Wagner isyanı Rusya’yı nasıl etkileyecek?

Rus paralı ordusu Wagner, başarısız olacağını bile bile niye isyana kalkıştı? İsyanın kazananı kim? Putin bundan sonra ne yapacak? İsyan uluslararası ilişkileri nasıl etkileyecek? Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu yazdı.

Rusya, tarih boyunca darbe ve isyanların sıkça yaşandığı bir ülke. Çarlık Rusyası’ndaki Kozak ve köylü isyanları, 1917 devrimine giden yolda temel taşlardan biri olan 1905 Kanlı Pazar vakası, 1991 Ağustos darbesi, bu tür isyan ve darbe girişimlerinin yalnızca birkaçı. Tüm bu vakalar, er ya da geç bastırıldığı gibi isyana kalkışanlar da en sert bir şekilde cezalandırıldı. Diğer taraftan her bir isyanın / darbenin sonraki süreç için önemli etkileri de oldu. 2014 yılından itibaren adını sıkça duyduğumuz Evgeniy Prigojin’in başkanlığını yaptığı Wagner paralı asker grubunun bir günlük (23-24 Haziran) başkaldırışı da bu bağlamda istisna değil. Wagner isyanı da Rusya’nın geleceğini etkileyecek.

Genel olarak 22-24 Haziran, Rusya tarihi için uğursuz sayılan günlerden. 22 Haziran 1812’de Rusya’ya savaş ilan eden Napolyon, 2 gün sonra harekete geçmişti. 22 Haziran 1941’de bu sefer Hitler Sovyetlere saldırmıştı.

2023 yılında ise Kremlin, yaşadığı bu zor günlerde bir başka saldırı ile karşı karşıya kaldı. Prigojin başkanlığındaki Wagner paralı asker grubu, adeta Rusya’ya savaş ilan etti, Ukrayna’da savaştıkları cepheden ayrılarak Rostov’da bulunan Rusya Güney Askerî Bölge karargâhını kontrol altına aldı, hatta Moskova’ya doğru harekete geçti. Ancak akşam saatlerinde Wagner askerleri geri adım atarak karargâhlarına dönüş yaptılar.

Bu isyanı nasıl okumalı?

Peki, Prigojin kim ve bu isyan nasıl okunmalı?

Prigojin, daha genç yaşta çeşitli suçlardan dolayı 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hapisten çıktığı 1990 yılından itibaren hızlı bir “iş adamı kariyeri” yaptı. Muhtemelen hapisteyken kurduğu bağlantılarla restoran ve market zincirleri kurdu. Kremlin’in iaşe ihtiyacını karşıladığından “Putin’in aşçısı” olarak adlandırıldı. 1998’de açtığı “New İsland” restoranı ise Vladimir Putin’in yabancı devlet başkanlarını ağırladığı bir mekân haline geldi. 2000 yılında inşaat, çok geçmeden de basın yayın sektöründe de söz sahibi oldu. Diğer bir deyişle adeta devlet içerisinde devlet gibi hareket etmeye başladı.

Prigojin’in Wagner adı verilen paralı asker grubunu kurması ve Kırım’dan Orta Doğu ve Afrika’ya kadarki gelişmelerde yer alması, ününün Rusya’nın dışında da hızla yayılmasına sebep oldu. Ayrıca Prigojin ve adamları, 2016’daki ABD seçimlerine müdahale etmekle de suçlandılar.

Tüm dünya, Wagner’i “Kremlin’in çocuğu” olarak nitelendirirken Prigojin’in başkaldırışı Kremlin de dâhil olmak üzere herkes için şaşırtıcı ve beklenmedik bir hareket oldu. Nitekim daha bir gün öncesinde Wagner askerleri, Ukrayna cephesinde savaşıyorlardı.

23 Haziran akşamı ise Prigojin, Rusya Savunma Bakanlığı’nı Wagner’in birliklerine hava saldırısı düzenlemekle suçlayarak adeta savaş açtı, kendisinin deyimiyle “adalet yürüyüşünü” başlattı.

Wagner neyin peşinde?

