Sorunlarınız hayatınızı tamamen karartmasın. Peki ama nasıl?

Hepimiz hayatta zorluklarla karşılaşırız. Bazı sorunları çözemeyebiliriz. Peki ya bu sorunları farklı bir şekilde ele alırsak? Onlardan kurtulmak yerine onları kucaklamayı ve onlarla beraber yaşamayı denersek?

Bazen telefon şarjlarının çabuk bitmesi sorundur, bazen kalem uçlarının çabucak kırılması… Bazen yağmur sularının boşuna akmasıdır sorun, bazen etrafa sürekli çöp atılması… Hastalıklar, maddi problemler ya da çocukların teknolojik aletlere çok bakması da sorundur. Sorunsuz bir hayat mümkün mü?

Bir yazar ve psikoterapist olan Chelsea Harvey Garner, Psyche web sitesi için kaleme aldığı yazısında, yaşadığımız sorunlara rağmen bu sorunlara farklı bir pencereden bakarak hayattan nasıl zevk alınabileceğini ele alıyor.

Yazının önce çıkan bazı kısımlarını paylaşıyoruz:

Kendinizi yargılamayın

“İstisnasız herkes kendi sorunlarından bıkar. Evet, herkesin sorunları vardır. Herkesin yaşadığı stres ya sizinki gibidir ya da farklı bir şekilde tuhaftır. Çünkü acı çekmek evrensel bir deneyimdir. Bu bir başarısızlığa işaret değildir. İlahi güçlerin bizi cezalandırdığının kanıtı değildir. Hayat zordur ve çoğu zaman adil değildir. Aynı zamanda güzeldir ve kolay olması gerekiyormuş gibi davranmayı bıraktığımızda daha da güzelleşir.

Kendinizi yargıladığınızda, yaraya tuz basmış olursunuz. Sorunlarınız olması bir şeydir, sorunlarınız olduğu için kendinizi suçlamak bambaşka bir şeydir. Ama yine de çoğumuz bunu yaparız. Kendimize yaşadığımız stresin yanlış türden olduğunu ya da berbat olduğumuzun kanıtı olduğunu söyleriz. Peki, ya kendinize bunun tam tersini söyleseydiniz? Ya sorunlarınızla gurur duysaydınız? Ya onların aslında sevimli sorunlar, bir insanın sahip olabileceği en onurlu sorunlar olduğuna inansaydınız?

Şunu bir düşünün: En havalı insanların hepsinde sizin sorunlarınız var. İnsanlar sizin sorunlarınızın kendilerinde de olmasını ister. Bu size kendinizi nasıl hissettirir?

Hikâyenizi anlatın

Herkesin bir hikâyesi vardır ve herkesin hikâyesi duyulmayı hak eder. Bu sadece geçmişiniz için geçerli değildir, aynı zamanda şu anda yaşananların hikâyesi, hâlâ yazılmakta olan kısımlar için de geçerlidir. Hikâyenizi anlatmak, en parlak kıssadan hisseyi ya da mükemmel kelimeleri bulmakla ilgili değildir. Asıl güç, doğru olanı söylemenin sadeliğindedir.

Bunu yapmak için bir yazar ya da ilham verici bir konuşmacı olmanıza gerek yok. Hikâyenizi bir kafede arkadaşınıza, Reddit’te anonim bir başlık altında ya da bir günlükte kendinize bile anlatabilirsiniz. Yaşadıklarınızı ayrıntılı olarak anlatmak size güç ve enerji verebilir. Neler yapabileceğinizi fark etmenize yardımcı olabilir.

Kendinize bu kadar dürüst olmak garip hissettirecek mi? Belki de evet. Ama bu garipliği kucaklamaya çalışın. Amacınız havalı, normal ya da akli dengesi yerinde görünmek değil, en doğru şeyi söylemek olsun.

Vücudunuzu hareket ettirin

Araştırmalar, konuşma terapisinin beyni yeniden yapılandırabileceğini ve hatta epigenetik[1] değişikliklere neden olabileceğini gösteriyor. Bununla birlikte, ofiste otururken bu konuda yapılabilecekler sınırlı ve yalnızca dili kullanarak iyileştirebileceğimiz şeyler de kısıtlı.

