Salgın dünya ekonomisini nasıl etkileyecek?

Küresel durgunluk ihtimali neden çok arttı? Beklenen durgunluğun 2001 ve 2008’dekilerden farkı ne? Salgın ekonomileri nasıl etkileyebilir? Ekonomide rahatlama için hangi ülkeye ne görev düşüyor?

Birkaç yıldır dünyadaki önemli bazı iktisatçılar, 2019 sonu veya en geç 2020’de iktisadi durgunluk ve kriz beklentilerini dillendiriyorlardı. Ticaret savaşlarının kızıştığı bir ortamda Çin’den dünyaya yayılan virüs salgını da bu beklentileri artırdı.

Harvard Üniversitesi’nde Ekonomi ve Kamu Politikası Profesörü Kenneth Rogoff da bunlardan biri. 2001-2003 yılları arasında IMF baş ekonomisti olan ve 2011 Deutsche Bank Finansal Ekonomi Ödülü sahibi akademisyenin Türkçeye çevrilmiş Bu Defa Farklı: Finansal Çılgınlığın 800 Yıllık Tarihi başlıklı bir kitabı da bulunuyor.

Prof. Rogoff, 2 Mart’ta Project Syndicate web sitesi için kaleme aldığı “1970’lerin Hissiyatı” başlıklı yazısında, yeni bir küresel durgunluğun eli kulağında olduğunu ve bunun, hem arz hem de talep tarafında yaşanacak şoklar nedeniyle 2001 ve 2008’deki durgunluklardan çok daha farklı olabileceğini vurguluyor.

Yazar, eli kulağındaki durgunluğun Çin’den kaynaklanacağı kanaatinde. “Çin, yüksek kaldıraçlı [yani borçlanarak özsermaye kârlılığını artıran] bir ekonomi; 1980’lerin hızla büyüyen Japonya’sında yaşandığı gibi uzun süreli bir durgunluğu kaldıramaz. İnsanlar, işletmeler ve belediyeler büyük borçlarını geri ödemek için fonlara ihtiyaç duyuyor. Keskin şekilde terse dönen nüfus, teknolojik ilerlemeyi yakalama ölçeğinin daralması ve ardı ardına gelen teşvik programlarıyla büyük konut bolluğu önümüzdeki on yıl içinde Çin için ciddi şekilde yavaşlayan bir büyümenin habercisi.”

Neden hem arz hem talep şoku kapıda?

Yazara göre, 21. yüzyılda yaşanan iki küresel durgunluğun aksine, yeni coronavirüs salgını hem arz hem de talep şokuna işaret ediyor. Bu çift taraflı şoku şöyle açıklıyor: “Salgının bulaşma korkusunun, havayolları ve küresel turizm talebini vuracağına ve ihtiyati tasarrufların artacağına şüphe yok. Ancak on milyonlarca insan (evde tecrit nedeniyle veya korkudan) işe gidemediğinde küresel tedarik zincirleri bozulur, sınırlar kapatılır ve dünya ticareti küçülür, böylelikle arz tarafı da en az diğer kadar zarar görür.”

Rogoff, politika üretenlerin ve ekonomi yorumcularının birçoğunun, arz bileşeninin müstakbel küresel durgunluğu daha önceki ikisinden nasıl farklı kılabileceğini kavrayamadıkları kanaatinde. Yazara göre “Büyük ölçüde talep eksikliğinden kaynaklı durgunlukların aksine, arz tarafının tetiklediği meydan okumaların tehlikesi, üretimde keskin düşüşlere ve yaygın darboğazlara neden olabilmesi. Bu durumda, -bazı ülkelerin 1970’lerin gaz kuyruklarından bu yana görmediği- yaygın [mal] kıtlıklar[ı], enflasyonu sonunda aşağıya değil yukarıya çekebilir.”

Yazar, şu an için enflasyonu kontrol altına alma koşullarının olağanüstü elverişli olduğunu kabul ediyor; ancak -düşük enflasyonun ardındaki ana faktörün 40 yıllık küreselleşme olduğunu hesaba katarak- içe kapanmayı tetikleyen ticaret ihtilafları ve corona salgınıyla birlikte fiyatlarda yukarı doğru baskı yaşanacağını öngörüyor. “Bu senaryoda yükselen enflasyon, faiz oranlarını artırabilir ve hem para hem de maliye politikasında karar alıcılara meydan okuyabilir” diyor.

Salgın hangi ülke ekonomisini nasıl yakaladı?

Yazar, COVID-19 krizinin, büyümenin zaten hassas ve birçok ülkenin aşırı borçlu olduğu bir dönemde dünya ekonomisini vurduğuna dikkat çekiyor. “2019’da küresel büyüme sadece % 2,9’du, yani tarihsel olarak küresel durgunluğa yol açan %2,5 seviyesine yakındı. Virüs vurmadan evvel İtalya’nın ekonomisi toparlanmaya henüz zar zor başlamıştı. Japonya’nın ekonomisi, kötü bir zamanlamayla katma değer vergisi zammının ardından zaten durgunluğa girmeye başlamış; Almanya’nınki ise siyasi karışıklığın ortasında yalpalamaktaydı. Amerikan ekonomisi en iyi durumda; ancak Kasım ayında yapılacak başkanlık ve kongre seçimlerinden önce bir durgunluğun başlama ihtimali daha evvel %15 iken artık bu oran çok daha yüksek görünüyor.”

