“… Hayat futbola fena halde benzer.”1
2000 yılında çekilmiş, futbola tutkuyla bağlı bir grup insanın yaşamından bir kesiti anlatan Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminin kült repliği, bu spora bir nebze bile olsa ilgi duyan pek çok insan için unutulmazdır. Tutkulu futbolseverler, futboldaki pek çok kuralı, oyunun ruhunu hayatın yazılmamış kurallarıyla özdeşleştirir.
Farklı ülkelerde milyonlarca insanın takip ettiği, transfer ücretlerinden yayın haklarına devasa rakamların döndüğü, artık bir oyun olmaktan ziyade bir endüstriye dönüşmüş futbol, hızla hayatımızı etkisi altına alan teknolojik dönüşümlerden nasibini alıyor. Aynen hayattaki gibi insanın adalet arayışı, futbolda da yeni uygulanmaya başlanan VAR (Video Hakem Sistemi) ile futbolda kendine yer buluyor. Peki, VAR futbola gerçekten adalet getirebildi mi? VAR sistemi yeterince teknolojik mi? Futbola ne getirdi, oyun ruhundan ne götürdü? İstatistikler VAR için ne söylüyor? VAR’a dair tecrübemiz henüz çok olmasa da akıllardaki sorular çok.
Neden “VAR”?
Teknoloji futbolun içerisinde tarihsel olarak bir şekilde hep yer buldu. Ayakkabılar, futbol topu, formalar, stadyumlar, antrenman teknikleri, futbol yayını ve futbola dair neredeyse her konu teknoloji ile beraber bir değişim ve gelişim yaşadı. Bu değişimler son yıllarda futbol istatistiklerinin ve yeni antrenman tekniklerinin futbolda aktif kullanımı ile beraber bir nebze gözle görülür hale geldi. Günümüzde birçok teknik direktörün başarıya ulaşmasındaki en büyük etkenlerden bir tanesi de arkalarındaki teknolojik destek ekiplerinin varlığı olarak kabul görüyor.
Teknolojinin futbol içerisindeki varlığı 2016’da farklı bir boyut kazandı ve Türkiye’de de 2018-2019 sezonundan itibaren uygulanan VAR (Video Assistant Referee) Sistemi yani video hakem sistemi artık futbolun bir parçası oldu.
VAR’ın yaratıcısı IFAB (International Football Association Board)’ın da net olarak belirttiği gibi bu sistemin felsefesi ‘’minimum müdahale-maksimum fayda’’ üzerine kurulu. Oyunun doğasını bozmadan daha adil ve şeffaf bir hale getirmek hedefleniyor.
Yeni kurulan bu ilişkiyi anlayabilmek için VAR’ın ne olduğuna kısaca bir göz atmak gerekiyor. VAR, temel olarak futbolda adil bir yönetimin oluşturulması adına hakemlerin teknolojik yardım alması olarak tanımlanabilir. Bu sistemde sahaya yerleştirilen kameralar vasıtasıyla oyundaki görüntüler ayrıntılı bir şekilde VOR (Video Operation Room)’a aktarılıyor. Bu odadaki hakemler dört durum dâhilinde açık ve belirgin bir hata söz konusu ise maçın hakemine öneride bulunuyor. Söz konusu dört durum ise şunlar: Gol kararlarının incelenmesi; penaltı kararlarının incelenmesi, direkt kırmızı kartlar ve yanlış oyuncuya kart verilmesi.
VAR’ın yaratıcısı IFAB (International Football Association Board)’ın da net olarak belirttiği gibi bu sistemin felsefesi “minimum müdahale-maksimum fayda” üzerine kurulu. Oyunun doğasını bozmadan daha adil ve şeffaf bir hale getirmek hedefleniyor. Bu doğrultuda VAR hakemlerinin maçın hakemlerine dair müdahalesi sadece öneri niteliğinde. Yapılan incelemeler ve öneriler sonucunda nihai kararı verecek olan yine maçın hakemi yani hakemin oyun içerisindeki işlevini değiştirmekten ziyade bu işlevi daha iyi şekilde yerine getirebilmesi amaçlanıyor.2
İstatistikler VAR için ne gösteriyor?