Çok sıkıntılı anlarda, pek çok eski geleneğe göre hareket etmek tavsiye edilir. ‘Bilinçli’ veya ‘kendinden geçilerek edilen dans’, kişinin bedenini doğal hissettiği şekilde hareket ettirdiği, duyguların ortaya çıkmasına ve spontane hareket yoluyla işlenmesine izin verdiği bir hareket meditasyonu biçimidir.

Örneğin, bilinçli bir şekilde dans eden kişiler, başta farkındalık ve esenlik duygusu olmak üzere tüm psikolojik ölçümlerde sürekli olarak önemli gelişmeler gösteriyor. Dans size göre değilse yoga, tai chi ya da uzun yürüyüşler de yapabilirsiniz. Araştırmacılar, gözünüzde kendinizi hareket ederken canlandırmanın da duygu düzenleme gibi birçok fayda sağladığını keşfettiler.

Bir dahaki sefere kendinizi bunalmış hissettiğinizde, hissettiğiniz enerjiyi yansıtan şarkılardan oluşan bir çalma listesi hazırlayın. Işıkları kapatın, en rahat kıyafetlerinizi giyin ve hareket edin. Hiç kimse izlemiyormuş gibi dans edin. Dans ettiğiniz gerçeğini kafanızdan atana kadar dans edin. Ne yapacağınızı bilmiyorsanız, ufak bir hareket seçin ve bir saat boyunca ya da beyniniz sakinleşene kadar tekrarlayın.

Bir şeyler yaratın

Tüm büyük sanatlar bir hisle başlar. Çoğu zaman bu his o kadar da hoş değildir. Sanatçılar hayatın en zorlu anlarına, “Bunu nasıl düzeltebilirim?” diye sorarak değil, “Bunu nasıl keşfedebilirim? Bunu nasıl ifade edebilirim? Büyük şairler kalp kırıklığı hissini bastırmaya çalışmak yerine şunu sorar: Kalp kırıklığının doğası nedir? Nasıl hissettirir? Kulağa nasıl gelir, tadı nasıldır?

Bir dahaki sefere bir soruna takıldığınızı hissettiğinizde, nasıl hissettirdiğinin rengini, şeklini ve sesini merak etmeye çalışın. Bu hissi ayrıntılı olarak anlatan bir şiir yazın. Kendi portrenizi çizin ya da kirli odanızın natürmort resmini yapın. Ölü çiçeklerden bir çelenk yapın ve kapınıza asın. Hiç göndermeyi planlamasanız bile, sizi inciten birine bir mektup yazın. Ardından, size yardım eden birine, gösterdiği ilginin hayatınızı nasıl etkilediğini anlatan bir mektup yazın. Duşta şarkı söyleyin. Üzüntünüz için bir sunak tasarlayın ve onun dibinde meditasyon yapın.

Yardım isteyin

Acı veren duygulara kapılmanın sizi daha az beğenilir kılacağından korkuyor olabilirsiniz, ancak çoğu zaman bunun tam tersi olur. Toksik pozitiflik kişinin katı ve kontrolcü görünmesine neden olur ve diğerleri her şeye iyi tarafından bakma baskısından rahatsız olabilir. Sürekli mutluymuş gibi görünmek de yapmacık ve sevimsiz gelebilir; oysa sahicilik ferahlatıcı ve bulaşıcıdır. Zafiyet, samimi bir bağ için bir açıklık yaratır. Tüm duyguları kucaklamak sizi duygusal olarak ulaşılabilir kılar ve başkaları varlığınızın derinliğini hissedebilir.

Acı veren duygulara yöneldikçe, doğal olarak yakınlaşmaya duyduğunuz özlemin daha fazla farkına varırsınız. Bedeniniz, kendinizden daha büyük bir şeyle birlik içinde olmanızı talep etmeye başlayacak. Buna güvenin. Yakınlık arzusu sağlıklıdır. Zor duygular hissetmek sizi sonunda terapi görmeye, akrabalarınızla yeniden iletişime geçmeye, bir kulübe katılmaya ya da biri size nasıl olduğunuzu sorduğunda daha dürüstçe cevap vermeye motive edebilir. Daha içe dönük biriyseniz, benzer zorlukları atlatmış başkalarının hikâyelerini okumak veya eski bir arkadaşınıza mektup yazmak için size ilham verebilir.