Rogoff, yeni salgının, virüsle mücadele için gerekli kaynaklara ve teknolojiye sahip ülkelerde bile çok fazla iktisadi zarara neden olacağı düşüncesinde. Bunu Çin ve diğer bazı ülkeler üzerinden açıklıyor: “Mevcut salgının merkez üssü olan Çin’in Wuhan şehrinde yaşananlar uç olmakla birlikte açıklayıcı. Çin hükümeti, 58 milyon insanıyla Hubei eyaletini sıkıyönetim ilan ederek evlerine hapsetti; sıradan vatandaşlar çok özel durumlar hariç dışarı çıkamıyor. Hükümet anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık altı haftadır Hubei’deki vatandaşlarına yiyecek-içecek sağlayabiliyor ki bunu fakir bir ülkenin yapabilmesi hayal bile edilemez.

Çin’in başka yerlerinde, özellikle Şanghay ve Pekin gibi büyük şehirlerde çok sayıda insan, hastalığa maruz kalma ihtimalini azaltmak için çoğu zaman evlerinde kalıyor. Güney Kore ve İtalya gibi ülkelerin hükümetleri Çin kadar aşırı önlemler alamayabilir; ancak birçok insanın evden çıkmaması, iktisadi faaliyetler üzerinde ciddi olumsuz etkiye işaret ediyor.”

Politikacılar hangi çözüme yönelmeli?

Prof. Rogoff, “Küresel durgunluk ihtimali çarpıcı bir şekilde artmış durumda; hem de yatırımcıların ve uluslararası kurumların kabul ettiği geleneksel tahminlerden çok çok daha fazla” diyor ve şunları öneriyor:

“Politika üretenler, faiz indirimlerinin ve mali teşviklerin yanı sıra, küresel tedarik zincirlerinde yaşanan büyük şoka da çözüm bulmalılar. En acil rahatlama, ABD’nin ticaret savaşında gümrük tarifelerini keskin şekilde düşürmesi, böylelikle piyasaları yatıştırması, Çin ile birlikte devlet adamlığını sergilemesi ve parayı Amerikalı tüketicilerin cebine koyması olabilir. Küresel bir durgunluk, tam da izolasyon değil iş birliği zamanıdır.”

Bu yazı ilk kez 12 Mart 2020’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Salgın dünya ekonomisini nasıl etkileyecek?

Küresel durgunluk ihtimali neden çok arttı? Beklenen durgunluğun 2001 ve 2008’dekilerden farkı ne? Salgın ekonomileri nasıl etkileyebilir? Ekonomide rahatlama için hangi ülkeye ne görev düşüyor?

Birkaç yıldır dünyadaki önemli bazı iktisatçılar, 2019 sonu veya en geç 2020’de iktisadi durgunluk ve kriz beklentilerini dillendiriyorlardı. Ticaret savaşlarının kızıştığı bir ortamda Çin’den dünyaya yayılan virüs salgını da bu beklentileri artırdı.

Harvard Üniversitesi’nde Ekonomi ve Kamu Politikası Profesörü Kenneth Rogoff da bunlardan biri. 2001-2003 yılları arasında IMF baş ekonomisti olan ve 2011 Deutsche Bank Finansal Ekonomi Ödülü sahibi akademisyenin Türkçeye çevrilmiş Bu Defa Farklı: Finansal Çılgınlığın 800 Yıllık Tarihi başlıklı bir kitabı da bulunuyor.

Prof. Rogoff, 2 Mart’ta Project Syndicate web sitesi için kaleme aldığı “1970’lerin Hissiyatı” başlıklı yazısında, yeni bir küresel durgunluğun eli kulağında olduğunu ve bunun, hem arz hem de talep tarafında yaşanacak şoklar nedeniyle 2001 ve 2008’deki durgunluklardan çok daha farklı olabileceğini vurguluyor.

Yazar, eli kulağındaki durgunluğun Çin’den kaynaklanacağı kanaatinde. “Çin, yüksek kaldıraçlı [yani borçlanarak özsermaye kârlılığını artıran] bir ekonomi; 1980’lerin hızla büyüyen Japonya’sında yaşandığı gibi uzun süreli bir durgunluğu kaldıramaz. İnsanlar, işletmeler ve belediyeler büyük borçlarını geri ödemek için fonlara ihtiyaç duyuyor. Keskin şekilde terse dönen nüfus, teknolojik ilerlemeyi yakalama ölçeğinin daralması ve ardı ardına gelen teşvik programlarıyla büyük konut bolluğu önümüzdeki on yıl içinde Çin için ciddi şekilde yavaşlayan bir büyümenin habercisi.”

Neden hem arz hem talep şoku kapıda?