Diğer taraftan Prigojin’in Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile arası daha 2022 yılının sonunda açılmıştı. Prigojin o tarihten itibaren Şoygu’nun Savunma Bakanı olarak yetersiz ve hatalı olduğunu, Rus askerlerinin hazırlıksız ve teçhizatsız olarak cepheye gönderildiğini ileri sürüyordu. Nitekim başkaldırış sırasında da Şoygu’yu ve Rus oligarklarını Ukrayna savaşını kişisel hırslarından dolayı çıkartmakla ve Vladimir Putin’e yanlış bilgi vermekle suçladı. Yine Kremlin’in kendisiyle görüşmek üzere gönderdiği yetkililere de “yürüyüşü” ancak Şoygu ile Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov’un teslim edildiği takdirde sonlandıracağını dile getirdi.

Kremlin ve Rus ordusu, Prigojin’in bu hareketiyle zaten prestij kaybına uğrarken Şoygu’nun ya da başka bir yetkilinin teslimi söz konusu olamazdı. Prigojin’in merkezî Rus ordusuna kafa tutması ve başarılı olacağı konusunda kendinden emin olması, ilginçtir.

Wagner oyuna mı geldi?

Her ne kadar önemli bir askerî güce (kendisinin açıklamasına göre 50 bin asker) sahip olsa da Rusya’nın asıl güçlerine karşı koyabilmesi, mümkün değildi. Rusya yetkililerinin kendisini destekleyebileceği gibi bir düşünceye kapılmış olması da çok gerçekçi değildir. Rusya’da güçlü bir muhalefetin olmadığını da ülkenin “renkli devrim gibi olaylara kapalı” olduğunu da çok iyi biliyordu. Nitekim Putin’in halka seslenişinden ve bu olayı 1917’deki devrimlere benzetmesinden hemen sonra bütün devlet kurumları ve önde gelen yetkililer Vladimir Putin’i destekler mahiyette açıklamalarda bulundular.

Diğer taraftan Ukraynalı yetkililerin Prigojin’in hareketini destekler mahiyette açıklamalarda bulunması da Prigojin açısından olumsuz bir gelişme oldu. Kaldı ki isyanın devamı Rusya’nın Ukrayna cephesinde işini daha da zorlaştıracak, Prigojin’in prestijini iyice yerle bir edecekti. Yine Prigojin’in Petersburg’daki işyerlerinde aramaların başlatılması, hesaplarının dondurulması, Batı tarafından da “aranan” adam olması, aslında hareket alanını sınırlandıran faktörler oldu.

Öyle anlaşılıyor ki Prigojin de bir oyuna geldi ve belki de içeriden ya da dışarıdan beklediği desteği elde edemedi. Rusya’nın en zengin adamlarından birinin birkaç saatliğine isyan ederek ardından Rusya’yı terk etmek zorunda kalmasını, milliyetçi duygularla da iç hesaplaşmalarla da açıklamak mümkün değil.

Neticede Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun araya girmesiyle ordusunu geri çekme kararı verdi. Komutası altındaki askerlerin de bu kararı sevinçle karşılaması, aslında isyan uzasa bile başarısız olacağının bir göstergesi. Rus yetkililer, Prigojin’in Belarus’a gitmesine izin verileceği gibi isyana katılan askerlerin affedileceğini de açıkladılar.

İsyanın kazananı var mı?

Prigojin’in “seferine” katılmayan askerler ise Rusya Savunma Bakanlığı ile kontrat imzalayacaklar. Diğer bir deyişle Wagner, bu hareketiyle kendi sonunu da getirmiş oldu. Yapılan pazarlıkların diğer ayrıntıları bilinmemekle birlikte Prigojin’in şirketlerinin bundan sonra Rusya’da faaliyete devam etmesi mümkün görülmediği gibi Kremlin’in bundan 20 yıl önce olduğu gibi yine oligarklar üzerinde etki ve baskısını artıracağına benziyor.

Bu olay, Rusya ordusunun gücünün bir kez daha sorgulanmasına sebep olsa da Vladimir Putin bir nevi güven tazelemiş oldu.

Günün kazananı ise Aleksandr Lukaşenko. Tek bir görüşmeyle aslında fazla alternatifi olmayan Prigojin’i geri adım atmaya ikna etti. Lukaşenko, bu sayede Moskova’dan yeni ekonomik yardımlar koparacağı gibi karşılığı olmayan Rusya’da dahi kendisine karşı saygı artacaktır.