Topluluklar sadece belirli inançları ve ritüelleri paylaşan insanlar değil, aynı zamanda sorunları paylaşan insanlardır. Ortak mücadeleler üzerinden bağ kurmak sağlıksız bir davranış değildir. ‘Travma bağı’ terimi ortak kültüre girmiş olsa da yanlış anlaşılıyor. Travma bağı, bizi istismar eden bir kişiye sağlıksız bir şekilde bağlanmaktır. İster birlikte yaşadığımız bir deneyim olsun, ister kendimizle ilişkilendirebileceğimiz bir şey, başkalarıyla ortak zorluklar üzerinden bağ kurmak bir sorun değil, evrensel bir insan davranışıdır. Başkalarının da muhakkak bu zorlukları yaşadığını anlayarak dünyaya açılın.

Tüm bunları göz önünde bulundurarak, işte size insanlara açılmak için bazı ipuçları:

  • Güvendiğiniz kişilerle başlayın. Geçmişte açıldığınız arkadaşlarınız, aile üyeleriniz veya sağlık hizmeti sağlayıcılarınız varsa, önce onlara ulaşın. Bir süredir konuşmamış olsanız ve karşı karşıya olduğunuz sorunu daha önce hiç paylaşmamış olsanız bile, zaten bir miktar güven ve yakınlık geliştirdiğimiz insanlara karşı zafiyetlerinizi ortaya koymak daha kolaydır.
  • Açık sözlü olun. Destek istemenin garip gelebileceğini biliyorum, ancak doğrudanlık izlenecek en iyi yöntemdir. Amacınız neyle mücadele ettiğiniz hakkında konuşmaksa, onlara işlerinin nasıl gittiğini sormayın. Yardıma ihtiyacınız olduğunu belli edin. Yaşadığınız zor bir şey hakkında sizi dinlemek isteyip istemediklerini sorun. İnsanlar genellikle şeffaflığı ferahlatıcı bulurlar (ve sizi dinlemek istemiyorlarsa, her zaman hayır diyebilirler).

Kendi tarzınızda dua edin

Ritüeller hem stresi azaltmak için önleyici bir tedbir olarak hem de hayal kırıklığı ile başa çıkmak için işe yarar. Ritüel özellikle belirsizlik zamanlarında faydalıdır ve değişim zamanlarının üzerimizde yaratabileceği fiziksel ve ruhsal tahribata karşı bir bariyer sağlar.

Ancak pek çok kişi ritüeller ve dua ile bağını koparmış durumda. Eğer dindar değilseniz, bırakın duayı, ritüelin ne gibi bir önemi olabileceğini hayal etmek bile zor olabilir. Ritüel, çekingenliğinizi bırakmanıza ve kendinizi tamamen şimdiki ana adamanıza olanak sağlar. Bu, sabahları sakin bir fincan çay, geceleri banyo ya da her hafta sonu ormanda yürüyüş olabilir.

Dua etmek için dindar olmanız da gerekmiyor. Ben duayı size içinde bulunduğunuz toplulukla, doğayla ve bir bütün olarak evrenle olan bağlantınızı hatırlatan herhangi bir eylem olarak görüyorum. Bakış açınızı ne kadar değiştirebileceğini ve kendinizi daha az yalnız hissetmenize ne kadar yardımcı olabileceğini küçümsemeyin.

Dua etmek aynı zamanda yas tutmak anlamına da gelebilir. Henüz tam olarak yasını tutmadığınız bir kaybınız var mı? Bu bir ilişkinin, arkadaşın veya hatta ömür boyu süren bir hayalin kaybı olabilir. Bu gerçek bir ölüm ya da eskiden olduğunuz kişinin ölümü olabilir. Keder ile sevgi birbirinden ayrılamaz; sevmek kederlenmeye hazırlanmaktır, kederlenmek ise içimizde sıkışıp kalmış ve gidecek yeri olmayan sevgiyi serbest bırakmaktır. Tüm kayıplar bir merasimi hak eder, tam anlamıyla yası tutulmalıdır. Bu da dua etmenin bir yoludur.

Mutluluğu yeniden tanımlayın

Sıkıntılarınız için kendinizi yargılamayı bırakmayı başarsanız bile, sevincinizin başkalarınınkine benzemesi gerektiğini düşünebilirsiniz. Bu da kendinizi yargılamanın bir biçimidir. Kendinize neler istemeniz gerektiğine dair evrensel bir standart olduğunu söyleyerek, özgün arzularınızın yeterince iyi olmadığı fikrini pekiştirirsiniz. Bu durum çok fazla iç kargaşaya, kafa karışıklığına ve utanca neden olabilir. Sizi kendinizden ve sağlıklı kararlar almak için temas halinde olmanız gereken gerçek duygularınızdan uzaklaştırabilir.

