Körfez ülkeleri Avrupa futboluna neden ciddi yatırım yapıyor?

Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu 410 milyon dolara Newcastle United futbol takımını satın aldı. Gözler bir kez daha Körfez ülkelerinin spor yatırımlarına döndü. Bu yatırımlar Körfez’in geleceği için neden önemli? Amaçları ne? Hamdullah Baycar yazdı.

Arap dünyasının elit topluluğunu oluşturan altı Körfez ülkesi (Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Katar, Kuveyt ve Bahreyn) Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), ABD ve Avrupa başta olmak üzere Türkiye ve dünya genelinde yaptıkları yatırımlarla sık sık gündeme geliyor. Son zamanların en çok tartışılan iki yatırımından ilki, Ekim 2021’de Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu’nun 410 milyon dolara Newcastle United futbol takımını alması… İkincisiyse, Katar devlet şirketi Katar Yatırım Fonu’nun 2011’de satın aldığı Paris Saint-Germain’in dünyaca ünlü futbolcu Lionel Messi’yi Ağustos 2021’de transfer etmesi ve resmen açıklanmayan yıllık transfer bedelinin 41 milyon dolar olduğu iddiasıydı. Profesyonel futbol hayatı boyunca formasını giydiği FC Barcelona’yı bırakıp Paris Saint-Germain’e giden Messi, Körfez’in Avrupa sporundaki yatırımlarına yeniden dikkati çekti.

Özellikle futboldaki bu tür astronomik harcamalar, Körfez ülkelerinin Avrupa’daki yatırımlarının yanı sıra diğer spor dallarına ilgisinin nedenlerine dair tartışmaları arttırdı. ABD ve İngiltere başta olmak üzere birçok Batı ülkesine uzun süredir direkt yatırımlar yapan Körfez ülkeleri Batılı ülkelerin yöneticileri tarafından “paranın dini olmaz” düsturuyla karşılanıyor.

Peki, Körfez’in spor alanındaki büyük bütçeli yatırımlarının temel motivasyonu ne?

Ekonomik kaynakları çeşitlendirme girişimleri

Geçmişten beri olumsuz Doğu imgesinin bagajıyla yüzleşen ve günümüzün demokrasi anlayışından oldukça uzak Körfez ülkelerinin büyük meblağlı yatırımlarının ekonomi, güvenlik, diplomasi ve kalkınma gibi pek çok hedefi mevcut.

Söz konusu ülkeler için petrol ve gaza dayalı ekonomilerini çeşitlendirme, uzun vadeli kurtuluş reçetesi olarak gündemi meşgul eden bir konu. Gelecekte tükenmesi muhtemel hidrokarbon kaynaklarına alternatif arayışında en başarılı örnek, Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) geldi; Dubai Emirliği petrol ve gaz gelirlerinin ekonomideki payını yüzde 10’un altına indirmeyi başardı.

Çeşitlendirme sürecinde turizm, lojistik, bankacılık, firmaların bölgesel merkezliği ve mega aktivitelere ev sahipliği ciddi rol oynadı. Dubai, her ne kadar 2008 ekonomik krizinden bu yana girdiği ciddi ekonomik darboğaz nedeniyle Abu Dabi, Katar, Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi petrol ve gaz temelli ekonomilerin gerisinde kalsa da ekonomisini çeşitlendirmede rol model oldu. Örneğin Katar Havayolları ile Abu Dabi’nin Etihad Havayolları’nın gelişim sürecinde Dubai’nin havayolu firması Emirates’ten ilham aldığı sır değil.