Öyle anlaşılıyor ki kısa ve orta vadede Rusya Millî Savunma Bakanlığı’nda da önemli değişiklikler yaşanacak. Aslında bu aylardır beklenen bir gelişme. Ancak Kremlin, prestij kaybı kaygısıyla bir türlü bu değişikliğe gitmemişti. Bu olay aslında Kremlin için de söz konusu değişikliklerin yapılması için iyi bir fırsat.

İsyanın uluslararası yankıları

AB ile ABD de şüphesiz Rusya’daki gelişmeleri yakından takip ettiler. ABD’nin Kremlin’in böyle bir sorunla karışmasını da Prigojin’in kaçışını da memnuniyetle izlediği tahmin edilebilir. AB için ise Rusya’nın batı sınırlarında yeni çatışmaların yaşanması, güvenlik açısından pek istenilen durum değil.

Yabancı devletlerden Rusya iktidarına ilk desteğini açıkça dile getiren Türkiye oldu. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Moskova, nasıl Ankara’nın yanında yer aldıysa aynı desteği şimdi Ankara da göstermiş oldu. Türkiye’nin bu yaklaşımının iki ülke arasındaki ilişkilere olumlu katkısı da olacak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 25 Haziran 2023’te yayımlanmıştır.

İlyas Kemaloğlu
İlyas Kemaloğlu
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu - 2001’de Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü’nde lisansını, 2003’te aynı üniversitede yüksek lisansını, 2008’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 2012’de doçent, 2017’de profesör oldu. Rusça, İngilizce, Farsça ve çeşitli Slav ve Türk lehçelerini bilen Kemaloğlu, 2004-2008 yılları arasında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Rusya-Ukrayna Masası’nda görev yaptı. 2009-2012’de Türk Tarih Kurumu’nda çalıştı. 2009-2013 yılları arasında Orta Doğu Stratejik Araştırmaları Merkezi’nde Avrasya Danışmanı olarak görev yaptı. 2013 yılından itibaren MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi olarak çalışıyor. 2013 ve 2018 yıllarında TC Başbakanlık Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu’na aslî üye seçildi. Çalışmaları, Rusya tarihi, Türk-Rus münasebetleri ve günümüz Avrasya coğrafyasındaki güncel gelişmeler ile ilgilidir. Telif, çeviri ve edit olmak üzere otuza yakın kitap çalışması yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Wagner isyanı Rusya’yı nasıl etkileyecek?

Rus paralı ordusu Wagner, başarısız olacağını bile bile niye isyana kalkıştı? İsyanın kazananı kim? Putin bundan sonra ne yapacak? İsyan uluslararası ilişkileri nasıl etkileyecek? Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu yazdı.

Rusya, tarih boyunca darbe ve isyanların sıkça yaşandığı bir ülke. Çarlık Rusyası’ndaki Kozak ve köylü isyanları, 1917 devrimine giden yolda temel taşlardan biri olan 1905 Kanlı Pazar vakası, 1991 Ağustos darbesi, bu tür isyan ve darbe girişimlerinin yalnızca birkaçı. Tüm bu vakalar, er ya da geç bastırıldığı gibi isyana kalkışanlar da en sert bir şekilde cezalandırıldı. Diğer taraftan her bir isyanın / darbenin sonraki süreç için önemli etkileri de oldu. 2014 yılından itibaren adını sıkça duyduğumuz Evgeniy Prigojin’in başkanlığını yaptığı Wagner paralı asker grubunun bir günlük (23-24 Haziran) başkaldırışı da bu bağlamda istisna değil. Wagner isyanı da Rusya’nın geleceğini etkileyecek.

Genel olarak 22-24 Haziran, Rusya tarihi için uğursuz sayılan günlerden. 22 Haziran 1812’de Rusya’ya savaş ilan eden Napolyon, 2 gün sonra harekete geçmişti. 22 Haziran 1941’de bu sefer Hitler Sovyetlere saldırmıştı.

2023 yılında ise Kremlin, yaşadığı bu zor günlerde bir başka saldırı ile karşı karşıya kaldı. Prigojin başkanlığındaki Wagner paralı asker grubu, adeta Rusya’ya savaş ilan etti, Ukrayna’da savaştıkları cepheden ayrılarak Rostov’da bulunan Rusya Güney Askerî Bölge karargâhını kontrol altına aldı, hatta Moskova’ya doğru harekete geçti. Ancak akşam saatlerinde Wagner askerleri geri adım atarak karargâhlarına dönüş yaptılar.

Bu isyanı nasıl okumalı?