Mutluluğun neye benzediğini kendiniz için yeniden tanımlama hakkına sahipsiniz. Sorunlardan arınmış bir hayat yaşamaya çalışmak yerine, sizi büyüleyen ve anlamlı hissettiren bir hayat yaşamayı hedefleyin. Mümkün olduğunda, mücadele etmeye değer görünen sorunları seçin ve size dayatılan sorunlar için, onlara bakış açınızı değiştirmeye çalışın. Gerçek sağlık, mücadeleden kaçınmaktan ziyade, huşu anlarından coşkuya ve hatta dehşete kadar tüm deneyim yelpazesini takdir etmektir.

Gelecekte bir anın sizi mutlu edeceğine inanmanın cazip geldiğini biliyorum. Bir gün sorunlarınızı nasıl çözeceğinizi bulacağınıza ve nihayet her şeyden gerçekten keyif alabileceğiniz o yere varacağınıza inanmanın. Ama hayatınız çoktan başladı. İşte bu kadar. Öldükten sonra ne olacağını bilmiyoruz ama sonsuza kadar yaşasak bile deneyimleyebileceğimiz tek şey içinde bulunduğumuz an olacaktır. Durun ve bulunduğunuz yerde, bu bedende ve bu anda siz olmanın nasıl bir his olduğunu hissedin. Bir dahaki sefere zor bir şey hissettiğinizde kendinize şunu sorun: Ya bu güzel bir sorunsa? Ya dünyaya sadece bunu deneyimlemek için geldiyseniz?”

Bu yazı ilk kez 3 Nisan 2024’te yayımlanmıştır.

Chelsea Harvey Garner’ın Psyche dergisinde yayınlanan “How to enjoy your problems” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/guides/how-to-enjoy-your-problems-and-reach-enlightenment

 

[1] Biyolojide, DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan ama aynı zamanda ırsi olan gen ifadesi değişikliklerini inceleyen bilim dalı.

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Sorunlarınız hayatınızı tamamen karartmasın. Peki ama nasıl?

Hepimiz hayatta zorluklarla karşılaşırız. Bazı sorunları çözemeyebiliriz. Peki ya bu sorunları farklı bir şekilde ele alırsak? Onlardan kurtulmak yerine onları kucaklamayı ve onlarla beraber yaşamayı denersek?

Bazen telefon şarjlarının çabuk bitmesi sorundur, bazen kalem uçlarının çabucak kırılması… Bazen yağmur sularının boşuna akmasıdır sorun, bazen etrafa sürekli çöp atılması… Hastalıklar, maddi problemler ya da çocukların teknolojik aletlere çok bakması da sorundur. Sorunsuz bir hayat mümkün mü?

Bir yazar ve psikoterapist olan Chelsea Harvey Garner, Psyche web sitesi için kaleme aldığı yazısında, yaşadığımız sorunlara rağmen bu sorunlara farklı bir pencereden bakarak hayattan nasıl zevk alınabileceğini ele alıyor.

Yazının önce çıkan bazı kısımlarını paylaşıyoruz:

Kendinizi yargılamayın

“İstisnasız herkes kendi sorunlarından bıkar. Evet, herkesin sorunları vardır. Herkesin yaşadığı stres ya sizinki gibidir ya da farklı bir şekilde tuhaftır. Çünkü acı çekmek evrensel bir deneyimdir. Bu bir başarısızlığa işaret değildir. İlahi güçlerin bizi cezalandırdığının kanıtı değildir. Hayat zordur ve çoğu zaman adil değildir. Aynı zamanda güzeldir ve kolay olması gerekiyormuş gibi davranmayı bıraktığımızda daha da güzelleşir.

Kendinizi yargıladığınızda, yaraya tuz basmış olursunuz. Sorunlarınız olması bir şeydir, sorunlarınız olduğu için kendinizi suçlamak bambaşka bir şeydir. Ama yine de çoğumuz bunu yaparız. Kendimize yaşadığımız stresin yanlış türden olduğunu ya da berbat olduğumuzun kanıtı olduğunu söyleriz. Peki, ya kendinize bunun tam tersini söyleseydiniz? Ya sorunlarınızla gurur duysaydınız? Ya onların aslında sevimli sorunlar, bir insanın sahip olabileceği en onurlu sorunlar olduğuna inansaydınız?