Sportif yatırımlar

Katar, ekonomiyi çeşitlendirme stratejisi bağlamında spor yatırımlarını en üst seviyeye çıkaran bölge ülkesi. Sahip olduğu BeIN Medya Grubu vesilesiyle futboldan ragbiye, tenisten krikete kadar birçok spor dalında ABD, Türkiye, İngiltere, Fransa ve daha birçok ülkenin spor yayıncılığını hizmetini sağlayan Katar, Al Jazeera’nin bir parçası olarak başlayan spor yayıncılığını kısa sürede müstakil bir medya grubuna dönüştürmeyi başardı. Bu doğrultuda Katar’ın geçen sene 2022-2025 yıllarını kapsayacak şekilde Premier Lig maçlarının çoğunun sadece 24 Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesinde izlettirmek için 500 milyon dolarlık anlaşma yaptığı tahmin ediliyor. BeIN Medya Grubu, Digitürk’ü de satın alarak Türkiye’de de spor alanında önemli bir aktör olmayı sağladı.

Katar’ın tek spor yatırımı BeIN Medya değil. Katar’ın 2011’de satın aldığı ve Avrupa’nın en değerli kulüplerinden birine dönüştürdüğü Fransız futbol takımı Paris Saint-Germain FC yatırımının güncel değeri Forbes’a göre 2,5 milyar dolar. Katar Spor Yatırım Fonu’na geçtikten sonra dünyanın en pahalı transferlerine imza atan takım, Neymar ve Messi gibi oyuncuları kadrosuna katacak konuma ulaştı.

Dünya Kupası tarihinde ilkler

Katar’ın bir diğer proaktif spor yatırımı da 2022’de yapılacak olan Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olması. Böylece dünyanın en itibarlı spor etkinliği olarak görülen bu organizasyon Arap ve Müslüman ülkelerde ilk kez düzenlenecek. Öte yandan, Mayıs-Temmuz arasında yapılan organizasyonun Katar’daki yüksek sıcaklıklar nedeniyle Kasım-Aralık’ta yapılacak olması, Dünya Kupası organizasyonundaki ilk tarih değişikliği olacak. Katar bu mega turnuvayı ülkenin tanıtımı ve ekonomide çeşitlilik sağlamada hedeflediği turizm ve spor aktiviteleri için bir fırsat olarak değerlendiriyor.

BAE’nin en zengin emirliği Abu Dabi de 2008’de İngiliz Manchester City Kulübü’nü satın alarak adından sıkça söz ettirmişti. Abu Dabi şu anda Manchester City’nin bağlı olduğu City Futbol Kulübü’nün hisselerinin yüzde 80’ine sahip. City Futbol Kulübü, Manchester City dışında Japonya’dan ABD’ye Çin’den Belçika ve Hindistan’a kadar on farklı kulübe ev sahipliği yapıyor.

Körfez, yaptığı spor yatırımlarının semeresini dünyanın önemli kriket turnuvası olan T20 Dünya Kupası’nın Umman ve BAE’de yapılmasıyla toplamaya başladı. Nitekim 2020’de Avustralya’da yapılması planlanan turnuva Kovid-19 salgınından dolayı 2021’e ertelenmiş ve ev sahipliği Avustralya’dan Hindistan’a taşınmıştı. Ancak Hindistan’daki vaka sayılarının çokluğu nedeniyle ev sahipliğinin Umman ve BAE’ye verilmesi, daha önce yapmış oldukları yatırımların çıktıları olarak değerlendirilebilir.

Suudi Arabistan’dan geç gelen yatırım

Spor alanına Dubai, Abu Dabi ve Katar’a nispeten yeni giren Suudi Arabistan’ın en dikkat çeken yatırımı ise geçen haftalarda Newcastle United takımını satın almak oldu. Riyad hükümeti bu yatırımı 2030 vizyonu çerçevesinde değerlendiriyor; hem direkt yabancı yatırımı olarak hem de spor aktivitelerine ev sahipliği yapma konusunda diğer Körfez ülkeleriyle aynı strateji üzerinden spor pastasından pay almak istiyor.

Hem yatırım hem tanınma

Öte yandan, sponsorluklar sayesinde ciddi gelir elde eden kulüpler, Körfez ülkeleri ve kamu firmalarının sadece sponsorlukları nispetince değil bu sponsorluğun haber değeri sayesinde de gündeme geliyor.