Peki, Prigojin kim ve bu isyan nasıl okunmalı?

Prigojin, daha genç yaşta çeşitli suçlardan dolayı 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hapisten çıktığı 1990 yılından itibaren hızlı bir “iş adamı kariyeri” yaptı. Muhtemelen hapisteyken kurduğu bağlantılarla restoran ve market zincirleri kurdu. Kremlin’in iaşe ihtiyacını karşıladığından “Putin’in aşçısı” olarak adlandırıldı. 1998’de açtığı “New İsland” restoranı ise Vladimir Putin’in yabancı devlet başkanlarını ağırladığı bir mekân haline geldi. 2000 yılında inşaat, çok geçmeden de basın yayın sektöründe de söz sahibi oldu. Diğer bir deyişle adeta devlet içerisinde devlet gibi hareket etmeye başladı.

Prigojin’in Wagner adı verilen paralı asker grubunu kurması ve Kırım’dan Orta Doğu ve Afrika’ya kadarki gelişmelerde yer alması, ününün Rusya’nın dışında da hızla yayılmasına sebep oldu. Ayrıca Prigojin ve adamları, 2016’daki ABD seçimlerine müdahale etmekle de suçlandılar.

Tüm dünya, Wagner’i “Kremlin’in çocuğu” olarak nitelendirirken Prigojin’in başkaldırışı Kremlin de dâhil olmak üzere herkes için şaşırtıcı ve beklenmedik bir hareket oldu. Nitekim daha bir gün öncesinde Wagner askerleri, Ukrayna cephesinde savaşıyorlardı.

23 Haziran akşamı ise Prigojin, Rusya Savunma Bakanlığı’nı Wagner’in birliklerine hava saldırısı düzenlemekle suçlayarak adeta savaş açtı, kendisinin deyimiyle “adalet yürüyüşünü” başlattı.

Wagner neyin peşinde?

Diğer taraftan Prigojin’in Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile arası daha 2022 yılının sonunda açılmıştı. Prigojin o tarihten itibaren Şoygu’nun Savunma Bakanı olarak yetersiz ve hatalı olduğunu, Rus askerlerinin hazırlıksız ve teçhizatsız olarak cepheye gönderildiğini ileri sürüyordu. Nitekim başkaldırış sırasında da Şoygu’yu ve Rus oligarklarını Ukrayna savaşını kişisel hırslarından dolayı çıkartmakla ve Vladimir Putin’e yanlış bilgi vermekle suçladı. Yine Kremlin’in kendisiyle görüşmek üzere gönderdiği yetkililere de “yürüyüşü” ancak Şoygu ile Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov’un teslim edildiği takdirde sonlandıracağını dile getirdi.

Kremlin ve Rus ordusu, Prigojin’in bu hareketiyle zaten prestij kaybına uğrarken Şoygu’nun ya da başka bir yetkilinin teslimi söz konusu olamazdı. Prigojin’in merkezî Rus ordusuna kafa tutması ve başarılı olacağı konusunda kendinden emin olması, ilginçtir.

Wagner oyuna mı geldi?

Her ne kadar önemli bir askerî güce (kendisinin açıklamasına göre 50 bin asker) sahip olsa da Rusya’nın asıl güçlerine karşı koyabilmesi, mümkün değildi. Rusya yetkililerinin kendisini destekleyebileceği gibi bir düşünceye kapılmış olması da çok gerçekçi değildir. Rusya’da güçlü bir muhalefetin olmadığını da ülkenin “renkli devrim gibi olaylara kapalı” olduğunu da çok iyi biliyordu. Nitekim Putin’in halka seslenişinden ve bu olayı 1917’deki devrimlere benzetmesinden hemen sonra bütün devlet kurumları ve önde gelen yetkililer Vladimir Putin’i destekler mahiyette açıklamalarda bulundular.

Diğer taraftan Ukraynalı yetkililerin Prigojin’in hareketini destekler mahiyette açıklamalarda bulunması da Prigojin açısından olumsuz bir gelişme oldu. Kaldı ki isyanın devamı Rusya’nın Ukrayna cephesinde işini daha da zorlaştıracak, Prigojin’in prestijini iyice yerle bir edecekti. Yine Prigojin’in Petersburg’daki işyerlerinde aramaların başlatılması, hesaplarının dondurulması, Batı tarafından da “aranan” adam olması, aslında hareket alanını sınırlandıran faktörler oldu.