Şunu bir düşünün: En havalı insanların hepsinde sizin sorunlarınız var. İnsanlar sizin sorunlarınızın kendilerinde de olmasını ister. Bu size kendinizi nasıl hissettirir?

Hikâyenizi anlatın

Herkesin bir hikâyesi vardır ve herkesin hikâyesi duyulmayı hak eder. Bu sadece geçmişiniz için geçerli değildir, aynı zamanda şu anda yaşananların hikâyesi, hâlâ yazılmakta olan kısımlar için de geçerlidir. Hikâyenizi anlatmak, en parlak kıssadan hisseyi ya da mükemmel kelimeleri bulmakla ilgili değildir. Asıl güç, doğru olanı söylemenin sadeliğindedir.

Bunu yapmak için bir yazar ya da ilham verici bir konuşmacı olmanıza gerek yok. Hikâyenizi bir kafede arkadaşınıza, Reddit’te anonim bir başlık altında ya da bir günlükte kendinize bile anlatabilirsiniz. Yaşadıklarınızı ayrıntılı olarak anlatmak size güç ve enerji verebilir. Neler yapabileceğinizi fark etmenize yardımcı olabilir.

Kendinize bu kadar dürüst olmak garip hissettirecek mi? Belki de evet. Ama bu garipliği kucaklamaya çalışın. Amacınız havalı, normal ya da akli dengesi yerinde görünmek değil, en doğru şeyi söylemek olsun.

Vücudunuzu hareket ettirin

Araştırmalar, konuşma terapisinin beyni yeniden yapılandırabileceğini ve hatta epigenetik[1] değişikliklere neden olabileceğini gösteriyor. Bununla birlikte, ofiste otururken bu konuda yapılabilecekler sınırlı ve yalnızca dili kullanarak iyileştirebileceğimiz şeyler de kısıtlı.

Çok sıkıntılı anlarda, pek çok eski geleneğe göre hareket etmek tavsiye edilir. ‘Bilinçli’ veya ‘kendinden geçilerek edilen dans’, kişinin bedenini doğal hissettiği şekilde hareket ettirdiği, duyguların ortaya çıkmasına ve spontane hareket yoluyla işlenmesine izin verdiği bir hareket meditasyonu biçimidir.

Örneğin, bilinçli bir şekilde dans eden kişiler, başta farkındalık ve esenlik duygusu olmak üzere tüm psikolojik ölçümlerde sürekli olarak önemli gelişmeler gösteriyor. Dans size göre değilse yoga, tai chi ya da uzun yürüyüşler de yapabilirsiniz. Araştırmacılar, gözünüzde kendinizi hareket ederken canlandırmanın da duygu düzenleme gibi birçok fayda sağladığını keşfettiler.

Bir dahaki sefere kendinizi bunalmış hissettiğinizde, hissettiğiniz enerjiyi yansıtan şarkılardan oluşan bir çalma listesi hazırlayın. Işıkları kapatın, en rahat kıyafetlerinizi giyin ve hareket edin. Hiç kimse izlemiyormuş gibi dans edin. Dans ettiğiniz gerçeğini kafanızdan atana kadar dans edin. Ne yapacağınızı bilmiyorsanız, ufak bir hareket seçin ve bir saat boyunca ya da beyniniz sakinleşene kadar tekrarlayın.

Bir şeyler yaratın

Tüm büyük sanatlar bir hisle başlar. Çoğu zaman bu his o kadar da hoş değildir. Sanatçılar hayatın en zorlu anlarına, “Bunu nasıl düzeltebilirim?” diye sorarak değil, “Bunu nasıl keşfedebilirim? Bunu nasıl ifade edebilirim? Büyük şairler kalp kırıklığı hissini bastırmaya çalışmak yerine şunu sorar: Kalp kırıklığının doğası nedir? Nasıl hissettirir? Kulağa nasıl gelir, tadı nasıldır?

