısa zamanda giriş çıkışının kapatılması neredeyse imkansızdır. 11 milyonluk bir şehrin giriş-çıkışını durdurmak çok zordur, bunu hızla başardılar. Bu süreçte Çin’in kamusal reflekslerinin oldukça güçlü olduğunu ve Çin halkının da bununla olabildiğince uyum içinde olduğunu, tıbbi ve bilimsel çalışmalarda da başarılı olduklarını gördük.

Bu, aslında bir meydan okumadır. Çin’in bu süreci yönetmedeki becerisi belki Çin’e yönelik haksız oryantalist yorumlara bir son verebilir. Genelde Batı’da her zaman Çin’e yönelik “Şunu şöyle yapsaydınız, biz böyle yapardık” gibi bir üstten tavır, bir strateji gösterme hali olur. Şu andaysa bir iş birliği havası var. Mevcut tecrübeleri, hızlı müdahaleleri ve kendilerini geliştirmeleri sonucunda, bir sonraki salgında Çin muhtemelen “biz her şeyi hallettik” diyecek.

19 – Bu vesileyle aşı karşıtlarına ne söylenebilir?

Bu salgın ortaya çıkınca aşı karşıtlığı bir anda unutuldu, en önde gelen aşı karşıtları bile hemen “neden aşı yok, neden ilaç yok?” demeye başladı. Aşılar bunun içindi ve bunun için hâlâ var. Aşı talebi bir refleks olarak kendisini gösterdi. İnsanların bilinçaltında korunma denildiğinde ilk akla gelen şeylerden birinin aşı olduğunu bir kez daha gördük.

Twitter’dan takip edin: @oergonul1

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Şubat 2020’de yayımlanmıştır.

Önder Ergönül
Önder Ergönül
Prof. Dr. Önder Ergönül - Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı, Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (ESCMID) Yönetim Kurulu Üyesi, Yeni Enfeksiyonlar Grubu Sorumlusu ve Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Yönetim Kurulu Üyesi. Bilim Akademisi Asli Üyesi.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Coronavirüsü hakkında bilmeniz gereken her şey

Coronavirüsü konusunda ne kadar kaygılanmalıyız? Bu virüs, biyolojik savaşın bir ürünü olabilir mi? Hangi ülkeler daha riskli durumda? Türkiye’nin yapması gereken şey ne? Bu virüs ABD’de ortaya çıksaydı, salgın neden çok daha büyük olurdu?

Çin’den yayılan Coronavirüsü tüm dünyaya korku saldı. Virüsten daha hızlı yayılansa, yalan yanlış bilgiler ve komplo teorileri… Soruları tek tek yanıtlamak, belki de en doğrusu…

1 – Her şey nasıl başladı?

Çin’de aralık ayında başlayan Coronavirüs salgını ilk kez 29 Aralık 2019’da, Çin’in Wuhan şehrinde deniz ürünleri ve canlı hayvan satan bir markette çalışan 4 kişide ve aynı günlerde bu marketten alışveriş yapan kişilerde saptandı. Bu kişilerde akciğer enfeksiyonu (pnömoni) bulgularıyla birlikte toplam 41 olgunun klinik özellikleri dünyanın önde gelen tıp dergisi The Lancet’ın 24 Ocak 2020 tarihli sayısında yayınlandı. Hastalardan alınan örneklerde 7 Ocak’ta, hastalığa neden olan virüsün SARS (2002) ve MERS (2012) gibi Coronavirüs ailesinden bir virüs olduğu belirlendi ve geçici olarak 2019-nCoV adı verildi (NEJM 2020).

2 – Coronavirüs nasıl ortaya çıktı, nasıl yayılır?

Coronavirüsler insanlar arasında solunum yolu enfeksiyonuna neden olurlar; yarasa, deve ve kedi başta olmak üzere hayvan türlerinde bulunurlar. Hayvanlar arasında dolaşan Coronavirüsler zaman içinde değişim gösterebilir ve insana bulaşma yeteneği kazanabilirler.

2019-nCoV adı verilen mevcut virüs, Wuhan şehrinde canlı hayvan marketini ziyaret edenlerde ortaya çıktı ve kısa sürede insandan insana bulaşma yeteneği kazandı. 2019-nCoV, yarasalarda saptanan virüsle %90’ın üzerinde benzerlik gösteriyor. Bu durumda da, yarasaların ana kaynak olduğu düşünülüyor. Mevcut virüsün ülkemizdeki kedilerde bulunma ihtimali yok.

3 – Hastalık kaç kişide ve nerelerde görüldü, etkisi ne oldu?

