Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi özellikle Doğu Avrupa ile Kuzey Avrupa’da güvenlik dengelerini köklü bir biçimde değiştirdi. 19’uncu yüzyıldan beri sıkı bir tarafsızlık politikası yürüten İsveç ile İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra herhangi bir askerî ittifakın parçası olmayan Finlandiya bu politikalarını terk ederek NATO’ya katılmak için başvurdu.
Gerçekleşirse, NATO üyeliği her iki ülke için de tarihi bir adım olacak. Yazar ve araştırmacı Mats Engström, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi web sitesinde yayımlanan yazısında, İsveç’in NATO üyeliği sürecinden ve ittifak ile olası ilişkisinin niteliğinden bahsediyor.
Yazıdan öne çıkan bölümlerini aktarıyoruz:
“8 Mart’ta, Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı topyekün işgal hareketinden iki hafta sonra, İsveç Başbakanı Magdalena Andersson, Avrupa’daki güvenlik durumunu daha da istikrarsızlaştırabileceği gerekçesiyle NATO üyeliğine karşı çıktı. Ancak yalnızca bir ay sonra İsveç’in iktidardaki Sosyal Demokrat Partisi, ülkenin uzun süredir bir dış politika geleneği olarak sürdürdüğü tarafsızlık politikası üzerine iç diyalog başlattı. 15 Mayıs tarihinde parti, NATO üyeliğini desteklemeye karar verdi. Ertesi gün hükümet de aynı tutumu benimsedi.
Peki, ne oldu?
Resmî açıklama, Rusya’nın komşu bir ülkeye karşı başlattığı acımasız saldırı ve NATO’ya yeni üye alınmaması talebi nedeniyle İsveç’in güvenlik durumunu kökünden değiştirdiği yönünde oldu. Göçmen karşıtı İsveç Demokratlarının NATO üyeliğine karşı çıkmayı bırakmaları da önemli, çünkü bu sayede mecliste NATO üyeliğini destekleyen bir çoğunluk oluştu.
Bununla birlikte, Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda son zamanlarda tutumunu değiştirmesi daha önemli bir rol oynamış olabilir. Nüfuz sahibi eski dışişleri bakanı Margot Wallström, 27 Mart’ta İsveç’in çoğunluğu adına konuştuğunda, “Finlandiya katılırsa, belki bizim de katılmamız gerekir” dedi.
İki ülkenin güvenlik politikaları sıkı bir şekilde birbirlerine bağlı. İsveç’in soğuk savaş boyunca NATO’dan uzak durmasının önemli bir nedeni de Finlandiya’ya yönelik bir Sovyet saldırısı riskini azaltmaktı. Şimdi her iki ülke de üyelik başvurularını el ele veriyor.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve önde gelen NATO üye devletleri, üyelik sürecinin hızlı bir şekilde gerçekleşeceğini garanti ettiler. Öte yandan Türkiye’nin son talepleri bu sürecin umulduğu kadar sorunsuz geçmeyebileceğini gösteriyor. Ayrıca, İsveçlilerin çoğunluğu şu an NATO üyeliğini desteklese bile Stockholm’deki politikacıların aklında, ülkeleri ittifaka katıldıktan sonra nasıl hareket edecekleri hususunda hâlâ birtakım belirsizlikler mevcut.
NATO dengeleri
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılması halinde Baltık Denizi’nde ittifakın parçası olmayan tek devlet Rusya olacak. İsveç, özellikle savaş uçakları ve denizaltıları ile NATO’ya önemli miktarda askerî katkı sağlayacak. Ülke muhtemelen bulunduğu operasyon bölgesinde NATO hava ve deniz gözetleme entegrasyonu ile hava kuvvetleri koordinasyonuna katılacak. Örneğin, İsveç muhtemelen bir çatışma durumunda Gripen savaş uçaklarını Baltık Denizi’nin doğusuna konuşlandıracak.
İsveç’in NATO üyeliği konusunda ülkedeki iç tartışmalar Mart ayında yoğunlaşırken bazı politikacılar ve yorumcular, ittifaka üye olduktan sonra İsveç topraklarında NATO üslerinin kurulmasına izin vermeyerek Norveç ve Danimarka örneklerini izleyeceğini belirtti. Yeni NATO sınırı, hem Saint Petersburg’a hem de Kola Yarımadası’ndaki Rus nükleer kuvvetlerine yakın olacak.