Adil bir futbol yönetimini istemek, insanların hayattaki beklentileri ile futboldaki beklentilerinin ortaklaştığı bir durum olarak karşımızda duruyor. Özellikle futbolda ortaya çıkan şike skandalları mevcut yapıya şüpheci bir gözle yaklaşmayı tetikledi ve adil bir oyun istencini güçlendirdi. Peki, toplumsal olarak adalet arayışının sahadaki yansımasına VAR ne kadar cevap verebiliyor? Bu adalet arayışında VAR, oyunu nasıl ve ne yönde etkiliyor?
VAR’ın kullanılmaya başlanmasından günümüze kadar gelinen ve kısa sayılabilecek süreçte taraftarlar ve kulüpler tarafından sisteme dair yoğun bir eleştiri söz konusu. Romantik futbolsever eleştirileri bir kenara bırakıldığında, VAR’ın, oyunun yapısını bozduğu ve daha önemlisi bu sistemin adil bir oyun sağlamadığı düşüncesi çeşitli mecralarda sık sık dile getiriliyor.
Bu eleştirilerin ilk argümanı, VAR sisteminin karar verme sürecini uzatarak oyunun akışını yavaşlattığı ve topla oynama süresini düşürdüğü yönünde. VAR sistemine yönelik ikinci bir eleştiri de bu sistemin uygulanmaya başlamasından sonra da açık ve belirgin hakem hatalarının devam ettiği şeklinde.
VAR’a yönelik eleştiriler haklı mı haksız mı?
Peki, bu eleştiriler haklı mı?
Türkiye ile birlikte 16 ülkede uygulanan VAR istatistiklerine göre, uygulama sonrasında ortalama olarak bir maçın süresi 60 saniye uzuyor. Ancak aynı oyunda ortalama olarak serbest vuruşlar, kaleci vuruşları, taç atışları, köşe vuruşları 25 dakika 35 saniye ve oyuncu değişiklikleri 2 dakika 57 saniye süre kaybına sebep oluyor.
Futbol kurallarını belirleyen IFAB, VAR’ın işleyişi ile ilgili olarak yayımladığı el kitabında “doğru karar vermek hızdan daha önemlidir”3 diyerek bu konudaki tavrını açıkça belli ediyor. Buna rağmen VAR uygulamasından sonra oyun akışının aksadığı ise su götürmez bir gerçek. Özellikle gol ve penaltı gibi durumlarda sistemden kaynaklanan bekleyiş bir nebze de olsa oyunun heyecanına ket vuruyor.
VAR yeterince teknolojik mi?
Söz konusu el kitabında, VAR’ın teknolojik altyapısına dair temel gereksinimler de ana hatlarıyla sıralanıyor. 4K çözünürlüğe sahip, slow-motion özellikli, en az 8 kameranın bulunması gerekliliğine işaret eden belgede daha fazla ayrıntı yer almıyor. Bu açıdan düşünüldüğünde VAR sisteminin günümüzün teknoloji koşullarının gerisinde kaldığını söylemek gerekiyor.
Bu soruna dair IFAB’ın teknolojik gelişmeleri sahalara yansıtması bir hayli önem taşıyor. Önümüzdeki dönemlerde şirketler ve yayıncı kuruluş ile yapılan anlaşmaların daha hızlı bir teknolojiyi içermesi, futbolseverler adına önemli bir eksiklik olarak göze çarpıyor.
VAR sistemi hakemlerin hata yapmasını önlüyor mu?
Daha önce anlatmaya çalıştığım gibi, VAR sisteminde uygulamanın bulguları hakem açısından sadece öneri niteliğinde, nihai kararı hakem veriyor. Yani aslında, VAR incelemesi sonucunda hakemlerin açık ve belirgin bir hatayı devam ettirmesi sanırım teknolojinin değil; hakemlik mesleğinin bir sorunu olarak karşımıza çıkıyor.
Yine bu konudaki istatistiklere bakıldığında VAR sonrası hakem kararlarının isabetlilik oranlarında net bir artış olduğu gözleniyor.4
16 ülkede uygulanan VAR istatistiklerine bakıldığında istatistiklere bakıldığında VAR sonrası hakem kararlarının isabetlilik oranlarında net bir artış olduğu gözleniyor.