Bir dahaki sefere bir soruna takıldığınızı hissettiğinizde, nasıl hissettirdiğinin rengini, şeklini ve sesini merak etmeye çalışın. Bu hissi ayrıntılı olarak anlatan bir şiir yazın. Kendi portrenizi çizin ya da kirli odanızın natürmort resmini yapın. Ölü çiçeklerden bir çelenk yapın ve kapınıza asın. Hiç göndermeyi planlamasanız bile, sizi inciten birine bir mektup yazın. Ardından, size yardım eden birine, gösterdiği ilginin hayatınızı nasıl etkilediğini anlatan bir mektup yazın. Duşta şarkı söyleyin. Üzüntünüz için bir sunak tasarlayın ve onun dibinde meditasyon yapın.

Yardım isteyin

Acı veren duygulara kapılmanın sizi daha az beğenilir kılacağından korkuyor olabilirsiniz, ancak çoğu zaman bunun tam tersi olur. Toksik pozitiflik kişinin katı ve kontrolcü görünmesine neden olur ve diğerleri her şeye iyi tarafından bakma baskısından rahatsız olabilir. Sürekli mutluymuş gibi görünmek de yapmacık ve sevimsiz gelebilir; oysa sahicilik ferahlatıcı ve bulaşıcıdır. Zafiyet, samimi bir bağ için bir açıklık yaratır. Tüm duyguları kucaklamak sizi duygusal olarak ulaşılabilir kılar ve başkaları varlığınızın derinliğini hissedebilir.

Acı veren duygulara yöneldikçe, doğal olarak yakınlaşmaya duyduğunuz özlemin daha fazla farkına varırsınız. Bedeniniz, kendinizden daha büyük bir şeyle birlik içinde olmanızı talep etmeye başlayacak. Buna güvenin. Yakınlık arzusu sağlıklıdır. Zor duygular hissetmek sizi sonunda terapi görmeye, akrabalarınızla yeniden iletişime geçmeye, bir kulübe katılmaya ya da biri size nasıl olduğunuzu sorduğunda daha dürüstçe cevap vermeye motive edebilir. Daha içe dönük biriyseniz, benzer zorlukları atlatmış başkalarının hikâyelerini okumak veya eski bir arkadaşınıza mektup yazmak için size ilham verebilir.

Topluluklar sadece belirli inançları ve ritüelleri paylaşan insanlar değil, aynı zamanda sorunları paylaşan insanlardır. Ortak mücadeleler üzerinden bağ kurmak sağlıksız bir davranış değildir. ‘Travma bağı’ terimi ortak kültüre girmiş olsa da yanlış anlaşılıyor. Travma bağı, bizi istismar eden bir kişiye sağlıksız bir şekilde bağlanmaktır. İster birlikte yaşadığımız bir deneyim olsun, ister kendimizle ilişkilendirebileceğimiz bir şey, başkalarıyla ortak zorluklar üzerinden bağ kurmak bir sorun değil, evrensel bir insan davranışıdır. Başkalarının da muhakkak bu zorlukları yaşadığını anlayarak dünyaya açılın.

Tüm bunları göz önünde bulundurarak, işte size insanlara açılmak için bazı ipuçları:

  • Güvendiğiniz kişilerle başlayın. Geçmişte açıldığınız arkadaşlarınız, aile üyeleriniz veya sağlık hizmeti sağlayıcılarınız varsa, önce onlara ulaşın. Bir süredir konuşmamış olsanız ve karşı karşıya olduğunuz sorunu daha önce hiç paylaşmamış olsanız bile, zaten bir miktar güven ve yakınlık geliştirdiğimiz insanlara karşı zafiyetlerinizi ortaya koymak daha kolaydır.
  • Açık sözlü olun. Destek istemenin garip gelebileceğini biliyorum, ancak doğrudanlık izlenecek en iyi yöntemdir. Amacınız neyle mücadele ettiğiniz hakkında konuşmaksa, onlara işlerinin nasıl gittiğini sormayın. Yardıma ihtiyacınız olduğunu belli edin. Yaşadığınız zor bir şey hakkında sizi dinlemek isteyip istemediklerini sorun. İnsanlar genellikle şeffaflığı ferahlatıcı bulurlar (ve sizi dinlemek istemiyorlarsa, her zaman hayır diyebilirler).

Kendi tarzınızda dua edin

Ritüeller hem stresi azaltmak için önleyici bir tedbir olarak hem de hayal kırıklığı ile başa çıkmak için işe yarar. Ritüel özellikle belirsizlik zamanlarında faydalıdır ve değişim zamanlarının üzerimizde yaratabileceği fiziksel ve ruhsal tahribata karşı bir bariyer sağlar.

