COVID-19 pandemisi nedeniyle can kayıpları her geçen gün artıyor. Öte yandan bu kayıpları önleyecek aşının geliştirilmesine dair haberleri de daha sık duyar olduk. Ancak salgını sona erdirecek aşıya kimler, nasıl erişebilecek; bu da oldukça hayati bir soru.
International Development Economics Associates (Uluslararası Kalkınma Ekonomisi Ortakları) yönetici sekreteri, kalkınma ekonomisti Jayati Ghosh, Project Syndicate internet sitesinde yayımlanan yazısında aşı konusundaki gelişmeleri ve ülkelerin tutumlarını ortaya koyuyor ve “Bir pandeminin üstesinden gelmek, bu işi her yerde halletmekle mümkün olabileceğinden ‘her ülke kendi bacağından asılır’ yaklaşımını benimsemek akılcı görünmüyor. Buna rağmen aşı konusundaki yersiz rekabet, bize birçok ülkenin tam da bunu yaptığını gösteriyor” diyor.
Yazısından bazı bölümleri aktarıyoruz:
“Amerikan ilaç şirketi Pfizer ve Alman BioNTech, ortaklaşa geliştirdikleri COVID-19 aşısının ilk klinik deneylerde %90’dan fazla etkili olduğunu duyurdu. Haber, tüm dünyada hayatın yakında salgın öncesi normale dönebileceği konusundaki umutları artırdı. Ancak bu durum uzun sürmeyebilir. Zira yapılan açıklama, hükümetleri aşı dozları üzerinde hak talep etmeye yöneltti. Bu durum kasvetli bir öngörünün gerçekleştiğini gösteriyor: Zengin ülkeler ve bireyler etkili bir aşının ilk dozlarını tekelleştirecek.
Dünya Sağlık Örgütü, Salgın Hazırlığı İnovasyonları Koalisyonu ve Gavi Aşı İttifakı liderliğindeki COVID-19 Aşı Küresel Erişimi (COVAX) inisiyatifi ise tam da bu sonucu önlemek için kuruldu. COVAX, COVID-19 aşısının geliştirmesini hızlandırmayı, tüm ülkelerin aşı dozlarına erişimini güvence altına almayı ve en yüksek risk gruplarından başlayarak bu dozları adil bir şekilde dağıtmayı hedefliyor. Başka bir deyişle bu inisiyatif, zengin ülke hükümetlerinin stoklama yapmasını önlemek için oluşturuldu.
İnisiyatife şimdiye dek dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisini temsil eden 180’den fazla ülke katıldı. Bu ülkeler arasında, tümü yasal olarak bağlayıcı taahhütlerde bulunan 94 yüksek gelirli ülke var. Hepsi COVAX listesindeki aşılara erişebilecek ve alacakları dozlar için ödeme yapacaklar. İnisiyatife taraf olan 92 düşük gelirli ülke ise dozlarını ücretsiz alacak.
İki aşamalı dağıtım planı
COVAX planı, aşının iki aşamada dağıtılmasını sağlayacak. İlk aşamada, tüm katılımcı ülkeler nüfuslarıyla orantılı dozlar alacak. Önce nüfusun %3’üne tekabül eden, sağlık ve sosyal bakım alanında en yüksek risk altında çalışanlar aşılanacak. Daha sonra, yaşlılar ve başka hastalıkları bulunanlar başta olmak üzere her ülke nüfusunun %20’sinin bağışıklık kazanması için ek dozlar verilecek.
İkinci aşamada aşılar, virüsün ne kadar hızlı yayıldığına, diğer patojenlerin (kızamık gibi) yayılıp yayılmadığına ve ülkenin sağlık altyapısının ne kadar savunmasız olduğuna bağlı olarak belirli ülkelere ulaştırılacak. Kısıtlamalar göz önüne alındığında (örneğin BioNTech-Pfizer aşısının üç hafta arayla iki doz halinde uygulanması gerekiyor ve gelecek yılın sonunda kadar en fazla 1,35 milyar doz üretilecek) daha adil bir sistemi hayal etmek pek de kolay değil.
Erişimin önündeki engeller
Yazar, sistemin uygulanmasının önünde büyük engeller olduğunu söylüyor:
“En önemlisi Çin’in nihayet ekim ayı başında COVAX’a katılırken, ABD’nin bunu yapmaması. ‘Önce Amerika’ yaklaşımı göz önüne alındığında, ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımı reddetmesi elbette kimseyi şaşırtmadı. Ancak seçilmiş Başkan Joe Biden’ın daha anlayışlı olmasını beklemek için sebepler var. Nitekim Biden, Trump’ın çekildiği birçok uluslararası anlaşmaya yeniden dahil olmayı planlıyor ve halihazırda bir COVID-19 görev gücü kurdu. Aşı İttifakı Gavi’nin başkanı Seth Berkley, Biden’ın ekibiyle müzakereye hazırlanıyor.
Çin ise kendi aşısını geliştirmek ve test etmek için agresif ve büyük ölçüde bağımsız çalışıyor. Halihazırda en az dört aday 3. aşama denemelerinden geçiyor. Henüz kanıtlanmamış olsa da Çinli yetkililerin on binlerce insanı (muhtemelen daha fazlasını) geleneksel test sürecinin dışında aşılamaya giriştikleri bildiriliyor.”
Hangi ülke kaç doz aşı alacak?
Yazar, COVAX katılımcılarının, aksi bir kural olmadığı için ilaç şirketleriyle ikili anlaşmalar yapmak için rekabet halinde olduğunu ve bunun başka bir sorun teşkil ettiğini belirtiyor: “Örneğin Birleşik Krallık, BioNTech-Pfizer aşısının 40 milyon dozunu rezerve etti. Diğer birçok Avrupa hükümeti de sipariş verdi veya anlaşma için müzakereler yürütüyor.
Avrupa Birliği de 300 milyon dozu bulan bir anlaşma imzaladı. 328 milyon nüfuslu ABD, 500 milyon daha alma hakkıyla birlikte 100 milyon doz sipariş etti. (…) Başka bir COVAX katılımcısı olan Brezilya da diğerleri gibi Pfizer ile görüşüyor.
Duyuruyu izleyen günlerde Pfizer, önümüzdeki yılın sonunda üretebileceği aşı dozlarının %80’inden fazlasını küresel nüfusun yalnızca %14’ünü temsil eden hükümetlere sattı. Yani bu aşının piyasaya sunulan ilk güvenli ve etkili aşı olması durumunda, dünya nüfusunun çoğu aşıya erişemeyecek.
Diğer pek çok aşı adayı da (şu anda 50 kadarı klinik deneme aşamasında olan 200’den fazla aday var) rezerve edilmiş durumda. Zengin ülkelerin hükümetleri, Moderna (klinik deneylerden ümit verici sonuçlar alındığı bildirildi), Johnson & Johnson ve AstraZeneca tarafından geliştirilen aşılara (onay sürecinden geçtikleri takdirde) ayrıcalıklı erişim için anlaşmalarını şimdiden yaptı. Belli ki düşük gelirli ülkeler için bu seçenek söz konusu değil.” (…)
Ghosh, rotamızı değiştirmedikçe küresel sağlık apartheid’ının giderek yerleşeceği ve eşitsizliği yeni boyutlara taşıyacağı konusunda uyarıyor: “Salgın da bizi bırakmayacak ve biz çözmediğimiz bir soruna yeni sorunlar ekleyeceğiz.”
Bu yazı ilk kez 19 Kasım 2020’de yayımlanmıştır.