Öyle anlaşılıyor ki Prigojin de bir oyuna geldi ve belki de içeriden ya da dışarıdan beklediği desteği elde edemedi. Rusya’nın en zengin adamlarından birinin birkaç saatliğine isyan ederek ardından Rusya’yı terk etmek zorunda kalmasını, milliyetçi duygularla da iç hesaplaşmalarla da açıklamak mümkün değil.

Neticede Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun araya girmesiyle ordusunu geri çekme kararı verdi. Komutası altındaki askerlerin de bu kararı sevinçle karşılaması, aslında isyan uzasa bile başarısız olacağının bir göstergesi. Rus yetkililer, Prigojin’in Belarus’a gitmesine izin verileceği gibi isyana katılan askerlerin affedileceğini de açıkladılar.

İsyanın kazananı var mı?

Prigojin’in “seferine” katılmayan askerler ise Rusya Savunma Bakanlığı ile kontrat imzalayacaklar. Diğer bir deyişle Wagner, bu hareketiyle kendi sonunu da getirmiş oldu. Yapılan pazarlıkların diğer ayrıntıları bilinmemekle birlikte Prigojin’in şirketlerinin bundan sonra Rusya’da faaliyete devam etmesi mümkün görülmediği gibi Kremlin’in bundan 20 yıl önce olduğu gibi yine oligarklar üzerinde etki ve baskısını artıracağına benziyor.

Bu olay, Rusya ordusunun gücünün bir kez daha sorgulanmasına sebep olsa da Vladimir Putin bir nevi güven tazelemiş oldu.

Günün kazananı ise Aleksandr Lukaşenko. Tek bir görüşmeyle aslında fazla alternatifi olmayan Prigojin’i geri adım atmaya ikna etti. Lukaşenko, bu sayede Moskova’dan yeni ekonomik yardımlar koparacağı gibi karşılığı olmayan Rusya’da dahi kendisine karşı saygı artacaktır.

Öyle anlaşılıyor ki kısa ve orta vadede Rusya Millî Savunma Bakanlığı’nda da önemli değişiklikler yaşanacak. Aslında bu aylardır beklenen bir gelişme. Ancak Kremlin, prestij kaybı kaygısıyla bir türlü bu değişikliğe gitmemişti. Bu olay aslında Kremlin için de söz konusu değişikliklerin yapılması için iyi bir fırsat.

İsyanın uluslararası yankıları

AB ile ABD de şüphesiz Rusya’daki gelişmeleri yakından takip ettiler. ABD’nin Kremlin’in böyle bir sorunla karışmasını da Prigojin’in kaçışını da memnuniyetle izlediği tahmin edilebilir. AB için ise Rusya’nın batı sınırlarında yeni çatışmaların yaşanması, güvenlik açısından pek istenilen durum değil.

Yabancı devletlerden Rusya iktidarına ilk desteğini açıkça dile getiren Türkiye oldu. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Moskova, nasıl Ankara’nın yanında yer aldıysa aynı desteği şimdi Ankara da göstermiş oldu. Türkiye’nin bu yaklaşımının iki ülke arasındaki ilişkilere olumlu katkısı da olacak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 25 Haziran 2023’te yayımlanmıştır.

İlyas Kemaloğlu
İlyas Kemaloğlu
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu - 2001’de Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü’nde lisansını, 2003’te aynı üniversitede yüksek lisansını, 2008’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 2012’de doçent, 2017’de profesör oldu. Rusça, İngilizce, Farsça ve çeşitli Slav ve Türk lehçelerini bilen Kemaloğlu, 2004-2008 yılları arasında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Rusya-Ukrayna Masası’nda görev yaptı. 2009-2012’de Türk Tarih Kurumu’nda çalıştı. 2009-2013 yılları arasında Orta Doğu Stratejik Araştırmaları Merkezi’nde Avrasya Danışmanı olarak görev yaptı. 2013 yılından itibaren MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi olarak çalışıyor. 2013 ve 2018 yıllarında TC Başbakanlık Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu’na aslî üye seçildi. Çalışmaları, Rusya tarihi, Türk-Rus münasebetleri ve günümüz Avrasya coğrafyasındaki güncel gelişmeler ile ilgilidir. Telif, çeviri ve edit olmak üzere otuza yakın kitap çalışması yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x