Ancak pek çok kişi ritüeller ve dua ile bağını koparmış durumda. Eğer dindar değilseniz, bırakın duayı, ritüelin ne gibi bir önemi olabileceğini hayal etmek bile zor olabilir. Ritüel, çekingenliğinizi bırakmanıza ve kendinizi tamamen şimdiki ana adamanıza olanak sağlar. Bu, sabahları sakin bir fincan çay, geceleri banyo ya da her hafta sonu ormanda yürüyüş olabilir.

Dua etmek için dindar olmanız da gerekmiyor. Ben duayı size içinde bulunduğunuz toplulukla, doğayla ve bir bütün olarak evrenle olan bağlantınızı hatırlatan herhangi bir eylem olarak görüyorum. Bakış açınızı ne kadar değiştirebileceğini ve kendinizi daha az yalnız hissetmenize ne kadar yardımcı olabileceğini küçümsemeyin.

Dua etmek aynı zamanda yas tutmak anlamına da gelebilir. Henüz tam olarak yasını tutmadığınız bir kaybınız var mı? Bu bir ilişkinin, arkadaşın veya hatta ömür boyu süren bir hayalin kaybı olabilir. Bu gerçek bir ölüm ya da eskiden olduğunuz kişinin ölümü olabilir. Keder ile sevgi birbirinden ayrılamaz; sevmek kederlenmeye hazırlanmaktır, kederlenmek ise içimizde sıkışıp kalmış ve gidecek yeri olmayan sevgiyi serbest bırakmaktır. Tüm kayıplar bir merasimi hak eder, tam anlamıyla yası tutulmalıdır. Bu da dua etmenin bir yoludur.

Mutluluğu yeniden tanımlayın

Sıkıntılarınız için kendinizi yargılamayı bırakmayı başarsanız bile, sevincinizin başkalarınınkine benzemesi gerektiğini düşünebilirsiniz. Bu da kendinizi yargılamanın bir biçimidir. Kendinize neler istemeniz gerektiğine dair evrensel bir standart olduğunu söyleyerek, özgün arzularınızın yeterince iyi olmadığı fikrini pekiştirirsiniz. Bu durum çok fazla iç kargaşaya, kafa karışıklığına ve utanca neden olabilir. Sizi kendinizden ve sağlıklı kararlar almak için temas halinde olmanız gereken gerçek duygularınızdan uzaklaştırabilir.

Mutluluğun neye benzediğini kendiniz için yeniden tanımlama hakkına sahipsiniz. Sorunlardan arınmış bir hayat yaşamaya çalışmak yerine, sizi büyüleyen ve anlamlı hissettiren bir hayat yaşamayı hedefleyin. Mümkün olduğunda, mücadele etmeye değer görünen sorunları seçin ve size dayatılan sorunlar için, onlara bakış açınızı değiştirmeye çalışın. Gerçek sağlık, mücadeleden kaçınmaktan ziyade, huşu anlarından coşkuya ve hatta dehşete kadar tüm deneyim yelpazesini takdir etmektir.

Gelecekte bir anın sizi mutlu edeceğine inanmanın cazip geldiğini biliyorum. Bir gün sorunlarınızı nasıl çözeceğinizi bulacağınıza ve nihayet her şeyden gerçekten keyif alabileceğiniz o yere varacağınıza inanmanın. Ama hayatınız çoktan başladı. İşte bu kadar. Öldükten sonra ne olacağını bilmiyoruz ama sonsuza kadar yaşasak bile deneyimleyebileceğimiz tek şey içinde bulunduğumuz an olacaktır. Durun ve bulunduğunuz yerde, bu bedende ve bu anda siz olmanın nasıl bir his olduğunu hissedin. Bir dahaki sefere zor bir şey hissettiğinizde kendinize şunu sorun: Ya bu güzel bir sorunsa? Ya dünyaya sadece bunu deneyimlemek için geldiyseniz?”

Bu yazı ilk kez 3 Nisan 2024’te yayımlanmıştır.

Chelsea Harvey Garner’ın Psyche dergisinde yayınlanan “How to enjoy your problems” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Caner Köseler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/guides/how-to-enjoy-your-problems-and-reach-enlightenment

 

[1] Biyolojide, DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan ama aynı zamanda ırsi olan gen ifadesi değişikliklerini inceleyen bilim dalı.

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x