Yazara göre, 21. yüzyılda yaşanan iki küresel durgunluğun aksine, yeni coronavirüs salgını hem arz hem de talep şokuna işaret ediyor. Bu çift taraflı şoku şöyle açıklıyor: “Salgının bulaşma korkusunun, havayolları ve küresel turizm talebini vuracağına ve ihtiyati tasarrufların artacağına şüphe yok. Ancak on milyonlarca insan (evde tecrit nedeniyle veya korkudan) işe gidemediğinde küresel tedarik zincirleri bozulur, sınırlar kapatılır ve dünya ticareti küçülür, böylelikle arz tarafı da en az diğer kadar zarar görür.”

Rogoff, politika üretenlerin ve ekonomi yorumcularının birçoğunun, arz bileşeninin müstakbel küresel durgunluğu daha önceki ikisinden nasıl farklı kılabileceğini kavrayamadıkları kanaatinde. Yazara göre “Büyük ölçüde talep eksikliğinden kaynaklı durgunlukların aksine, arz tarafının tetiklediği meydan okumaların tehlikesi, üretimde keskin düşüşlere ve yaygın darboğazlara neden olabilmesi. Bu durumda, -bazı ülkelerin 1970’lerin gaz kuyruklarından bu yana görmediği- yaygın [mal] kıtlıklar[ı], enflasyonu sonunda aşağıya değil yukarıya çekebilir.”

Yazar, şu an için enflasyonu kontrol altına alma koşullarının olağanüstü elverişli olduğunu kabul ediyor; ancak -düşük enflasyonun ardındaki ana faktörün 40 yıllık küreselleşme olduğunu hesaba katarak- içe kapanmayı tetikleyen ticaret ihtilafları ve corona salgınıyla birlikte fiyatlarda yukarı doğru baskı yaşanacağını öngörüyor. “Bu senaryoda yükselen enflasyon, faiz oranlarını artırabilir ve hem para hem de maliye politikasında karar alıcılara meydan okuyabilir” diyor.

Salgın hangi ülke ekonomisini nasıl yakaladı?

Yazar, COVID-19 krizinin, büyümenin zaten hassas ve birçok ülkenin aşırı borçlu olduğu bir dönemde dünya ekonomisini vurduğuna dikkat çekiyor. “2019’da küresel büyüme sadece % 2,9’du, yani tarihsel olarak küresel durgunluğa yol açan %2,5 seviyesine yakındı. Virüs vurmadan evvel İtalya’nın ekonomisi toparlanmaya henüz zar zor başlamıştı. Japonya’nın ekonomisi, kötü bir zamanlamayla katma değer vergisi zammının ardından zaten durgunluğa girmeye başlamış; Almanya’nınki ise siyasi karışıklığın ortasında yalpalamaktaydı. Amerikan ekonomisi en iyi durumda; ancak Kasım ayında yapılacak başkanlık ve kongre seçimlerinden önce bir durgunluğun başlama ihtimali daha evvel %15 iken artık bu oran çok daha yüksek görünüyor.”

Rogoff, yeni salgının, virüsle mücadele için gerekli kaynaklara ve teknolojiye sahip ülkelerde bile çok fazla iktisadi zarara neden olacağı düşüncesinde. Bunu Çin ve diğer bazı ülkeler üzerinden açıklıyor: “Mevcut salgının merkez üssü olan Çin’in Wuhan şehrinde yaşananlar uç olmakla birlikte açıklayıcı. Çin hükümeti, 58 milyon insanıyla Hubei eyaletini sıkıyönetim ilan ederek evlerine hapsetti; sıradan vatandaşlar çok özel durumlar hariç dışarı çıkamıyor. Hükümet anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık altı haftadır Hubei’deki vatandaşlarına yiyecek-içecek sağlayabiliyor ki bunu fakir bir ülkenin yapabilmesi hayal bile edilemez.

Çin’in başka yerlerinde, özellikle Şanghay ve Pekin gibi büyük şehirlerde çok sayıda insan, hastalığa maruz kalma ihtimalini azaltmak için çoğu zaman evlerinde kalıyor. Güney Kore ve İtalya gibi ülkelerin hükümetleri Çin kadar aşırı önlemler alamayabilir; ancak birçok insanın evden çıkmaması, iktisadi faaliyetler üzerinde ciddi olumsuz etkiye işaret ediyor.”

Politikacılar hangi çözüme yönelmeli?

Prof. Rogoff, “Küresel durgunluk ihtimali çarpıcı bir şekilde artmış durumda; hem de yatırımcıların ve uluslararası kurumların kabul ettiği geleneksel tahminlerden çok çok daha fazla” diyor ve şunları öneriyor:

“Politika üretenler, faiz indirimlerinin ve mali teşviklerin yanı sıra, küresel tedarik zincirlerinde yaşanan büyük şoka da çözüm bulmalılar. En acil rahatlama, ABD’nin ticaret savaşında gümrük tarifelerini keskin şekilde düşürmesi, böylelikle piyasaları yatıştırması, Çin ile birlikte devlet adamlığını sergilemesi ve parayı Amerikalı tüketicilerin cebine koyması olabilir. Küresel bir durgunluk, tam da izolasyon değil iş birliği zamanıdır.”

Bu yazı ilk kez 12 Mart 2020’de yayımlanmıştır.

 

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x