3 Şubat itibariyle 362 kişi öldü, 17 bin 300 kişide virüs tespit edildi. Çin dışında bu virüs sebebiyle ilk ölüm de Filipinler’de gerçekleşti. Bugüne dek Çin dışında yaklaşık 200 hasta saptandı, bir sağlık çalışanı da hayatını kaybetti. Bu rakam her gün değişiyor.

Her salgın bir çan eğrisini izler. 30 Ocak 2020’de çan eğrisinin tepesine doğru yaklaştığımız ve olgu sayısının 20 bini geçeceği tahmin ediliyor.

4 – Ne kadar ciddi bir salgınla karşı karşıyayız?

Bir salgının, bir virüsün yaygınlaşması iki kriterle değerlendirilir: 1 – Yatay yani hastalığın yayılma hızı. 2 – Dikey yani ölüm hızı.

Halen süren salgın için yayılma sayısı (Ro=reproduction number) 2,9 olarak tahmin ediliyor. Bu, bir hastanın ortalama 3 kişiye enfeksiyonu bulaştırdığı anlamına gelir. Bu sayı, önceki salgınlar olan SARS ve MERS-CoV’dan daha yüksek. Başlarda 1 kişinin 2 kişiye yaydığı tahmin ediliyordu. Zaten bu artış nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü küresel acil durum ilan etti.

Diğer yandan, ölüm oranı son verilerle %2 olarak belirlendi. Bu oran diğer coronavirüsler olan SARS ve MERS’ten daha düşüktür.

Özetle, diğer coronavirüslere göre 2019-nCov daha hızlı yayılıyor ama daha az ölümcül.

5 – Hastalığın belirtileri neler?

Kuluçka süresi 2-12 gündür. Kuluçka süresini bilmek önemlidir çünkü bu enfeksiyonu Çin’de alan bir kişi, 10 gün sonra başka bir ülkede hasta olarak karşımıza çıkabilir. Kuluçka süresinden sonra birden başlayan yüksek ateş (39 derece), öksürük ve nefes darlığı ile seyreder. Bazı hastalarda boğaz ağrısı ve burun akıntısının da olduğu görüldü. Hastalık genellikle orta-ağır bir klinik seyir gösterir.

Ağır hastalanan ve ölen kişilerin büyük kısmı ileri yaştaki (>65y), altta yatan hastalıkları (akciğer hastalıkları, organ yetmezlikleri, kanser, diyabet, bağışıklık baskılayan hastalıklar) olan kişilerden oluşuyor. Genç sağlıklı erişkinlerde hastalık nispeten hafif seyreder.

Hastalığın bulaşması için 1 metreden daha fazla yakınlık gerekir

6 – Hastalık nasıl bulaşır?

Diğer solunum yolu virüsleri gibi, hasta kişilerden öksürük, hapşırık, gülme, konuşma sırasında çevreye saçılan virüs içeren solunum salgısı damlacıkların, sağlam kişilerin mukozalarına temas etmesi sonucunda bulaşır. Hastalığın bu şekilde insandan insana bulaşması için 1 metreden daha az yakınlık gereklidir. Bugünkü bilgiler ışığında 2019-nCoV’nin gıdalarla (et, süt, yumurta, vb.) bulaşmadığı söylenebilir.

7 – Hastalığın tedavisi var mı?

Coronavirüslerin ilacı ve aşısı henüz yok. Bu nedenle destekleyici tedaviler önemlidir. Hasta olan kişiler, hastanelerde gerekirse yoğun bakım ünitesine alınarak destek tedaviyle izlenirler.

8 – Virüsten korunmak mümkün mü?

Korunmada şimdilik en etkili yöntem, hasta kişilerle temas etmekten kaçınmaktır. El yıkama en önemli önleyici tedbir olarak öne çıkar.

9 – Aşısını bulmak ne kadar zaman alabilir?

6 aydan önce aşı çıkmaz. Zaten 6 ayda da bu salgın sönümlenir, en fazla 1 ay daha yayılma ve etkisi sürer. Sınırlanması çok önemli. 3-4 gündür aynı sayıda hasta saptanıyor. Eğer Çin’in günlük test kapasitesi sınırlı değilse, zaten tepeye ulaştık, bu noktadan sonra yavaş yavaş iniş başlayacaktır. Zamanla kendi içinde sönümlenir.

10 – Bu, doğal bir salgın mı yoksa biyolojik savaş için laboratuvarda üretilmiş bir virüs mü? Çok para kazanmak isteyen ve aşısını satmak isteyen bir ilaç firması bu virüsü üretmiş olabilir mi?