Dubai’de havalimanlarındaki Dubai Duty Free firmasının İngiltere’nin en önemli sayılabilecek at yarışı turnuvası Shergar Cup’a sponsor olduğu biliniyor. Dubai’nin en çok ses getiren sponsorluk anlaşmalarından bir diğeri de Arsenal FC stadyumunun ve formasının Dubai’nin devlet firması olan Emirates Havayolları ismini ve logosunu taşıması oldu. İki sponsorluğun bedelinin toplamda 337 milyon dolar civarı olduğu kaydediliyor.

Bu anlamda Newcastle United’ın stadı ve forması ile Suudi Arabistan firmaları için de ciddi vitrin opsiyonu sunması bekleniyor.

Güvenlik ve yumuşak güç etkisi

Körfez ülkelerinin spor yatırımlarını silah anlaşmalarıyla aynı mahiyette değerlendirenlerin sayısı az değil. Bu ülkeler İngiltere, ABD, Fransa ve Almanya’nın yanı sıra Çin ve pek çok başka ülke ile ekonomik ilişkilerini geliştiriyor. Salt ekonomik olmayan bu yatırımları, bağımlılık bağlamında güvenlik ilişkisiyle değerlendirmek mümkün. Zira Arap Baharı olarak adlandırılan protestolarda Batılı ülkelerin Bahreyn, Umman ve Suudi Arabistan’daki protestolara sessiz kalmasının veya Körfez’in diğer ülkelerdeki faaliyetlerine ses çıkarmamasında bu yatırımların etkili olduğu söylenebilir.

Premier Lig’in son sıralarında yer alan Newcastle United’ın satın alınmasının ardından, şehrin sakinleri ve takımın taraftarlarının yaptığı kutlamalarda, Suudi Arabistan bayrağını taşıyan İngilizlerin varlığı, Araplara ve Müslümanlara karşı ön yargının giderek arttığı Avrupa’da yumuşak gücün karşılık bulduğuna dair önemli bir örnek olarak verilebilir. Liverpool FC forması giyen Mısırlı futbolcu Muhammed Salah’ın başarılı performansı ardından şehirde Müslümanlara karşı nefret suçlarının azaldığına dair araştırmalar yayınlanmıştı. Bu açıdan yıllardır vasat bir performans sergileyen Newcastle United’ın muhtemel başarısı, sermayedarlar ve Arap-Müslüman topluma yönelik bakışta olumlu eğilim doğurabilir.

Sonuç olarak, ekonomi çeşitliliğini sağlayarak petrol sonrası dönemde etkinliklerini korumaya devam etme arzusundaki Körfez ülkelerinin söz konusu yatırımları rekabet kavramı çerçevesinde de değerlendiriliyor. Ancak bölge ülkelerinin yatırımlarındaki benzerlikler aynı zamanda bilgi ve tecrübe paylaşımı ve bölgesel iş birliğini de güçlendiriyor. Bu bağlamda KİK üyelerinin spor yatırımları ilk bakışta her ne kadar savurgan imaj verse de sürdürülebilir ekonomi, güvenlik, turizm ve diplomasi açısından gelecek vadediyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 15 Kasım 2021’de yayımlanmıştır.

Hamdullah Baycar
Hamdullah Baycar
Hamdullah Baycar - Exeter Üniversitesi Arap ve İslam Araştırmaları Enstitüsü'nde Birleşik Arap Emirlikleri'nin kimlik inşası üzerine doktora yapıyor. Körfez bölgesinde siyasetin yanı sıra kimlik çalışmaları, oryantalizm, sömürgecilik çalışma alanları olup söz konusu alanlarda ulusal ve uluslararası alanda çok sayıda yayını bulunuyor. Yüksek lisans eğitimini Harvard Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'nde, lisans eğitimini de Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde aldı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Körfez ülkeleri Avrupa futboluna neden ciddi yatırım yapıyor?

Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu 410 milyon dolara Newcastle United futbol takımını satın aldı. Gözler bir kez daha Körfez ülkelerinin spor yatırımlarına döndü. Bu yatırımlar Körfez’in geleceği için neden önemli? Amaçları ne? Hamdullah Baycar yazdı.

Arap dünyasının elit topluluğunu oluşturan altı Körfez ülkesi (Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Katar, Kuveyt ve Bahreyn) Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), ABD ve Avrupa başta olmak üzere Türkiye ve dünya genelinde yaptıkları yatırımlarla sık sık gündeme geliyor. Son zamanların en çok tartışılan iki yatırımından ilki, Ekim 2021’de Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu’nun 410 milyon dolara Newcastle United futbol takımını alması… İkincisiyse, Katar devlet şirketi Katar Yatırım Fonu’nun 2011’de satın aldığı Paris Saint-Germain’in dünyaca ünlü futbolcu Lionel Messi’yi Ağustos 2021’de transfer etmesi ve resmen açıklanmayan yıllık transfer bedelinin 41 milyon dolar olduğu iddiasıydı. Profesyonel futbol hayatı boyunca formasını giydiği FC Barcelona’yı bırakıp Paris Saint-Germain’e giden Messi, Körfez’in Avrupa sporundaki yatırımlarına yeniden dikkati çekti.

Özellikle futboldaki bu tür astronomik harcamalar, Körfez ülkelerinin Avrupa’daki yatırımlarının yanı sıra diğer spor dallarına ilgisinin nedenlerine dair tartışmaları arttırdı. ABD ve İngiltere başta olmak üzere birçok Batı ülkesine uzun süredir direkt yatırımlar yapan Körfez ülkeleri Batılı ülkelerin yöneticileri tarafından “paranın dini olmaz” düsturuyla karşılanıyor.

Peki, Körfez’in spor alanındaki büyük bütçeli yatırımlarının temel motivasyonu ne?

Ekonomik kaynakları çeşitlendirme girişimleri

Geçmişten beri olumsuz Doğu imgesinin bagajıyla yüzleşen ve günümüzün demokrasi anlayışından oldukça uzak Körfez ülkelerinin büyük meblağlı yatırımlarının ekonomi, güvenlik, diplomasi ve kalkınma gibi pek çok hedefi mevcut.

Söz konusu ülkeler için petrol ve gaza dayalı ekonomilerini çeşitlendirme, uzun vadeli kurtuluş reçetesi olarak gündemi meşgul eden bir konu. Gelecekte tükenmesi muhtemel hidrokarbon kaynaklarına alternatif arayışında en başarılı örnek, Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) geldi; Dubai Emirliği petrol ve gaz gelirlerinin ekonomideki payını yüzde 10’un altına indirmeyi başardı.

Çeşitlendirme sürecinde turizm, lojistik, bankacılık, firmaların bölgesel merkezliği ve mega aktivitelere ev sahipliği ciddi rol oynadı. Dubai, her ne kadar 2008 ekonomik krizinden bu yana girdiği ciddi ekonomik darboğaz nedeniyle Abu Dabi, Katar, Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi petrol ve gaz temelli ekonomilerin gerisinde kalsa da ekonomisini çeşitlendirmede rol model oldu. Örneğin Katar Havayolları ile Abu Dabi’nin Etihad Havayolları’nın gelişim sürecinde Dubai’nin havayolu firması Emirates’ten ilham aldığı sır değil.