Tablo VAR’ın incelediği pozisyonlarda isabetli karar oranının arttığını ortaya koysa da sistemin uygulanması konusunda hakemlere yönelik eleştiriler gün geçtikçe sertleşiyor. Geçtiğimiz günlerde Yunanistan’da Volos-Olympiakos maçı sonrası hakemlerin evine saldırı gerçekleştirilmesine kadar uzanan süreci kaygı ile takip ettik. Ülkemizde ise her hafta bir kulüp VAR’a rağmen hakemlere yönelik eleştirilerini gündeme getiriyor.
VAR sistemi daha şeffaf olabilir mi?
Verilen kararların isabetlilik oranı bu kadar artmışken devam eden bu eleştirilerin temel kaynağı ise şeffaflıkla ilgili yaşanan sorundan kaynaklanıyor. Taraflar maç esnasında kendilerine yönelik olan pozisyonların incelemeye girmemesinden ya da incelemelerin hassas yapılmamasından yana sıkıntılarını dile getiriyorlar.
Hakemlere yönelik duyulan güvensizliği VAR aracılığıyla aşmak ise pekala mümkün. Hakemlerin maç esnasında yaptıkları VAR incelemelerine dair konuşmalar zaten kayıt altına alınıyor. Bu bağlamda maçtan sonra tartışmalı pozisyonlara dair konuşmaların yayınlanması şeffaflığın sağlanması açısından önemli bir mihenk taşı olabilir.
IFAB şimdilik bu konuda olumsuz bir yaklaşım takınmakla beraber yetkiyi ülke federasyonlarına bırakmış durumda. 2020’den itibaren ise ses kayıtları yayınına dair çalışmalara başlayacaklarını duyurdular. Şeffaflığın adalet ile yakın ilişkisi düşünüldüğünde ses kayıtlarının yayınlanması gerekliliği VAR sisteminin geleceğini de şekillendirebilir.
Futbolun geleceği VAR mı?
Teknolojinin futbolun arka planındaki mevcudiyetini VAR sistemi ile beraber oyunun içerisine de yansıtmasına futbolseverlerin bir kısmı halen direnç gösteriyor. Bu eleştirilerin tarafgir boyutu bir kenara bırakıldığında sistemin, oyunun gelişimine önemli bir katkı sunduğu görülebilir.
Teknolojik altyapının geliştirilmesi ve daha şeffaf bir yönetim anlayışının oyunda kendini göstermesi ile beraber bu aksaklıklar zaman içerisinde giderilebilir. VAR’ın hakemler ve futbolseverler tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlayacak eğitim ve faaliyetlerin artırılması ile VAR’a karşı gösterilen direncin azalacağına şüphe yok. VAR sistemi henüz çok yeni bir uygulama olmasına rağmen özellikle daha adil bir oyun konusunda futbolun geleceğine dair bir umut ışığı yakıyor.
Ama acaba bu gelecek nasıl bir gelecek olacak?
Önceleri etkilerini dolaylı olarak gördüğümüz teknolojinin, VAR sonrasında futbol ile kurulan doğrudan ve merkezi ilişkisi, bizleri futuristik tahminler yapmaya itiyor.
İnternette basitçe bir ‘’akıllı’’ araması yapıldığında günümüzde tüm alanlarda teknolojik yeniliklerin kullanıldığına tanıklık ediyoruz. Cep telefonumuz, saatimiz, bilekliğimiz, su ısıtıcımız, stadyumlarımız artık “akıllı” iken gelecekte hakemler de “akıllı” olabilir mi?
Bunu şu anda düşünmek birçok futbolsevere cazip gelmeyecektir. Ancak teknolojinin toplumsal hayata etkilerini düşündüğümüzde sanırım bu ihtimal çok da uzakta değil.
Teknoloji şirketlerinin çoğu alanda kullanılmak üzere insanımsı robotlar yaptığını biliyoruz. Hatta futbol oynayan robotları da gördük. İnsanların futbol oynama işini robotlara bırakması biraz zor görünse de oyunun içinde adaletin sağlanması için teknolojiye daha çok başvurulabilir. Belki böylece bizler de, bir maçtan sonra saatlerce hakemleri konuşmaktan kurtulmuş oluruz.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 3 Ocak 2020’de yayımlanmıştır.