Bu iddialar her salgında dile getirilir. Ancak bunun doğal yollarla gelişmiş bir salgın olup olmadığını bilimsel olarak tespit etmek imkansız. Fakat Corona’nın daha önce de benzer salgınları oldu, şu an karşımızdaki SARS ve MERS’in mutasyon geçirmiş hali. Haliyle olağan, doğal bir süreç.

Bu iddiaların doğrulanmasının tek yolu, yıllar sonra çıkıp birinin “Biz bunu laboratuvarda ürettik” diye itiraf etmesi olabilir. Ancak bir ilaç firmasının böyle bir virüsü üretmesi ve piyasaya sokması da çok zor. Ölüm oranı da çok yüksek değil. Biyolojik ajan olsaydı ölüm oranı daha yüksek olurdu. Bunları kimse bilemeyecektir. Bilim insanları için “kesinlikle yoktur” demek de çok zor çünkü ispat gerekir.

11 – Virüs ne kadar çabuk nerelere yayılabilir? Hangi ülkeler tehlikede?

Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı tedbirleri daha az uygulayabilen, teşhis ve tanı koyamayan, gerekli tedavi ortamını yaratamayan, hızla müdahale edemeyen ülkelerde hızlıca yayılabilir.

12 – Ne kadar büyük bir tehditle karşı karşıyayız? Ne kadar kaygılanmalıyız?

Bence sınırlandırma ve teşhis konusunda kaygılanmalıyız. Tanıyı hızlıca koyabilen ülkeler daha rahat durumda. Bir hasta Coronavirüsü şikayetiyle hastaneye başvurduğunda hemen ona test yapılmalı. Bu test, bu hafta piyasaya sürülebilecek. O testin sonucunun pozitif çıkması halinde hasta hemen karantinaya alınmalı. Ancak bu süreç normalde birkaç gün sürüyor, bunu kesinlikle hızlandırmak lazım. Ancak aşırı kaygıya gerek yok.

Kaygılanmamız gereken asıl nokta şu: Bilgi güçtür. Biz ülke olarak geliştirdiğimiz tekniklerle bu virüsün tanısını koyabiliyor, aşısına yönelebilme aşamasında olmalıyız. O zaman korkacak bir şeyimiz olmaz. Çünkü bu virüs biter, birkaç sene sonra yenisi gelir. Bu hep yaşanan bir şey.

Türkiye tanı ve tedavi alanında gelişme göstermeli. Yerli ve milli üretim önemli ama hayata geçmeli. Bunun için strateji oluşturmak ve çalışmak gerekir. Türkiye olarak bu tür durumlarda dünyaya örnek olabilecek noktaya gelmeliyiz, gelebiliriz de. Bunu başarmak için de gerekli insan kaynağına ve altyapıya sahibiz, sadece motivasyon ve yönlendirme eksikliğimiz var.

İtalya, Almanya, Fransa, İspanya, ABD, İngiltere bu alanda çok güçlü ülkeler… Biz de onların düzeyinde süreçleri yönetebilmeliyiz.

13 – Sokaklarda dolaşan maskeli insanlar, Çin’e gitmiş olan yabancıların ABD’ye sokulmaması gibi önlemler abartılı mı gerekli mi?

Bunlar abartılı önlemler… Çinli, Tayvanlı, vs. gibi Uzakdoğu ülkelerinin vatandaşlarını ayırt etmek imkansız. Bu yaklaşım hem tehlikeli hem de ileride sorun olabilir.

Öte yandan termal kamera uygulaması da çok konuşuluyor. Çin, termal kamerayı insanları içinden geçirdiği bir koridor boyunca uygulayarak kişilerin ateş durumunu kontrol ediyor. Bu halde bile kişi ateş düşürücü aldıysa tespit etmek mümkün olmaz. Ancak termal kamerayla anlık taramanın duyarlılığının düşük olması nedeniyle yararının çok sınırlı olacağı kanısındayım.

14- Yapılması gerekenler yapılıyor mu?

Hastalığın kaynağı olan Çin’de, virüsün dünyanın diğer bölgelerine yayılmasını engellemek için Wuhan’da toplu taşıma araçları kullanımı yasaklandı, şehirden giriş-çıkışlar durduruldu, maske kullanım zorunluluğu getirildi. Ancak yine de Çin’in tüm bölgelerine yayıldı.

Dünya Sağlık Örgütü, küresel acil durum ilan etti.

Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu konunun ilgili uzmanlarıyla temasta olması olumlu. Gerekli tedbirler alınmış görünüyor. Türkiye’de son 14 gün içinde Çin’e bizzat seyahat etmiş veya seyahat etmiş biriyle yakın teması olan kişilerin, ateş, öksürük, solunum sıkıntısı gibi belirtileri olursa mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna başvurmaları gerekir.

15 – Virüs yaygınlaşsa bu bilgi saklanabilir mi? Virüsün kaynağı Çin olunca pek çok komplo teorisi de ortalıkta dolaşıyor. Çin herhangi bir bilgiyi saklıyor olabilir mi?

Hayır, artış halinde saklanamaz. Çin’in de bu konuda bir bilgiyi saklaması çok zor. Bu konuyla ilgili dünyanın en önemli bilim insanları Çin ile yakın temasta. Sınır tanımayan gazeteciler, doktorlar olduğu gibi bilim insanları da var; bir eksiklik olsa duyulur, iletilir. Öte yandan ortak toplantılar, Çinli bilim adamlarıyla ortak çalışmalar yapılıyor. Bilim insanlarının arasında önemli oranda bilgi paylaşımı var. Benim de sorumlusu olduğum Avrupa Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Emerging Infections Task Force da bunun bir parçası.

16 – Sağlık politikaları konusunda uluslararası bir iş birliği var mı? Uluslararası bir iş birliği ile virüsün fazla yayılması önlenebilir mi?

Dünya Sağlık Örgütü’nü (DSÖ) bir tür Dünya Sağlık Bakanlığı gibi düşünmek lazım. DSÖ son durumu, alınması gereken önlemleri açıklıyor, yararlı uygulamaları paylaşıyor, güncellenmiş bilgileri an be an iletiyor, hükümetlere öneriyor ama hükümetler bunları yapmak zorunda değil. Hükümetler neyi nasıl yapacağına kendi karar veriyor.

Bu virüs ABD’de çıksaydı, şu an çok daha kötü bir durumda olurduk

17 – Bu salgından öğrenebileceğimiz ders ne?

Tıpkı DSÖ Başkanı’nın dediği gibi, tanı ve tedavi için çalışmalara hız verilmeli, sağlık politikalarını geliştirmeliyiz. Sınırlandırma çalışmalarında da hız kazanmalıyız.

18 – Sizce Çin nasıl bir sınav verdi?

Çin bugüne kadar çok iyi bir sınav verdi, çok hızlı davranıyorlar. Bu, ABD’de olsaydı, sonuç, mevcut durum çok farklı olurdu, çok daha kötü bir durumda olurduk. Batılı bilim insanları da böyle düşünüyorlar. New York’un bu kadar kısa zamanda giriş çıkışının kapatılması neredeyse imkansızdır. 11 milyonluk bir şehrin giriş-çıkışını durdurmak çok zordur, bunu hızla başardılar. Bu süreçte Çin’in kamusal reflekslerinin oldukça güçlü olduğunu ve Çin halkının da bununla olabildiğince uyum içinde olduğunu, tıbbi ve bilimsel çalışmalarda da başarılı olduklarını gördük.

Bu, aslında bir meydan okumadır. Çin’in bu süreci yönetmedeki becerisi belki Çin’e yönelik haksız oryantalist yorumlara bir son verebilir. Genelde Batı’da her zaman Çin’e yönelik “Şunu şöyle yapsaydınız, biz böyle yapardık” gibi bir üstten tavır, bir strateji gösterme hali olur. Şu andaysa bir iş birliği havası var. Mevcut tecrübeleri, hızlı müdahaleleri ve kendilerini geliştirmeleri sonucunda, bir sonraki salgında Çin muhtemelen “biz her şeyi hallettik” diyecek.

19 – Bu vesileyle aşı karşıtlarına ne söylenebilir?

Bu salgın ortaya çıkınca aşı karşıtlığı bir anda unutuldu, en önde gelen aşı karşıtları bile hemen “neden aşı yok, neden ilaç yok?” demeye başladı. Aşılar bunun içindi ve bunun için hâlâ var. Aşı talebi bir refleks olarak kendisini gösterdi. İnsanların bilinçaltında korunma denildiğinde ilk akla gelen şeylerden birinin aşı olduğunu bir kez daha gördük.

Twitter’dan takip edin: @oergonul1

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Şubat 2020’de yayımlanmıştır.

Önder Ergönül
Önder Ergönül
Prof. Dr. Önder Ergönül - Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı, Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (ESCMID) Yönetim Kurulu Üyesi, Yeni Enfeksiyonlar Grubu Sorumlusu ve Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Yönetim Kurulu Üyesi. Bilim Akademisi Asli Üyesi.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x