Sportif yatırımlar

Katar, ekonomiyi çeşitlendirme stratejisi bağlamında spor yatırımlarını en üst seviyeye çıkaran bölge ülkesi. Sahip olduğu BeIN Medya Grubu vesilesiyle futboldan ragbiye, tenisten krikete kadar birçok spor dalında ABD, Türkiye, İngiltere, Fransa ve daha birçok ülkenin spor yayıncılığını hizmetini sağlayan Katar, Al Jazeera’nin bir parçası olarak başlayan spor yayıncılığını kısa sürede müstakil bir medya grubuna dönüştürmeyi başardı. Bu doğrultuda Katar’ın geçen sene 2022-2025 yıllarını kapsayacak şekilde Premier Lig maçlarının çoğunun sadece 24 Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesinde izlettirmek için 500 milyon dolarlık anlaşma yaptığı tahmin ediliyor. BeIN Medya Grubu, Digitürk’ü de satın alarak Türkiye’de de spor alanında önemli bir aktör olmayı sağladı.

Katar’ın tek spor yatırımı BeIN Medya değil. Katar’ın 2011’de satın aldığı ve Avrupa’nın en değerli kulüplerinden birine dönüştürdüğü Fransız futbol takımı Paris Saint-Germain FC yatırımının güncel değeri Forbes’a göre 2,5 milyar dolar. Katar Spor Yatırım Fonu’na geçtikten sonra dünyanın en pahalı transferlerine imza atan takım, Neymar ve Messi gibi oyuncuları kadrosuna katacak konuma ulaştı.

Dünya Kupası tarihinde ilkler

Katar’ın bir diğer proaktif spor yatırımı da 2022’de yapılacak olan Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olması. Böylece dünyanın en itibarlı spor etkinliği olarak görülen bu organizasyon Arap ve Müslüman ülkelerde ilk kez düzenlenecek. Öte yandan, Mayıs-Temmuz arasında yapılan organizasyonun Katar’daki yüksek sıcaklıklar nedeniyle Kasım-Aralık’ta yapılacak olması, Dünya Kupası organizasyonundaki ilk tarih değişikliği olacak. Katar bu mega turnuvayı ülkenin tanıtımı ve ekonomide çeşitlilik sağlamada hedeflediği turizm ve spor aktiviteleri için bir fırsat olarak değerlendiriyor.

BAE’nin en zengin emirliği Abu Dabi de 2008’de İngiliz Manchester City Kulübü’nü satın alarak adından sıkça söz ettirmişti. Abu Dabi şu anda Manchester City’nin bağlı olduğu City Futbol Kulübü’nün hisselerinin yüzde 80’ine sahip. City Futbol Kulübü, Manchester City dışında Japonya’dan ABD’ye Çin’den Belçika ve Hindistan’a kadar on farklı kulübe ev sahipliği yapıyor.

Körfez, yaptığı spor yatırımlarının semeresini dünyanın önemli kriket turnuvası olan T20 Dünya Kupası’nın Umman ve BAE’de yapılmasıyla toplamaya başladı. Nitekim 2020’de Avustralya’da yapılması planlanan turnuva Kovid-19 salgınından dolayı 2021’e ertelenmiş ve ev sahipliği Avustralya’dan Hindistan’a taşınmıştı. Ancak Hindistan’daki vaka sayılarının çokluğu nedeniyle ev sahipliğinin Umman ve BAE’ye verilmesi, daha önce yapmış oldukları yatırımların çıktıları olarak değerlendirilebilir.

Suudi Arabistan’dan geç gelen yatırım

Spor alanına Dubai, Abu Dabi ve Katar’a nispeten yeni giren Suudi Arabistan’ın en dikkat çeken yatırımı ise geçen haftalarda Newcastle United takımını satın almak oldu. Riyad hükümeti bu yatırımı 2030 vizyonu çerçevesinde değerlendiriyor; hem direkt yabancı yatırımı olarak hem de spor aktivitelerine ev sahipliği yapma konusunda diğer Körfez ülkeleriyle aynı strateji üzerinden spor pastasından pay almak istiyor.

Hem yatırım hem tanınma

Öte yandan, sponsorluklar sayesinde ciddi gelir elde eden kulüpler, Körfez ülkeleri ve kamu firmalarının sadece sponsorlukları nispetince değil bu sponsorluğun haber değeri sayesinde de gündeme geliyor.