Sosyal Demokrat liderlerin kararını verdiği açıkça görüldüğünde daha ayrıntılı bir tartışma başladı. Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, kamuoyu önünde Finlandiya’nın savunmasının derinliği için İsveç topraklarının öneminden bahsederken, birtakım askerî uzmanlar İsveç’te ABD üslerinin veya farklı şekillerde kalıcı NATO varlığının bulunması olasılığından bahsetti. Ancak Sosyal Demokrat Parti, İsveç topraklarında kalıcı NATO üslerinin kurulmasına ve nükleer silahların konuşlandırılmasına karşı çıkacağını açıkça belirtti.
Yelpazenin öbür ucunda ise Kuzey Avrupa’da Rusya’nın muhtemelen kendisine yönelik bir tehdit olarak algılayacağı ortak bir füze kalkanı kurulması için çağrılar yapıldı.
Nükleer çelişki
İsveç’in NATO nükleer planlamasındaki rolü, Sosyal Demokratların uzun zamandır sürdürdüğü nükleer silahsızlanmayı destekleme politikası ile çelişebileceğinden ayrıca tartışmalı bir konu.
Örneğin, NATO üyeleri Norveç ve Almanya, nükleer silahsızlanmayı sağlamak için kurulan İsveç liderliğindeki Stockholm girişiminin bir parçası olsalar da, İsveçli politikacıların ittifak içinde nükleer silahları kullanan ilk taraf olmama ilkesini desteklemeleri siyasi açıdan zor olacaktır.
Elbette Wallström’ün yakın zamanda belirttiği gibi İsveç başından beri bir NATO üyesi olsaydı muhtemelen Stockholm girişimine liderlik edemeyecekti. Aynı zamanda, Sosyal Demokrat liderler nükleer silahsızlanma konusundaki geleneksel çizginin sürdürüleceği sözünü verdi.
AB’nin savunma kapasitesi
Başka bir mesele de Avrupa’nın stratejik özerkliği. Fransa, İsveç’in NATO’ya katılma kararını memnuniyetle karşıladı. Ancak Fransız yetkililer daha önce özel olarak İsveç’in NATO üyeliğinin Avrupa Birliği’nin savunma politikası çabalarını nasıl etkileyeceği konusundaki endişelerini dile getirmişlerdi.
Finlandiya mevkidaşlarının aksine Stockholm’deki karar vericiler geçtiğimiz yıllarda AB’nin bağımsız savunma kabiliyetlerinin geliştirilmesi konusunda isteksiz davrandılar. Bu, o zamanki İsveç dışişleri bakanı Anna Lindh’in Avrupa’nın ABD’ye bağımlılığını azaltma hususunda yazılar yazdığı ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yürütülen Artemis Operasyonu’nu desteklediği AB güvenlik ve savunma politikalarının ilk yıllarıyla çelişiyor.
İsveçli karar vericiler, ABD’nin muhtemelen önümüzdeki yıllarda askerî varlığını azaltacağının farkında olsalar da AB’nin bölgesel savunma planlamasının ön saflarında yer almayacaktır. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesiyle neredeyse tüm AB üyeleri ittifakın bir parçası olacak.
Ayrıca AB içinde savunma endüstrisinin geliştirilmesi meselesi de var. Gripen savaş uçağı, İsveç’in Saab firması ile İngiltere’nin BAE Systems firması tarafından yürütülen ortak bir proje. Ayrıca İsveç, yeni nesil bir savaş uçağı geliştirmek için İngiltere ile bir anlaşma imzaladı bile (Fransız Dassault firması benzer kabiliyetlere sahip başka bir projeye liderlik ettiğinden bu hamle Fransa’da hoş karşılanmadı).
NATO üyeliği İsveç için tarihi bir adım olacaktır. Doğu Avrupa’daki güvenlik durumu ile Rusya’nın geleceği on yıllardır görülmeyen bir belirsizlik ile karşı karşıya. Böyle bir ortamda, İsveç’in ittifaka katılma başvurusu Baltık Denizi bölgesinde güvenliği sağlamak için politikasında yapacağı ilk değişiklik olabilir.”
Bu yazı ilk kez 20 Mayıs 2022’de yayımlanmıştır.