Dubai’de havalimanlarındaki Dubai Duty Free firmasının İngiltere’nin en önemli sayılabilecek at yarışı turnuvası Shergar Cup’a sponsor olduğu biliniyor. Dubai’nin en çok ses getiren sponsorluk anlaşmalarından bir diğeri de Arsenal FC stadyumunun ve formasının Dubai’nin devlet firması olan Emirates Havayolları ismini ve logosunu taşıması oldu. İki sponsorluğun bedelinin toplamda 337 milyon dolar civarı olduğu kaydediliyor.

Bu anlamda Newcastle United’ın stadı ve forması ile Suudi Arabistan firmaları için de ciddi vitrin opsiyonu sunması bekleniyor.

Güvenlik ve yumuşak güç etkisi

Körfez ülkelerinin spor yatırımlarını silah anlaşmalarıyla aynı mahiyette değerlendirenlerin sayısı az değil. Bu ülkeler İngiltere, ABD, Fransa ve Almanya’nın yanı sıra Çin ve pek çok başka ülke ile ekonomik ilişkilerini geliştiriyor. Salt ekonomik olmayan bu yatırımları, bağımlılık bağlamında güvenlik ilişkisiyle değerlendirmek mümkün. Zira Arap Baharı olarak adlandırılan protestolarda Batılı ülkelerin Bahreyn, Umman ve Suudi Arabistan’daki protestolara sessiz kalmasının veya Körfez’in diğer ülkelerdeki faaliyetlerine ses çıkarmamasında bu yatırımların etkili olduğu söylenebilir.

Premier Lig’in son sıralarında yer alan Newcastle United’ın satın alınmasının ardından, şehrin sakinleri ve takımın taraftarlarının yaptığı kutlamalarda, Suudi Arabistan bayrağını taşıyan İngilizlerin varlığı, Araplara ve Müslümanlara karşı ön yargının giderek arttığı Avrupa’da yumuşak gücün karşılık bulduğuna dair önemli bir örnek olarak verilebilir. Liverpool FC forması giyen Mısırlı futbolcu Muhammed Salah’ın başarılı performansı ardından şehirde Müslümanlara karşı nefret suçlarının azaldığına dair araştırmalar yayınlanmıştı. Bu açıdan yıllardır vasat bir performans sergileyen Newcastle United’ın muhtemel başarısı, sermayedarlar ve Arap-Müslüman topluma yönelik bakışta olumlu eğilim doğurabilir.

Sonuç olarak, ekonomi çeşitliliğini sağlayarak petrol sonrası dönemde etkinliklerini korumaya devam etme arzusundaki Körfez ülkelerinin söz konusu yatırımları rekabet kavramı çerçevesinde de değerlendiriliyor. Ancak bölge ülkelerinin yatırımlarındaki benzerlikler aynı zamanda bilgi ve tecrübe paylaşımı ve bölgesel iş birliğini de güçlendiriyor. Bu bağlamda KİK üyelerinin spor yatırımları ilk bakışta her ne kadar savurgan imaj verse de sürdürülebilir ekonomi, güvenlik, turizm ve diplomasi açısından gelecek vadediyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 15 Kasım 2021’de yayımlanmıştır.

Hamdullah Baycar
Hamdullah Baycar
Hamdullah Baycar - Exeter Üniversitesi Arap ve İslam Araştırmaları Enstitüsü'nde Birleşik Arap Emirlikleri'nin kimlik inşası üzerine doktora yapıyor. Körfez bölgesinde siyasetin yanı sıra kimlik çalışmaları, oryantalizm, sömürgecilik çalışma alanları olup söz konusu alanlarda ulusal ve uluslararası alanda çok sayıda yayını bulunuyor. Yüksek lisans eğitimini Harvard Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'nde, lisans eğitimini de Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde aldı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x
keetcnjp